89. Bölüm

89. Bölüm

Tuba eye
tugbalal

ALPARSLAN KARAHANLI

 

Kollarımı biraz daha sıktım. Öyle özlemiştim ki onu kollarıma almayı. Kokusu burnumda tütmüştü. Onca zaman ben nasıl dayanmıştım. Ellerim benden bağımsız saçlarına gitti. Yavaşça okşadım. Dudaklarımı saç diplerine bastırdım. Allahım ne çok özlemiştim. Bu nasıl bir sevdaydı. Benim en büyük ve en güzel sınavımdı. Kendini korumamasına deli oluyordum. Kendinden bu kadar çabuk vazgeçmesine , hayatını hiçe saymasına...

Nedeni ne olursa olsun kendini korumalıydı. Bilmiyor muydu. Benimde ondan başka gidecek yerim yoktu. Ben onu kendimden dahi sakınmaya çalışıyordum...

Hava kararmak üzereydi. Hala derin bir uykudaydı. Benim kokum olmadan uyuyamıyordu. Düşüncesizlik ettim. Ona söz vermeme rağmen dün sinir ile evden ayrılmıştım. Sözümde durmadım. O sözleri sinir harbi ile söylediğini elbet biliyorum. Her ne olursa olsun, canı ne kadar yanarsa yansın bana kıyamadığını bildiğim gibi. Lakin bende ona kıyamıyorum. Onu kendimden bile sakınmak istiyorum. Bunca acıdan sonra olmayacak bir şey için onu inciticem canını yakacam diye ödüm kopuyor. Her hücreme öyle bir nakş etmişki. Öyle bir ben olmuş ki. Uyandırmam gerekti. Bir şeyler yemesi gerekiyordu. Çok zayıflamıştı. Bu bile kendimden nefret etmeme yeterdi. Elimi yanağına koydum. Usulca okşadım gül tenini.

"Canımın canı..... nefesim uyan artık."

Anlamsız mırıltılar çıkarıp göğsüme sokuldu. Başına dudaklarımı bastırdım.

"Bebeğim hadi uyan bir şeyler yemen lazım."

Gözleri yavaşça aralandı. Öyle güzel bakılır mı be kadın. Gelde şimdi öpmeden dur.

"Hadi Canımın canı. Bir şeyler yiyelim"

"Ama ben daha aç değilim. Biraz daha uyusam?"

"Olmaz. Öğle olacak neredeyse. Ve ben adım kadar eminim sen dünden beri bir şey yemedin, değil mi?"

Bakışlarını kaçırdı.

"Elbette yemedin."

Bakışları bana döndü. Öyle masumdu ki. Alıp göğüs kafesime koysam. Bir ömür orda saklasam ne olur.

"Aklıma gelmedi... gelirken kalbimle beraber aklımı da almışsın. Bir beni ardında bırakmışsın yüzbaşı. Senin suçun."

Dudaklarımı anlına bastırdım.

"Affet... Bir daha söz. Asla gitmek yok. Bırakırsam vur beni."

Tek kaşı havalandı. Bu söylediğimi ciddi ciddi düşünüyordu. Korkmadım dersem yalan olur.

"Hadi bakalım uykucu bir şeyler yemelisin."

Önce kendim ayaklandım. Sonrasında elinden tutup onunda kalkmasına yardımcı oldum. Mutfağa geçtiğimizde koltuk altlarından tutup tezgaha oturmasını sağladım. Gülen gözleri yüzümü buldu. Geri çekilecektim ki yakamdan tutup beni kendine çevirdi. Dudaklarını çeneme bastırdı. Bende boynundan bir öpücük çaldım. Kulağıma kıkırtısı doldu. Bunu yapmamı seviyordu. Boynu sanki benim mabedimdi.

"Acaba bu güzel hanım efendi ne yemek ister."

"Immmmm menemen "

"Hay hay. "

Dudaklarımı son defa yanağına bastırıp işime döndüm. Ben yemeği yaparken bir an olsun gözlerini üzerimden çekmemişti.

"Güzelim."

"Hııı"

Tebessümle ona baktım.

"Yavrum biraz daha böyle bakmaya devam edersen elimden bir kaza çıkacak."

"Ben sana bakmıyorum ki. Yemeği nasıl yapıyorsun. Temiz çalışıyor musun ona bakıyorum. "

Dediği ile kahkaha attım.

"Beğendin mi bari. Temiz çalışıyor muyum?"

"Hıhı beğendim."

"Yaptığım yemeği yiyeceksin demek mi bu"

"Elinden zehir olsa yerim demek."

Yanına gidip kollarımı beline sardım. Oda boynuma sarıldı.

"Canımın canı. Bebeğim benim. "

"Yüzbaşı? "

"Yüzbaşının canı "

"Hani ben senin bebeğinim ya."

Evet der gibi baktım.

"İlerde bebeğimiz olursa en çok beni mi seversin onu mu?"

Dediği ile ağzım şaşkınlıkla açılıp kapandı.

"Cevap?"

Bayağı ciddiydi.

"Değil bir bebeğimizin olması. Dünya yansa. Kıyamet kopsa ben en çok seni sevicem. Hatta geriye kalan her şeyi senden dolayı sevicem."

Gülüşü tüm yüzüne yayıldı. Dudaklarımı boynuna bastırdım.

"Ağzın çok iyi laf yapıyor yüzbaşı "

Bu defa gülen ben olmuştum.

"Hadi bakalım doğru yemeğe. Bir daha da

Benim canımı aç bırakırsan külahları değişiriz. "

Onu kucaklayıp masaya götürdüm. Sandalyeye oturtunca geri dönüp yaptığım menemeni de önüne koydum.

"Immmm çok güzel görünüyor. Eline sağlık."

"Afiyet olsun güzelim."

Gülümseyerek yemeye başladı. Tabi bu iştahı çok kısa sürdü. Bir kaç lokmadan sonra durdu. Elime bir parça ekmek alıp yemeğe bandırdım . Dudaklarına yaklaştırınca istemesede beni kırmamak için ağzını araladı. Böyle böyle bir kaç lokmada olsa yedirmiştim. Daha fazla yiyemeyeceğine kanaat getirince bende pes edip sofrayı topladım. Ben yanına varmadan telefonum çalmaya başladı. Arayan albaydı.

"Emredin komutanım "

Bakışları bana döndü.

"Evlat kuzgunuda yanına al karargaha gelin acil"

"Emredersiniz "

Telefonu kapatıp merakla bana bakan yüzüne döndüm.

"Gitmemiz gerek."

"Kötü bir şey mi oldu?"

"Bilmiyorum. Kuzgunu da al gel dedi."

Tamam anlamında başını salladı. Üzerimize montlarımızı alıp evden el ele ayrıldık. Buraya son gelişimiz iki hafta önceydi. Ve saldırıya uğramıştık. Evi eski haline getirmek bir hafta sürmüştü. Karargaha geldiğimizde albayın postası bizi harekat merkezinde beklediğini söylemişti. Adımlarımız oraya yöneldi.

Kapının önüne gelip çaldım. Bir kaç saniye sonra içeriden gir emri geldi. Beklemeden içeri girdik.

"Gelin çocuklar. Oturun"

Halinden kötü bir şeyler olduğu belliydi.

"Haberler ne yazık ki kötü. Bu sabah sınır karakolundan terhis edilen erleri otogara götüren otobüse saldırı oldu. Ve ne yazık ki altı şehidimiz var. Aldığımız istihbarata göre saldırıyı yapanlar saldırıyı yaptıktan hemen sonra İran sınırına geçti. Oraya asker çıkarmamız mümkün değil. Lakin askerlerimizin kanını yerde bırakmamız imkansız. Sizden istediğim gidin ve bu şerefsizliği yapanları yer yüzünden silin. Oraya iki asker olarak değil kuzgun ve Çakır olarak gideceksiniz . Sakın yakalanmayın. Sizi ordan aldıramam. Allah yar ve yardımcınız olsun. Dikkatli olun sağ salim dönün."

"Emredersiniz komutanım "

İkimizde selam verip dışarı çıktık. Bu bizim birlikte ilk görevimiz değildi. Daha öncede birlikte bir göreve çıkmıştık. O gün telsizden onun sesini duyduğumda yüreğim sıkıştı sanki. Öyle özlemiştim ki. Ben onun sesini duyabiliyordum ama ona sesim parazitlenip gönderiliyordu. O gün tamamen ona teslimdim. Ona emanettim. O da ihanet etmemişti. İkimizide sağ salim ordan çıkarmıştı. Aldığımız belgeler Hugo itinin sonunu getirmişti. Şimdi ise helikopterde eli elimde oturuyorduk. Belki ölüme gidiyorduk ama mutluyduk. Çünkü birlikteydik...

Bölüm : 14.12.2024 19:08 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Tuba eye / KUZGUN / 89. Bölüm
Tuba eye
KUZGUN

233.3k Okunma

21.38k Oy

0 Takip
162
Bölümlü Kitap
KUZGUN2. Bölüm3. Bölüm4. Bölüm5. Bölüm6. Bölüm7. Bölüm8. Bölüm9. Bölüm10. Bölüm11. Bölüm12. Bölüm13. Bölüm14. Bölüm15. Bölüm16. Bölüm17. Bölüm18. Bölüm19. Bölüm20. Bölüm21. Bölüm22. Bölüm23. Bölüm24. Bölüm25. Bölüm26. Bölüm27. Bölüm28. Bölüm29. Bölüm30. Bölüm31. Bölüm32. Bölüm33. Bölüm34. Bölüm35. Bölüm36. Bölüm37. Bölüm38. Bölüm39. Bölüm40. Bölüm41. Bölüm42. Bölüm43. Bölüm44. Bölüm45. Bölüm46. Bölüm47. Bölüm48. Bölüm49. Bölüm50. Bölüm51. Bölüm52. Bölüm53. Bölüm54. Bölüm55. Bölüm56. Bölüm57. Bölüm58. Bölüm59. Bölüm60. Bölüm61. Bölüm62. Bölüm63. Bölüm64. Bölüm65. Bölüm66. Bölüm67. Bölüm68. Bölüm69. Bölüm70. Bölüm71. Bölüm72. Bölüm73. Bölüm74. Bölüm75. Bölüm76. Bölüm77. Bölüm78. Bölüm79. Bölüm80. Bölüm81. Bölüm82. Bölüm83. Bölüm84. Bölüm85. Bölüm86. Bölüm87. Bölüm88. Bölüm89. Bölüm90. Bölüm91. Bölüm92. Bölüm93. Bölüm94. Bölüm95. Bölüm96. Bölüm97. Bölüm98. Bölüm99. Bölüm100. Bölüm101. Bölüm102. Bölüm103. Bölüm104. Bölüm105. Bölüm106. Bölüm107. Bölüm108. Bölüm109.Bölüm110. Bölüm111. Bölüm112. Bölüm113. Bölüm114. Bölüm115. Bölüm116. Bölüm117. Bölüm119. Bölüm120. Bölüm121. Bölüm122. Bölüm123. Bölüm124. Bölüm125. Bölüm126. Bölüm127. Bölüm128. Bölüm129. Bölüm130. Bölüm131. Bölüm132. Bölüm133. Bölüm134. Bölüm135. Bölüm136. Bölüm137. Bölüm138. Bölüm139. Bölüm140. Bölüm141. Bölüm142. Bölüm143. Bölüm144. Bölüm145. Bölüm146. Bölüm147. Bölüm148. Bölüm149. Bölüm150. Bölüm151. Bölüm152. Bölüm153. Bölüm154. Bölüm155. Bölüm156. Bölüm157. Bölüm158. Bölüm159. Bölüm160. Bölüm161. Bölüm162. Bölüm163. Bölüm
Hikayeyi Paylaş
Loading...