Selamlar ben Doktor Tokito. Küçükken hep insanları iyileştirmek için doktor olmayı hayal ederdim. Okul hayatımda hayal ettiğim meslek için çok çalıştım ve sonunda doktor olmaya hak kazandım. Birazdan girmem gereken bir ameliyat bulunuyor. Tatlı mı tatlı bir kızı ameliyat ederek kurtarmak benim vazifem. Kapıya birisi tıkladı hemşire olmalı.
"Girebilirsin içeri."
"Merhaba Dr. Tokito, hastanız sizi bekliyor. 139 numaralı odada."
Aman be keşke biraz daha oturup kendimden bahsetme fırsatı bulsaydım. Doktorların oturmaya hakkı yok mu? Kıçımı yayarak oturduğum siyah sandalyemden kalkarak kapıyı açtım ve hastanenin beyaz koridoruna çıktım. 139 numaralı odaya geldiğimizde hemşire başını eğerek kapının kenarında girmemi bekliyordu. İçeri girmeye başladığımda beyaz doktor önlüğümle içeriye girdim. Hastam Sakura beni sedyenin üzerinde uzanmış bir şekilde bekliyordu. Asistanım elinde bulundurduğu kağıtlarla sedyenin önünde duruyordu bende hastanın yanına gittim. Sarı ve uzun saçları, tertemiz bir yüzü, pembe ve üzerinde ayıcık şekilleri bulunduran bir tişörtü vardı.
Sakura: "Doktor Tokito benimle ilgili ne düşünüyorsunuz, yaşayacak mıyım?"
Tokito: "Kötü şeyler düşünürsen ölürsün Sakura-chan. Düzgün bir şekilde dinlen sonra ameliyata girelim ve seni iyileştirelim. Durumu ne Seru?"
Seru: "Hastanın vücudunda keskin bir cisim bulunuyor. 3 santimetreyle 5 santimetre arası olduğu tahmin ediliyor. Hayati organlara isabet etmemiş."
Tokito: "Bu kadarı bizim için basit Sakura-chan, sen güzelce uyu tamam mı?"
Sakura: "Tamam doktor ne dersen onu yapacağım."
Sanırım bu kızı kurtarabilirim. Nasıl içine öylesine sert bir cisim girmiş olabilir aklım almıyor. Polise haber vermem gerektiğini hissediyorum fakat sanırım kız bunu istemiyor çünkü ellerini sıkarak bana "Kimseye söyleme." bakışı attığından belada olduğunu anladım. Daha fazla burnumu sokarsam kızın hayatı tehlikeye girebilir.
Ameliyat zamanına kısa bir süre kalmıştı bende o sırada otomattan en sevdiğim kolayı almakla meşguldüm. Güvenlikten yüksek sesler gelmeye başladığında kapıya doğru yanaştım. Bir erkek vardı ve güvenliğe bağırarak "Ben o kızın babasıyım beni içeri al!" diyordu. Gerçek babası olduğunu düşünüyordum fakat Sakura'nın annesi bağırarak "Ben bu adamı tanımıyorum!" dedi. Ben biraz korktuğum için kızı güvene almam gerekiyordu. Erken bile olsa yetkimi kullanmak için Sakura'nın bulunduğu odaya girdim ve ona ameliyat için hazırlanmasını söyleyerek ameliyathane girişine yöneldim. Hemşireler yeşil ameliyat önlüğü giyen Sakura'yı sedyeyle getirerek bana teslim ettiler. Sakura'nın sedyesini yanında bulunan yerden tutup içeri çekerken Sakura bana soru sormaya başladı.
Sakura: "Bir anda neden buraya geldik doktor? Erkenden mi ameliyat yapmak istiyorsunuz?"
Tokito: "Seni buraya erkenden getirdim ki çıkan insanları görünce rahatla. Korkmak yerine rahat hissetmek benim için her zaman birinci kuraldır."
Sakura: "Gerçekten anladım. Vay be, ilk defa ameliyathane görüyorum fakat burası çok soğuk."
Tokito: "Seni yiyecek bakterilerin yaşamaması için buz gibi olması gerekiyor."
Sakura: "Öyle söylemesene korkutuyorsun beni!"
Tokito: "Hahahahah, merak etme seni yiyebilecek bir bakteri yok. Muhtemelen."
Sakura: "Benimle dalga geçme lütfen doktor amca."
Ben onu ameliyathanenin girişine çekerken beraber gülerek eğlendik. Sedyeyi girişe getirdiğimde dezenfekte olmuş hemşireler kızı içeri aldılar. Bende kendimi dezenfekte etmek için ellerimi yıkadım ve maskemi taktım. İçeri girdiğimde hemşireler beyaz ameliyat eldivenlerimi taktılar. Anestezi doktoru geldiğinde ona eğilerek selam verdim oda gözlerini kapatıp açarak selam verdi. Eline aldığı iğneye düşük dozda anestezi alarak kızın damar yoluna gönderdi. Sakura yavaş yavaş bilincini kaybederken yüzüme döndü.
Sakura: "Ben yaşayacağım değil mi Tokito-san?"
Tokito: "Yaşayacağından emin olacağım Sakura-chan. Direnmeden bayılırsan daha hızlı ameliyatını yaparım tamam mı?"
Sakura: "Anlaşılmıştır doktor amca."
Hah, hastamın böyle olması gerçekten beni çok sevindiriyor. Gözleri kapandıktan sonra bayıldığını teyit etmek için kadın hemşireler etini sıktılar ve cevap gelmeyince bayıldığından tamamen emin olduk. Elime neşteri aldığımda kızın bembeyaz göbeğinde ilk kesiği attım. Cismin bulunduğu kısma doğru kesmeye devam ettiğimde kalın damarların geçtiği yere geldim. Büyük bir dikkatle damarları kesmemeye özen göstererek cismin bulunduğu yere geliyordum. Ameliyathane kapısından ses geldiğinde kafamı kaldırdım ve kapıyı kırmaya çalışan birisi vardı. Hemşireleri panik kaplarken ben ameliyata odaklanmaya devam ettim. Kapıyı tamamen kıran adam elinde bıçakla içeri atladı. Hemşirelerin hepsi panik altındayken ben en azından kızın hayatını kurtarmak için cismi çıkarıp ameliyat bölgesini kapatmaya çalışıyordum.
Sapık adam içeri girdiğinde onu tutmaya çalışan hemşireleri kollarından veya başka bölgelerinden yaralıyordu. Kimse onu tutamayınca güvenliği çağırmak için kapıya yönelen kişiyi boğazından bıçaklamıştı. Ortamda tam bir katliam havası hakimdi. Adam haykırarak "O kızı kesinlikle öldüreceğim bana karşı çıkan herkesi öldürürüm." dedi.
Kızın üstüne bıçakla geldiğinde saldırganın bir anlık refleksle elini tuttum. Sinirlenince karnıma tekme attı. Ağrıdan kıvranırken kıza doğru koşmaya devam etti. Tekrar elini tuttuğumda tamamen sinirlenmişti. Kan toplamış gözleri bana tehditkar bir bakış atıyordu. Bir süre sonra bir şeyler söyleyerek kalbime bıçağı saplamıştı.
Yuichi: "Çekil önümden doktor bozuntusu! O kızı öldüremezsem bende seni öldürüp sonra onu öldürürüm."
Kalbim sıcaklamıştı bende ne olduğunu anlamamıştım fakat bıçaklanmıştım hem de kalbimden. Akan kanları gördüğümde korkmaya başladım fakat yavaş yavaş hareketsiz kalıyordum. Acaba kızı kurtarabildim mi? Doktor olarak vazifemi yerine getirdim mi? Gözlerim yavaş yavaş kapanıyor sanırım ölüyorum...
Gözlerimi bir kez daha açmaya kalktığımda etrafımda hiçbir şey yoktu. Siyah bir boşlukta gibiydim. Uzaktan gözüken bir beyazlık beni içine çekmeye başladı. Etraf tamamen beyaz olduğunda siyah bir elbise giymiş, yüzü bembeyaz ve saçı bembeyaz olan birisi belirdi. Bana baktığında bende onun gözlerinin içine bakıyordum.
Tokito: "Sende kimsin? Burası neresi ve benim ölmüş olmam gerekiyordu."
Tanrı: "Masajuka Tokito, sen bir doktor olarak son anına kadar o kızı korudun. Normalde ölmemen gerekiyordu fakat sanırım biri bilerek onun seni öldürmesini sağladı. Normal şartlarda ruhunu ayrıştırmak gerekiyor fakat ben sana bir şans daha vermek istiyorum."
Tokito: "Peki benimle ne yapacaksın? Tanrı olduğuna göre beni bedenime geri gönderemez misin?"
Tanrı: "Maalesef bunu yapamam Tokito çünkü o beden öldü ve ben ölü bedenlere dokunamam. Sana yeni bir beden, çok güçlü büyüler ve eski anılarını vereceğim fakat görünüşün tamamen farklı olacak."
Tokito: "Kahraman olmayı çok istiyorum. İnsanlara yardım ederek hayatımı geçirmekten daha iyi bir şey yok. En çok istediğim şeyde mangalardaki hayatı yaşamak."
Tanrı: "Ne kadarda bencilce bir yaklaşım Tokito-kun. Seni sadece insanların olduğu bir yere değil elflerin, cücelerin, yarı insanların, ejderhaların olduğu bir yere gönderiyorum. Hepsine eşit davrandığından emin ol tamam mı?"
Yanıma yaklaşan tanrı kulağıma anlamadığım şeyler fısıldadıktan sonra yanağımı öptü. Utançtan yanağım kızarınca bana bakarak gülümsedi. İki parmağını birleştirip şıklattığında kendimi tamamen simsiyah bir yerde bulmuştum.
"Şuanda neredeyim? Burası niye simsiyah..."
Tokito'nun yeniden doğuşu tamamen bitmek üzereydi. Büyü onu yeni bedenine yönlendirerek yeni bedenine yerleştirmişti. Büyü tamamlandıktan sonra Tokito yavaş yavaş gözlerini açmaya başlamıştı.
Sonunda gözlerimi siyahlık olmadan açabilirim. Bir dakika... neredeyim ben? Kafam karıştı etrafıma baksam daha iyi olacak.
Kafasını çevirerek sağına ve soluna bakan Tokito sadece siyah renkte tahtadan yapılmış bebek beşiğini görüyordu. Yatağında biraz daha göz gezdirdiğinde çit şeklinde dizilmiş tahtaların üzerine işlenen yıldızları fark etti.
Sanırım şuan bir bebek olarak dünyaya geldim. Genç bir vücutla gelmeyi daha çok isterdim fakat reenkarnasyon dediğimiz şey bebek olarak doğmamı gerektiriyor. Bu küçük ellerimde epey bir zayıf görünüyor. Biraz vakit geçirmek için bir şeyler yapmam gerekiyor fakat aklımda bir fikir yok. Aha, kapıya birileri tıkladı sanırım içeri birisi geliyor. Acaba ailem beni görmeye mi geldi? Acaba babam havalı mı? Annem kesin güzeldir. Hah, konuşmaya başladılar ama nedense söylediklerini anlayabiliyorum.
.
"Dil çevirisi elde edildi."
.
Victoria: "Merhaba Kortus, benim küçük bebeğim ne durumda?"
Kortus: "Şuanda uyanık ve gözleriyle etrafa bakıyor. Etrafını tanımaya çalışıyor."
Tokito'nun bulunduğu yatağa doğru giden annesi onu görünce yüzü gülümsemişti. Annesine benziyordu fakat annesi gibi insana benzemiyordu. Gümüş saçları, kahverengi boynuzları, kırmızı ve siyah tonlarındaki kuyruğu ve kısa saç kesimiyle Tokito tam bir şeytan kral gibi gözüküyordu.
Victoria: "Tıpkı annesine benziyor. Sence de krallığımıza yarışır bir kral olacak değil mi?"
Bana kral mı dedi? Annemin yüzünü görmeyi başardım ve mor saçları beni benden aldı. Özellikle kıyafeti sanki soylulara aitti. Acaba ben bir krallığın prensi miyim? Bak bu beni daha çok heyecanlandırdı. Konuşma devam ediyor dikkatimi vermem lazım.
Kortus: "Tahta yaraşır bir çocuk olacağı kesin efendim. Ona bir isim verecek misiniz?"
Victoria: "Onun bir isme ihtiyacı olmadığını biliyorsun Kortus."
Kortus: "Üzgünüm efendim."
Victoria: "Sorun değil Kortus benden özür dilemene gerek yok."
Vay be! Annem gerçekten de çok asil bir insana benziyor. Acaba babam yani ülkenin kralı nasıldır? Annemin bir gözünün saçları yüzünden kapalı olmasını anlamadım ama muhtemelen o mükemmel bir anne.
Kortus: "Efendim kral hakkında yeni haberler geldi..."
Huh? Yoksa bu klasik bir mangada gerçekleşen "Kral öldü artık yeni kral oğlunuz olmalı." olayından mı? Bence değildir ya. Normalde mangalarda çocuklar hemen kral olmaz.
Victoria: "Y-Yoksa yine mi..."
Anlatsana anne artık bebek halimle heyecandan altıma yapmak üzereyim. Umarım altımda kaliteli bir bebek bezi vardır.
Kortus: "Kralımız Loropis ovasında öldürüldü. Büyük bir savaştı fakat sonunda..."
Victoria: "O aptal... Beni hiçbir zaman dinlemedi şimdi de öldü mü... Sonuna kadar onu desteklemiştim."
Kortus: "Her zaman aynı olay efendim. Her kralın yeni oğlunun doğuşu kralımızı öldürür."
Kendimi gerçekten suçlu gibi hissediyorum. Keşke konuşabilsem de anlatabilsem bildiğim şeyleri. Özellikle beni o tanrının gönderdiğini söylesem ne düşünürlerdi?
Victoria: "Kortus oğlum sana emanet ölene kadar onu destekle. Ben gidip kralımızı öldüren kişiden intikam alacağım."
Kortus: "Fakat efendim..."
Victoria: "Bu konu hakkında tek kelime dahi duymak istemiyorum Kortus. Eğer bana bir şey olursa ne yapacağını biliyorsun."
Kortus: "Emredersiniz efendim. Lütfen başarıp sağ salim geri dönün."
Olayları çok iyi anlamadım fakat sanırım annem babamın intikamını almaya gitti. Bir dakika... Neden annem intikam almaya gitti? Hem bu konuştuğu kişi niye yüzünü göstermedi hiç? Onunda yüzünü görmek istiyordum... Gerçekten beynim hiç anlamıyor bu işleri fakat nedense durdukça büyüdüğümü hissediyorum. Acaba insanlar hızlı mı büyüyor yoksa reenkarne olduğum için tanrı hızlı büyümemi mi sağlıyor? Yanımdaki kısık bir sesle mırıldanıyor fakat ne dediğini anlamıyorum. Kafamı kaldırabilseydim onu görebilirdim fakat şuan parmaklarımı bile kontrol edemiyorum. Kapı yeniden tıklandı acaba bu sefer kim gelecek?
"Vikont Guter efendimizi görmek istiyor."
Kortus: "İçeri alabilirsiniz fakat anti büyü zincirini eline taktığınızdan emin olun."
"Emredersiniz. İçeri alabilirsin asker!"
Vikont mu geliyor? Vikont nedir? Acaba yüksek sınıf soylulara söylenen bir isim mi ve ona neden suçluymuş gibi zincir takarak içeri alıyorlar?
Guter: "Sonunda yeni efendimiz uyandı demek. Yakından görebilir miyim?"
Kortus: "Eski kralın emriyle burası koruma altındadır. Efendimiz sana kendisini görmene izin vermediği sürece suratını dahi göremezsin."
Guter: "Sanki bir bebek bana emir verebi- Bu uğursuz aurada ne böyle?"
Kortus: "Sanırım anlamışsındır."
Guter: "Efendimizi korumaya özen göster Kortus."
"Sizi artık dışarı alalım Vikont Guter."
Guter: "Siz vikontlarda mı? Hah, ne kadarda basit görünüyorsunuz."
"Zorluk çıkarma!"
Bağrışma seslerinden beni görmeleri yasak olduğunu tamamen anladım. Sanırım beni koruma altında tutuyorlar. Zamanımı hep büyümekle mi geçireceğim acaba? Öyleyse gerçekten çok sıkıcı olacak.
Kortus: "Merak etmeyin kralım yanınızda durup her zaman sizi koruyacağım.
Yanımda olacağını duymak ne güzel ama keşke yüzünü görebilsem bakıcı abla! Kalkmam lazım fakat uykum geliyor. Bu bebek bedenim aşırı zayıf.
Gözlerini kapatan Şeytan Kral kendisini uzun bir uyku halinde bulmuştu. Sürekli uyanıp etrafında bakıyor sonra yeniden yatıyordu. Bu şekilde 45 gün geçtikten sonra yavaş yavaş vücudunun büyüdüğünü görmüştü. Yatağından kalkabilecek yaşa geldiğinde kralımız daha 45 günlüktü. Kendisi bunu fark etmese bile artık azda olsa manası bile vardı.
Bedenim çok çabuk gelişim gösterdi. 45 gündür yaşadığım uyu uyan kırmızı süt iç tekrar uyu. Hep aynı olayı yaşıyorum ve o kırmızı sütün tadını alabilsem keşke. Şuan ki annemi sürekli özlüyorum ama en çok eski ailemi özlüyorum. Yaşlılıktan ölen annemin yerini doldurabileceğini sanmıştım ama oda mı beni bırakıp gitti... Keşke seninle tanışabilseydim öz annem fakat artık ayağı kalkabiliyorum. Şimdi tek yapmam gereken kalkmak ve....
Kralımız kalktığında ilk korkusunu yaşamıştı. Küçük yatağından kalktığında ilk gördüğü şey bir şeytandı. Siyah boynuzu ve uzun bir kuyruğu vardı. Elbisesi kırmızı ve bir hizmetçinin elbisesine benziyordu.
B-B-B-B-B-B-B-Bir dakika! Neden yanımda bir şeytan var lan! Hayla konuşamıyorum fakat dur biraz... Bana yaklaşma sakın seni canavar! Tanrım lütfen yardım et!
Kaçmak istese de başaramayan kral ilk korkusunu sonunda yaşamıştı. Çiçeklerle dolanmış boynuzu, kocaman göğüsleri, büyük ve süslemelere sahip kırmızı kıyafete sahip olan şeytan onun üzerine doğru geliyordu. Tokito'nun 1 yaşında gibi gözüken küçük bedenini kucakladı.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
144 Okunma |
33 Oy |
0 Takip |
33 Bölümlü Kitap |