EFLAL KARCA
Etraf hala karanlıktı. Şafak henüz sökmemişti. Ağzımdan verdiğin Nefesim buhar oluşturuyordu. Parmağım tetikteydi.
Silahımın dürbününden pür dikkat etrafı kolaçan ettim. Geliyorlardı bundan emindim. Karargah ile iletişimimiz kesileli epey olmuştu. Bir sorun olduğunu fark etmişlerdir etmesinede. Yerimizi nasıl tespit edecekler. Hadi ettiler diyelim bizi almaya tim çıkaramazlar. Gözlerim kısa bir an arkamdaki adama kaydı. Yüzünde gergin bir ifade vardı. Göz kapakları kapalıydı. Ama her an kalkacak gibi tetikteydi. Bir eli yerdeydi. Bir kaç dakika önce bana dolanmıştı. Ama o kadar güçsüz düşmüştü ki yanından kalktığımı fark edememişti. Diğer eli silahını tutuyordu. İşaret parmağı tetikteydi. Bir ayağını uzatmış diğerini kendine doğru çekmişti. Hava iyiden iyiye soğumuştu. Yaktığım ateşten sadece közleri kalmıştı. İyi yandan baktım. Alparslan'ın ateşi vardı. Koyu kahve gözlerim tekrar mağaranın dışını taradı. Her tepeyi, patikayı ,araziyi en ince ayrıntısına kadar inceledim. Tam rahat bir nefes alıyordum ki tepenin başında bir adamın başı göründü. Hemen arkasında yaklaşık on beş kişi vardı. Kahretsin. Bu kadar adama mühimmat yetmeyebilir. Arkaya doğru emekleyerek gittim.
"Alparslan, yüzbaşı uyan."
Mavi gözleri yavaşça aralandı.
"Geliyorlar."
Yerinden doğrulmaya çalıştı. Elim hemen sırtına destek oldu.
"Kaç kişiler"
"Yaklaşık onbeş. Ama ağır silahları varsa işimiz zor"
Eğilip anlıma dudaklarını bastırdı.
"Nefesim... Canımın canı... Ölürsekte beraber kalırsakta beraber."
Gözlerim doldu. Başımı hızla aşağı yukarı salladım. Kollarım boynuna dolandı. Dudaklarımı boynuna bastırdım.
"Sakın bensiz öleyim deme. Yoksa öbür tarafta seni bulur topuğuna sıkarım."
Güzel gülüşü doldu kulaklarıma. Boynumdan öptü.
"Hadi, o piçleri çıktıkları yere geri sokalım."
Dediği ile dudaklarım kıvrıldı. İkimizde yavaşça girişe doğru ilerledik. Şerefsizler köpek gibi izimizi sürmüşlerdi.
"İçerdekiler, teslim olun hiç birinize bir şey olmasın. Tc için ölmeniz bir şey ifade etmiyor."
"Sıkıyorsa gel al lan piç kurusu"
Bakışlarım sevdiğimdeydi. Her ne kadar güçsüz olsada sesi kendinden emindi.
"Aptallık etme komutan. Kendi canını düşünmüyorsan askerlerinin canını düşün."
Dudaklarım kıvrıldı. Acaba kaç kişi olduğumuzu düşünüyordu. Siper aldığım kayaya kurşun isabet edince kendimi geri çektim.
"Yüzbaşı , indirebildiğimi indiricem sonrası nasip."
Dudakları kıvrıldı. Yere çöküp gördüğüm adamlara nişan aldım. İlk keskin nişancıyı indirdim. Mermiyi tekrar namluya verdim. Bu defa gözüme kestirdiğim taramalıyı hedef aldım. Onlar daha öncekinin şaşkınlığını yaşarken mermi diğerinin kafasını delip geçmişti. Son mermiyi kafasını hafif çıkarana bahşettim. Tüfeği yere bırakıp bacağımdaki silahı çıkardım. Artık sonlara gelmiştik. Mühimmatımız yarısına bile yetmezdi.
"Çakır"
"Çakırın canı"
"Beşi senin geri kalanını ben hallederim. "
Dediğim ile dudakları kıvrıldı.
"Sen beni affet. Tüm itlerin kellesini sana hediye edeyim."
Bu defa gülen taraf ben oldum.
"İnsan karısına beşi bir yerde falan takar. Sen bana kelle mi hediye ediyorsun. Ne yapacam. Boynuma mı takıcam. Cimri misin sen"
Gülüşü doldu kulaklarıma. İkimizde aynı anda çıkıp mevziden çıkan iki kişiyi tekte indirdik. Sırtını tekrar duvara yasladı. Sık ve kesik nefes alıyordu. Zorlanıyordu.
"Sen beni affet. Kiloyla altın almayan Alparslan değil."
Bu defada gıcık bir şekilde güldüm.
"Bilemedim. Ben altın sevmem ki"
Söylediğim ile tekrar güldü. Yerimden hızla çıkıp iki kişiye sıktım. Geri çekildiğimde bu defa o çıktı. Bir kez ateş etti. İkimizde biliyorduk. Mermimiz kalmamıştı.
"Kuzgun?"
"Çakırım?"
Hitabımla yüzüne bir tebessüm yerleşti. En güzelinden.
"Roket yada el bombası kullanmıyorlar. "
Başımı salladım.
"Niyetleri canlı almak."
"Nefesim."
Bakışlarım yüzünde gezindi. Ne diyeceğini biliyordum.
"Şehit düşeriz. Esir düşmeyiz."
Başımla sadece onayladım.
"Seninle her şeye varım. Ölüm bana düğün olur, ne gam. Yeterki senle olayım."
"Son nefesimde bile sen olacaksın."
Sol gözümden bir damla yaş aktı. Hızla sildim. Şehadete onunla gitmekten daha güzel daha onurlu ne vardı. Sağ taraftan bize doğru yaklaşan biri vardı. Ateş ettiğimde karnından vuruldu. Biraz açığa çıkınca kafasına sıktım. Tam başkasını hedef almıştım ki. Silahımdan tık diye ses geldi. Mermim bitmişti. O sırada şerefsizler üzerimize yağdırıyordu. Onlara hava hoştu tabi. Alparslan'da bir kişiyi indirdikten sonra mermisinin sonuna gelmişti. Kendi tarafımdan yavaşça ona doğru ilerledim. Kollarını hemen belime doladı. O sırada üzerimizden mermiler geçiyordu. Dudaklarını boynuma bastırdı. Gözleri kapanıyordu. Gücünün son damlasına kadar savaşmıştı. Benim için ,bizim için.
"Yüzbaşı?"
"Yüzbaşının canı "
"Ordan bir daha öpsene"
Dudaklarını tekrar bastırdı aynı noktaya. Tekrar ve tekrar. Sayısız defa aynı noktaya Dudaklarını bastırdı. Boynumda bir ıslaklık hissettim.
"Affet. Seni koruyamıyorum. "
"Ben korunmak istemiyorum ki. Benim için yaşamışım ölmüşüm fark etmez. Sensiz yaşamaktansa ölüme seninle güle güle gelirim."
Dudaklarımı çenesine bastırdım.
"Ne oldu komutan mermin bitti."
Dışarıdaki şerefsizin sesi duyuldu.
"Yanımızda ne götürürsek kar"
Dudaklarım kıvrıldı.
"Sıkıyorsa gel al lan döl israfı."
"Gidin alın şunları. Yeter bu kadar direniş."
Üzerimdeki el bombasını çıkardım. Pimi çekip sevdiğim mavilere baktım. İkimizinde gözlerinde hem hüzün hem mutluluk vardı. Ayak sesleri gittikçe yaklaşıyordu.
"Son nefesimde bile sen ,yalnız sen yüzbaşı."
"Kıyamet gününde ,mahşer meydanında ruhum karşına dikilip kollarını yine böyle saracak bil sevdiğim."
Dudaklarını anlıma bastırdı.
"Çünkü senin kaderinde yalnız ben varım. Alın yazın sadece benden ibaret."
Başımı göğsüne bastırdı.
"Yaklaştıklarında bırak. Kaçını yanımızda götürürsek kar."
Artık adım sesleri hemen dibimizden gelmeye başladı. Tırsak adımları üzerimize doğru geliyordu. Birden fazla kişiydi. Kolları biraz daha sıktı bedenimi. Bu bomba patlasa dahi kendi bedenini bana siper etmek istiyordu. Elinden gelse şimdi elimden alır üzerlerine giderdi. Bende kollarımı sıktım. O vardı. Madem ölecektik. Madem Azrail üstümüzde kol geziyordu. Varsın onun kollarında gelsindi. Aklımdan sevdiklerim geçti. Annem babam, silah arkadaşlarım. Kardeş yerine koyduğum dostlarım. Umarım haklarını helal ederlerdi. Zira varsa hakkım ben helal etmiştim.
"Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enle muhammeden abduhu ve Resulu... Alparslan..."
Dudaklarımdan belkide son defa ismi döküldü. Son defa ona olan sevdamı zikrettim. Allahım ölürken bile bizi ayırmadığın için sana binlerce şükür....
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
233.3k Okunma |
21.38k Oy |
0 Takip |
162 Bölümlü Kitap |