Mira, hayatını kendi kurallarıyla yaşayan bir kadındı. Ta ki Pars’ın gölgesi aniden üzerine düşene kadar. Bir adam vardı; karanlık, sert ve sınırları olmayan. Ve Mira, onun dünyasına adım attığında, hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Bu, sadece bir evlilik değil. Saklanan sırlar, kaybolan güvenler ve kırılan kalplerle örülü bir oyun. İki ruh birbirine meydan okuyor. Kim kazanacak, kim kaybedecek? Ve en önemlisi, kim teslim olacak? Aile sırları birer birer ortaya çıkarken, Mira “teslim olan” değil, “oyunu bozan” olmaya kararlı. “Senin oyununa girmem.” “Bu oyun zaten senin için kuruldu Mira.”