EFLAL KARCA
"Kendini nasıl hissediyorsun?"
Bakışlarımı yerden kaldırıp bana merakla bakan kadına diktim. Alparslan gideli üç gün olmuştu. O gittiğinden beri ilk defa seansa tek başıma gelmiştim. Derin bir nefes alıp bıraktım.
"Boş. Bomboş hissediyorum. O gittiğinden beri öyle bir boşluk var ki içimde. Tarifi zor. Doldurulması imkansız. Kaç gündür uyuyamıyorum. Yemek yiyemiyorum. Aklım fikrim, ruhum onunla. Eğer bu halde olmasaydım. Belki bir umut onunla gidebilerdim. İçimdeki acıyı tarif etmek imkansız. Suzan Hanım canım çok acıyor. Bu acıyla baş etmenin bir yolu yok mu?"
"Peki sence ondan haber alamadığın için mi bu acı , yoksa ondan uzak olmanla mı ilgili?"
"Nasıl?"
"Mesela göreve giden o değilde sen olsaydın. Onun burda kaldığını güvende olduğunu bilseydin. Yinede aynı acıyı hisseder miydin?"
"Be ben. Hissederdim. Bilmiyorum. Onunlayken olmuyor. Ama onsuzda olmazmış gibi geliyor."
"Hiç denedin mi?"
Anlamsız bakışlarım yüzünde gezindi.
"Onsuz olmayı hiç denedin mi?"
"Biz bir çok defa ayrıldık. Ama ne biliyim sanki hep birleşicekmişiz gibi hissettim. Ben ondan ayrı bir hayat düşünmedim. Nitekim öylede oldu. Bir şekilde yine bir araya geldik."
"Eflal bak seninle açık konuşucam. Şuana kadar anladığım. Sen hayatında Hiç bir sorunu çözmeye çalışmamışsın. Kaybetme korkusu ile hep bir şekilde üzerini örtmüşsün. Buna Alparslan beyle olan ilişkindeki sorunlarda dahil. İçinde öyle bir kaybetme korkusu varki . Kaybederim diye kendinden tüketmişsin. İnsan sürekli aynı besinle beslenirse dünyadaki diğer güzel nimetlerden mahrum kalır. Şimdi senden bir şey isteyeceğim. Bir nevi ödev olarak düşünebilirsin. Burdan çıktığında barışırız diye değilde bir daha yan yana gelemeyiz o zaman hayatım nasıl olur diye düşünmeni istiyorum. Senden Alparslan beysiz bir hayat hayal etmeni istiyorum. Anlaştık mı?"
Başımı tamam anlamında salladım. Süremizin dolduğunu gördüğümde yerimden kalktım. Beni kapıya kadar geçirdi. Eve giderken bile aklımda söyledikleri vardı. İyide ben onsuz bir hayat istemiyordum ki. Onsuzluk. Kalbim deli gibi çarpmazdı herhalde. Gülüşlerim sesli kahkahalara dönmezdi. Onunla yaşadığım onca güzel anı. Onları yaşamadığımı düşünmek....
Onu hayatımdan çıkardığımı varsayalım. Tüm bu yaşanılanları unutamadığımı ,nasıl olurduk. Kararagahta ve görevlerde hatta evde bile sürekli yan yana gelirdik. Birbirimize koşmak için an kollar. Bunu yapmamak için kendimizle savaş verirdik. Peki onu görmeyi kaldıramayıp bu şehirden gitsem. Onu görmeden yapabilir miyim. Görevdeyken bile onun sıcaklığını arıyorum. Gözlerini hatırlatsın diye gözlerim sürekli gök yüzünde dolaşıyor. Alparslan.... yüzbaşım... Çakırım...
O olmadan nasıl yaşarım bilmiyorum ki. Onu affedemem belki ama onsuz bir hayatıda düşünemem. Ölürüm ki. Ben onsuz ölürüm....
"Eflal!"
Arkamdan gelen sesle oraya döndüm. Songül ve Eylül bana doğru geliyordu.
"Canım nasılsın?"
Tebessümle yüzüme baktı Eylül. Songül'de gülümseyerek bana baktı.
"Biran bizi hiç duymayacaksın sandım. Nereye daldın öyle. "
"Hiç. Siz nasılsınız. Nereye böyle?"
"Sana geliyorduk. Biraz zaman geçiririz. Seninde kafan dağılır diye."
Başımı tamam anlamında salladım. Onlar iş gereği Alparslan'ın Ankara'ya gittiğini sanıyorlardı. Sanırım yalnız kalıp kafayı yememem için gelmişlerdi.
Hep birlikte benim daireme girdik. Eve gelince telefonla Fulya'yı da aradım. Bir kaç dakika içinde o da gelmişti. Hepimiz salonda oturmuş sohbet ediyorduk.
"Eflal!"
"Efendim."
Gözlerim Eylül'ü buldu. Diğerleride bana bakıyordu.
"Nasılsın. Ama gerçekten nasılsın?"
"Bilmem. Bilmiyorum. Sadece çok yorgun hissediyorum."
Elini koluma koyup sıvazladı.
"Yapma abla. Abim eminim iyidir. Bir kaç güne döner zaten."
Ah Fulya ah. Aslında abinin Ankara'da değilde sınır dışında olduğunu bilsen böyle der miydin. Aklımdan geçenlerin aksine yüzüme tebessüm yerleştirip ona gülümsedim.
"Eylül sizde ne var ne yok?"
%3
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
233.3k Okunma |
21.38k Oy |
0 Takip |
162 Bölümlü Kitap |