132. Bölüm

132. Bölüm

Tuba eye
tugbalal

EFLAL KARCA

 

Dün gece gelen emir ile bulunduğumuz mevkiye devriyeye çıkmamız söylenmişti. Burdan geçen iki jandarma devriyesinede saldırı olmuştu. Bu duruma dur demek için bizi göndermişlerdi. Kardan etraf görünmüyordu. Yüzümün yarısı kar maskesi ile saklıydı. Elimde eldivenlerim vardı. Lakin üşüyordum. Benim içim üşüyordu. Saçlarımı başımdaki bandana sarmıştı. Alparslan en önde ilerliyordu. Etrafta ölüm sessizliği vardı. Hepimiz tek sıra halinde bir diğerimizi takip ediyorduk. Takip mesafesini koruyorduk. Nöbetleşe her defasında başka birimiz öne geçiyordu. Bakışlarım etrafta gezindi. Açıktaydık. Buraya yapılacak herhangi bir saldırıda bizi keklik gibi avlarlardı. Dün olanlardan sonra Alparslan ile arama daha çok mesafe koymuştum. Çok özlüyordum. Canım çok yanıyordu. Yandığım kadar yakıyordum. Farkındaydım. Ama elimden bir şey gelmiyordu.

****** Fulya ile Ali dün gece kapı önünde Alparslan'a yakalanmıştı. Ve ne yazık ki beklediğimiz tepkiyi almışlardı. Çok kızmıştı. Ama kızdığı ilişkileri değildi. Bunca zaman ondan saklamalarıydı. Alparslan sakinleşecek gibi değildi. Karan'da öyle düşünmüş olacak ki karşısına geçip onu durdurmaya çalıştı.

"Alparslan sakinleş...."

"Ya ne sakin olması. Bu ikisi. Bu ikisi birlikteymiş. "

Gözleri hepimizin üzerinde gezindi.

"Siz. Siz biliyor muydunuz.......Ve benden sakladınız."

Fulya'nın bana yalvaran bakışlar atması ile öne doğru çıktım.

"Sana söyleyeceklerdi. "

"Sende mi biliyordun..... "

aklına ne geldiyse gözleri kırgın şekilde baktı.

"O gün. Başım dönüyor diye beni kandırdın. Gördüğün şey onlardı."

Bakışlarımı kaçırdım. Doğru söze ne denirdi. Gözlerinde hayal kırıklığı peyda oldu. Histerik bir kahkaha attı.

"Ben şimdi size ne yapayım. Biri kardeşim. Diğeri kardeş bildiğim adam. Bana kim bilir ne zamandır yalan söylüyor."

"Abi bir dinlesen"

"Sizin neyinizi dinliyim. Bunca zaman susmuşsunuz. Beni ahmak yerine koymuşsunuz şimdi neden dinliyim."

"Abi Fulya'ya kızma. Benim hatam. Cesaret edemedim."

Ali'nin çıkışı ile elini saçlarından geçirdi.

"Lan gelip kardeşini seviyorum desen sana ne yapacaktım. Ben sevdadan anlamazmıyım. Kardeşim için senden iyisini mi bulacaktım. Lan sana canımı emanet ediyorum kardeşimi mi emanet edemeyecektim."

Fulya'nın ağlayışları kontrolden çıkmıştı. Haklı olduğunu bilmesineydi bu ağlayışı. Tekrar bana bakınca bu işe her ne kadar bulaşmak istemesemde mecburen müdahale etmek zorunda kaldım.

"Çok sinirlisin biraz sakinleşi....."

"SEN BU İŞE KARIŞMA."

Üzerime doğru kükremesi ile geri adım attım. Bu şekilde çıkışmasını beklemiyordum. Kalbim neden kırıldı ki. Gözlerimde oluşan hayal kırıklığına engel olamadım. Onunda gözlerinde ki sinir yavaş yavaş yok oldu. Ama yine olan bana oldu.

"Haklısınız komutanım. Aile meseleniz Haddimi aştım. Kusura bakmayın. "

O da pişman oldu ama bende onu dinlemedim.

"Lâl'im. Öyle söylemek istemedim. Özür dilerim."

"İzninizle komutanım "

Arkamdan seslensede durmadım. Gece kapıya geldi lakin açmadım. Sonuç olarak kapıyı açmasamda kapıda sabahlamış gitmemişti. O orda dururken bende kapının ardında sabahlamıştım. Şimdi ise onunla yan yana gelmemeye özen gösteriyordum.

*****

"DUUUUUR"

Alparslan elini yumruk yapıp havaya kaldırdı. Ne olmuştu. Telsizden sesini işittim.

"Karan. Mayın var. Hareket etmeyin"

"Durumun nedir?"

Ama cevap vermedi.

"Komutanım durumun ne?"

"Bastım."

Kalbim tekledi. Hayır. Allahım bu çok fazla.

Beklemeden adımlarım ona doğru ilerledi.

"Bacım nereye?"

"EFLAL YERİNDE KAL!"

"LÂL GELME!"

Hepsi bir ağızdan bana seslenip durdurmaya çalışsada beklemedim. Koşar adım yanına ulaştım. Gözleri yüzümü taradı. Mavi gözlerinde hüzün peyda oldu.

"İyi misin?"

"Sana yerinde kal dedim."

"Dedin. Ama bende geldim. Savunmamı masanıza bırakırım komutanım "

Alayla güldü.

"Hala komutanım diyor ya"

Boğazım düğümlendi. Tam başka birşey diyordum ki Sinan'ın sesi kulaklarıma doldu.

"Komutanım geliyorlar."

Gözlerim korku ile ona odaklandı.

"Siper al!"

Eğer çekilirsem açıkta kalacaktı. Başımı hayır anlamında salladım.

"Lâl emrimi ikiletme"

"Sen bana Eflal de bende emrini dinliyim. Yoksa canımı korumaya devam edicem."

"Yapma"

Diyemezdi biliyordum. Bende silahımı kaldırıp bize doğru ilerleyen adamlara nişan almaya başladım. Kimse ona dokunamaz. İzin vermem. Belki ona gidemem ama ondanda gidemem. Adamlar atış mesafeme girince gözüme kestirdiğimi indirdim. Atışımla onlarda siper alıp ateş etmeye başladı. Ama biz onların atış mesafesinde değildik. O mesafeden keleşlerle bizi vurmaları imkansızdı. Bizimkilerde ateş etmeye başladı. Bedenimi olabildiğince ona siper etmeye çalıştım.

"Lâl'im kurban olayım git."

Gözümden bir damla yaş aktı.

"Ölürsem giderim."

O da ayakta yaklaşmaya çalışanları indirmeye çalışıyordu.

"Bacım mevzi al!"

Rıdvan abinin sesi kulaklarıma ilişti. O sırada bize nişan alan keskin nişancıyı hedef aldım. Ama ben ateş edemeden kurşun ayaklarımın dibine isabet etti.

"Lâl!"

Korku dolu sesi kulaklarıma doldu. Tekrar nişan aldım.Bu defa fırsat vermeden ben indirdim onu. Tüfeğin dürbününden gördüğüm ,bizi hedefleyen kim varsa indiriyordum. Belki kazanamamıştık. Ama kaybetmiycektim de. O hala benim herşeyim. Eğer çekilirsem vururlardı onu. Bir süre sonra geri çekilmeye başladılar. Derin bir nefes alıp arkamdaki adama baktım.

"İyi misin?"

Başını evet anlamında salladı.

"Ateş şu mayına bak"

O mayınla ilgilenirken ben biran gözlerimi ondan çekmedim. Büyük bir kaya getirip kasaturaya baskı yaptılar.

" Eflal komutanım geri çekilin. Alparslan komutanım yavaşça ayağınızı kaldırınca ben kayayı koyucam "

"Tamam. Lâl sen uzaklaş."

"Hayır"

"LÂL!"

"Sana hayır dedim"

Gözlerime bir bakışı vardı. İnsanı canından ederdi.

"Bakma öyle ,gitmem"

"Patlarsa...."

"Patlarsa patlar. Ama gitmem."

"Yapma."

"Çok konuşuyorsun. Biliyorsun değil mi?"

"Ateş, yap şunu!"

Ateş yavaşça kayayı kasaturanın üzerine bıraktı. Fünye ateş almadan ayağını geri çekmek için yavaşça kaydırdı. Tamamen çekince bende rahat bir soluk verdim.

"Çok şükür."

Nemli gözlerime rağmen dudaklarım kıvrıldı. Bedenim hızla sıcak kolların arasına alındı. Başımı göğsüne bastırdı. Barut kokusu, teninin kokusu ciğerlerime doldu. Eli saçlarımdaki bandanayı söktü. Dudakları saçlarımda gezindi. Gözlerimdeki yaşlar bir bir aktı. Daha fazla dayanamadım. Kollarım belini sardı. Bu yaptığıma o da şaşırdı. Bunca zaman hep o sarılmıştı. İlk defa bende ona karşılık vermiştim.

"Aptal. Geri zekalı. Aptal herifin tekisin. Bir gün seni gerçekten geberticem. En sonunda kendini bana öldürteceksin. Gerizekalı. Aptalsın işte aptal."

Her kelimemde göğsüne küçük bir yumruk attım. En son durdum. Kollarımı beline sardım. Kulağıma gülüşü doldu. Kollarım dahada sıkılaştı. Başımı boynuna gömdüm. Ağzımdan kaçan hıçkırığa engel olamadım.

"Şşşşt geçti ,bak burdayım iyiyim. "

Başımı evet anlamında salladım. Geri çekilip yüzümü avuçlarının arasına aldı.

"Güzelim ağlama ama"

Burnumu sesli bir şekilde çektim.Bir çocuğu kandırır gibi söylemesi ile bende kendime geldim. Gözlerim etrafı taradı. Kahretsin. Kendimi hızla geri çektim. Yüzümü silip bakışlarımı etrafta gezdirdim. Timin tamamı bize bakıyordu. Keşke böyle bakmasalar. O zaman daha kolay olabilirdi.

"Iım şey ben şey yapıyım. Gidiyim. Öncülük sırası bende ya. Ben gidiyim. Dimi gidiyim gidiyim."

Gülüşü tüm yüzüne yayıldı. Eğleniyordu benimle. E ama biz neden başa sardık.

"E sen git o zaman."

Ben öne geçince o da hemen arkamdan yürüdü. İçim titriyordu. Biz demin sarıldık değil mi. Evet sarıldık. Dudaklarım iki yana kıvrıldı. Ben belli etmemeye çalışsamda o açık açık sırıtıyordu. Pislik ne olacak.

"Komutanım saldırıyı püskürtük. Ama bu böyle devriye atarak olmayacak."

Karan komutanın sesini duydum.

"Haklısın Karan ama yapacak başka bir şey yok. Elimizden şimdilik bu kadarı geliyor."

Haklıydı. Şeytan her ne kadar burayı bombardımana tutmamızı söylesede yapamazdık. Cazip bir teklifti ama yapamazdık.

"Lâl "

Hemen iki adım arkamdan duyduğum sesle duraksadım.

"Takip mesafesini aşıyorsunuz komutanım"

"Hala mı Lâl "

"Ne istiyorsun "

"Ben geçen gece içi..."

"Haklıydınız. Karışmamam gerekirdi. Sonuçta aile meselesiydi."

"Lâl'im yapma. Sen benim ailemsin "

Bir şey demedim. Sonuçta söyledikleri ile yaptıkları farklıydı. Yada yok ya neden içimde kalsındı ki...

"Öyle mi. Hiç öyle demiyordunuz komutanım. "

"Anlaşılan baya kızgınsın"

"Sence!"

Ben aniden durunca o da bana çarpmıştı.

"Konuşalım mı?"

Çok yakındı. Çok çok yakın. Derince yutkundum.

"Görev bitince."

Dudakları kıvrıldı. Konuşunca her şeyin geçeceğini düşünüyordu. Konuşalım madem. Biraz geri gittim. Bu yaptığımada sırıttı.

"Gülme"

"Asla."

"Görüyorum gülüyorsun"

"Hayır candaş anlamadığım bu kadar severken nasıl uzak kalabiliyorlar "

Telsizden Ateş'in sesini duydum.

"Ne inatmış bacımdaki"

Ona cevap veren Dursun'du.

"Deme öyle abi. Alparslan komutanım yokken adamları nasıl melettiğini hatırlamıyor musunuz?"

Bunu söyleyen Ali'ydi.

"He ya hele şu Semih'i pencereden uçurduğu an hala gözümde canlanıyor"

Rıdvan abide onlara katıldı.

"Bahse girerim bacım daha fazla dayanamayacak. Alparslan komutanımdaki karizma bende olsa çoktan bitmişti bu iş."

Bu teklif tabiki Dursun'dan geldi.

"Alırım beş binini"

Ona ilk katılan Ateş oldu.

"Oğlum bak kaşınıyorsunuz."

Sinan onları uyarmadan edemedi. Ve haklıydı. Dönüşte ben size gösteririm. Ben bunları düşünürken beklemediğim atak Devran'dan geldi.

"On bin. Peşin alırım. İki hafta veriyorum."

Hepsinin gülüşü duyuldu. Onun yüzünde bariz bir sırıtış vardı.

"Dursun hatırlat karargaha gidince size iddia ya girmek neymiş gösteriyim"

"Şey biz öylesine şey ettik."

"Öylemi kardeşim nasıl şey ettiniz?"

"Dursun zorlama burdan dönmez."

"Hatuna bak be. Bir lafı ile nasıl hizaya soktu."

İçine içine konuşsada duyuyordum. Dudaklarım kıvrıldı. Nedense benimle gurur duysun istiyordum. O böyle bakınca babasından aferin alan çocuklar gibi hissediyorumdum. Aklımdan sadece görev dönüşü ne konuşacağımız vardı. Yada konuştuktan sonra ne olacağımız vardı. Allahım ne olur artık güzel şeyler olsun. Ne olur artık hayatım onunla dolu olsun.....

Bölüm : 18.03.2025 20:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Tuba eye / KUZGUN / 132. Bölüm
Tuba eye
KUZGUN

233.29k Okunma

21.38k Oy

0 Takip
162
Bölümlü Kitap
KUZGUN2. Bölüm3. Bölüm4. Bölüm5. Bölüm6. Bölüm7. Bölüm8. Bölüm9. Bölüm10. Bölüm11. Bölüm12. Bölüm13. Bölüm14. Bölüm15. Bölüm16. Bölüm17. Bölüm18. Bölüm19. Bölüm20. Bölüm21. Bölüm22. Bölüm23. Bölüm24. Bölüm25. Bölüm26. Bölüm27. Bölüm28. Bölüm29. Bölüm30. Bölüm31. Bölüm32. Bölüm33. Bölüm34. Bölüm35. Bölüm36. Bölüm37. Bölüm38. Bölüm39. Bölüm40. Bölüm41. Bölüm42. Bölüm43. Bölüm44. Bölüm45. Bölüm46. Bölüm47. Bölüm48. Bölüm49. Bölüm50. Bölüm51. Bölüm52. Bölüm53. Bölüm54. Bölüm55. Bölüm56. Bölüm57. Bölüm58. Bölüm59. Bölüm60. Bölüm61. Bölüm62. Bölüm63. Bölüm64. Bölüm65. Bölüm66. Bölüm67. Bölüm68. Bölüm69. Bölüm70. Bölüm71. Bölüm72. Bölüm73. Bölüm74. Bölüm75. Bölüm76. Bölüm77. Bölüm78. Bölüm79. Bölüm80. Bölüm81. Bölüm82. Bölüm83. Bölüm84. Bölüm85. Bölüm86. Bölüm87. Bölüm88. Bölüm89. Bölüm90. Bölüm91. Bölüm92. Bölüm93. Bölüm94. Bölüm95. Bölüm96. Bölüm97. Bölüm98. Bölüm99. Bölüm100. Bölüm101. Bölüm102. Bölüm103. Bölüm104. Bölüm105. Bölüm106. Bölüm107. Bölüm108. Bölüm109.Bölüm110. Bölüm111. Bölüm112. Bölüm113. Bölüm114. Bölüm115. Bölüm116. Bölüm117. Bölüm119. Bölüm120. Bölüm121. Bölüm122. Bölüm123. Bölüm124. Bölüm125. Bölüm126. Bölüm127. Bölüm128. Bölüm129. Bölüm130. Bölüm131. Bölüm132. Bölüm133. Bölüm134. Bölüm135. Bölüm136. Bölüm137. Bölüm138. Bölüm139. Bölüm140. Bölüm141. Bölüm142. Bölüm143. Bölüm144. Bölüm145. Bölüm146. Bölüm147. Bölüm148. Bölüm149. Bölüm150. Bölüm151. Bölüm152. Bölüm153. Bölüm154. Bölüm155. Bölüm156. Bölüm157. Bölüm158. Bölüm159. Bölüm160. Bölüm161. Bölüm162. Bölüm163. Bölüm
Hikayeyi Paylaş
Loading...