129. Bölüm

129. Bölüm

Tuba eye
tugbalal

ALPARSLAN KARAHANLI

 

İşimiz neredeyse bitmek üzereydi. Dudaklarımda hakim olamadığım bir sırıtma vardı. Sonunda dayanamamıştım. Çekip öpmüş kana kana içmiştim dudaklarından. Karşımda bu kadar güzel dururken nasıl dururdum. Allahım öyle özlemiştim ki. Ve tabi o da. O da en az benim kadar özlem doluydu. Yaralarına rağmen bana sığınıyor oluşu.... Allahım ben nasıl güzel bir kadın sevdim böyle. Elimdeki belleği Ali'ye verip aynı hızla içeri yürümeye başladım. Hedefi göz önünde tutmamız gerekiyordu. O piçi ele geçirdiğimizde onunla bizzat ilgilenecektim.

"Baş... başım dönüyor. "

Kulağıma dolan sesi ile kaşlarım çatıldı.

"Lâl!"

"Her yer .......kararıyor."

"Güzelim kıpırdama. Olduğun yerde kal. Hemen yanına geliyorum. "

Ne olmuştu birden bire. Adımlarım hızlandı. Bir an önce yanına varmalıydım.

"Sinan onu görüyor musun?"

"Evet. Ama iyi görünmüyor acele edin"

Dediği ile koşmaya başladım. Dayan bebeğim az kaldı. Sana bir şey olmasına asla izin vermem.

"Komutanım! Bayıldı, acele edin. Kahretsin......"

"Ne... Ne oldu Sinan?"

"Şerefsizler onun yanındalar. Onu alacaklar."

"Sakın. Sinan sakın izin verme. Ona elini sürmeye kalkanı indir. İki dakikaya onun yanındayım. Dursun , Ateş sizde hızlı olun!"

"EMREDERSINIZ KOMUTANIM "

onun bulunduğu koridora girmem ile adamın teki ona doğru eğilmiş iğrenç gülüşü ile konuşuyordu. Bu o piçti. Diğerine işaret vermesi ile yanındaki adam onu kucaklamak için ileri doğru adım attı.

"Sinan!"

"Emredersiniz "

Aynı hızda adamın bacağına nişan alıp ateş etmişti. Bizimkilerde koridorun diğer ucunda göründü. Jalal denen piç silah sesi ile şaşkınlıkla etrafına baktı. Silahımı çıkarıp ona doğrulttum. Adımlarım temkinliydi.

"Sakın ona dokunayım deme!"

"Ne oluyor burda. Biz sadece yardım ediyorduk. Kadın bayılmıştı. "

Yanına yaklaştığımda silahın kabzası ile suratına vurdum.

"Seninle sonra ilgilenecem. "

Ateş ve Dursun onları alıp kelepçelerken ben hızla sevdiğim kadına eğildim.

"Lâl'im!"

Yüzünü avuçlarımın arasına aldım. Güzel gözleri açılmıyordu. O sırada polislerde içeri girdi. Hızla onu kucaklayıp dışarı çıktım.

"Alparslan durumu nasıl?"

"Bilmiyorum. Neden bayıldığını bile bilmiyorum. "

Karan'a cevap verip bekleyen ambulansa ilerledim. Ne olmuştu. Güçsüz mü düşmüştü acaba. Onu sedyeye yatırıp sağlıkçıların bakması için hafif çekildim.

"Durumu nasıl. Neden bayılmış?"

Ambulansın doktoru bir süre inceleyip bana döndü.

"Bir çeşit uyuşturucu maddeye maruz kalmış gibi duruyor. Ne olduğu ile ilgili bilgiyi hastanede öğrenebiliriz. "

Dediği ile şaşkınlıkla diğerlerine baktım. Nasıl. Bu nasıl olabilirdi ki. Buraya geldiğinden beri sadece Dursun'un verdiği içeceği içmişti. Beynim yanmaya başladı. Daha fazla beklemeden bende ambulansın içine girdim. Elim saçlarına uzandı.

"Bebeğim.... canımın canı hadi aç gözlerini"

Lakin bırak gözlerini aralamayı en ufak bir kıpırtı olmadı. Dudaklarımı saçlarına bastırdım. Elim ellerinden bir an olsun kopmadı. Lanet olsun bu yol neden bu kadar uzundu. İyi olmalıydı. İyi olmaktan başka seçeneği yoktu. Beni bırakamazdı. Ben iyi olup bana geleceği günü dört gözle beklerken. Ecel neden bir türlü düşmüyordu yakamızdan. Biz savaşmaya çalıştıkça , bir olmaya çalıştıkça ayrılık neden var gücü ile üzerimize geliyordu. Yetmedi mi çektikleri. Allahım ne olur. Sana yalvarıyorum daha fazla acı çekmesin. Canı çok yanıyor. Ruhu kanıyor. Allahım onu korumam için ,iyi etmem için bana yardım et.

Ambulansın hastane girişinde durması ile onu dışarı çıkardılar. Bende hızla peşlerinden çıktım. Bizimkilerin kullandığı araç acilin önünde sert bir fren yaptı. Onlarda en az benim kadar endişeliydi. Beni kapıda durdurdular. Burdan öteye geçemedim.

"Komutanım bacım nasıl?"

Ateş'in sorusu ile gözlerim onları buldu.

"Bilmiyorum. Uyuşturucu bir maddeden şüpheleniyorlar. "

Söylediğim ile onlarında kaşları çatıldı. Nasıl almıştı. Kendi mi almıştı. Yoksa başka bir şey mi vardı bilmiyorum. Lanet olsun ki ben hiç bir şey bilmiyorum. Lütfen nefesim. Lütfen canımın canı. Yalvarırım bunu yapmamış ol. Yalvarıyorum bu illeti kendin almamış ol. Doktorun çıkışı ile adımlarım hemen karşısında bitti.

"Durumu nasıl?"

"Durumu şimdilik stabil. İlk teşhis doğru. Kanında uyuşturucu maddeye rastlandı. Ağız yolu ile almış gibi görünüyor. Madde kandan kendiliğinden temizlenecektir. Bir kaç dakikaya kendine gelir. Geçmiş olsun."

Duyduklarım ile başımdaki ağrı artmaya başladı. Allahım sen bize yardım et. Adımlarım odaya doğru ilerledi. Yatakta herşeyden bir haber uyuyordu. Bebeğim benim. Yavaşça yanına ilerledim. Ellerim saçlarına uzandı. Daha bir kaç saat önce öpmüştüm. Can bulmuştum onda ,ama şimdi canına mı kıymıştı. Kendi mi almıştı o maddeyi.

"Uyan Bebeğim. Uyanki kalbimdeki ağrıya bir çare bul. Yalvarıyorum bu içimdeki kuşkuları dindir. Yoksa bu gidişle deliricem."

Bakışlarım bir an olsun üzerinden çekilmedi.

"Alparslan!"

Gözlerim Karan'ı buldu. Onunda gözlerinde hem tedirginlik hem şüphe hakimdi. Benim kafamın içini kemiren şeyin onunda içini kemirdiği belli oluyordu.

"Sorma Karan. Allah hakkı için sorma. Çünkü sana verecek bir cevabım yok."

"Yüzbaşıı!"

Gözlerim yataktaki kadını buldu. Kaşları çatılmıştı. Elleri yatağın çarşafını sıktı.

"Yüzbaşı yetiş."

"Güzelim... aç gözlerini. Kabustu. Geçti. Hadi bebeğim."

Lakin aralanmadı gözleri.

"Alparslan.... aşkım."

Kullandığı kelime ile yüreğimdeki ağırlık kalktı sanki. Bir sözü ile yüreğimi cehennemden azat etti.

"Alparslan yetiş."

"Canımın canı. Uyan hadi. Bak benimlesin. Hadi Güzelim."

Gözleri usulca aralandı. Göz bebekleri etrafta dolandı. Sonrasında her ne düşündüyse kaşları çatıldı. Saçlarındaki elimi kendinden uzaklaştırdı. Hızla yerinden doğrulmaya çalıştı.

"UZAK DUR BEN.... YAKLAŞMA BANA."

Ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Ellerim kolunu buldu. Lakin kendini benden korumak için yatakta geri çekildi. Gerçekliğime inanmıyor gibi bir hali vardı.

Ellerime vurmaya başladı.

"UZAK DUR BENDEN.... DOKUNMA GİT..... YÜZBAŞI YETİİİŞ...."

Kapıya doğru bana seslendi. İyi de ben burdayım. Diğerleride paniklemişti.

Bedenini kollarımın arasına aldım.

"BIRAAAAK. BIRAK BENİ... DOKUNMA..... ALPARSLAN YETİŞ NE OLUR."

"Benim bebeğim. Bak burdayım. Yalvarırım beni duy. Beni hisset. Hadi bebeğim."

Ellerim saçlarında gezindi. Gözlerim doldu. Allahım bu nasıl bir sınavdı. Kollarımdaki bedeni yavaş yavaş sakinleşti. Başını hafif geri çekti. Gözleri göz bebeklerimi arşınladı.

"Yüzbaşıııı"

"Yüzbaşının canı"

Gözlerindeki yaşlar daha çok aktı. Onlar aktı ben sildim. Ben sildikçe yerine yenileri geldi.

"Hayal değilsin değil mi?"

Korku ile bedenim gerildi. Allahım ne olur olmasın. Ne olur yine aynı cehennemde yanmasın.

"Değilim bebeğim. Benim nefesim."

"Ama o adamlar..... Ben en son.... onlar vardı......yetiştin mi. Kurtardın mı beni?"

"Yetiştim. Kurtardım. Seni bırakır mıyım hiç. Sen benim canımsın."

Yan bir şekilde sarmıştım bedenini. Başını göğsüme yasladım. İki elide kolumu buldu.

"Çok korktum. Alparslan ben çok korktum. Bana dokunacak diye çok korktum. Tenime senden başkasının teni değecek diye çok korktum."

Kollarım daha fazla sıkılaştı.

"Şşşşş korkma. Hiç kimse. Hiç kimse sana dokunamaz. Sadece ben. Benden başka kimse dokunamaz."

"Sadece sen."

"Sadece ben"

Saçlarına dudaklarımı bastırdım. Usul usul sevdim. Kokusunu içime çektim. Biraz sakinleştiğini anladığımda hafif geri çekildim. Ellerimle yüzündeki yaşları sildim.

"Daha iyi misin?"

Sadece başını sallamakla yetindi. Gözleri kapanıyordu. Yavaşça yatağa yatırdım. Üzerini örtüp saçlarına dudaklarımı bastırdım. Elleri ellerimi buldu.

"Gitme!"

Saçlarını okşadım.

"Şşş gitmiycem. Burdayım. Hadi uyu güzelim."

Güzel gözlerini usulca kapattı. Elim elinden bir an olsun çekilmedi. Bir saat ya uyudu ya uyumadı. Göz kapakları tekrar açıldı. Bakışları ilk beni buldu. Gözlerinde bir parlama oluştuğuna yemin edebilirim. Gözleri birleşen ellerimize kaydı. Dudakları kıvrıldı. Yanında oluşum ,gitmeyişim onu mutlu ediyordu.

"Bebeğim! Orda ne oldu. Sana ne oldu güzelim."

Merakla sorduğum soru ile hafif doğrulup bana istediğim cevabı verdi.

"Be ben bilmiyorum. Senden sonra o adamı bulmak için içeri gidiyordum. Birden başım döndü. Ne olduğunu anlayamadan bilincim beni terk etti. En son hatırladığım o adamın baş ucumda durduğuydu. O... O bana dedi ki' seninle çok eğlenicez.' Bu öyle korkunçtu ki."

"Güzelim bak zor biliyorum ama sana bunu sormak zorundayım..... Lâl'im. Kanında uyuşturucu çıktı. Onu. Onu sen almadın değil mi?"

Siyaha çalan kahve gözleri açıldı. İnanamazca bir bana bir diğerlerine baktı. Kırgın bakışını görebiliyordum. Lakin sormak zorundaydım. İyi değildi ve bunu yapabilme düşüncesi beni öldürüyordu. Sanırım o da bu şekilde düşünmüş olacak ki gözlerindeki kırgınlık yerini hüzne bıraktı. Gözlerindeki yaşların duru durağı yoktu. Başını her iki yana salladı.

"Yok. Yemin ederim yapmadım. Yemin ederim ben kullanmadım.... aklımın ucundan bile geçmedi."

Elleri elimi buldu. Alıp sol göğsüne koydu.

"Bak iyi olmadığımı biliyorum ama yapmadım. Kullanmadım. Ne olur inan bana. Yalvarırım güven. Ben kullanmadım. Bu nasıl oldu bilmiyorum ama kullanmadım."

Kendini inanadırma çabası ile ardı ardına cümleler kuruyordu. Ona güvenmeyeceğimden inanmayacağımdan korkuyordu. Hızla kollarımın arasına aldım.

"Şşşşş sakin. Sakin ol bebeğim. Biz sana inanıyoruz. Yapmadım diyorsan yapmamışsındır. Yemin etmene gerek yok."

Bakışlarını gözlerime dikti.

"Bana inanıyorsun değil mi?"

"İnanıyorum bebeğim. İnanıyorum. "

"İyi misin kardeşim?"

Kendini hafif geri çekip Sinan'a baktı.

"Hıhı iyiyim"

"Bizi çok korkuttun be kızım."

Rıdvan abinin dediği ile bu defa ona döndü.

"Üzgünüm abi"

"Üzülme. Sadece kendine dikkat et."

Ateş'in Dediği ile ona tebessüm ile baktı.

"O adam. Ona ne oldu?"

"Tem polisi aldı. Yarın sabaha kadar terletecekler. Yarın sabah bizde olacak."

Devran'ın söyledikleri ile başını tamam anlamında salladı.

"Ne zaman çıkıcam burdan."

Çocuksu bakışları beni buldu. Bebeğim benim. Gözleri çipil çipil bakıyordu.

"Ben çıkış işlemlerini yapayım çıkarız."

Karan diğerlerine baş işareti verip dışarı çıktı. Diğerleride peşi sıra çıktı. Güzel gözleri benimkiler ile kesişince bakışlarını kaçırdı. Alt dudağına dişlerini geçirdi. Aklından ne geçtiğini biliyorum. Alt dudağımda dilimi gezdirdim. Bu yaptığım ile derince yutkundu.

"Be. Ben kalkayım. Çıkıcaz ya."

Ayaklanmaya çalışınca elimi beline koyup yardım etmeye çalıştım. Bir anlık gafletle başını kaldırıp yüzüme baktı. Dudakları hemen dibimdeydi. Şimdi tekrar yapmışsam dudaklarına. Doya doya öpsem. Yetmemişti işte. Kaç aydır hasrettim ona. Boğazını temizleyip kendini geri çekti. Eli yüzüne düşen saç tutamına gitti. Ondan önce davranıp saçını kulağının ardına aldım.

"Lâl'im "

"Hıııı"

"Bir şey demeyecek misin?"

Bir şey söylemesi gerekti. Kızması bile başımın üzerineydi. İsterse tokat bile atabilirdi. Yeterki bir şeyleri içine atmasındı.

"Nne konuda?"

Bakışlarını kaçırdı. Ah be güzelim. Seni bu kadar tanımasam bu söylediğine inanırım.

"Seni öpmem konusunda."

"Söylenecek ne var ki. Adam bizi yakalamasın diye öptün. Yani öpüştük. İşede yaradı. Değil mi?"

Kendini onaylatma çabası içindeydi.

"Sence sadece öyle mi oldu."

"Evet. Yani öyle değil mi. Bence öyle. Evet. Evet öyle. "

Telaşla söyledikleri ile gerçek düşüncelerinin bir olmadığının farkındaydım. Kulağına doğru eğildim. Nefesimi boynuna verdim. Yaptığım ile titredi.

"İstediğin kadar kaç. Bu aşktan kaçamazsın"

Dudakları açılıp kapandı. Ben ise sırıtarak ona bakıyordum.

"Gi gidelim mi?"

Heyecandan hala titriyordu. Eğilip onu kucakladım. Şaşkın bakışları yüzümdeydi.

"Ben yürürdüm "

Onu dinlemeden adımlarımı dışarı çevirdim. Bizimkiler hastane çıkışında bizi bekliyordu. O kucağımdayken arabaya bindim. Burdan hava alanına gidecektik. Ordanda Mardin'e. Araçtayken bile kucağımdan indirmedim. Başlarda bırakmam için biraz huysuzlansada bırakmayacağımı anlayınca pes etti. Bir süre sonra gözleri kapanmaya başladı.

"Yüzbaşııı."

Bedenim hafif gerildi. Adımı söylemiyorda sanki inliyordu. Yada ben öyle hasrettim ki onun sesine bile kanım kaynıyordu.

"Bebeğim."

Saçlarına dudaklarımı bastırdım. Elleri gömleğimin yakalarını buldu. Başını göğsüme sürttü. Avcunu kalbimin üzerine yerleştirdi. Dudaklarım kıvrıldı.

"Alparslan.... aşkım."

Dedikleri ile kalbimi yerinden çıkaracaktı sanki. Keşke kendindeykende böyle konuşsa. Hoş kendinde olsada bir Yüzbaşı diyordu. Şimdilerde onu bile söylemiyordu. Gözleri eskisi gibi kırgın bakmasada hala adımı zikretmiyordu. Ya kriz anlarında ya uyku sersemiyken. Lakin bu gün ayrıydı. Dudaklarından ilk defa aşkım kelimesini işitmiştim. Bu bana umut veriyordu. Dayanma gücü veriyordu. Ama az kaldı biliyorum. Bu günkü öpüşünden anladım. Özlemi, sevgisi ağır basacaktı. Bana gelecekti. Hoş gelmesede beklerdim ya. Araç hava alanında durunca kucağımda uçağa taşıdım. Onu yerine oturtup yanına yerleştim. Ben oturur oturmaz başını omzuma koydu. Dudaklarım kıvrıldı. Bir buçuk saatlik uçuşun ve yarım saatlik araba yolculuğunun ardından nihayet eve varmıştık. Onu kendi evi yerine bize getirdim. Annem kapıyı açtığında şaşkın bakışlar ile bize bakıyordu.

"Oğlum. Ne oldu. Kızım iyi mi?"

"Merak etme anacım sadece yorgunluktan uyuya kaldı. Burda kalsın istedim."

Kapıdan çekilince kendi odama doğru ilerledim. Saat epey geç olmuştu. Yatağa yatırınca bedenini yan döndürdü. Üzerini değişse miydim. Bunu yapma düşüncesi ile yutkundum. En iyisi böyle kalmasıydı. Bende üzerimi değişmeden yanına uzandım. Hemen göğsüme sığındı. Kollarımla onu sarıp sarmaladım. Üzerini değiştirirsem sabah beni vurma ihtimalide vardı. Bunca saat yoldaydık. Uyanmamış olması içimin rahatlamasına neden oluyordu. Gittikçe iyiye gidiyordu. Gece boyu kokusunu soluyarak uyumuştum. Allahım ne çok özlemişim. Sabah uyandığımda ise yanım boştu. Ben uyanmadan uyanıp çıkmıştı. Bende daha fazla oyalanmadım. Peşinden karargaha gittim. Adımlarım koridorda ilerlerken Karan ile karşılaştım.

"Hayırdır sabah sabah yüzünde güller açıyor."

Derin bir soluk bıraktım.

"Anlaşılan sorun bizim kız."

Başımı evet anlamında salladım.

"Sabah ben uyanmadan kaçmış. Ona nasıl ulaşacağımı bilmiyorum. Canı acıyor. Gel görki acısını dindirmek için elimden hiç bir şey gelmiyor."

"Merak et. O iyileşmenin bir yolunu bulur. Kendi için olmasa bile senin için."

Gülerek söylediği ile bende tebessüm ettim. Yanımızdan geçen Salih'in elindeki torba ile kaşlarım çatıldı.

"Salih "

"Er Salih Özcan Mersin. Emret komutanım."

"Bunlar ne"

"Dün getirilen tutuklunun odasından çıkan deliller komutanım. "

Torbanın içinde bir kaç kişisel eşya vardı. Ama benim dikkatimi çeken onlar değildi. Torbada bulunan kırmızı kelepçe ve kırbaç ile kaşlarım her geçen saniye daha fazla çatıldı. Bunlarla ne bok yediğini bilmek için müneccim olmaya gerek yoktu.

"Nerde bu puşt."

"Demin sorgu odasına alındı. Eflal komutanım sorgulamaya geçti."

Duyduğum ile sinirim arşı aştı. Öfke ile sorgu odasına ilerledim. Karan peşimden geldi. Diğerleride koridor başında peşimize takıldı. Benim güzelim birde o piçle yalnız mı kalmıştı. Sorgu odasının kapısına geldiğimde beklemeden içeri daldım. Öyleki kapı duvara çarpmıştı. Lâl karşısındaki sandalyede oturuyordu. Ben içeri deyim yerindeyse dalınca şaşkın bakışları beni buldu. Piçin suratında ise pişkin bir gülüş vardı. Bende suratını dağıtmazsam adam değildim. Yakalarından tuttuğum gibi duvara çarptım. Sırtının acısından inledi. Ama bu daha hiç bir şeydi. Adamın suratına üst üste yumruk indirmeye başladım. Diğerleri beni tutmaya çalışsada artık çok geçti.

"AHHĞĞĞ MANYAK. MANYAK HERİF. ALIN ŞU MANYAĞI BAŞIMDAN."

Bağırışları koridora çıkıyordu.

"Komutanım durun."

"Alparslan ne yapıyorsun dur."

Lâl ve Karan'ın sözleri kulağımı doldursada durmadım. Adamın boğazındaki ellerim gittikçe sıkılaştı. Sinan ve Dursun iki kolumdan yakalayıp onun üzerinden kaldırdılar. Yeterli gelmemiş olacak ki Devran da göğsümden duvara doğru bastırdı.

"Komutanım. Komutanım sakin olun."

"BIRAK. BIRAKIN GEBERTİCEM BU PİÇİ."

"NOLUYOR BURDA. YÜZBAŞI KENDİNE GEL."

albayın odaya girişi ile nefes nefese ona bakmıştım. Ama hala sakinleşmediğim için diğerleri geri çekilmedi.

"SİZE DİYORUM NE OLDU BURDA?"

"Komutanım demin bir erin elinde bu puştun eşyaları vardı. İçinde. İçinde kelepçe ve kırbaç vardı. Alparslan da görünce işte..."

Karan'ın yaptığı açıklama ile Lâl şaşkın bakışlar ile bana baktı. Gözlerinde utanç oluştu. O neden utanıyordu ki. Böylelerinin yaşaması bile suçtu.

"Oğlum madem öyle onu neden tutuyorsunuz. Yüzbaşıyı tutacağınıza şu döl israfını tutunda adam daha rahat dövsün."

Albayın kurduğu cümle ile bu defa şaşıran ben oldum.

"Baba!"

Lâl'in şaşkın sesi ile gözleri onu buldu. Sanki çok normal bir şeymiş gibi kollarını kıvırmaya başladı. Benimde dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı.

"Ne baba. Yaptıkları yada niyetlendikleri yanına kar mı kalsın...... yüzbaşı!"

"Emredin komutanım "

Diğerleride kollarımı bıraktı.

"Kameraları kapattır. Diğerleri dışarı. Paslandım biliyor musunuz. Belli bir yerden sonra tıkanıyorum. Benden sonra sen devam edersin artık. Yani geriye bir şey kalırsa."

Sadist bakışlarını piçin üzerinde gezdirdi.

"YAPAMAZSINIZ. BANA DOKUNAMAZSINIZ. BUNU SİZE ÖDETİRİM."

albayın suratına yumruğunu indirmesi ile susmak zorunda kaldı.

"Rıdvan şu piçin alacağı yaralara uygun bir kaza bulun."

Diğerleri dışarı çıkarken Lâl'in şaşkın bakışları bizim üzerimizde en son çıkmıştı. Benim keyfime diyecek yoktu. Bu puştu çıktığı yere sokmazsam rahat edemezdim.......

Bölüm : 09.03.2025 20:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Tuba eye / KUZGUN / 129. Bölüm
Tuba eye
KUZGUN

233.29k Okunma

21.38k Oy

0 Takip
162
Bölümlü Kitap
KUZGUN2. Bölüm3. Bölüm4. Bölüm5. Bölüm6. Bölüm7. Bölüm8. Bölüm9. Bölüm10. Bölüm11. Bölüm12. Bölüm13. Bölüm14. Bölüm15. Bölüm16. Bölüm17. Bölüm18. Bölüm19. Bölüm20. Bölüm21. Bölüm22. Bölüm23. Bölüm24. Bölüm25. Bölüm26. Bölüm27. Bölüm28. Bölüm29. Bölüm30. Bölüm31. Bölüm32. Bölüm33. Bölüm34. Bölüm35. Bölüm36. Bölüm37. Bölüm38. Bölüm39. Bölüm40. Bölüm41. Bölüm42. Bölüm43. Bölüm44. Bölüm45. Bölüm46. Bölüm47. Bölüm48. Bölüm49. Bölüm50. Bölüm51. Bölüm52. Bölüm53. Bölüm54. Bölüm55. Bölüm56. Bölüm57. Bölüm58. Bölüm59. Bölüm60. Bölüm61. Bölüm62. Bölüm63. Bölüm64. Bölüm65. Bölüm66. Bölüm67. Bölüm68. Bölüm69. Bölüm70. Bölüm71. Bölüm72. Bölüm73. Bölüm74. Bölüm75. Bölüm76. Bölüm77. Bölüm78. Bölüm79. Bölüm80. Bölüm81. Bölüm82. Bölüm83. Bölüm84. Bölüm85. Bölüm86. Bölüm87. Bölüm88. Bölüm89. Bölüm90. Bölüm91. Bölüm92. Bölüm93. Bölüm94. Bölüm95. Bölüm96. Bölüm97. Bölüm98. Bölüm99. Bölüm100. Bölüm101. Bölüm102. Bölüm103. Bölüm104. Bölüm105. Bölüm106. Bölüm107. Bölüm108. Bölüm109.Bölüm110. Bölüm111. Bölüm112. Bölüm113. Bölüm114. Bölüm115. Bölüm116. Bölüm117. Bölüm119. Bölüm120. Bölüm121. Bölüm122. Bölüm123. Bölüm124. Bölüm125. Bölüm126. Bölüm127. Bölüm128. Bölüm129. Bölüm130. Bölüm131. Bölüm132. Bölüm133. Bölüm134. Bölüm135. Bölüm136. Bölüm137. Bölüm138. Bölüm139. Bölüm140. Bölüm141. Bölüm142. Bölüm143. Bölüm144. Bölüm145. Bölüm146. Bölüm147. Bölüm148. Bölüm149. Bölüm150. Bölüm151. Bölüm152. Bölüm153. Bölüm154. Bölüm155. Bölüm156. Bölüm157. Bölüm158. Bölüm159. Bölüm160. Bölüm161. Bölüm162. Bölüm163. Bölüm
Hikayeyi Paylaş
Loading...