ALPARSLAN KARAHANLI
Adımlarım karşımdaki kadına doğru ilerledi. Bir insan nasıl bu kadar yüzsüz olabiliyor hiç anlamıyorum. Tam karşısında durdum.
"Hoş geldin."
Parmağımı hırsla ona doğrulttum.
"Kes sesini. Buraya geldim çünkü durmadan arayıp mesaj atıyorsun. Senin hiç mi gururun yok."
"Söyleyeceklerimi merak etmediğini söyleme bana"
Arsızca güldü. Alayla yüzüne baktım.
"Kapa çeneni. Ben senin düşündüğün şey için gelmedim. Benden ,sevdiğim kadından uzak dur yoksa bedelini ağır ödetirim demeye geldim."
"Gerçekten hiç mi merak etmiyorsun. Karım dediğin kadının senden sakladığı şeyi."
"Etmiyorum. O benden hiç bir şey saklamaz sakladıysa bile vardır bir nedeni."
Tam arkamı dönmüş gidiyordum ki karşımda dikilen kadınla adımlarım durdu.
"Lâl'im!"
Üzerinde deri bir ceket vardı. Siyah saçları rüzgarda dalgalanıyordu. Gözlerinde hayal kırıklığı vardı. Derince yutkundum. Hayır ne olur hayır. Ona güvenmediğimi düşünüyordu. Kendinden emin adımları bize doğru geldi.
"Lâl'im ben..."
Elini kaldırıp beni susturdu. Bakışları Sinem denen kadına kitliydi.
"Demek yalnız gelmemişsin. İyi bu yüzleşme beni daha mutlu eder."
"Seni dinliyoruz. Neymiş yüzbaşıdan sakladığım şey?"
"Hadi ama hala mı yalan söylüyorsun."
"Kes sesini Sinem. Beni daha fazla zorlama"
"Neden neden kesicekmişim. O senin sevgini hak etmiyor. "
"Sana dinliyoruz dedim. Neymiş sakladığım."
Benim tam aksime duymak istiyordu.
"Kocandan kirlendiğini sakladın. Bir başkasının koynuna girdikten sonra onun koynuna gittin."
"Ne saçmalıyorsun sen. Sana sus dedim."
Ne desemde susumuyordu. Zehirli sözlerini sevdiğim kadının kalbine sapladı.
"Yalan mı söylesene. Sizi duydum. Doktor Eylül ile konuşuyordun. Gece kabus görmüşsün. 'O adamın dudakları sanki yine boynumdaydı dedin.' Yalan desene ama diyemezsin."
Ve işte orda benim kalbim dursun istedim. Kırmıştı kalbini. Yakmıştı canını... O an gördüğüm şeyle şokla kala kaldım. Allah şahit gururla göğsüm kabardı. Çünkü sevdiğim kadın yüzüne öyle bir tokat attı ki. Sinem denen kadın yere kapaklandı. Yanına gidip saçlarına asıldı. Neye uğradığını şaşıran gözlerini kendine çevirdi.
"Bana bak. Seni bir daha etrafımızda görürsem leşini yere sererim. Benden de sevdiğimden de uzak duracaksın. Değil seni ,gölgeni hissedersem canını yakmakla kalmam."
İğrenç bir şeyi tutuyormuş gibi yere fırlattı onu. Hırsla ayaklandı. Bakışları bana döndüğünde Gözlerindeki sinir yer değiştirdi. Sinir yerine hayal kırıklığı peyda oldu. Adımları bana yöneldi. Tam karşımda durdu. Gözlerini gözlerime kenetledi.
"Lâl'im "
Elimi elinin içine aldı. Ben ne olduğunu anlayamadan avuçlarıma yüzüklerini bıraktı.
"Bitti...iki cihan bir araya gelse bitiremezdi. Sen tek bir hareketinde bize dair ne varsa bitirdin."
"Güzelim öyle değil. Yemin ederim. Dinle ne olur."
"İstemiyorum. Artık bir önemi yok. Sen bu gece benim koynumdan çıkıp buraya geldin ya. Ben sana gitme diye yalvarmama rağmen geldin ya, bitirdin gayrı."
Ardını dönüp ilerlemeye başladı.
"Kurban olduğum dur ne olur dinle. Gitme. Nefesim gitme beni bırakma."
Peşinden ne kadar ilerlesemde durmadı. Sesime kulaklarını tıkamıştı. Arabaya bindiği gibi gaza bastı. Elimle cama vurmaya başladım.
"Lâl'im gitme. Ne olur benden gitme. Dinle ne olur dinle."
Gaza bastığı gibi yolda ilerledi. Peşinden öylece baka kaldım. Her şeyi birkez daha bok ettim. Ama öyle değildi. Düşündüğü gibi güvenmediğim için gelmedim. Avucumdaki yüzüklere baktım. Ona taktığım yüzükler. Söz ve nişan yüzüklerimiz. Bizi birbirimize bağlayan yüzüklerimiz. Parmağından bir an olsun çıkarmayacaktı. Öldüğümü düşündüğünde bile çıkarmamıştı. Ama şimdi. Öyle kırmıştım ki dayanamamıştı. Allahım bana yardım et. Düzeltmem için bana bir şans ver. Ben onsuz yaşayamam. Nefes alamam...
Yoldan geçen taksiyi hızla durdurdum. Yolda ilerlerken her ne kadar gözlerim bindiği arabayı arasada bulamadım. Taksi apartmanın önünde durdu. Adama cebimdeki tüm parayı verip hızla apartmana koştum. Asansör yukarı çıkıyordu. Belki odur diye hızla merdivenlere koştum. Ama onun evinin katına geldiğimde Dursun ile Ali asansörden indi.
"Komutanım?"
"Komutanım bir sorun mu var?"
Onlara cevap vermeden direk onun kapısına yöneldim. Elimi hızla kapıya vurdum.
"LÂL. LÂL'İM AÇ KAPIYI.... KURBAN OLAYIM AÇ."
Bağırışlarımdan herkes buraya toplandı.
"Oğlum ne oluyor?"
"Alparslan ne bu halin?"
Hiç birine cevap vermeden kapıyı yumruklamaya devam ettim.
"LÂL'İM. ALLAH RIZASI İÇİN AÇ. DÜŞÜNDÜĞÜN GİBİ DEĞİL. DİNLE BENİ NE OLUR.... BEBEĞİM NE OLUR AÇ KONUŞALIM."
içeriden en ufak bir ses gelmiyordu. Elimi hırsla saçlarımdan geçirdim. Daha fazla dayanamadım. Beni dinlemesi gerekti. Benden gidemezdi. Belimdeki silahı çıkarıp kilide nişan aldım. Diğerleri bana şok bir şekilde bakıyordu. Ama bu beni durdurmadı. Kapı kilidine ateş etmem ile kapı açıldı. Hızla içeri girdim.
"Lâl'im. Nefesim. Nerdesin."
Tüm odaları tek tek dolaştım ama ondan en ufak bir iz yoktu. Nereye gitmişti. Gidicek kimi vardı ki. Salondaki koltuğa çöküp kaldım. Elimdeki yüzükleri sıktım.
"Kardeşim ne oldu."
Tüm tim ve annemler burdaydı. Bitik halimi izliyordu.
"Bitti Karan. Her şeyi bok ettim. Gitti... sevdiğim kadını kaybettim."
"Oğlum sen ne diyorsun. Kızım nerde?"
Dolu gözlerimi anneme çevirdim.
"Be ben bilmiyorum. Anne ben onun kalbini öyle bir kırdım ki. Gitti. Anne ben şimdi ne yapıcam. Nasıl yaşıycam?"
"Kardeşim kendine gel. O sensiz yapamaz. Gelir sinirlidir. Sakinleşsin elbet halledersizniz"
Elimle yüzümü sıvazladım. Derin bir nefes aldım. Ama aldığım soluk ciğerlerime ulaşmadı.
"Öyle değil. Bu defa öyle değil. Karan kalbini çok kırdım. Bu defa o kadar basit değil."
Elimdeki yüzükleri ona gösterdim. Onlarda şaşkınlıkla bakıyorlardı. Onlarda farkındaydı. O bu yüzükleri ne olursa olsun çıkarmazdı. Hırsla ayağa kalktım.
"Belki babasına gitmiştir. Yada Eylül'e. Sinan Eylül'ü arasan ordamı öğrensen.?"
"Kardeşim ben onun yanındaydım oraya gelmedi."
"Tamam,tamam ben babasına gidiyim. Belki ordadır. Ben, ben onu kaybedemem."
Beni durdurmak isteselerde beklemedim. Hızla aşağıya koştum. Ama kapıda benim arabamı park eden bir albayı bende beklemiyordum. Adımları bana doğru ilerledi.
"Komutanım?"
"Ne olduğu ile ilgilenmiyorum yüzbaşı. Sana kızımı üzersen karşında başka bir ben bulursun dedim."
"Komutanım öyle değil. Düşündüğü gibi değil. Ne olur beni dinlemesi gerek. Komutanım ne olur söyleyin nerde. Yalvarırım. Ben o olmadan yaşayamam."
Gözlerindeki sinir biraz dindi. Yerini anlayışa bıraktı.
"Evlat, o gitti"
Dediği ile kalbim tekledi. Nasıl. Nereye gitmişti. Gidemezdi.
"Nasıl? Komutanım. Gidemez olmaz. Biz birbirimiz olmadan yaşayamayız."
"Bana geldiğinde çok kötüydü. Ağlayamıyordu bile. Öyle boş bakıyordu ki. Allah şahidim şu halini görmesem kafana sıkardım. Gitmek istediğini söyledi. Uzun çok uzun bir göreve çıktı. Ne zaman döner bilmiyorum. Döner mi onuda bilmiyorum "
Dedikleri ile adımlarım geriye doğru sendeledi. Olmazdı. Gidemezdi. Nasıl giderdi. Beni dinlemeliydi. Beni bırakamazdı. Bizden böyle vazgeçemezdi.
Karan kolumdan tuttu.
"Kardeşim?"
"Karan gitmiş... Karan ben kaybettim. Ben ne yaptım Karan.... Allah belamı versin benim. "
Kimse bir şey diyemiyordu. Söyleyecek ne vardı ki. Benim söyleyeceklerim muhatabını yitirmişti. Ben canımı kaybetmiştim. Ben nefesimi yitirmiştim. Allahım onu bana geri getir. Yalvarırım bizi tekrar kavuştur. Beklerim ben. Gerekirse bir ömür beklerim onu. Yeterki o gelsindi...
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
233.28k Okunma |
21.38k Oy |
0 Takip |
162 Bölümlü Kitap |