15. Bölüm

Chapter 14: Taht Yolculuğu Devam Ediyor

Fatih Öcal
storikay

Yola çıkan Tokito ve ordusu artık çok daha azdı. Tahmini 356 askerle yola devam ettiler. Bu sefer gittikleri yer büyü komutanının bulunduğu Veldoria bölgesiydi. Kara orman denen bir yoldan geçen ordu morali yüksek bir şekilde yola devam ediyorlardı.

At arabasının içinde bulunan Tokito Nanagi ve Kortus'la sohbet ediyorlardı. Yüzünde de büyük bir gülümseme vardı. Beyaz saçı ve renkli kıyafeti dışarıdan bile fark ediliyordu.

Onları uzaktan izleyen birisi vardı. Siyah saçı ve karanlıkta görünmemek için siyah kıyafet giyen şüpheli birisi vardı. Bu kişinin elinde altın sarısı bir dürbün vardı.

Uzaktan izleyerek ağaçlardan takip ediyordu. Ordu onu fark etmese bile Tokito'nun aurası onu boğuyor gibi görünüyordu. Bir süre daha takip ettikten sonra gölgelerden giderek kayboldu.

Takip edilmesine rağmen mutlu bir şekilde devam eden Tokito Nanagi'ye sorması gerekenleri sorma kararı aldı.

Tokito: "Hahahah, bu çok komikti Nanagi. Peki sana bir şey sorabilir miyim Nanagi?"

Nanagi: "Ne isterseniz sorabilirsiniz efendim."

Tokito: "Eğer kendi ırkımı öldürerek tahtı ele geçirmek zorunda kalsam ne yapardınız?"

Tokito'nun sözleri ortamı gerginleştirmeye yetmişti. Kortus'un yüzü bir anda kasılmıştı. Nanagi'nin gözleri kısılmıştı. Tokito bacak bacak üstüne atarak oturmaya başladı.Elleriyle dirseğini tutarak onlara ciddi bir bakış atmıştı. İlk cevap Kortus'tan geldi.

Kortus: "Bizi bile öldürseniz bunla alakalı şikayetimiz olmaz. Sizin canınız krallığımızdan daha önemli."

Tokito: "Bundan emin misin?"

Kortus: "Şüpheniz olmasın efendim."

Tokito: "Sen ne diyeceksin Nanagi?"

Nanagi efendisinin yüzüne bakmak için kafasını kaldırdı ve kılıcını çıkartıp boynuna yasladı. Tokito ciddiyetlerini anlamıştı bile.

Nanagi: "Sizin için kendi canımızı bile veririz efendim. Krallığımız bizim için değersiz bir toprak parçasıdır. Onu değerli yapan sizin varlığınız olmalıdır."

Gayet ciddi bir ikiliyle yolculuk yapıyorum. Sizlere canımı emanet etmek benim için şeref olacaktır. Artık hedefime daha hızlı ilerleyebilirim.

Tokito: "Pekala kafanızı kaldırın. Sizler cesur bir yoldaşsınız. En iyi şekilde canlarınızı değerlendirdiğimden emin olacağım."

Kortus: "Bende size bir soru sormak istiyorum efendim."

Tokito yüzünü sola çevirerek Kortus'un yüzüne baktı. Kortus efendisinin gözlerinin içine bakınca yanakları kırmızılaştı ve başını eğdi. Tokito çenesinden tutarak tekrar başını kaldırdı. Yutkunan Kortus cevap vermeye karar verdi.

Kortus: "Peki efendim siz şeytanlar için her şeyi yok eder misiniz?"

Bu soru Tokito'nun insan ruhuna batmıştı. Herkesi öldürmek istemiyordu çünkü kendisi eskiden bir insandı. İkilemde kalsa da cevap vermek zorundaydı.

Tokito: "Can almak benim için en basit şey. Yine de durduk yere can almam. Bana ve size zarar verebilecek her şeyi yok ederim."

Kortus: "Böyle bir saçma soruyla sizi sorguladığım için beni istediğiniz gibi cezalandırın."

Kortus yerde köpek gibi durarak efendisinin önünde cezalandırmak için eğildi. Tokito durması için onu kaldırmaya çalışsa da küçük eli bunun için yetersizdi.

Tokito: "Yerden kalk aptal köpek! Sana kim köpek pozisyonu al dedi?"

Kortus: "Ceza vereceksiniz diye bu şekilde durdum efendim."

Tokito: "Kalk dedim sana!"

Nanagi: "Hahahah, efendim gerçekten Kortus çok komik duruyor."

Kortus: "Komik mi? Yüzünden o gülümsemeyi alayım mı?"

Nanagi: "Hemen ciddileşme Kortus. Sadece dalga geçiyordum."

Beraber güldüler ve yine aynı şekilde devam ettiler. Kara ormandan çıktıklarında güneş görünmeye başlamıştı. Uzaklara bakıldığında Veldoria şehrinin büyük surları gözüküyordu.

Uzaktan gelen orduyu gören surların üstündeki askerler bayrağı görünce kapıyı açmaları için emir verdiler. Kapılar açıldığında içeriden karşılama birlikleri çıktı ve kırmızı halı serildi.

Şehir sakinleri sur kapısının bu şekilde açıldığını görünce efendileri Koloton'un geldiğini sanmışlardı. Girişe yakınlaşan halk gelecek kişileri bekliyordu.

Tokito arabanın dışından bakarak şehri gördü ve sevindi. Ordu arabanın önünden çekilerek Tokito'nun bulunduğu arabanın hızlanmasını sağladılar. Şehre yaklaşınca mutlu gözüken askerleri gördü ve oda gülümsedi.

Kapıya yaklaşmışlardı fakat onun hedefi şehir değil güçlenmekti. Bunu bilerek gözü güçlü manaları arıyordu. Etrafına delice bakıyordu fakat askerlerin içinde öyle birisi yoktu.

At arabası şehre girdiğinde halk bir çocuk gördü ve şaşırdılar. Bazıları aralarında konuşarak kim olduğunu tartışıyorlardı. Çok geçmeden askerler arabanın yanına geçerek halka açıkladılar.

"Şeytan Kral ve Komutan Nanagi geldi! Herkes yoldan çekilsin!"

Halk onlara yolu açıyordu onlarda şehrin içinden geçerek merkez kaleye doğru ilerliyorlardı. Dışarıda bulunan insanlara bakan Tokito çok heyecanlıydı. İlk kez bir şehre sorunsuz girmişti ve güzel bir karşılanma almıştı.

Veldoria halkı Şeytan Kral'a saygı duyan ve itaat eden nadir şehirlerden biriydi. Halk yarı insan yarı şeytandan oluşan bir hibrit yani melezlerden oluşan bir işgal edilmiş şehirdi. İnsanlar ve şeytanlar beraber yaşayabildikleri için diğer şehirler tarafından hor görülmüşlerdir.

Halk tarafında bazıları birbirleriyle bir şeyler konuşuyorlardı. Konuştukları konu gelenler hakkında gibi görünüyordu.

"Yeni Şeytan Kral buymuş demek."

"Efendi Koloton sevdiğine göre iyi bir Şeytan Kral olmalı."

"Biz insanların yaşayabilmesinin nedeni efendimiz Koloton. İşgal edilip ele geçirilen bu şehirde yaşamamıza devam etmemize izin verdiler."

"Bence de ona şükretmelisiniz. Sizleri koruyarak burada tutan o."

"Sen bir şeytansın değil mi? Bizim gibi insanlarla yaşamak nasıl bir his?"

"Fena sayılmaz sizleri yeme düşüncem olsa bile zararsız varlıklarsınız."

"Haklısın yine de biz şeytanları seviyoruz."

"Hah, bende sizi seviyorum."

Tokito elini çıkararak halkını selamladı ve hepsinin gözlerine baktı. İnsanları görünce şaşırıp Kortus'a döndü ve soru sormak için gözünün içine baktı.

Tokito: "Burada neden insanlar var biliyor musun Kortus veya sen Nanagi?"

Nanagi: "Efendim Veldoria şehri 3 nesil önceki Şeytan Kral tarafından işgal edildi ve ele geçirildi. Normalde şehir sakinleri ülkesine iade edilirdi fakat şehir sakinleri bizle yaşamak istedi."

Tokito: "Bu kadar leziz insanları neden yemiyorlar?"

Nanagi: "Bazı şeytanlar insanlarla beraber olarak yarı şeytan bireyler oluşturdular. Bize benziyorlar fakat yarı şeytanlar tek boynuzlu doğar."

Çok güzel bir şehir! Şimdiden beğendim gerçekten halkla konuşmak için can atıyorum! Belki buradan bir yarı şeytanı himayem altına alırım.

Tokito yine hayallerine dalıp her şeyi unuttu. Kafasında kurduğu düşüncelerle kendi kendine gülüyordu. Araba şehirden geçmeye devam ederken arkalarından takip eden kişi hayla takip etmeye devam ediyordu.

Takip eden kişi binaların üstünden atlayarak onları sürekli izliyordu. Çatıda fark edilmeden nasıl gittiği bilinmiyordu. Biraz daha takip ettiğinde arabanın durduğu görüldü. Duvara yaslanarak ne yapacaklarını izledi.

Bir restorana girdiklerini görünce biraz dinlenmeye karar verdi. Tokito, Nanagi ve Kortus içeri girip bir masa buldular ve oturdular.

Tokito masayı birazcık çekerek oturdu. Etrafında bulunanlar onları görünce çok şaşırdılar. Garson gelip onlara ne istediklerini sordu.

"Ne istersiniz efendim?"

Nanagi: "Bize buranın en ünlü yemeği ejder yahnisinden getir."

"Hemen geliyor."

Tokito ejder yahnisini duyunca biraz şaşırdı. Elini yine çenesine koyarak şaşkın bir şekilde Nanagi'ye bakıyordu. Nanagi efendisinin yüzüne bakınca özür dileyerek konuşmaya başladı.

Nanagi: "Ah, özür dilerim efendim. Buranın en iyi yemeği ejder yahnisidir. Adından anlaşılacağı üzere ejderha etinden yapılan bir yahni. Ejderhaların eti asla bozulmaz bu yüzden ölen ejderhaların etlerini saklarız."

Tokito: "Ejderhaların ölülerini nasıl alıyordunuz?"

Nanagi: "Anneniz ejderhalarla anlaşarak suça karışıp öldürülen ejderhaları buraya getirdi. Sadece üst seviye kişiler bir tabak yiyebilir."

Ejderha eti demek. Hayatımda inek ve tavuk etinden başka et tatmamıştım. Acaba tadı nasıldır? Bir çatal alıp kontrol edeyim.

Bıçakla küçük bir parça kesip ağzına atan Tokito yahninin sert etini dişleriyle yumuşatıyordu. Etin suyu ve baharatları o kadar güzeldi ki sanki ağzında dünyanın en iyi eti vardı. Eti çiğnerken verdiği haz ona göre başka hiçbir ette yoktu. Eti yedikten sonra hepsini yemeye başladı.

Tabağında et kalmayınca Tokito biraz huysuzlandı. Nanagi ve Kortus'un yemeklerini bitirmelerini beklerken dışarı çıktı ve dışarıyı gözetlemeye başladı.

Herkes ona bakarken o aslında takip eden kişiyi tespit etmeye çalışıyordu. Gözleriyle bulamayınca pes etti ve askerlerin elinden tutup onları binaların arasına götürdü. Daracık bir alana girdiler. Tokito kısık bir sesle konuşmaya başladı.

Tokito: "Askerler takip ediliyoruz."

"Takip mi dediniz efendim? Bizi bu şehirde kim takip edecek kadar cesur olabilir ki?"

Tokito: "Sanırım Dralon bölgesinde yaptığımız savaştaki düşman ölmemiş olabilir. Tespit edemedim fakat kanıtım var."

"Merak etmeyin efendim yanınızdan ayrılmayacağız."

Tokito: "Bu yetmez bir plan lazım."

"Nasıl bir plan efendim?"

Tokito: "Siz ikiniz yine kapının önünde bekleyin ve içeride olduğumu sanmalarını sağlayın."

"Nasıl isterseniz efendim."

Tokito iki askeri gönderip kendisi bir şapka taktı. Halkın içine karışarak onu bulabileceği bir binanın çatısına çıkmaya karar verdi. Binalardan çatıya çıkılabileni seçti ve çıktı. Tavanlara bakarak baca borusuna saklanan birisini fark etti.

Koşarak ona doğru koştu ve hemen kıyafetini tutmak istedi fakat tuttuğu kişi bir hologramdı. Arkadan yakalanan Tokito'ya birisi sarıldı ve kulağına "İşte seni yakaladım." dedi. Tokito çığlık atmak istese de başaramadı.

Tokito'yu bırakan takipçi arkasını dönmesini söyledi. Tokito takipçinin yüzünü açtığında karşısında duran kişi bir erkekti. Çok cılız bir vücuda sahipti ve yaşlıydı. Tokito ona kim olduğunu sordu. Karşısında duran kişi maskesini çıkardı ve gülümseyerek Tokito'ya baktı.

"Merhaba Şeytan Kral. Sizi görmek benim için bir onurdur."

Tokito: "Seni hiç görmedim. Beni nasıl tanıyorsun?"

"Sanırım aradığın kişi benim. Ben eski büyü komutanıyım."

Tokito: "B-Büyü komutanı mı? Sonunda seni buldum..."

 

 

Bölüm : 24.04.2025 15:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...