26. Bölüm

Chapter 25: Kutsal Savaşçılar

Fatih Öcal
storikay

Tokito en güçlü şeytan krallardan biri olan Kando'yu yenmeye hazırlanırken onun dünyasında bulunanlar onun bedenini ayakta tutmaya çalışırken Kutsal Savaşçılar tarafından kuşatılmışlardı. Her biri farklı bir görünüşe sahipti ve liderleri Kahraman Shou içlerinde en güçlüsüydü. At örgüsü saçını sallayarak karizmatik bir yürüyüşle Rodius'a yaklaştı. Rodius canavarlaşmış halinde karşısında dikildi.

Rodius: "Buraya ne için geldin Kahraman Shou?"

Shou: "Hemen kızma Büyü Komutanı Rodius. Arkanda duran öldürdüğünüz efendinizin kellesini almaya geldik."

Rodius pençesini Shou'nun kafasına gelecek şekilde yerleştirip yakınında durdu. Shou hiç korkmadan duruşunu devam ettiriyordu. Bir köpek gibi hırlayan Rodius onu öldürmek için can atsa da Kutsal Savaşçılar'dan tamamen korkuyordu.

Shou: "Sakinleş ormanın aslanı Rodius. Efendinizi siz öldürmediniz mi?"

Rodius: "İnsan, buradan gitmezsen krallığımıza savaş açılmış sayarız. Bu en son isteyeceğin bir şey çünkü zaten efendimizin düştüğü durumdan dolayı sinirlerim bozuk yoksa arkanda duran on bir kişiden dördünü öldürürüm."

Shou kararlı bir şekilde kılıcının kabzasını tuttuğu anda Rodius hamle yapıp Shou'yu köyde bulunan binalardan birine fırlattı. Duvara çarpan Shou sarsıntıdan ne olduğunu görmemişti. Rodius Shou'yu devre dışı bıraktıktan sonra gözünü Kutsal Savaşçılar'a çevirdi. Dört savaşçı dört büyücü ve üç şifacıdan oluşan grupta gözüne iki zayıf şifacıyı kestirdi. Rodius hedefine koşarken Kutsal Savaşçılar savaş konumunda bekliyorlardı. Savaşçılar doğruca Rodius'un onlara saldıracağını düşünerek kılıçlarını kaldırmış bir pozisyonda titreyerek bekliyorlardı. Savaşçıların önüne geldiğinde zıplayan Rodius arkada bulunan iki şifacının kafalarını pençesiyle sert bir şekilde kavradı. Can çekişen şifacıların kafasını pençesiyle sıkmaya devam ederek patlatan Rodius cesetleri yere bıraktı.

Şifacıların vahşice ölümlerini gören Kutsal Savaşçılar'ı panik havası esir almıştı. Titreyen savaşçılar kılıçlarını tutamayacak kadar korkuyorlardı. Karşılarında duran aslana benzeyen bu şeytan onlara sadece gülümsüyordu. Kahraman Yuichi kılıcını çekerek herkese "Korkma zamanı değil savaşma zamanı!" diyerek moral verdi. Savaşçılar titreyen ellerinin hakimiyetini alarak Rodius'un üstüne doğru dört bir taraftan saldırıyordu. Savaşçılarla oyalanan Rodius'un arkasına geçen Yuichi onun sırtına kılıcını batırdığında acıyı hisseden Rodius refleksle pençesini onu tutmak için arkasına sallamıştı. Yuichi'yi boynundan tutan Rodius onu yere sert bir şekilde yapıştırdı.

Duvara fırlatılan Shou sarsıntıdan kurtulmaya çalışıyordu. Kafası dönüyordu ve kemikleri sızlıyordu. Grubunu öldüren Rodius'u görünce elini kılıcının kabzasına atıp çekti. Yavaşça ayağa kalkan Shou kılıcını iki eliyle tutarak Kutsal Savaşçılar'a saldıran Rodius'a doğru sıçradı. Rodius oyalanıyorken saldıran Shou'yu fark eden Rodius savaştığı savaşçılardan birini Shou'ya fırlattı. Fırlatılan kişiyi tutan Shou onu yere bırakarak tekrar saldırdı. Beş kişiyle aynı anda savaşan Rodius'un sert derisine kılıcı saplayan Shou ona zarar vermeyi başarmıştı. Rodius pençesiyle ona tekrar saldırdığında kılıcını çekerek geri çekilen Shou kılıcını Rodius'a doğrultuyordu.

Shou: "Öldürdüğün her dostum için vücudundan bir uzvunu alacağım Rodius!"

Kılıcıyla sıçrayan Shou Rodius'un büyük vücuduna her açıdan saldırmaya çalışıyordu. Bir kaya kadar sert derisi olduğu için kılıç Rodius üzerinde işe yaramıyordu. Rodius'la aynı seviyede olan Shou'nun saldırıları acıtsa da Rodius için bir tehdit değildi. Büyücülerse büyülerini tamamen bitirmeyi başarmışlardı. Shou'yla oyalanan Rodius'u sırtından vurmayı başardılar. İlk ateşlenen büyü zehir büyüsüydü. Rodius sert derisini eriten zehirden dolayı acı çekmeye başlarken ardından ateş büyüsü onun derisini daha çok yakmaya başladı.

Rodius çektiği acıdan dolayı çığlıklar atarak etrafta bulunan her bir kişinin kulağını sağır edecek kadar büyük bir sinirle bağırıyordu. Shou odağı bozulmuş Rodius'un bir pençesini kesmeyi başarmıştı. Rodius geri çekilerek savunmaya odaklanmaya çalıştı. Vücudu artık sınırındaydı ve o bunun farkındaydı.

Nanagi onun acı çekmesine dayanamıyordu fakat bu savaşta hemen katledileceğinin farkındaydı bu yüzden oturduğu yerde bekliyordu. Kortus ise zihinsel çöküntü içerisinde kaldığı için dizinin üstüne oturmuş bir şekilde efendisinin beyaz saçlarını okşuyordu. General Guter savaşamayacak kadar ağır yaralar aldığı için duvara yaslanmış bir şekilde duruyordu. Rodius arkasında bulunan herkesin canını koruyan tek kalkandı. Shou kılıcını havaya kaldırarak Rodius'a gözdağı veriyordu. Bir köpek gibi hırlayan Rodius anne kedi içgüdüsüyle arkasında bulunanları koruyordu.

Shou: "Pes etmezsen seni öldürmek zorunda kalacağım Rodius! Senin ölmeni istemiyorum çünkü saygı duyduğum tek şeytan sensin."

Rodius: "Beni öldürmen kolay olmayacak bunu garanti edebilirim."

Shou: "Seçimini yaptın demek. Büyücüler arkada bulunan tüm şeytanları hedef alın!"

Rodius: "Buna izin vermeyeceğim!"

Rodius kollarını açarak büyüye kalkan olmayı planlıyordu. Nanagi efendisi için üzülse de burada bulunan ve hayatta olan herkesi koruması gerektiğini biliyordu. Demir kalkan büyüsünü kullanarak Rodius'un önüne kale suru kadar büyük olan demirden duvar çekti. Rodius duvarı gördüğünde Nanagi'ye döndü ve Nanagi açık kalan tek gözüyle gülümseyerek Rodius'a bakıyordu. Rodius efendisinin manası kaçmaya başladığında gözleri dolmaya başladı.

Ağlamanın faydası olmadığını bilen Rodius elinde bulunan kasları sıkarak kanamayı tamamen durdurdu. Amacı büyüler ateşlendikten sonra duvardan sıçrayarak saldırmaktı. Shou bunu bildiği için bir blöf yapmıştı. Shou demir duvarın üstünden kılıcını sallayarak "Aradığın benim değil mi?" dedi ve aşağı atladı. Shou aşağıya atlarken kılıcını iki elle tuttuğunda kılıç daha fazla büyümeye başladı. Normalde kınında küçük duran kılıç bir anda Rodius'un yüzünün yansımasını kılıçtan görmesiyle gerçek yüzünü göstermişti.

Rodius aşağı kılıçla atlayan Shou'ya karşı durmak için kalan son pençesini hazırda bekleterek kendisini feda edecekti. Shou bunu bildiği için kılıcı havada Tokito'nun bedenine fırlattı. Kılıç Tokito'ya doğru giderken Rodius penşesiyle efendisini işaret ederek "Şeytan Kral!" dedi bağırarak. Kılıç Tokito'nun kafasına yaklaşırken Kortus efendisinin önüne geçerek "Efendimin ölüsünü kendi bedenimle koruyarak onun yanına gideceğim." dedi.

Rodius dizinin üstüne çökerek sadece ağladı. Nanagi manası tamamen bittiği için bulunduğu yerde sadece ağlıyordu. Kortus'un göğsüne saplanan kılıç daha fazla hareket edememişti. Kortus kanları yere akarken efendisine yumuşak bir gülümseme yaparak "Sonunda yanınıza geliyorum Şeytan Kral." dedi. Rodius daha fazla yapabileceği bir şey olmadığı için tüm manayı toplamaya çalıştı. Bu zamana kadar yaptığı tüm çalışmaları tek hamlede düşmana yansıtmak istiyordu.

Shou yere ayaklarının üstünde düştüğünde kılıcı geri çağırmak için elini uzattı. Çağrıyı algılayan kılıç Kortus'un bedeninden çıkarak geri dönmeye başladı. Kılıç bedeninden ayrıldığı için damarlarından daha fazla kan çıkan Kortus yere düşerek bayıldı. Rodius mana toplamak için vücudunu kullanıyordu ve bu onun vücuduna zarar veriyordu. Damarları patlıyordu, kalbi sürekli yeniden atıyordu, gözü kanlanarak görüşünü etkiliyordu. Yine de son kez saldırmak için her şeyini vermeye hazırlanıyordu.

Rodius: "Seni öldüremesem bile her şeyimi seni öldürmek için kullanacağım... Altılı su büyüsü gelişmiş su hapishanesi!"

Shou: "Ölmeden önce kullandığın son büyü demek. Memnuniyetle karşılayacağım!"

Son büyüsünü kullanan Rodius normal bir küre olan su hapishanesini geliştirerek daha büyük ve vücuduna atılan zehri suyla karıştırarak daha güçlü hale getirmişti. Bu büyü içinde bulunanların fiziksel güçlerini azaltıyordu ve Rodius'un fiziksel gücünü arttırıyordu. Kocaman bir köy kadar büyük olan su hapishanesi Rodius'un elini havaya doğru hareket ettirmesiyle havalanmaya başladı. Shou tamamen kapana kısılmış bir fare gibi içeride kalmıştı. Yerde bulunanlar Kahraman Shou'yu kurtarmak için dışardan ok veya büyü atsalar da büyünün içinde girdiğinde hepsi yutuluyordu.

Rodius sıçrayarak köyün ortasında duran su küresinin içine girdi. İçeriye girdiğinde Shou kılıcıyla su küresini kesmeye çalışıyordu. Kılıcıyla kesikler atsa da küre kendini hemen yeniliyordu. Rodius Shou'nun çaresiz halini görünce kendisini tutamadı ve kahkaha atarak "Ne kadarda aptal görünüyorsun Kahraman!" dedi. Shou sesi duyduğunda arkasına döndü ve Rodius'u gördü.

Shou: "Senle benim gerçekleştireceğimiz son savaş burada olacak Rodius. Bu büyü senin büyü kullanmanı engelliyor fakat karşılığında benim gücümü zayıflatıyor tamda senin gibi kas kafalılar için güzel bir yetenek."

Rodius: "Bu büyüyü kullanmak için kaybetmiş numarası yaptım. Sen benim düşmanım bile olamazsın Kahraman Shou. Biz buradayken Şeytan Krallığı ordusu buraya geliyor. Senin olmadığın bir grup ne olur sence? Şifacılarını da direnmemeleri için zevkle öldürdüm."

Shou son kelimeden sonra gözlerini tamamen açarak sinirle doldu. Bunun bir oyalama taktiği olduğunu öğrenince tamamen farklı birisine dönüştü. Kılıcıyla Rodius'a doğru koşmaya başladı. Shou büyünün içinde daha yavaş olduğu için Rodius'a tek bir darbe bile indirmeyi başaramadı. Akan teriyle kılıcını sallamaya devam ederken zamanı tükenmeye başlıyordu.

Shou: "Beni serbest bırak şerefsiz! Yoksa bunu canınızla ödersiniz!"

Rodius gülümsemeyle Shou'ya bakıyordu. İçeride savaşırlarken Fujih ve ordusu çoktan yetişmişti. On bin şeytan içeren kocaman bir ordu aşağıda kalan 9 Kutsal Savaşçılar'la karşı karşıyaydı. Kutsal Savaşçılar toplu durarak savunma Pozisyonu almıştı. Ordu komutanı Fujih duvara yaslanmış bir şekilde duran General Guter'i görünce koşarak yanına gitti. Onu boynundan tutarak yüzüne baktı. Yaralı olan Guter'i askerlere vererek güvenli bir yere gönderdi. Ayağı kalktığında etrafına göz gezdirdi. Yerde yatan Nanagi'yi görünce yanına doğru yürümeye başladı. Nanagi'nin yanına gelince eğildi.

Fujih: "Geç kaldığım için özür dilerim. Sen Koloton'un yardımcısı Nanagi olmalısın. Burada tam olarak neler oluyor?"

Nanagi: "Ben iyiyim efendimizin durumu çok kötü."

Fujih: "O şuan önemli değil Nanagi köyün ortasında duran bu kocaman su küresi daha önemli.

Nanagi: "Ne demek efendimiz önemli değil!"

Fujih: "Eğer senin için önemliyse kendin koru."

Nanagi: "Seni şerefsiz..."

Fujih kalkıp yüzünü savaş alanına döndüğünde bir kız çocuğu gördü. Gördüğü kız Tokito'ya abi diyen Lilia'ydı. Fujih onun insan olduğunu görünce kızın yanına gitti. Asil gibi gözüken mavi kıyafeti, uzun ve dalgalı saçı, takılı olan uzun ve keskin kılıcıyla kızın yanına gitti. Kızı boğazından tutarak havayı kaldırdığında Nanagi durdurmak için ayağa kalksa da askerler onun boynuna kılıç tutarak durdurdular.

Lilia'nın boğazını sıkmaya başladığında nefes alamayan kız tekme atarak kurtulmaya çalışıyordu. Tokito'yu seven herkes yaralı olduğu için Fujih'i durduracak kimse yoktu. Siyah gömleğinin karşısında duran Lilia kurtulamadığı için boğulmaya başlamıştı. Fujih biraz gücü arttırmaya başlamıştı.

Aşağıda savaş bitmişti fakat yukarda savaş hayla devam ediyordu. Shou sürekli Rodius'a saldırarak büyüyü bozmaya çalışıyordu. Haızı yetişemeyen zavallı Shou tek elli Rodius'a zarar veremeyecek durumdaydı. Rodius gülerek onu her saldırısında durdurup darbe indiriyordu. Shou arkaya sıçrayarak kılıcını iki elle tuttu ve dik bir konumda tutarak büyülü sözleri başlattı.

"Tanrının kutsal gücü seni çağırıyorum. Excalibur'a yol göster ve karşımda ne varsa öldürmeme yardım et. Kutsal büyü tanrının infazı!"

Kılıç bembeyaz bir renge büründüğünde etrafında bulunan mana değişmeye başlamıştı. Kılıç etrafına yaydığı ışığı tekrar içine çektiğinde Shou kılıcı aşağıya indirmeye başladı. Kılıçtan çıkan kesik darbesi Rodius'a doğru gelirken Rodius tüm vücuduyla saldırıyı üzerine almıştı. Rodius'a tuzak kuran Shou bu darbeyle büyüyü sonlandırmış, kendisini serbest bırakmıştı. Shou dağılmaya başlayan suların arasından çıkarken Rodius'u yere fırlattı. Rodius'un ağır bedeni yerde büyük bir deprem yaratmıştı. Fujih yere düşen Rodius'u görünce boğazından tuttuğu Lilia'yı duvara fırlattı. Zavallı küçük kızın tavşan kulağı tacı düşmüş, kıyafetleri, parçalanmış, kemikleri kırılmıştı.

Fujih Rodius'un yanına gittiğinde Rodius hayla hayattaydı fakat zor nefes alıyordu fakat Shou hayla savaşabilecek haldeydi. Fujih kılıcını çekerken karizmatik bir yürüyüşle "İşgalciyi hallettikten sonra sizinle ilgileneceğim." dedi. Shou yorgun olduğu için kılıcını zar zor kaldırmıştı fakat Kutsal Savaşçılar onun etrafını çevirmişti. Yuichi ise tamamen kayıptı ve savaş alanında yoktu.

Shou: "Rodius olmasaydı burada işinizi bitirirdim ama sanırım şuan biraz daha zor olacak."

Shou gülerek Fujih'e bakarken yakında bulunan herkesin ekranları kırmızı renkte açılmıştı. Hepsi ekranlarına dikkatle bakıyordu. Yazılar tamamen okunur hale geldiğinde tüm ekranlar robotik kadın sesiyle konuşmaya başladı.

.

"Şeytan Kral mühründen kurtuldu. Etrafta bulunan tüm mana Şeytan Kral tarafından çekilmeye başlanacaktır!"

.

Bu kelimelerden sonra ekranlar tamamen kapandı ve bulutlar toplanmaya başladı. Tüm canavarlar can haliyle kaçarak uzaklaşmaya başladılar. Herkes Tokito'nun bedenine baktığında bir farklılık görememişti. Çoğu ekranın yanlış bir şey söylediğini düşünüyordu. Ortalığı kaplayan sessizliği bir süre sonra kılıç sesleri almaya başladı. Shou ve Fujih birbirleriyle dövüşüyordu. Rodius efendisinin başına koşup kalan aurasını efendisini korumaya devam etmek için kullanıyordu. Efendisinin sağında dizinin üstünde oturarak onu koruyan Rodius onun geri döneceğini düşünmüştü.

Shou yavaşladığı için düşük seviye olan Fujih bile ona ayak uydurabiliyordu. Fujih ona saldırsa bile Shou kılıcını sürekli savurarak kendini korumaya devam ediyordu. Savaşın kozunu değiştirmesi gereken Tokito savaş sırasında ne yapıyor? Tokito ise bu savaş sırasında Kando ile savaşıyordu...

 

Bölüm : 26.05.2025 00:19 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...