20. Bölüm

Chapter 19: Eğitim Molası

Fatih Öcal
storikay

Eğitiminin ilk kısmını tamamlayan Tokito kısa sürelide olsa ara vermek zorunda kaldı. En son tahta gelerek Rodius'la ufak bir tartışma yaşamıştı. Gözlerini ovuşturup tahta vurmaya başladı. Kortus fark edip efendisini durdurmaya çalışsa da elinin tersiyle iterek duvara yapıştırdı.

Kortus kendisine gelmeye çalışırken Tokito sinirlenip ayağı kalktı. Rodius diz çökerek efendisini uğurlayıp takip etmedi bile. Kortus efendisi hakkında endişelendiği için ellerini göğsüne koyarak arkasından endişeli bir şekilde baktı.

Kapıdan çıkan Tokito solda duran muhafızı zırhından tutup kendisine yaklaştırarak "HAPİSHANE NEREDE?" dedi bağırarak. Muhafız bilmediğini söylediğinde onu duvara fırlattı ve yere tükürerek "İşe yaramaz domuzlar." dedi. O artık bildikleri Tokito değildi.

Gözleri yine siyahlaşmıştı ve önünü görmüyordu. Kafasında gezen tek şey Nanagi'nin efendisini gördüğünde gülümsemesiydi. O durumda bile neden güldüğünü anlamamıştı. Kafasını kurcalayan durumlar iyice düşünme yetisini kaybetmeye neden oluyordu.

Kafasını duvarlara sürterek yürüyen Tokito adeta yürüyen bir çocuk zombiydi. Manası düzensiz ve kana susamış bir manaydı. Saray içinde devriye gezen askerler yanından geçerken korkudan titriyorlardı.

Tokito taht odasını terk edince Kortus arkasından koşmaya kalktı fakat Rodius omzundan tutarak "Efendimizi yalnız bırak. Şuan o tanıdığın Şeytan Kral değil. Bu efendimizin gerçek formu." dedi gözleri kısıkken. Kortus Rodius'un elini iterek yere çömeldi. Eliyle yüzünü kapatıp ağlayarak "Efendim bizim için eğitime katlanırken sevdiği kişiler olarak başarısız olduk. Yaşamamızın anlamı ne? Efendimiz mutlu olmayacaksa neden varız?" dedi boş odada haykırarak.

Rodius Kortus'un yanına oturarak efendilerinin taht odasına geri dönmesini beklemekten başka şansları yoktu. Bir umut onun dönüşü için gözleri sürekli kapıdaydı. Rodius gözünü silmesi için Kortus'a mendil uzattı fakat Kortus reddetti. Rodius Kortus'a sarılarak teselli etmeye çalışıyordu.

Zombi gibi sarayı gezen Tokito hayla hapishaneyi arıyordu. Devriye gezen muhafızları teker teker durdurarak hapishanenin yerini soruyordu. Hepsi bilmediğini söyleyince saraydan çıkma kararı aldı. Büyük merdiveni inerek çıkış katına indi. Muhafızlar efendilerinin halini görünce tutmaya çalıştılar fakat muhafızları iterek kendinden uzaklaştırdı.

Dışarı çıktığında kapıda duran muhafızlardan birini ayaklarından tutup boynunu eliyle tutabileceği hizaya getirdi. Muhafızı boğmaya başlayarak "Bana derhal hapishanenin yerini söyle yoksa bu şehri başınıza yıkar yine bulurum." dedi siyah gözleriyle karşısındakini korkutarak.

Muhafız titreyerek "Komutan Rodius onu güneyde bulunan hapishaneye gönderdi." dedi. Tokito boğazını daha çok sıkarak "Bana yalan söyleme onu bu şehirde tutmanızın imkanı yok." dedi. Muhafızlardan diğeri efendisinin önünde diz çökerek "Efendim lütfen onu bağışlayın o muhafız bilmiyor." dedi ter dökerek.

Tokito elindeki muhafızı bırakıp diğerine yöneldi. Onun suratına bakarak "O halde beni oraya götür. Eğer yalan söylüyorsan ailen dahil herkesi öldürürüm." dedi. Muhafız başını eğerek onayladı ve sonra ayağı kalktı.

Tokito muhafızı önüne alarak hapishaneye doğru yola çıktı. Muhafızla iç kaleyi terk ederken kendilerine at aldılar. Tokito muhafızın arkasına bindi ve böylece iç kaleden çıkmıştılar. Şehre doğru yola çıktıklarında Tokito etrafına bakmıyordu bile. Tek isteği Guter'i öldürmekti.

Şehre ulaştıklarında onu gören herkes efendilerini görünce mutlu olmuşlardı fakat efendilerinin gözü siyahtı ve bir ölü gibi muhafıza yaslanıyordu. Şeytanlar ona bir şey olduğundan şüphelenmişti. Bazıları aralarında "Şeytan Kral kötü gözüküyor acaba ne oldu?" gibisinden konuşuyorlardı.

Muhafız hayla titriyordu çünkü arkasında bir yok etme makinesi vardı. Tokito arada mırıldanarak bir şeyler söylüyordu fakat ne dediğini muhafız anlamıyordu. Atın nallarının sesi çok fazla duyulmaya başladığında Tokito etrafına baktığında şehirden çıkmışlardı. Muhafıza dokunarak konuşmaya başladı.

Tokito: "Nereye götürüyorsun? Bana şehirde demiştiniz fakat oradan çıktık."

"Vikont Guter Hafil Köyü'nün orada gizli bir hapishanede olması gerekiyor. Büyük rütbede olan suçlular orada saklanır."

Tokito: "Atı hızlandır yoksa öldürüp yürüyerek götürürüm seni oraya."

"Emredersiniz efendim."

Atı daha fazla hızlandırmaya çalışsa da at daha fazla hızlanmıyordu. Muhafız içinden korkarak "Eğer dediğini yapmazsam kesinlikle öleceğim. Arkamda sanki bir canavarla gidiyorum." dedi. At biraz daha hızlanıyordu çünkü at bile yaydığı auradan korkmaya başladı.

Ovadan hızlı bir şekilde giden at kestirme yoldan Hafil Köyü'ne doğru gidiyordu. Orada bulunan Guter'i öldürmek için ruhunu baskılıyordu. Sistem onun yaşadığı bu durumu hissedince uyarı ekranı çıktı.

.

"Kullanıcı büyük bir baskı altında. Ruh çekirdeği zarar görmeye başladı. Yaşlanma kontrol altına alınamıyor!"

.

Tokito ekranda yazan şeyleri bile görmüyordu volkanın orada yaşanan olay gibi. Kalbi atmıyordu ve beyni sadece manayla hayatta kalıyordu. Muhafız kara ormana girip kestirmeden gidiyordu. Dört saat içerisinde köyün tabelası görünmeye başladı. Tokito köy tabelasının orda durmasını emretti.

At durduğunda yere atlayan Tokito köyün içine yürüyerek girmeye başladı. Köy eski ve hasarlı binalarla doluydu. Gelişmemiş ve bir o kadar fakir şeytan ve insanlarla doluydu. Şeytan Kral köyün girişine geldiğinde köylüler onu görünce yaralı sanıp yanına gittiler.

Tokito onu durdurmaya geldiklerini düşünüyordu. Parmaklarında bulunan her bir tırnak keskinleşmişti. Yüzünde bulunan damarlar görünmeye başlamıştı. Elinde ateşler vardı ve bu ateşler volkandaki ateşin aynısıydı.

Gelen köylü insan ve şeytanların bazılarını öldürdüğünde eli artık kana bulanmıştı. Ne yaptığının farkında değildi çünkü bir ruhu yoktu. Köylüler ondan kaçarak evlerine girmeye başladılar. Kaçarlarken insana benzeyen küçük bir kız yere düştü. Şeytan Kral onun küçük vücuduna pençelerini batıracağı esnada kız ona bakmaya başladı. Bir süre sonra gözlerini tamamen açan kız kısık sesle "A-Abi..." dedi. Tokito bir anda elini durdurdu ve gözleri tamamen yok oldu.

Kız ona baktığında abisini görmüştü ve bu Tokito'nun hasarlı hafızasını geri getirmeye çalıştı. Kafası daha çok ağrımaya başladı ve gözü tamamen gitti. Bu sefer acı artık tamamen ruhsuz ve kalpsiz bir varlık yapmıştı. Kızı öldürmek için tekrar toparlandığında kız ortada yoktu çünkü muhafız onu kaçırıp evlerden birine bırakmıştı.

Kızın kaybolduğunu görünce hasarlı hafızası düzelmedi fakat gözü de geri gelmedi. Elleri düzeldi ve yürüyüşü yine bir zombi gibi düzensizdi. Kafası ağrıyordu ve bilinci artık tamamen yoktu. İçgüdüsel olarak muhafızın manasını takip ediyordu.

Tokito şehirden çıktıktan sonra taht odasında kalan Kortus ve Rodius üzgün bir şekilde oturmaya devam ediyorlardı. Nanagi ise çoktan ayaklanmıştı ve üstünü giyip odasından çıkmıştı. Nanagi'yi gören muhafızlar yardım etmek istese de gelen yardımların hepsini reddetti.

Yavaş yavaş taht odasına gittiğinde muhafızlar kapıyı açtı. Kapı sesini duyan Rodius ve Kortus efendileri sanmıştı fakat kapıyı açan Nanagi'ydi. Kortus Nanagi'yi gördüğünde ayağı kalktı ve ona koştu. Nanagi ne olduğunu anlamasa bile Kortus sarıldığında mutlu oldu.

Kortus: "Nanagi sonunda geldin. Efendimizin sana ihtiyacı var."

Nanagi: "Biraz sakinleşin ne oldu anlatın bakayım."

Rodius: "Efendime Guter'in buraya geldiğini söyleyip getirdim. Geldiğimizde senin boynunun kesilmeye başladığını görüp Guter'i durdurdum. Başta efendim normaldi fakat senin halini gördüğünde garip davranmaya başladı."

Kortus: "Beni bile duvara fırlattı ve bir anda çıkıp gitti. Arkasından gidemedik çünkü manası siyahtı."

Nanagi: "Siyah mana mı... Yoksa... Şeytan Kral artık orada değil demek bu!"

Rodius: "Bu yüzden takip edemedik."

Nanagi: "Derhal gitmeliyiz nereye gittiyse bulalım onu!"

Nanagi, Kortus ve Rodius ilk kapıdan çıkıp kapı muhafızlarına "Efendimizi gördünüz mü?" diye sordular. Muhafızlardan biri "Bize hapishanenin yerini sordu bizde bilmiyoruz dedik." dedi. Nanagi hapishanenin yerini bilen tek muhafızın saray girişinde olduğunu bildiği için ona doğru koştular.

Muhafızın olduğu yere geldiklerinde bilen muhafız kayıptı. Diğer muhafızı tutan Nanagi nefes nefese kalmıştı. Biraz kendine geldikten sonra "Diğer muhafız nerede?" dedi. Muhafız titrek sesle konuşmaya başlayarak "Efendi Tokito geldi ve bize hapishanenin yerini sordu ben güneyde dedim fakat beni öldürerek bilgi almaya çalışınca arkadaşım yerini bildiğini söyleyip beraber gittiler." dedi.

Nanagi hemen Rodius'u omzundan tutarak "Bir an önce ulaşmamız lazım yoksa ya Guter yada efendimiz bugün ölecek." dedi. Rodius bunu duyunca gözlerini tamamen açtı. Kortus elini ağzına koyarak ağlamaya başladı. Hepsi efendilerinin ölme ihtimalini duyunca kendilerini kaybetti.

Rodius pençelerini tamamen çıkartmıştı ve gözü siyahlaşmaya başlamıştı. Oda kendisini kısıtlayarak güçlenecekti fakat kendisini etkiler başladığında kalbini söküp geri iyileştirerek düzeltti. Pençelerine baktıktan sonra Nanagi'ye dönerek "Efendimizi durduracak kadar bile gücümüz yok. O Nanagi'den intikam almak için bu tipsiz forma dönüştü fakat tek yapabildiğim sakin kalmak." dedi gözü kısıkken.

Nanagi onu avutmak için yaklaştı ve elini sağ omzunun üstüne koyarak "Efendimiz kararlılığını göstererek o canavar formuna büründü. Kararlılığına saygı duymamız gerek." dedi. Kortus söze atlayarak "Peki şimdi ne yapacağız? Efendim kısıtlanmış haldeyken kahraman kadar güçlü. Onu bu krallıkta kim durdurabilir?" dedi gözünden yaşlar akarken.

Nanagi biraz düşündükten sonra sakin bir kafayla çözüm yolunu bulmuştu. Rodius'a dönerek "Efendimizle bu krallıkta tek dövüşebilecek kişi sensin. Onu bayıltarak kendisine getirmeye çalışmamız lazım. Eğer gelmezse..." sözüne devam ederken Kortus araya girerek "Gelmezse ne? Efendimizi mi öldüreceksiniz? Eğer kılına bile dokunursanız sizi yaşatmam!" dedi yüksek sesle bağırarak.

Nanagi üzülen Kortus'u anlıyordu fakat yine de başını eğdi ve öyle durdu. Rodius ise yere oturup elleriyle zemini yumruklamaya başladı. Nanagi başını kaldırarak kararını vermişti. Kortus onun yüzünden anladığında sinirlenmeye başladı.

Nanagi: "Sinirlenme Kortus bende bunu istemiyorum ama başka çaremiz kalmadı."

Rodius: "O şeyi hayla efendimiz olarak görüyor musun? Askerini öldürmeye çalıştı o canavar!"

Kortus: "Sizler hainsiniz kesinlikle hainsiniz..."

Nanagi: "Efendimiz artık yoksa kurtaramıyorsak ne yapalım Kortus ölelim mi? Efendimizin ruhu artık yok o şey saf bir yıkım silahı."

Rodius: "Eğer ben bile onu öldüremezsem hayatlarımız biter."

Kortus: "Bende sizinle geleceğim fakat efendimi öldürmeye niyet ederseniz canım pahasına koruyacağım."

Rodius: "İnatçı kadın."

Nanagi: "Yapacak bir şey yok. Durum o hale gelirse seni ben oyalayacağım."

Kararlarını veren üçlü ejderhaya binerek yolculuğa başladılar. Asıl hedefleri efendilerini durdurmaktı. Zalim Şeytan Kral olan Tokito'yu kim durduracaktı? Tokito durdurulabilir miydi? Bizim üçlü efendilerine karşı savaşabilecek mi? Bu soruların cevabını 3 saat sonra başlayacak olan savaş belirleyecekti.

 

Bölüm : 24.04.2025 15:39 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...