ALPARSLAN KARAHANLI
Öfkeden kararan gözlerimi saçı sakalı karışmış olan iğrenç yaratığa diktim. Bana sırıtarak bakıyordu. Bacağımdaki silahı çıkarıp anlına bastırdım.
"Aldığınız kadın asker nerde?"
Dudakları alayla yüzümü taradı.
"Bilmem"
"Bana bak seni gebertirim... Nerde?"
"Vah vah yakının mıydı yoksa. Kardeşin, arkadaşın. Ama yok . Bu öfke. Bu çaresizlik. Sevdiğin kadın mı. Bak şimdi nasıl üzüldüm anlatamam."
Benimle eğleniyordu. Acıdan gözü dönmüş bir adamla eğleniyordu.
Saçlarına asıldım. Acı dolu inleyişi etrafta duyuldu.
"Demek eğlendirdim seni. Ama sana şuan bir şey öğreticem. Öfkeden gözü dönmüş biri ile sen sen ol eğlenmeye kalkma."
"Komutanım ne yapıcaz"
"Helikopter noktasına gidiyoruz."
"Ne oldu yüzbaşı. Emir demiri kestimi. Seni gözümüzde çok büyütmüşler deli yüzbaşı "
"Devran sustur şu iti"
Devran hızla gelip piçin yüzüne kafayı gömdü.
"Ağğh ne yapıyorsun yüzbaşı. Ağhhh burnum"
"İnan bana daha bir şey yapmadım."
Adımlarımız buluşma noktasına ilerledi. Dünden beri bıçak sırtındaydım. Durmak, dinlenmek yoktu. Ayaklarımız şişene kadar posttalların içi kan dolana kadar yürümüştük. Sadece su almak için bir dere kenarında durmuştuk. Yemek molasını bile ayak üstü geçiştirmiştik. Canım yanıyordu. Onun ne halde olduğunu bilmeyişim canımı yakıyordu. Ve yandıkça bu dünyayıda yakmak istiyordum. Helikopter inişe geçince Devran'a seslendim.
"Devran şu iti al. Geri kalanlar burda bekleyin."
Kimse neden böyle bir şey istediğimi anlamadı. Ama emrimi ikiletmedi. Devran yanındaki iti yaka paça içeri attı. Bende peşinden bindim. Kulağıma kulaklığı takıp pilotla iletişime geçtim.
"Yükselin"
"Komutanım timin geri kalanı?"
"Size yükselin dedim"
Emrimle yükselmeye başladık. Biraz yükselince tekrar konuştum.
"Ne kadar yükseldik."
"1000 fit Komutanım "
"Daha fazla yüksel"
"Sen ne yapmaya çalışıyorsun?"
Cevap vermedim.
"Sana diyorum. Ne yapacaksın bana. Diğerlerini neden almadın?"
Korku ile bakmaya başladı. Bu iyiydi. Korksundu. Canımı acıtanı canından ederdim.
"Ne kadar yüksekteyiz"
"2000 fit komutanım"
"Devran kapıyı aç"
Devran ayaklanıp kapıyı açtı. Açılması ile içerisi rüzgarla doldu. Konuşmak artık daha zordu. Sesleri duymak.
"Ne yapıyorsun. Bırak beni. Yüzbaşı bırak beni..... SEN ASKERSİN BUNU YAPAMAZSIN. KENDİNE GEL. SEN ASKERSİN. YAPMA. YAPMAAA"
"BANA BAK LAN PİÇ KURUSU. TEK SORU TEK CEVAP HAKKI. O NERDE?"
"BİLMİYORUM. VALLAHA BİLMİYORUM. ADAMLARIMI ÖLDÜRÜP KAÇMIŞ. YARALIYDI. NERDE BİLMİYORUM. BIRAK. ASKER BİLMİYORUM. "
Dedikleri ile onu hınçla içeri çektim. Derin soluklar alıp verdim.
Aklımdan tek kelime yankı yapıyordu.
'Yaralıydı'
Nerdeydi. Ne haldeydi. Kalbim sıkıştı. Canımın canı. Nefesim nerdeydi. Ne haldeydi.
"İniş yapın"
Pilotlar tekrar inişe geçti. Yanımdaki it korku ile titriyordu. Allahım deliricem nerde bu kız. Helikopter inince şerefsizi gelen iki subaya teslim edip indim.
"Komutanım ne oldu?"
"Yok Ateş. Şerefsiz hiç bir şey bilmiyor"
"Abi belki yalan söylüyordur."
Ali'ye cevabı Devran verdi.
"Sanmam. Komutanım adamı Helikopterden atacaktı. Böylelerinin canı tatlıdır."
"Yine en başa mı döndük yani?"
"Keşke başa dönseydik Karan. Yaralıymış. Ellerinden kaçmış. Ama nerde ne halde. Ya yaşıyor mu o bile belli değil."
Boğazım düğümlendi.
"Kendine gel kardeşim. Civciv güçlüdür. Bulmuştur bir yolunu"
Bakışlarım Rıdvan abiye gitti. Güçlüydü benim bebeğim. Allahım sen bana yardım et.
"En son görüldüğü yerleri gezelim. Komutanım bacım yaralı ise belki birileri yardım etmiştir. Belki bir yere sığınmıştır"
Dursun'un hakkı vardı.
"Evet ama çevredeki tüm köyler terörist yanlısı. Hiç Türkmen köyü yok. Kendi vatan toprağımızda değiliz. Kime sığınabilir ki?"
Sinan da haklıydı. Kendi ülkemizde değildik. Kimin kim olduğu belli değildi. Ama denemekten başka çaremiz yoktu.
******
Gözlerim ilçe merkezinde gezindi. Hepimiz sivil şekilde aralarına sızmıştık. Aramızda Arapça bilen bir Dursun ve Karan vardı. Onlar yerli halkla konuşarak bilgi almaya çalışıyordu. Bizde etrafı göz hapsine almıştık. Deliricektim artık. Nerdesin be güzelim.
Karan'ın başını olumsuz şekilde sallaması ile içimdeki sıkıntı artık baş edemeyeceğim kıvama geldi. Elim kalbime gitti.
"İyi misin?"
"Değilim Karan. İyi değilim. Yok, kafayı yiyicem nerde bu kız?"
"Kardeşim kendine gel. Bulucaz ne olursa olsun bulucaz."
"Bulucaz. Bulmak zorundayız."
"Alparslan bak zor bili...."
"Sen Alparslan mı?"
Yanımızda konuşan küçük kıza kaydı bakışlarım. Üzerinde yerli halk olduğunu belli eden bir kıyafet vardı. Kirli yüzüne dağınık saçlarına rağmen gözleri ışıldayarak bakıyordu. Önünde diz çöktüm.
"Evet adım Alparslan "
"Yüzbaşı Alparslan "
Dediği ile çok şaşırdım. Bunu bilmesi imkansızdı.
"Evette sen nerden biliyorsun."
Kulağıma doğru eğildi. Aksanlı konuşması ile canıma can olacak kelimeleri fısıldadı.
"O söyledi. Hep dedi. Yüzbaşı dedi. Alparslan dedi."
"Kim dedi abicim"
"Yaralı kadın dedi."
İçime öyle bir umut yerleşti ki. Allahım bulmuş olalım ne olur.
"Nerde o. Beni ona götür."
"Komutanım tuzakta olabilir. Çok riskli."
"Sence şuan bu benim umrumda mı?"
Sert sesim ve bakışlarım ile Karan geri adım attı. Yine küçük kıza döndüm.
"Beni ona götürür müsün."
"Evde. Nene ile. Ama kötü adamlar gelebilir nene dedi kimseye deme"
"Merak etme kimse bir şey yapamaz. O iyi mi"
"Yaralı. Çok acısı var. Çok titriyor. Nene ilaç yaptı."
Elimden tutup çarşının dışına ilerledi. Diğerleride temkinli şekilde peşimizden geldi. Epey bir süre ilerledik. İlçenin çok dışına çıktık. Hep dağlık araziydi. Bir süre sonra tepenin yamacında bir kulübe göründü.
"Orda ,nenede orda."
Adımlarım daha çok hızlandı.
"Komutanım bekleyin tuzak olabilir."
Rıdvan abinin sesini işittim. Ama duracak halde değildim. Küçük kız koşarak benden önce kulübeye ulaştı.
"NENE NENE. AÇ KAPIYI. O GELDİ NENE. ALPARSLAN GELDİ."
Eli ile kapıya hızlı hızlı vurdu. Bir kaç saniye sonra yaşlı bir kadın kapıyı açtı. Gözleri kuşku ile yüzümüzde gezindi.
"Sen kimsen"
"Ben Yüzbaşı Alparslan. Biz Türk askeriyiz. Bizden size zarar gelmez."
Bakışları biraz yumuşadı. Eli ile içeriyi gösterdi. Hızla içeri girdim. Ordaydı. Siyah saçları yastığa dağılmıştı. Anlında boncuk gibi terler birikmişti. Yer yatağında uzanıyordu. Gözleri kapalıydı. Hemen baş ucuna gittim.
"Lâl'im. Nefesim. Geldim. Yetiştim. Yetiştim. Bırakmadım. "
Ellerim saçlarında gezindi. Ama gözlerini aralamadı.
"Yüzbaşıııı... Yüzbaşııım"
İnlemeri odayı doldurdu.
"Burdayım nefesim. Geldim. Allah rızası için aç gözlerini."
Ama beni duymadı. Gözleri aralanmadı. Anlına dudaklarımı bastırdım. Yanımdaki kadına döndüm.
"O iyi mi. Allah rızası için iyi de"
"Kurşunu çıkardım. Ama ateş var. İlaç yaptım. Şimdi gidemez. Dinlenmesi lazım."
Başımı tamam anlamında salladım. Elindeki bezi tastaki suya koyup ıslattı. Sonrada sevdiğimin anlına koydu.
"Alparslan..... çok soğuk....üş üşüyorum. Alparslan.... yüzbaşı. Yüzbaşım. So soğuk."
Elini avuçlarıma aldım. Üzerine dudaklarımı bastırdım.
"Burdayım. Yanındayım. Geçicek. İyi olacaksın."
Omzumda hissettiğim el ile gözlerim yana kaydı. Yaşlı kadın bana tebessümle bakıyordu.
"Sen onun eş."
Dudaklarım kıvrıldı. Başımı evet anlamında salladım.
"Evet. Karım o benim."
"Merak yok. Güçlü. İyi olcak inşallah. "
"Teşekkür ederim. "
"Komutanım burda kalamayız. Gitmemiz gerek"
"Daha kalkamaz. İyi olması gerek. Anca yarın sabah."
"Sinan etrafı güvenceye alın. Kuş uçmayacak. Sabah burdan gidicez."
"Eşkiya buraya gelmez. Korkma asker. Onlar bizden bir şey almaz. Kalmadı."
Gözlerinde hüzün belirdi. Belliki onlara çok çektirmişlerdi. Bizimkiler etrafa dağıldı. Telsizden albaya haber verdim. Sabah en yakın noktaya helikopter gelecekti.
"Yüzbaşı..."
"Canımın canı"
Yanına oturdum. Uzun çok uzun zamandır ondan ne kendi adımı nede yüzbaşı kelimesini duymamıştım. Canımdı o benim. Nefesimdi. Bulmuştum. İyi olacaktı.
"Bebeğim."
Gözleri hafif aralandı. Kahve hareleri mavilerimi arşınladı.
"Alparslan" gözünden bir damla yaş süzüldü. Hemen sildim.
"Canımın canı"
Göz kapakları kapanıp açıldı.
"Çakırım" Ama Gözleri fazla açık kalamadı. Tekrar kapandı.
"Çakırın ölür sana. Alparslan can verir uğruna. Yüzbaşın bir sana yaşıyor kadın. Bir sana."
Eğilip saçlarından öptüm.
"Çok soğuk. Yüzbaşıııı... üşüyorum. Çok soğuk"
Yanımdaki bezi bir kez daha ıslatıp anlına yerleştirdim. Elektrik verilmiş gibi titriyordu. Yaşlı kadın tekrar geldi. Elindeki tasta değişik bir krem vardı.
"İlaç yaraya iyi gelecek. Korkma"
Tamam anlamında başımı salladım. Gelip yanıma oturdu. Eli üzerindeki elbiseyi sıyırdı. Göğsünün sağ tarafındaki sargıyı kaldırınca yarası göründü. İçim deşildi. Allahım onun canı acımasın. Acısını bana ver. Kadının elindeki ilacı sürmesi ile acı dolu inlemesi kulaklarımı doldurdu. Hızla elini avuçladım.
"Geçti. Geçti Canımın canı az kaldı."
Kadın işini bitirip yarayı tekrar sardı.
"Yüzbaşı gitme.... bırakma ne olur."
Sayıklayışı ile kalbime sanki hançer saplandı. Yine gitme diyordu. Bana, tutamadığım sözüme rağmen onu bırakmam için yalvarıyordu.
"Alparslaaan. Beni bı bırakma...... yüzbaşı ne oluuur....Çok soğuk. Alparslan gitme..."
Sol gözümden bir yaş aktı.
"Gitmedim. Bırakmadım. Bırakmadım canımın canı. Yemin olsun ben senden gitmedim. Ne olur sende benden gitme."
Elim saçlarında gezindi. Affet demeye gayrı yüzüm yok be bebeğim.
"Komutanım "
"Söyle Ali"
"Komutanım hareket var"
Kadının yüzüne baktım.
"Sakın dışarı çıkmayın."
"Eşkiya gelir"
Başımı evet anlamında salladım. Yanımdaki kadının saçlarına dudaklarımı bastırdım. O şerefsizleri havaya uçurmazsam banada deli yüzbaşı demesinler.
"Hemen gelicem tamam mı bebeğim. Ben gelene kadar iyi ol."
Adımlarım hızla kapıya gitti. Dışarı çıktığımda bizimkiler mevzi almıştı. Karan'ın yanına ilerledim.
"Durum ne?"
"Yaklaşık otuz kişi. Bizim için mi yoksa başka bir şey için mi geldiklerini bilmiyoruz."
Gelsinler. Gelsinler. Ben onları ağırlardım.
"Komutanım plan ne?"
"Plan. Plan yok Rıdvan abi. Atış serbest. Ama öyle bir indirin ki bir daha bırak bu topraklara adım atmayı akıllarından dahi geçiremesinler. Türkün adını bir ömür hafızalarına kazısınlar. Biz her an her yerdeyiz. Bunu onlara ezberletin. "
Adamlar yaklaşmaya başlayınca silahımı gözüme kestirdiğime çevirdim. Ateş etmem ile yere devrildi. Sonrası toz duman. Benim atışımla timin tamamı ateş etmeye başladı. İki elimde iki silah mevziden çıktım. Üstlerine doğru rahatça yürüdüm. Bu sırada karşıma çıkan her adamı indirmeye başladım. Yaralı bırakmak yok. Teslim ol çağrısı yok. Iskalamak yok. Baş bir yana leş bir yana. Her attığım atışım kafalarına isabet ediyordu. Adamlar benim bu cüretime şaşırmıştı. Hiç biri isabet ettiremiyordu. Onlar nişan almadan ben sıkmış oluyordum. Benim göremediklerimi tim indiriyordu. Böyle böyle sona gelmiştik. İtin teki kaçmaya çalışıyordu o koşarken ben ardından yürüyordum. Sağ bacağına sıkmamla yere devrildi. Ayaklanmaya çalışması ile sol bacağına da sıktım. Yanına vardığımda acı çığlıkları kulaklarımı doldurdu.
"Teslim. Teslim oluyorum."
"Hadi ya. Kuyruğun sıkışınca teslim ol. Ama biliyor musun sikimde bile değil."
"Asker yapma. İtirafçı olurum. Öldürme beni."
"Kes sesini"
"Ben çok şey biliyorum. Asker ben konuşursam yer yerinden oynar."
"Sana kes dedim lan."
Cebimdeki el bombasını çıkarıp adamın ağzına tıktım. Sonrada pimi çektim. Ellerini arkadan plastik kelepçe ile bağlamıştım.
"Şimdi istediğin her şeyi itiraf edebilirsin."
Adımlarım sakince ondan uzaklaştı. Arkamdan çıkardığı boğuk seslerini duyuyordum. Sevdiğimi acıtmışlardı. Canımı acıtmışlardı. Dünyayı yaksam içim soğumazdı. Bir kaç saniye sonra arkamdan patlama sesi duyuldu. Ben bizimkilerin yanına varmadan itin uzuvlarından biri önüme düştü. Duraksamadan kulübeye ilerledim.
"Kol mu o"
"He valla candaş kol"
"Siktir lan"
Dursun ile Ateş'in sesini duysamda umursamadım. Beni bekleyen kadınının yanına gittim. İçeri girdiğimde yaşlı kadın ve küçük kız bana endişe ile bakıyordu.
"Korkacak bir şey yok. Merak etmeyin."
"Eşkiya gitti."
"Artık buraya gelemezler."
Adımlarım sevdiğime gitti. Sevgi ile okşadım saçlarını.
"Bebeğim.... küçük bebeğim. Sevgilim benim. Nefesim"
"Yüzbaşıııı."
"Burdayım. Burdayım kurban olduğum. Yanındayım."
"Gitme... Beni bı bırakma."
"Öleceğimi bilsem bırakmam. "
Sabaha kadar inlemişti. Hep adımı inlemişti. Hep beni bırakma diye yalvarmıştı. Çok yanmıştı canı. İstediği kadar istemiyorum desindi. Unuttum desindi. İnanmazdım ki zaten. Canının acısından diyordu. Yandığı kadar yakmak istiyordu. Bir yanı kıyamazken diğer yanı feryat ediyordu. Gün doğarken gözleri yavaşça açıldı.
"Güzelim."
"Yüz.... Komutanım."
Son anda yaptığı düzeltme ile dudaklarım kıvrıldı. İnatçı sevgilim. Gururlu kadınım. Eğilip anlına dudaklarımı bastırdım.
"Bebeğim. Günaydın nefesim. Günaydın canımın canı. "
Saçlarını okşadım. Hazır geri çekilemiyorken doya doya sevdim.
"İyi misin. Canın yanıyor mu?"
"Çok değil"
Doğrulmaya çalıştı. Hemen yardım etmek için sırtından destek verdim. Ağzından inlemeler çıkıyordu. Bakışları etrafı taradı. En son kadında kaldı.
"Siz... Beni siz kurtardınız. Ben teşekkür ederim "
"Eysen kızım "
"Sayenizde ,sağolun."
Onlara teşekkür edip ayaklanmaya çalıştı. Beklemeden kucakladım.
"Be ben yürürüm"
"İnatçı keçi"
"Değilim. "
"Hı hı değilsin"
Evin dışına çıkınca bizimkilerde etrafımızı sardı.
"İyi misin bacım"
"İyiyim abi. Sağolun "
"Bizi korkuttun be abla"
Ali'ye tebessüm etti. Beklemeden buluşma noktasına ilerlemeye çalıştık. Kollarını uzun zaman sonra boynuma doladı. Bedeni titriyordu. Bu gülümsememe neden oldu.
"Neden gülüyorsun "
"Gülmüyorum"
"Gülüyorsun. Görüyorum. "
Kızgın sesi kulaklarıma dolsada başını omzuma koyması ile dudaklarımdaki tebessüm genişledi. Kokumu soluduğunu hissediyordum. Bir süre sonra gözleri kapandı. Bu daha çok gülümsememe sebep oldu.
"Komutanım biraz biz taşıyalım mı"
"Yok aslanım. Ben halimden memnunum "
Dediğim ile hepsi sırıtmıştı. Helikopter iniş yapınca geçici olarak Sinan'a verdim. Biner binmez tekrar kucağıma aldım. Gözleri aralandı.
"Geldik mi?"
"Daha değil güzelim. Sen dinlen."
"Gelince uyandır ama tamam mı"
Kollarımı bedenine sardım. Başını göğsüme sürttü. Büyük ihtimalle kendine geldiğinde yine inat edecekti. Ama o zamana kadar doya doya kokusunu soludum. Sarabildiğim kadar sardım. Saçlarından öptüm.
"Yüzbaşııı"
"Söyle nefesim?"
"Gitme. Bırakma. Üşüyorum. Çok üşüyorum. "
"Merak etme asla bırakmayacam."
Kollarım dahada sıkılaştı. Ellerim ile sırtını sıvazladım.
"Alparslan."
"Alparslan'ın canı "
"Çok uykum var. Yoruldum ben. Yaralandım. Hasta da oldum"
Söyledikleri ile dudaklarım kıvrıldı. Ne vermişti o yaşlı kadın. Keşke tarifini alsaydım. Ne güzel konuşuyordu.
"Uyu bebeğim. Yoruldun sen. Yaralandın o kadar. Hem hastasın da. Dinlenmek hakkın"
Başını boynuma sürttü. Derince soluklanıp uykuya daldı. Allahım sen bize yardım et. Kavuşmayı nasip et....
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
233.3k Okunma |
21.38k Oy |
0 Takip |
162 Bölümlü Kitap |