KARAN KIZILTUĞ
Asansör bizim katta durunca ilk ben indim. Hemen peşimden o da geldi. Alparslan ile Eflal'in ne yapacağı ise merak konusuydu. Hatta timde evli olup, ilişkisi olan kim varsa bu gece ne yaşayacakları merak konusuydu. Hala aklım almıyordu. Biz bu gece eşlerimiz tarafından baskına uğramıştık. Hele benim karım. Benim çekingen, masum, ürkek karım. O oraya nasıl gelirdi. Bana hiç mi itimadı yoktu. Öleceğimi bilsem ona ihanet etmezdim. O hayatım boyunca yaklaştığım, sevdiğim tek kadındı. Anahtarı kilide takıp kapıyı açtım. Önce onun girmesi için kenara çekildim. Başı önünde içeri girdi. İyi en azından yaptığı şeyin ne kadar kırıcı olduğunun farlındaydı. İçeri girdiğimizde tek kelime etmedim. Bakışları beni bulsada ben bakmadım. Adımlarım banyoya ilerledi. İçeri girip kendimi duşa attım. Soğuk suyun beni sakinleştirmesini bekledim. Ne kadar kaldım bilmiyorum, ama çıktığımda biraz daha sakindim. Odaya girdiğimde içerde değildi. Gözlerim nede çabuk onu arar olmuştu. Kırgındım, ama bir yandan da varlığına muhtaçtım. Derin bir nefes alıp salona doğru ilerledim. Eski odasının önünden geçerken içeriden gelen hıçkırık sesi ile adımlarım olduğu yere çivilendi. Ağlıyor muydu..... evet ağlıyordu. Kahretsin... sikerler senin kırgınlığını, hiç bir şey için ağlamamalıydı. Bu hayatta hiç bir şey ondan değerli değildi. Kapı kolunu yavaşça aşağı indirip içeri girdim. Yatakta cenin pozisyonu almıştı. Kapıdan gelen sesle gözlerini hemen kapadı. Ama ben gördüm. Tıpkı karanlıkta parlayan göz yaşlarını gördüğüm gibi. Sakin adımlarla gidip yatak kenarına oturdum. Lakin gözlerini açmadı.
"Kabul et, yaptığın aptalcaydı. "
Ses çıkarmadı. Bu işte bir terslik vardı. Onun benim gönlümü alması gerekirken ben onun gönlünü alıyordum. Neyseki bende normal biri değildim.
"Maviş... maviş uyumadığını biliyorum."
Gözlerini yavaşça araladı. Burnunu sesli bir şekilde çekti. Derin bir nefes alıp verdim.
"Ağlama..."
"Ağlamıyorum bir kere."
Dediği şey ile dudaklarım kıvrıldı. Çocuk gibiydi.
"Senin gönlümü alman gerekiyordu. Benim değil."
Yerinden bir hışımla kalktı.
"Nedenmiş?"
Ağzım şaşkınlıkla aralandı. Şuan bayağı ciddi görünüyordu.
"Bana güvenmeyip oraya geldiğin için."
"Ben sana güveniyorum bir kere."
"Oldu olacak etrafa güvenmiyorum de istersen."
Başını yana çevirdi. Bu kadın ciddi miydi.
"Ben sana güveniyorum. Sadece.... sadece başka kadınlar sana bakmasın istedim."
Başını önüne eğdi. Dedikleri ile dudaklarımdaki tebessüm büyüdü.
"Kıskandım sadece. Yoksa ben sana güveniyorum. Asıl sen nasıl güvenmediğimi düşünürsün... Karan sen beni hiç mi tanımadın. Ben bu hayatta bir sana güveniyorum. Bir sana sığınıyorum."
Haklıydı. Bendekide aptallıktı. Elimi uzatıp yüzüne gelen saçlarını geriye aldım. Elim yüzüne gitti. Ağladığı için yanakları ıslaktı.
"Bir daha böyle saçma şeyler için ağlama ne olur."
"Ben bunun için ağlamadım ki."
"Ya neden ağladın."
"Sen öyle kırgın bakınca. Benden vazgeçersin diye ağladım. Korktum."
"Asla... Asla böyle bir şey olmayacak. Sen benim herşeyimsin. Nasıl bırakırım."
Kollarını boynuma doladı. Bende beklemeden sardım onu.
"Karan özür dilerim..."
Tekrar ağlamaya başlamıştı. Ne yapacağımı şaşırdım. Ben bu kadını nasıl susturacaktım. Geri çekilip yüzüne baktım.
"Mavişim.... güzelim benim. Ne olur ağlama artık. Sen böyle ağlayınca ben ne yapacağımı bilemiyorum."
Ellerimi yanaklarına koyup akan yaşları silmeye çalıştım.
"Şu yaşları durdurmanın bir yolu yok mu deniz gözlüm."
Dediğim ile bu defa dudakları kıvrıldı. Sanırım hoşuna gitmişti. Gözlerinden akan yaşlara inat tebessüm etti.
"Var."
"Neymiş o yol?"
"Öp beni."
"Ne!"
"Duydun. Karan öp beni. Ben nasıl yapılır bilmiyorum. Ama öğrenmek istiyorum. Seni öpmeyi, sana dokunmayı istiyorum. Ama korkuyorumda. Korktuğum sen değilsin. Nasıl yaşanır, canım acır mı. Bilmiyorum işte."
Dedikleri ile hem heycanlanmış hemde bocalamıştım.
"Güzelim, kendini mecbur hissetme. Korkuyorsun. Hazır olduğunda...."
"Korkmuyorum..... Karan korktuğum sen değilsin. Ben bir an sanki yine o adam....."
Cümlesinin devamını getiremedi. Elimi uzatıp yanağını okşadım.
"Karan beni iyi edebilecek tek kişi sensin. Seni istiyorum, ama nasıl bilmiyorum. Karan beni kendine alıştır....."
Daha fazla beklemedim. Dudaklarımı dudaklarına kapadım. Cümlesi yarım kalmıştı. Onu bu kadar isterken nasıl hayır derdim. Tepki vermeyince dudaklarımı yavaş yavaş hareket ettirdim. Elleri yine omzumu buldu. Parmakları üzerimdeki tişörtü sıktı. Geri çekilip dudaklarına doğru fısıldadım.
"Her şey yolunda mı?"
"Evet... Yani sanırım."
"Devam edeyim mi?"
Başını evet anlamında salladı. Belinden tutup kucağıma çektim.
"Şimdi dudaklarını arala. Tamam mı güzelim."
Yine başı ile onayladı. Bu defa yavaşça acele etmeden öptüm. Bir kaç saniye sonra dudaklarını araladı. Dilimi aralık dudaklarının üzerinde gezdirdim. Tanrım çok güzeldi. Dudaklarının tadı şekerden bile daha tatlıydı. Alt dudağını ağzıma alıp emdim. Dişlerimi hafif geçirdim. Canını yakmamaya özen gösterdim. Sonrasında tekrar emdim. Geri çekilip fısıldadım.
"Korkarsan, yada istemediğin bir şeyde söyle olur mu."
"Devam et. Lütfen."
Sesi kısıktı. Ama içimde öyle bir volkanı ateşe veriyordu ki. Dudaklarımızı tekrar birleştirdim. Bu defa dilimi ağzının içine ittim. Bununla üzerimdeki tişörtü daha fazla sıktı. Korktuğunu düşünüp geri çekilecektim ki ellerini başımın arkasına alıp engel oldu. Sanırım bu devam et demekti. Sırtındaki ellerimi yavaş yavaş hareket ettirdim. Dilimi diline doladım. Tadı çok, çok güzeldi. Bu kadarı bile beni deli etmeye yeterdi. Üst dudağını ağzıma alıp emmeye başladım. Dişlerimin arasına alıp hafif ısırmam ile ağzımın içine inledi. Allahım bu bile kanımın kaynamasına neden oldu. Tekrar geri çekildim.
"Bebeğim dilini ağzımın içine it."
Bu defa dudaklarımızı birleştiren o oldu. Ve ona dediğimi yaptı. Dilini ağzımın içinde hissetmem ile kendimi neredeyse kaybediyordum. Ensemdeki elleri saçlarımı hafif çekiştirmeye başladı. Benim ona yaptığım gibi alt dudağımı ağzına alıp önce emdi. Sonrada hafif ısırarak çekiştirdi. Bu dayanılmazdı. Sertleşmeye başlamam ile kendimi geri çektim. Şaşkın bakışları yüzümde dolaştı. Neden durduğumu anlamamıştı bile. Dudaklarım kıvrıldı.
"Mavişim sanırım durmalıyız."
"Neden?"
Öyle masumdu ki. Bu kadın benimdi bana aitti.
"Çünkü kendimi kaybedicem. Şimdilik bu kadar yeter. Tamam mı."
Dudaklarına kısa bir öpüş bıraktım. Dudakları kıvrılmıştı. Başını tamam anlamında salladı.
"Karan!"
Gözlerim yüzünde gezindi.
"Bu çok... güzeldi."
Bedenini saran kollarım sıkılaştı.
"Mavişim."
"Efendim?"
"Bir daha bu odaya gelme... senin yerin benim yanımdı hani. Her ne olursa olsun bizim odamızda, bizim yatağımızda uyu olur mu?"
Başını tamam anlamında salladı. Onu kucakladığım gibi kendi odamıza taşıdım. Dudaklarındaki gülüş için ömrümü verirdim. Odaya girdiğimizde onu yatağa yatırdım. Gözleri üzerimdeydi. Bu bakışları bile insanın ömrünü uzatırdı. Bende kendi tarafıma uzandım. Hemen göğsüme sığınmıştı.
"Beni hiç bırakma olur mu Karan. "
"Asla. Asla bırakmam. Sen benim canımdan ötesin."
"Karan kalbim hangi ara seni böyle sevdi bilmiyorum. Hayatımda kimse için böyle hissetmedim.... Öz ailem için bile."
Sonlara doğru sesi pürüzlü çıkmıştı.
"Benim ailem sensin Maviş."
"Sende benim ailemsin. Evim, yuvam, her şeyim."
Onu kollarıma biraz daha sardım. Bir süre sonra ikimizde uykuya dalmıştık zaten.
SİNAN ŞAHİN
Eve geldiğimizden bu yana ona bakmıyordum. Hayır nasıl güvenmezdi bana. Ona deli divane olduğumu bilmesine rağmen nasıl oraya gelirdi. Bir de baskın yapacak aklı sıra. Hey allahım ya.... koltukta oturup neden izlediğimi bilmediğim bal reklamını izliyordum. Gözlerim sanki boşluğa takılmış gibiydi. İlk bir kaç dakika yüzüme bakmakla yetindi.
"Sinan!"
Ses vermedim. Ya ama yok. Madem bir hata yapmıştı gönlümü alsındı canım. Ben olsam eve almazdı.
"Sevgilim..."
Allahım birde bir sevgilim diyişi var. İnsanı aklından eder. Bunu öyle bir ses tonu ile söylüyor ki. İçim gidiyor be. Küçük adımlarla yanıma geldi. Hemen dibime oturup yüzünü bana yaklaştırdı.
"Bana küsemezsin.... küsemezsin değil mi?"
Son söylediğinden emin değildi. Ama olsa iyi olurdu. Çünkü ona küsemezdim. Şimdi bile sarıp içime sokasım vardı. Biraz daha yaklaşıp burnunu yanağıma sürttü.
"Sinan yapma. Çok üzülüyorum. Seni kırdığımın farkındayım. Özür dilerim. Ama valla oraya siz kadınlara bakarsınız diye gelmedik."
Tek kaşımı kaldırıp ona baktım.
"Ya onlar size bakarsa diye geldik.... napıyım sevgilim öyle yakışıklı ki. Bir başkası sana benim gözümle bakarsa diye ödüm kopuyor. Bakmasınlar görmesinler seni.... Bu adam benim diye bağırmak geliyor içimden."
"Bu adam senin ,her zerresi ile."
"Benim değil mi!"
Dudakları kıvrıldı. E benimde bu kadına küs kalma sürem bu kadardı.
"Senin."
"Ben bu adamı öpsem , sevsem ya..."
Daha fazla durmadı. Hızla dudaklarıma yapıştı. İlk başlardaki çekingenliğini atmıştı. Özellikle aynı evde kalmaya başladığımızdan bu yana her gün biraz daha yaklaşıyordu bana. Ağzımın içine dilini itmesi ile daha fazlasını talep ettim. Onu kucağıma çektim. Kalçasını bana bastırdı. Dudaklarım boynuna doğru yol alı.
"Ahhhh Sinan....."
Adımı inlemesi ile içimde bir volkan patladı sanki.
"Ceylan gözlüm!"
Dudaklarımızı kısa bir an ayırdı. Dudaklarımın üzerine doğru fısıldadı.
"Seni seviyorum Sinan Şahin. Hemde her hücremle."
Sözleri son bulur bulmaz tekrar dudaklarıma kapandı. Ama daha fazla ileri gitmesine izin vermedim. Dudağına kısa bir öpücük bıraktım. Yüzüme hüsranla baktı.
"Hiç bakma öyle. Sen önce bana nikahı basta."
Kahkahası odada yankılandı. Evlilik teklifime evet diyeli epey zaman olmuştu. Ama hala neyi bekliyorduk bilmiyorum. Beni seviyordu. İstiyordu. E o zaman sorun neydi. Bir türlü anlamıyordum. Saçlarından derin bir soluk aldım. Ve işte o an tüm derdim kederim kayboldu. Ben demin neyden yakınıyordum. Yüzüm saçlarına gömülüyken mırıldandım.
"Şu kokuna müptela ettin beni.... Ne çok bekledim ben bu an için."
Kıkırtısı doldu kulaklarıma.
"Sen kaşındın. Ne kadarda üzülmüştüm o zamanlar. Bak yine hatırladım, sana kızasım geldi."
Dediği ile bu defa gülen ben oldum. Birbirimize henüz açılamadığımız dönemlerde ikimizde ayrı ayrı acı çekmiş aşkımızı içimize gömmeye kalkmıştık. Ama kader işte bizi birbirimize öyle bir bağlamıştı ki biz kurtulmaya çalıştıkça kör düğüm olmuştuk. O benim kardeşim gibi sevdiğim kadını sevgilim sanıp üzülmüştü. Ben ise o lanet gün ona gelen çiçekler yüzünden ölüp ölüp dirilmiştim. Canımdan can gitmişti de bir ah diyememiştim. Aklıma bile gelmemişti o şerefsizin onu rahatsız ettiği. Yardım istemek için bana geldiğinde ona bağırmıştım. Daha o an pişman olmuştum, ama çok geçti. Kırmıştım bir kere kalbini. Öyle çaresiz hissetmişti ki albaya gitmişti. Gecenin bir yarısı telefonum çalmış albay onun adresini vermişti. Hemen oraya gitmemi istediğinde bile niye, kime gittiğimi bilmiyordum. Kapısına geldiğimde o piç kurusu zil zurna sarhoş şekilde kapısına dayanmıştı. Daha önce kaç kez şikayet etmişti. Adam bir şekilde çıkıp yine ona musallat oluyordu. Adamı yakalarından tuttuğum gibi merdiven boşluğundan aşağıya atmıştım. Ağır olmasada yaralanmıştı. Kapı açılıpta o güzel gözleri kan çanağına dönmüş gördüğümde keşke demiştim. Keşke şu piçin kafasına sıksaydım. Hoş sonrasında yaptıklarım ona daha iyi bir ders olmuştu. Beni görünce hızla kollarıma atılmıştı. Güzel kokusunu duyduğum ilk andı. Onu kollarımın arasına almıştım. Sarabildiğim kadar sarmıştım küçük bedenini. Sonrasında bir şekilde aradaki yanlış anlaşılmları ortadan kaldırmıştık. Şimdi yanyanaydık. Kollarımdaydı. Allahtan daha ne isterim ki.....
ATEŞ YENİLMEZ
Sinir ile evin içine girdim. Bir kaç saniye içinde sevgili karımda geldi.
"Sana gerçekten inanamıyorum. Oraya nasıl gelirsin?"
"Bağırıp durmaz mısın?"
Gayet sakindi. Ve bu sakinliği beni benden alıyordu. Bana göre bir ilişki tek şey yüzünden biterdi. Öfkesine hakim olamayan erkek ve erkek öfkeliyken çenesine hakim olamayan kadın. Bu ikisi yan yana geldimi ortada sevgide, saygıda kalmıyordu. Bu konuda çok şanslıyım. Çünkü sevdiğim kadın bu konuda çok iyiydi. Şuan sinirli olduğumun farkındaydı ve bu yüzden sakinliğini koruyordu.
"Bak sadece merakımdan soruyorum. Orda tam olarak ne görmeyi planlıyordun!"
"Oraya bir şeyleri görmeye gelmedim."
Sesi sakin ve üzgün çıktı. Bu birazda olsa öfkemi bastırmam için yeterliydi. Benim sakinleştiğimi görünce tırnaklarını çıkardı.
"Ayrıca ben hür bir kadınım. İstediğim her yere giderim."
Sesi sertleşti. Bu bu bu nasıl olmuştu.
"Ben sana ne zaman bir yere gidemeyeceğini söyledim!"
"Ee o zaman.... Ben yatmaya gidiyorum. "
Yatak odasına doğru gitti. Bende peşinden gittim. İçeri girdiğimde aynanın karşısında başındaki şalını çıkarıyordu. Tam ağzımı açıp bir şey söyleyecektim ki şalını çıkarması ile sırma saçları aşağıya doğru döküldü. İşte o an nefesim kesildi. Helalim olduğu gün bu saçları görmüştüm. Kokusunu solumuştum. Ve o günden beri her gece yüzümü saçlarının arasına gömüp kokusunu soluyordum. Öyle gür, yumuşak, uzun..... bakışları aynadaki yansımama kaydı.
"Ne! Neden böyle bakıyorsun?"
"Nasıl bakıyorum?"
Adımlarım yavaşça ona doğru ilerledi. Hemen ardında durup ellerimi omzuna koydum. Aynadaki aksine bakıyordum.
"Böyle işte.... Ateş ben senin her bakışını bilirim sanıyorum. Sesinin tonundan duygunu, düşünceni anlayabilirim sanırdım. Ama yüzündeki bu bakışı anlayamıyorum. Aklından ne geçiyor."
"Peki sence bu bakış kötü mü?"
Ellerini ellerimin üzerine koyup okşadı.
"Hayır. O gözlerde hiç kendimi kötü hissettirecek bir şey olabilir mi?
Sadece tanıyamıyorum. Sen anlat."
Elim saçlarına gitti. Yavaş yavaş okşadım. Bir saç tutamını alıp dudaklarımı bastırdım.
"Saçların... onları gördüğümden beri aklımı başımdan alıyor. Onlara yüzümü sürüp kokunu solumak içimdeki tüm kötü duyguları alıp çok uzaklara götürüyor."
Gözleri doldu. Ama dudaklarında o yaşlara inat bir tebessüm vardı.
"İyi ki sen Ateş. Allah iyiki seni kaderime eş diye yazmış."
"Her gün Allaha şükür ediyorum gülüm. Seni bana nasip ettiği için gözlerimi açtığım her güne varlığına şükür ederek uyanıyorum."
Elime masadaki tarağı alıp yavaş yavaş saçlarının üzerinde kaydırdım. Ellerim o güzel saçlarına her değdiğinde içimdeki sevgi yeşerip bir çiçek açıyordu. Ellerim saçlarına her değdiğinde gülüşü büyüyordu. Saçlarının üzerine dudaklarımı bastırdım. Kollarımı ona doladım. Ve varlığına bir kez daha şükür ettim....
RIDVAN DİKEN
"HALA AKLIM ALMIYOR. BAK VALLA ANLAYAMIYORUM."
"Bana bağırma!"
"BAĞIRANA DEĞİL BAĞIRTTIRANA BAKIN HANIM EFENDİ."
Oturduğu yerden kalkıp içeri girdi. Bende peşinden ilerledim.
"Yaptığın şeyden arkanı dönüp giderek kurtulamazsın!"
Ama bana cevap vermek yerine dolaba ilerledi. İçinden bir çarşaf takımı çıkardı. Sonrada yataktaki yastığını alıp kapıya yöneldi. Daha çıkamadan kapıyı kapatıp önüne geçtim. Lakin bakışları göğsümdeydi. Yüzüme bakmaması can sıkıcıydı. Aldığım soluğu sesli bir şekilde bıraktım. Elimi çenesine koyup yüzüme çevirdim.
"Nereye?"
"Bu gece salonda yatıcam."
Şaşkınlıkla yüzüne baktım.
"Bu da nerden çıktı?"
"Sana güvenmeyen bir kadını koynunda istemezsin diye düşündüm."
Ağzım açılıp kapandı.
"Saçmaladığının farkında mısın?"
"Hep yaptığım gibi işte. Oraya gelmemde saçmalıktı. Şimdi odadan çıkmamda. Senin karın durmadan saçmalayan biri....."
Daha fazla konuşmasına müsade etmedim. Sözlerini dudaklarımla kestim. Alt dudağını ağzıma alıp emdim. Hafif geri çekilip yüzüne baktım. Gözleri kapanmıştı.
"Dünyanın en saçma şeyini yapsan bu yaptığının önüne geçemez. Senin yerin benim kollarımın arası. Senin yerin benim koynum. Anladın mı çocuk ruhlu karım."
"Rıdvan ya..."
"Ne Rıdvan ya.... yalan mı. Kıskandım demek bu kadar mı zor."
"Değil!"
"Söyle o zaman."
Kulağına doğru fısıldadım.
"Kıskandım.... kaç yıl geçerse geçsin seni hep kıskanırım. Benim buna hakkım var karınım senin."
"Karım.... benim güzel karım... kulağa o kadar eşsiz geliyor ki."
Belindeki kollarımı daha çok sıktım.
"Karım!"
"Kocam!"
"Diyorum ki Çınar sencede çok yanlız değil mi?"
"Anlamadım?"
"Belki..."
Geri çekilip dudaklarına küçük bir öpücük bıraktım.
"Ona...."
Elindekileri elinden alıp kenara attım.
"Bir kardeş yapma zamanımız...."
Dudaklarımızı bir kez daha birleştirdim. Adımlarım üzerine gitti.
"Gelmiştir."
"Haa...."
"Hı hı..."
Dudakları kıvrılmıştı. Belinden tutup onu yatağa yatırdım. Beklemeden üzerine eğildim. Dudaklarımız ikimizide soluksuz bırakacak şekilde birleştirdim. Ve tabi gerisi için bedenim kıvranmaya başladı bile......
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
233.3k Okunma |
21.38k Oy |
0 Takip |
162 Bölümlü Kitap |