Halfeti’nin büyülü atmosferinde doğan Hicran ve Arhan, aynı gün dünyaya gelirler; fakat kader onları düşman ailelerin çocukları yapar. Arhan’ın babası, yıllar önce öldürülen kardeşinin intikamını almak için ant içmiştir. Yirmi beş yıl sonra Arhan İstanbul’dan Antep’e dönerken, aynı gün Hicran’ın kına gecesi vardır. Arhan’ın babası, Hicran’ın bineceği araca sabotaj düzenler fakat planda bir karışıklık olur: Araca Hicran yerine müstakbel eşi Kenan biner ve frenleri tutmayan araç Fırat’a uçar. Kenan’ın ölümüyle sarsılan aileler yeniden intikam davasına sürüklenirken, Hicran ve Arhan imkânsız bir aşkın içinde savrulurlar. Bir yanda yılların kan davası, diğer yanda külleri arasından filizlenen tutkulu bir sevda... Bu aşk, geçmişin gölgesinde yaşanmaya mahkûmdur. Halfeti’de doğan bu masal, aşk ile intikamın iç içe geçtiği sarsıcı bir hikâyeye dönüşür.