ALPARSLAN KARAHANLI
Yumruklarım kum torbasına bir kez daha indi. Gün henüz doğuyordu. Birazdan burası eğitim yapmaya gelen askerlerle dolucaktı. Anlımdan terler damlıyordu.
"Sevgilim" bir yumruk.
"Canımın neşesi "
Bir yumruk daha.
"Güzelim sen böyle güzel hitapları daha mı çok kullansan"
Bir yumruk daha.
"Aşk olsun yüzbaşım. Söylemiyor muyum?"
Üst üste atılan bir kaç yumruk daha.
"Yavrum söylüyor musun? Tutturmuşsun bir yüzbaşı gidiyor."
Gülüş sesi beynimde yankı yaptı. Hırsla bir kaç defa daha yumrukladım.
"Sen benim sevgilimsin. Sevdiğim ,canım, herşeyim. Ama en çok yüzbaşımsın "
Dudaklarını yüzümde gezdirişi hayalimde dolaştı. Ben yapmıştım. Allah kahretsin ki ben yapmıştım. Bana sen benim elimdeki tek şeysin diyen kadını kaybetmiştim. Yumruklarım her geçen saniye daha fazla sertleşiyordu.
"Beni bırakma yüzbaşı" bir yumruk daha
"Alparslan ben sensiz yaşayamam" bir yumruk daha.
"Biliyor musun ben sensiz hiç uyuyamıyorum" bir yumruk daha
"Yüzbaşı, beni koynunda uyutur musun?" Bir yumruk daha.
"Beni bırakma. Yüzbaşı yalvarırım beni bırakma."
En son attığım tekme ile kum torbası patlayıp yere düştü. Nefesim sıklaşmıştı. Nerdesin nefesim. Nerdesin canımın canı.
"Bakıyorum da erkencisin yüzbaşı."
Arkamdan duyduğum sesle oraya döndüm. Kan timi tam tekmil burdaydı. Yiğit yüzbaşı bakışlarını bana kitlemişti. Yanında bana korkak bakışlarını atan kadınla beraber. Bu adamı sevmiyordum. Bir nedeni yoktu. Ama içim almıyordu işte. Bir şey vardı. Onda beni iten bir şey vardı. Onlara en sert bakışlarımı attım.
"Sizi rahatsız mı ediyorum yüzbaşı?"
"Estağfurullah komutanım "
Kıdem olarak ondan üstündüm. Geri adım atmak zorunda kaldı. Ukala bakışlarınıda içi çürümüş timinide alıp benden uzaklaştı. Tim sanki seçmeceydi. Hepsinin gözlerini hırs bürümüştü. Ne için savaştıklarını unutmuş olmaları üzücüydü. Semih piçinden sonra yerine Yiğit yüzbaşı geçmişti. Onun gibi hain olduğunu düşünmüyordum. Ama onda bana batan bir şey vardı işte. Bizimkiler yanıma geldiğinde benim bakışlarım hala onları izliyordu.
"Komutanım, bir sorun mu var"
Ateşin sorusu ile bakışlarımı onlardan çektim.
"Yok. Hadi işimize bakalım."
Komutum ile onlarda eğitimlerine odaklandı. Yandan başka bir kum torbası alıp yumruklamaya başladım. Her yumruğum kendimeydi. Yaptığım aptallığa. Her yumruğumda vücudumdaki kaslar hareket ediyordu.
"Kendinle olan savaşın bitti mi yüzbaşı "
Arkamdan gelen sesle hemen geri döndüm. Albay ellerini arkasında bağlamış bana bakıyordu. Hemen gidip karşısında hazırolda durdum.
"Komutanım "
"İç çatışman bitti ise gidip sevdiğini , kızımı al."
Dediği ile bakışlarım hızla yüzünü buldu. Gözlerinin içi gülüyordu.
"Komutanım!"
"Evet evlat doğru duydun. Bu gün yola çıkıyorsunuz. İrtibat kurdu. Türkmen köyünden imam ve öğretmeni almışlar. Yargılayıp köy meydanında infaz edeceklermiş. Gidip o itleri temizle. Onuda yanına al. Daha fazla uzamasın bu iş"
İçimden sevinç nidaları atsamda. Yüzüm tepkisiz kaldı.
"Emredersiniz komutanım "
O gidince bende timi yanıma alıp helikopter pistine ilerledim. Az kaldı güzelim. Çok az kaldı. Seni bulup yanıma almama az kaldı. Bir bulayım sonrasında kendimi affettirmek için ne gerekirse yapacaktım. Başımı helikopter duvarına yasladım. Gözlerimi kapadım. Buldum işte. Buldum güzelim benim. Az kaldı. Kokunu solumama az kaldı.
"Komutanım "
Gözlerimi açıp Ateş'e çevirdim.
"Biz şimdi bacımı almaya gidiyoruz değil mi"
"Gidiyoruz kardeşim. Dişi aslanımı almaya gidiyoruz."
"Çok şükür "
Benimde dudaklarım benden habersiz kıvrıldı. Helikopter inişe geçince kendimi aşağı bırakıp yürümeye başladım. Allahım ne bitmek bilmez yoldu. Nihayet köye vardığımızda hepimiz mevzi aldık. Kendime en yüksek tepede yer buldum. Dürbünden gözlerim yalnız onu arıyordu. Köy meydanında bir çok sivili zorla topladılar. Cami duvarının önünde elleri ve gözleri bağlı iki adam vardı. Bunlar öğretmen ve imam olmalıydı. Biraz daha etrafı taradım. Ve görüş açıma girdi. Oradaydı. Aylardır görmeyi beklediğim yüz karşımdaydı. Siyah saçlarını balık sırtı örmüştü. Üstünde siyah bir spor atlet ve siyah bir kargo pantolon vardı. En basit hali bile dikkat çekiciydi. Gözleri etrafta gezindi. Keskin bakışları benim bulunduğum tepede duraksadı. Beni görmedi ama burda olduğumuzu biliyordu. Başını tamam anlamında salladı.
"Herkes mevzi aldı mı?"
Telsizden duyduğum olumlu yanıtlarla tekrar konuştum.
"Beyler. İmamla öğretmen sizde. Ben bana ait olanı alıcam"
Dudaklarım kıvrıldı. Atışımla beraber herkes kaçışmaya başladı. Silahını çıkarıp gözüne kestirdiği iti indirdi. Atışıyla adamlar onu hedef aldı. Beklemeden ona doğrultulan her namluyu indirmeye başladım. Etrafında indirilen adamlara şaşkınlıkla baktı. Güzelim benim. Kimse sana yaklaşamaz bile. Arkasından ona yaklaşan adamı indirmem ile arkasına döndü. Siper aldığı duvara biraz daha sığındı. Ona doğru koşmaya başlayan biri vardı. Adam kaçmaya çalışıyordu. Yerinden beklemeden adamın üzerine atladı.
"Lanet olsun. Ne yapmaya çalışıyorsun Lâl "
Adam yerinden doğrulup ona bıçak çekti. Adam lazım olmalı ki silahına davranmıyordu. Ama ben onun kadar sabırlı ve sağ duyulu değildim. Kimse sevdiğime dokunamazdı. Tek tel saçı için yakarım bu dünyayı. Adamın bıçak tutan eline ateş etmem ile adam diğer eli ile yaralı elini tuttu. Acı çığlıklarını burdan duyar gibiydim. Adamın suratına tekmesini geçirmesi ile adam yere kapaklandı. Beklemeden ellerini arkadan kelepçeledi. Boşuna demiyorum dişi aslan diye. Kendinden öyle emindi ki her hareketi. Biz olmasak bile onları indirmek için ne gerekiyorsa yapardı. Adamlar temizlenince yerimden kalkıp ona doğru gitmeye başladım. Ayaklarım yürüyordu. Ama kalbim çoktan kuş olup uçmuştu bile. Yanlarına vardığımda bizimkilerle hasret gideriyordu.
"Bacım ne özlettin kendini."
"Ee arada özlemek iyidir kardeşim"
Dursun'a şaka ile karışık cevap verdi. İyi değildi. Özlemek hiç iyi değildi be güzelim.
"Civciv?"
"Abim"
Gidip Rıdvan abi ile kucaklaştı.
"Bizim kız nerelerdesin sen"
Bakışları bu defa Karan'a kaydı.
"Buralardayım be abi."
Onada sarılıp geri çekildi. Bakışları beni buldu. Hiç bir şey. Gerçekten hiç bir şey yoktu. O kadar boş bakıyordu ki. Gelip karşımda durdu.
"Kıdemli üsteğmen Eflal Karca Emredin komutanım "
"Lâl'im "
Derince yutkundu. Yüzüne takındığı umursamazlık maskesi bir hitabımla sarsıldı. Lakin hemen eski haline döndü.
"Eflal komutanım. Adım Eflal "
Yüzbaşı demiyordu. Adımıda zikretmiyordu. Tıpkı diğerlerine dediği gibi sadece komutanım diyordu. Olsundu. İyi ya. Yakınımda ya. Ben bir yolunu bulurdum. Gözlerim hasretle yüzünü arşınladı. Onunda göz bebeklerinde özlem vardı. Lakin sustu. Dilide kalbide sustu.
"Komutanım bu kim?"
Demin elini deştiğim adam karşımızda diz çöktürüldü.
"Bu ,aylardır burda bulunma nedenim."
Adamın ensesindeki saçlardan tutup başını kendine çevirdi.
"Değil mi lan Şamil?"
Hırsla geri bıraktı.
Adam sinirle yüzüne baktı.
"Sen hainsin. Bize ihanet ettin Roza"
"Kes be. Hainmiş. Roza'ymış. Salak hala anlamadı."
Tiksinerek adama baktı.
"Gidelim mi?"
Başımı olumlu anlamda salladım. Devran ile Ali adamı kollarından tutup kaldırdı. Hepimiz buluşma noktasına ilerledik. Bir kaç dakika içinde helikoptere binmiştik. Hemen olmam gereken yere yanına kuruldum. Bakışları kısacıkta olsa yüzümü buldu. Ama beklemeden önüne döndü. Bense bakışlarımı ondan çekemiyordum. Allahım ne çok özledim.
Parmaklarım parmak uçlarına uzandı. Niyetimi anlamıştı. Elini hemen çekip kollarını önünde bağladı. Ona dokunmama izin vermiyordu. Çok kırgındı. Yüzüm ona dönük başımı arkaya yasladım. Derin bir soluk aldım. Kokusu ciğerlerime doldu. Ve ben aylar sonra nefes aldım. Nasıl almam nefesim bana geri dönmüştü. Canım bana dönmüştü...
Helikopter inişe geçince hepimiz tek tek indik. İnmeden yanımızda getirdiğimiz adamı albayın ayaklarının önüne fırlattı. Bu dudaklarımın kıvrılmasına neden oldu. Olması gereken yerdeydi.
Albayın karşısında yerini aldı. İkisininde gözleri parlıyordu.
"Kıdemli üsteğmen Eflal Karca. Görev başarı ile tamamlanmıştır komutanım "
"Aferin asker "
"Sağol "
Hemen geri gelip aramızdaki yerini aldı.
" Bozkurt timi hepinizle gurur duyuyorum. Hepinizi gözlerinizden öpüyorum. İstirhat edebilirsiz "
Gelen komutla herkes dağıldı. Bakışlarım sevdiğim kadına kaydı. Ama o yüzüme dahi bakmadı. Arkasını dönüp gitti. Adımlarım beklemeden peşi sıra ilerledi. Odasına girdiği anda bende içeri daldım. Ne olduğunu anlamasına fırsat vermeden kollarımı bedenine sardım. Başımı boynuna gömdüm. Kokusunu derince soludum. Ama o sarılmadı. Öylece kaldı. Bedeni titriyordu. Saçlarına dudaklarımı bastırdım.
"Canım. Canımın canı. Nefesim. Bebeğim benim. Küçük bebeğim. Allahım nasıl özledim."
Gözlerimden yaşlar firar edip boynuna damladı. Birden beni geri itmesi ile sendeledim. Parmağını bana doğrulttu.
"Sakın. Sakın bir daha böyle bir şey yapma. Bana sakın bir daha dokunma."
"Lâl'im..."
"Eflal. Adım Eflal komutanım. Ve sizinle as üst ilişkisi dışında bir bağım yok. olmayacakta."
"Nefesim bak beni bir kere dinlersen"
"İstemiyorum. Sizi dinlemek istemiyorum. Bitti. Lâl diye biri yok. Bitti. Öldürdüm onu."
Dedikleri bir bıçak gibi dağladı yüreğimi. Allahım nasıl yanmıştı canı. Nasıl bir acı yaşatmıştım ki kendindeki beni öldürdü.
"Sizden ricam lütfen. Lütfen bir daha bu şekilde yaklaşmayın. Ben kendime yeni bir ben yarattım. Size ait olmayan bir ben. Lütfen komutanım. Lütfen benden uzak durun."
Bir şey dememe müsade etmeden dışarı çıkıp gitti. Ardından baka kaldım. Bana ait olmayan bir o olamazdı ki. O her zerresi ile bana aitti. Tıpkı benim ona ait olduğum gibi. Gözümden akan yaşı sildim. Sabır Alparslan. Sabır. Elbet düzelecek. Daha düne kadar iyi mi, yaşıyor mu onu bile bilmiyordun. Şimdi yanında. Yakınında. Yaşadığını biliyorsun. Uzaktanda olsa kokusunu duyuyorsun. Varsın şimdilik küs kalsın. Ama şimdilik. Elbet düzeltecektim. Kusura bakma nefesim lakin senden vazgeçemem. İnsan canından nasıl geçer.....
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
233.3k Okunma |
21.38k Oy |
0 Takip |
162 Bölümlü Kitap |