Emrimi verdikten sonra tüm vikontlar başlarını eğerek saraydan ayrıldılar. Sarayda sadece Gefrit, Nanagi, Kortus ve ben vardı. Biraz dinlenmek için tahtıma oturarak kitap okumaya başladım. Kortus elinde bulunan kırmızı bayrakla bana bakıyordu.
Kortus: "Küçük efendi neden oturuyorsunuz? Yapmanız gereken şeyler var unuttunuz mu?"
Tokito: "Beni rahat bırak be kadın. Ben sadece oturmak istiyorum. Bir çocuk olarak isteyebileceğim bir şey değil mi?"
Kortus: "Reddetmek yok. Hadi gitmemiz gerekiyor. Nanagi bizi bekliyor."
Tokito: "Efendinsem oturmama izin ver sadece birazcık hem Gefrit burada. Onunla konuşacağım."
Gefrit: "Benimle ne konuşmak istiyorsunuz efendim?"
Tokito: "O çağırma şeklini kullanma. Ailemden birisi olduğun için özel izin veriyorum. Kuzenim de bana."
Gefrit: "Kuzenim, bazen babanı andırıyorsun birde anneni. Aslında onlar hakkında öğrenmen gereken bir şey var."
Ailem hakkında bilgi mi? Sanırım bundan bilgi elde edebilirim. Kuzenim olmasının yanında gerçekten iyi bir bilgi deposu. Akrabalar müthiş şeyler be! Sanırım güzel bir bilgi verecek benim güzel kuzenim.
Gefrit: "Annen... Bir şeytan değil bir ejderhaydı. Ejder kanıyla dünyaya geldi fakat o onların eski lideriydi. Baban yani eski şeytan krala ilgi duyuyordu."
Tokito: "Neden bir şeytan ejderhayla birlikte oluyor?"
Gefrit: "Bu soruyu herkes sordu ve çok fazla itiraz geldi fakat babanın otoritesinden dolayı herkes sustu."
Tokito: "Bana ihanet edebileceklerini mi söylüyorsun?"
Gefrit: "Sadece aklında bulunsun ve tedbir al. Annen sanırım burada kalamayacağı için krallığı terk etti."
Tokito: "Beni terk edip giden birisi umurumda değil."
Aslında öz annem olduğu için önemsiyorum fakat onlara söyleyemem. Şeytanlara insanların içine karışacağımı söylersem bana karşı düşman olabilirler. Bir an önce tahtı alıp insanlara karışmam ve bilgi almam lazım. Gerekiyorsa her şeyi karşıma alabilirim ailem için.
Gefrit: "Böyle düşünmen gayet doğal. Baban gibi otoriteye sahip olamazsan krallığın geleceği olmaz."
Tokito: "Güçsüz babamla beni denk tutma!"
Aslında şuan babamdan kat ve kat güçsüzüm. İstese beni tutar aya fırlatır ve sıçrayarak geri dünyaya fırlatır. Bu bilgi yokmuş gibi davranalım. Zaten karakterimi yönetemediğim bir video oyunundayım.
Gefrit: "Kahramana ölmesinden dolayı ona kızgınsın biliyorum fakat kahraman bildiğin gibi değil. Babana canavar denmesine rağmen o canavarı öldürebilen bir canavardı."
Tokito: "Benim başka kardeşim var mı?"
Gefrit: "Hayır yok. En azından bildiğim kadarıyla. Sen tek çocuksun bu sayede taht senin."
Tek çocuk olmamın hem yararı hem zararı var. Taht mücadelesi imkansızlaşır ama bir kardeşim olmasını çok isterdim. Tek çocuk yaşadığım için kardeş büyütmek isterdim. Bunları boş verip tahttan kalkıp Gefrit'le gezmeye başladım.
Tokito: "Gereksiz şeyleri boş ver bu evde ilginç olan yerler nereler?"
Gefrit: "Sen sorunca aklıma gelmedi. Ailen buraya az gelirdi o yüzden pek bilgim yok."
Tam bir ümitsiz vakasın Gefrit. Kuzenin olarak bazen bilgi deposu görevini yerine getirdiğinden şüpheliyim. Biraz duraksayan kuzenime bakarken eliyle saçlarını karıştırıyordu. Galiba aklına bir fikir geldiği için durup bana bakmaya başladı.
Gefrit: "İlgini çekebilecek bir yer var. Annenin eski kılıcını görmek ister misin?"
Annemin eski kılıcı mı... Acaba nasıl görünüyor? Şimdiden heyecanlıyım hemen gitmek istiyorum! Gefrit elimi tutarak beni peşinden sürüklemeye başladı. Bodruma giden kapıya geldiğimizde kapıyı araladı ve bana döndü.
Gefrit: "Bu kapının arkasında yer alıyor. Girebilecek misin?"
Tokito: "Sen ilk gir ve yem ol. Arkandan geleceğim."
Önden inmeye başladığında gri merdivenlerden yavaşça inmeye başladım. Meşalelerle aydınlatılan bodrumun en aşağı kısmına indiğimizde tahta bir kapı vardı. Kapıya yaklaştığımızda çok farklı bir şey yoktu. Kapı koluna dokunduğumda mavi ekran açıldı.
.
"Mühürlü bir kapı. Arkasında derin bir güç yatıyor. Mührü açmak tehlikeli!"
.
"Mühür kırılsın mı? " *E/H*
.
Kapı mühürlü mü? Neden annem kapıya mühür koymuş? Bir kılıç bence bu kadar önemli değildir. İlgimi daha çok çekmeye başladı. Mührü kırarsam içeriye girebilirim o yüzden... Evet!
.
"Mühür kırılıyor..."
.
"Mühür kırılamadı! Gereken özellikler karşılanmadı."
.
Mührün açılamadığını öğrendiğimde hüzne uğramıştım. Oturmuş bir şekilde ağlamaya başlamıştım. Gefrit beni teselli ederken mavi ekran tekrar açıldı. Üzerinde "Muhafızlar belirmeye başladı." yazıyordu. Etrafıma baktığımda kapının iki yanında da siyah askerler oluşmuştu. İkisi de elinde kılıç tutuyordu. İçlerinden biri boynuma kılıcını dayadı.
"Buraya giremezsin! Git ve geri dönme!"
Buda ne? Annemle ilgili bilgi edememenin üstüne şimdi de boynuma kılıç mı tutuluyor? Sıçayım... Neden ailemle ilgili şeyleri elde edemiyorum? Onlara karşı şansım olmadığını bildiğim için hiçbir şey yapamadım. Gefrit beni korumak için eliyle siyah askerin elini tutmuştu.
Gefrit: "Elinizi kuzenimin üstünden çekin sizi lanet şeyler!"
Tokito: "Sakin ol Gefrit. Sanırım annem kılıcın başkalarının eline geçmemesi için büyü yapmış."
Gefrit: "Nasıl... Oğlunun bile girmesine izin vermemiş mi?"
Annesi ile alakalı bilgi alamayan kral çok sinirliydi. Hayal kırıklığı nedeniyle moralsiz bir şekilde yavaş yavaş ayağı kalktı ve depresif bir yüz ifadesiyle indiği merdivenleri geri çıktı. Gefrit ona herhangi bir soru sormadan odasına kadar eşlik etti. Kapı kapandıktan sonra ağlamaya başlayan Tokito gözyaşlarını yastığını ıslatacak kadar döküyordu.
Tokito: "Anne, baba siz bana bir şans verdiniz ve benim bu bedene gelebilmem için çabaladınız. Sizin için ne yapabilirim? Tahtı almam sizi memnun eder mi? Düşmanımız Tafavu İmparatorluğu'nu yok mu etmeliyim? Ne yapmalıyım? Hey, söylesenize ne yapmalıyım?"
Kortus: "Tek yapmanız gereken annenizi sürgün eden bu krallığı ele geçirmek ve annenizi bulmak. Sonra babanızın intikamıyla şereflenelim!"
Tokito: "S-Sen burada mıydın? Ne işin var Kortus?"
Kortus: "Merak etmeyin efendim bunca yıldır kraliyet ailesine hizmet ediyorum ve ilk gördüğüm ağlayan kral siz değilsiniz. Ağlamak zayıflık değildir sizin krallığa verdiğiniz değerdir."
Tokito: "Sanırım seninle yapabilirim Kortus. Benim ol ve her zaman benimle yaşa!"
Kortus: "Ne kadarda... Maalesef özürlerimle reddetmek durumundayım. Ben size layık bir hizmetçi olacağım. Kraliyet ailesinden aldığım son vazife bu. Siz ölürseniz bende ölürüm siz yaşarsanız bende yaşarım."
Sanırım reddedildim. Eh, bu benim için bir ilk değil ama seni seviyorum Kortus! Yaş olarak benden büyük olsan bile seni seviyorum. Sanırım normal dünyada beş yaşında bir erkek çocuğu bunu söylese hiç hoş olmazdı ama burası isekai. Artık yavaştan hareket etmemizin zamanı geldi. Büyü komutanı denen kişiyle tanışmak istiyorum! Acaba nasıl birisi? Çok mu güçlü? Her türlü seveceğim bir tiptir umarım!
Tokito: "Hazırlan birazdan gidiyoruz. Gitmemiz gereken bir yer var."
Kortus: "Büyü komutanıyla konuşacak mısınız efendim?"
Tokito: "O olmadan tahtı ele geçiremeyiz. Bir an önce seviye atlamalıyım ve tahtı elime almalıyım."
Kortus: "Anlaşılmıştır efendim. Derhal askerlere haber veriyorum."
Kortus ayağı kalkıp sağ elini kalbinin üstüne koyarak eğildi ve sonra odadan çıktı. Ayağı kalkarak camdan dışarı bakmaya karar verdim. Sarayın dışında bulunanların hepsi çok normaldi. Halkım... Gerçekten babam bana böyle güzel bir ülke ve güzel bir halk emanet etmiş. Annemi bulana kadar tahtta bulunmam gerekiyor. Ölmediğini biliyorum anne eğer ölseydin kılıcına erişebilirdim. Yine aklıma mavi ekranda yazanlar geldi.
Bu... Ne demek istiyorsun ekran? Bu tam olarak ne demek oluyor lan?
.
"Kapının üzerinde bulunan büyü sadece yapan kişi tarafından veya o öldüğünde kalkar."
.
Annemin ölmediğini kesin olarak söylemişti. Bu aldığım en iyi haberdi ve bana moral verdi. Bir doktor olarak krallık yönetmekten anlamam. Beni sevenlere bel bağlamaktan başka çarem yok. Annemi bulmak için bu krallıktan çıkıp insanlara karışmam gerekiyor. Böylelikle kimse bulaşmadan annemi bulabilirim. Kortus ben düşünürken kapıyı çalarak içeriye girdi.
Kortus: "Efendim askerler hazır yola çıkabiliriz."
Tokito: "Aferin, gözüme girmeyi başardın."
Yavaş yavaş sarayın kapısından dışarı çıktığımda önmnde kırmızı harılar serilmiş, askerler dizlerinin üstüne çökmüş bir şekilde beni karşılıyorlardı. Hepsinin tek tek başını okşayarak güzel bir gülümseme verdim. Beş yaşında olan bebek bile bu kadar güzel bir şekilde karşılanıyorsa büyüdüğümde olacakları merak ediyorum. Vikontlardan bazıları ben gitmeden önce kapıda bekliyorlardı. Hepsi başlarını eğmiş bir şekilde bekliyorlardı.
Haniel: "Sizi bekliyor olacağız efendim. Güçlendikten sonra tahtı almayı unutmayın."
Koloton: "Ordumla başkenti saracağız efendim. Bir an önce gelin ve o soktuğumun salaklarına gerçek efendi nasıl olurmuş gösterin!"
Biraz bekle, bekle, bekle sence böyle söylemek uygun mu? Söylesene bunu duyan çocuklar olursa ne yapacağız? Küfretti değil mi? Bunu yapamazsın Koloton!
Tokito: "Azmini sevdim fakat yanımda kullandığın kelimelere dikkat eti. O dilini yerinden alabilirim."
Koloton: "Memnuniyetle, eğer isterseniz canımı bile alabilirsiniz."
Sen aptal mısın? Senin canını napayım? Git kendini uçurumdan at ama yer zeminine yazık olur onu da yapma koca kuyruklu seni. Ama yine de asilliğin benim gözümü alıyor. Vikontlardan küçük bir kıza benzeyen bir tanesi yanıma gelerek elinde bulunan bir şeyi verdi. Üzerinde daireler ve çeşitli harfler vardı.
Viker: "Efendim bunu da alın. Yolda başınıza bir şey gelirse kullanın."
Tokito: "Bu elimde tuttuğum şey nedir?"
Viker: "Bu bir çağrı büyüsü şeması. Yutarsanız mananızla bir canavar çağırırsınız. B seviye bir canavar olsa da mananız bitmediği sürece yok edilemez."
Kullanılabilir bir yetenek gibi gözüküyor. Yanımda bulundurmam güzel olabilir. Nereye koysam acaba? Sanırım ekranı çağırıp ona göstereceğim. Ekran geldiğinde şemayı ona gösterdim ve yine aynı şekilde beyaz parçalara ayrılıp ekranın içine girmişti.
.
"Çağrılmış canavar aktarma çemberi elde edildi. B seviye bir şeytan barındırıyor. Büyü sistem hafızasına kaydedilsin mi? E/H"
.
Evet. Vay be, bir anda elimden kayboldu. Sistem gerçekten çok kullanışlı. Bu büyü ilerde kesinlikle lazım olacaktır. Belki de taht odasında denemeliyim. Gücümü gösterebilecek bir şey bu.
.
"B seviye vampir elde edildi."
.
Artık tamamen hazır olduğu için tüm vikontlarla vedalaşmıştı. Nanagi ve diğer askerler atlara yönelirken Tokito askerler tarafından merdiven oluşturularak at arabasına alındı. İçeri girdiğinde tamamen şok olmuştu. Yumuşacık minderler, yemek yemek için bir masa, yatmak içinde büyük bir yatak barındırıyordu. Koltuğa oturduğunda kendisini cennette gibi hissetmişti.
Bu koltuk... Benim dünyamda gördüğüm en yumuşak yataktan daha yumuşak. Kim böyle bir şey varken önceki hayatını özler ki. O kadar kaliteli ki popom sanki bir bulutun üstüne oturmuş gibi...
Tokito: "Bu araba fena değilmiş. Sadece biz mi kullanabiliyoruz?"
Kortus: "Evet efendim. Bu sadece Şeytan Kral ve soyu için yapılmış özel bir taşıttır."
Tokito: "Bizi koruyan çöpler peki?"
Kortus: "Onlar atla etrafımızı kuşatacaklar efendim. Olası bir saldırıda kalkanımız olacak."
Heee, anladım demek o yüzden. Bekle etten kalkan mı? Buna gerçekten ihtiyacımız var mı? Ben Kortus'a bakarken arabanın kapısına birisi tıkladı. Tahta kapının kilidi açıldığında içeri Nanagi gelmişti. Diz çökerek başını eğdi.
Nanagi: "Efendim birazdan yola çıkacağız. Yolda oluşabilecek olaylardan dolayı güvenliğiniz için buradan çıkmayın. Özel bir büyü tarafından korunmaktadır bu yüzden güvende olacaksınız."
Tokito: "Siz çöpler ölürseniz ne olacak? Askeri gücümüzü israf mı edelim?"
Nanagi: "Biz ölsek bile takviye noktalarında durdurulacaksınız. Öldüğümüz zaman yerimizi başka korumalar alacaktır."
Bu kız tam olarak ne diyor? Bir doktor asla kimseyi ölüme terk etmez. Dediğini yapmayacağım hem de asla! Eğer bir şey olursa kesinlikle kapıyı açıp çıkacağım. Beş yaşında olsam bile elimden geleni yaparım.
Tokito: "Ne istersen onu yap."
Nanagi indikten sonra atların kontrol edildiği kısma bindi ve yolculuk başladı. 3 bölgeden geçerek Loropis bölgesinden Veldoria bölgesine doğru yola çıktı. 5 gün geçecek bu yolculuk sonunda neyle karşılaşacağını kimse bilmiyor.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
144 Okunma |
33 Oy |
0 Takip |
33 Bölümlü Kitap |