"NASIL BÖYLE DÜŞÜNMEDEN HAREKET EDERSİN?"
"ALPARSLAN BAĞIRIP DURMA. BEN YAPMAM GEREKENİ YAPTIM."
"YAPMAN GEREKEN SİLAHLI ADAMIN ÜZERİNE Mİ ATLAMAK"
sakinleşmeye çalıştım. Bir kaç saat önce adamı teslim edip eve gelmiştik. Ama siniri hala yerini koruyordu. Alttan almaya çalışıyordum ama olmuyordu. Birimizin sakinleşmesi gerekti. Bu şekilde ikimizde bağırıyorduk. Ve işin sonu iyiye gitmiyordu.
"Ben görevimi yaptım. Adamı aldık işte."
"ALDIK EVET. AMA NERDEYSE SENİ KAYBEDİYORDUM. ADAM SENİ VURSAYDI NE OLACAKTI."
Üzerime kükremesi ile bende sinir hali ile cevap verdim.
"EN FAZLA BENİM KADAR ACI ÇEKERDİN İŞTE."
Keşke sussaydım. Keşke dilim lal olsaydı. Ne dediğimi anladığımda artık çok geçti. Çektiklerim onun suçu değildi. Gözlerinde öfke yerini kırgınlığa bıraktı.
"Hiç unutmayacaksın değil mi? Ne yaparsam yapayım geçmeyecek. Bunu gerçekten yapmak mı istiyorsun? Beni kendinle sınamak mı istiyorsun?"
"Alparslan öyle değil yemin ederim."
"Şunu bil güzelim belki acılarımız kıyaslanamaz ama benimde canım en az senin ki kadar yandı."
Gözlerindeki kırgınlık. Omuzları çöktü.
"Ben. Ben öyle demek istemedim. Öfkeyle dedim."
Cümlelerim ardı ardına sıralansada dinlemedi. Arkasını dönüp salondan çıktı. Bir kaç dakika sonra dış kapının sesi duyuldu. Bakışlarım annemlere kaydı. Bana hüzünle bakıyorlardı.
"Anne ben öyle söylemek istemedim. Ona acı çektirmek istemiyorum. Yemin ederim. Öfkeyle söyledim. Kıyamam ki ben ona. Asla Kıyamam."
Gelip şefkatle yanağımı okşadı.
"Üzülme kuzum. Sinirli Şimdi. Öfkesi dinsin gelir. Konuşur halledersiniz"
Başımı olumlu anlamda salladım. Annem ile Fulya odalarına çekildi. Lakin ben salonda öylece kalakaldım. Bir saat, iki saat, üç saat. Gece yarısını çoktan geçtik. Ama hala gelmedi. Neden gelmedi ki. Ben onsuz uyuyamazdım. Bilmiyor mu. Sabaha kadar pencerenin önünde öylece bekledim. Ama gelmedi. Nasıl kırmıştım kalbini. Oysa orası benim yuvamdı. Evimdi, vatanımdı. Sabah annem namaza kalktığında beni salonda görünce şaşırdı.
"Kızım sen uyumadın mı?"
"Yüzbaşı gelmedi. Neden gelmedi ki. Çok mu kırdım onu. "
Bakışları şefkatle tüm yüzümde gezindi.
"Aradın mı"
Başımı olumsuz anlamda salladım. Bu defada gülümseyerek baktı. Aramak aklıma gelmemişti ki. Eline telefonu alıp hoparlöre aldı. Bir kaç aramadan sonra sesi duyuldu.
"Efendim anacım"
"Alo oğlum nerdesin sen?"
"Biraz kafamı dinlemek istiyorum anacım. Beni merak etmeyin."
"Oğlum bak Eflal kızım çok üzgün. Gel konuşun çözün sorunlarınızı"
"Konuşacak bir şey yok annem. Meraklanma sen. Biraz yalnız kalayım gelicem. Ona iyi bak sana emanet. "
Telefon kapanınca bakışlarım annemde gezindi. Neden gelmiyordu. Çok mu kızgındı bana. Annem yüzümü okşayıp içeri gitti. Ya ama yok. Aşk bir savaştı. İki kişinin kazanacağı bir savaş. Ve yüzbaşı bu savaştan kaçıyordu. Madem o gelmiyordu. Ben ona giderdim. Üzerime montumu giyip çıkmadan anneme çıktığıma dair seslendim. Kapıdaki arabasına binip ona doğru yola çıktım.
********,,,
Bakışlarımı gök yüzüne çevirdim. Lapa lapa kar yağıyordu. Yer yüzü beyaza bulanmıştı. Ağaçların dallarında biriken karlar o kadar güzel bir görüntü oluşturmuştu ki sanki bir kartpostalın içinde gibiydim. Karşımdaki bacası tüten eve baktım. Burdaydı. Ona kavuşmak için adımlarım hareketlendi.Karlara bata çıka nihayet evin önüne geldim. Bir günde resmen burnumda tütmüştü. Bu kadar sevmek mümkün olmamalıydı. Kalbini kırmıştım. Şimdi kırdığımı onarma vaktiydi. Elimi kaldırıp kapıyı bir kaç defa çaldım. İçeriden adım sesleri duyuluyordu. Bir kaç saniye sonra kapı açıldı. Aşık olduğum mavi gözleri şaşkınlık ile aralandı. Dudakları açılıp kapandı.
"Lâl! , Senin burda ne işin var?"
"Sana geldim. Sen gelmeyince ben geldim."
Tıpkı onu taklit etmiştim.
"Lâl bak sadece biraz yalnız kalmak istiyorum. Lütfen git."
Omuzlarımı yukarı aşağı hareket ettirdim. Bu yaptığım ile derin bir nefes bıraktı. Sabrını sınıyordum kabul.
"Lâl , Lütfen. Bak birbirimizin kalbini kırıyoruz. Biraz sakinleşmek yalnız kalmak bize iyi gelecek."
"Eğer istiyorsan kalbimi kır. Ayrıca bana sensiz olmak iyi gelmiyor. Sen nasıl bensiz olmak istiyorsun."
Gözlerim doldu. Ama kendimi tuttum. Ağlamak istemiyordum. Neden beni uzaklaştırmak istiyordu ki. Tamam kalbini kırdım. Ama tamir etmek istiyordum işte.
Yüzüme bakmakla yetindi.
"Bakma öyle ,gitmem. Kovsanda gitmem."
"Daha fazla zorlaştırma Lâl Lütfen."
Bu kadar mı yanmıştı canı. Başımı aşağı yukarı salladım. Adımlarım gerisin geri arabaya döndü. Arkamdan kapı kapanma sesini duydum. Gözlerimdeki yaşlar bir bir aktı. Tam arabaya biniyordum ki. Vazgeçtim. Açtığım kapıyı hırsla çarptım. Gitmiycektim işte. Savaşsa savaş. Kaçmak yoktu. Biz ne badireler atlattık. Şimdi vazgeçmeyecektim. Kapıyı kapatıp arabanın ön kaputuna yaslandım. Üzerime karlar yağıyordu. Umarım bu inadım yüzünden kardan kadın olmazdım. Zira şimdiden üşüyordum. Dişlerimi sıktım. Soğuktan birbirine çarpıyordu. Tırnaklarım kızarmıştı. Burnum ile yanaklarımı hissetmiyordum bile. Bakışlarım önümde öylece yerde karları izliyordum. Bakış açıma bir çift bot girdi. Başımı kaldırıp aşağıdan yüzüne baktım.
"Ne yapıyorsun burda?"
"Be bekliyorum"
Soğuktan dişlerim birbirine çarptı. Konuşamadım. Dudaklarım titriyordu.
"Neyi bekliyorsun. Sana gitmeni söyledim."
"Ha hayır senn yalnız kalmak istiyorum dedin. İstediğin kadar yalnız kal işte. "
"Of Lâl of"
Ben ne yapmıştım ki.
"İçeri girelim bari"
"Yok sen gir. Ben seni rahatsız etmeyeyim."
"Burda mı bekleyeceksin?"
"Evet"
İnşallah kurda kuşa yem olmazdım.
"Yemin ederim hem suçlusun hem güçlü"
Ben daha ne olduğunu anlayamadan beni omzuna atmıştı. Şimdi sırtı ile bakışıyordum.
"Sensin o"
"He güzelim he, benim o"
Eve girince beni yere indirdi. Üzerimdeki montu çıkardı. Elleri ile saçımdaki karları silkeledi. Üşümekten titriyordum. Bir yandan beni şöminenin yanına oturturken diğer yandan söyleniyordu.
"Şu haline bak. İnatsın ,safi inatsın. Hele bir hasta ol bak ben sana ne yapıyorum. "
Başımı önüme eğdim.
"Bağırma bana"
Küçük bir çocuk gibi kalmıştım yanında. Ellerimi avuçlarına aldı. İki elinin arasında ovmaya başladı.Soğuktan donan ellerim Şimdi ısının etkisi ile sızlıyordu.
"Alparslan sızlıyor..."
Şevkat dolu bakışlarını yüzüme çevirdi. Avuçlarındaki ellerime dudaklarını yaklaştırıp sıcak nefesini üfledi. Bir süre sonra sızısı dindi.
"Şimdi daha iyi mi"
Başımı salladım sadece, gözlerim dolmuştu.
"Neden doldu gözlerin. Hala sızlıyor mu?"
"Sızlayan ellerim değil ki. Kalbim"
Ellerimdeki bakışları yüzümü buldu.
"Beni neden yanında istemiyorsun? Artık hiç mi istemeyeceksin? Ben her zaman sana sığındım. Ama sen beni istemedin."
Bir elini yanağıma koydu. Gözlerimdeki yaşlar akmak için an kolluyordu zaten. Bu yaptığı ile durmadılar.
"Şşşt ağlama. Yok öyle bir şey. Ben nasıl istemem seni. Seni nasıl sevdiğimi bilmiyor musun? Ben sadece öfkeliydim. Sinirim yatışana kadar biraz uzaklaşmak istedim. Ağzımdan seni kıracak bir şey çıkmasın istedim. Seni istemediğim falan yok. Bir daha böyle şeyler düşünme tamam mı?"
Başımı tamam anlamında salladım. Kollarımı boynuna doladım. Belimden kendine doğru çekip sarıldı.
"Öfkeliysen bile gitme. Varsın kırılsın kalbim. Ama her anında her duygunda yanında olmak istiyorum. Beni kendinden uzaklaştırma. "
"Tamam güzelim. Söz. Bir daha böyle gitmek yok. Ama sende bana söz ver bir daha kendini tehlikeye atmayacaksın. Ölüm gelipte bizi bulana kadar kendini herşeyden ve her şartta koruyacaksın. Bir daha benim canıma zarar gelecek hareketler yapmayacaksın. Söz mü?"
"Söz. Bir daha seni üzecek hiç bir şey yapmayacağım."
Boynuma dudaklarını bastırdı.
"Yüzbaşı?"
"Yüzbaşının canı. Emret"
"Ben dün gece hiç uyuyamadım. Koynunda uyutur musun"
"Kıyamam sana, nefesim benim. Affet düşünemedim. Gel"
Boynumdan son defa öptü. Beni göğsüne yasladı. Zaten yorgun olan bedenim sıcak ve onun kokusu ile hemen mayışıp kendini karanlığa bıraktı. Son anımsadığım saçlarımda gezinen elleriydi. Kalp atışlarını duyuyordum. Bu sesi ömrü hayatım boyunca duymak için canımı verirdim.
"Seni çok seviyorum yüzbaşı "
"Bende meleğim bende seni çok seviyorum. Hadi uyu. Ben yanındayım."
Saçlarımda sıcak dudaklarını tekrar hissettim. Sonrasında kendimi karanlığa bıraktım....
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
233.3k Okunma |
21.38k Oy |
0 Takip |
162 Bölümlü Kitap |