B-Ben neredeyim? Burası çok soğuk hissettiriyor. Sanki bir boşluktaymışım gibi. Etrafımda hiçbir nesne yok. Sanırım kalkıp etrafıma bakmam lazım. Zemin bile görünmez sanki boşlukta ayağı kalkmışım gibi.
"Hihihihi, mananı bitirdiğine göre epey zordu sanırım."
Bu ses... Daha önceden de duymuştum! Benimle dalga geçen şey bu!
"Hihihih, beni hatırladın demek."
Ben içimden konuşuyorum nasıl duyabiliyorsun? Bunu yapman imkansız olmalı.
"Hihihih, bulunduğun bu yer dünyadan farklı bir yer. Buranın tek hakimi benim."
Aklımı okuyorsan anlamışsındır. Buradan çıkıp dünyaya geri dönmem lazım. Kurtarmam gereken çok fazla can var!
"Hihihihih, hepsini kurtaracağını mı sanıyorsun? Bunu ben bile yapamam." *Kih, Kih, Kih*
Bana gücünü verirsen hepsini öldürebilirim. Bana gözükmesen bile sende kötü bir amaç sezmiyorum. Tamamen saf birisine benziyorsun.
Bu çocuk aptal mı? Beni tanımamasına rağmen bana nasıl güvenebilir? Bu akılla başarısız olacak bundan eminim. Yine de sadece zamanı beklemeliyim.
"Hihihihih, benim gücümü mü istiyorsun? Onu verirsem o küçük ruhun paramparça olur."
En azından küçük bir kısmını ver! Savaşmam gereken bir çok düşman var.
"O halde bir anlaşma yapalım mı insan? Sol gözünü senden alacağım. Karşılığında güçlerimin bir kısmı sana geçecek."
Gerçekten böyle bir şey yapacak mısın? Peki kaybettiğim gözüme ne olacak? Herkes fark ederse ne diyeceğim?
"Hihihih, zaten sol gözün saçlar yüzünden kapalı değil mi? Bu şekilde devam edersen sol gözünü görmezler."
Tamam anlaştık. Peki gücümü hemen kullanabilecek miyim? Hemen denemek için sabırsızlanıyorum.
"Hihihihi, sana bir anda kullan dersem ölürsün. Anlaşmamıza göre gücümün dörtte biri senin. Kendini geliştir ve verdiğim gücü sonuna kadar kullanabil."
Gerçekten teşekkür ederim her neysen. Bana kendini göstermeye ne dersin? Seni görmeyi çok istiyorum.
"Hihihih, beni göremezsin. Daha zamanı gelmedi."
Bu zamanı geldiğinde seni görebileceğim anlamına geliyor. Sana güvenmeyi seçiyorum. Umarım yanlış bir seçim değildir.
Gerçekten aptal bir çocuk ona bilgimi ve gücümü vermekte sorun yok mu? Hihihih, neden yanılıyormuşum gibi içimden konuşuyorum ki? Hak ediyorsun Tokito zamanı geldiğinde dünya ikimizin olacak.
Uzaya benzeyen fakat yıldıza sahip olmayan bir boşluktan atılan Tokito yeniden gözlerini hafifçe kapatmıştı. Yeniden gözlerini açmaya başladığında gıcırdayan yataktan yavaşça dikelerek dik konuma geldi. Başını çevirip yanına baktığında Kortus sandalyede uyuya kalmıştı.
Yatağından ses çıkarmadan kendini iterek kalkan Tokito odadaki camın önünde bulunan su şişesine yöneldi. Yavaşça suyu bardağa döktü ve küçük elleriyle tuttu sonra suyu içmeye başladı. Su içerken yaptığı ses Kortus'u uyandırmaya yetmişti.
Kortus: "Efendim? Uyandınız mı sonunda?"
Tokito: "Haber vermediğim için özür dilerim Kortus sadece susadım."
Kortus aslında efendisine kızmamıştı o mutluydu. Efendisinin uyandığını görmenin etkisi hızla sandalyeden kalkmasına neden oldu. Koşarak efendisine sevgi dolu bir kucaklama yapan Kortus ağlıyordu.
Kortus: "Bir an için çok korkmuştum efendim..."
Tokito: "Neden korktun Kortus?"
Kortus: "Efendim Nanagi'yi iyileştirdikten sonra bir anda yere düştünüz ve sonra mananız kayboldu."
Nanagi'yi kurtardığımı bende biliyorum fakat yeni öğrendim o siyah boşluğa her girdiğimde varlığım bu dünyadan yok oluyor. Bu sorun yaratacak o kesin.
Tokito Kortus'u avutmak için ona sarılarak karşılık verdi. Yavaş yavaş kendisine gelen Kortus cebinden çıkardığı beyaz mendille gözlerini sildi. Kapıya yönelen Tokito'nun aklında bir şeyler var gibi duruyordu.
Tokito kapıya yönelirken Kortus efendisinin arkasından giderek ona eşlik etmeyi seçti. Yeni gibi gözüken duvarları olan koridordan yürüyen Tokito etrafına bakmadan edemiyordu. Genelde duvarlarda şeytan resimleri vardı.
Karşısından gelen zarif ve bir o kadarda güçlü gözüken birisi geliyordu. Uzay gibi siyah saçı ve sanki bir soyluya benzeyen zarif bir yüzü vardı. Yanında bulunan kılıçsa tamamen bir şaheser eseri gibi muhteşem görünüyordu.
Gelen kişinin manası o kadar baskın bir haldeydi ki sanki tehdit ediliyorlarmış gibi hissediyorlardı. Tokito'nun önüne geldiğinde dizinin üstüne oturup başını eğdi. Kortus onu tanımıştı.
Kortus: "Merhaba Vikont Fujih. Sizi burada görmek büyük bir sürpriz."
Fujih: "Efendimizin durumunu görmek istedim sadece. Bizi yönetecek potansiyele sahip birini korumalıyız."
Gerçekten çok büyük bir aurası var fakat yalan söylüyor. Söylediği kelimelerin hiçbirine güvenmiyorum. Yalancıyı anlamak benim ustalık alanım. Uzun zaman doktor olarak insanlara iyi olacakları yalanını söylerken öğrendim.
Tokito: "Burası senin küçük bölgen olmalı. Neden güvenli değil? Bir bölgeyi korumayı beceremiyor musun lan aptal herif!"
Bir anda sinirlenen Tokito'nun aurası Fujih'in etrafını sardı. Gözleri tıpkı avına bakan aslan gibiydi. Küçük boyuyla karşısında duran vikonta diz çöktürecek kadar sinirliydi. Fujih Tokito'ya saldırmak için kılıcını çekeceği sırada arkadan Nanagi geldi. Nanagi'nin gözleri yorgun görünüyordu.
Nanagi: "Burada neler oluyor efendim?"
N-Nanagi... Gerçekten seni kurtarabilmişim. Bir an öldüğünü düşünmüştüm. Gerçekten şuanda hayatım yeniden eski haline dönmüş gibi hissediyorum.
Nanagi'yi görmesiyle beraber normale dönen Tokito'nun kafası sanki bir su gibi berrak olmuştu. Nanagi Tokito'yu kucağına alıp hızlıca koşmaya başladı. Anlayamadan Nanagi'ye sarılan Tokito onun kokusuyla mutlu olmuştu.
Koridorda koşan iki aptal yukarı katlara merdivenle çıkmaya başladılar. Üst katlarda birisiyle karşılaştılar. Görünüşü bir yarasaya benziyordu fakat boynuzu ve kuyruğu vardı. İkiliyi görünce dizinin üstüne çöküp selamladı.
"Hoş geldiniz yeni kralımız."
Tokito: "Sen de kimsin? Bana ismini bahşetmene izin veriyorum."
Aku: "Buranın kahyası Aku'yum efendim. Görevim iç kalenin korunmasını sağlamak."
Bu kahya... Gerçekten çok güçlü bir manası var. Seviyesini ölçemesem de şuan en az B seviyedir. Şeytanlar her hayvandan içeriyor sanırım.
Tokito: "Yarasa görünümlü bir şeytan ilk kez görüyorum."
Aku: "Ben sizin gibi yüksek seviye bir şeytan değilim efendim bu yüzden canavar görünümüm var."
Tokito: "Seviyeler önemsiz potansiyelin yüksek. Benimle dövüşmek ister misin?"
Bu sözler Kortus ve Nanagi için bir savaş niteliği taşıyordu. Gözleri kırmızılaşınca gerçek yüzleri açığa çıktı. Kortus'un dişleri sivrileşti Nanagi'nin pençeleri büyüdü. Tokito söylememesi gereken bir söz söylemişti.
Nanagi: "Karşımızda duran kişi efendimizle dövüşecek mi?"
Kortus: "Efendimin vücuduna temas ettiği an varlıktan silerim."
Ş-Şakaydı... Sadece bir şaka yapmak istemiştim sanırım çok sinirlendiler. Ortamı yatıştıracak bir şey bulmalıyım.
Tokito: "Hadi Nanagi gidelim canım sıkıldı."
Nanagi: "Emredersiniz efendim."
Tokito'nun söylediği sözler ortamı biraz yumuşatmıştı. Kucaktan inip yürüyerek devam eden Tokito etrafında bulunan nesnelere bakıyordu. Bir masanın üstünde duran vazo hoşuna gitti. Üzerinde büyü çemberleri vardı. Vazoyu eline aldığında içinde bir anda su belirdi.
Tokito: "Su mu? Bu su nereden geldi?"
Kortus: "Hmmm, sanırım bu bir büyülü eşya efendim."
Tokito: "Büyülü eşya ne Kortus?"
Kortus: "Normal bir nesneye büyünüzle bir çember çizdikten sonra *Büyü nüfuzu* demeniz yeterlidir. Sanırım elinizde bulunan vazo su büyüsüyle donatılmış bu yüzden içine su doldu."
Elinde bulunan vazoyu biraz daha incelediğinde büyü çemberlerinde yazan kelimeleri fark etti. Japonca'dan farklı olan kelimeleri anlamak için vazoyu yanına almak istiyordu fakat bunu yapamayacağını düşünerek vazoyu masanın üstüne geri koydu.
Bu vazo incelemek için güzel bir şey olabilir fakat benim amacım bu değil. Bir an önce taht odasına girip tahtıma oturabilmek için herkesi korkutmalıyım. Yolculuğa çıkmamız lazım.
Tokito: "Gidelim buradan bir an önce Hestoria'ya ulaşmamız lazım."
Kortus: "Biraz beklemelisiniz efendim. Ordu akşama kadar toparlanır. En son yaptığımız savaşta büyük bir kayıp verdik."
Nanagi: "Ben sizin için orduyu hızlandırırım efendim."
Tokito: "Sen kendini yorma Nanagi. Vücudunda bulunan mana ağlıyor."
Nanagi: "N-Nasıl bunu fark edebildiniz efendim? Mananın durumunu öğrenmek en az A seviye manası olan kişiler tarafından yapılabilir."
Bu mana durumu nedir bende pek anlamıyorum çünkü sistemin yaptığı bir açıklama bu. Tekrar görmek için açar mısın ekran?
.
"Mana durumu, bir varlığın vücudunda bulunan mana kanallarından çıkan mananın anlık durumudur. Genelde mana sevdiği ırklara daha çok giderler ve onlara mana verirler. Mana kalitesi mananın durumuna göre değişmektedir. Mana bir kişi tarafından sürekli kullanılırsa mana o kişiden korkar ve ağlamaya başlar. Bu durumda kişi manasını bir süre vücudunda gezdirerek durumunu düzelmesi gerekir."
.
Yaptığın bu uzun açıklama için teşekkür ederim. Sanırım tamamen anladım. Benim manam hep mutlu o yüzden auramı kullandığım zaman herkes korkuyor. Dikkatli kullandığımdan emin olacağım.
Koridordan devam eden üçlü artık yukarılara çıkmak yerine geri dönmek için aşağı inmeye başladılar. Kafası sürekli meşgul olan Tokito eliyle çenesini tutuyordu. Nanagi ve Kortus efendilerine yaklaşıp elinden tuttuklarında Tokito'nun yüzü kızardı.
Ellerinin sıcaklığı onu o kadar sevindirmişti ki dışardan baktığında ablalarıyla gezen bir çocuğu andırıyorlardı. Elleri bırakıp koşmaya başlayan Tokito sanki bir çocuk gibi davranıyordu. Arkasından koşarak efendilerini koruyan Kortus ve Nanagi gülümsüyorlardı.
Onları uzaktan izleyen birisi vardı. Saçında gül tokası bulunan bir kızdı. Kıyafeti de güllerle doluydu. Görünmez olarak geldiği belli oluyordu. Yüzünde "Benim avım bu demek." bakışıyla onları izliyordu. Bir süre sonra duvardan çıkan bitki onu yutarak kaybolmasını sağladı.
Son merdiveni inen Tokito ve korumaları dışarı çıkmışlardı. Sessiz bir şehir olan Dralon'u gezmeye karar verdiler. Koşarak dükkanları gezen Tokito sıra dışı şeylere de rastlıyordu. Kafasına esen şeyleri almak istiyordu.
Tokito: "Paramız var mı Kortus? Buradan bir şey almak istiyorum."
Kortus: "Maalesef Şeytan Kral. Henüz tahta oturmadığınız için paranız yok."
Nanagi: "Bende para bulunuyor efendim isterseniz benden alın."
Tokito: "Çok iyi olur. Sana öderim merak etme."
Çarşıdan geçen kurda benzeyen bir şeytan konuşmaları duyunca pençesini çıkardı. Onu hemen hisseden Nanagi kılıcını çekmeye hazırdı. Tokito'nun yanına yaklaşan şüpheli şahıs hançer çıkarttığında Nanagi kılıcı kurdun boğazına tutmuştu bile.
Nanagi: "Bir adım daha atarsan bunu krala ihanet sayar infaz ederim!"
"Sende kim oluyorsun? Sizler bir çöpsünüz ve yerinizi bilin! Bu çocuk şeytan kral mı? Şakaysa komik değil."
Nanagi: "Durumundan haberin var mı? Ben Koloton Veldoria'nın komutanı Nanagi. Koruduğum kişi ise loropis bölgesinin efendisi."
"Hahahah, komik değil bu gerçekten. Küçük hikayene inanır mıyım sandın?"
Askerleriyle yolu açarak Tokito'nun yanına ulaşan Fujih kargaşayı görünce neler olduğunu öğrenmek için yanlarına gitti. Tokito'nun önünde eğilince ona inanmayan kurdu büyük bir korku kapladı. Eli titriyordu ve midesi bulanıyordu.
Fujih: "Merhaba Şeytan Kral. Sizi burada görmek ne hoş. Kaybolunca nereye gittiğinizi merak ettim."
"B-Bu çocu-"
Fujih: "Çok konuştun sen işe yaramaz şeytan."
Kılıcını daha yerinden çıkarmadan kurdun kafasını kesmişti. Hızını fark edemeyen Tokito bile hayran kalmıştı. Öldürdükten sonra tekrar başını eğdi. Güçlü olması Tokito'yu korkutuyordu.
T-Tek vuruşta ve biz göremeden kafasını kesti... Eğer düşmanım olsaydı şansım olmazdı. Sanırım önümde daha uzun bir yol var. Bir an önce güçlenmeliyim.
Tokito: "Kanı üzerime bulaştı. Pis kanlardan nefret ederim."
Fujih: "Beni affedin efendim. Size çocuk diyen bir aptalı infaz etmek görevimizdir."
Tokito: "Çocuk mu kandırıyorsun?"
Fujih: "Anlamadım efendim?"
Aptala yatıyor ve gizliyor. Kesinlikle bize yalan atıyor. Şuan üzerine düşemem gitmem lazım. Ordum hazır olmuştur.
Tokito: "Akşam oldu hadi geri dönelim."
Fujih: "Sizi ağırlamak benim için bir onurdu."
Tokito çarşıdan çıkıp kaleye geri dönmüştü. Ordu yine her zamanki gibi kapı önünde toplanmıştı. Hepsi onu bekliyordu. Bu sefer arabaya üçü de bindi. Nanagi sağda Kortus'da solda oturdu. Nanagi biraz utanıyordu. Atlar hareket etmeye başlayınca Tokito'nun Veldoria yolculuğu başladı. Orada eski büyü komutanıyla karşılaşacak mı? Büyü komutanıyla aralarında ne geçecek?
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
144 Okunma |
33 Oy |
0 Takip |
33 Bölümlü Kitap |