115. Bölüm

114. Bölüm

Tuba eye
tugbalal

EFLAL KARCA

 

Seanstan döneli bir kaç saat olmuştu. Alparslan beni evimin kapısına kadar getirmiş sonrada kendi evine gitmek zorunda kalmıştı. Söyledikleri beynimde yankılanıyordu.' Hiç mi güvenmedin bana, gittiyse vardır bir nedeni diye hiç mi düşünmedin?'

Alparslan'dı o . Benim ondan bile sakladığım sevdamdı. Nasıl güvenmezdim. Ben ona kendimden çok güveniyordum. Ama sebebi ne olursa olsun o gece beni bırakışını affedemiyorum. Geldiğimden beri koltukta öylece oturuyordum. Kendimde üzerimi değişecek gücü dahi bulamadım. Çalan kapıyla bakışlarım koridora kaydı. Açmasam ayıp mı olurdu. Yerimden kalkacak gücü bulamadım. Ama kapıdaki her kimse ısrarcıydı. Koltuğun kolundan destek alarak ayaklandım. Sabah Alparslan'ın yedirdiği çorbayla duruyordum. Hoş midemde çok kalmamıştı ama olsun. Sevdiğim yapmıştı bana. Benim için. Kapıyı açtığımda Fulya tebessümle bana baktı.

"Merhaba abla nasılsın?"

"İyiyim canım. Hoş geldin gelsene."

"Yok abla ben girmiyim. Aslında seni almaya geldim."

"Neden ki?"

"Annem seni yemeğe bekliyor."

"Fulya ben gelmesem. Anneme rahatsız olduğumu söylesen?"

"Olmaz. Valla almadan gelme dedi. Terliğini yemek istemiyorum "

"Fulya bu pek doğru olmaz. Yani abin aşağıdayken benim gelme..."

"Abla yapma. Bizim için gel ne olur. Hem bak annem senin için bir sürü hazırlık yaptı. Diğerleride bizde rahatsız olma diye."

"Peki"

Gitmeyi istemesemde kabul etmek zorunda kaldım. İkimiz birlikte aşağı inmeye başladık. İnerken hemen ardımda durup tetikte durması gözümden kaçmadı. Ama bir şey demedim. Kapıyı çaldığımızda kapı hemen açıldı. Mavi hareler tüm bedenimi süzdü. Gözlerinde endişe vardı. Özellikle bu sabah başımın dönmesinden sonra ayaktayken daha fazla endişe ediyordu.

"Merhaba"

"Hoş geldin "

Kapıdan çekilince ikimizde içeri girdik. Sesler mutfaktan geliyordu. Adımlarım oraya yöneldi.

"Herkese iyi akşamlar."

"Hoşgeldin bizim kız"

"İyi akşamlar abla"

"Şükür geldin kardeşim yoksa bu Dursun sana yemek bırakmayacaktı."

Sinan'ın dediği ile tebessüm ettim.

"Ne alaka. Bacım sen bakma bunlara."

Boş olan sandalyelerin birine oturdum. Tabi ben oturunca yüzbaşıda hemen yanımdaki yerini almıştı. Bakışlarım hepsinin yüzünde gezindi. Tebessümle bize bakıyorlardı.

"Kuzum hoşgeldin "

Annem içeriden gelip başımın üzerinden öptü.

"Hoş buldum Annem. Nasılsın "

"Seni gördüm çok daha iyiyim "

Gülümseyerek yüzüne baktım onun da oturması ile hepimiz yemeğe başladık. Ama ben pek birşey yiyebilecek durumda değildim. Önümdeki tabağa bir kaç tane sarma konunca bakışlarım yanımdaki adama kaydı.

"Annem senin için özellikle yaptı. Hadi bir kaç lokmada olsa yemeye çalış."

"Be ben...."

"Miden mi bulanıyor"

Onda olan bakışlarımı yere eğdim.

"Nefesim... canımın canı kaldır başını ne olur. "

Yerdeki bakışlarımı ona çevirdim.

"Onların yanında o hale düşmek istemiyorum. Utanıyorum. "

"Bu utanılacak bir şey değil. Bu masadaki herkes bizim ailemiz. Hepsi bizim için burda. Bizim en güzel anılarımızda da en kötü anılarımızda da varlardı. Ve hep olacaklar. Zor biliyorum. Ama zorla kendini olur mu. En azından bir kaç lokma."

Başımı tamam anlamında salladım. Elime çatalı alıp ağzıma sarmalardan bir tane aldım. Bir süre çiğnedikten sonra yuttum. Ben tamamen yutana kadar gözleri üzerimdeydi. Çatalımı başka bir sarmaya batırdım ki midem kasıldı. Elimi karnıma koydum. Allahım ne olur onların yanında olmasın. Kendimi zorlamaya çalıştım. Derin derin nefesler aldım. Bir yudum su içtim belki geçer diye. Ama benimki nafile bir çabaydı. Ağzımda hissettiğim safra ile hızla yerimden kalkıp banyoya koştum. Klozetin kapağını açmamla kusmam aynı zamanda oldu. Tam vaktinde kalkmıştım masadan. Yanıma biri çöktü. Kim olduğunu anlamak zor değildi. Saçlarımı elleri ile topladı. Midemde ne var ne yoksa çıkardım. Eli sırtımdaydı. Öğürmeler durunca sifonu bana bırakmadan o çekti. Ama ben ayağa kalkamadım. Yere çöktüm. Başımı göğsüne koyup gözlerimi kapadım. Derin derin nefes almaya başladım. Kokusu beni rahatlattı. Boğazım çok yanıyordu.

"Daha iyi misin güzelim. "

"Hı hı. İyiyim. Ama çok yorgunum. Kalkacak gücüm yok. Biraz dinlensem"

Sesim hastalıklı çıkmıştı. Beni kucağına alıp lavabonun önüne getirdi. Bir kolu ile destekliyordu. Her iki elimi lavabonun kenarına koydum. Avucuna biraz su doldurup ağzıma yanaştırdı. Ağzımı aralayıp suyu ağzımın içinde çalkaladım. Bunu bir kaç defa daha yaptı. Sonrasında yine yüzümü yıkadı. Hafif geri çekilip yüzüme baktı. Ama kolunu gevşetmesi ile bacaklarım beni taşıyamadı. Yere düşüyordum ki hemen belimden kavradı.

"Bebeğim.... tamam. Geçti bak tuttum seni. Geçicek. Hepsi bitecek."

Başımın üzerinde sıcak dudaklarını hissettim. Gözlerim kapanıyordu. Ellerim üzerindeki tişörte tutundu. Beklemeden beni kucakladı. Nereye gidiyorduk. Gözlerimi açıp bakamadım. Sanırım odasına gidiyorduk. Gözlerimi açabilseydim, diğerlerinin hüzünle bize baktığını görecektim. Bana acımadıklarını bu halimin onları üzdüğünü. Annemin iyi olayım diye dua ettiğini. Bir çoğunun bir insanın bir insanı bu kadar sevebileceğinin mümkün olabileceğini bizden öğrendiğini. Şayet gözlerimi açabilseydim kimsesiz sandığım benim, kocaman bir aileye sahip olduğumu görecektim. Annemin olduğunu. Abilerimin erkek ve kız kardeşlerimin olduğunu görecektim. Sevdiğim adamın beni her bu halde gördüğünde nasıl tükendiğini, onunda tutunduğu tek dalının ben olduğumu görecektim. İkimizin kalbinin bir olduğunu biliyordum. Beni nasıl sevdiğini, canının nasıl yandığını. Ama şayet gözlerimi açabilseydim bildiğimi kendi gözlerimlede görecektim.

Bedenim soğuk çarşafla buluşunca gözlerim çok az aralandı.

"Nerdeyiz biz"

"Evdeyiz canımın canı"

"Evdeyiz.... Bizim evimiz..."

Uyku sersemliği ile dudaklarım kıvrıldı. Gelip koca bedenini yanıma bıraktı. Beklemeden göğsüne sindim. Başımı göğsüne sürttüm. Bir eli belimden sardı. Diğeri saçlarımı okşuyordu.

"Evim... benim yuvam.."

Sanki mümkünmüş gibi biraz daha bedenine sokuldum.

"Evet senin. Yalnız senin. Bu adam tüm varlığı ile senin. Canı, kalbi, ruhu, bedeni her zerresi ile senin. Tıpkı senin onun vatanı olduğun gibi."

Sarhoş muydum ben. Neden böyle buğuluydu beynimin içi. Bir şeyler oluyordu. Ama ne olduğunu algılayamıyordum. Başımı kaldırıp boynuna başımı gömdüm.

"Benim."

"Evet bebeğim seninim."

"Boynumdan öp"

"Güzelim... kendinde değilsin. Sabah unutacaksın her şeyi."

Başımı kaldırıp baygın gözlerle yüzüne baktım. Gözlerim doldu.

"Neden öpmüyorsun. Sabahta öpmedin. Çok istedim öpmeni. Ama öpmedin. Öpsen geçerdi halbuki. Ama öpmedin."

Gözlerimden akan yaşlar yanaklarımdan aşağı süzüldü. Neden öpmüyordu. Öpsündü. Kendimde değilsem değildim. Kime neydi.

"Pis diye mi öpmüyorsun. Kirli olduğum için mi?"

Bedenimi ondan biraz uzaklaştırdım. İstememekte haklıydı. Kim kirlenmiş bir bedeni isterdi ki... Mavi gözlerinde panik ve korku oluştu.

"Hayır nefesim, yemin ederim öyle bir şey yok. Kurban olduğum Allah şahidim öyle bir şey yok. Sen kirli falan değilsin. Tertemizsin. Sen benim mabedimsin. Nasıl pis olursun. Böyle şeyler deme."

"Neden öpmüyorsun o zaman?"

Burnumu çektim. Ellerimle gözlerimden akan yaşları sildim.

"Çünkü beni hala affetmedin. Şuan hala iyi hissetmiyorsun. Eğer iyi hissetsen beni yanında istemezsin. Sabah hatırlamayacakasın bile. "

"Olsun. Sen öp. Ne olur. Kısacık bir an olsada herşey geçsin. İyi olmak istiyorum"

Elleri yanaklarımı buldu. Dudaklarını önce sağ yanağıma bastırdı. Sonra sol tarafa. Burnumun ucundan öptü. Gözlerim huzurla kapandı. Ağzımdan titrek bir nefes verdim. Ellerimi omzuna koydum. Anlıma derin bir öpücük bıraktı. Bir eli yanağımdayken diğerini belime koyup bedenimi kucağına çekti. Sıcak dudakları nihayet istediğim yerdeydi. Ait oldukları yerde. Boynuma ıslak öpücükler bıraktı. Dili ile yaladı. Kendimi ona bıraktım. Şah damarımın üzerine küçük ısırıklar bıraktı. Ellerim saçlarına gitti. Usul usul emdi. Boynumda ılık nefesini hissediyordum.

"Bebeğim yeter mi. Çok zor dayanıyorum. Allah şahidim seni öyle özledim ki. Öyle muhtacım ki sana. Ama daha fazla ileri gidemem."

Kendimi biraz geri çektim. Elim yanağına gitti. Gözleri kapandı. Dudaklarımı yanağına bastırdım. Geri çekilip başımı göğsüne yasladım.

"Çok zor.... seni böyle severken uzak kalmak çok zor. Kalbimin bu kadar kırıkken senin için çarpması öyle yoruyor ki. Hani diyorsun ya hiç mi güvenmedin diye. Güvendim, yemin ederim çok güveniyorum. Herşeyden herkesten çok. Ama korkuyorum da. Söyleyeceğin şey ya seni affetmeme yetmezse. Birde gözlerimi ne zaman kapasam o gece geliyor. "

"Bebeğim çok özür dilerim."

"Dileme. Özür dileme artık. Bir şey yap. Ne olur yalvarırım. Yalvarırım sana ,seni affedebileceğim bir şey yap. Çünkü bu hasret benim sonum olacak. Bir şey ,ne olur. Ne olursa. Bilmiyorum işte. Bizi iyi edecek bir şey yap. Çünkü ben canımın acısından önümü göremiyorum. Çok çok acıyor. Sar sarmala. Yak yık. Ama bir şey yap. Ne olur..."

Kollarım sırtını öyle bir sarmıştı ki. İstese bile ayıramazdı beni kendinden. O da bedenimi kendine bastırdı. Saat kaçtı. Muhtemelen daha çok erkendi. Ama ben öyle yorgundum ki. Gözlerim kapandı. O da yemeğini yiyememişti benim yüzümden.

"Yemek yemedin."

"Sende yiyemedin."

"Ben kustum ama"

"Olsun sen yemeden yemiycem"

Geri çekilip yüzüne baktım. Gözlerindeki hüznü keşke dağıtabilsem.

"Olmaz. Aynı şey değil. Ben kusuyorum. Ama sen yiyebilirsin. Yiyeceksin. Benim canımı aç bırakamazsın."

Elleri yüzümü buldu. Her iki kolum kollarının arasından sırtını sarmıştı. İki bacağımıda beline sarmıştım. Ağaca sarılan koalaları andırıyordum. Usul usul okşadı. İçim sıcacık oldu.

"Ama benim canım aç. Hemde kim bilir ne zamandır. Uyuyamıyorda. Benim canımın canı çok acıyor. Ve ben hiç bir şey yapamıyorum. "

"İyi ol. Sen iyi olunca o da iyi olur. Acımasın canın. Kanamasın tenin. İyi olursan ben de iyi olucam.... keşke söylemeseydim sana. Şimdi yemeğini yerdin."

"Kurban olurum sana kadın.... yapma ne olur. Bu kadar acırken bana kanama."

"Nasıl kanamam sen benim herşeyimsin. En sevdiğimsin... Hadi şimdi yemeğe git. Ben seni burda bekliycem. Tamam mı?"

"Lâl'im yapma"

"Lütfen... Ne olur ,benim için"

"Senin için"

Dudaklarım kıvrıldı. Yanağına dudaklarımı bastırdım. O ayağa kalkınca ben yatağa uzandım. Son anımsadığım anlıma dudaklarını bastırışıydı. Kendimi karanlığa bıraktım. Umarım çabuk dönerdi...... Hayal meyal birinin yanıma uzandığını anımsıyorum. Bedenimi kendine doğru çekti. Kokusundan o olduğunu anlamıştım zaten. Gözlerimi aralama gereksinimi duymadım.... Gece uykumdan sıçrayarak uyandım. Nefes nefese kalmıştım. Elini yanağıma koydu. Mavi gözlerinin içine baktım.

"Geçti bebeğim. Geçti..."

Saçlarıma dudaklarını bastırdı. Başımı göğsüne yaslayıp tekrar uyumamı sağladı. Ellerim üzerindeki tişörtü sıkıyordu. Saçlarımdaki eli ve kokusu yüzünden tekrar uykuya dalmam uzun sürmedi. Ve tabi bir kere daha uyanmamda öyle.

Elim göğsüme gitti bu defa. Uyanıktım ama nefes alamıyordum.

"Canımın canı. İyi misin. Geçti güzelim. Hadi nefes al."

Başımı her iki tarafa salladım. Uyanıktım ama aldığım soluklar ciğerlerime ulaşamıyordu.

"Bebeğim. Nefes al. Hadi birtanem bak nefes alman lazım. Almıyorsun. LÂL'İM NEFES AL. KURBAN OLAYIM... CANIMIN CANI AL ŞU NEFESİ..."

Kapının açılma sesi geldi. Gözlerimdeki yaşların arasından endişe ile bize bakan Annem ve Fulya'ı seçebildim. Gözlerim kararmaya başladı. Elim üzerindeki tişörtü var gücüyle sıktı.

"Dı dışa.. rı çıka...."

"Dışarı.... tamam. Tamam korkma geçecek. Korkma bebeğim."

Beni hızla kucakladı. Kollarımı boynuna dolayamadım bile. Bir kaç saniye içinde bedenime soğuk hava nüfuz etti. Sanırım balkona çıkmıştık. Kendimi biraz daha zorladım. Uyanıktım.

(Hadi Eflal nefes al. O yanında. Bak onun kollarındasın. Sevdiğin adamın kokusunu solu. Gözlerine bak doyasıya. Hadi nefes al.)

Kafamın içindeki sesler beni telkin etmeye çalışsada başaramadım. Gözlerim buğulandı. Etraf kararmaya başladı. Göğsüme yeteri kadar hava gitmiyordu. Ölüyordum. Bedenim kendini öldürüyordu. Neydi bu panik atak mı. İnsan kendi kendini öldüremezdi ki...

Dudaklarımın üzerinde sıcak dudaklarını hissettim. Ağzımın içine aldığı havayı üfledi. Yanağıma bir damla yaş aktı. Geri çekilip aynı işlemi tekrar yaptı. Onun dudaklarından ciğerlerime hava geçişi oluyordu. Ve bir kez daha. Geri çekildiğinde Mavi gözlerinden yaşlar akıyordu.

Baş parmağı şakığıma doğru yol alan yaşı sildi.

"Hadi bebeğim. Kurban olayım nefes al. Canımın canı nefes al. "

Eğilip dudaklarımızı bir kez daha birleştirdi. Ağzımın içene üflediği hava ile göğüs kafesim havalandı. Geri çekildiğinde öksürerek nefes almaya başladım. Derin derin nefesler alıyordum. Boğazım acıyordu. Eli yüzümü okşadı diğeri bedenimi sıkı sıkıya sarmıştı.

"Çok şükür. Çok şükür canımın canı. Nefes al. İyisin. Sen sadece nefes al."

Elimi kaldırıp yanağındaki yaşı silmeye çalıştım. Ağlamasındı.

"Sen benim nefesim... Her şeyimsin..."

"Sende benim Kurban olduğum. Sende benim nefesimsin. Canımın canısın."

Ben kucağındayken ayaklanıp odaya geri girdi. Hala küçük küçükte olsa öksürüyordum. Bedenim titriyordu. Beni yatağa tekrar yatırdı.

"Hadi bebeğim kapa gözünü"

"İstemiyorum "

"Güzelim benim, bak daha gün aymadı. Hadi uyu."

"Korkuyorum"

"Korkma bak ben yanındayım. Sana bir şey olmasına izin verir miyim hiç."

"Vermezsin. Ama ya gidersen"

Derince yutkundu. O da farkındaydı. Gitmiycem dese bile içim rahatlamazdı. Çünkü gitmiycem diyip gitmişti bir kere. Daha da inandıramazdı beni gitmeyeceğine.

"Bebeğim. Yalvarırım. Biraz olsun hatrım varsa uyumaya çalış. Ne olur... seni böyle görmek beni öldürüyor. "

Anlıma dudaklarını bastırdı. Ama geri çekilmedi. Sıcak nefesi yüzümde gezdi.

Elini avuçlarımın içine hapsettim. Gidersede ben bırakmazdım ki. Gözlerimi kapadım. Diğer kolunu başımın altına koydu. Ama elini elimden çekmedi. Zaten sonrasında uyuya kalmam çok sürmedi. Sonrasında gece hiç uyandım mı bilmem. Ben uyurken gittimi onuda bilmiyorum. Ama sabah yüzümde gezinen dudaklar ve onun güzel sesi ile uyandırılmıştım. Böyle uyanmayı bile öyle özlemişim ki.

"Canımın canı... nefesim benim.... Bende sana nefes oldum. Senin bana olduğun gibi. Bebeğim.... küçük bebeğim. Ömrümün Baharı..... yaşama sebebim."

Bedenine biraz daha sığındım.

Eli saçlarımda gezindi. Saç diplerimde dudaklarını hissettim. Gözlerim aralandı. Ne oldu. Başımı geri çekip yüzüne baktım. Şaşkın ifademi beğenmişti sanırım gülüşü büyüdü.

"Günaydın canımın canı "

"Gü günaydın. "

Derince yutkundum. Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. Çünkü hayal meyalde olsa geceyi hatırlıyordum. Beni öpmesini isteyişimi, sonra balkonda yaptığı şeyi. Bakışlarımı kaçırdım. Eli çeneme gitti. Yüzümü kendine çevirdi.

"Utanma. Utanma benden. Ne olursa olsun ben senin kocanım. Biz biriz unuttun mu "

"Biz ayrıyız. Ayrıldık biz. Asıl sen unutma."

Tabi bunu söylerken bedeninin üzerinde uzanıyor olmasaydım. Ve kolları belimi sıkmasaydı daha etkili olabilirdi.

"Bırakır mısın?"

"Neden bence böyle çok güzel. Sence değilmi."

"Güzel!....... Yani şey. Yani gitmek istiyorum. Gidicem... bırak..."

İlk söylediğim ile son söylediğim tamamen zıt olsada beni daha fazla zorlamadı. Kollarını açınca üzerinden kalktım. Sonrada yataktan.... adımlarım kapıya doğru ilerledi.

"Lâl "

Yüzüm ona döndü.

"Artık burda kalacaksın"

"Anlamadım?"

"Beni duydun. Artık burda kalacaksın. Dün geceden sonra yalnız kalmana müsade edemem, etmem."

"Bunun kararını siz veremezsiniz"

Kaşlarım çatıldı. Ona neydi. Beni bir şeylere zorlamayı kesmesi gerekti.

"Bunun kararını verebilecek tek kişiyim. Beni zorlama."

Hırsla ona doğru bir adım attım.

"Yoksa "

"Yoksası yok. Bu gün albayla konuşucam. Hem burda kalman. Hemde..."

"Hemde?"

"Bir süre görevlere çıkmaman için"

"Böyle bir şey yaparsan seni son nefesimde bile affetmem"

Kapıya doğru gidiyordum ki kulağıma sesi doldu.

"Affetme. Ama bu halde seni bırakmam. Ölsemde bırakmam..... Lâl'im... çok güçsüzsün. Ayakta duracak halin yok. Uyuyamıyorsun. Yemek yiyemiyorsun. Ne olur. Yalvarırım. İstersen ayaklarına kapanırım ama beni dinle ne olur."

Sesinde öyle bir acı vardı ki. Dönüp bakmadan edemedim. Mavi gözleri sanki denizmişte taşmış gibiydi. Bunu görmeye hazır değildim.

"Tamam. Ama ben isteyinceye kadar."

Başını hızla tamam anlamında salladı.

"Babama söyleme. Başka bir yol bulalım. O beni kliniğe yatırır. Ne olur söylemeyelim."

"Tamam. Tamam söylemem. Sen yeterki iyi ol. Ben bir yolunu bulurum."

Başımı yana doğru eğdim.

"O doktorun iyi geleceğine inanıyor musun?"

"İnanıyorum elbet. Sen yeterki iyi olmayı iste. Ben tüm kalbimle iyi olacağına, başaracağına inanıyorum. "

"Sende gelecek misin"

"İstersen gelirim"

"İs isterim"

Hızla gelip beni göğsüne çekti. Ağlamalırım dahada şiddetlendi. Ama kollarımı kaldırıp bedenini saramadım. Geri çekilip gözyaşlarımı sildi.

"Yanından bir an olsun ayrılmam. Elini hiç bırakmam yeteki iste. Yeterki uzaklaşma benden."

"Söz mü?"

"Söz. Yüzbaşı sözü"

Son söylediğinden sonra beni yine bağrına bastı.

(Ama yüzbaşı sen sözünü tutamıyorsun ki)

İçimden geçeni diyemedim ona. İçimden bir çok şey geçti lakin dilim tek kelam etmedi. O sardı lakin ben sarılamadım. Belki bir gün o da olurdu. Bu bir şanstı. İkimize belkide son şanstı. Bir şeyleri düzelteceğini düşünüyordu. Öyleyse meydan onundu.....

Bölüm : 03.02.2025 16:45 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Tuba eye / KUZGUN / 114. Bölüm
Tuba eye
KUZGUN

402.47k Okunma

29.7k Oy

0 Takip
174
Bölümlü Kitap
KUZGUN2. Bölüm3. Bölüm4. Bölüm5. Bölüm6. Bölüm7. Bölüm8. Bölüm9. Bölüm10. Bölüm11. Bölüm12. Bölüm13. Bölüm14. Bölüm15. Bölüm16. Bölüm17. Bölüm18. Bölüm19. Bölüm20. Bölüm21. Bölüm22. Bölüm23. Bölüm24. Bölüm25. Bölüm26. Bölüm27. Bölüm28. Bölüm29. Bölüm30. Bölüm31. Bölüm32. Bölüm33. Bölüm34. Bölüm35. Bölüm36. Bölüm37. Bölüm38. Bölüm39. Bölüm40. Bölüm41. Bölüm42. Bölüm43. Bölüm44. Bölüm45. Bölüm46. Bölüm47. Bölüm48. Bölüm49. Bölüm50. Bölüm51. Bölüm52. Bölüm53. Bölüm54. Bölüm55. Bölüm56. Bölüm57. Bölüm58. Bölüm59. Bölüm60. Bölüm61. Bölüm62. Bölüm63. Bölüm64. Bölüm65. Bölüm66. Bölüm67. Bölüm68. Bölüm69. Bölüm70. Bölüm71. Bölüm72. Bölüm73. Bölüm74. Bölüm75. Bölüm76. Bölüm77. Bölüm78. Bölüm79. Bölüm80. Bölüm81. Bölüm82. Bölüm83. Bölüm84. Bölüm85. Bölüm86. Bölüm87. Bölüm88. Bölüm89. Bölüm90. Bölüm91. Bölüm92. Bölüm93. Bölüm94. Bölüm95. Bölüm96. Bölüm97. Bölüm98. Bölüm99. Bölüm100. Bölüm101. Bölüm102. Bölüm103. Bölüm104. Bölüm105. Bölüm106. Bölüm107. Bölüm108. Bölüm109.Bölüm110. Bölüm111. Bölüm112. Bölüm113. Bölüm114. Bölüm115. Bölüm116. Bölüm117. Bölüm119. Bölüm120. Bölüm121. Bölüm122. Bölüm123. Bölüm124. Bölüm125. Bölüm126. Bölüm127. Bölüm128. Bölüm129. Bölüm130. Bölüm131. Bölüm132. Bölüm133. Bölüm134. Bölüm135. Bölüm136. Bölüm137. Bölüm138. Bölüm139. Bölüm140. Bölüm141. Bölüm142. Bölüm143. Bölüm144. Bölüm145. Bölüm146. Bölüm147. Bölüm148. Bölüm149. Bölüm150. Bölüm151. Bölüm152. Bölüm153. Bölüm154. Bölüm155. Bölüm156. Bölüm157. Bölüm158. Bölüm159. Bölüm160. Bölüm161. Bölüm162. Bölüm163. Bölüm164. Bölüm165. Bölüm166. Bölüm167. Bölüm168. Bölüm169. Bölüm170. Bölüm171. Bölüm172. BölümMUTLU SONSUZ174. Bölüm175. Bölüm
Hikayeyi Paylaş
Loading...