EFLAL KARCA
Nihayet beklediğim gün gelmişti. Subay gecesi. Alparslan'ın bu gün kimle geleceğini deli gibi merak ediyordum. Gerçekten bir kadınla gelmezdi değil mi. Düşüncelerim ile kendime kızdım. Alparslan asla öyle bir şey yapmaz. Sadece benimle uğraşmak hoşuna gidiyor. Üzerimdeki elbiseye gülümseyerek baktım. Umarım o da beğenirdi
Siyah elbisenin eteklerini bir kez daha düzelttim. Aynadaki yansımama memnuniyetle baktım. İnce askılı siyah derin yırtmacı olan bir elbise. Etekleri yerlere uzanıyordu. Elbisenin en sevdiğim kısmı kumaşı oldu. Siyah zemin üzerine sanki yıldızlar serpilmiş gibi parlıyordu. Siyah saçlarımı maşa yapıp tek tarafta topladım. Gerdanım açıktaydı. Ayaklarıma sivri topuk bir ayakkabı giymiştim. Ayağımın üzerinden bileğimin üzerini geçecek şekilde sarmal olarak saran altın detaylı zincirle sarılmıştı. Aynada son defa kendime baktım. Çantamı elime alıp kapıdan dışarı çıktım. Bizimkiler ile orda buluşurdum. Gelen taksiye binip davetin düzenleneceği mekanın adresini verdim...
*****
Taksi mekanın önünde durunca beklemeden indim. Adımlarım salon girişine doğru yöneldi.
"Eşinle gelirsin diye düşünmüştüm"
Gelen sesle içeri ilerleyen adımlarım durakladı. Bu adam fazla olmaya başlamıştı. Arkamı dönüp yüzünü inceledim.
"Anlamadım komutanım?"
"Beni evli olduğunu söyleyerek red edince eşinle gelirsin diye düşünmüştüm."
"Bu sizi hiç ilgilendirmez"
Daha fazla muhatap olmadan içeri geçicektim ki karşımdaki adamla adımlarım durdu. Elleri yumruk halini almıştı. Bu adamı etrafımda görmeyi sevmiyordu. Hoş bende sevmiyordum. Gözlerinin içine baktım. Adımlarım yanına gitti.
"Girelim mi?"
Başını tamam anlamında salladı. İçeri de bir çok rütbeli asker vardı. Bizimkilerin olduğu masaya ilerledik.
"İyi akşamlar"
"Hoş geldiniz civciv "
"Hoş bulduk abi"
Diğerleri ile de selamlaştıktan sonra gece başlamış oldu. Herkes kendi halinde eğleniyordu. Üzerimde hissettiğim gözler ile gözlerim etrafı taradı. Kan timinin olduğu masada iki çift göz bizi izliyordu. Bunların derdi neydi. Elim yumruk halini aldı.
"İyi misin?"
Başımı yanı başımda duran adama çevirdim. Dudaklarım kıvrıldı. Keşke bu kadar yakışıklı olmasaydı.
"Hı ne. Anlamadım."
Dudakları kıvrıldı. Ama bu kadarı kalbime zarar be adam.
"Dedim ki iyi misin?"
"Eve...."
"Bana yalan söylemesen."
"Sinem ile Yiğit denilen adam durmadan bize bakıyor. Sinir bozucu olmaya başladı."
"Farkındayım. Ama burası yeri değil."
Etrafta güzel bir müzik sesi duyulmaya başladı.
"Eflal üsteğmenim."
Gelen sesle başım yana kaydı. Allahım bu adam kaşınıyordu. Çünkü Alparslan'ın eli masanın altında yumruk oldu.
"Gecenin ilk dansını sizden çalsam."
"Eşimden başkası ile dans etmiyorum komutanım. Prensip meselesi "
Adamın suratı bozuldu. Geldiği gibi gitti. O kaşınıyordu. Evli olduğumu söylememe rağmen hala ısrar etmesi...
Timden kıkırtılar yükseldi. Adamı bozmam hoşlarına gitmişti. Yanımdaki adamın da dudakları kıvrılmıştı. Masadan herkes tek tek ayaklanıp dans pistine ilerledi. Yanımdan bir boğaz temizleme sesi duyuldu. Başımı kaldırıp aşağıdan yüzüne baktım.
"Acaba benimle dans eder misin. Hem eşin olduğuma göre prensiplerinden taviz vermemiş olursun."
"Be ben..."
"Bir şey demene gerek yok. Sadece dans etmek istiyor musun"
Bana uzattığı elinin içine elimi bıraktım. Dudakları kıvrıldı. İkimiz yan yana piste ilerledik. Elleri belimi buldu. O kadar kas yapıp geniş omuzlara sahip olmuştu ki artık ellerim yetişmiyordu. Kasları boyunun olduğundan daha fazla uzun durmasına neden oluyordu. Elimi göğsüne koydum. Bakışları yüzümdeydi. Bense cesaret edip yüzüne bakamıyordum. Gözlerim adem elmasındaydı. Hareket edişinden derince yutkunduğunu anladım. Şimdi öpsem....
"Lâl'im "
"Hııı"
Eli çeneme gitti. Yüzümü kendine çevirdi. Derince yutkundum. Allahım bu gözleri sonum olacak. Elleri daha fazla sıkılaştı. Her geçen saniye ona daha fazla çekiliyordum. Artık hareket etmeyi bırakmıştık. Etrafta insanlar var mıydı. Çünkü benim gözlerim bir onu görüyordu. Öylece sarılmıştım ona. Anlımı göğsüne dayadım. Düğmelerinin açık bıraktığı göğsünden kokusu ciğerlerime doldu. Ellerim benden bağımsız sırtına gitti. Kollarının altından sırtına sarıldım. Öyle bir sarıldım ki ceketinin altından gömleğini avuçlarım arasında sıktım. Saçlarımın arasında sıcak nefesini hissettim. Müzik sesi kesilince ana döndüm. Etrafımızdaki insanlar dağıldı. Hızla ondan uzaklaştım.
"Be ben gidiyim artık. Size iyi geceler."
Bir şeyler saçmalayıp masaya ilerledim. Hızla çantamı alıp çıkışa ilerledim. Hala bıraktığım yerde duruyordu. Çıkışa doğru hızlı adımlarla ilerledim. Kapıda taksi aradı gözlerim ama yoktu.
"Evli olduğunu bir benle konuşurken hatırlıyorsun sanırım?"
Yine mi sen. Bıktım artık ya.
"Ne saçmalıyorsun sen"
"Diyorum ki Alparslan ile sarmaş dolaş dans ederken evli olduğunu unuttun herhalde."
Kaşlarım çatıldı. Gözlerim karardı. Ne diyordu bu it. Eli saçlarıma uzanmak için havalansada hırsla kendimden uzaklaştırdım. Alayla güldü.
"Hadi ama istersen benimleykende unutabilirsin benim için sorun değil."
Yüzüne tokadı bastım.
"O benim kocam it soyu. Seni bir daha etrafımda görürsem bu kadarı ile kurtulamazsın."
Eli yanağına gitti. Yüzüme alayla baktı.
"Hadi ya"
"Lâl "
Arkamdan gelen sesle oraya döndüm. Gözlerinde ateş vardı. Yakıp yıkıcaktı. Ne olur yüzbaşı. Ne olur bu defa yaktığın ben olmayayım. Kaldıramam yüzbaşı. Bu defa kaldıramam. Adımları hızla bize ilerledi. Kolumdan tutup arkasına çekti.
"Ne söyleyeceksen buyur bana söyle."
"Aslında sözde karına söylüyordum ama....."
Yüzüne kafasını geçirmesi ile yere devrildi. Beklemeden üzerine eğilip üst üste yumruklamaya başladı. Araya girmek zorunda kaldım. Bana kalsa dokunmazdım da işte yer müsait değildi.
"Yüzbaşı... yüzbaşı dur."
Ama ne mümkün beni duymadı bile.
"Gebertirim lan seni. Ondan uzak duracaksın. Benim lan o. Duydun mu benim. Benim olana yaklaşmayacaksın..."
Yumrukları her cümlede yüzüne iniyordu. Burnu mu kırıldı onun.
"Alparslan dur. Yeter bir şey olacak."
Elimi omzuna koydum. Hıncını almış olacak ki adamı çuval gibi yere bıraktı. Bakışları yüzümü buldu.
"İyi misin."
Elleri yüzümü sardı.
"Hı hı. Sen iyi misin."
"Bu it bana ne yapabilir."
Yerden gelen alaylı gülüşle ikimizde oraya baktık.
"Gerçekten mi. Seçtiğin adam bu mu. Senden bahsederken bir maldan bahseder gibi konuşuyor. Bir eşya ,bir köleden söz edermiş gibi"
Yanımdaki bedenin gerildiğini hissettim.
"Sen bunu asla anlayamazsın. O benim kocam ve evet ben ona aidim. İstediğini istediği gibi söyler."
Arkama dönüp elimi eline kenetledim. Arkamdan sürükleyerek ordan uzaklaştırdım. En son yol kenarında durdum.
"Şey taksi yokta. Beni eve bırakır mısın?"
Tamam anlamında başını salladı. İkimizde tebessüm ediyorduk. Arabasına doğru ilerledik. Bir kaç dakika sonra eve gitmek için yola çıkmıştık...
*********
Asansör benim katımda durdu. Oda benimle beraber indi. Eve girdiğimden emin olmak istiyordu. Kapıyı anahtarla açıp ardımı döndüm. Hala orda duruyordu.
"Şey ben teşekkür ederim bıraktığın için.... birde üzgünüm yani orda kocam diye tanıtmak hoş olmadı. Belki rahatsız oldun..."
"Olmadım."
Bana doğru bir adım attı. Gözleri çok karmaşık bakıyordu. Tıpkı benim içim gibiydi. Özlem ,Sevgi, çaresizlik hepsini o da benim gibi aynı anda yaşıyordu.
"Lâl sen belki farkında değilsin ama biz hala Allah katında evliyiz. Sen hala benim canımsın. Benim için bir başkası olamaz olmayacakta."
Son sözleri ile göz bebeklerim titreşti.
"Be ben giriyim artık. İyi geceler. "
Başını sallayıp ardını döndü. O aşağı inerken bende kendi evime girdim. Kapıyı kapattım lakin adımlarım ordan uzaklaşacak gücü kendinde bulamadı. Sırtım kapıya yaslı öylece durdum. Onun için başkası yoktu olmayacaktı. Tıpkı benim için olduğu gibi. Seviyordu seviyordum. Bana güvenmediği için o gece oraya gitmediğini söylüyordu. Bana her koşulda güvendiğini söylüyordu. Doğru söylüyordu değil mi? Alparslan'dı o. Benim sevdiğim güvendiğim adamdı. Bir şeyleri saklardı. Her ne olursa olsun bana zarar vereceğini, üzüleceğimi düşündüğü şeyleri saklayacaktı. Onu bundan vazgeçiremezdim. Ama bana yalan söylemezdi. Kalbim hala deli gibi çarpıyordu. Evine, vatanına uçmak için çırpınıyordu. Onu bedenimde tutan göğüs kafesimdi. Peki beni tutan neydi. Beni sevdiğimden ,bunca ayrı koyan neydi. Aptal gururum ve inadım. Yeterdi. Dayanamıyorum işte. Hem aşkta gurur olmaz ki. Derin bir nefes alıp hızla kapıyı açtım. Bakışlarım karşıyı bulduğunda içimden bir şey aktı ona doğru. Burdaydı. O da merdivenleri çıkmayı yeni bitirmişti. Dayanamamıştı oda. Bana gelmişti. Yüzümde en güzel gülüşüm belirdi. O da benim gibi şaşkındı. Elbisemin etiklerini hafif toplayıp ona doğru koştum. Kucağına atılmamla kolları belimi sardı. Bende boynuna sarıldım. Beni havalandırdığı gibi etrafında çevirdi. Ayaklarım yeniden yere temas etsede kollarım gevşemedi.
"Yüzbaşı "
"Yüzbaşının canı "
Hafif geri çekilip yüzüne baktım. Gözleri dolmuştu. Elini yanağıma koydu. Başımı avuç içine bastırdım.
"Bebeğim. Canımın canı"
Sol gözümden bir damla yaş yanağıma doğru süzüldü. Dudaklarını oraya bastırdı. Elim ensesindeki saçları okşadı. Dudakları dudaklarımı buldu yavaş yavaş tadını almak ister gibi öpmeye başladı. Ellerim yanaklarını buldu. Geri çekildiğinde mavileri parlıyordu. Çok özlemiştim. O sırada merdivenlerden sesler gelmeye başlayınca birbirimizden uzaklaştık. Tahmin edin kim?
"Oğlum bak diyorum işte o maç öyle bitmez"
Bakışları bizi bulunca sustu. Daha doğrusu Alparslan'ın ateş saçan gözlerini görünce susmak zorunda kaldı.
"Ko komutanım "
"Dursun, Ali?"
İkiside derince yutkunup bize baktı.
"Şey komutanım davet bitti ya bizde eve geldik. Allahtan asansörle gelmedik."
Artık Alparslan nasıl baktıysa.
"Siz zahmet etmeyin komutanım. Ben kendi kendime ceza verir size arz ederim. İyi akşamlar... İyi akşamlar bacım."
Ali'nin kolundan kendi dairelerine sürüklemeye başladı. Onlar içeri girince bende kahkaha atmıştım. Bakışları bana dönünce siniri dindi. Yerini sevgi aldı.
"Yüzbaşı "
"Yüzbaşının canı "
"Eve girelim mi? Ben üşüdüm.... Alparslan ben sensiz çok üşüdüm. Sarılır mısın?"
Hızla kollarını bana doladı. Saçlarıma dudaklarını bastırıp kucakladı. Bende kollarımı boynuna doladım. Dudaklarımı şah damarının üzerine bastırdım. İçeri girince beni direk yatak odama götürdü. Ayaklarım tekrar yere bassada ondan uzaklaşamadım. Elleri sırtımı buldu. Başımı göğsüne yasladı. Kollarım dahada sıkılaştı. Bir süre sırtımı aşağı yukarı hareketlerle sıvazladı. Üşüdüm dediğim için ovuyordu. Eli sırtımdaki fermuara gitti. Geri çekilip gözlerimin içine baktı.
"İznin var mı güzelim?"
"Senin olana dokunmak için izin istemene gerek yok yüzbaşı. Ben seninim her zerremle sana aidim. Kimin ne düşündüğü ne söylediği bizi bağlamaz. Çünkü biliyorum sende benimsin. En az senin olduğum kadar."
Gözlerine yıldızlar serildi sanki. Öyle güzel bir bakış olmamalı. İnsanın kalbine zarardı. Neyseki sadece bana öyle bakıyordu. Dudaklarımızı tekrar birleştirdiğinde bende beklemeden karşılık verdim. Ellerim saçlarına gitti. Eli belimi daha çok sardı. Belimden kendine daha fazla bastırdı. Dudakları her yerdeydi. Boynumda yüzümde dudaklarımda. Aceleciydik. Ellerimi yanaklarına yerleştirdim.
"Yüzbaşı "
Gözlerinin derinlerine baktım. Dudaklarımı çenesine bastırdım. Elmacık kemiklerine. Sırtımdaki fermuarı indirince elbise bollaşıp üzerimden kaydı. Sadece siyah iç çamaşırlarım kaldı üstümde. Elim gömleğinin düğmelerine gitti. Tek tek açmaya başladım. Aşağıdan gözlerinin içine baktım. Dudakları kıvrılmıştı. Düğmeler bitince omuzlarından aşağıya çektim. Oda elbisemin yanındaki yerini aldı.
Ellerimi bedeninde gezdirdim. Çok çok güzeldi. Dudaklarımı önce çenesine bastırdım. Sonrasında boynuna. Yavaş yavaş aşağıya kaydım. En son kalbinin üzerinden öptüm. Başımı göğsüne bastırdım. Ellerimi sırtına yerleştirdim. Hissetmek istediğim tek şey oydu. Onun teni.
"Alparslan "
"Cennetim."
"Bu gece sadece uyusak olur mu? Ben en son seninle uyuya kaldığımızda doğru düzgün uyuyabildim. "
Aşağıdan yüzüne baktım.Eli şefkatle yüzümü okşadı. Dudaklarını anlıma bastırdı.
"Gel ,güzelim benim. Canımın canı."
Elimden tutup yatağa ilerledi. Önce beni yatırdı. Sonra üzerindeki pantolonu çıkarıp yanıma uzandı.
"Alparslan "
"Söyle nefesim?"
"Şey üstümü çıkarsam seni zorlar mı?"
Dudakları kıvrıldı. Eli sütyen kopçama gitti. Tek seferde açıldı. Zaten sıtraplez olan sütyen hemen ikimizin arasına düştü. Alıp onuda yana koydu.
"Gel"
Kolunu kaldırınca hemen kolunun altına sığındım. Kalbinin üzerine dudaklarımı bastırdım. Saçlarımda da onun dudaklarını hissettim. Başımı kaldırıp yüzüne baktım.
Elim benden habersiz havalanıp yanağını okşadı. Gözleri kapandı.
"Çok acıyor yüzbaşı.... Sen yokken benim canım çok acıyor. Yalvarırım beni sensiz bırakacak şeyler yapma. Yemin ederim dayanacak gücüm kalmadı. Sensiz bir an dayanacak gücüm yok. Ne olur. Ne olur, eğer biraz acıman varsa yanımdan benden gitme. Senden gitmeme sebep olacak şeyler yapma. Gör sensizliğin nasıl acıttığını gör yüzbaşı."
Yanaklarımdan yaşlar akmaya başlamıştı bile. Kolları bedenimi her kelimemde daha çok sarmıştı.
"Artık affet demeye yüzüm yok. Ama ne olur affet. Bu sevdanın acemisiyim. Ben senin gibi değilim ki. Senin kalbin o kadar güzelki acıtmadan sevmek ne demek ben senden öğreniyorum. Bocalıyorum. Korumaya sakınmaya çalışıyorum. Ama her defasında en çok canı yanan acıyan sen oluyorsun. Yemin ederim tek derdim seni korumak. Sen üzülme diye yapıyorum ama hep seni üzen ben oluyorum. "
Saçlarımda sıcak dudaklarını hissettim. Sesinden ağladığı anlaşılıyordu.
"Ben korunmak istemiyorum ki yüzbaşı. Ben yalnız seni istiyorum. Her koşulda her şartta sana geldiğim gibi bana gel istiyorum. Düşündüğün kadar güçsüz değilim ki. Dayanırım ben. Yok dayanamazda düşersem biliyorum sen kaldırırsın. Ben parmağımı kesip kanadığımda da sana geliyorum. Bedenime kurşun isabet edip kanadığımda da ruhum yara alıp kanadığımda da. Ben şartlar ne olursa olsun sana geliyorum. Sana sığınıyorum. Sende bana gel istiyorum. "
"Söz. Allah şahidim her ne olursa olsun ilk sana gelicem. Üzülmen canımı ne kadar yakacaksa yaksın hep sana gelicem."
Başımı kaldırıp çenesine dudaklarımı bastırdım. Dudaklarımızı birleştirdiğimde beklemeden karşılık verdi. Bir eli aşağıdan çıplak bacağımı okşuyordu. Diğer elini kalçama koyup sıktı. Aynı anda benden bir inleme yükseldi. Kendimi ona bastırdım.Ağzını aralaması ile dilimi ağzının içine ittim. Alt dudağını yavaş yavaş emdim. Tadını almak istedim. Eli ensemden kendine bastırdı. Alt dudağıma dişlerini geçirince ikimizde inledik.
"Çok özledim. Çok. Canım ,canım benim. Sevdiğim. Kocam. Ahirim, evvelim."
Her kelimemde yüzünün başka bir yerine dudaklarımı bastırdım. En son dudaklarında can buldum.
"Yüzbaşı. Boynumdan öper misin?"
Yüzündeki gülüşü genişledi. Beni sırt üstü yatırıp üzerime eğildi. Önce dudaklarımdan bir öpücük çaldı. Sonrasında boynumda sıcak soluğunu hissettim. Elim saçlarında gezindi. Kendime daha fazla bastırdım başını. Önce ısırdı. Ağzımdan inleme kaçtı. Sonrasında dili ile ısırdığı yeri emdi. Geri çekilecekti ki engel oldum.
"Biraz daha ne olur . Biraz daha sev."
"Çok seviyorum bebeğim. Bebeğim benim."
Bu defa boynumun diğer yanına geçti. Dudakları ıslak öpücükler bahşetti bana. "Ihhmmm Alparslan"
"Alparslan'ın canı "
Şah damarımın üzerini ısırdı. Ağzımdan derin bir nefes bıraktım. Yavaş yavaş gerdanıma indi. Üst üste derin öpücükler bahşetti. Geri doğrulup saçlarımı okşadı. Saç diplerime dudaklarını bastırdı. Elim yüzüne gitti. Sevgi ile okşadım.
"Hadi bebeğim. Uyu ,yorgunsun biliyorum. İkimizde zor dayanıyoruz. Sabaha sözün olsun."
"Seni nasıl sevdiğimi bir anlatabilsem."
Anlımdan son defa öpüp yanıma uzandı. Ve uzun zaman sonra ellerim olması gereken yerde kalbinin tam üstünde yerini aldı. Kendimi huzurlu bir uykunun kollarına bıraktım. En son hatırladığım ise yüzümde ve saçlarımda gezinen sıcak dudaklarıydı. Anlaşılan o daha uyumayacaktı...
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
233.29k Okunma |
21.38k Oy |
0 Takip |
162 Bölümlü Kitap |