133. Bölüm

133. Bölüm

Tuba eye
tugbalal

EFLAL KARCA

 

Ellerimi birbirine kenetledim. Titremesini durdurmaya çalışıyordum. Salondaki koltuğa çöktüm. Tüm bedenim titriyordu. Görevden bir kaç saat önce dönmüştük. Ve dağılmadan önce bana beni bekle demişti. Çalan kapının sesi ile kalbim depara kalktı. Allahım kalbim duracak. Sakin ol Eflal. Sakin ol. Alparslan o. Kocan olan hani. Kaç defa birlikte olduğun öpüp sarıldığın adam. Bu kadar heycanlanacak ne var. Kapının sesi tekrar duyuldu. Daha fazla beklemeden gidip açtım. Yüzümdeki heyecanı silmeye çalıştım. Dışarıdan bakınca buz gibi ve boş bakışlarım vardı. Mavi gözleri yüzümü taradı.

"Hoş geldin."

"Hoş buldum"

Elimle içeriyi gösterince ayakkabılarını çıkarıp salona ilerledi. Koltuğa oturup yüzümü inceledi. Bende gidip karşısına oturdum. Ne olacaksa olsundu.

"Seni dinliyorum "

"Lâl'im , o gün yani seninle birlikteyken, telefonuma durmadan mesaj ve aramalar geliyordu."

Derin bir nefes aldı. Bir kaç saniye kendine zaman tanıdı. Bunu biliyordum zaten.

"Ben sana söyleyemedim. Söylemememin nedeni sana güvenmediğimden değildi. Üzülücektin. Durmadan karın senden bir şey saklıyor diyip duruyordu. Beni ,seni daha fazla rahatsız etmesin diye gitmeye karar verdim. Yemin ederim söyleyeceği hiç bir şey umrumda değildi. Çünkü biliyorum sen benden bir şey saklamazsın. Saklasanda vardır bir nedeni. Zamanı geldiğinde söylersin. Onada böyle söyledim. Hayatımızdan çıkmazsa bedelini ödeteceğimi söyledim. Tam sana geri geliyordum ki sen geldin. Oraya geldin ve senin kalbini kırdı. Zehirli sözlerini kalbine sapladı. Biliyorum. Biliyorum çünkü hissediyorum. Yemin ederim ben başka bir şey için gitmedim."

"Neden bana söylemedin. Sana beni bırakmaman için yalvardım. Bana söz verdin ama yinede gittin. Benden yine birşeyler sakladın. Sorun belkide gitme nedenin değildir. Sorun gitmen. Sen her defasında gitmem diyip gidiyorsun. Güveniyorum diyorsun. Tam tamam diyorum. O bana güveniyor, inanıyor, ama sen. Sen her defasında beni tereddüte sokuyorsun."

"Güveniyorum. Güzelim. Bak biliyorum görevlerde seni geride tutmaya çalıştığım için böyle söylüyorsun lakin ondan değil. Sana bir şey olur diye aklım çıkıyor. Ya dikkatin dağılırsa o an canına zarar gelirse diye öyle korkuyorum ki. Canımın canı. Benim tüm hatalarım korkumdan. İncinirsin canın acır korkusundan."

"Bende korkuyorum. Sana bir şey olur diye ölüyorum. Ben tüm sevdiklerimi kaybettim. Kaybettiklerimin yerine hep seni koydum. Sana olan sevgim öyle büyüktü ki hiç eksik kalmadı. Anne, baba, dost , kardeş. Ben her sevginin yerine seni koydum. Ama senin yaptıklarını yapmıyorum. Bilmiyorum. Sen benim herşeyimdin. Ama ben senin için aynı değerde olamadım. Belkide sorun budur. Senden benim gibi olmanı beklemek. Belkide yanlış olan yan yana olmamızdır."

"Yapma. Ne olur Yapma. Biz birbirimize aidiz. Sende en az benim kadar iyi biliyorsun."

"Olmuyor ama. Biz birlikte yapamıyoruz işte. Baksana şu halimize. Biz acıtmadan sevmeyi beceremiyoruz. Birde böyle deneyelim. Lütfen, ben çok yoruldum. Daha fazla zorlamayalım. Arkadaş olalım. İyi iki asker olalım. Eskiden birbirini çok seven iki sevgili olalım. Ama yan yana olsakta ayrı olalım. Belki bu şekilde daha az acır."

Başı önüne eğildi.

"Eğer gerçekten istediğin buysa."

İstediğim bu değildi. Ama olmuyordu işte. Ona gidemiyorum. Başımı kalbime inat, aklıma inat evet anlamında salladım.

"Madem istediğin bu. Senden uzak durucam. İstemediğinde sesimi bile duymayacaksın. Ama bende senden bir söz istiyorum. "

Dolu gözlerimi ona çevirdim.

"Söz ver bana ,benim canıma zarar gelmeyecek. Kendini koruyacaksın. Canını her şeyin herkesin üstünde tutacaksın. Sadece vatan söz konusu ise şehadete yürüyeceksin. Öbür türlü hep önce sen olacak."

Sadece yüzüne baktım. Başımı tamam anlamında salladım. Ama bu bir söz değildi. Böyle bir sözü asla vermezdim. Ama o bunu anlamadı. Dudakları istediğini aldığını düşündüğü için kıvrıldı. Üzgünüm sevgilim ama buna söz veremem. Çünkü eğer mevzu senin canınsa dünyayı yakarım. Kendi canım ne ki. Yavaşça ayaklanıp kapıya gitti. Bir kaç dakika sonra dış kapının kapanma sesi duyuldu. Bitmişti işte. Yüzbaşı ile Lâl'in sevdası buraya kadardı. Yaşasak belki destan olurdu. Lakin biz kısa bir hikaye bile olmayı beceremiştik. Ayaklarım odama ilerledi. Kendimi yatağa bıraktım. Gözlerimi kapadım. Belki bir kaç saat uyuyabilirdim. Eskisi gibi nefesim kesilmiyordu. Lakin kokusu olmadan uyumak işkence gibiydi. Ben onsuz bırak uyumayı yaşayamıyorum bile. Ama onada gidemiyorum. Olmuyor işte. Biz acıtmadan sevmeyi beceremiyoruz. Gözlerimden akan yaşlar yastığımı ıslattı. Bir süre sonra kendimi karanlığa bıraktım....

Çalan kapının sesi ile gözlerim aralandı. Ne kadardır uyuyordum. Gözlerim yanıyordu. Yerimden kalkıp kapıya ilerledim. Kapıyı açtığımda sevdiğim gözler yüzümü inceledi. Gözleri gözlerimde durakladı. Derince yutkundu. Yüksek ihtimalle kızarmışlardı. Ama yapacak bir şey yoktu. Ondan saklayacak halimde yoktu.

"Görev emri. Yarım satte çıkış yapıcaz."

Tamam anlamında başımı salladım. İçeri girip formamı giydim. Kapıda beni bekleyen adamın yanına gittiğimde ikimizinde üzerinde ölüm sessizliği vardı. Direk hangara gidip teçhizatımızı kuşandık.

"Sınırda tepe noktasındaki bir karakola kısa süreliğine desteğe gidicez. Elimizde net bir bilgi yok. Ama jandarma karakolunda olmamız emredildi. Beş dakikaya hepinizi helikopterde hazır istiyorum. Geç kalan arkada kalır. ANLAŞILDI MI!"

"EMREDERSINIZ KOMUTANIM "

Barut gibiydi. O çıkınca herkes birbirine baktı. En son hepsinin gözleri benim üzerimde durdu.

"Bize söylemek istediğin bir şey var mı?"

Sinan'ın sesi ile ona döndüm. Sanırım bilmeye hakları vardı.

"Sanırım iddiayı kaybettiniz beyler. Bizim masalımız mutsuz sonla bitti."

Dudaklarımda hüzünlü bir gülüş peyda oldu.

"Kardeşim!"

Karan'ın sesini işitsemde silahımı ve çantamı sırtlandım.

"Komutanı duydunuz. Geç kalan arkada kalır."

Kimsenin bir şey söylemesine izin vermeden piste ilerledim. Arkamdan üzgün bakışlarını hissediyordum. Helikoptere bindiğimde her zamanki yerimize oturduğunu gördüm. Lakin en son beni geride bırakmak istediğinde ondan uzak tarafa oturmuştum. Hüzünlü gözleri beni buldu. Derince yutkundum. Sonrada geçip karşısına oturdum. Diğerleride gelince helikopter havalandı. Gözlerimiz sanki bir birine kenetlenmişti. Dilimiz susuyordu. Lakin gözlerimiz öyle çok şey söylüyordu ki.

************

Karakolun bahçesine çıktım. Helikopterin uçuş süresince ve sonrasında ne kadar göz göze gelsekte konuşmamıştık. O da eskisi gibi beni zorlamıyordu. Sadece gerekli gördüğü noktalarda benimle iletişime giriyordu. Gözlerim karşımdaki heybetli dağlara kaydı. Öyle güzellerdi ki. Gel gör ki bu güzellikleri kirleten pis zihniyetler vardı. Bir kaç gün burda kalacaktık. Sonrasında gelen emre göre hareket edecektik. Elimdeki sıcak çay bardağını dudaklarıma dayayıp sıcak sıvının içimi ısıtmasını bekledim. Aklım ne yaparsam yapayım onunla doluydu. Ondan başka hiçbir şeyi düşünemiyordum.

"Ne düşünüyorsun?"

Ardımdan gelen sesle yüzümü ona döndüm. Mavi gözleri yüzümü taradı.

"Hiç"

(Seni, seni nasıl özlediğimi. Bu özlemle nasıl baş edeceğimi. Bir sarılsam. Bir nefeslik kokunu içime çeksem dinermi bu hasret)

"Yapma. Seni biliyorum. Bari bana yalan söyleme"

"Bir önemi var mı?"

"Seninle ilgili herşeyin benim için önemi var."

Derin bir nefes bıraktım. Onsuzluk çok zordu. Yaşadığım her şeyin faturasını ona kesmek doğru değildi. Belkide kolay yolu seçmiştim. Ondan vazgeçmeye çalışmak kolay mı Eflal. Değil. Bu hayatta yaptığım en zor şeylerden biri. Hala benden cevap bekliyordu. Bakışlarım etrafta gezindi. En son onda durdu.O sırada gözlerim kalbinin üstünde parlayan küçük mercimek tanesi büyüklüğünde kırmızı işarete kaydı. İçime çöreklenen korku ile hızla üzerine atıldım.

"YÜZBAŞI DİKKAT ET "

İkimizde yere kapaklandık. Biz düşer düşmez üzerimize yağmur gibi mermi yağmaya başladı. Ben daha ne olduğunu anlayamadan beni kendi etrafında çevirip bedenini üzerime siper etti. Koca bedeni üzerimi tamamen kaplamıştı. Elini başıma siper edip kalkmamı engellemeye başladı.

"LÂL KALKMA"

"KOMUTANIM İYİ MİSİNİZ "

Ali'nin bağırışı doldu kulaklarıma.

"SİPER ALIN KORUMA ATEŞİ ÇABUK"

Karan komutanın sesini işittim. Silah sesleri artmaya başladı. Bizimkiler karşılık vermeye başlayınca üzerimden hızla doğrulup ikimizide sipere çekti. Bizde silahlarımıza davrandık. Karakola saldırımı olur anasını satayım. Bunlar ölmek için can atıyordu. Ama gerçekten çok kalabalık bir guruptu. Bizimle beraber komando askerlerde çatışmaya başlamıştı.

"ROKEEEET"

Ben daha ne olduğunu anlayamadan yine bana siper olmuştu. Etrafta büyük bir patlama sesi duyuldu. Silah sesleri kısa bir an durdu. Herkes mevziye çekildi. Kolları tüm bedenimi sarmıştı.Patlama sesinden sonra geri çekildi. Ama biraz sersemlemişti. Gözleri üzerimde gezindi. Sonrasında etrafı taradı. Panikle ona baktım. Yerinde sendeledi. Olduğu yerden ayaklanmaya çalıştı.

"ALPARSLAN YERE YAT.... ALPARSLAN SİPERE DÖN."

Ne desemde duymuyordu. Başını iki yana salladı. Eli kulağına gitti. Mavi gözleri yüzümde gezindi. Üzerine ateş açılınca beklemeden üzerine kapandım yine. Bu defa kurşunların hedefi ikimizdik. Bizimkiler koruma ateşi açınca k ollarından tutup mevziye çekmeye çalıştım. Ellerimi yanağına koyup hafif vurdum.

"YÜZBAŞI İYİ MİSİN.... YÜZBAŞI CEVAP VER NE OLUR."

Gözlerimden akan yaşlara engel olamadım. Ellerimi yanaklarına koyup kendine getirmeye çalışıyordum.

"Nefesim."

Dudaklarım iki yana kıvrıldı. Silah sesleride durulmaya başlamıştı. Bizimkiler bastırmıştı. O da artık eskisinden daha iyi görünüyordu. Sesler kesilince Karan komutan ve diğerleri yanımıza geldi.

"Siz iyi misiniz?"

İkimizde başımızı salladık. Etraftaki askerler nöbet noktalarına ve mevzilere dağılmıştı. Olası saldırı tekrarı olursa müdahale edeceklerdi. Gözlerim en son ona kaydı. O da bana bakıyordu. Bakışları yüzümde gezindi.

"Bir daha sakın kendini bana siper etme."

"Ne yapacağımı sana soracak değilim."

"Lâl beni delirtme. Bana söz verdin benim canıma zarar gelmeyecek."

"Bende kendi canımı korudum. Ve ne olacağı umrumda değil. Sende benim üzerime kapanmasaydın o vakit."

Dediklerim ile hem şaşırmış hem sevinmişti. Karman çormandı. Yan yana gelemiyorduk. Birbirimiz olmadan yapamıyorduk. Bendeki can ona aitti. Ondaki bana.

"Senle ben bir değiliz"

"Öyle mi yüzbaşı neyimiz bir değilmiş."

Yüzündeki şaşkınlıkla bana bakıyordu. Farkında değildim ama ona kaçtır ya adı ile yada yüzbaşı diye seslenmiştim. Bakışlarım etrafta gezindi. Yüzüme gelen saçları geri itmeye çalıştım. Tüm tim ve askerler ne yapıyor bunlar dermiş gibi bakıyordu.

"Ulan gebereceksiniz aşkınızdan hala inat ediyorsunuz?"

Karan komutanın sesi ile hızla bakışlarım ona döndü. O ise sırıtıyordu.

"Şey . Ben şey edeyim. Sonra şey ederim."

Bir şeyler saçmalayıp koşarak ordan uzaklaştım. Ve yapmamam gereken bir şey yaptım. Giderken arkama bakma gafletinde bulundum. Yüzünde gülüşü ile arkamdan bakıyordu. Bu kadar utanmış olmasam durur izlerdim. Beklemeden revir kısmına girdim. Daha dün gece ikimizde birbirimize bizden olmaz demiştik. Kendimizi riske atacak şeyler yapmayacağımıza dair sözler vermiştik. En azından o söz verdiğimi sanmıştı. Ve daha gün dolmadan ikimizde diğerimiz için kurşunların önüne atlamıştık. İkimizde biliyorduk diğerimize bir şey olursa yaşayamazdık. Lâl Alparslan olmadan yapamazdı. Çakır gözleri olmadan yaşayamazdı. Kokusu olmadan nefes alamazdı. Revirin penceresinden ona baktım. Hala bıraktığım yerde duruyordu. Karan ile karşılıklı bir şeyler konuşuyordu. Sanırım o da farkındaydı dün gece aldığımız kararın hiç bir hükmü kalmamıştı. E ama ben ne yapayım şimdi. İzlendiğini anlamış olacak ki bakışları benim olduğum tarafa döndü. Hızla kendimi geri çektim. Acaba beni görmüş müydü. Sedyeye oturup biraz beklemeye karar verdim. O gidince dışarı çıkardım. Artık nereye gideceğini düşünüyorsam. Adamla aynı timdesin. Aynı apartmanda yaşıyorsun. Nereye kadar kaçacaksın. Sanırım bunun cevabı çok basitti. Son rezilliğimi unutuncaya kadar. Kapıda duyduğum ayak sesleri ile oraya baktım. Tüm heybeti ile kapıya yaslanmış beni izliyordu. Ne zaman gelmişti ki bu. Yerimden yavaşça ayaklandım. Bana doğru ağır adımlarla gelmeye başladı.

"Lâl "

"Hıı"

Dudakları kıvrıldı.

"Burda ne yapıyorsun tek başına?"

"Bekliyorum."

"Kimi"

"Kim ne. Anlamadım."

Ağzım kurudu. Böyle bakmayı kesmeliydi. Fazla anlamlı bakıyordu. Ve beynim işlevini kaybetmiş onunla çok başka şeyler yapmak istiyordu. Bir önceki söylediğimi hatırlamıyordum.

"Bekliyorum dedin ya. Kimi bekliyorsun"

Dudaklarında pis bir sırıtış vardı. Çok yakındı. Riskli bölgedeydim. Vücüt ısısını hissedebileceğim kadar yakın.

"Ben mi dedim."

Elini kaldırıp parmaklarının tersi ile yanaklarımı okşadı. İçim titredi. Ve tabi bedenimde.

"Sen dedin."

Kendimden geçmeye hazırdım.

"Elbise!"

Birden çıkışım ile kaşları şaşkınlık ile havalandı.

"Elbise?"

"Hıhı evet elbise. Bir kaç gün sonra subay gecesi var ya onun için. Öyle işte."

Hiç yoktan iyidir değil mi.

"Hımmm demek subay gecesi.... peki bu geceye kimle gidiceksin?"

"Kendim ile."

Gülüşü her saniye büyüyordu.

"Şey yani. Ben tek gitmeyi planlıyorum. Ben bana yeterim. Kime ne ki. Yalnız insanlarda pekala böyle davetlere katılabilir..... sen. Yani sen kimle gidiceksin?"

Meraklı sorum ile gülümseyerek yüzüme baktı. Kulağıma doğru eğildi. Nefesi yüzümü okşuyordu.

"Bilmem. Bulurum bir güzel."

Pis sırıtışı ile yanımdan yavaşça çekilip gitti. Ne demek bulurdu bir güzel. Bulamaz olmaz. Değil mi. Başka biri ile gitmesindi. Allahım sen bana yardım et ne olur...

Bölüm : 20.03.2025 02:27 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Tuba eye / KUZGUN / 133. Bölüm
Tuba eye
KUZGUN

233.29k Okunma

21.38k Oy

0 Takip
162
Bölümlü Kitap
KUZGUN2. Bölüm3. Bölüm4. Bölüm5. Bölüm6. Bölüm7. Bölüm8. Bölüm9. Bölüm10. Bölüm11. Bölüm12. Bölüm13. Bölüm14. Bölüm15. Bölüm16. Bölüm17. Bölüm18. Bölüm19. Bölüm20. Bölüm21. Bölüm22. Bölüm23. Bölüm24. Bölüm25. Bölüm26. Bölüm27. Bölüm28. Bölüm29. Bölüm30. Bölüm31. Bölüm32. Bölüm33. Bölüm34. Bölüm35. Bölüm36. Bölüm37. Bölüm38. Bölüm39. Bölüm40. Bölüm41. Bölüm42. Bölüm43. Bölüm44. Bölüm45. Bölüm46. Bölüm47. Bölüm48. Bölüm49. Bölüm50. Bölüm51. Bölüm52. Bölüm53. Bölüm54. Bölüm55. Bölüm56. Bölüm57. Bölüm58. Bölüm59. Bölüm60. Bölüm61. Bölüm62. Bölüm63. Bölüm64. Bölüm65. Bölüm66. Bölüm67. Bölüm68. Bölüm69. Bölüm70. Bölüm71. Bölüm72. Bölüm73. Bölüm74. Bölüm75. Bölüm76. Bölüm77. Bölüm78. Bölüm79. Bölüm80. Bölüm81. Bölüm82. Bölüm83. Bölüm84. Bölüm85. Bölüm86. Bölüm87. Bölüm88. Bölüm89. Bölüm90. Bölüm91. Bölüm92. Bölüm93. Bölüm94. Bölüm95. Bölüm96. Bölüm97. Bölüm98. Bölüm99. Bölüm100. Bölüm101. Bölüm102. Bölüm103. Bölüm104. Bölüm105. Bölüm106. Bölüm107. Bölüm108. Bölüm109.Bölüm110. Bölüm111. Bölüm112. Bölüm113. Bölüm114. Bölüm115. Bölüm116. Bölüm117. Bölüm119. Bölüm120. Bölüm121. Bölüm122. Bölüm123. Bölüm124. Bölüm125. Bölüm126. Bölüm127. Bölüm128. Bölüm129. Bölüm130. Bölüm131. Bölüm132. Bölüm133. Bölüm134. Bölüm135. Bölüm136. Bölüm137. Bölüm138. Bölüm139. Bölüm140. Bölüm141. Bölüm142. Bölüm143. Bölüm144. Bölüm145. Bölüm146. Bölüm147. Bölüm148. Bölüm149. Bölüm150. Bölüm151. Bölüm152. Bölüm153. Bölüm154. Bölüm155. Bölüm156. Bölüm157. Bölüm158. Bölüm159. Bölüm160. Bölüm161. Bölüm162. Bölüm163. Bölüm
Hikayeyi Paylaş
Loading...