Usami kaybeden orduyu geri çekilmeye hazırlarken düşmandan çok geçmeden cevap gelmişti. Gökyüzünde uçan uzun kıyafete sahip, elinde uzun bir tırpan olan, gözlerinin hepsi saçları yüzünden kapalı bir şeytandı. Askerler savaşın devam ettiğini düşünerek paniğe kapılmışlardı. Şeytan elindeki tırpanı bir tahta çubuk haline getirerek ağzından içeriye attı ve yuttu.
Usami yukarda duran şeytanın aurasının savaştığı şeytandan daha yüksek olduğunun farkındaydı. Tek başına mağlup olan bir orduyu yok edebileceğine inanıyordu. Şeytan aşağıya süzülmeye başladığında beyaz resim paletini çağıran Usami savaş pozisyonu almıştı.
Şeytan aşağıya indiğinde tüm askerler kılıçlarını çekerek etrafını çevirmişlerdi. Onlar saldırmaya hazırken şeytan dizlerinin üstüne çöküp bağırarak "Ben Şeytan Krallığı'nın kralı adına gönderildim. İsmim Vikont Xavier, amacım size saldırmak değil." dedi. Askerler ona inanmasa bile Usami inanmak zorunda olduğu için askerlerin arasından çıktı.
Xavier askerlerin arasından çıkan kısa boylu kızı görünce onun manasına bakmaya başladı. Daha ilk görüşünde karşısında duran kızın A seviye olduğunu anlamıştı. Başını eğerek "Siz komutanları olmalısınız. Tanışmak bir onurdur." dedi.
Usami paletiyle bir hançer çizerek Xavier'in boynuna doğrulttu. Xavier hareket etmeyince hançeri çenesinin altına getirip kafasını kaldırarak "Elçi, barış için mi geldin? Eğer barış için geldiysen ben yardım edemem sınır görevlisine gitmen lazım." dedi.
Xavier onun tatlı yüzüne baktığında yüz hatlarından ciddiyetini anlamıştı. Eli boş dönmesi yasak olduğu için karşısında duran kişiye "Beni o kişiye götürmenizi istiyorum. Geri çekilmeniz için tüm ordularımızı sınırdan çektik. Rahat rahat geri çekilebilirsiniz fakat içinizde olmazsam size saldırabilirler." dedi.
Usami karşısında duran vikontun tecrübesinin yüksek olduğunu yaptığı dolaylı tehditten anlamıştı. Xavier onun için bir tehditti ve eğer onla iyi geçinemezse ordusunun sınırlar içinde yok edileceğini biliyordu. Uymaktan başka bir şansı kalmadığı için Xavier'in elini sıkarak "Peki, dediğin gibi seni ona götüreceğiz. Oraya giderken güvenliğimiz size emanet." dedi.
Lila sınıra ulaştığı için ordusuna sınırda beklemesini emretmişti. Eğer sınırı bir daha geçerseler Şeytan Krallığı ikincil savaş alarmına girecekti ve karşı saldırı kaçınılmaz olacaktı. Bunun olmaması için sınırda ellerini arkada birleştirmiş bir şekilde somurtarak bir ileri bir geri gidiyordu. Kafasında sürekli Usami'nin durumu vardı.
Lila: "Usami, neredesin? Lütfen başına bir şey gelmiş olmasın. Eğer seni öldürürseler onları yok ederim."
Lila, Usami için çok endişeleniyordu ve bu endişesi sınırı geçmesini sağlayacak tehlikeli bir güçtü. Sınırda bulunan şeytan bölüğü, Lila ve ordusunun bulunduğu yere kadar kırmızı bir halı serdi. Lila, kılıcını çekerek karşılarında dik bir şekilde durdu. Şeytanların komutanı sınırın ucunda duran komutana yaklaşarak karşısında dikildi.
"Merhaba, yarı insan. Merak etme bizim karşı saldırımız komutanınız tarafından yapılan anlaşma neticesinde askıya alındı. Yolun güvenliğini sağlamak için yirmi bin şeytandan oluşan ordu güvenliği sağlayacaktır."
Lila: "Sizlere nasıl güvenebilirim? Sınırımın güvenliğini sağlamam gerekiyor."
"Eğer size saldırırsak zaten haklı olduğumuz için sorun olmaz fakat Vikont Xavier sizinle anlaşma şartlarını görüşmek için Şeytan Kral adayı tarafından gönderildi."
Lila dediklerini anlamıştı fakat Şeytan Kral'ın yeniden geleceğini duymak içinde bulunan kıvılcımları tetiklemişti. Kalbi düzgün atmıyordu, beyni yeterli düşünemiyordu. Usami hayatta olduğu için dişlerini sıkarak kendisini baskılıyordu.
Lila: "Peki, burada bekliyor olacağım. Ordum sınırımı geçtiği takdirde sizinle barış görüşmelerine başlayacağız."
"İşbirliğiniz için Şeytan Krallığı minnettarlığını sunuyor. Barışımızın her zaman daim olması önemlidir."
Şeytan karşısındaki komutanı selamladıktan sonra geri çekilmeye başlamıştı. Lila endişeli bakışlarını hayla eksik etmiyordu. Sevdiği kızın dönmesini iple çekiyordu. Kafasında ki düşünceleri boş verip çadırına geri dönmeye karar verdi.
Geri dönen Xavier ve yarı insan ordusu yolculuklarına devam ediyorlardı. Onlar geçerken yolun kenarında güvenliği sağlayan şeytanlar düşmanlarını korkutuyorlardı. Xavier, Usami'nin yanında beraber yürürken kızın yüzüne bakmaya başlamıştı. Usami'nin üzgün suratını görünce omzuna hafif bir şekilde dokunarak "Bir şey mi oldu?" dedi.
Usami onun yüzüne döndüğünde yanakları kızarmıştı. Karşısında duran şeytanın gümüş saçları onu etkilemişti. Ellerini ovalayarak utangaç bir ses tonuyla "Sadece senin bizi öldüreceğin ihtimali beni korkutuyor." dedi.
Şaşkın bir yüz ifadesiyle tavşan kulaklı Usami'ye bakarak "Siz insanlara anlam veremiyorum. Bizler canavar değiliz şeytanız. Şerefimiz ve verilen emirler çiğnenmeyecek varlıklarımızdır." dedi. Yanında duran şeytanın sözleri Usami'yi kalpten etkilemişti. Şeytanların güvenilmez olduğu düşüncesi aklından tamamen silinmişti. Şeytan Kral'ın nasıl biri olduğunu bilmese de vikontların nasıl bir birey olduklarını görmüştü.
Sınır bölgesinin uç kısmına geldiklerinde şeytan ordusu ve ileride bulunan destek kuvvetleri görünmeye başlamıştı. Usami karşıda duran Komutan Lila'yı gördüğünde yüzü gülümsemişti. Xavier onun yüzünü görünce kanatlarını tamamen açtı. Usami kanatlarını açtıktan sonra ona bakmaya başladı. Xavier onu tutarak kucağına aldı. Askerler karşı çıksa da Usami "Sorun yok." dedi. Xavier zıplayarak uçmaya başladı. İkisi de gökyüzünü seyrediyorlardı. Usami kollarıyla sert bir şekilde kucağında olduğu kişinin boynunu tutuyordu.
Xavier: "Uçmak nasıl bir duygu küçük tavşan?"
Usami: "Abartıldığı kadar güzel bir şey değilmiş."
Xavier: "Yalancı."
Usami: "Bende uçabilirim büyüm sayesinde."
Xavier: "Aşağı bırakayım mı seni?"
Usami: "Sakın yapma havada paletimi kullanamam!"
Xavier: "Hahahah, gördüğüm en aptal yarı insan olabilirsin."
Usami: "Sensin aptal!"
Beraber gülerek sınırda bulunan Lila'nın yanına gittiler. Xavier aşağıya süzülerek indi ve Usami'yi yere bıraktı. Usami ayağa kalkarken Lila onu tutarak sarılmaya başladı. Usami aynı şekilde sarıldığında Lila ağlayarak "Neden beni dinlemedin? Ölseydin ne olacaktı?" dedi. Usami aynı şekilde ağlıyordu fakat cevap vermedi.
Xavier ağlayan ikiliyi bölmek için öksürük sesi çıkardı. Komutan Lila gözyaşlarını silerek ayağa kalktı ve üstünü sildi. Xavier elini uzatarak "Memnun oldum sınır görevlisi. Ben Vikont Xavier." dedi. Lila uzatılan eli sıkarak "Ben Komutan Lila. Bir şeytanla bu şekilde konuşmak biraz garip geldi." dedi.
Ordu gelirken Lila ona çadıra gelmesini söyledi. Xavier arkasından çadıra doğru yürüyordu. Çadırın kumaşı açıldığında içeri adım attı ve etrafa göz gezdirdi. Klasik bir komutan çadırına benziyordu. Sadece bir masa ve sandalye bulunuyordu. Masanın üstünde önemli belgeler vardı.
Xavier'e oturmasını söyleyerek kendi yerine oturdu. Xavier bacak bacak üstüne atarak "Şimdi iş konuşma zamanı." dedi. Komutan Lila ellerini masanın üstünde birleştirip ciddi bir bakışla "Sanırım buraya barış için gönderildin. Normalde kişisel çıkar önemli olsa hemen kabul ederdim fakat burada imparatorluğumun onuru söz konusu. Neden saldıran tarafla daha ilk savaştan barış istiyorsunuz?" dedi.
Xavier bacaklarını düz konuma getirerek ciddi bir pozisyona geçti. Aurasını etrafa yayarak sinirli bakışlarla "Sizlere bize saldırarak normalde karşı saldırı için kışkırtmış olurdunuz. Şeytan kral öldükten sonra oğlu tahta geçmek için yola koyuldu. Bizler şuanda Tafavu İmparatorluğu ve iç işlerimizle meşgul olacağız. Büyücülerin komutanı Rodius sizlerin topraklarına saldırmaması için barış epey önemli bir konumda yer alıyor." dedi.
Lila, karşısında duran şeytanın akıllı olduğunu biliyordu. Ne kadar zorlasa da hazırlıklı olduğunu biliyordu fakat üsttekilerin ona kızmaması için gerekli şeyleri söylemesi gerekiyordu. Gözlerini kapatarak "Peki bunun bize yararı ne olacak? Askeri güç olarak karşılaştığımız zararı nasıl telafi edeceksiniz?" dedi.
Xavier biraz düşündükten sonra ayağa kalkarak elini masaya koydu ve karşısında duran Lila'ya yaklaşarak "Bizler size saldırmayacağız bundan daha iyi bir anlaşma bulabilir misin?" dedi. Lila karşılaştığı tehdidin boyutunu anlamıştı. Eline kağıt alarak danışmanına vererek anlaşma koşullarını yazmasını söyledi.
Xavier: "O halde anlaşmada bizim istediğimiz koşulları söyleyelim. İlk koşul Yarı İnsan İmparatorluğu 5 sene boyunca bize saldırmayacak. İkinci koşul saldıran taraf Yarı İnsan İmparatorluğu olduğu için bize 500 altın savaş tazminatı teslim edecek."
Lila: "Peki, koşullarınız gayet uygun. Bizim ilk koşulumuz savaşta kaybeden ordunun sınırlarınızı terk etmelerine izin vermeniz. İkinci koşulumuz Şeytan Krallığı teslim edilen altınlardan sonraki 5 yıl içerisinde sınırlarımızda herhangi bir hareket yapmayacaktır."
Xavier: "Gayet uygun koşullar. Şeytan Kralın oğlunun verdiği yetkiye ve kendi yetkime dayanarak anlaşmayı onaylıyorum."
Anlaşma kağıtlarını iki tarafta imzalayınca anlaşma tamamlanmış oldu. Şeytan Krallığı barış olduğu için ordunun geçmesine izin verdi ve ardından sınırdan geri çekilmeye başladılar. Aynı şekilde Yarı İnsan İmparatorluğu ordusunu teslim alınca geri çekilmeye başladı.
Lila at arabasında Usami'nin karşısında otururken yüzüne baktı. Usami camdan dışarı bakarken gözleri onun üstündeydi. Usami izlendiğini fark edince yüzünü Lila'ya dönmüştü. Lila utançtan yüzü kızarınca gülümseyerek "Neden utandın Lila abla?" dedi. Lila utançtan elbisesini sıkarak "Ben utanmıyorum..." dedi. Usami onun yanına oturunca aralarında sohbet dönmeye başladı.
Lila: "Neden son anına gidiyormuş gibi savaştın Usami?"
Usami: "Ben sadece imparatorluğun komutanı olmanın gerektirdiği görevleri yerine getirdim."
Lila: "Senden sadece savaşman istendi Usami, aptal bir şekilde ölmen değil!"
Usami: "Eğer tecrübe edinmezsem Cennetin İnfazcıları'na layık birisi olamam!"
Lila: "Öyle olman gerekmiyor. Sırf güçlü bir büyüyle doğdun diye bu kadar zorlanman saçma."
Usami: "Sen ne dersen de imparatorluğa canımı adadım ben. Liderimiz beni öldürse bile devam edeceğim."
Lila: "Neden seni sevenleri dinlemiyorsun Usami? Savaşta düşmanın seni öldürseydi ne yapardın?"
Usami: "Bunları düşünerek nasıl savaşacağım? Savaşta güçlü olan kazanır ve ben kaybettim. Ölmem gerekiyordu buna sevinmen gerekmez mi! Her neyse seni ikna etmekle uğraşmayacağım."
Usami sinirli bir yüz ifadesiyle camdan dışarı bakarken onun yüzüne dikkatle bakıyordu. Gözünden yaş geldiğinde onun kolundan tutarak yüzüne çevirdi. Usami yüzünü dönmek istemese de Lila ona sarıldı. Ağlayan gözlerle yakınarak "Kendine böyle söyleme Usami! Sen en sevdiğim kızsın. Annen ve babanın kanını taşıyan bir tavşansın. Tavşanlar özgür olmalı ama sen özgür olmak istemiyorsun." dedi.
Usami ağlayan Lila'nın sırtını sıvazlayarak gülümseyen bir suratla "Merak etme anne ben güçlüyüm. Ölen ailemin kanlarını yerde bırakmak bir kıza yakışmaz." dedi. Lila şaşırarak Usami'yi iki eliyle omuzlarından tuttu ve "Bana anne mi dedin?" dedi. Usami mutlu bir yüz ifadesiyle "Evet sen benim annem kadar iyisin. Anne demek olmaz mı?" dedi. Lila tekrar Usami'ye sarılarak "Seve seve annen olurum. Yeter ki gülümsemeni eksik etme." dedi.
Beraber sınır şehrine giden ikili yolculuklarında barışmayı başarmışlardı. Onları bekleyen bir gelecek vardı fakat ondan önce hesap vermeleri gereken bir kişi vardı... İmparatorluğun sahibi olarak anılan bu kişi onlara neler yapacaktı? Bu sorunun cevabını şehre gidince öğreneceklerdi.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
144 Okunma |
33 Oy |
0 Takip |
33 Bölümlü Kitap |