[ sezenaksu ] - Etiketin'de Kitap Listesi
devam ediyor 11a önce güncellendi
HAZAN
@geceegunesim_
Okuma
3
Oy
0
Takip
2
Yorum
0
Bölüm
2
Hazan Kara.
Lavanta kokulu Hazan Kara.
Cehennemin içindeki en günahsız mahlukat. Bir kukla. Ufak bir çocuk, Hazan Kara.
"Ben neşeyle gülen küçük bir çocuktum aslında ama beni öldürdüler.* Hayallerimi, umutlarımı, gülüşlerimi toprağın altına canlı gömdüler. Ruhum sıkıştı, daraldı, patladım. Yeniden doğdum şimdiki ben olarak. O küçük, güzel, sihirli çocuk hep içimde ukte kaldı, kendi içindekilerle. Bütün sevinçlerim kursağımda kaldı. Bütün insanlara yabancılaştım. Ama en çok da kendi insanlığıma uzaklaştım. Bir şeytana evrildim zamanla.
Merhametimi, neşemi, gülüşlerimi çaldılar hali hazırda kurak olan bir topraktan çiçek yolar gibi. İlk usul usul yaklaştılar, sever gibi. Narince okşadılar. Yalnız hızla uzaklaşırlarken köklerimi gördüm ellerinde, gözlerinde belli bir gurur. Bir hayatı söndürmenin gururunu haykırıyordu gözleri yumrukları arasında ve ayakları altında renk renk açan çiçekleri ezerlerken çöp gibi. Tek bir tane de değillerdi. Onların ruhuma açtığı oyuklarına başkaları da nefret tohumları ekti çünkü. Kurak toprağımı suladılar. Ben iyilik için savaşırken bir damla suyu esirgeyenler yeşillendi etrafımda. Oradan biliyorum.
Hatta -çok gülünç aslında ama gülerken sızlıyor kalbim. Pek gülemiyorum insan içinde acıdığından canım, neyse- can oldular bana söylediklerine göre, canımı aldıklarından bir haber. İşte ben o zaman soldum. Zamanını doldurmuş bir zambak gibi boyun büktüm. Rengimi, kokumu beni ben eden varlığımı söktüler içimden hali hazırda. Şimdi bir köşede gözleri esasında akmaya hazır yaştan parıldayan ama sevinç ışıltıları sanılan kimsesiz bir çocuk var ve diğer bir kenarda da yabancı bir kadın. Kim acaba? Tanımıyorum pek. Bir tek kokularımız ortak. Zavallı. O da ölüm kokuyor. Aynı benim gibi. Nasıl da benziyoruz öyle. Neyse.
devam ediyor 4h önce güncellendi
SEZEN
@simiyyiii
Okuma
0
Oy
0
Takip
0
Yorum
0
Bölüm
0
Bu kadar yakınımda olması ikimiz içinde hiç adil değildi. Biz bir cehennemin içindeydik belki. O bakışlarını benden hiç çekmedi. Göz bebekleri , göz bebeklerime mühürlenmişti. Aşina olduğum o sözler mırıldandı sakince. Yavaş yavaş döküldü dilinden...
"Ten beyaz, saç kızıl güller"dediğinde eller yanaklarıma gitti.elinin dışıyla yüzümü okşuyordu.
"Kahkahasında bülbüller"deyip dudaklarıma dokundu. Parmaklarını dudağımın üzerinde hissetmemle vücudum alev aldı.
"Kirpiği kap kara tüller"gözlerime çıktı tekrar gözleri. Mırıldanmaya devam etti.
"Ben o afete vuruldum."
"Göz değil nakış mübarek
Bende ki aşk değil ibadet
Elleri sevdi nihayet
Ben ebedi saadetten kovuldum"
Şarkıyı hafif tonda yavaş yavaş söylüyordu. Yüzümün her milimini ezberlercesine baktı.
"Gölgemi aldım yanıma
Vurdum hasretin yoluna
Benzedim bahtsız Mecnun`a
Yüce Mevlaya sığındım."
Sesinin bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum. İlaç gibiydi resmen. Kısık sesle mırıldanması böyleyse , böylesine içimi yakıyorsa , küş ediyorsa bedenimi. Gerçekten söylese ne yapardım.
Elleri saçlarıma gitti. Bir tutam saçımı iki parmağının arasına aldı. Bakışları yüzümü asla terk etmedi. O anın büyüsüyle gözlerimi kapadım.
"
Seyret perişan halimi, Bende akşam olmakta
Dostlar seyrelmiş, Beyhude lafla vakit dolmakta
Avare oldum serseri oldum, Terki diyarda zalim
Senin allahın yok mu?
Yarin gözü yüksekte, Benim bir kuru aşkım var
Düşmanlarım nispette be hey kara vicdanlı yar
Yağdı saçlarıma genç yaşımda, Lapa lapa kar
Zalim senin allahın yok``
Şarkıyı bitirdiğinde sımsıkı yumduğum gözlerimi açtım. Karşımda beklentiyle bana bakan adama baktım. Her şeyi unutturabilecek gibi bakıyordu. Peki onca şeyden sonra bu mümkün müydü?