Kaç kum tanesi bir kum tepesidir, kaçıncı kum tanesinden sonra bu bir kum yığınıdır deriz? Doğru ve yanlış arasındaki çizgi de böyle belirsiz midir, yoksa bir bıçak gibi keskin mi? Aşk ve yakın arkadaşlık birbirinden ne kadar farklıdır? Bu öyküde neyin doğru neyin yanlış olduğuna siz karar vereceksiniz. “Niye böyle yapıyorsun, nasıl istemem senin gelmeni? Beraber gitmeyi bile teklif ediyorum daha ne yapayım?” “Gitme, kal.”

İstanbul’un karmaşasından kaçan genç mimar Elvan Arısoy, İzmir’in sahil kasabası Seferihisar’da eski bir Rum konağını restore etmek için görevlendirilir. Konağın duvarları arasında gizlenmiş eski bir mektup bulur; mektup yıllar önce kaybolmuş bir kızın sırlarını fısıldamaktadır. Kasabaya yeni taşınan gizemli yazar Leon Demir, aslında kaybolan kız kardeşinin izini sürmektedir. Elvan ve Leon’un yolları kesişir; gizem, entrika ve geçmişin sırları onların hayatlarını birbirine örer. Zamanla aralarındaki çekim ve aşk, hem tehlike hem de tutku dolu bir maceraya dönüşür. Leon ve Elvan, geçmişin karanlık sırlarını çözerken, kasabada hem romantik hem dramatik anlar yaşar; ve sonunda aşklarını, evliliklerini ve ikiz kızları Melisa ile Gülce’yi buldukları mutlu bir gelecekle taçlandırırlar.

Başarılı bir avukat olan Selin Arda, bir davanın ardından gizemli bir saldırıya uğrar. Karanlık bir sokakta ölümden döner… Onu kurtaran adamın yüzünü tam göremez. Günler sonra hayatına “Efe Tan” adında gizemli, korumacı bir adam girer. Selin, Efe’ye karşı hem minnettarlık hem de açıklayamadığı bir çekim hisseder. Ama bilmediği şey şudur: Efe, aslında o gece onu kurtaran kişidir ve o suikastın ardındaki gerçeği herkesten önce bilmektedir. Aralarındaki tutku, gerçeğe yaklaştıkça alevlenir. Birlikte geçmişin karanlık sırlarını çözerken, aşklarını da tehlikenin ortasında bulurlar. Ve sonunda her şeyin ardında, ikisini de birbirine yazan bir kader vardır…

Derin Yalın, duygularını tuvallere aktaran yetenekli bir ressamdır. Yağmurlu bir gün, şehir sokaklarında kaçarken Kerim Demir’in çiçek dükkanına sığınır. Kerem, her gülün bir hikâyesi olduğuna inanan, ketum ama nazik bir çiçekçidir. Bir pembe gül ile başlayan bu tanışma, kelimelere gerek kalmadan aralarında derin bir bağ kurar. Geçmişin yaraları, yanlış anlaşılmalar ve tesadüfler, aşklarını sınar. Ancak her engelin ardından, pembe güllerin simgelediği tutku ve aşk onları birbirine daha da yaklaştırır.

Kapadokya’nın sessiz taşları, geceleri sır saklar. Kimi zaman bir kurşunun yankısını… Kimi zaman da yasak bir aşkın nefesini. Catherine kod adlı Zehra Karahan, Milli İstihbarat’ın en gizli operasyonlarından birinde görevlidir. Onun hedefi nettir: Kaçak silah ticareti yapan gizli bir örgüte sızmak ve liderini ortadan kaldırmak. Ama kader, planları bir kurşun gibi deler geçer. Çünkü o örgütün gölgesinde, geçmişin hayaletiyle yüzleşecektir. Gölge kod adlı Gökhan Demiral ise kimine göre hain, kimine göre kahraman. Karanlığa karışmış bir adam, ama gözlerinde saklı kalan bir hikâye vardır. Ve o hikâye, Zehra’nın kaderine zincirlenmiştir. Bir görev, iki düşman, tek yasak aşk… Aşkın ve ihanetin birbirine karıştığı bir oyunda, her dokunuş tehlike kadar tutkulu, her bakış bir mermi kadar yakıcı. “Karanlığın içinde kaybolmak kolaydır... Ama bazen, en büyük tehlike insanın kalbinde saklıdır.”

İlk görüşte aşk, “tek kurşunluk isabet” gibi kalbe düşecek. İkisinin hayatı tamamen farklı yönlerde ilerlerken, bir bakış tüm yollarını birleştirecek. Ama bu aşk kolay olmayacak; hem iç çatışmalar, hem geçmiş yaralar, hem de dışarıdan gelen engeller olacak.

Gökçe 26 yaşında idealist bir öğretmendir babasının baskısıyla aile şirketinin geleceği ve iki zengin ailenin ortaklığı adına sevgiye değil mantığa dayalı bir evlilik yapmak zorunda kalır Yavuz ise 28 yaşında disiplinli ve işine kapanık bir polistir İkisi de bu evliliği bir görevi gibi görür başlar aralarında yalnızca bir anlaşma vardır ancak zamanla zorunluluktan doğan bu birliktelik küçük anların ve paylaşmaların etkisiyle gerçek bir aşka dönüşmeye başlar Aşk bazen en beklenmedik yerlerde ve en pahalı anlaşmalarda bile filizlenebilir...

İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin yoğun bakım ünitesinde hemşire olarak çalışan Neslihan Yıldırım, hayatı disiplinli ve sakin akarken, narkotik şube başkomiseri Poyraz Çevik’in acil müdahalesiyle beklenmedik bir şekilde sarsılır. İlk karşılaşmaları sert ve kavgalı olsa da, zamanla aralarındaki çekim tutkuya dönüşür. Hayatın getirdiği zorluklar, tehlikeler ve mücadelelerle sınanan bu aşk; yoğun bakımın soğuk koridorlarından, Bornova’nın hareketli sokaklarına, sonunda dillere destan bir düğünle taçlanır. İki güçlü kalp, aşkın ve hayatın tüm sınavlarını birlikte aşarken, Aycan ve Gamze adında iki güzel kızlarıyla mutlu bir yuva kurar.

Şırnakta bir karargâha araştırma amaçlı giden psikolog (Selin) tamamen beklediği şekilde orada istenmemektedir. Bir sürü adam ve onların ön yargılarının olduğunu bilse de ilk işi kendini kabul ettirmek için elinden geleni yapmak olacaktır. İstenmeyeceğini bile bile gittiği bu yer ve araştırma onun için manevi bir öneme sahipken artık sıkı dostlukların ve aşkında anlamı olmaya başlamıştır. Bir yerde hayatın acımasızlığı ve duygularını göstermemeyi sevmesi yüzünden kendi aşka kapamış bir kadın (Selin) diğer tarafta kendini işe adamış hem korkuları hem de mesleğinin zorluğu yüzünden aşık olmayı hatta bir kadını bile aklına getirmeyen bir komutan (Mete). İkisinin tek ortak noktası Mete`nin kurtardığı bir köpekken (Luna) zamanla birbirlerine olan ilgileri de katılmıştır.

Bundan 3 yıl önce birisi bana intihar etmeye gittiğin köprüde aşık olucaksın deseydi gülerdim. Ama evet, gerçek buydu çünkü ben intihar etmeye gittiğim köprüde aşık olmuşum...