Tokito kararını vererek tahtın tek sahibi olmak istiyordu. Bunun için yapması gereken daha fazla düşünmekti. Kütüphaneden çıkmak için hizmetkarına ellerini açarak kucağına almasını istedi. Kütüphaneden dışarıya çıktıklarında Kortus efendisinin huzursuz olduğunu anlamıştı. Onun yüzüne baktığında efendisi üzgün bir yüz ifadesiyle duruyordu.
Kortus: "Efendim çok düşünüyorsunuz biraz rahatlayın."
Kortus haklı fakat sen söyleyince ciddiyetim bozuluyor. Neyse daha çok veri elde etmeliyim. Babam hakkında bilgiye sahip olanlar vikontlar olmalı. Onlardan bilgi alırsam bu iş daha hızlı hallolur. Babam neden krallığı bana emanet edip gitti?
Kortus Tokito'yu odasına getirdiğinde vikontlar kapıyı açtılar. Efendisini yatağa yavaşça yatırıp eline biberon verdi. Tokito, bu sefer ilk defa içtiği şeye kafa yormuştu. Neden bir kırmızı süt içiyordu?
Tokito: "Ben neden kırmızı bir süt içiyorum ve bu süt nereden geliyor?"
Kortus utandığı için yanakları kızarmıştı. Ellerini ovuşturarak sallanmaya başladı. Tokito onun yüzüne bakınca sessiz bir şekilde "O benim sütüm efendim." dedi. Tokito içtiği şeyin Kortus'un sütü olduğunu duyunca biberonu hemen ağzından çıkardı.
Tokito: "Bana neden sütünü verdin Kortus? Sürekli içtiğim bu şey senin sütün mü?"
Kortus: "Anneniz öldüğü için başka kimse size süt veremez. Merak etmeyin diğer varlıklar gibi bir süt değildir. Siz aslında mananızı geri kazanmak için içiyorsunuz. Ayrıca süt sizi daha hızlı büyümeniz için destekler."
Tokito bu işin peşini bırakarak sütü içmeye devam etti. Biberonun ağzını sertçe çekerek sütü içmeye çalışıyordu. Koloton odanın kapısını hafifçe tıkladı. Tokito biberonu ağzına çıkararak sesli bir şekilde "Gir içeri!" dedi . Koloton yavaşça kapıyı açarak içeri girdi ve efendisinin yatağının önüne gelip dizinin üstüne çöktü.
Koloton: "Efendim yemeğinizi böldüğüm için özür dilerim fakat bir misafiriniz var."
Yemekte süt mü içilir Koloton? Alt tarafı bir içecek ve bende onu içen bir bebeğim.
Tokito: "İçeri getirin ve vikontlara söyle içeri girsinler."
Koloton emri anlayarak başını eğdi ve dışarı çıktı. Biraz sonra arkasında bir iblisle içeri girdi. Kıyafeti bir kraliyet ailesinin kıyafetine benziyordu. Kısa saçı ve çok kaliteli gözüken bir boynuzu vardı. Tokito'yu gördüğünde hemen başını eğdi. Koloton vikontlara efendisini işaret etti.
"Efendimizi koruyun."
Vikontlar efendisinin etrafını çevirerek ona kalkan oldular. Kortus her an öldürmeye hazır bir şekilde elinde bulunan yelpazeyi bekletiyordu. İblis başını kaldırarak selam verdiğinde Tokito onun bir soylu olduğunu anlamıştı.
Hevil: "Bu kadar endişeli görünmenize gerek yok sadece konuşmaya geldim."
Sanırım kraliyet ailesinden gelen bir soylu olmalı. Bizden değil gibi görünüyor. Bir dakika bunun arkasında... Bunun neden kuyruğu yok lan! Sanırım şeytan değil başka bir ırk olmalı. İlgimi çekiyor konuşmaktan zarar gelmez. Hem çocuk gibi görünüyor iyi anlaşabilirim.
Tokito: "Beni rahatsız eden bu kişi kim?"
Kortus: "Efendim siz yoksa... Ağzınızla konuşamıyor musunuz?"
Bunu anlaman yıllarını mı aldı abla? Tabi ki konuşamam ne sandın beni tanrı falan mı? Sizler benim ırkımdan olmasanız sizinle bile konuşamazdım.
Tokito: "Ağzım yorulmasın diye konuşmuyorum."
Tokito yalan söylediği için kendisine kızıyordu. Kendisi geç fark etse de vücudunda bulunan hücrelerde kıpırdamalar başladı. Tokito titrerken mavi bir ekran önünde belirdi. Üstünde bazı kelimeler vardı.
.
"Vücut gelişimi için yeterli mana elde edildi. Hedef yaş -3-. Hücreler yeniden yapılandırılıyor..."
.
Tokito titrerken şeytanlara ait olan özellikler gelişim göstermeye başladı. Elleri, ayakları, boynuzları, kuyruğu artık daha belirgin bir hal almaya başlamıştı. Küçük boynuzları çıkarken kan akıtıyorlardı. Kuyruğu çıkarken onu ittiği için Tokito sandalyeden aşağı düştü. Koloton efendisini yere düştüğünde sıçrayarak tuttu ve kaldırdı.
Hevil: "Sanırım efendinizin gelişimini böldüm."
Koloton: "Otur oturduğun yerde iblis! Efendimizin huzurunda sadece o izin verirse ses çıkarabilirsin."
Kortus: "Sakin ol Vikont Koloton. Efendimizin geliştiğini görmüyor musun?"
Koloton: "Ah o küçük parmaklarını özleyeceğim. Kitap çevirirken bile sanki bir çikolata gibi tatlıydı."
Kortus: "Biraz iğrenç bir tabir olmadı mı Koloton?"
Koloton: "Sen ne anlarsın hizmetçi!"
Kortus: "Sen varya..."
Tokito yatırıldığı yatağı elini sertçe vurduğunda parçalara ayırdı. Tüm şeytanlar diz çökerek başlarını eğdiler. Tokito sinirli ve asabi bir hal almıştı. Duyguları yaşına göre değişiyordu.
Tokito: "Siz rahat bırakmak ne demek biliyor musunuz? İŞE YARAMAZ PİÇ KURULARI!"
Herkes aurasından dolayı çok korkmuştu. Yatağının kırık tahtalarını alıp Koloton ve Kortus'un kafalarına fırlattı. Kortus ve Koloton tahtanın onlara gelişini sadece izlediler çünkü bu onların cezasıydı.
Koloton: "Hepsi Kortus'un suçu ama olsun kafama tahta fırlatması bile bana zevk verdi."
Kortus: "Bizi affedin efendim."
Tokito: "Kapa çeneni! Sen, Şeytan Krallığı'nda ne arıyorsun?"
Hevil: "Ben İblis Krallığı kralı Nevil Jatur'un oğlu Hevil Jatur. Buraya Yüce Şeytan Krallığı ile anlaşma yapmak adına elçi olarak gönderildim."
Tokito: "Benim karşıma elçi olarak çıkabiliyorsan güçlü olmalısın. Seni dinleyeceğim fakat bir şartım var. Senin, yanımda duran ejderha gibi görünen astımla bir düello yapmanı istiyorum. Merak etme güçlerini açığa çıkarmak zorunda değilsin. Eğer yenersen seni dinlenebilecek bir rakip olarak göreceğim."
Tokito aurasıyla diz çöktürttüğü vikontlara kalkmalarını emretti. Koloton bu şerefe nail olmak istiyordu fakat karşısında duranın gücünü bilmiyordu. Yine de efendisi emrettiği için yapmak zorundaydı.
Tokito Kortus'un kucağına çıktı ve beraber dışarı çıktılar. Gittikleri yer büyük katliam arenasıydı. Bu arena daha çok yüksek rütbeli şeytanların savaşması için inşa edildi. Vikontlar efendilerinin etrafında onu koruyorlardı. Arena daire şeklinde çeşitli silahlara sahip bir yerdi. Koloton çıkacağı yere gidip hazırlanmaya başladı. Hevil Tokito'yla beraber yürüyordu.
Hevil: "Siz, çocuk olmanıza rağmen korkmuyor musunuz? Sizi tüm ülkeler hedef alıyorken hem de."
Tokito: "Korku nedir tam anlamam. Belki çocuk olduğum için olabilir mi? Sen neden benden korkmadın peki?"
Hevil: "Siz beni öldürmek isteseniz bunu gördüğünüz zaman yapardınız. Gerçekten tanıdığımız şeytan krallara kıyasla siz çok farklısınız."
Tokito: "Kimseye bu kadar fazla güvenme. Misafir olduğun için seni misafir ediyorum ülkemi şuanda savaşa sürüklersem savaş halkıma zarar verir."
Hevil: "Seninle nasıl barış anlaşması imzalayabiliriz Şeytan Kral?"
Tokito: "Bana saldırmayarak."
Ne kadarda bilgili gibi gözüken bir Şeytan Kral. Bebek olduğuna bazen inanamıyorum. Acaba bize merhamet eder mi...
Arenaya vardıklarında Şeytan Kral tahta oturdu ve seyretmeye başladı. Arenanın bir kapısından silahı olmadan çıkan Koloton'a karşı kocaman bir gürz tutuyordu. Koloton hiç olmadığı kadar sinirli ve ciddi görünüyordu. Gözünde bulunan tatlı gülümseme ve güzel gözlerin yerini katı bir yüz ve kıpkırmızı bir göz almıştı.
Koloton: "Affedilemez... Efendime karşı düşürdüğün bu durum affedilemez. Taklitçi kopyalarımızı katledeceğim ve ilk senden başlayacağım!"
Koloton canavar büyüsünün bir tekniği olan katı pençeyi kullandı. Parmaklarının hepsini bir pençeye çevirmişti ve kafası bir ejderha kürküyle sarılmış gibiydi. Kan akan dişleri her şeyi parçalamak istiyordu. Ağzından akan salyalar durumun ciddiyetini gösteriyordu.
"Bu kız gerçekten ciddi. Eğer büyümün son zerresiyle savaşmazsam beni öldürecek."
Koloton: "GEBER!"
Bir anda emir gelmeden saldıran Koloton pençeleriyle Hevil'i kaçmaya zorluyordu. Hızına ayak uydurmak için sürekli hasar alan Hevil çok fazla kan kaybetmeye başladı. Zıplayarak arenanın bir ucuna kaçmayı başardı. Koloton ellerini de kullanarak dört ayak üstünde koşan bir kedi gibi koşmaya başladı.
Koloton: "Her birinizi katledip efendimi koruyacağım! Gücümüzü iliklerine kadar hisset!"
"Sanırım zamanı geldi. Burada yapamazsam babamın yüzüne bakamam."
Hevil bitki büyüsü etobur bitkiyi kullandı. Arkasında kocaman bir ağza benzeyen yapıya sahip bir bitki vardı. Bitkinin kökleri bir bıçak gibi keskin ve bir iğne kadar inceydi. Hevil bu kozunu kullandığında diğer vikontlar tedirginleşmeye başladı.
Koloton: "Seni bu ağaç ku- "
Kan kusmaya başlayan Koloton, fark etmeden karnından delik açılmıştı. Etobur bitki büyüsünün keskin dalları onun karnında bir delik açmıştı. Kendisini korumak için uzaklaşan Koloton şeytan olmaktan çıkıyordu.
"Sanırım onu yakaladım. Sinirlendiğinde yaralaması daha kolay fakat sanırım daha yeni başlıyoruz."
Koloton: "Beni yakaladın demek pislik! Karnımda bir delik açarak beni durduramazsın."
Koloton uzaklaşarak gülmeye başladı. Canavar büyüsünün en tehlikeli olan tekniği fedakarlığı kullanmaya karar verdi. Tokito onu görünce vikontun kucağında öne atıldı.
Tokito: "Aptal!"
Elini karnına sokan Koloton elini kesti ve el hücreleriyle karnındaki deliği tamamen kapattı. Tek elle kalan Koloton daha güçlü saldırılar kullanmaya başladı fakat zayıfladığı için artık aralarındaki hız farkı kapanmıştı. Koloton'un kocaman ejderha kuyruğu her sallandığında arenayı sallıyordu.
Onları göremiyorum. Savaştaki hızları görebileceğim hızı aşıyor. Sanki iki ışık birbiriyle savaşıyormuş gibi. Tek elle kalmasına rağmen çok iyi direniyor. Kazanman gerekiyor Koloton yoksa bu savaş bir hayal kırıklığı olacak.
"Şerefsiz İblis beni iyi yakaladı. Ejderhalardan gelen derim tamamen parçalandı ve karnımda delik açıldı. Fiziksel gücüm denk olsa da arkasında duran o bitki çok güçlü yaklaşmam zor olacak."
Hevil bitkinin koruması altında sadece bekliyordu. Etobur bitki efendisini korumak için dallarını hep Hevil'in önünde bulunduruyordu. Koloton sadece boş saldırılar yapmakla yetiniyordu.
"Bu şeytan çok güçlü. Eğer bu saf güçler arasında savaş olsaydı ölmüştüm. Bana olan sinirini kullanarak hayatta kalacağım."
Hevil: "Elinden gelen bu mu? Beni biraz daha eğlendir vikont ve kralına kim olduğunuzu ispatla!"
"Şimdi bana gel ve kaybetmenin tadını çıkar. Hepiniz anlaşılması kolay varlıklarsınız."
Tokito Hevil'in yapmak istediğini kavramıştı. Koloton'u kışkırtarak kendisine saldırmaya itiyordu. Etobur bitki aslında açığa sahip bir bitkiydi. Bitkinin arkası savunmasızdı ve eğer çiçeğin papatyaya benzeyen kafası koparılırsa büyü son bulurdu.
Koloton'u kendisine saldırmaya iterek düşünme yetisini kaybetmeye zorluyor. Eğer Koloton manipüle olup önden saldırırsa kesinlikle ölecek. Sakın onun dediklerine inanma Koloton! O bitki önden gelen saldırılarla asla yok edilemez.
Koloton: "S-Sen bizimle ilgili ne dedin?"
Hevil: "Diyorum ki efendinin güçsüz oluşunun üstünü örtmek için mi gücünü gösteriyorsun?"
Koloton: "Seni öldüreceğim, öldüreceğim, kesinlikle öldüreceğim, yok olana kadar parçalara ayıracağım!
Koloton kafasını eğdiğinde etraf sessizliğe büründü. Koloton, etrafında bulunan manayı kendisine çekmeye başladı. Artık tamamen bir ejderha olmuştu. Vücudunu siyah bir zırh kapladı ve kafasında bulunan saçlar katılaşarak tam bir ejderha kafasına sahip olmuştu. Koloton gülerek kafasını kaldırdı ve ellerini havaya kaldırdı.
Koloton: "HAHAHAHAH, ÇOK ZEVKLİ!"
Koloton tamamen ejderha olmuştu. Benliğini kaybetmiş, düşünmeyi artık bırakmıştı. Karşısındakini öldürmek için pençesiyle her yeri parçalıyordu. Arena kendisini yenilese bile kuyruğunun verdiği hasar yenilenme hızını aşacak şekilde parçalıyordu.
Ekran bana bu büyüyü açıklar mısın? Onda bir gariplik var az önce bir büyü kullandı. Artık sanki Koloton değilmiş gibi. Arenayı bile parçalayacak kadar güçlü.
.
"Koloton kendi canını manasıyla takas etti. Etrafında bulunan zırh onun hasar almasını engelliyor ve herhangi bir acı hissetmemesini sağlıyor. Yaklaşık 20 dakika içinde kullanıcı ölecek."
.
Böylesine bir büyüyü neden kullandı? Eğer durdurmazsak onu kaybedeceğiz. Ne olur durdurun onları vikontlar!
Tokito: "Hepiniz savaşı durdurun!"
Koloton: "Kaçma buraya gel seni öldüreceğim!"
Vikontlar her bir taraftan sıçrayarak arenaya girdiler. Hevil'in çok güvendiği etobur bitki, Koloton'un tek vuruşuyla parçalandı. Arenaya inen Vikont Xavier ve Vikont Momoi onu kafasından tutarak arenanın diğer tarafına fırlattılar.
Vikontların arenaya atlaması bile Koloton'u durduramadı. Xavier ve Momoi onunla savaşmaya çalışsa bile güçleri yetmiyordu. Öldürme isteği o kadar büyüktü ki Tokito arenaya girmek zorunda kaldı. Kortus'un omzundan aşağıya inen Şeytan Kral onun önünde durdu.
Koloton: "Önümden çık! Seni de..."
Tokito: "Beni de öldürecek misin?"
Koloton: "Seni öldür-öldürmeyeceğim..."
Tokito: "Uslu bir kız ol ve bana sarıl."
Koloton'un pençeleri küçülerek normal haline dönmüştü. Gözleri küçüldü ve eski rengi lan maviye döndü. Bulunduğu ejderha hali sona erince parçalanan kıyafetleri yenilenme sayesinde yeniden oluşmuştu. Koloton yerde ayakta durmaya çalışan üç yaşındaki Tokito'yu kaldırıp sıcak vücuduyla sarıldı. Tokito Koloton'un göğüslerinin içinde kaybolmuştu.
Savaş bittiği için Hevil bir köşede oturmaya başladı. Yarası çok ağırdı ve kanıyordu. Şifacılar yanına gelip iyileştirmeye başladılar. Kafasında hayla düşüncelere dalıyordu. Savaşta yaşananlar onu korkutmuştu.
"Böylesine büyük bir canavarı Şeytan Kral durdurmasaydı ölmüştüm. Ne kadarda güçlü bir sadakat."
Koloton sarılmaya devam ederken Tokito kafasını sonunda göğsünün içinden çıkartıp Koloton'a sert bir bakış attı. Koloton efendisinin yüzüne bakınca utandı ve yaptığı şeyler için pişman olmuştu. Tokito küçük elini Koloton'un yanağına koydu ve üzgün bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
Tokito: "Sana ne oldu böyle? Neden emirleri dinlemeden hareket ediyorsun?"
Koloton: "Ben... Bana tam olarak ne oldu tam bilmiyorum efendim. Kendimi kaybettiğimde oldu."
Tokito: "Hevil sen nasılsın? Misafirimize yaptığı kabalık için özür diliyorum."
Şeytan Kral özür dilediği için çevrede bulunan şeytanlar ve vikontlar şaşırmıştı ve hepsi onun özür dilemesine karşı bir şekilde dişlerini sıkıyorlardı.
Momoi: "Efendim eğer ondan özür dilerseniz kendimi öldürürüm."
Xavier: "Lütfen salak bir vikontun yaptığı sorunu kendinize yüklemeyin."
Kortus: "Bizi cezalandırmanız özür dilemenizden daha iyidir. Lütfen sakın o şerefsizlerin önünde kendinizi küçük düşürmeyin."
Tokito: "Sakin olun çöp parçaları. Ben düşmanımın canını bağışladım siz öldürmeye çalıştınız."
Sanırım şeytanlar krallarının özür dilemesinden nefret ediyor. Öğrendiğim iyi oldu. Bir dahaki sefere daha dikkatli olmalıyım. Hevil uyanmaya başladığında önünde durmaya başladım. Kafasını kaldırıp pişman bir şekilde bana bakmaya başlamıştı.
Hevil: "Sanırım bu benim hatamdı. Özür dilerim Şeytan Kral. Benimle konuşmaya değer olduğumu kabul ettiniz mi?"
Kabul etmek istemiyorum çünkü Koloton'un bu hale gelmesi tamamen onun suçu. Bu şerefsiz iblisi asla affetmeyeceğim fakat ülkenin geleceği için ilişkileri düzeltmeliyim. Başka bir yerde yakalarsam öldüreceğim... Bu şerefsizi kesinlikle öldüreceğim!
Tokito: "Tahta geçtikten sonra misafirim olarak gelebilirsin. Vikontlarım olmadan karar vermeyeceğim."
Hevil: "Anlaşıldı Şeytan Kral. Davetinizi bekliyor olacağım."
Tokito: "Vikontlar bunu buradan derhal götürün yoksa öldüreceğim."
Momoi: "Emredersiniz efendim."
Telepati aracılığıyla konuşarak Hevil'i geri gönderen Şeytan Kral ardından Koloton'un bacağına sarılır. Koloton şaşırmış bir suratla yüzü kızarır ve efendisini kucağına alır. Tokito ona sarılarak özür dilemeye başladı.
Tokito: "Senin gibi bir çöp parçasını koruyamadığım için beni affet."
Koloton: "Ben, kendime hakim olamayıp size zarar vermeye çalıştım. Lütfen siz beni affedin..."
Tokito ve Koloton ağlıyordu yanlarında da Kortus vardı oda onları teselli ediyordu. Şeytan Kral bir süre sonra kendisine geldi ve Koloton'un kucağında odasına doğru gitmeye başladı. Uzaktan onları izleyen Fujih Şeytan Kral'ın bu haline gülüyordu.
"Hahahahah, ağlayan bir kral mı? Bize layık olmadığı tipinden belli."
Daha 3 yaşında bir bebek gibi gözüken 45 günlük Şeytan Kral'ın taht mücadelesi devam ediyordu. Bu mücadelesinin zorlu olacağını biliyordu. Nasıl düşmanlar onun önüne çıkacak? Bunu kendisi bile bilmiyordu.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
144 Okunma |
33 Oy |
0 Takip |
33 Bölümlü Kitap |