153. Bölüm

153. Bölüm

Tuba eye
tugbalal

EFLAL KARCA

 

Alparslan çıkalı daha bir saat anca olmuştu ben ise salon koltuğunda kırlent gibi duruyordum. Çatık kaşlarım ayağımdaki alçıya kaydı.

"Bok vardı kırılacak değil mi!"

Gelen kıkırtı ile bakışlarım salon girişine kaydı. Fulya gülerek bana bakıyordu ona olan bakışlarımı görünce dudaklarını birbirine bastırmaya çalıştı.

"Gülme Fulya! Ne yapıyım sıkılıyorum."

Gelip yanıma oturdu.

"Peki ben bu güzel yengemin keyfini nasıl yerine getirebilirim?"

"Bilmiyorum..... o kadar uzun zamandır evde değilmişim ki insanlar evde ne yapar unutmuşum resmen."

Dediğime bu defa kahkaha attı.

"Televizyon izleyebilirsin."

"Hiç güzel program yada dizi yok."

"Kitap okuyabilirsin."

"Canım istemiyor ayrıca hemen uyuyakalıyorum."

"Sosyal medyada gezin."

"Çok sıkıcısın biliyorsun değil mi?"

"Aşk olsun... Ben senin için fikir üretiyorum uğradığım muameleye bak."

"Tamam be demedik bir şey...."

Suratımın asıldığını görünce yüzündeki ifade değişti.

"Gelinliğine bak."

Sanırım mantıklı bir seçenek.

"Mantıklı anca yetişir dimi?"

Ayaklanıp mutfakta bıraktığım dergileri benim için getirdi. Birini elime alıp bakınmaya başladım ama bunların hiç biri istediğim şey değildi. Hepsi ya çok düz yada çok kabarıktı. Ben galiba hayalimdeki gelinliği bulamayacaktım. Fulya biraz yanımda kalmış sonrada dışarı çıkmıştı. Bende televizyon karşısında akşam olmasını bekliyordum. Canım sıkılıyordu evde ben ve annem tek vardık ama sürekli onu darlamakta istemiyordum. En son hatırladığım izlediğim programdaki adama sövdüğümdü uyku bedenimi ele geçirmişti. Uykum geldiği için değil ama sıkıntıdan uyuya kalmıştım. Uyku uyanıklık arasında birinin üzerimi örttüğünü anımsıyorum sonrası karanlıktı. Ne kadar geçti bilmiyorum ama göz kapaklarım kendiliğinden açıldı. Gözlerim açıldı açılmasına da her yer neden karanlıktı. Bu karanlık fazlaydı.

"Anne içerde misin?"

En son onunla birlikteydik değil mi. Lakin ses vermedi. Karanlık öyle zifiriydi ki evin içindeki mobilyalar görünmüyordu hatta pencereden bakıldığında dışarıdaki hiçbir şey görünmüyordu.

"Yüzbaşı! "

Seslendim lakin sesim o kadar kısık çıkmıştı ki benim bu yaptığıma seslenmek denmezdi. Karanlıkta zar zor seçtiğim siluet ile dudaklarım kıvrıldı.

"Alparslan geldin mi.... Duydun mu beni"

Lakin cevap vermedi. Adımları yavaş yavaş bana doğru geldi.

"Yüzbaşı!"

Lakin ses vermedi. Siluet yaklaşırken arkasında bir hareketlenme daha oldu. Ve onu başka hayaletler izledi. Evet hayaletler çünkü gelen ne Yüzbaşıydı nede başka biri gözlerimi parçalanmış yüzden çekemiyordum. Yara bere içindeydi hepsi. Senin suçun dermiş gibi bakıyorlardı. Senin suçun yetişemedin.

"Gelmeyin ne olur."

Gözlerimden akan yaşlara engel olamadım. Oturduğum koltukta geri gitmeye çalıştım.

"Yaklaşmayın.... kimse yok mu..."

Parçalanmış cesetler üzerime gelmeye devam etti. Artık ceset kokusunu hisseder olmuştum.

"Lâl'im uyan güzelim..... Bebeğim uyan kabus görüyorsun...."

Duyduğum sesle gözlerimi etrafta gezdirmeye başladım.

"Yüzbaşı..... nerdesin."

Sesi çok boğuk geliyordu. Çok gerilerden ona ulaşmak imkansız gibiydi.

"Nefesim aç gözlerini."

"Alparslan.... nerdesin..... yüzbaşı çok karanlık."

Karşımdaki insanlar üzerime gelmeye devam etti sanki beni boğmak istiyorlardı. Benim suçum değildi yemin ederim.

"Alparslan......ALPARSLAN YARDIM ET!"

Bedenim hızla yattığı yerden doğruldu. Şaşkın bakışlarım etrafta gezindi. Hava kararıyordu evdeki ışıkları yakmışlardı. Gözlerim odanın içinde gezindi. Annem ve Fulya salonun ortasında durmuş bize bakıyordu Alparslan ise hemen yanımdaydı gözlerim onunkiler ile kesişince hızla boynuna atladım. Kokusunu içime çektim. Elleri sırtımı sıvazladı saçlarıma boynuma dudaklarını bastırdı.

"Geçti bebeğim... kabustu sadece.... geçti bak ben yanındayım."

Başımı hızlıca salladım.

"Kabustu..... gerçek değildi. Kabustu.... Sen geldin bitti."

"Evet bebeğim... Ben geldim bitti. Seni içinde bulunduğun tüm kabuslardan kurtarırım. "

"Her zaman!"

"Her zaman..."

Kendimi hafif geri çekip yüzüne baktım gülümsemeye çalışsamda gözlerimdeki yaşlar içimdeki hüznü ele veriyordu. Onun gözlerindeki mavilerde hüzünlüydü. Elimle yüzümdeki yaşları silmeye çalıştım.

"Günün nasıl geçti.... beni özledin mi?"

Hüzünle gülümsedi. Çünkü ne yapmaya çalıştığımı anlıyprdu.

"Özlemez olur muyum . Kokunu solumayı bekledim."

Ağzımdan kaçan kıkırtıya engel olamadım.

"Evde oturmanın ne kadar sıkıcı olduğunu tahmin bile edemezsin."

Dediğim ile bu defa gerçekten gülümsedi.

"Gülme yüzbaşı. Sıkıntıdan evlendirme programı izledim artık sen düşün biraz daha gelmesen sıkıntıdan patlayacaktım."

Elleri ile yüzümü sardı. Aklıma gelenle yüzüne baktım.

"Kavunla çikolata...."

"Siparişleriniz içeride küçük hanım ama önce yemek."

"Çok teşekkür ederim. "

Alt dudağına dişini geçirdi öyle güzel gülüyordu ki.

"Keşke hep böyle gülsen. Seni hep böyle bulsam."

Bedenimi kucakladığı gibi mutfağa götürmüştü annemlerde her şeyin yolunda olduğundan emin olunca peşimizden gelmişti. Peki her şey yolunda mıydı gerçekten yoksa biz kendimizi mi kandırıyorduk. Akli dengemin gittikçe bozulduğu ortadaydı mevzu sadece kabus görmek değildi ki yaşadıklarımın bir şekilde kendini dışarı atma çabasıydı onlar. Biz sanki şuan sadece rol yapıyorduk yada ilk defa bu kadar huzurlu ve yan yanaydık ve bu bize yetiyordu. Bilmiyorum kafam o kadar karışıktı ki kendimide onuda kandırmaya çalışıyordum. Zihnim tonlarca şey düşünüyordu hem her şeydim hem hiç bir şey. Hem vardım hemde boşluktum. Bu şekilde evde kalmak bana iyi gelmiyordu çünkü zihnim sürekli tetikleniyordu sürekli düşünüyordu. Heleki şuanda dışarıda bize zarar vermek için bekleyen birinin olduğunu bilmek beni daha çok yoruyordu. Alparslan evden ayrıldığında zihnimde onlarca teori oluşuyordu binlerce defa saldırıya uğruyor ve ben bu aptal kırık bacak yüzünden onu kurtaramıyordum. Ama bu halimi ona göstermekten de çekiniyordum çünkü çok üzülüyordu.

"Düşünme... Sana yalvarırım aklından her ne geçiyorsa buna bir son ver."

Beni sandalyeye koyarken kulağıma fısıldadığı sözler ile şaşkınlığımı gizleyemedim.

"Bir şey düşünmüyorum."

"Lâl'im!"

Başını yapma dermiş gibi yana eğdi. Ondan saklanabileceğimi düşünmek aptallıktan başka bir şey değildi.

"Sana haksızlık yaptığımı düşünüyorum. "

Kaşları çatıldı.

"Yüzbaşımmmm... çakırım. Biliyorum, görüyorum sen beni nasıl görüyorsan bende seni görüyorum. Nasıl üzüldüğünü, tükendiğini hepsi bana aşikar. Belkide bir tımarhane delisi ile evleniyorsun farkında mısın?"

"Deliysen bana delisin kime ne. Ben seni dünyadaki tüm akıllılara değişmem."

"Ama belkide başkasının yanında daha mutlu olurdun. Bazen anneme bakıyorum oğlunu bu halde görmek eminim onu çok üzüyordur. "

"Kızımı bu halde görmek üzmüyor mu sanıyorsun!"

Arkamdan duyduğum sesle başımı oraya çevirdim. Annem hüzünlü bir şekilde bize bakıyordu.

"Kafanda kurmayı ne zaman bırakacaksın. Delibozuk şu karına bir şey de. Üzülüyorum ama ikiniz içinde... Ben evlat ayrımı yapacak bir kadın mıyım!"

Sonlara doğru sesi kınarmış gibi çıkmıştı. Gülmeden edemedim.

"Sen bu dünyadaki en güzel annesin. Dilerim bir gün bende senin gibi olurum."

Gelip ellerini yanaklarıma koydu.

"Olacağından eminim. Şimdi daha fazla saçmalama bakayım."

Geri çekilip yemeklerimizi koymaya başladı. Gerçekten çok acıkmıştım. Önüme konan makarnayla aşk yaşadım resmen.

"Güzelim önündeki sadece makarna farkındasın değil mi?"

Yüzbaşı eğlenen ifadesi ile bana bakıyordu.

"Ama acıktım!"

Sesim neden o kadar masum çıktı o an bende anlamadım. Eğilip anlımdan öptü bu o kadar iyi hissettirdi ki.

"Afiyet olsun güzelim benim."

Cümlesi bitince yemeğimi yemeye başladım tadı gerçekten çok güzeldi.

"Anne turşu var mı?"

"Sen otur annem ben getiririm."

Fulya gülümseyerek masadan ayaklandı bir kaç dakika sonra elinde turşu tabağı ile geldi ve ben buna bu kadar mutlu olunabileceğini bilmiyordum. Beklemeden ondanda yemeye başladım hatta kendimden beklemediğim şekilde yemiştim. Onlarda benim bu iştahıma şaşırmıştı. Ama kimse bir şey demiyordu. Yemeğimiz bittikten sonra hepimiz salona geçmiştik. Alparslan'ın telefonu çalınca ayaklandı annemin bakışlarını üzerimde hissedince ona döndüm.

"Bir şey mi oldu?"

"Maşallah iştahın pek bir açık."

"Şey evet bu aralar öyle ilaçlar işe yarıyor."

"Canın bir şeylerde çekiyor."

"Anne anlamıyorum. "

"Diyorum ki acaba babaanne olma ihtimalim var mı?"

Dediği ile şaşkınlıktan konuşamadım. Var mıydı. Elim benden bağımsız karnıma gitti.

"Ben.... Ben bilmiyorum. Ama üç hafta önce regl oldum. Olamaz ki...."

Sonlara doğru sesim kısık çıktı. Onunda gözlerindeki mutluluk söndü.

"Anne test yapalım mı yinede belki...."

"Affet kızım senide heveslendirdim.... öyle bir şey olsaydı hastanede söylerlerdi. Ama istersen yinede yapalım."

"Olsun yapalım... ama yüzbaşı duymasın."

Tamam diye başını salladı. Sonrada dışarı çıkan Fulya'yı aradı. Fulya'da heyecandan Ali'yi orada bırakmış eczaneye gitmişti. Olabilir miydi. Allahım ne olur olsun, sevdiğim adamdan bir can... bir saat içinde Fulya testi getirmişti şimdi ise onlar banyo kapısının önünde beni bekliyordu. Alparslan'ı oyalama işi anneme düşmüştü ama meraktan duramamış gelmişti. Bir kaç dakika içinde birinci çizgi oluşmuştu ikinci çizginin oluşmasınıda beklemiştim ama olmamıştı. Neden olmamıştı ki. Annemler seslenince girebileceklerini söylemiştim ikiside merakla içeri dalmıştı ama yüzümdeki hüznü görünce sonucu anlamışlardı.

"Üzülme kızım şimdi olmadı diye olmayacak değil ya."

"Çok heves etmiştim. Bu ikimizede öyle iyi gelecekti ki...."

"Benim yüzümden... keşke sormasaydım."

"Suçlama kendini bende hemen heveslendim olmadığı belliydi halbuki..... neyse yüzbaşı duymasın üzülür."

İkiside sessizce başını sallamıştı bir şey demeden içeri girmeme yardımcı oldular. Alparslan'ın meraklı bakışları bizi bulunca gülümsemeye çalıştım.

"Bir sorun mu var?"

"Yok... onuda nerden çıkardın!"

"Ne biliyim üçünüz gittiniz annem beni burda tutmaya çalışıyor."

Elbette anlamıştı çok zeki bir adamdı ve biz heyecandan epey saçmalamıştık.

"Sana öyle gelmiş. Hatta benim uykum geldi."

Dediğime ne kadar inandı bilmiyorum ama rahat davranmaya çalışmıştım. Bir sorun yoktu sonuçta evet hamile değildim ama olmayacağım anlamına gelmiyordu. Hatta iyiki de değildim ya o patlamada ona bir şey olsaydı nasıl dayanırdım. Sanırım artık çok daha dikkatli olmalıydım. Yüzbaşı beni kucaklayıp odamıza götürmüştü. Yatağa yatırdığında yatağın kenarına oturup yüzüme baktı.

"Şimdi bana ne olduğunu söyleyecek misin?"

Derin bir soluk alıp verdim.

"Bir şey yok gerçekten...."

"Lâl'im.... Cennetim. Söyle ne olur... üzgün olduğunu görmüyor muyum sanıyorsun. Hadi görmedim hissetmez miyim sanıyorsun. "

Haklıydı ne diyebilirdim ki.

"Ben sadece... böyle iştahlı yemek yiyince annem acaba dedi..."

Ne dedi dermiş gibi baktı.

"Acaba hamile olabilir miyim diye düşündük... Fulya'dan test istedik ama..."

"Sanırım değilmişsin."

Başımı evet anlamında salladım.

"Güzelim üzülme ne olur ,elbet olur. Hem bak daha düğünümüzü bile yapamadık."

"Yok üzülmüyorum.... gerçekten. Hatta mantıklı düşününce iyi ki değilim dedim. Alparslan ya o patlamada hamile olsaydım ve ona bir şey olsaydı. Nasıl yaşardım... hata yaptım, kaç defa birlikte olduk ve hiç korunmadık çünkü ikimizde istiyoruz. Ama operasyonlara çıkıyorum hiç acaba oldumu içimde bir can var mı diye düşünmedim. Ya ona bir şey olsaydı."

Beni anladığına dair bakışları gözlerimin içine daldı.

"Haklısın güzelim bundan sonra çok daha dikkatli olmalıyız. Ama sen yinede üzülme tamam mı?"

"Tamam... Hadi gelde uyut beni."

Dediğim ile gülümsemiş sonrada gelip yanıma uzanmıştı.

"İyi yanından bak artık yemek yiyebiliyorum. "

"Evet bebeğim ve inan bana bu o kadar iyi geliyor ki."

Kısa bir süre sonra gözlerim kendini karanlığa bırakmıştı. Kolları bedenimi göğsüne çekmiş bir an olsun gevşememişti. Güzel şeyler olmuyor olabilirdi ama en azından kötü şeyler yoktu. Kahkaha atmasakta tebessüm ediyorduk. Biraz mutluluk ağlamaktan çok daha iyiydi. Ve ben biliyordum yakında kahkahalarımız arşı aşacak hatta başka gülüşler eklenecekti gülüşlerimize. Ellerim benden bağımsız karnıma dolandı şimdilik boş olabilirdi ama çok yakında ikimizden bir can olacaktı ve ikimizde hayatımızı onu korumaya adayacaktık. Ayrıca yalnızda değildik bizim kocaman bir ailemiz vardı. Bebeğimiz bana benzemeyecekti çok büyük bir ailenin içine doğacaktı. Ve çok şanslıydı ki Alparslan gibi bir babaya sahip olacaktı. Gece benim için sakin geçmişti bir kaç gündür sürekli kabuslar görüyordum neyseki bu gece öyle olmamıştı. Gözlerim aralandığında Alparslan hala uyuyordu elimi uzatıp yanağına dokundum. Yanağının sıcaklığı ile iç geçirmeden edemedim.

"Sabahlarım seninle aydınlık sevgilim, yarim, helalim.... ahirim, evvelim...."

Baş parmağım yanağını okşadı doğrulup dudaklarımı bastırdım tenine. Geri çekilmedim.

"Ben bu sevdayla ne yapıcam allahım. Bir kulu bu kadar sevmek bir kulun yüreğine ağır gelmez mi."

Tenine doğru fısıldadım. Dudaklarım kısa kısa tenine değiyordu gözlerim kapandı.

"Allahım onu benden alma bu kulun benim yaşama sebebim senin katında kocam. Kalbime annem, babam, kardeşim, umudum her şeyim. Alma allahım sana yalvarıyorum. Sana peygamberimin sesi ile sesleniyorum. Sana kuyudaki Yusuf'un sesi ile sesleniyorum beni sevdamdan etme ya Rab."

Belimdeki eli sıkılaşınca gözlerim aralandı. Mavi gözlerinde oluşan nemlilik ile kaşlarım çatıldı.

"Yüzbaşım! Neden ıslandı gök yüzüm."

"Sevdana ıslandı cennetim. Sevdan için gözlerimden ilk defa mutluluktan yaş akıyor. Ben şimdi içimdeki mutluluğu nasıl tarif edeyim."

Dudaklarımı dudaklarının üzerine kapadım öpmedim sadece bastırdım sonrada geri çekildim. Ellerim yanağını okşadı.

"Öleceksek şimdi ölelim olmaz mı. Ben böyle göğsündeyken. Kokun üstüme sinmişken. Kollarındayken. Olmaz mı?"

"Olmaz cennetim. Olmaz benim yürek yangınım. Allahın izni ile bizim daha yaşayacak bir dünya güzel anımız olacak."

Anlıma dudaklarını bastırdı. Ağzımdan kaçan soluk onun tenini okşadı. Geri çekilip bedenimi kucakladı yönünü banyoya çevirdi ayağımın üstüne ağırlığımı vermeden ayaklanabiliyordum aslında ama buna izin vermiyordu. E benimde canıma minnetti onun kollarında taşınmak benim en mutlu olduğum şeylerden biriydi. Hayat şimdilik bize iyi davranıyordu. Mutluyduk ve dilerimki bu mutluluk bozulmazdı.

Bölüm : 14.05.2025 20:56 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Tuba eye / KUZGUN / 153. Bölüm
Tuba eye
KUZGUN

233.28k Okunma

21.38k Oy

0 Takip
162
Bölümlü Kitap
KUZGUN2. Bölüm3. Bölüm4. Bölüm5. Bölüm6. Bölüm7. Bölüm8. Bölüm9. Bölüm10. Bölüm11. Bölüm12. Bölüm13. Bölüm14. Bölüm15. Bölüm16. Bölüm17. Bölüm18. Bölüm19. Bölüm20. Bölüm21. Bölüm22. Bölüm23. Bölüm24. Bölüm25. Bölüm26. Bölüm27. Bölüm28. Bölüm29. Bölüm30. Bölüm31. Bölüm32. Bölüm33. Bölüm34. Bölüm35. Bölüm36. Bölüm37. Bölüm38. Bölüm39. Bölüm40. Bölüm41. Bölüm42. Bölüm43. Bölüm44. Bölüm45. Bölüm46. Bölüm47. Bölüm48. Bölüm49. Bölüm50. Bölüm51. Bölüm52. Bölüm53. Bölüm54. Bölüm55. Bölüm56. Bölüm57. Bölüm58. Bölüm59. Bölüm60. Bölüm61. Bölüm62. Bölüm63. Bölüm64. Bölüm65. Bölüm66. Bölüm67. Bölüm68. Bölüm69. Bölüm70. Bölüm71. Bölüm72. Bölüm73. Bölüm74. Bölüm75. Bölüm76. Bölüm77. Bölüm78. Bölüm79. Bölüm80. Bölüm81. Bölüm82. Bölüm83. Bölüm84. Bölüm85. Bölüm86. Bölüm87. Bölüm88. Bölüm89. Bölüm90. Bölüm91. Bölüm92. Bölüm93. Bölüm94. Bölüm95. Bölüm96. Bölüm97. Bölüm98. Bölüm99. Bölüm100. Bölüm101. Bölüm102. Bölüm103. Bölüm104. Bölüm105. Bölüm106. Bölüm107. Bölüm108. Bölüm109.Bölüm110. Bölüm111. Bölüm112. Bölüm113. Bölüm114. Bölüm115. Bölüm116. Bölüm117. Bölüm119. Bölüm120. Bölüm121. Bölüm122. Bölüm123. Bölüm124. Bölüm125. Bölüm126. Bölüm127. Bölüm128. Bölüm129. Bölüm130. Bölüm131. Bölüm132. Bölüm133. Bölüm134. Bölüm135. Bölüm136. Bölüm137. Bölüm138. Bölüm139. Bölüm140. Bölüm141. Bölüm142. Bölüm143. Bölüm144. Bölüm145. Bölüm146. Bölüm147. Bölüm148. Bölüm149. Bölüm150. Bölüm151. Bölüm152. Bölüm153. Bölüm154. Bölüm155. Bölüm156. Bölüm157. Bölüm158. Bölüm159. Bölüm160. Bölüm161. Bölüm162. Bölüm163. Bölüm
Hikayeyi Paylaş
Loading...