142. Bölüm

142. Bölüm

Tuba eye
tugbalal

EFLAL KARCA

 

Hastaneden döneli bir kaç saat olmuştu. Ailemiz diyebileceğimiz herkes şuan burdaydı. Hepsi yapılan saldırıyı kimin yapabileceğine dair düşünüyordu. Ama tahmin etmek imkansızdı. Etrafta şerefsizden bol ne vardı. Alparslan beni kolunun altına almış biran olsun kolunu gevşetmemişti. Benimde kollarım beline dolanmıştı. Başımı göğsüne koymuştum. Kalp atışlarını duyabiliyordum. Ve ömrümün geri kalanını bu ses kesilmesin diye yaşayacaktım.

"Baba!"

Ortamdaki curcunayı benim sesim böldü. Başımı kaldırıp ona baktım.

"Şeyy... araban... artık yok."

Kurduğum cümle ile o şaşırırken yüzbaşı gerilmişti. Korktuğu babamın arabaya vereceği tepki değildi. Güvenemediği acaba bunu bahane ederek bizim ilişkimiz için içinde kalan kayın babalığı yapıp yapamayacağıydı. Allah var babam on kaynanaya bedeldi.

"Baba... araban havaya uçtu.... Yani ben o panikle almış bulundum."

"Biliyorum... Haberim var. Sağolsun arabayı kaçırdığında oradaki asker söyledi. Ama havaya uçurduğunu bilmiyordum."

Şuan bana takılıyordu.

"Aşk olsun. Alt tarafı araba. O kadar kıymetim yok mu?"

Bu defa trip atan bendim. Zeytin yağ taktiği her zaman işe yarar. Suçluyken üste çık.... Ve bingo babam şuan bana ağzı açık bakıyordu.

"Saçmalama istersen. Senin kıymetini araba yada başka bir şey ile kıyaslamakta nerden çıktı. İstersen on tane daha patlat. "

Dediği ile yerimden kalkıp ona sarıldım. Yanağına sulu bir öpücük bıraktım.

"Canım babam benim... sende benim için çok değerlisin. Ama yinede sana yeni bir araba alıcam."

"Hadi ordan senin alacağın arabaya kalmadım. Albayım ben, kendi arabamı alırım."

Dediği ile kahkaha attım. Bakışlarım yüzbaşıya kaydı. Ona hadi yine iyisin bakışı attım. Bu defa diğerlerine baktım. Hepsi tebessüm ederek bize bakıyordu.

"Aslında hepinizin burda olmasına sevindim. Benim size söylemek istediğim bir şey var."

Hepsi merakla bana baktı.

"Biz düğünümüzü yapmaya karar verdik. En kısa zamanda."

"Ayyy çok sevindim. Nihayet. Allah bir yastıkta kocamayı nasip etsin evlatlarım benim."

Annemin gözleri hemen sulanmıştı.

"Sonunda kızımı nikah masasına oturmaya ikna ettin demek, damat."

Babamın Alparslan'a söylediği şey ile hepimiz şaşırmıştık. Normalde o da yüzbaşı derdi. Gülümseyerek ona baktım. Alparslan'ın şaşkın bakışlarına karşılık babam elini kaldırıp ona uzattı. O da beklemeden kalkıp elini öptü.

"Mutlu olun."

"Sağolun efendim."

"Eee artık şahidin ben olurum değil mi kardeşim. "

Karan'ın gülerek kurduğu cümleye o da gülümseyerek cevap vermişti.

Sonrasında hepsi tek tek bizim adımıza mutlu olduklarını belirtmişti. Annemler şimdiden hazırlığa başlamıştı bile. Saat geç olunca yavaştan herkes ayaklanmıştı. Erkekler yarın gece çıkmak için sözleşmişlerdi. Bizde kız kıza bende toplanmaya karar vermiştik. Bir nevi bekarlığa vedaydı. Hoş biz o vedayı yapalı epey olmuştu. Karan ve Şehrazat çıkarken bende ayaklandım. Bu durum ikimizinde canını sıksada az kalmıştı. Yakında aynı evde olacak hiç ayrılmayacaktık. Ayakkabılarımı giyip çıkmıştım ki kapıda bekleyen Şehrazat ile duraksadım.

"Şehrazat bir sorun mu var?"

"Yok... Yani var. Ama kötü değil. Karan eve girdi. Ben seninle konuşmak istiyorum. "

Dediği şey ile meraklandım. Ben önde o arkamda benim evime doğru ilerledik.

"Gel canım. Kahve içer misin?"

"Olur... Bende geliyim."

İkimiz mutfağa geçtik. Davlumbazın ışığını açtım. Loş ışıkta ikimizde karşılıklı oturuyorduk. Bakışları elindeki kahve kupasındaydı.

"Canım... Ne oldu?"

"Ben... nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. "

"Benden çekinmene gerek yok. Ne olursa olsun seni yargılamam."

"Eflal... Ben Karan'ı seviyorum. "

Dediği ile dudaklarım kıvrıldı.

"Bilmediğim bir şey değil."

Gözleri şaşkınlık ile baktı.

"O da beni seviyormuş. "

"Bu da bilmediğim bir şey değil."

Bu defa utanmış ellerini yüzüne kapatmıştı.

"Bu sabah beni öptü."

"Bak işte bu şaşırttı."

"Yaaa!"

"Tamam tamam. Anlat hadi bir şey demiyorum. "

"Çok güzeldi.... Ve de çok özel. Tabi ben her şeyi rezil edene kadar."

İşte şimdi daha çok şaşırmıştım. Üzgün bakışlarını yere indirdi. Elimi uzatıp elinin üstüne koydum.

"O öperken ben.... Ben biraz korktum. O da geri çekildi..... Eflal çok üzüldü."

"Şşş kendini mi suçluyorsun!"

"Suçluyum ama."

"Şehrazat saçmalama. Suçlu falan değilsin. Kaldı ki Karan üzüldüyse bile senin için üzülmüştür."

Başını yana eğip gözlerimin içine baktı.

"Eflal! Ben ne yapacağımı bilmiyorum. "

"Önce bana şunu söyle. Korktuğun Karan'ın sana dokunması mıydı?"

"Hayır.... sadece bir an. O... orda sandım kendimi. Kısa bir an."

"Peki ona dokunmayı, yada sana dokunmasını istiyor musun?"

"Bilmiyorum ki. Ama bana sarılmasını seviyorum. Kokusunu, sesini, sıcaklığını.... Ona dair her şeyi."

Derin bir nefes alıp ona baktım.

"Seni o kadar iyi anlıyorum ki anlatamam."

Bunu anlatmak o kadar zordu ki.

"Uzun bir süre önce bir göreve gitmiştim. Tek başıma."

Meraklı gözleri yüzümde gezindi.

"Esir düştüm.... orda bana ilaçlar verdiler.... kendi..kendimde değildim. Hayaller görüyordum. Uyanıkken bile. O zamanlar Alparslan ile birlikte değildik. Ama onu seviyordum... bir gün beni kapattıkları hücrenin kapısı açıldı. Gözlerim onu gördü. Adımları bana doğru geldi. Mavi gözlerinin içi parlıyordu sanki. O kadar mutlu olmuştum ki. Ama mutluluğum kısa sürdü. O adamın iğrenç nefesi boynuma değince kendime geldim."

Mavi gözleri hüzünle dolmuştu.

"Ben... Ben yaranı deşmek istemedim."

"Yaramı deşmedin. O yara kabuk bağlayalı epey oluyor."

"Nasıl?"

Dudaklarım kıvrıldı.

"Alparslan sayesinde. O her boynumdan öptüğünde sanki o izler geçti. Her dokunuşunda ben biraz daha iyi oldum."

Gözleri bir şeyleri anlamak ister gibi baktı.

"Eflal! Ben korkuyorum. Yani o şeyden."

Bu defa sesli bir şekilde güldüm.

"Sana bir şey söyleyeyim mi.... çok güzel bir şey."

Yüzüme şaşkınlık ile baktı.

"Şehrazat cinsellik denilen şey öyle kötü bir şey değil. Hele ki sevdiğin insanla birlikte oluyorsan. O sana dokunduğunda kendini daha çok seviyorsun. Ve inan bana sevdiğine doymak nedir bilmiyorsun."

"Canın acımıyor mu?"

Masum bir çocuk gibi soruyordu. Onu anlıyordum. İnsanı bilinmezlikten daha çok korkutan bir şey yoktu.

"Bak dürüst olucam. İlk canın acıyor. Ama eğer partnerin seni hazırlar ve anlayış gösterirse sonrasında hissedeciğin hazza değer. Ki bahsettiğim acı öyle büyük bir şey değil."

Başını anlıyorum anlamında salladı.

"Eflal... sence Karan ondan korktuğum için kırılmışmıdır?"

"Bence kırılmamıştır. Sadece senin için üzülmüştür. Yaşadığın şey için.... Şehrazat o sana kıyamıyor. Sana nasıl baktığını hepimiz görüyoruz."

Dudakları kıvrıldı. Yanakları kızardı.

"Ben kalkayım. Geç oldu."

O tam ayaklanıyordu ki kapı çaldı. Adımlarım kapıya ilerledi. O da peşimden gelmişti. Kapıyı açtığımda şaşkınlık ile kapıda duran Alparslan ve Karan'a baktık ikimizde.

"Güzelim!"

Alparslan hemen kendini içeri atıp kolunu bana doladı. Sanırım kocam beni özlemişti. E benimde ondan geri kalır yanım yoktu. Şehrazat ise şaşkın bakışlarını kocasına dikti. Karan elini ensesine atıp ovuşturdu. Anlaşılan karısını özleyen bir tek benim kocam değildi.

"Şeyy... Sen gecikince ben bir bakayım dedim."

"Bende tam geliyordum."

Şehrazat bize iyi akşamlar diyip kapıdan dışarı çıktı. İkisi yan yana evlerine inerken bende kapıyı arkalarından kapadım. Kapı kapanır kapanmaz Alparslan dudaklarıma yapışmıştı. İlk bir kaç saniye şaşırsamda sonrasında karşılık vermiştim. Soluğum kesilince hafif geri çekildi. Anlını anlıma yasladı.

"Nefesim.... çok özlemişim."

"Daha bir saat önce aşağıda yanındaydım."

"Ama o bir saat önceydi."

"Yüzbaşım!"

"Yüzbaşın ölsün sana."

"Bende seni çok özledim. En küçük dokunuşunu bile."

Dudakları kıvrıldı. Eli yüzüme gelen saçı kulağımın arkasına aldı. Baş parmağı dudaklarımın üzerinde gezindi. Sonrasında tekrar dudaklarıma kapandı. Dili dilime dolandı. Kapı ile onun arasında sıkışmıştım. Ağzının içine doğru inledim. Dudakları boynuma doğru yol aldı. Ellerim saçlarının arasına daldı. Onu kendime bastırdım. Dudakları nihayet istediğim yerdeydi. Önce hafif ısırdı. Sesli bir şekilde inledim. Dili ile üzerini yalayıp emdi. Şimdi hafif bir sızı vardı.

"Alparslan!"

"Alparslan'ın canı.... nefesi...cenneti."

Her kelimede bana bir öpücük bahşediyordu. Dudaklarımız bir kere daha birleşti. Kalçamdan destek verdiğinde beklemeden bacaklarımı beline doladım. Adımları odaya ilerlediğinde, bende bizim için uzun bir gecenin başladığını anladım. Onun dokunuşları ile kendimden geçeceğim bir gece....

**************

Sabah Alparslan'ın güzel dokunuşları, öpüşleri ile uyanmıştım. Ve bir kez daha anladım. Ben bir ömür böyle uyanmak istiyordum. Birlikte keyifli bir kahvaltı yapmıştık. Ardından eline bir alışveriş listesi tutuşturup onu dışarı yollamıştım. O kasları boşuna yapmamıştı. Alınacak çok fazla şey vardı. Ben taşıyamazdım. İki saatin sonunda tüm istediklerimi alıp gelmişti. Sonrada annem çağırdığı için içeri girememiş kapıdan hızlıca dudaklarıma küçük bir öpücük bırakıp aşağı inmişti. Bende kendimi mutfağa kapatmış akşam için hazırlık yapmıştım. Kızların gelişine az bir süre kala yaptığım ikramları içeri taşımaya başladım. Elimdeki kek tabağını masaya bırakmam ile kapı çaldı. Onları bekletmemek adına hızlıca gidip açtım. Kapıda bana gülümseyerek bakan kızlara bende gülümseyip içeri buyur ettim. Şehrazat biraz çekingen olsada uyum sağlamaya çalışıyordu. Hepimiz içeri gidip oturduk.

"Abimler nereye gitti acaba?"

Fulya merakla sordu. Lakin bende bilmiyordum.

"Rıdvan bana yeni açılan bir mekana gideceklerini söyledi."

Diye cevap verdi Nergis abla. Keşke bende onlarla gitseydim. Kızlarla oturmayı seviyordum. Ama ben kocamı özledim.

"Nasıl bir mekan ki?"

Bu defa şüpheci ve meraklı bir şekilde konuşan Songül oldu.

Hepimiz iki saattir sohbet etmiş. Gülüp eğlenmiştik. Şimdi ise başı çeken Fulya ile aklımız kocalarımıza çekilmişti.

"Erkek erkeğe olacaklar.... öyle değil mi?"

Eylül en başta rahatça konuşsada sonradan emin olamamıştı.

"Ben.... bilemedim.... ya başka kadınlar onlara bakarsa?"

Yangına körükle gitmek benim yaptığımdı.

"Karan başkasına bakmaz! Değil mi?"

Bu defa panikle ortaya atlayan Şehrazat oldu. Sonlara doğru sesi kısıldı. Güzel bir atak yapmıştı oysaki.

"Ateş'te bakmaz. Bakamaz gözünü oyarım."

Diye kendi kendine kurdu Songül.

"Sinan'ın işi olmaz."

Diye konuştu Eylül.

"Ali ile daha çok yeniyiz. Zaten abim orda vurur onu."

Fulya'da rahat bir soluk verdi.

"Rıdvan, hele bir kadına yan gözle baksın. Boşarım onu. Oğlumuda göstermem."

Gözlerim fal taşı gibi açılıp Nergis ablaya baktım. İki dakikada ne senaryo yazmıştı.

"Kızlar yanlış anlamayın bizimkiler kimseye bakmaz ama ya başka kadınlar onlara bakarsa."

Bu defa konuşan Eylül oldu.

"Doğru. Allah yukarda sevgilimde, abilerimde taş gibi."

Diye karşılık verdi Fulya. Sanırım Şehrazat bu düşünceyi kafasında kurmuş olacak ki kafasını hızla her iki yana salladı.

"Bizde gitsek."

Diye bir öneride bulundu Songül.

"Adresi bilmiyoruz."

Dedi beklemediğim şekilde Şehrazat.

"Ben öğrenirim."

Diye atıldım ortaya. Hepsinin gözleri beni buldu.

"Tabi isterseniz?"

Hepsi denizdeki ete atlayan köpek balığı gibi atlamıştı. E hepimiz hemfikir olunca elime telefonu alıp Dursun'u aradım. Bir kaç çalıştan sonra açtı.

"Efendim bacım?"

"Alo Dursun neredesiniz?"

"Mekandayız bacım. Bir sorun mu var?"

"Haa yok. Ben sadece merak ettim. Nerde ki bu mekan?"

"Neden soruyorsun ki?"

Şuan neden piç gülüşü yaptığını düşünüyorum.

"Dursun o mekanın adresini hemen söylemezsen önümüzdeki iki hafta eğitimleri benimle yaparsın!"

"Şehir girişindeki lokanta. Ben size konumu atarım komutanım. "

Yaptığı dönüş ile dudaklarım kıvrıldı. Telefonu kapatıp kızlara baktım.

"E hazırlanın madem."

Onlarda bu kadar çabuk halletmeme şaşırmıştı. Ama ikiletmeden ayaklandılar. İki araba halinde gelen konuma doğru yola çıktık. Araba lokantanın önünde durunca araçtan inip bekledim. Kısa bir süre sonra arkadaki araçta gelmiş. Hepimiz yan yana kapıya dizilmiştik.

"Hadi bakalım gazamız mübarek olsun."

İlk öne atılan Nergis abla oldu. Bizde peşinden annesini takip eden civcivler gibi ilerledik. Daha restoranın girişinde hepimizin gözleri etrafı taradı. Lakin çok sessiz bir yerdi. Bizimkiler pencere kenarında bir kaç masayı birleştirmiş kendi halinde sohbet ediyordu. Onların haricinde üç masa doluydu. Onlarda da bir aile ve kendi halinde takılan bir kaç adamdı. Gözlerim hemen aşinası olduğu mavilikleri buldu. Sinan ona her ne dedi ise gözlerine ulaşan bir tebessüm yerleşti yüzüne. Başını kaldırınca benimle göz göze geldi. Mavi irislerinde oluşan şaşkınlığı an be an izledim. Diğerleride artık bizi fark etmişti. Adımlarımız yavaşça onlara doğru ilerledi. Bir hışım çıkıp geldikte şimdi ne diyecektik.

"Devran'ım iyiki sapız. Yoksa şimdi bizde baskına uğrayacaktık. "

Dursun'un Devran'ın omzuna kolunu atıp kurduğu cümle ile diğerleri şok bir şekilde önce ona bakmış, sonrada bize dönmüşlerdi.

(Dursun sana öyle şeyler yapacam ki Alparslan'ın cezalarını mumla arayacaksın.)

"Ne yaptılar. Ne yaptılar!!!"

Alparslan'ın sert sesi duyuldu.

"Baskına gelmişler dedi abi."

Diye konuştu Ateş.

"Merak ediyorum tam olarak neyi basacaktınız. Bizden beklentiniz neydi?"

Diye konuştu Sinan. Onunda sesi sertti.

"Bize hiç mi itimadınız yok!"

Diyen Karan'dı. Sesi sert değildi. Ama çok kırık çıkmıştı. Bakışları Şehrazat'ın yüzündeydi. Şehrazat ise başını utançla önüne eğmiş elleri ile oynuyordu.

"Senden başkasına bakacağımı nasıl düşündün."

Rıdvan abide Nergis ablaya üzgün şekilde baktı. Alparslan yerinden kalkıp bana doğru yürüdü. Attığı her adımda gözlerindeki kırıklığı biraz daha net görüyordum. Tam karşımda durup gözlerimin içine baktı.

"Gidelim."

Bana baksada diğerlerine konuşmuştu. Bana tek kelime etmeden dış kapıya yöneldi. Diğerleride peşinden ilerledi. Haklılar mıydı. Evet. Burdan döner miydi. Başka çare yok. Kendimizi affettirecektik. Bizde küçük adımlar ve utançla peşlerine takıldık. Dışarı çıktığımızda Sinan ve Eylül Rıdvan abilerle gittiler. Fulya ,Ali ,Dursun ve Devran bir arabaya binip gitti. Songül ve Ateş'te kendi evlerine yol aldı. Adımlarım Alparslan'ın arabasına yöneldi. Karan ve o öne binerken. Biz ikimiz arkaya bindik. İkimizde çocuk gibi yan yana oturmuş başımız önümüzde verecekleri cezayı bekliyorduk. İkisinin koca bedeni arabanın koltuklarına zor sığıyordu. Biz ise yanlarında küçücük kalıyorduk. Onları çok kırmıştık. Konuşsak belki çözülürdü. Ama bizimle konuşmayı bırak bakmamışlardı bile. Araba lojmanın önünde durunca ikisi bizi beklemeden indi. Bizde peşlerinden indik. Asansörde de yüzümüze bakmadılar. Asansör Şehrazat'ların katında durunca ilk önce Karan indi. Peşinden Şehrazat . Gözlerim ona kaydı. Tam oda inmek için hamle yapmıştı ki sesim onu durdurdu.

"Bu gece beni uyutmayacak mısın?"

Uyuyamadığımı biliyordu. Her gece beni uyutan, sakinleştiren oydu. Kalbini nasıl kırdıysam gitmeyi istemişti. Asansör kapısının önünde durduğu için kapı kapanmıyordu.

"Hani kızsanda , küssende her duygunda yanımda olacaktın."

Bakışları yerdeydi. Ama konuşmadı.

"Yüzbaşı sözünü yine mi tutmayacaksın."

Sesim titredi. Bana böyle soğuk davranmasındı. İçim acıyordu. Üzgündüm işte, affetse olmaz mı. Dediklerimden sonra konuşmamıştı. Ama asansörün içine girdi. İçim birazda olsa rahatladı. Benim katıma geldiğimizde benden önce indi. Kapının önünde durup açmamı bekledi. Kapıyı açıp içeri girmesi için geri çekildim. Bir şey söylemeden ayakkabılarını çıkarıp içeri girdi. Gözlerim yanıyordu. Böyle davranması canımı yakıyordu. Ardından baktım. Adımları salona doğru ilerledi. Bende daha fazla kapıda beklemedim. Yanına gitmek için solana yöneldim. Adımlarım salon kapısında durdu. Mavi gözleri bana dönmedi. Geldiğimi biliyordu. Kırmıştım onu. Ona güvenmediğimi oraya o yüzden gittiğimi sanıyordu değil mi. Kim olsa öyle düşünürdü.

"Gelebilir miyim?"

"Nereye?"

"Yanına."

"Bir yere gitmek için ne zamandan beri izin istiyorsun?"

Söylediği ile nefesim kesildi. Adımlarım kendimden bağımsız ona doğru ilerledi. Başında dikildiğimi görünce sol kolunu kaldırdı. Dudaklarım kıvrıldı. Hemen yanına uzanıp kollarımı beline sardım. Aldığı nefesi bıraktı.

"Yüzbaşı?"

"Hııı"

"Aslında ben orda kadın olmadığını biliyordum."

Başını eğip yüzüme bakmaya çalıştı. Bende yüzümü ona döndüm. Meraklı bakışlarına cevap verdim.

"Kızlar öyle baskın yapmak isteyince. Bende krizi fırsata çevirdim."

"Nasıl bir fırsatmış bu?"

Alt dudağıma dişlerimi geçirdim.

"Seni özledim. Yanına gelmek istedim."

Söylediğim ile kahkaha attı.

"Gülme yüzbaşı. Beni yanında götür desem götürecek miydin?"

"Yavrum. Erkek erkeğe olacaktık."

"E ben ne yapayım. Şimdi bile özlüyorum."

Kolunu bana biraz daha dolayıp beni göğsüne bastırdı. Saç diplerime dudaklarını bastırdı.

"Ben seninle ne yapıcam be hatun"

"Sev yüzbaşı. Çok sev."

Beni göğsüne biraz daha çekti. Bende kalbinin üzerine dudaklarımı bastırdım. Başımı kaldırıp çenesinede aynı şeyi yaptım. Mavileri parlıyordu.

"Çünkü ben öyle yapıyorum. "

Dudaklarımızı birleştirdiğimde derin bir öpüşmenin ilk kıvılcımını çakan ben oldum. Yerimden doğrulup kucağına ata biner gibi oturdum. Dudakları kıvrıldı. Ona olan düşkünlüğüm hoşuna gidiyordu.

"Bana bir daha kırılma tamam mı. Ben sana kendimden bile çok güveniyorum. Her konuda ve her şartta. Nasıl güvenmem sen benim canımsın. Kalbimsin. Vatanımsın."

Gözlerinde öyle bir şey vardı ki. Nasıl anlatılır bilmiyorum. Bu tutkudan, arzudan, aşktan çok öte birşeydi.

"Hatun?"

"Yüzbaşııım?"

Yanağımı yanağına sürttüm kedi misali. Ensemden tutup dudaklarımızı birleştiren bu defa o oldu. Geri çekildiğinde nefesim kesilmişti. Başımı kabinin üzerine koydu.

"Duyuyor musun. Her hareketinde, bakışında, sevişinde kalbim nasıl çırpınıyor."

Belindeki kollarım dahada sıkılaştı.

"Ama yinede sen benden habersiz bir yere gitme. Yanıma gelmek istersen ara ben gelirim. "

Dediği ile kıkırtım odada yankılandı.

"Desene o zaman hiç gitmiyceksin."

Bu defa o da benimle gülmüştü. Elimi kaldırıp yanağına koydum. Parmak uçlarım traş olmaktan yıpranmış yanağında gezindi. Gözlerim kirpiklerinde, kaşlarında, yüzünün her kıvrımında gezindi. Yılların ve yaptığı mesleğin getirdiği çizgilerde gezindi bakışlarım.

"Çok güzelsin yüzbaşım. Öyle güzelsinki sanki Allah sırf benim kalbim aşık olsun, sevsin diye yaratmış seni. Anlında oluşan çizgiler, saçlarının uzayıp , kısalışı , sakallarının uzayışı, sonra onları traş etmen. Hepsi... hepsine ayrı ayrı aşık oluyorum. Sanki bir çok adam olabilirsin, ama tüm o adamlar sadece benim aşık olacağım kişiler. Yüzbaşı sesine bile aşığım ben."

Tüm konuşmam boyunca sadece gözleri yüzümde gezinmişti. Sustuğumda ise hızla dudaklarıma kapanmıştı. Beklemeden ona karşılık verdim. Kendimi ona bastırmam ile ağzımın içine hırladı. Belimdeki elleri kalçalarıma indi. Beni kendine daha fazla bastırdı. Kollarımı boynuna doladım. Ve onunla geçirdiğim her gece gibi unutulmaz bir gece daha başladı....

 

 

 

 

Bölüm : 13.04.2025 21:07 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Tuba eye / KUZGUN / 142. Bölüm
Tuba eye
KUZGUN

233.3k Okunma

21.38k Oy

0 Takip
162
Bölümlü Kitap
KUZGUN2. Bölüm3. Bölüm4. Bölüm5. Bölüm6. Bölüm7. Bölüm8. Bölüm9. Bölüm10. Bölüm11. Bölüm12. Bölüm13. Bölüm14. Bölüm15. Bölüm16. Bölüm17. Bölüm18. Bölüm19. Bölüm20. Bölüm21. Bölüm22. Bölüm23. Bölüm24. Bölüm25. Bölüm26. Bölüm27. Bölüm28. Bölüm29. Bölüm30. Bölüm31. Bölüm32. Bölüm33. Bölüm34. Bölüm35. Bölüm36. Bölüm37. Bölüm38. Bölüm39. Bölüm40. Bölüm41. Bölüm42. Bölüm43. Bölüm44. Bölüm45. Bölüm46. Bölüm47. Bölüm48. Bölüm49. Bölüm50. Bölüm51. Bölüm52. Bölüm53. Bölüm54. Bölüm55. Bölüm56. Bölüm57. Bölüm58. Bölüm59. Bölüm60. Bölüm61. Bölüm62. Bölüm63. Bölüm64. Bölüm65. Bölüm66. Bölüm67. Bölüm68. Bölüm69. Bölüm70. Bölüm71. Bölüm72. Bölüm73. Bölüm74. Bölüm75. Bölüm76. Bölüm77. Bölüm78. Bölüm79. Bölüm80. Bölüm81. Bölüm82. Bölüm83. Bölüm84. Bölüm85. Bölüm86. Bölüm87. Bölüm88. Bölüm89. Bölüm90. Bölüm91. Bölüm92. Bölüm93. Bölüm94. Bölüm95. Bölüm96. Bölüm97. Bölüm98. Bölüm99. Bölüm100. Bölüm101. Bölüm102. Bölüm103. Bölüm104. Bölüm105. Bölüm106. Bölüm107. Bölüm108. Bölüm109.Bölüm110. Bölüm111. Bölüm112. Bölüm113. Bölüm114. Bölüm115. Bölüm116. Bölüm117. Bölüm119. Bölüm120. Bölüm121. Bölüm122. Bölüm123. Bölüm124. Bölüm125. Bölüm126. Bölüm127. Bölüm128. Bölüm129. Bölüm130. Bölüm131. Bölüm132. Bölüm133. Bölüm134. Bölüm135. Bölüm136. Bölüm137. Bölüm138. Bölüm139. Bölüm140. Bölüm141. Bölüm142. Bölüm143. Bölüm144. Bölüm145. Bölüm146. Bölüm147. Bölüm148. Bölüm149. Bölüm150. Bölüm151. Bölüm152. Bölüm153. Bölüm154. Bölüm155. Bölüm156. Bölüm157. Bölüm158. Bölüm159. Bölüm160. Bölüm161. Bölüm162. Bölüm163. Bölüm
Hikayeyi Paylaş
Loading...