Karşısında duran kişinin büyü komutanı olması Tokito'yu sarsmıştı. Yüzünde bulunan yaralara baktığında vicdanı sızlıyordu. Göz yaşı akıtamasa bile gözünden üzgün olduğu anlaşılıyordu.
Binanın çatısından inmek için Tokito'nun elinden tuttu ve aşağı atladılar. Zemine yaklaştıklarında büyü komutanı su büyüsü kullanarak düşüşlerini yavaşlattı.
Tokito hayla şaşkındı. Büyü komutanının çizik dolu yüzüne bakıyordu. Kırmızı gözü onu büyülemişti. Knedisini o kadar kaptırdı ki kapıdan Kortus ve Nanagi bağırarak efendilerini aradılar.
Kortus: "Şeytan Kral neredesiniz?"
Nanagi: "Askerler onu gördünüz mü?"
"Bizde bilmiyoruz efendim birisini yakalayacağını söyledi."
Nanagi: "Orada Kortus gördüm onu. Yanında birisi var."
Kortus hızlı bir şekilde koşarak efendisinin olduğu yere geldi. Yanındaki kişinin boynuna yelpazesini tutarak tehditkar konuştu.
Kortus: "Efendimizin elini tutarak ne halt yiyorsun?"
Tokito: "Sorun yok Kortus bu aradığımız kişi."
Rodius: "İzninizle kendimi tanıtayım fakat silahınızı boynumdan çekin lütfen."
Kortus efendisinin sorun yok demesiyle yelpazeyi yeniden kapattı ve Rodius'un karşısına geçti. Rodius üstünü silkeledi ve konuşmaya başladı.
Rodius: "Ben eski büyü komutanı Rodius. Beni aradığınıza göre efendimizi eğitmem içindir."
Tokito: "Sen çok mu güçlüsün Rodius?"
Rodius: "Sizin potansiyelinizin yanında ben sadece bir hiçim. Normalde ölmem gerekiyordu fakat efendim sizin için ayakta kalmamı emretti."
Gerçekten çok savaş görmüş. Yüzüne iyileştirilemeyecek yaralar almış. Acaba ne kadar güçlü? Bana en iyi büyücü olduğunu söylemişti fakat daha çok bir şövalyeye benziyor.
Tokito: "O halde bizimle gel ve anlaşma yapalım."
Rodius: "Memnuniyetle majesteleri. Sizin için her yere gelirim."
Tokito: "Karar verildiyse yola çıkalım. Kaleye ne kadar kaldı?"
Nanagi: "İç kaleye 2 saatte ulaşırız efendim. Ordumuz olmadığı için daha kısa sürebilir."
Büyü komutanıyla beraber arabaya binen Tokito'nun gözü sürekli ona bakıyordu. Kendisi adeta onun manasına kapılmıştı. Rodius dik dik baktığını fark edince yüzünü ona döndü. Utanan Tokito kafasını sola döndürerek cama bakmaya başladı.
Rodius: "Benim yüzümde bir sorun mu var efendim?"
Tokito: "Sorun yok sadece bakmak istedim."
Rodius: "Soru sormak istiyorsanız yolculuk boyunca cevaplayabilirim."
Tokito bu sözle heyecanlanıp yüzünü Rodius'a çevirdi. Biraz daha onun yüzüne yaklaşıp konuşmaya başlamıştı.
Tokito: "Sen gerçekten büyücü müsün?"
Rodius: "Evet efendim ben bir büyücüyüm."
Tokito: "Yalan atıyorsun. Bir büyücü senin kadar hızlı olamaz."
Rodius: "Meleklere inanıyor musunuz efendim?"
Tokito: "Melek dediğin şey ne?"
Rodius: "Açıkçası bende çok bir şey bilmiyorum. Ben aslında taşralı bir şeytandım efendim. Her şey o gün köyden çıktığımda başladı."
Anılarını anlatmaya başlayan Rodius o zamanki anılarını hatırlamaya başlamıştı. 967 yıl önce olan olay dün gibi aklındaydı.
Taşralı bir köyden gelen Rodius bir gün dışarı çıkıp sahile doğru gitmeye karar vermişti. Köylüler onu uyarsa da o vazgeçmeden gitti. Gelişmemiş kaplan gibi duran vücudu vardı. Eski ve yırtık bir kıyafete sahipti.
Koşarak çitlerden atlayan Rodius ormanda koşmaya başladı. Zayıf olan ayaklarıyla koşarak gezmeye başladı. Denizin havasını koklayarak bulmaya çalışıyordu.
Kokuyu net olarak aldığında o yöne doğru koşan Rodius bir mana hissetti. Sahil tarafından hayatında hiç deneyimlemediği bir aura vardı. Korkuyordu fakat yine de koşuyordu.
Sahile ulaştığında ağaçların arasından bakmaya başladı. Karşısında bir çocuk vardı. Balık gibi kulakları, büyük bir hırkaya benzeyen yelesi vardı. Üzerinde yuvarlak ve içi mavi şeyler vardı. Yüzü şaşkın görünüyordu ve denize uzun uzun bakıyordu.
Yanlışlıkla hareket edip ses çıkartan Rodius yeniden baktığında karşısındaki yoktu. Etrafına bakmaya çalıştığında birisi onun gözünü kapattı.
"Burada ne arıyorsun küçük şeytan?"
Rodius: "S-Sadece denize girmek istemiştim."
"Deniz, onu seviyor musun?"
Rodius: "Deniz en sevdiğim şey benim."
"Sen, güçlü birisine benziyorsun. Sen, adın ne?"
Rodius: "Adım Rodius. Veldoria bölgesinin köyünden geliyorum. Konuşmakta neden zorlanıyorsun?"
"Ben, kelime, tam olarak söyleyemiyorum. Şeytan Kral, nerede biliyor musun?"
Rodius: "Bu bölgede değil Loropis isimli bölgede olmalı. Sorarak bulacağından eminim."
"Ben, sadece sormak, istedim. Sen, güç ister misin?"
Rodius: "Elbette güçlenmek istiyorum. Şeytan Kral gibi olmak istiyorum."
"Güç, kolay elde edilebilir. El, onu bana uzat."
Daha küçük olduğu için tam anlamayan Rodius arkasına dönerek onun yüzüne baktı. Yüzü yine ilk gördüğündeki haldeydi. Elini yavaşça uzattığında karşısındaki elinin üstüne bir büyü çemberi çizdi.
Büyü çemberi çizildikten sonra aktif oldu ve sonradan gizlendi. Rodius büyü çemberi kaybolduktan sonra aynı onu ilk gördüğünde hissettiği manayı kendi vücudunda hissediyordu. Karşısında duran balığa benzeyen bu şey gülümseyerek bakmaya başladı.
"Sen, artık bir meleğin gücüne sahipsin. Ben, su meleğiyim. Sende, artık su meleği."
Dediklerini zor anlasa da yine de güç verdiği için onu efendisi olarak görüyordu. İsmini sorabilecek cesareti toplayınca yelesinden tuttu. Ona dönen melek yüzüne bakıyordu.
Rodius: "Benim efendim olur musun? Sana itaat etmek istiyorum."
"Bu, olmaz. Ben sadece bir meleğim. Siz, şeytanlar efendinize itaat etmelisiniz. Güç, onu sadece kendi çıkarların için kullan."
Rodius: "En azından ismini öğrenmeme izin ver!"
"İsim? Ben, Su Meleği. Bu kadar, başka bir ismim yok.
Yelesini bıraktığında deniz taşarak bulundukları yere geldi. Geri çekildiğinde su meleği kaybolmuştu. Gittikten sonra ekran açılmıştı ve yeni büyüler elde etmişti.
.
"Kullanıcının ulaşabileceği en yüksek seviye S olarak değiştirildi."
.
"S seviye büyü *Degriz* elde edildi."
.
Aldığı büyüleri deneyen Rodius her gün talim yaparak güçlendi ve 30 yıl sonra S seviye oldu. Uzun süre şeytan krallara hizmet etti ve 600 yıl sonra emekli oldu. Emekli olduğunda Koloton tarafından Veldoria şehrinde yaşaması teklif edilince memleketine geri dönmüştü...
Rodius: "Anlatacaklarım bu kadar efendim."
Tokito: "Bu su meleği sayesinde güçlendin demek. Sence ben mi daha güçlüyüm yoksa melek mi?"
Rodius: "Siz bir şeytan kralsınız bu yüzden S seviyeye kadar rahatlıkla çıkabilirsiniz fakat o melek sizden kat ve kat daha güçlü."
Eskiden kralları aradığına göre şeytan kralları sürekli ziyaret ediyor olmalı. Acaba beni de ziyaret eder mi? Eh, her şekilde karşılaşacağım gibi görünüyor. Şimdi eğitim daha önemli.
Sohbet etmeyi bırakan Tokito camdan şehri izlemeye devam ediyordu. Evlerin farklılığı ona çok iyi görünmüştü.
Merkez kale görünmeye başladığında Tokito kafasını uzatarak bakmaya başladı. Büyük surları, dört adet büyük gözlem kuleleri ve iki tane kurt kafası olan ihtişamlı bir girişti. Merkez kalenin kapısının önünde durdular.
Nanagi inmeden el hareketi yaparak kapıyı açtırdı. Yavaş yavaş açılan kapı çok ses çıkarmıştı. At arabası içeri girmeye başladığında Tokito bahçeyi görmüştü. Kocaman çiçekler içeren devasa büyüklükte bir kaleydi.
Bahçede devriye gezen askerler Nanagi'yi görünce dizlerinin üstlerine çöküp karşıladılar. Kalenin kahyası kapıya çıkarak oda dizlerinin üstüne oturdu.
Nanagi arabadan inerek kapıya yöneldiğinde herkes şaşırdı. Kapıyı açtığında arabanın içerisinden çıkanlar bir çocuk, bir kadın ve Rodius'tu. Askerler dizlerinin üstüne durmak yerine yere uzanarak yüzlerini yere bakacak şekilde konumlandırdılar.
Tokito aurasını yaydığında tüm askerler titremeye başlamıştı. Henüz B seviye olmasına rağmen manası askerler için çok yüksekti. Nanagi kahyanın önüne geçerek oda dizinin üstüne çöktü.
Nanagi: "Kalenize hoş geldiniz Yüce Komutan. Hepimiz emrinize hazırız."
Gerçekten bu kadar büyük bir karşılama beklemiyordum. Kendimi sanki bir tanrı gibi hissediyorum. Bu kadar sadık askerlere sahip olmak kutsanmak demek.
Tokito: "Kafalarınızı yerden kaldırın. Ben buradayken herkes kafası dik gezecek! Şeytanların onuru ayaklar altına alınamaz!"
Askerler ayağı kalkarak silahlarını çıkardılar. Hepsi bir ağızdan "Çok yaşa Şeytan Kral!" diyerek seslerini kale dışına kadar çıkardılar. Tokito Rodius'la beraber içeri girdiğinde askerlerde görevlerine devam ettiler.
Tokito saraya girerek koridorda yürümeye başladı. Dralon'da gördüğü zengin görünümlü bir koridor yoktu. Genelde kırmızı bayraklar duvarda asılıydı zeminde siyah ve sıradandı.
Taht odasının girişine geldiğinde giriş kapısı da fazla dekoratif özellik göstermeyen sıradan bir kapıydı. Nanagi'yi yanına çağırıp sordu.
Tokito: "Bu saray neden çok sade bir tasarıma sahip?"
Nanagi: "Efendimiz Koloton diğer bölgelere kıyasla halkına daha çok değer veren bir vikonttur. Harcamaları da buna göre şekillendirdi."
Dışarıda bulunan bahçe çok güzeldi fakat saray sade bir tasarıma sahip. Böyle bir lider zor bulunur. Sadece şehrine önem veren birisi olmalı. Acaba içerisi nasıl?
Kapıyı askerler açtığında yavaşça içeriye girmeye başlamıştı. Gözüyle gördüğü ilk şey tahttı. Kısa ve siyah bir tahttı. Köşelerinde çarpı işaretleri vardı. Taht muhafızları dizlerinin üstüne çökerek efendilerini karşıladı.
"Hoş geldiniz efendim. Bizler tahtı koruyan muhafızlarız."
"Herhangi bir emriniz varsa söyleyebilirsiniz."
Bunlar taht muhafızları demek. Çok fazla kalın zırha sahipler. Manaları aşırı yoğun. Gayet güçlü olmalılar. Bunlar buradayken güvende olacağım.
Tokito: "Sizler beni koruyacaksanız sorun yok. Kapının iki tarafında durun."
"Emredersiniz efendim."
Tokito içeri girerek etrafa göz gezdirdi. Gözüne batan şey üçgen şeklinde olan camlardı. Oda neredeyse bir spor salonu büyüklüğündeydi. Tavan ise iki kamyon üst üste durabilecek kadar büyüktü.
Tahta doğru yürüyerek etrafına göz gezdirdi. Yavaşça tahta oturmaya çalışsa da boyu yetmediği için Kortus oturtmuştu. Yanlışlıkla kuyruğuna oturunca bir anda ağlamaya başladı.
Kortus hemen efendisini kaldırıp kuyruğunu serbest bıraktı. Gözlerini silen Tokito Rodius'a geçmesi gereken yeri gösterdi. Nanagi Tokito'nun soluna Kortus ise sağına geçti.
Tokito: "Sonunda oturabildim. Bu taht işi çok zormuş."
Rodius: "Size daha büyük ve ihtişamlı tahtlar lazım efendim."
Tokito: "Koloton seçtiği için bu taht güzel. Yanda duran çarpı işaretleri ne anlama geliyor Nanagi?"
Nanagi: "Efendimiz Koloton hiçbir zaman tahta oturmaz efendim. Oturmak sadece şeytan krala izin verilir. Başkası oturduğu zaman taht muhafızlarının gözleri kırmızı olur ve oturan kişiye öfkeyle saldırırlar."
Sanırım bir çeşit büyü kullanılıyor. Ekran bana bu şeyi tanımla.
.
"Oturduğunuz tahtta bir bağlama büyüsü vardır. Sistem tarafından Şeytan Kral olarak belirlenen kişiler oturabilir. Muhafızlarda bu tahtın koruyucusu olarak belirlenmiştir."
.
Gerçekten dediği gibi bir tahtmış. Neden Koloton krallara bu kadar sadakatle bağlı? Benim en iyi müttefikim olacak o halde.
Tokito: "Tamam anladım. Sıra sende Rodius eğitim istiyorum hem de hızlı bir eğitim olmalı."
Rodius: "Sizi A seviye yapacağımın garantisini veririm fakat kolay bir eğitim olmayacak."
Tokito: "Beni zorlayacak bir eğitim fikri... Sanırım bu fikri beğendim."
Rodius: "Baştan uyarayım efendim eğitim sonunda mananız küseceği için bir süre mana kullanmanızı önermem."
Tokito: "Fark etmez. İki ay sonra manamı kullanabileceksem ne dersen onu yapacağım."
Rodius: "O halde yarın eğitiminize başlayacağız."
Tokito tahttan zıplayarak indi ve Rodius'la el sıkıştı. Rodius efendisini yetiştirebileceği için çok mutluydu. Bir sonraki gün olduğunda kahvaltı masasına oturdular.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
144 Okunma |
33 Oy |
0 Takip |
33 Bölümlü Kitap |