18. Bölüm

Chapter 17: Tokito'nun Cehennem Dolu Eğitimi

Fatih Öcal
storikay

Rodius'un sırtında tekrar volkana dönen Tokito yine sıcaklığı hissetmeye başlamıştı. Rodius'un yüzüne bakmaya çalıştığında Rodius endişeli görünüyordu. Gözü tamamen açıktı ve kasları sertti.

Ona sormak istese bile sormaktan korkuyordu. Sırtında olmasına rağmen elinde yoğunlaştırdığı mana Tokito'yu rahatsız etmişti. Dağı zıplayarak çıkan Rodius Tokito'yu volkanın yanında sırtından indirdi.

Tokito Rodius'un sırtından indiğinde onun elinin çok fazla titrediğini gördü. Yanına gitmeye karar verip elini tutan Tokito "Ne oldu Rodius? Endişeli görünüyorsun." dedi. Rodius Tokito'nun elini bırakıp biraz ondan uzaklaşınca Tokito yine takip etti.

Rodius titreyen ellerini manasıyla durdurdu. Tokito arkasından gelinde ona dönerek "Herhangi bir sorun yok efendim." dedi. Tokito buna inanmamıştı bu yüzden Rodius'un gözünün içine bakarak "Yalan söylüyorsun elindeki manayı hissettim. Yol boyunca ellerini manayla durduruyordun!" dedi sinirli bir şekilde bağırarak.

Rodius tekrar kendisini toparladı ve bu sefer kararlı bir şekilde "Bu benim için normal." dedi. Bu Tokito için bardağı taşıran son damlaydı. Sinirden ne yapacağını bilmeyen Tokito sağ ayağıyla Rodius'un sol bacağına vurdu.

O kadar sert vurmuştu ki bir demir kadar sert olan Rodius'un bacağı tamamen kırılmıştı. Tokito başını sola döndürerek dişlerini sıkmaya başladı.

"Beni sevseydiniz benden saklamazdınız."

Rodius başını eğerek bir anda ortadan kayboldu. Tokito yine volkanın yanına gidiyordu fakat bu sefer sinirliydi. Sinirden volkanı havaya uçurabilecekmiş gibi hissediyordu. Volkanın yanına uzanıp sinirini yatıştırmaya çalıştı. Manası düzensiz olduğu için düne göre daha fazla mana tüketiyordu.

Rodius yine dağlardan birinin tepesine çıkıp efendisini izlemeye başladı. Kırık bacağını iyileştirdi ve oturmaya devam etti. Rodius'un neşesi yerinde değildi. Sürekli dağı yumruklayarak kendisini düzeltmeye çalıştı.

Neden efendimden saklamak zorundayım? Onu bu şekilde üzüp sinirlendiriyorsam neden yaşıyorum? Ayağımı kırmasına izin verdiysem kellemi almasına da izin vermeliydim. Ne olursa olsun onu koruyacağım. Bu krallığı ateşe vermem gerekse bile onu koruyacağım!

Tokito'yu izlerken Tokito hayla sinirinden dolayı manasını kontrol etmekte zorlanıyordu. Onuncu dakikasında yavaş yavaş manasını kontrol altına almaya başladı. Volkanın alevi sinirinden dolayı onu etkilememişti.

.

"Ruhun yeterli seviyeye ulaşmasına az kaldı.".

.

Tokito o kadar odaklanmıştı ki ekranda yazana bakmamıştı bile. O hayla manasıyla vücudunu iyileştiriyordu. Kırkıncı dakikaya geldiğinde manası tükenmeye başlamıştı. Yine organları yanmaya başladığında Rodius tarafından kurtarıldı.

Yavaş yavaş uyandığında göldeydi ve Rodius kendisini dinlendiriyordu. Bu sefer kalkıp elma almak için ağaca tırmandı. Ağaç uzundu ve dalları çok fazla dağınıktı. Zıplayarak bir elmayı almayı başardı.

Rodius seslere tepki göstererek gözünü açtı. İlk gördüğü şey ağaçtan düşen Tokito'ydu. Onu kurtarmak için sıçradı. Sanki bir çita gibiydi. Tokito'yu yakaladığında Tokito ağlıyordu.

Rodius onu yere indirdiğinde Tokito volkana doğru yürümeye başladı. Elinde bulunan elmayı yerken bir yandan yürüyordu. Rodius'ta arkasından onu takip ediyordu.

Volkanın yanına geldiğinde Tokito en uca gelip içeri bakmaya başladı. Rodius yanına gelerek efendisinin yüzüne bir daha bakmıştı. Efendisinin gözleri kapkara olmuştu ve içi boştu. Gözü sürekli volkanın içine bakmaya devam ediyordu.

Rodius efendisinin küçük omuzlarından tutarak dizinin üstüne çöktü. Sanki Tokito'nun ruhu yoktu. Sıcak vücuduyla Tokito'ya sarılan Rodius yine gözünün içine bakmaya başladı. Tokito sessiz bir şekilde mırıldanarak "Hepiniz aynısınız benim duygularımı önemsemiyorsunuz." dedi.

Rodius efendisinin yanağına avucunun içiyle şaplak attı. Tokito sersemlese bile gözleri hayla aynıydı. Rodius efendisini yanına oturtarak ayaklarını volkana doğru uzatarak lavın manzarasını seyretmeye başladı.

Tokito'ya ne olduğunu hayla kavrayamamıştı bu yüzden onu geri getirmek istiyordu. Sohbeti başlatmak için "Zamanı geldiğinde neden yaptığımı anlayacaksınız efendim." dedi. Tokito'nun göz bebeği siyahtı ve vücudu olduğu yerde kıpırdamıyordu bile.

Efendisine bir elma uzatan Rodius artık düzelmişti. Korkularından arınmıştı ve efendisine sırrını anlatmasa bile mutlu bir yüzle yardım etmeye karar vermişti. Tokito'nun gözlerinin içine tekrar bakan Rodius "Sizi ne olursa olsun koruyacağım." dedi.

Tokito bir süre sonra ona dönerek "Rodius sana tek bir şey soracağım. Neden benden sır sakladın?" dedi. Rodius efendisinin gözünün geri gelmediğini gördüğünde onun ruhunun yıprandığını fakat dışarıya vurmadığını anlamıştı.

Volkanın içine bakmaya başlayan Rodius ellerini yumruk yaparak "Siz dünyada yaşamak için yeterli güçte değilsiniz. Bu dünya çok acımasız." dedi. Tokito yeniden sinirlendi ve ayağı kalktı. Rodius efendisinin arkasından kalktığında Tokito ona sarıldı.

Rodius onun bir süt kadar beyaz saçına bakarak ağlamaya başladı. Koca kaplan ilk kez göz yaşı döküyordu. Tokito kafasını çevirerek Rodius'un yüzüne baktı ve "Sence intihar etsem bir şey olur mu? Sizin gibi güçlüler varken ben ne işe yarayacağım?" dedi. Tokito'nun göz bebeği yavaş yavaş asıl rengi pembeye dönüyordu.

Rodius göz yaşlarını pençesiyle sildi ve efendisinin omzundan tutarak "Siz bizim kralımızsınız siz olmazsanız biz var olamayız." dedi. Tokito masmavi ve kuşların olduğu gökyüzüne bakıp derin bir nefes aldı.

Volkanın yanında dururken Rodius'a tekrar gitmesini söyledi ve günün ikinci dersine tekrar başladı. Rodius yine her zamanki gibi dağın en üstüne çıkarak efendisini izlemeye başladı. Tokito bu sefer manasını daha iyi yönetebilmeye başlamıştı.

Onuncu ve yirminci dakikalarda Tokito yeni bir yetenek öğrenmişti. Normalde manasını kendisi için kullanan Tokito bu sefer manasını lavın sıcaklığına karşı gelmek için kullanmaya başlamıştı. Kafasındaki düşünceleri boşaltıp sadece lavın sıcaklığına odaklandı.

Tokito'nun vücudundaki mananın değişimini Rodius iki kilometre uzaktan gördü. Ayağı kalkarak "Sonunda mananın ikinci formunu öğrendiniz efendim." dedi. Evet, Rodius'un bahsettiği şey mananın ikinci formu auraydı.

Aura mananın ikinci kullanım alanıdır. Kullanıcı eğer manasını gözeneklerden dışarı çıkarıp bir şeye karşı savunmak için etrafında bariyer şeklinde bir mana bulutu oluşturursa aurasını oluşturmuş olur. Aura manadan farklı olarak bir kez aktif olduğunda sadece kullanıcının zihnine bağlı olur.

"Sonunda aura kullanmayı öğrendi. Biz şeytanlar buna "Yen" diyoruz. En önemli dersi aldığına göre bu dersin bitmesine az kaldı. Acaba canavarların durumu ne? Buraya doğru gelen büyük bir canavar var."

Rodius şuan dersin önemli olduğunu bildiği için kendi aurasını dağın uzak kısımlarına göndererek savunma kurmaya çalışıyordu. Tokito ise yeni edindiği özelliğe şaşırmıştı. Ellerine bakarak "Sonunda nasıl olduğunu kavradım. Artık hiç sıcaklık hissetmiyorum." dedi.

Ellinci dakikaya ulaştığında Tokito manasını bitirmemişti fakat beyni yoruluyordu. Sürekli gözü kapanıyordu fakat o yeniden açıyordu. Yine de devam edip eğitimi tamamlamak istiyordu.

Auramı devam ettirmek sandığımdan daha zormuş. Mana sorununu çözsem de zihnimi geliştirmem lazım. Yetenekte ustalaşırsam başarabilirim. O aptal kaplana ne kadar güçlü olduğumu göstereceğim!

Üzerindeki koyu kırmızı ceketi çıkartan Tokito manasını daha fazla odaklıyordu. Vücudundan çıkan mana auraya dönüşerek lavın sıcaklığına bariyer oluşturuyordu. Terden ıslanan kıyafeti küçük bedeninin içini göstermeye başlamıştı.

Tokito artık yanmak yerine terliyordu ve bu ona su kaybı yaşatıyordu. Manası ilk saatini doldurduğunda düzenli bir hale gelmeye başlamıştı fakat hayla yen kullanmada usta değildi. Bu açığı onun pes edip aurayı kapatmasına sebep oldu.

Tekrar yanmaya başlayan Tokito'yu görünce su kafesini kullanarak tekrar gölün yanına getirdi. Bu sefer efendisinin derisi yanmamıştı çünkü aurasıyla ayakta kalmayı başarmıştı. Rodius Tokito'nun vücudunu su büyüsüyle soğuttuktan sonra yanına yatarak gökyüzünü izlemeye başladı.

Veldoria sarayında durum onlar gittikten sonra klasik bir hal almıştı. Kortus efendisi olmadığı için ne yapacağını bilmiyordu. Aklında sürekli efendisi Tokito vardı. Nanagi askerlere emir verdikten sonra koridorda sürekli dolaşan Kortus'un yanına gitti.

Nanagi: "Sorun ne Kortus? Muhafızlara göre sürekli tahta bakıp ağlıyormuşsun."

Kortus: "Efendim gittiğinden beri içimde büyük bir boşluk var. Sence o iyi mi?"

Nanagi: "Korkma yanında krallığımızın en güçlü silahı Rodius var. Efendimiz onun yanında hep güvendedir."

Kortus: "Sence ondan saklamak mantıklı mı? Kendimi ihanet etmiş gibi hissediyorum."

Nanagi: "Efendimizin aklını meşgul edemeyiz ve bu vikontlardan gelen bir emir."

Kortus: "Sen dinlemek zorunda olsan bile ben değilim."

Nanagi: "Kortus bunu konuşmuştuk. Eğer ağzını kapalı tutmazsan vikontların planı suya düşer."

Kortus dişlerini sıkarak taht odasına geri gitti. Muhafızlar kapıyı açtığında efendisinin tahtının yanına oturdu ve sarıldı. Nanagi arkasından odaya girdiğinde onu tahta sarılmış bir şekilde görünce içinden "Keşke efendimize senin gibi değer verebilsem fakat ben hayla eski kralımızı özlüyorum." dedi mutsuz bir şekilde bakarak.

Kortus bir süre daha o şekilde sarılarak kalmıştı. Nanagi ise etrafı gezip halkı gözetlemek için dışarı çıktı. Efendisini bekleyen Kortus hem ağlıyordu hem sarılıyordu. Duygusunu kontrol edemiyordu ve bu onu aciz bir konuma düşürüyordu.

Nanagi askerlerini kontrol ederken bir asker yanına gelip dizinin üstüne çökerek "Efendim Vikont Guter iç kaleye girmek için izin istiyor." dedi. Nanaginin yüz kasları gerilmişti, eli titremeye başlamıştı. Neden vikontların generali Guter'in Veldoria şehrine geldiğini anlamamıştı.

Askere içeri almasını söyleyerek kılıcını kınıyla beraber taktı. Muhafızlara emrederek kaleyi güçlendirmelerini emretti. Sinirli bir şekilde içinden "Neden o şerefsiz Guter burada? Efendimiz yokken burada savaş çıkarırsa koruyamam." dedi sesi titreyerek. İç kalenin kapısı açıldığında Guter kocaman kürkü, vahşi pençeleri, avcı gözleriyle korku saçmıştı.

Ordusuyla içeri giren Guter atından atladı ve Nanagi'ye kılıç doğruttu. Muhafızlar tepki göstererek kılıçlarını çektiler. Nanagi muhafızlara durmasını söyledikten sonra Guter bağırmaya başladı.

Guter: "Efendin nerede işe yaramaz komutan?"

Nanagi: "Vikont Koloton Loropis bölgesinde olmalı."

Guter: "Bana yalan mı söylüyorsun komutan?"

Nanagi: "Lütfen kılıcınızı indirin Vikont Guter. Bu bölgeyle savaşmak mı istiyorsunuz?"

Guter: "Bak tipsiz şeytan benim sinirlerimle oynuyorsun!"

Guter kılıcı Nanagi'nin boynunda biraz hareket ettirdiğinde gökten bir kaplan atlayarak Guter'in kılıcını tuttu. Bu kaplanın sırtında Şeytan Kral vardı. Gelen Rodius ve Tokito'ydu. Guter yeniden kılıcıyla hamle yapacağı esnada Rodius kılıcı sert bir şekilde tutup bağırarak "Biraz daha ileri gidersen seni işgalci sayıp kelleni burada alırım Guter haddini bil!" dedi.

Guter'in gözü döndüğü için fark etmemişti fakat Şeytan Kral oradaydı. Neden Tokito buraya dönmüştü? Rodius nasıl Guter'i durdurdu? Hepsinin cevabı eğitimde yatıyordu.

 

 

Bölüm : 24.04.2025 15:38 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...