EFLAL KARCA
Tam tepemizde dikilen iki kişi belirdi. Artık zamanı gelmişti. Ellerim yavaşça gevşedi. Kendimi sevdiğimin kollarında ölüme hazırladım. Bu nasıl bir ölümdü. Böyle ölmek olur muydu. Bu benim için düğündü. Şehadet askerin düğünüydü. Sevdiğin ile ölmek sevdalıya düğündü. Elimdeki bombayı tamamen bırakıyordum ki adamlar tek tek kafalarına isabet aldılar. Ben daha ne olduğunu anlayamadan leşleri mağaranın girişine serildi. Gelmişlerdi. Bizim için gelmişlerdi. Başımı kaldırıp sevdiğim adama baktım. Lakin gözleri kapanmıştı.
"Alparslan... Bak geldiler. Sevgilim aç gözlerini. "
Ama bana cevap vermedi. Kollarından hızla sıyrıldım. Ben geri çekilince bedeni geriye, mağara duvarına yaslandı. Gözlerim yüzünde gezindi. Yerimden doğrulup elimdeki bombayı adamların üzerine fırlattım. Kaçı geberdi bilmem. Bakmadım. Hızla sevdiğim adamın yanına geldim. Ellerim yüzüne gitti.
"Yüzbaşı. Aç gözlerini."
Gözlerim doldu. Yaşlar benden izin almadı bir bir döküldü yanaklarımdan. Dışarıdan silah sesleri geliyordu.
"Alparslan, hadi uyan. Bak geldiler. Ne olur aç gözünü. Ben aynı acıya bir daha dayanamam."
Ellerim yüzünü okşadı. Baygın bakışları hafif aralandı. Gözlerimden akan yaşlara inat dudaklarım kıvrıldı.
"Be bebeğiim"
"Sevgilim. Geldiler. Az daha dayan."
Eli yüzüme doğru havalansada başaramadı. Tüm gücünü tüketmişti. Yere düşen elini alıp yanağıma koydum. Baygın gözlerine inat tebessüm etti.
"Se nin için."
Dudaklarımı anlına bastırdım. Benim için. Bir süre sonra silah sesleri kesildi. Ama yerimden kalkamadım. Onu biran olsun bırakamazdım. Dışarıdan Karan komutanın sesi geldi.
"ALPARSLAN, EFLAL. "
Adımızı seslendi. Hemen ardından Ali'nin sesini işittim.
"KOMUTANIM ORDA MISINIZ?"
"BURDAYIZ"
Adım sesleri bize doğru geldi. Bakışlarım bize doğru gelen time gitti.
"Rıdvan abi , yüzbaşı vuruldu. Yardım et."
Dediğim ile hızla bize doğru koştu. Yarasını açıp baktı.
"Gece kurşunu çıkardım. Ama ateşi var. Şimdi gözlerini bile açamıyor."
"Tamam bacım. İyi iş çıkarmışsın. Şimdi burdan gidicez daha iyi olacak. Sen merak etme. Ağlama haydi."
Dediği ile ağladığımın farkına vardım. Diğerleride bize acıyarak bakıyordu. Daha doğrusu bana. Demin savaşan kadın ben değilmişim gibi. Şimdi elim ayağım titriyordu. Onlarda eskiye dönmekten korkuyordu. Herkes farkındaydı. Bir daha dayanamazdım. Benim evvelim de ahirim de oydu. Onunla var olmuştum. Ve onunla yok oluyordum. Daha fazla oyalanmadık. Hazırlanan sedyeye Alparslan'ı yatırdılar. İki ucundan Sinan ve Devran kaldırdı. Diğer iki ucundan Dursun ve Ateş sedyedeki elini avucuma aldım. Yaklaşık iki saatlik yolumuz vardı. Sonrasında helikopter alacaktı. Yol boyu ellerimizi biran olsun ayırmadım.
"Korkma bacım. Seni bırakmaz."
Gözlerim bana doğru dönen Devran'a kaydı.
"Bırakmaz değil mi?"
"Bırakmaz elbet. Sana deli gibi aşık hergele."
Cevap hiç beklemediğim Karan komutandan gelmişti. Buğulu gözlerimin arasından tebessüm ettim. Bırakmazdı. Allahım ne bitmek bilmez yoldu. Helikopter alanına geldiğimizde sağlık ekipleri ona baktı. Üzerindeki formayı yırtıp yaraya müdahale ettiler. Bir saat kadar da helikopterle yol kat etmiştik. Nihayet hastaneye geldiğimizde onu içeri aldılar. Hepimiz kapıda öylece bekliyorduk.
"Oğlum, kızım..."
Bize doğru gelen annem ve Fulya ile bakışlarım onlara döndü. Bana doğru gelip kollarını sardı.
"Kızım?"
"Anne, ben o nasıl bilmiyorum. "
"İyi olacak. Sen merak etme."
Dolu gözlerime inat tebessüm ettim. Yaklaşık iki saat geçti. Bu süre zarfında babam ve kızlarda gelmişti. Kimse ile konuşmuyordum. İçimde öyle bir korku vardı ki. Yerde dizlerimi kendime çekmiş öylece duvara bakıyordum. Ya giderse diye düşünmekten deliricektim. Neden bir şey demiyorlardı. Allahım onu benden alma. Yada benide al. Önümde bir çift ayak belirdi. Lakin ben başımı kaldırıp bakamadım. Gözlerimdeki yaşlar bitmişti. Sadece boş bakışlarım vardı. Gelen kişi önümde diz çöktü. Elini çeneme koyup bakışlarımı yüzüne çevirdi. Karan komutandı.
"Kaldır başını yerden. Yakışmıyor sana."
"Korkuyorum..."
İçimdekini sesli dile getirdim. Bakışlarında şevkat belirdi. Bir abi şevkatiydi.
"Korkma. O mikrop herif seni bulmuşken bırakmaz. "
"Ya yine..."
Cümlemin devamı gelmedi. Ağzımdan bir hıçkırık kaçtı. Tabi devamıda geldi. Beni kendine çekip sarıldı. Öylece ağladım. Koridor ağlayışımla inliyordu. Eli sırtımı sıvazladı.
"Abi ben çok korkuyorum. Ne olur yine gitmesin. Dayanamam. "
"Şşşşt abim. Nereye gidiyor. Sen beni dinlemiyor musun. O senden gidemez. Korkma. "
Geri çekildim. Gözlerimdeki yaşlar yanaklarıma yol aldı. İki elini yanaklarıma koydu. Baş parmağı ile akan yaşları sildi.
"Sil şimdi şu yaşları. Uyanır şimdi. Bir de ağlatıyorsun sevdiğimi diye yumruk atar senin deli."
Dudaklarımda küçük bir tebessüm oluştu. Görevdeyken bana ceza verdi diye yumruk atmış Karan komutana. Sen benim sevdiğime nasıl ceza verirsin diye kızmış. O sırada ameliyathanenin kapısı açıldı. İçeriden doktor çıktı. Herkes etrafında toplandı. İçimdeki korku geçmek bilmiyordu.
Adam ağzını araladı. Ve ben geri kalan tüm ömrümü ağzından çıkacak cümlelere bağladım.
"Oğlum nasıl doktor bey."
"Merak etmeyin herşey yolunda. Kurşunun çıkarılması ona epey zaman kazandırmış. Yoksa çok geç olabilirdi. Bir kaç gün misafir edicez. Geçmiş olsun."
Dedikleri ile derin bir nefes aldım. Çok şükür . Allahım sana binlerce şükür. Bir kaç dakika sonra ameliyathanenin kapısı açıldı sedye üzerinde koca bedeni yanımızdan geçip gitti. Beklemeden peşinden gittik.
Normal odaya alınalı yarım saat kadar oldu. Gözlerim bir an olsun üzerinden ayrılmadı. Uyan artık Sevgilim. Senin gözlerin olmadan nasıl yaşanır bilmiyorum.
Bir kaç dakikada böyle geçti. Olsundu. Uyansında, ben beklerim. Kulaklarıma önce inleme sesi doldu. Hemen yanına koştum.
"Yüzbaşım"
Mavi gözleri yavaşça aralandı. Yüzümü arşınladı ilk. Bakışları gözlerimde, yanaklarımda ,saçlarımda dolandı. En son dudaklarımda durdu.
"Yüzbaşının canı "
Elimi yanağına koyup anlına dudaklarımı bastırdım. Derince öptüm.
"Neden bu kadar uzun sürdü uyanman"
"Severek uyandırmanı bekledim. Lakin nerdeee. "
Dediğine hepimiz gülmüştük. Diğerleride geçmiş olsun dileklerini sunup gitmişlerdi. Annem her ne kadar gitmek istemesede ben kalayım diye gitmişti. İçimden kal demek gelmişti.
"Sen kal kuzum. Hem bu hergelenin hakkından anca sen gelirsin. Sen kal ister bilirim."
Son söylediği ile biraz utansamda bir şey dememiştim. Yanındaki sandalyeyi çekip baş ucuna oturdum. O kadar yorgun görünüyordu ki. Elimi saçlarına daldırdım. Gözleri aralandı. Bakışları yüzümü buldu.
"Güzelim."
"Hııı"
"Yanıma uzansan"
"Olmaz. Yaralısın. Ya yarana zarar verirsem."
"Kurban olduğum sen o yarayı anca iyi edersin. Hadi yanıma gel."
"Olmaz yüzbaşı. Gece nasıl uyuyorum Allah bilir. Seninle uyurken uykum çok ağır oluyor."
Ne kadar ısrar etsede dinlemedim. Yerimden doğrulup anlına dudaklarımı bastırdım. Anlına gelen saçları elimle geriye attım.
"Hadi Sevgilim. Kapa gözlerini. "
Gözleri kapanınca elini iki avucumun arasına aldım. Yorgunluktan benimde gözlerim kapandı....
Sabah gözlerimi ensemdeki nefesler ile araladım. Sırtımdaki bedeni hissettim sonrasında. Arkamdan bedenime sarılmıştı. İyide ben yatağa nasıl yattım. En son hatırladığım sandalyede uyuya kaldığımdı. Yavaşça arkama döndüm. Lakin o zaten uyanıktı.
"Yüzbaşı "
"Yüzbaşının canı "
"Ben nasıl geldim buraya?"
Dudaklarını anlıma bastırdı.
"Benim kollarımda."
Gözlerim şaşkınlık ile aralandı. Ben nasıl fark etmedim. Ya yarası. Kendimi geri çekmeye çalıştım.
" yaram iyi merak etme. Biraz daha böyle kalalım ne olur. "
"Ama Alparslan nasıl yaparsın böyle bir şeyi. Ya yaran açılsaydı. Ya canın yansaydı."
"Yanmadı. Benim canım bir sen uzaktayken yanıyor anla artık."
Bedenimi biraz daha kendine çekti. Kokumu derince çekti içine. Bende kollarımı bedenine sardım. Gözlerim tekrar kapandı. Neydi ondaki bu efsun. Beni öyle rahatlatıyordu ki. Büyümüydü. Ve yahut tılsım. Çok durmadım. Kendimi karanlığa teslim ettim....
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
233.3k Okunma |
21.38k Oy |
0 Takip |
162 Bölümlü Kitap |