152. Bölüm

152. Bölüm

Tuba eye
tugbalal

ALPARSLAN KARAHANLI

 

"Yüzbaşıı.....Alparslan karanlık.....çok karanlık."

Kulağıma dolan inlemer ile gözlerim açıldı. Elleri üzerimdeki tişörtü sıkıyordu, anlında terler birikmişti. Yerimden doğrulup baş ucumuzdaki lambayı yaktım. Elim yüzüne gitti.

"Bebeğim! Aç gözlerini."

"Yüzbaşım..... çok karanlık..... Alparslan kurtar beni....."

"Cennetim... aç gözlerini ne olur."

Gözlerim doldu. Kollarımın arasında can çekişiyordu ve benim elimden hiçbir şey gelmiyordu.

"Bebeğim..... Lâl'im uyan ne olur."

"Alparslan!"

Sıçrayarak uyandı. Ellerim sevgi ile saçlarında gezindi.

"Alparslan!"

"Alparslan'ın canı."

"Çok karanlıktı..... Ben..... yüzbaşı çok karanlıktı."

"Geçti bebeğim. Kabustu, geçti bitti."

Bedenini göğsüme doğru çektim. Dudaklarımı saçlarına bastırdım.

"Alparslan ben çok yoruldum.... dayanamıyorum artık, bitti diyorum geçti, sonra başka bir şey çıka geliyor. Ben iyileşemiyorum. "

"Yaslan bana... yorgunluğunu , derdini, tasanı benimle paylaş. Taşırım ben. Her zaman yanında olucam güzelim benim.... Hadi kapa gözlerini. "

Burnunu sesli bir şekilde çekti.

"Alparslan ışık açık kalsa olur mu?"

"Olur bebeğim, sen sakın korkma... bak ben burdayım."

Elim saçlarında gezindi bir kaç dakika sonra göğsümde uyuya kaldı. Dün sabah hastaneden direk bizim eve getirmiştim onu. Bacağında alçı vardı tek kalmasına izin veremezdim. Geçmiyordu, lanet olsun ki bitmiyordu. Gece yarısını geçmiştik saat sabaha karşıydı çalan telefonum ile göğsümdeki beden hafif hareketlendi. Komidindeki telefonu alıp hemen açtım.

"Yüzbaşıııııı...... özledin mi beni."

"Kimsin lan sen?"

Sessiz konuşmaya çaba göstersem bile kahverengileri usulca açıldı. Gözleri beni bulunca merakla bakmaya başladı.

"Aaa ama olmazki beni bu kadar çabuk unutmuş olamazsın!"

Telefonu elimden alıp hoparlöre aldı.

"Sana kimsin dedim?"

"Mimar... o güzel manzaranın mimarı."

"Seni diri diri yakıcam lan şeref yoksunu."

"Ama bak kalbim kırılıyor. Benim kalbim kırılırsa senin karının kemikleri kırılıyor biliyorsun."

Kalbim göğüs kafesimi dövmeye başladı. Şerefsiz piç..... gözlerim panikle yanımdaki kadına kaydı.

"Ne oldu yüzbaşı... sustun. Aa yoksa yanında mı... selam söyle. Hem karına, hemde timine. Sergey Mortiz'in selamını söyle."

"Cehenneme git."

Telefonu suratına kapattım. Elimin üzerine konan el ile bakışlarım ona kaydı.

"Şerefsiz piçin teki işte. Baş edemeyeceğimiz biri değil."

Kolumu ona dolayıp saçlarına dudaklarımı bastırdım.

"Değil güzelim. Sen yanımdaysan benim gücüm herkese yeter."

"Sen neden uyumadın bakayım!"

"Seni izliyordum. Daha cazip geldi."

Elini yanağıma koydu baş parmağı dudaklarımın üzerinde gezindi.

"İzlemek yerine uyandırsaydın ya, eminim daha eğlenceli bir şeyler yapardık."

Dudaklarımın üzerine doğru fısıldadı. Dudaklarım kıvrıldı.

"Bebeğimmm..."

"Bebeğin sana ölsün."

Elimi yanağına koyup sevgi ile okşadım. Gözleri hemen kapanmıştı.

"Uyu güzelim."

Arzu ile kapanan gözleri hemen açıldı.

"Yüzbaşım ya..."

"Yüzbaşın sana kul köle..... Hadi bebeğim uyu sabah olmak üzere."

Oflayıp başını yastığa bastırdı.

"Haksızlık bu!"

Dediği ile gülmeden edemedim. Yanına uzanıp göğsüme çektim.

"Alparslan !"

"Alparslan'ın canı?"

"Dikkatli ol. "

"Merak etme..."

Daha fazla konuşmadık. Kimdi bu puşt. Sıradan biri olmadığını anlamıştım. Lâl göğsümde uyuya kalınca onu uyandırmamaya özen göstererek yerimden kalktım. Karan'a timi toplamasını söyleyip üzerimi giydim. Sonrada bir not bırakıp evden ayrıldım. Karargaha vardığımda albay dahil herkes burdaydı. Hepsi merakla bana bakıyordu.

"Hayırdır evlat?"

"Malesef hayır değil komutanım...... saldırıyı yapan it bir saat önce beni aradı."

"Ne!"

Başımı evet anlamında salladım.

"Sergey Mortiz... Adı buymuş. Timine selam söyle dedi."

"Selamına sokacam o olacak."

Dursun küfrü basmıştı. Başını kaldırıpta bizimle göz göze gelince susmak durumunda kaldı lakin bizimde ondan farkımız yoktu.

"En azından düşmanımızla karşı karşıya geldik."

Albayda benim gibi düşünceliydi.

"Lâl'in ayağındaki kırığa kadar hayatlarımıza hakim. Düşündüğümüzden daha yakın."

Söylediğim ile hepsinin gözleri beni buldu. Çünkü hepsi bu söylediğimin ne anlama geldiğinin farkındaydı. Sevdiklerimiz...... onlar tehdit altındaydı.

"Herkesin yanına koruma verilmesini sağlayacam. Sizde herkesi uyarın, mümkünse dışarı çıkmasınlar ve en ufak bir şüphede bize bildirsinler. "

Hepimiz albayı onayladık. Sonrada yönümüzü eve çevirdik. Bunu Lâl'e nasıl anlatacaktım. Dahada önemlisi onu, ailemi nasıl koruyacaktım.

"Ne düşünüyorsun?"

"Onları nasıl koruyacağımı."

"Yalnızmışsın gibi konuşmayı kes Karahanlı. Biz bir aileyiz unutma."

"Karan hepiniz ailemsiniz.... Sen, Şehrazat, Dursun, Ali, Rıdvan abiler herkes. Ve lanet olsun ki ailemi nasıl koruyacağım hakkında bir fikrim yok. Hele Lâl...."

"Yalnız değilsin kardeşim. Evet hepimiz senin aileniz, ve bu aileyi korumak için hep birlikte savaşıcaz. Ayrıca Eflal'i düşünme sen onu değil o seni korur. Kız senden daha taşaklı. İstese hepimizi ipe dizer."

Dediği ile gülmeden edemedim. Doğru söze ne denirdi. İkimizde yan yana eve vardık o kendi evine yönelirken ben bizim daireye yöneldim. Zili çaldığımda annem güler yüzü ile açmıştı. Saat dokuza geliyordu.

"Hoş geldin oğlum. Erken çıkmışsın."

"Biraz işim vardı anacım. Lâl nerde?"

"Daha uyanmadı."

Kaşlarım çatıldı.

"Uyanmadı mı?"

"Uyandırmaya çalıştım ama biraz daha uyumak isteyince kıyamadım."

O mutfağa geçince bende odaya ilerledim. Yatağın içinde öyle bir yayılmıştı ki gülümsemeden edemedim. Normalde uyurken hareket dahi etmezdi, yada benimle uyurken fazla sakindi. Yanına ilerleyip yatak kenarına oturdum elim saçlarına gitti. Çok güzeldi. Beslenme ve uykusu düzene girdiğinden bu yana eski sağlıklı haline dönüyordu.

"Bebeğim!"

Kıpırtı dahi olmadı. Yüzümdeki gülüş büyüdü.

"Canımın canı...... benim güzelim, cennetim, ömrümün baharı...."

Eğilip saçlarının arasına dudaklarımı bastırdım.

"Nefesim uyanman gerek...."

"Bir kere daha öpersen uyanırım."

Mırıltısı ile gülüşüme engel olamadım. Dudaklarımızı birleştirip en masumundan bir öpüş çaldım dudaklarından geri çekilip yüzüne baktığımda kahverengileri yıldızlı geceler gibi parlıyordu.

"Günaydın bebeğim."

"Günaydın yüzbaşım."

"Bir yerin acımıyor değil mi?"

"Yooo neden ki?"

"Sen normalde erken kalkardın da."

"O yalnızken , senin kollarında olunca öyle olmuyor."

Dedikleri ile gülümsedim. Ona karargaha gittiğimi söylemedim. O uyurken yanından gittiğimi söyleyemedim, bırakmamıştım elbet ama sanki bunu söylersem öyle anlayacakmış gibi geldi o an.

"Hadi bakalım uykucu doğru kahvaltıya."

Küçük bedenini kucakladığım gibi önce banyoya ilerledim. İşlerini halletmesine yardımcı oldum sonra tekrar kucaklayıp içeri geçtim.

"Hastalıkta ve sağlıkta diyorsun ha yüzbaşı."

Başımı eğip yüzüne baktım.

"Bir ömür canımın canı. Seninle bir ömür. "

Gülümseyerek dudaklarını boynuma bastırdı. Mutfağa geldiğimizde annemler sofrayı kuruyordu.

"Günaydııııın."

Öyle güzel şakıyordu ki. Kuş cıvıltısı gibiydi.

"Günaydın güzel kızım. Hadi geçin sofraya."

"Günaydın abla."

Onu yerine oturtup yanına kuruldum. Beklemeden tabağına bir şeyler almaya başladı anlaşılan epey acıkmıştı. Tabağını yeşil zeytinle doldurunca gülmeden edemedim.

"Ne..... neden gülüyorsun?"

"Bebeğim tabağına dökmek yerine direk hepsini alsaydın."

Annemlerde tebessüm etmişti. Ama onun bakışları çok başka bakıyordu. Geliyor gelmekte olan hay ben senin çenene Alparslan....

"Lokmalarımı mı sayıyorsun.... Alt tarafı zeytin. Az biraz çok aldıysam ne olmuş. Kendi evimde olsam istediğim kadar yerdim."

Ağzım şaşkınlıkla açıldı annemlerde benim gibi şaşırmıştı. Şaka yaptığımı anlamıştı ama şuan bayağı ciddiydi.

"Güzelim şaka yaptığımın farkındasın değil mi?"

"Hiçte değilim...."

"Nefesim etme. Sen yemek ye diye neredeyse yalvarıcam sence bu söylediklerin mümkün mü?"

Dediklerimi biraz düşündü.

"Reçeli uzatırsan haklı olabilirsin."

Kenardaki reçeli önüme aldım sonrada bir dilim ekmeği alıp üzerine sürmeye başladım. Onun için hazırladığımı biliyordu. Ben ekmeğini hazır ederken o tabağına yığdığı yeşil zeytinleri yemeye başladı. Ekmeği ona uzatmam ile parlayan gözler ile eline alıp ısırdı. Uzun, çok uzun zamandır böyle yemek yemiyordu. Bende daha fazla onu izlemeyi bırakıp kendi tabağıma döndüm.

"Yüzbaşı!"

Bakışlarımı ona çevirdim.

"Bir tane daha..."

Yüzümde engel olamadığım bir gülüş peyda oldu.

"Sen yeter ki iste...."

Tekrar onun için bir dilim reçelli ekmek hazırlayıp uzattım. Bu defa eline aldıktan sonra yanağıma dudaklarını bastırdı.

"Sen dünyanın en güzel kocasısın. "

Masada gülüşlerimiz yükselmişti. Elbette hayatta kötüler vardı ve bizi yok etmek, acıtmak için an kolluyorlardı. Ama güzel şeylerde vardı. Hayat kötülüklerin içinde var olan güzelliklerdi. Sonsuz kötülük yada sonsuz mutluluk diye bir şey yoktu. Yaşam başımıza gelenlere rağmen gülebilmek mutlu olmayı bilmekti. Gözlerim gözleri ile gülen kadında takılı kaldı. Ona bakarken gülmemek elde değildi. Bacağımda hissettiğim darbe ile gözlerim anneme kaydı.

"Anladık sevdalısında bu kadar dikkatli bakma deli bozuk."

O kadar mı dikkatli bakmıştım gülümseyerek başımı önüme eğdim.

"Yüzbaşım sen ne dersin?"

Bana sorulan soru ile bakışlarım onu buldu. Neye ne derdim.

"Neye güzelim?"

"Sen bizi dinlemiyor musun?"

"Dalmışım canımın canı tekrar sor."

Dediğim ile hafif tebessüm etti.

"Düğünümüzü diyorum... sence nerde yapalım.... çok kalabalık olur mu ki? Merkezdeki çay bahçesinde yapsak."

Sunduğu fikirle gülüşüm büyüdü.

"Güzelim güzel fikir ama düşündüğünden çok daha kalabalık olacaz."

"Kim gelicek ki o kadar! "

Başını önüne eğdi.

"Benim sizden ve babamdan başka kimsem yok."

Hüzünlü sesine inat tebessüm etmeye çalıştı.

"Siz çok mu kalabalıksınız?"

Elimi yanağına koydum.

"Nefesim..... benim ahir dünyadaki cennetim şayet bir daha kendine kimsesiz dersen çok kızarım bil. Bizim bir dünya ailemiz var. Sadece karargahtan senin için gelecek olan bir dünya kardeşin var, günlerdir bunun için etrafta curcuna kopuyor. Timdeki herkes kız tarafıyız diye geziyor e tabi eşleride. Bunca büyük bir aileye rağmen nasıl kimsem yok dersin. Türk silahlı kuvvetleri kimi kimsesiz bırakmışki sen kalasın. Kaldı ki ben varım... Ben burdayken sen kendini nasıl kimsesiz bellersin. Hani hem anne ,hem baba, hem dost, hem sevgiliydim.... hangi sıfatımı kaybettimde sen kendini kimsesiz hissettin."

Gözleri dolu doluydu hızla kollarını boynuma doladı.

"Hiçbirinden.... sen benim herşeyimsin. Affet, söz bir daha ne söylerim , nede kimsesiz hissederim. Bu aralar biraz duygusalım .... Gelin olucam, olsun o kadar."

Şakalaşması ile bende tebessüm ettim.

Ellerimi saçlarında gezdirdim.

"Alparslan'ın gelini."

Dediğim ile kıkırtısı doldu kulaklarıma.

"E peki düğünümüz nerde olacak?"

"Kocan halledecek. Ben sana sadece gelinliğini düşün demedim mi?"

"Dedin ama....."

Bakışımla susmak zorunda kaldı.

"Peki her şeyi halledecek olan kocam, acaba ben bu ayakla nasıl gelinlik bakıcam."

O bir şey diyemeden kapı çaldı. İşaret parmağımı bir dakika dermiş gibi kaldırdım. Sonrasında kapıya gittim. Ali elindeki dergilerle kapıdaydı.

"İstediğiniz dergiler komutanım. "

Dergileri aldım.

"Sağol koçum."

"Başka bir şey lazımsa....."

"Olursa ararım."

O yukarı çıkınca bende içeri girdim. Elimdekileri ona uzatınca ağzı açık baka kaldı şaşkın tavşanlara benziyordu.

"Ağzını kapa ağzını."

Dediğim ile bu defa gülmeye başladı. Fulya ve annemde heycanlanmıştı.

"Abla nasıl bir şey düşünüyorsun?"

"Bilmiyorum ki.... ay şuna bak çok güzel değil mi.... anne sence nasıl?"

"Bilemedim ki kızım ama sana çok yakışacaktır."

"Bende bakayım."

Elindeki dergiyi hızla kapadı, neye uğradığımı şaşırdım.

"Olmaz sen bakma, sürpriz olsun.... ayrıca uğursuzluk getirir derler."

"Bana bu saçmalığa inanmadığını söyle!"

"Gayette inanıyorum. "

Annemlerde bize bakıp gülüyordu. El mahkum yerime oturdum.

"Yüzbaşı beni salona taşır mısın?"

"Emret nefesim."

Bedenini kucaklayıp salona taşıdım doğrulmadan saçlarına dudaklarımı bastırdım.

"Bebeğim ben çıkıcam istediğin bir şey var mı?"

"Immm gelirken kavun alır mısın.... bir de çikolata...."

"Alırım elbet... Sen yeter ki iste."

Dudaklarına kısacık bir öpücük bırakıp evden ayrıldım. Ayaklarım karargaha ilerlesede kalbim evde onunla kalmıştı. Aklım ise koruma iç güdüsü ile meşguldü. Evden ayrılmadan annem ve Fulya'yı uyarmıştım. İçimi biraz rahatlatan ayağı kırık olduğu için evden çıkamıyor oluşuydu. Şu lanet işe bak sevdiğim kadının ayağı kırık diye içim rahatlar hale gelmiştim. Ama o iti bulmalıydım. O hamle yapmadan onu ortadan kaldırmalıydım. Toprağın altına girecekti başka yol , seçenek yok. Kimseye zarar vermesine dayanamam.... Allahım sen bana güç ver........

Bölüm : 12.05.2025 13:03 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Tuba eye / KUZGUN / 152. Bölüm
Tuba eye
KUZGUN

233.3k Okunma

21.38k Oy

0 Takip
162
Bölümlü Kitap
KUZGUN2. Bölüm3. Bölüm4. Bölüm5. Bölüm6. Bölüm7. Bölüm8. Bölüm9. Bölüm10. Bölüm11. Bölüm12. Bölüm13. Bölüm14. Bölüm15. Bölüm16. Bölüm17. Bölüm18. Bölüm19. Bölüm20. Bölüm21. Bölüm22. Bölüm23. Bölüm24. Bölüm25. Bölüm26. Bölüm27. Bölüm28. Bölüm29. Bölüm30. Bölüm31. Bölüm32. Bölüm33. Bölüm34. Bölüm35. Bölüm36. Bölüm37. Bölüm38. Bölüm39. Bölüm40. Bölüm41. Bölüm42. Bölüm43. Bölüm44. Bölüm45. Bölüm46. Bölüm47. Bölüm48. Bölüm49. Bölüm50. Bölüm51. Bölüm52. Bölüm53. Bölüm54. Bölüm55. Bölüm56. Bölüm57. Bölüm58. Bölüm59. Bölüm60. Bölüm61. Bölüm62. Bölüm63. Bölüm64. Bölüm65. Bölüm66. Bölüm67. Bölüm68. Bölüm69. Bölüm70. Bölüm71. Bölüm72. Bölüm73. Bölüm74. Bölüm75. Bölüm76. Bölüm77. Bölüm78. Bölüm79. Bölüm80. Bölüm81. Bölüm82. Bölüm83. Bölüm84. Bölüm85. Bölüm86. Bölüm87. Bölüm88. Bölüm89. Bölüm90. Bölüm91. Bölüm92. Bölüm93. Bölüm94. Bölüm95. Bölüm96. Bölüm97. Bölüm98. Bölüm99. Bölüm100. Bölüm101. Bölüm102. Bölüm103. Bölüm104. Bölüm105. Bölüm106. Bölüm107. Bölüm108. Bölüm109.Bölüm110. Bölüm111. Bölüm112. Bölüm113. Bölüm114. Bölüm115. Bölüm116. Bölüm117. Bölüm119. Bölüm120. Bölüm121. Bölüm122. Bölüm123. Bölüm124. Bölüm125. Bölüm126. Bölüm127. Bölüm128. Bölüm129. Bölüm130. Bölüm131. Bölüm132. Bölüm133. Bölüm134. Bölüm135. Bölüm136. Bölüm137. Bölüm138. Bölüm139. Bölüm140. Bölüm141. Bölüm142. Bölüm143. Bölüm144. Bölüm145. Bölüm146. Bölüm147. Bölüm148. Bölüm149. Bölüm150. Bölüm151. Bölüm152. Bölüm153. Bölüm154. Bölüm155. Bölüm156. Bölüm157. Bölüm158. Bölüm159. Bölüm160. Bölüm161. Bölüm162. Bölüm163. Bölüm
Hikayeyi Paylaş
Loading...