25. Bölüm
Sitare Kiraz / İstiridyenin Kayıp İncisi /    ~Bölüm Yirmi İki; Karışık kafalar bulaşıklı mutfaklar~

   ~Bölüm Yirmi İki; Karışık kafalar bulaşıklı mutfaklar~

Sitare Kiraz
sitarekiraz

 

Yaşamak şakaya gelmez,büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın bir incap gibi mesela,yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani bütün işin gücün yaşamak olacak

~Nazım Hikmet~

Selam sevgili millet. Bugün bu attığım bölümle güzel kitabımız istiridye 550 sayfa olduuu. Duyduk duymadık demeyin elti görümce kaynana kim varsa haber edin... Artık bir kitap sayfa sayısına ulaştık Canlarr. Lütfen bugünün hatrına güzel güzel yorum yapınızzz. ha birde unutmadan burada en başından beri kitabı okuyup hiç bir bölümü oysuz geçmeyen bir isim var @​​_incimiz_

Teşekkür ederim kuşum desteğin çok güzel. Hep ol 🫶

Keyifli okumalarmalar🫶

Bölüm şarkısı: Şenceylik; Bitsede Her şey

.・゜゜・.・゜゜・.・゜゜・
Bir insan bir anda iki şey hissedebilir mi? Hem dünyanın en şanslı kadını olmak… hem de her an her şeyin bozulabileceğini bilmek. O büyülü günün ardından, Yusuf benden nazikçe ayrılıp eve bırakmıştı. Yol boyu yüzüğün ne kadar güzel olduğundan, ilerideki çocuklarımızdan hatta onun yeni yaptırmaya başladığı parktan bile konuşmuştuk. Konuşmadığımız tek şey ailelerimiz olmuştu. Babam hariç herkes evliliğimize onay veriyordu, ama o bizi bir tık zorlayacak gibi duruyordu. Yusuf gizliden, imam nikahı kıyalım yine karım olursun demişti. Ona bir yanıt vermemiştim, ama madem imam nikahı olacaktı ha şimdi ha sonra ne fark ederdi ki? Babam izin verene kadar imam nikahı ile dururduk. Sonra resmi nikahı basardık. Acelemiz mi vardı evet, çünkü geç kalmak istemiyorduk. Bu geç kalışla daha fazla günaha batmaya da gerek yoktu. Evet muhafazakar değildik ama apaçık bir gerçekte vardı ortada. Hiç bir şeyden habersiz yaşayamazdıkYani en iyisi imam nikahıydı...Resmi değildi belki ama Allah katında kocam olacaktı. E harikaydı bu aşkımıza Allah şahitti gerisinin ne önemi vardı. Ama bu hususta da dikkat etmeliydik çünkü yayla küçüktü kulaktan kulağa duyulsa dedikodu çıkardı. Ve ilk babamın kulağına giderdi. Dedem kıymazdı kesin çünkü kurallara dikkat eden bir adamdı. Önce resmi nikah acele etmeyin diyecekti. Ama bizim zamanımız yoktu ve hemen olmasını istiyorduk. En azından babamı ikna edene kadar dini nikahla kalmalıydık. Sonrası sonra olurdu. Neyseki Yusuf her şeyi ayarlayacağını söylemişti. Ben sadece bekleyecektim. O hallederdi...

“İnci” yan tarafımdan gelen sesle yüzüğümden bakışlarımı alamadım. Bir kaç dakika sessizliğin ardından Beyzan'ın ayağı bacağımı çürütür cinsinden dürtüklemeye başlayınca mecburen

“Hı” diye bir ses çıkardım. Beyza yarım uyanık bir halde ayağa kalkıp tek gözü kapalı, yattığı yastığı kafama geçirsede onu umursamayıp parmağıma sırıtarak bakmayı bırakamıyordum. Arkadaşlar ilk kez evlilik teklifi alıyordum avel olmam normal değil miydi? Biraz saygı duyulsa fena olmazdı

“Tatil günümüzde niye alarm kurdun salak” diye bağırdı Beyza, alarmdan falan haberim yoktu ayrıca bunun ne önemi vardı ki ben hiç uyumamıştım. Eve bir kaç saat önce gelmiş, üstümü bile değişmeden yatağa geçmiştim. Yusuf Asaf dün çok güzel bir gün yaşatmıştı bana, önce sapan, sonra salıncak en nihayetinde evlilik teklifi çok güzeldi her şey çok güzeldi işte.

“İnci” Beyza son gücüyle yine çığlık atınca bu defa ona dönüp

“hı” diye bir ses çıkardım. Bir kaç saniye beni süzüp suratımda ki aptal sırıtmanın sebebini öğrenmeye daha doğrusu kendi başına çözmeye çalıştı. E tabi müneccim olmadığı için hiç bir şey anlamadı.

“Of ne oluyor kızım sana ya iyice Leyla oldun başıma gitti kafan gitti” elini iki yana açıp sinirle söylediklerine karşı yaptığım yerden doğrularak

“Ay ne oluyor be” diye carladım. Şurada evlilik teklifi almıştım ama kimse sevincime sahip çıkmıyordu. Nasıl dosttu bunlar, bunlardan iyisi çayda çıraydı artık.

“Aynını sana soruyorum sabahtan beri” Beyzan’ın sorusuna cevap vermeden elime telefonumu almıştım ki en sonunda parmağımı fark etmiş olmalı ki elimi tutup kendine çekti, e telefonda laps diye suratıma düştü tabi.

“Bu ne kız senin böyle yüzüğün yoktu” elimi iyice gözüne soka soka incelerken bir anda çekip, kendi görüş açıma getirdim. Çokta bakmasındı benimdi o

“Yoktu çünkü yeni oldu” sözlerime aldırış etmeden elimi tekrar kendine çekince sırıttım. Ortada kafam kadar tektaş vardı tamam evlilik yüzüğü gibi durmuyordu ama Beyza bunu anlardı. Anlamamak konusunda ısrarcı davranıyordu.

“Nerden aldın güzelmiş”

“Ben almadım bana aldılar”

“Kim”

“Kapıcı Rüstem “ evet bu konuya bir açıklık getirsem iyi olacaktı. Kapıcı Rüstem beş sene evvel bir görev için yerleştiğimiz apartmanda bize yardım etmek için gönderilen polis memuruydu. Adamın adının Rüstem olduğu da kapıcı olduğuda yoktu ama biz kendi aramızda ona Kapıcı Rüstem lakabı takmıştık çünkü apartmanda gel git işlerine bakıyor, böylelikle bizim evede rahatça girip çıkıyordu. Bu kapıcı Rüstem lakaplı, Poyraz bir gün görev bitimine yakın bana aşık olduğunu ve eğer bende istersem benimle birlikte güzel bir hayata başlamak istediğini söylemişti. Poyrazı severdik ama bu teklife ben de dahil tüm ekip ters tepki vermişti. Çünkü Poyraz benimle yurtdışında yaşamak istiyordu. O kısa sürede benim için yapmadığı şey kalmadı ama gönlümü bir türlü çelememişti. Beyzaya da ne zaman kapıcı Rüstem desem inanıyordu çünkü Poyrazı seviyordu. Hatta yurtdışında yasama hayali olmasa beni onunla olmam için baskılayacağını da iyi biliyordum.

“Deme”

“Hı dün gece aradı beni bir ağıtlar bir yakarışlar evlen benimle demeler falan” söylediklerime kısa bir bakışla anlamsız bir tepki verdikten sonra elime bir tane geçirdi.

“Bende oturmuş dinliyorum salak”

“Yahu Beyza kuşum mantıklı düşünürsen benim bir tane sevgilim var kapıcı Rüstem beş senelik görev için gerekli bir oyundu unut şu adamı artık “

“Kızım essahlı aşık olmuştu sana. Ne zaman bunu Rüstem yaptı desen inanıyorum. Onun sayesinde görevi tamamladık farkındaysan”

“Şu an umurumda değil beni yüzüğümle baş başa bırak” diyerek onu yüzük takılı elimle git başımdan der gibi bir hareket yaptım. Şaka yapmıyorum tam beş dakika sonra

“Oha” diye bir ses yankılandı odadan. Ardından üstüme atlayan bir adet Beyza ve yataktan yere düşen ben... Elim yatağın üstünde geri kalan tüm vücudum dışarıda kalmıştı. Beyza yüzük için beni yataktan atmıştı arkadaşlar.

“Hı” diye acı dolu bir ses çıkardım. Şimdi fark ediyorum da ‘hı' çok boyutlu bir kelimeydi. Aslında kelimede sayılmazdı ama çok anlama geliyordu işte. Aynı Yusuf gibiydi, mesela ben Yusuf’a hem çok sinir oluyordum hemde çok seviyordum. Resmen hayatımın ‘Hı'sı' Yusuf Asaftı. Hayatınızdaki ‘Hı'larla' evlenin arkadaşlar. Ben öyle yapacağım.

“Bu evlilik şeysi yüzüğü kızım ortadaki tek taş kafam kadar nasıl görmedim ben bunu” diye avaz avaz bağırıyordu ama ben düştüğüm yerden kalkamıyor kalkamadığım gibi de nefes alamıyordum. Evlenmeden hak yoluna gidecektim a dostlar

.“Oha” diye bağırdı tekrardan şu an tek odağı yüzüstü beni asla görmüyordu. Ölmeye çeyrek kala son enerjimle

“Hı” diye haykırdım. Beyza elimi duyduğu sesle aniden bırakınca da toto üstü yere yapıştım. En nihayetinde nefes alabiliyordum. Son bir güçle yatağa tekrardan çıkıp derin bir nefes aldım. Beyza ise darmadağın halimi hiç umursamadan boynuma atlayıp sevinç çığlıkları ile

“Yusuf sana evlenme teklifi mi etti “ diye sordu. Anlaşılan yataktan atarak öldürememişti niyeti sarılarak aman aman boğarak öldürmekti. Onu zor bela kendimden uzaklaştırıp

“Evet” diye haykırdım. Hayır bu sevinç çığlığı değildi can havliydi ulan dağda terörist kaçırsa konuşturmak için bu kadar işkence etmezdi. Evlilik teklifi aldım diye bir ölmediğim kalmıştı.

“Aaaaa tamam sakin Nisa ve Suay hemen odaya gelin hemen” Beyzan’ın oda kapısından onlara seslenmesiyle, avuç içimi alnıma vurdum. Babamın öğrenmesi işime gelmezdi ama Beyza herkese söyleyecek bir enerjiye sahipti. Bu kız beni cidden endişelendiriyordu. Küçükken havale geçirmişti kesinlikle ateşli hastalık ağır hasar bırakıyordu. İşte kanıtı Beyza..“Ne oluyor be” Suay ve Nisa gözlerini ovalara ovalaya odaya giriş yapınca Beyza yerinde zıblayıp, ikisine birden sarıldı.

“Şurada gördüğünüz şahıs bizi teyze yapacak teyze olacağız kızlar “ diye haykıran Beyza ile ikiside sus pus olmuştu. Nisa perişan bir halde yere çöküp kapıya sırtını dayarken, Suay ağlamaklı bir sesle

“Babam Yusufu öldürecek” diye sızlandı. Ardından Nisa yine aynı perişan haliyle yanıma gelip“Evlenmeden çocuk yapmadım de İnci” diye sordu. Bu hali küçük Emrah’ı andırıyordu. Yaptım desek hüngür şakır ağlayacak, olmayan nikahsız yeğenine hayırla gelsin diye hatim indirecek gibi bir hali vardı. Nisa içimizde dinî değerlere en düşkün planıydı. Ama benimde dedem imamdı be boru değildi yani imamdı imam

“Yapmadım Nisa” dedim kafasına bir tane geçirirken. Nisa derin nefesler alırken Suay yanıma çöküp

“E biz nasıl teyze oluyoruz o zaman” diye sordu. E haklıydı kız, Beyza salağı evlenen her çiftin bebeği olduğunu düşündüğü hatta bu bebeğin nikah şekeri gibi çiftlere hediye edildiğini sandığı için onlara gerekli açıklamayı yapmamış bir de üstüne heyecanla bizi seyretmeye devam ediyordu. Bu kızın bir ciddi bir desteğe ihtiyacı vardı ama vereceğim tek destek kafasına sıkmak olacağı için uzak duruyordum.

“Dün gece bunun için ilk adımları attık diyelim” dedim yüzüğü gösterirken. Suay sevinçle ellerini çırpıp

“Aaaa baldız oluyorum baldız “ diye gereksiz bir tepki verdi. En başından mı böyleydi yoksa Beyza kızın ayarları ile mi oynamıştı bilmem ama bu da aynı Beyza olmuştu.

“Az daha bağır istersen Suay babam duymadı” diye söylendim. Çünkü bu odada herkes avazı çıktığı gibi bağırıyordu. Babam duyguyla eğer ilk iş Yusuf’u öldürmeye gitmiş olabilirdi. Ulan evlenmeden kocamı ayıracaklardı benden

“Aman be ne kızıyorsun heyecan ettik” dedi Suay. Ardından onun telefonuna gelen mesajla gözler üzerine düştü. Saklamaya çalışsada herkes mesajın kimden geldiğini görmüştü.

“Darısı sana ha” dedim imayla. Mesaj Harundan gelmişti. Beyza telefonu hemen elinden alıp mesajı okudu. Yani özel alana sıfır hassasiyet... Resmen gizli saklı hiç bir şey yok.

“O göle çağırmalar falanlar filanlar” sırıta sırıta söyledikleri ile merakıma yenik düşüp aldım telefonu. Aynen özel alan hassasiyeti falan.. Aman be kardeşimdi o benim. Mesajı olur okumaz yüzümde kocaman bir tebessüm belirdi. Bu adamlar bu sevme işini iyi beceriyordu. Sanırım annenin kaderi çocuğa geçerdi tıpkı babam gibi seven adamlar bulmuştu bizi.

“Ya dün gelmeden önce aradı bir şeyler yapalım" dedi

“Başka şeyler de demiş bu yanaklar hali hazırda bu kadar kızarmazdı”“Özledim dedi ay ışığı yüzüne susadım"dedi

“Oğlum Harun şair miydi kızın ismine betimleme yapmış dallamaya bak”“Ya Beyza demesene öyle”

“Siz ne ara oldunuz” takıldığım noktaya çatalı daldırıp Suaya uzatınca yine utançla“Olmadık hatta en son okula geldiği gün konuştuk ama ondan sonra bir şeyler oldu işte çaba harcıyor artık korkmuyor” diye açıkladı. O gün ne olduysa Suayın sözleri tesir etmişti anlaşılan. Harun gözü kara bir adamdı. Tek derdi Yılmaz komutanla ters düşmemekti çünkü biliyordum ki onu çok seviyor babası gibi görüyordu. Onunla ters düşmek ikinci bir baba kaybına sebep olur diye uzak durmuştu Suaydan. Ama şu an ne olursa olsun vazgeçmeyecek oluşunu biliyordum. Harunu iyi tanımıştım. Adım attığı yolda uzun uzun yürümeyen geri dönmezdi.“Harun’la Suay, İnciye Yusuf, Arif’le de Nisa mı yani” dedi Beyza Nisanın omzuna omzunu değdirirken. Nisa duyduğu şeyle sinirden mi utançtan mı bilinmez kıpkırmızı olurken bir anda“Nereden çıkarıyorsun kızım ya arkadaşız biz” diye atarlandı. Ardından eliyle yanağına yelpaze yaparken Suay

“Haftada iki kez bir taraflarını yaralayıp yanına geliyor Nisa” diye söyledi. Bunu Zeynelden duymuştum. Ve bir tur kahkaha atmıştık bu olaya. Arif sevdiği zaman asla utanmayan her çabasını halka açan bir insandı. E hem komik hem yakışıklı fıstık gibi adamdı. Nisa da güzeldi çok güzeldi neden olmasınlardı. Bir ara onlara bu hususta yardım edecektim. İşgüzazlık olduğu da söylenebilirdi tabii.

“Ne oldu elinize Arif Bey diyorum ‘Uçak düştü’ diyor” diye sinirle soludu ardından büyük bir sinirle

“Saçma sapan bir adam onu görünce sinir tepemde atıyor” söylendi. Kesinlikle aşıktı, aşık olduğu içinde inkar ediyor bunu da öfkeyle soluyordu. Bir kaç ay öncesi ben gibi. Kendimle bile bu konuyu açmıyordum. Yusuftan köpek gibi etkileniyor olsamda asla belli etmemeye çalışıyordum. Tabi biz ilk dakikadan aşk hayatına atılmıştık ama olsundu.

“Aslında Arif’i kendinden uzaklaştırma yolun var” diye atıldım söze. Nisa ile bu kadar samimi olma amacımız hem Beyza'nın hemde benim onu derinlemesine araştırmış olmamızdan kaynaklıydı. Beyza ne söyleyeceğimi anlayıp pot kırmamak adına

“Bunu istemiyor ki İnci çünkü Arif’ten hoşlanıyor” diye beni uyardı. Sanırım Nisan’ın işlerimizi bilmediğini düşünüyordu. Nisa çok zeki bir kadındı, ama o bile istihbarat görevlisi olduğumuzu değil asker olduğumuzu düşünüyordu.

“Beyza yok öyle bir şey “ Nisan’ın atarlanmasını hiç umursamayan Beyza, konu bitti sanırken Nisan’ın merakla

“Nasıl” diye soru yönlendirmesiyle dumura uğraşmıştı. Sinsi bir sırıtışla

“Çok basit babanın Çalıştığı askeriyede binbaşı olduğunu söyle olsun bitsin” tek solukta söylediklerime Suay

“Oha baban binbaşımı” diye bir tepki verdi. Ulan senin baban Albaydı ne bu görmemişlik.. Hayır belkide adam bu konuma kadar ‘Kızım babam albay desin' gururuyla gelmişti. Adamın tüm hevesinin içine sıçmıştı resmen. Kardeşler kapatılsın‘İnci mercanım ben Suayı boşa senden kıskanmışım kızı her durumunda itin götüne sokup sokup duruyorsun'İç ses ikinci Beyzanın kahkahalar eşliğinde söylediği şeye aldırış etmeden Suayı kendime çekip saçlarına bir öpücük kondurdum. Ben onun ablasıydım döverdimde severdimde. Beyzaya nesiydi.‘Ulan şurda on altı yıllık hukukumuz var sattın lan bizi beş altı aylık bir kıza'E iç ses ikinci Beyzacığım sen illegal kardeşimsin o legal

“Sen nereden öğrendin bunu “ Nisan’ın ultra mantıklı sorusuna aynı şekilde sırıtarak cevap verdim.

“ Meslek sırrı” Nisa derin bir nefes verip parmakları ile oynamaya başladı aslında her şeyi biliyorduk. Ama Nisa anlatsa iyi olurdu. Özel alana saygı vardı bizde. Yanii pek yakın olduğumuz kişiler hariç

“Babamla görüşmüyoruz kızlar daha doğrusu o beni görmek istemiyor” olayı biliyor olmam içimi ezsede sessiz kaldım. Çünkü şu an anlatmak isteyeceğini sanmıyordum. Suay yinede dayanamayıp

“Anlatmak ister misin” diye sordu. Meraktan öldüğünü biliyordum ama olabildiğince sakin duruyordu. Çünkü Nisan’ın anlatmayacağını o da biliyordu. Nisa kafasını olumsuz anlamda sallayıp

“Sen biliyorsundur zaten “ bana sorduğu kinayeli soruyla mahçup bir şekilde salladım başımı. Ardından Beyza’ya dönüp

“Sende meraka yenik düşüp araştırırsın” dediğinde derin bir nefes aldım. Çünkü bu köfte zaten biliyordu. Şu an bilmiyormuş gibi tavır alması canımı sıkmıştı. Her bir olaydan sıvışmasını iyi biliyordu köfte surat.

“Yüksek ihtimal “ pişkin pişkin söylediklerine dayanamayıp kafasına bir tane geçirdim. E anladı tabi neden geçirdiğimi. Çünkü bilmediğini düşündüğümü sanması aptallık olurdu.

“Arkadaşlar ben dümdüz bir öğretmenim benim başım kel mi kalsın yani”

“Şu an keyfimiz kaçmasın bir ara söz anlatırım

“Suay ısrar etmeden konuyu kapatınca, bir süre kimseden ses çıkmadı. Sanırım şu an herkes içinden yeni konu bulmaya çalışıyordu. Benimse öyle bir derdim yoktu çünkü şu an tek konuk parmağımdaki yüzüktü gerisi çokta önemli değildi. Papatyalı tektaşım ve papatyalı tektaşı bana takan taşım... Şu an zihnimi kurcalayan en şahane ikili onlardı.

“E Beyza Uğurla bir şey yok mu” sessizliği bozan iki Suay olmuştu. E bir yerde sessiz durduğu görülmemişti ki canı sıkılırdı sessiz kalsa. Beyza Suayın mistik sorusuna omuz silksede onunla kalmayıp

“Var peşimde koşup duruyor” diye sitem etmeden duramadı. Ne alıp veremediği vardı inanın bende bilmiyordum. On altı senenin bilmem kaç ayının bilmem kaç haftasının ve yine tahmin edersiniz ki bilmem kaçıncı günüdür Uğur’a eziyet ediyordu. Bir insan hem çok sevip hemde işkence eder miydi? Elbette ederdi eğer sadistçe düşüncelere sahipse ederdi. Ve Beyza bu konuda sadece düşünce ile sabit kalan bir kız değildi. O bildiğin dümdüz katıksız halis muhlis teşkilat ürünü sadistti. Bunun başka bir açıklaması yoktu yani. Arkadaşlar bakın bir insan sevdiği adamı götüne kurşun sokarım diye tehdit etmez. Etse bile bunu eyleme geçirmez.. Beyza tehdit'in hemen ardından eyleme geçen bir manyaktı. Bir keresinde seni vururum diyerek çocuğu hastanelik etmiş ardından da iyileşene kadar ona bakmıştı. Anlayacağınız Beyza, Uğur için hem zehir hem de ilaçtı. Bu tabloyu detaylı incelersek, Beyza, Uğura çok aşık olan ama ona asla tahammül edemeyen bir zır deli, Uğur ise ona ne yaparsa yapsın mezara girene kadar, hatta Beyza yaşlansa dahi, ki Uğur’un yaşlı bedenler hakkında pek iyi fikirleri yoktur, onu sevmeye devam edeceği belli olan bir zır deliydi.İkiside deli olunca aşkları ele avuca sığmaz bir şey oluyordu. Ben alışmıştım belki bir gün onlarda alışırdı...

“Köpek gibi aşık sana” dedi Suay derin bir iç geçirirken. Sanırım az önce ikisinin aşkına imrenmişti. Yoksa Suayında mı akıl sağlığı yerinde değildi?

“Evet insan olmayı beceremediğimiz için birleşme yaşayamıyoruz” Beyza’nın mistik açıklamasına kahkahalar ile gülerken, Suayın çalan telefonuyla herkes sus pus oldu. Çünkü ekranda kocaman Harun yazıyordu. Suay ekranı bize çevirip

“Harun arıyor” diye heyecanla konuşunca Beyza,

“Aç sesi” diye adeta emir verdi. Tabi Suay ise o heyecanla hiç düşünmeden denileni yapmıştı.

“Alo”

“Günaydın ay ışığı”

“Söyleme şöyle şeyler”

“Sesin böyle gelecekse hep söylerim”

“Nasıl geliyor “

“Mutlu, belli etmemeye çalışsanda senin için çabalamamdan memnunsun asker kızı” kısa bir sessizliğin ardından Suay cevap vermeyince Harun tekrardan konuştu

“Bugün göl kenarında oturacaktık”

“Nereye kadar gidecek bu gizli kapaklı görüşmek istemelerin”

“Yılmaz komutanım öğrenene kadar”

“Ya sonra”

“Seni isteyeceğim “

“Ya sonra “

“Vermeyecek “

“Ya sonra”

“Kaçıracağım” İşte onu demesen iyi olurdu be komutanım. Çünkü az önce son konuşma yani tam olarak Suayı kaçıracağım kısmı eşliğinde elinde tüfekle biri girdi odaya. Bakın biri o biri, gri eşofman beyaz atlet gür saçlı uzun boylu ve tahminen atmış yaşlarında yüksek ihtimal Yarbay olan ve biraz sonra da katil olacak olan babamdı. Yetişin a komşular babamı katil edecekler.“Ulan sen kimin kızını kaçırıyorsun it” odaya ani bir giriş yaptığı yetmiyor gibi birde Suayın elinden telefonu almış, Harun’a sövüyordu. Her şey bir anda olmuştu.. Resmen ağır çekimde izliyorduk olayları. Hepimiz şoktaydık ama en çok Harun şoka girmişti çünkü koca adam sesi titreye titreye

“Komutanım” diye fısıltıya yakın bir sesle konuşuvermişti, babam ise tüm öfkesini telefondan çıkarırcasına sıkıyordu telefonu. Sanki şu an Harun’un yakalarını tutup yumruk yumruğa dövüyor gibiydi. E dostlarım bu olaydan sonra bir helva kavuşursunuz artık. Çünkü Harun yaşamaz gibi duruyor.

“O Engin meymenetsizi cesaretlendiriyor sizi. Hep ondan yüz buluyorsunuz” Dedikten sonra telefonu yatağa fırlatıp

“Bekle bekle geliyorum sizi ırz düşmanları” Diye odadan çıkıyordu ki Suay önüne geçip

“Baba” diye durdurdu onu babam kızına dokunmaya kıyamadığı için, onu geri ittirmedi ama derin derin nefes almasından, Suaya da çok kızdığı anlaşılıyordu. Yahu kız ne yapmıştı sevmek suç değildi ki“Oturun kız evde ben Karadeniz uşaklarına benzemem Adana damarım attı bir kere” diye adeta kükreyince Suay olduğu yerde sıçradı ama önünden çekilmedi. Sanırım şu an Harun’un ölmesinden ölesiye korkuyordu. E canım Suay burada öldürmese iş yerinde kesin öldürürdü. Yani Harun’un ve Yusuf’un babamdan kaçışı yoktu ki

“Yılmaz ne oluyor” diye içeri girdi annem. Kafasında uyku bandı üzerinde sabahlığı ile oldukça kokoş duruyordu şu an. Anneme bunu söylesem beni kesin evden atardı ama şu kılıkla onu ciddiye alamazdım. Ayaklarında ponponlu topuklu terliği vardı yahu. Neysin sen biraz sonra sahneye çıkacak olan Ajda mı?

“Ulan bu Harun varya benim sol gözüme talip olmuş vuracağım onu da Yusuf’u da “ diyen babamla hemen ayağa kalktım. Az önce bu kaosu dışarıdan izlemek hoşuma gidiyordu ama şu an Yusuf’un adı geçer gezmez beni bir panik almıştı. Hayır ben daha evlenmedim çocuk yapmadım kocamı vurma baba kurban olam‘Kurban olam mı kızım sen değişik bir şey oldun çıktın ya'Sevgili iç ses ikinci Beyza şu an olayın bununla asla ilgisi yok. Lütfen araya kaynak yapma zalim babam kocamı vuracak.

“Baba Yusuf ne yaptı ki” diyerek hemen Suayın yanına geçip koluna girdim. Babam kapının önünde iki kızınıda kendi karşısında kendine karşı görünce bir lâ havle çekti. Ardından yüksek bir sesle

“Seni istedi” diye bağırdı. Tam bir şey diyorduk ki annem bana dönüp sus işareti yapınca susmak zorunda kaldım. Çünkü bu evde en deli bu kadındı. Tepesini attırmaya hiç gerek yoktu. Bunca yıl kendini duygusal bir kimliğe saklamış manyak bir kadındı o. Düşman başına kurşun bu kadın babamın yapmaya yeltendiğini yapardı. Çünkü en son Şeymaya onu öldürmek için her yerde aradığını söylemişti. Yapardı yani ben emindim.

“Yılmaz ver şu silahı bana “ diye sakince konuştu ama buradaki herkes biliyordu ki babam o silahı vermeyecek annemde sinirden deliye dönecekti. İnşallah cinnet geçirip babamı vurmazdı.

“Kabul et artık senin kızların eşek kadar oldu, onları yuvada tutamazsın. Hem bak İnci dün senin korkundan gizli gizli çıktı evden korkutma çocukları Yılmaz komutan şayet benim evimde senin komutanlığın ses getirmez benim laz damarımı çıkarma “ hayda anne sen niye yaktın beni. Ben sessiz sessiz olaydan sıyrılacaktım garezin neydi bana be kadın. Al şimdi Harun’u bir vuracaksa Yusuf’u on vuracaktı.

“Ulan Yeşim Ulan Yeşim “

“Dün nereye gittin ha İnci”

“Şey”

“Ney”

“Yusuf evlenme teklifi etti bende kabul ettim” sözlerimden sonra bizi kenara itip

“Ha bu sefer aldım aklını it oğlu it” diye dış kapıya doğru büyük bir öfke ile yürüyordu ki annem kapı kenarında ki sopayı alıp babamın kafasına geçirdi. Ve babam aldığı darbeyle yere yığıldı. Annem babamın kafasını yardı... Aynen mutlu aile tablosu... Aynen toz pembe uyku masalları... Falanlar filanlar işte. Aile olmak çok hoş...

“Anne adamın kafasını yardın” dedim babamın yanına çökerken. Kafasında hafif bir kızarıklık vardı ama Allah’tan kanamamıştı. Yani bir de öyle bir ayarlamıştıki adam direkt bayılmıştı. Tek atışta etkisiz hale getirmişti adamı. Annemin de istihbarat ajanı olduğunu düşünüyordum. Bence bunu kimse bilmiyordu ama annem ajandı. Hepimizi kekliyordu. Umarım devlet ajanısındır anne yoksa seni öldürmek zorunda kalabilirim...

“Bir şey olmaz alışık o yardım edin de kaldıralım” söylediği şeye kısa bir süre şok geçirirken yerde yatan babama hüzünlü bir bakış attım. Koca adam karısından dayak yiyordu anlaşılan. Ah be baba bunu bir duysalar tüm otorite yerle bir olurdu

“Nasıl alışık” diye sordu Beyza şokla. E haklıydı adam dağ gibi yere serilmişti. Bu adam askerlere kök söktürüyordu be...

“Kızım biri Karadenizli diğeri Adanalı ikisinde de sinir doğuştan geliyor. Bu yaşa kadar birbirlerini öldürmediklerine şükret” dedi Suay babasının omzuna işaret parmağı ile dokunurken. Şu an babasının yerde yatışına hem memnun hem üzgündü. Yani açıkçası bende hem mutlu hem mutsuzdum. Ne yapalım baba konuşarak uzlaşmayı reddettin.

“Ha ben onida denedim ama dokuz canli vurayirum vurayirum ölmeyi” annemin iki elini kaldırarak söylediklerine hepimiz sinirle karışık bir kahkaha bıraktık. Annem dünyanın en karma insanıydı. Ama hayatımda gördüğüm en minnoş öfkeli insandı. Kalbi temizdi ama öfkesi derindi.

“Ben nasıl bir aileye düştüm Allah aşkına “ diye homurdandım babamı kaldırmaya yeltenirken. Beyzada bana yardıma gelince hahlar gibi bir gülüş çıktı ağzından

“İnci Mercanım sende biliyorsun ki normali seni kesmezdi” demeyi de ihmal etmedi. Aslında haklıydı tüm genlerimi onlardan almıştım onların aynısıydım ve asla yabancılık çekmiyordum. Ama hayalimdeki aile saadeti kesinlikle bu değildi. En azından birbirini çok sevdikleri için birbirini öldürmeye çalışan anne baba yoktu hayalimde.

“Aa pekala bu tempoya yabancı bir tek benim galiba“

Nisanın şok içinde şöyledikleri hepimizi kahkahaya boğarken babam huzursuzca kıpırdandı. Şu an uykusunda bile kaşı çatıktı. Kim bilir Rüyasında Yusuf ve Harunu hangi tarihi eserler öldürüyordu.Dua edelim de bunu gerçekte denemesindi.Yoksa evlenmeden dul kalan iki kardeş olarak tarihe adımızı altın harflerle yazdırırdık..

・゜゜・.・゜゜・.・゜゜・.・゜゜・.・゜゜・.・゜゜・

“Yılmaz komutan neden gelmedi” diye gergince sordu Harun. O telefon görüşmesinden yarım saat sonra Suay aramış ve buluşma talep etmişti. Harun yanında Yılmaz komutanla geleceğini düşündüğü için gusül abdestini alıp öyle gelmişti. Şehit olmadan ölecekti madem öteki tarafa abdestsiz gitmesindi. Hatta Yusuf Asaf’ın da almasını teklif etmişti ama arkadaşı kafir olsa gerek bu söylediğine alayla gülmüştü. E neticede o abdestli gidecekti Yusuf Asaf ise abdest almadan... Arkadaşı için üzülmüyor değildi.

“Nereye” diye sordu Suay. Babası neden onunla gelsindi anlamamıştı. Ayrıca adamın gelecek halimi vardı ne zaman gözünü açsa annesi uyku ilacını verip uyutuyordu. Yıllardır şehit haberi gelir diye gözüne uyku girmeyen kadın kendi eliyle toprağa verecekti adamı. Üstelik sebebi olarak. Annesi çok garip kadındı evelallah.

“Beni öldürmeye “ dedi Harun kendinden emin bir sesle. E olsundu babası sayılırdı Yılmaz komutan, babanın vurduğu yerde gül biterdi. Bu defa biten gül mezar gülü olacaktı ama olsundu.

“Bakıyorum da pek heveslisin ölmeye “ Suayın sitemli çıkan sesiyle Harun iyice yanaştı Suaya. E madem ölecekti biraz yakın olsundu aşık olduğu kadına. Belki de kollarında ölecekti. En son gördüğü gözler onun ela gözleri olacaktı.

“Ölmek değil aslında şehit olmak isterdim, aşk için ölene şehit derler mi ki” diye yakındı Harun, Suay duydukları ile nefesini tutarken gayri ihtiyacı biraz geri gitti. Aralarında duyulmuş herhangi bir şey yoktu ve birinin görüp dedikodu çıkarmasını istemezdi. Her şeyi usulünce severdi o. Geleneksel bir kafa yapısına sahiptir.

“Ne derler bilmem ama annem babamı ikna edemezse çok yaşamazsın” dedi çaresiz bir sesle. Babası o kadar öfkeliydi ki ne yapacağını asla kestiremiyordu. Bir kere öfkeli olsada olmasada babası kolay kolay kız vermezdi. Nedenini çok düşünmüş ama bu yaşına kadar babasının kıskançlığına herhangi bir sebep bulamamıştı. Hatta bir keresinde gidip kendi sormuştu bu soruyu o da ‘Baba olunca anlarsın ‘ deyip kestirip atmıştı Suayı... Ama kimse Suaya nasıl baba olacağını söylememişti. Yani Suay ömür boyu bu bilginin eksikliğini duyacaktı.

“Baban nasıl duydu beni” Harun en nihayetinde en çok merak ettiği soruyu sorunca Suay gergince kıpırdandı yerinde. Harundan başka her yere değiyordu bakışları ama Harun vu olaya daha fazla dayanamayıp, Suayın yanağını nazikçe tuttuğu gibi kendine çevirdi. Artık göz gözeydiler. Derin bir nefes aldı Harun bu kız hiç değişmiyor büyüdükçe daha da anlam kazanıyordu. Sanki Suay okumayı çok sevdiği bir romandı, kaç kez okumuş olursa olsun aynı heyecanla açıyordu

“Söylemesem” tatlı tatlı sorduğu soruya derin hit iç çekti Harun. Bu kadına yenilecekti anlaşılan. Ama ilk başta dirayetsiz olursa bunu hep kullanacağını biliyordu. O sebeple belli etmedi deli gibi etkilendiğini.

“Söyle Asker kızı söyle” dedi ılımlı sesiyle. Ne söylerse söylesin ona kızamayacağını iyi biliyordu ama yinede onu nasıl ele verdiğini merak ediyordu.

“Ya Beyza sesi aç dedi... Kapıda aralıkmış duydu işte” anlaşılan büyük bir kız sohbetinin içine düşmüştü Harun. Utanmadı bundan çünkü Suayın arkadaşları onu çok sevdiğini bilirse onun yararınaydı. Çünkü bilirdi ki kızlar birbirlerini dinlerdi.

“Kötü oldu bu karşısına geçip mertçe söylemekti niyetim” Harun’un çaresiz ve kırgın sesiyle iyice kötü hissetti Suay. Şu an onun gözünde ilişkisini arkadaşlarına anlatan hatta akıl alan kendi fikirleri olmayan bir kız gibi görünüyor olmalıydı. Ne üzücü bir tabloydu bu, yıllarca bu adama aşık kalmış ondan başkasını hayatına almamıştı her şey istediği kıvama gelmişken onun yüzüne berbat olmuştu. Ama biliyordu ki Harun, babasının karşısına çıkıp ‘Ben Suayı seviyorum' dese babası yine bugünkü gibi bir tepki verirdi. Harun ve Yusuf’a böbreğini verecek kadar çok seven adam kızlarını vermiyordu. Her ikisini de oğlu gibi seviyor ama damat olarak kabul etmiyordu.

“Sonra da helal be oğlum sen nasıl bir Yiğitsin deyip beni sana mı verecekti “dedi Suay düşündüklerini dışa yansıtarak. Harun ise Suayın bu tepkisine ufak bir tebessümle gülerken

“Dürüst davrandım diye öldürmezdi” dedi. Şu an tek derdi ölmemekti. Otuz yıllık hayatında ölmek istediği tek yer savaş meydanı olmuştu. Katiyen komutanından çıkan kurşunla gitmek istemiyordu. Üstelik madem şehit olmayacaktı Suaydan ayrılmasa iyi olurdu.

“Ya ne yapardı” diye sordu Suay merakla. Harun ise tedirgin bir tebessümle“Sakat bırakırdı” diye cevapladı. Ardından aklına gelen şeylerle yerinden kalkıp Suaya

“Bekle beni burada” dedikten sonra az ileriye park ettiği arabasına doğru ilerledi. Suaya çiçek almıştı ama kızı görür görmez çiçeği arabada unutmuştu. Arabadan çiçeği aldığı gibi hızla Suayın karşısına geçti. Kocaman bir buket yaptırmıştı. Suay bununla eve nasıl gidecek bilmiyordu ama mutlu olsun istemişti.“Harun bunlar ne” Suayın yarı şaşkın yarı sevinçli sesi göl kenarına melodi gibi yayılırken Harun, buketi kucağına bırakmıştı. İçinde en sevdiği çiçeklere kadar hepsi vardı. Tek sorun atmaya kıyamayacağı bu çiçekleri eve nasıl sokacağıydı. Babası bu defa kesin öldürürdü. E Harunda bir hayli kaşınıyordu yani.

“Madem baban beni öldürecek ilk çiçeklerini vermek istedim “

“İlk olduklarını nereden çıkardın”

“Çocukluktan beri bana aşıksın eminim benden başkası olmadı. “ Harun’un kendinden emin bir şekilde söyledikleri Suayın yanaklarını kızartsada itiraz edemedi. E haklıydı bu yaştan sonra yalan söylemek istemiyordu. Ama eve gittiği zaman babasına kesinlikle yalan söylecekti. Ah işine nasıl geliyorsa öyle yaşıyordu.

“İyide çiçek almadığımı nereden çıkardın”

Suayın sorusu Harunu gersede bunun hiç yaşanmadığını iyi biliyordu. Ondan başka erkek arkadaşı bile yoktu. Sadece Yusuf’la yakındı. Ha birde aralarına yeni dahil olan adam, Uğur onunla konuşurken görmüştü bir kaç kez. Deli gibi kıskansada o herifin her saniye ‘Beyzam' diye dolaştığını iyi biliyordu. Yani sorun yoktu.

“Sen babanın kızısın Suay istemediğin bir şey olduğunda dünyayı dar edersin” söyledikleri Suay nezdinde onay almış olmalı ki genç kız gülümsemişti. Ardından çiçeklerini koklarken

“Beni iyi tanıyorsun komutan” demeden edemedi. Harun ise apayrı bir telden çalarak

“İtiraz etmedin” diye sözde sorusunu yöneltti.“Neye ““Bana aşık olduğuna”

“Gizli saklı kalmadı ki”

“Yes be”

“Harun”

Genç adam utana sıkıla da olsa elini omzuna atmayı başarmıştı. Bu işlerde pek başarısız olsada Suay ona cesaret katıyordu. Hem o sevgisine çirkinlik katmıyordu ki. Yılmaz komutanı onu öldürmeden önce Suayı kaçırır sonra da bir güzel evlenir bebek falan yaptıktan sonra teslim olurdu. Oğluna da uzunca bir mektup yazar dedesine kızmaması gerektiğini eğer kızı olsaydı aynını yapacağını söylerdi. Çünkü aynını yapardı. Ama umarım bir oğlu olurdu çünkü o yokken annesiyle ilgilenecek mert bir delikanlı gerekirdi. Suay çok güzeldi kesin o yokken karısına sırnaşan olurdu. Ortamda çok pezevenk vardı. Ah ah Yılmaz komutanı izin verseydi nasıl nispet ederdi. Ama olsundu adaletin kırdığı kaleme razıydı. Belki kırmazdı kalemini nasıl olsa onun elinde büyümüştü oğlu sayılırdı bağrına basardı. Kıyamazdı...Ama belliydi işteBelki.

・゜゜・.・゜゜・.・゜゜・.・゜゜・.・゜゜・.・゜゜・.・゜゜・.・゜゜

“Uğur neden anlamıyorsun sen benimle gelemezsin grup hepten dağılacak” dedim gergin bir sesle. Olan şuydu bundan iki hafta önce verdiğim Dilekçe ile İnci Mercanımın yanında bir görev almıştım. Ve bu sabah gördüğüm şey ise Uğur’un da aynı görevde benimle olacağıydı. Belkide aldığım ilk büyük görevdi bu henüz İnci’nin bile haberi yoktu ama Uğur yine kendini dâhil etmenin bir yolunu bulmuştu. Onunla olmazdı onsuzda olmuyordu ama onunlayken kafam çok karışıyordu. Her an başına bir şey gelecek korkusu ile yaşıyordum‘Aptal mısın Beyza o yanında yokkende ne yapıyor diye endişeleniyorsun' diye söylendi iç sesim İnci. Benim iç sesim neden İnci’nin sesiydi bilmiyorum ama bu kadının iç sesime bile dahil olup beni zorbalaması artık ayrı bir boyuttu. Bir ara ona iç sesimi rahat bırakması gerektiğini söylemeliydim.

“Grup umurumda değil Beyza hangi cehenneme dağılırlarsa dağılsınlar ben gözümü seninle açtım ve asla bırakmam “ Uğur’un ısrarcı tavrından deli gibi etkileniyor olsamda, Fatih’ten sonra dağılan grubun bizim girişimizle iyice yabancı olacağını iyi biliyordum. İnci Mercanım benim öldürecekti. Yiğit ve Selim ayrılmazdı, Barış kesinlikle arada kalırdı. O sebeple Uğur’un ona göz kulak olmasını istiyordum. Hepsini çok seviyor, değer veriyordum ama aralarında hiç biri karşımdaki ayı ve İnci Mercanım kadar değerli değildi. Belki hepimizin abisi olan Fâtih olsaydı yine aynı olurduk fakat artık ne Fâtih vardı nede eski biz.Dağılmıştık.Hemde onun gidişiyle hiç konuşmayacak kadar dağılmıştık. Yiğit bir kaç kez İnci için konuşmaya çalışmış olsada hatta Yusuf’u İnce’den uzaklaştırmamı söylesede bunu kesin bir dille reddetmiş, ve bir daha bu konuyu açmaması gerektiğini söylemiştim.

“Beni bırak demiyorum ki grubu bırakma” Uğur sinirle elini alnına vurup derim bir nefes aldıktan sonra elini saçına daldırdı. Ulan çok yakışıklıydı bu çocuk bir doksan boyu maçı gözleri sarı saçları çok iyiydi be

“Beyza ilk kez bu kadar ciddiyim sen beni bırakabilecek misin” sorduğu soruyla sertçe yutkundum. Asla bırakamazdım çünkü Uğur benim ilk aşkımdı. Ondan başkası olmamış olmayacaktı. Ama Uğur benim kadar sadık değildi ki. Yani çok çapkındı aldatırdı kesin hem sevgili olmadan aldatmıştı beni.. Beni sevdiğini söylerken bir başkası ile öpüşmüştü Uğur bunu asla affedemezdim. O günden sonra vurmuştum onu sonrada ben bakmıştım. Ay acaba Uğur bana katlanabilecek tek erkek olabilir miydi? Çünkü bana bu oğlandan başkası aşık olmamıştı

“Beni özlemeyecek misin Beyza “ diye tekrar etti sorusunu asla olaya dahil olmuyordum kendi kendine konuşuyordu garibim. Ama yinede yalan söylemeyecektim. Ona aşık olduğumu deli gibi sevdiğimi biliyordu. Tüm arızalarıma rağmen yanımdaydı.

“Özlerim” dedim duygu dolu bir sesle. Ben duygusal olmayı becerebilen bir insan değildim hiçte olamıyordum ama bu adam için az ağlamamıştım. Göz yaşım yalnızca Fâtih ve Uğur için düşmüştü. İnci ise beni hiç üzmemişti...Belki bir gün o ağlardı, benim yüzümden ağlamasını hiç istemezdim ama hayat koşulları onu bana kırdırır bizi düşman ederdi. Tıpkı karşımdaki adamın hem düşman hem aşk olması gibi...

“Ama İnciyi bırakmak istemiyorum Uğur” sözlerimle bana bir adım yaklaşıp elimi tuttu. Şu an İncilerin evinin önündeydik. İnşallah Yılmaz komutan benim için Uğuru da kırmazdı. Gerçi beni sahiplenen Engin amcaydı ama o da kıymazdı bence. Ay canım resmen kıskanç baba istiyordu. Benimki cehennem olup gitmişti. Allah bilir şu an hangi kumar masasında canı için yalvarıyordu. Bir kardeşim vardı adı Ömer bu ikili dışında en büyük servetim bu işlere katlanma sebebimdi. Şu an yurt dışında üniversite okuyordu. Beni biliyor ve ona harcadığım emeğe layık olmak için çaba harcıyordu.

“Beyza bunu bize yapma patatesim ben kiminle uğraşırım sen yokken” dedi Uğur. Ben yokken de benimle uğraşırdı her saat başı işim var mı yok mu demeden arayacağından emindim.

“Hülya var, ha Buse, Meral, Hande.. Oğlum senin liste uzar gider lan” sinirle söylediklerimle ufak bir düşününce iyice cinnet geçirecek kıvama gelmiştim. Öküz bildiğin sınıyordu beni. Ulan desene onlarda kim sen dururken, herif düşünüyordu arkadaş.

“Hülyayla kavgalıyız” dedi bir müddet düşündükten sonra. Derin bir nefes alıp siyah saçlarımı yolarcasına geri attım. Nedenini sorar gibi bir bakış attığımda

“Bir sabah kalktım” diye girdi konuya

"Ee" Diye sinirli bir sesle devam etmesini sağlarken ne diyeceğini bekledim

“Pantolonum üstümde değildi”

“Uğur” çığlıkla adını söylediğim vakit hemen kendini korumaya alıp kapının arkasına geçti. Bilinçli yapıyordu beni kıskandırmak hoşuna gidiyordu herifin.

“Yanımda Hülya yoktu kız, Hülya’nın sevgilisi Ahmet vardı “ duyduğum şeyle şaşkınlıkla yere çöktüm. Ellerim iki yana benden bağımsız düşerken Uğur hemen yanıma gelip

“Ay sakin ol Beyza kuşum iki erkek içmiştik sızmışız bende daralınca üstümü çıkarayım dedim Ahmet giyinikti merak etme” diye açıklama yaptı. Ne yalan söyleyeyim aklım çıkmıştı. Hayır Uğuru o gün için bile affederdim ama beni kıllı Ahmet’e değişmiş olması zoruma giderdi. Hayır Ahmet bile benden çekici sayılıyor olurdu. Kaldıramazdım ayol.

“Nasıl rahatladım anlatamam beni bir erkekle hemde alkollüyken aldatmamış olman tebrik edilesi bir durum” alkışlarken söylediklerimle yanıma çöküp yönünü bana çevirdi

“Ya aldatsam topuğuma sıkarsın, manyaksın sen manyak “

“BEN Mİ MANYAĞIM SEN UÇKURUNA SAHİP ÇIKSAN ŞU AN EVLİYDİK BE”

“YAHU SENİ HİÇ BİR ZAMAN ALDATMADIM GÖREVDİ O”

“BENİM ÖYLE BİR GÖREVİM OLSAYDI, YA GİDİP ELİN ADAMININ DUDAĞINA YAPIŞ... “

“ONU DEVAM ETTİRME BEYZA” sinirli bir şekilde bağırınca mecburen susmak zorunda kalmıştım. Ben susmuştum susmasınada Uğur’un gözleri hâlâ ateş ediyordu. Beni kimseyle paylaşamayan bir babam yoktu belki ama Uğur ve Ömer on babaya bedeldi. Ama ben birini sevecek olsam çok sevsem mesela, Uğur’dan bile çok sevdiğim biri olsa ve Uğur buna ikna olsa Yılmaz komutanın yaptığını yapmadı ceketini alıp çıkardı. E o zaman Uğur baba değil miydi? Baba nasıl hissettirirdi ki hiç bilmiyordum.

“Lan ne oluyor gene girmişsiniz birbirinize“ İnci ve Yusuf, İsmet halanın evinin oradan çıkıp gelirken, İnci’nin söyledikleri ile Uğur ayağa kalkıp İnci’nin karşısına geçti. İnciyi severdi. Aslında Uğur o ekipte yalnızca beni Fatih’i ve İnciyi severdi. İnciye uyuz olurdu ama hepsi benim ona yakın olmamdan kaynaklanıyordu. Eğer İnciye bu kadar çok düşkün olmasan sinir falan olmazdı. Hayatımdaki insanlara garip bir zaaf duyuyordum. Onlar için kendime zarar verecek kadar fedakardım. Ve bu Uğuru korkutuyordu İnci, Uğruna kendime zarar vermemden ölesiye korkuyordu ama bilmiyordu.. Bilmediği şey ise, benim İnci zarar görmesin diye İnci’nin canını yakabilecek olmamdı. Bakın arkadaşlar elinize iğne batsa bu acı sizi öldürmez lakin bir kurşun sizi dünyadan ayırabilir. Ben arkadaşlarım uğruna arkadaşlarıma zarar verebilirim. Sadece stratejik bir olay bu.Ama İnci bunu kabul etmez. Karşısında kim varsa bu iki gözünün çiçeği de olsa ezer geçer. İhaneti kabul etmez, çünkü koca çınar onu öyle eğitmişti. Hepimiz biliyorduk ki eğer bir gün, Koca çınar vatana ihanet ederse İnci onu gözünü kırpmadan öldürürdü. İnci yetiştirilen en gözü kara ajandı. Ondan dolayı öyle herkese güvenmezdi. Ama Yusuf, ona o kadar çabuk güvenmişti ki hayatının en büyük fedakarlığı Yusuf olmuştu. Anne ve babasını bile bu kadar çabuk kabul etmeyen kadın Yusuf’u hemen kabullenmişti.

“İnci boncuğum söyle şuna Uğur seni aldatmadı de” Uğur’un sorusuyla İnci gözlerini devirdi. Bu kavgalarımız onu çok yıpratıyor olsada eğlendiğini biliyordum. Uğurla dışarıdan nasıl görünüyorsak artık tüm ekip bize kahkahalarla gülerdi. Yani eskiden öyle gülerdi...

“Aldatmadı..” dedi İnci dişlerini sıkarken birazdan ‘Çünkü aldatmış olması için sevgili olmanız gerekir’ diyecekti. Uğur bu soruyu ilk kez sormuyordu. İnci’nin ise sabırla her sorduğunda aynı cevabı vermesi fazla ikonikti

“Çünkü aldatmış olması için sevgili olmanız gerekir” verdiği cevapla gülümsedim. İnci erkek olsaydı kesin ona varırdım. Hayır bir insan nasıl bu kadar sempatik olurdu ki yerdim ben bu kızı ya

“Evet biz o sıra sevgili bile değildik” dedi Uğur bana dönerken. Bileğimdeki tokayı çekiştirip saçımı topladım. Bu şu an ciddi bir kavgaya hazırlandığımın en temel işaretiydi. Bunu anlayan Uğur ise elini cebine sokup karşımda dimdik durdu. Yani o da kavgaya hazırdı. Ulan yanlışlıkla evlensek ikinci günü birbirimize girer boşanırdık be hâlâ aşktan bahsediyor oluşu taktire şayandı

“Biz şu sırada sevgili değiliz Uğur” sözlerim tam da gitmesini gereken yere gitmişti. Uğur ellerimi ağır ağır ceplerinden çıkarıp yanıma tam karşıma geldi. Artık burun burunaydık.

“Sizin derdiniz ne” dedi Yusuf anlamsız bir sesle. Sahi derdimiz neydi? Sanırım Uğur benimle olmak istiyordu bende onu istemiyordum.. Ama onsuz olmakta istemiyordum. Sahi ne istiyordum ben? Asla bilmiyordum.

“Beyza’nın bitmek bilmez belirsizlikleri abi “ dedi Uğur haklı olabilirdi ama ona haklı olduğunu söylemek istemiyordum. Söylemeyecektim.. Çünkü bunları Fatih ve İnce’den çok kez duymuştum. Uğur sağlam adam seni seviyor şans ver deyip durmuşlardı. Ama ben bu hayatta ne istediğimi bilmiyordum ki, pusulasız bir sağa bir sola başı boş dolanıp duruyordum. Karşıma çıkan engelleri aşmak yerine yönümü değiştirirdim. Kafam çok farklı çalışırdı. İnci tüm kurallara uyurken ben kuralları kendim yazardım. O sebeple beynimin içinde dönen planları bende dahil kimse bilmezdi. İnci’nin demesine göre delilik ve dahilik arasında mekik dokuyan bir çocuktum ben...

“Kafası o kadar karışık ki beni de çevremizdeki herkesi de bu belirsizlikle yoruyor” Uğur’un bıkkınlıkla söyledikleri karşısında kısık bir sesle

“Yoruluyorsan git o zaman ne diye peşime takılıyorsun “ deyiverdim. Ve dememle pişman olmam bir oldu ama asla geri adım atmazdım. Ben buydum işte bu kadardım. İnatları uğruna her şeyi kaçıran bir deli.

“Seviyorum lan seviyorum” sustum.. Zaten onun bu yakarışlarına hep susmuştum. Şüphesiz ki Uğur’un en büyük hastası beni seviyor oluşuydu. Eğer ben Uğur olsaydım bana iki saniyeden fazla tahammül edemezdim. Bende ne görüyorsa on altı yıldır aynı bakışla peşimde koşturup duruyordu. Onunla tanışmamız düştü aklıma, henüz İnciye tanışmadan evvel teşkilata ilk girdiğim dakika en sevdiğim bebeği kaybetmiştim ve salya sümük ağlarken çıkmıştı karşıma. Kivi yeşili gözleri bende onu yeme isteği uyandırırken bu isteği eyleme döküp ısırmıştım onu.. Dedim ya bir şeyi yapmak istiyorsan yapardım. Düşüncemi eyleme geçirmekte üstüme yoktu. Uğur ise onu ısırmamın hıncını, bulduğu bebeğimin kafasını kopararak almıştı. Sonra ben Uğura, Uğur bana derken, hısım olacağımıza hasım olmuştuk. E tabi o onu ısırmamın onu kiviye benzettiğim için olduğunu bilmiyordu.“Anlamıyor musun sensin yapamam, sen hep bir yerde olmalısın. Ölürüm lan ben sensiz” sertçe yutkundum. Sinirlendiği vakit yeşil gözleri iyice koyulaşıyor ve bende tıpkı sekiz yaşında olduğu gibi onu yeme isteği artıyordu. Arkadaşlar sakın yam yam olduğumu düşünmeyin ben kivi seviyorum.

“Sen sevmiyor musun” dedi Yusuf sessiz kalmamın altından böyle bir şey çıkararak. Bense yıllardır saklandığım bahanenin arkasına saklanmaktan utanmayıp“

Bunun ne önemi var Yusuf, beni aldattı” dedim. Çünkü sevmeye yüreği olmayanlar hep kaçardı. Benim yaptığım gibi...

“Yıllardır bu bahanenin ardında saklanıyorsun Beyza, Yıllardır elinin altında oyun hamuru gibi şekil aldım. Ama artık bu kadar buraya kadar. Karşıma çıkan ilk kadınla evleneceğim ve seni de nikah şahidi yapacağım “

“Hayvan Herif”

“Aynen o dediğinden”Hırsla arkasına dönmeden gidince içim ezilmişti. Evlenir miydi?Kesinlikle evet..Çünkü Uğur benim yansımamdı düşüncelerini eyleme geçirmekten çekinmezdi. Aklıma gelen şeylerle ellerim kendiliğinden yumulurken karşı evin balkonundan bir ses yankılandı

“Kizum sabahtandır sizi dinleyrum bu oğlan çok asabi varma bua varma” Engin amca elinde çayı, tırabzanlara yaslanmış, bir yandan höpürdete höpürdete çayın yudumlarken diğer yandan bizi izliyordu. Bu adamın benimle derdi neydi bilmiyorum ama sanırım kafaya koymuştu beni kızı yapacaktı. Aslında şerefsiz babamın kim olduğunu bilmesem kesinlikle onun babam olduğunu düşünebilirdim. Çünkü adam tıpkı benim gibi kafadan çatlaktı. Yusuf Asaf’ın babası olabilme ihtimali yok gibiydi ama, aralarında ki bu benzerlik gerçeği açıksa gösteriyordu. Ne bileyim Yusuf Asaf daha oturaklı daha ciddi bir adamdı. İnci’nin yanındayken hiç görmediğimiz yüzü çıkıyordu ortaya onun dışında baya ciddiydi. Sanırım mesleğinin verdiği ağırlık vardı üstünde.

“Baba” dedi Yusuf Asaf uyarıcı bir tonda. Engin amca tırabzanlardan eğilip

“Sus oğlum sus boşta bir kız evlat yakaladum sana kardeş edeceğum oni' diye fısıldadı. Ama yerdim ben bu adamı. Yalnız Yusuf Asaf iyi abi olurdu. Fatih yaşasaydı ona bile abilik ederdi. Öyle bir ağırlığı vardı.“Baba, annem arkadan iyi bakmıyor sırada kavga eden siz olmayın ha” Yusuf’un söyledikleri ile Engin amca sırıtarak karısına doğru döndü. Yusuf Asafla aralarında ki en büyük benzerlik hanımcı olmalarıydı sanırım.“Ben Uğur’un yanına gidiyorum” dedim alelacele yanlarından ayrılırken ardımdan konuşan İnci

“Ula daha yeni kavga ettiniz” dediğinde

“Kız bulacağım dedi İnci Uğur’u kimseye yar etmem ben” diye sinirle doluyum hızla ayrıldım yanlarından. Çünkü az önce anlamıştım ki Uğur benim bu hayattaki pusulamdı. Onu kaybedersem iyice bocalardım onsuz olmazdı olmamalıydı..

・゜゜・.・゜゜・

“Ula kendisinede yar etmeyi bu nasıl iş anlamadım ben” diye söylendi Yusuf Asaf bu Beyza ile Uğuru hiç anlamamıştı. Anladığı tek şey Beyza’nın gördüğü en dengesiz kadın olduğuydu tek dileği İnciyi üzmemesiydi.

“Ah nayino on altı yılımı verdim ben anlamadım ki sen anlayasın” Yusuf Asaf sevdiği kadının verdiği cevapla gülümsedi. Ardından onu kendine çekip uzun uzun sarıldı. Çok seviyordu çok hep yanında yamacında kalsın istiyordu. E haliyle ona duyduğu bu derin aşktan olsa gerek Uğuru da anlıyordu. Vesselam onun işi bir hayli zordu. Belki Yılmaz komutan gibi bir kayınpederi olmayacaktı ama Beyza oj kayınpedere bedel bir kadındı.

“Belki bir gün bizim çocuklar da böyle kavga ederler. “ dedi geleceğe duyduğu yoğun hasretle. İnsan olmayan çocuklarına özlem duyar mıydı? Yusuf olmayan kızını özlüyor, olmayan oğluna masallar anlatmanın hayalini kuruyordu. Kimse kusura bakmasındı o tıpkı babası gibi kız çocuk hayali kuracaktı. Ama İnci iki çocuk doğurmazdı kesin. O sebeple Allah’a ikiz olması için dua etse iyi olurdu. İnciye sarılırken fark ettirmeden kaldırdı ellerini ve etti duasını.“

Senin yaptığın parkta mı” Yusuf gülümsedi

“Karadeniz’in İncisinde “ verdiği cevapla İnci tam cevap veriyordu ki babası pencereden

“Ulan Uşak uzak dur kızımdan seni o İnciye gömerim” diye bağırınca Yusuf’u kendinden uzaklaştırdı. Babası Yusuf’a zarar verir diye ödü patlıyor, onu babasından uzak tutmak için elinden geldiğince çaba harcıyordu. Ama bu adam asla dinlemiyor her fırsatta dibinde bitmenin bir yolunu buluyordu

.“Sen kaç laz komutan babam seni vurur”

“Ama çocuklar”

“Babamın da dediği gibi.. “

“Çocuklarda başka bahara kaldı koçari”Yusuf, Yılmaz komutan pencereden ayrılır ayrılmaz müstakbel nişanlısının, burnuna alnına ve dudağına art arda öpücük kondurup son anda içeri kaçmıştı. Ee işte ne kadar kıdemli üst teğmende olsa kız babasının gazabından korkardı. Hem Arif dememiş miydi, komutan kızıyla olacağıma ölürüm daha iyi diye? Ölüm gibi bir şeydi işte yalnızca burada kimse ölmeyecek her gün ölüm korkusuyla yaşayacaklardı. Halbuki onlar ölüme yürüyen cesur gençlerdi. Terör onları korkutmazdı ama Yılmaz komutanları iki genci de korkutuyordu.Kim bilir belki onun da vicdan edeceği bir gün olurdu.Yani bekiydi.....

・゜゜・.・゜゜・.・゜゜・.・゜゜・.・゜゜・.・゜゜・.・゜゜・

Bugün Trabzon’daki son günümüzdü. Aslında başta iki hafta kalacak olmuştuk ama sadece dört gün izin alabilmiştik. Ve o dört gün hayatımın en dolu dört günüydü. Yusuf’un bambaşka yanıyla tanıştığım ve aşkıma aşk eklediğim bu dört günde Yusuf’un yüzüğünü parmağıma geçirmiştim. Küçük bir sırt çantasıyla geldiğim bu şehirde kocamam anılarla dönüyordum. Döndüğümde yoğun iş temposundan Yusuf’un da benimde birbirimize zaman ayıramayacak olduğumuzu iyi bilsemde yanımda olacağı içinde mutluydum. Şu an bahçede Karadeniz’in o dengesiz havası eşliğinde çayımı yudumlarken düşündüklerim eski benden eser kalmadığının habercisiydi. Eskiden olsa tatil günlerimde bile iş düşünür iş görürdüm. Ama şu an geleceğimi düşünüyordum.

“Ha İnci gel buraya iş vereceğum sa” ileriden duyduğum sesle gözlerimi kısarak sesin geldiği yöne baktım. Çağıran İsmet Halaydı, çay bardağının dibinde kalan son yudumu fondip edip ayaklandım. Benimle uğraşıp dursada çok sevdiğini anlamıştım. Çünkü bu kadın kendi gibi delilerle anlaşıyordu. Yani teknik olarak benimle anlaşamıyordu ama anlaşamamayı seviyordu.. Aman be neyse ne işte anladınız siz onu

“Bakıyorum da yüzümü görmeden yapamıyorsun “ dedim yanına doğru yürürken. Hemen elini beline atıp

“Ula ben senin peynir suratını ne yapayım uşağum sevmiş almiş ben karısmam” dedi bu kadın mı beni seviyordu yoksa ben mi onu bilmiyordum ama onunla konuşurken çok eğlendiğim aşikardı. Hem özlerdim ben bu kadını. Engin Amcayıda özerdim sonra Dedemi de çok arardım kesin. Ah Trabzon dört günde beni kendine bağlamayı nasıl başardın?

“Hadi hadi sende seviyorsun beni” yanaklarımı sıkarak söylediklerime karşılık elime bir tane geçirdi. Boyu benden bir hayli kısaydı baya da tonton

“Sen benim uşakla evlenecek misin” dedi beni baştan aşağı süzerken. Yusuf bu ailenin tek torunuydu ne bir kardeşi ne de kuzeni vardı. E haliyle herkes için önemliydi. Asuman teyzenin o görevdeyken uyumadığını bir şey olmasın diye seccadenin başından kalamayıp dua ettiğini duymuştum. Engin amca o pamuk gibi görüntüsünün altında, Yusuf’un asker olma kararına şiddetle karşı çıkmış hatta Yusuf’un ilk sınavı kaçırması için odaya kitlediğini de duymuştum. Yusuf bütün bunlara rağmen asker olmuştu. Ama şöyle bir düşününce eğer burada yaşamış olsaydım bende tıpkı Yusuf gibi mücadele ederek istihbarat ajanı olurdum.

“Tabi ki hayır gönül eğliyorum onunla” ciddiyetle söylediklerimle ellerini başının arasına alıp

“Ula sen benim uşağa yara mı olacasun” diye yakındı. E haberi yoktu evlilik teklifinden falan, garibimi oynatıp duruyordum.

“Muhtemelen”

“Ben hayatta olduğum müddetçe böyle bir şeye izin vermem evlenecesun”

“Uyu İsmetcim belki rüyanda görürsün” sözlerim biter bitmez kolumdan tuttuğu gibi beni eve sürüklemeye başlayınca az tırsmadım değildi. Beni evinin içine savurup kapıyıda üstüme kilitledikten sonra durdum. Bu kadın deliydi arkadaşlar benzin döküp evi yakardı. En sonunda kadını delirtmiştim. Allah bilir nasıl yakacaktı..

“Ne oluyor İsmet hala aç kapıyı”

“Ne oldi İncicim bir anda hala oldik”

“Ne yapacaksın bana” diye sorduğumda kısık bir kahkaha ile

“Ha bekle ve gör” dedi ve gitti. Sesler kesilince mecburen içeri geçip oturdum. Ev tamamen ahşaptan iki odadan oluşuyordu. Tipik bir köy eviydi işte. Sadece fazla süslü her yerinde danteller olan bir dizaynı vardı. Acaba İsmet hala öldüğünde bu ev Yusuf’a mı kalırdı, çünkü evin bahçesi boydan boya denize bakıyordu en güzel ev burasıydı yani. Çocuklarla burada yaşamaya hayır demezdim..‘Çocuklar? ‘Diye sordu iç ses ikinci Beyza.. Evet çocuklar Yusuf’la evlenip iki de çocuk yapıp, çocukları da anneme paslayıp kocamla dağlarda tozu dumana katma hayali kuruyorsam kime neydi? Ayrıca bence tamda Yusuf’la bana uygun bir hayaldi. Akşam eve geliyoruz muazzam bir sofranın ortasındayız çocuklar gün içinde yaptıklarını anlatıyor, annem bugün çok yaramazlardı diye söyleniyor... Babam çocuklara gofret alıyor, Suay ve Beyza teyzelik yarışında... Ay hemen o evreye geçebilir miyiz çocuğum olsun istiyorum ben böyle Yusuf’a benzeyen yakışıklı bir oğlanım olsa fenamı yani?

“Nerede gördün fareyi ula sen korkmazsın ki beni niye yoruyorsun” duyduğum sesle hemen ayağa kalkıp odadan çıktım. Yusuf Asaf elinde büyük bir sopayla eve giriyordu, asla sesimi çıkarmadım ve bingo, İsmet hala onu da eve atıp kapıyı üstüne kitledi. Sanırım beni burada tek başına yakarsa Yusuf’un üzüleceğini düşünüp onu da yakmaya karar vermişti.

“Hala” Yusuf’un şaşkınca seslenmesine karşılık

“Yorma kendini Nayino manyak halan üzerimize benzin döküp yakacak”

“Madem öyle bana niye haber vermiyorsun sessiz sessiz izliyorsun orada”

“Ne bileyim, romantik bir anı olur dedim yangın çıkarsa beni kurtarırsın falan”

“İnci halam beni yakmaz”

“Niye aldı o zaman”

"Bilmiyorum “ yanıma gelip oturunca derin bir nefes aldım. Bir odada Yusuf’la yalnız başımıza... Uyyyy Yusuf'u eterle bayıltsaydın bari be kadın ben nasıl zapt edeyim şimdi bu adamı. Usulca çaktırmadan yanından geçip gidecektim ki

“Aklından ne geçiyor istiridye” diye fısıldadı. Sesi bile arzu kokuyordu adamın. Sertçe yutkunup

“Senden nasıl kaçacağımı düşünüyordum” dedim o aşina olduğum uğruna ölünesi sırıtışını sunduktan sonra ağır ağır kalktı oturduğu yerden. Ardından gömleğinin kollarını katlarken

“Aklından bile geçirme” diye soludu. Tabi ben olası bir tehlike ile mutfağa doğru kaçmıştım. Yusuf ise tam arkamdan hiç koşmadan cool bir edayla yakaladı beni. Tezgahla, kendi arasına sıkıştırdı beni. Ulan İsmet hala ben bu adamı nasıl tutayım şimdi ha

“Beni ne tutacak söyler misin istiridye” yüzüme doğru üfleyerek söyledikleri ile sertçe yutkundum. Ulan bu saatten sonra beni ne tutacaktı asıl? Gözleri yüzümün her bir santimini incelerken dudaklarımda gevezelik yapıyor ve orada bir hayli oyalanıyordu. En nihayetinde tam beni öpecekken okunan ezanla, sırıttım. Yusuf Asaf ise benden ateşe değmiş gibi geri çekilmişti. Üzerimden çekilen baskıyla tezgahın yanından ayrılıp masanın üzerinde duran meyve sepetinden elma alıp kocaman bir ısırık attım. Ardından eğlenen bir sesle

“Sanırım o yüce mesajı aldın git iki rekat namaz kıl kafir” demeyi ihmal etmedim. Yusuf ise benden tarafa hiç bakmadan

“Tövbe estağfurullah “ diyerek çıktı mutfaktan. Ee işte Allah kendini öyle hatırlatırdı.

~Yarım Saat Sonra~

“Aha buradadır gençler” duyduğum sesle hemen mutfaktan çıkıp koridora geçtim. O sırada oturma odasından çıkan Yusuf’la burun buruna gelince gülmeden edememiştim. Tabi o başını benden tarafa çekip estağfurullah çekmişti. İşte öyle imana getirirlerdi adamı

“Gençlerin rızası vardır hemi İsmet” ikimizinde bakışları dış kapıya çevrilirken gelen cübbeli adama kitlendim. Kimdi bu neye rızamız vardı bizim.

“Ula var dedim delirtme beni” İsmet halanın sinirli sesiyle adam gergince bir adım geriye kaçtı. Yusuf ise

“Hala ne rızası ne diyorsun” dedi. Cidden ne oluyordu hani benzin döküp yakacaktı bizi. Yusuf Asafta alevlerin içinden kurtaracaktı falan‘Sen romantik film sevmezsin ki ne bu istek'Dedi ikinci ses Beyza. Ay vallahi bilmiyordum sanırım her insan içinde böyle duygular saklıyordu. Benimki o kadar derine saklanmıştı ki Yusuf gelene kadar çıkmamıştı

“Nikah aktini başlatiyrum bu deli kızı sa alacum” İsmet Halanın söyledikleri ile ikimiz aynı anda birbirimize bakarken Yusuf aşina olduğum tebessümü kondurdu dudağına.

“Canıma minnet” diye konuştu ardından. Ulan tamam evlenelim dedikte hemen evlenelim demedik.

“Yusuf Asaf” dedim uyarıcı bir sesle. Bana hiç bakmıyordu adam. Resmen kuduruktu e tabi ne kadar hızlı nikahlanırsak o kadar hızlı... Ay of bu adam beni iyice kendine benzetmişti. İmdat adam evlendiriyorlar imdat

“Ula terk edecek seni gönül eğliyor senlen yara olacak sana”

“İyi yapmışsın hala “ Yusuf Asaf büyük bir memnuniyetle konuşuyordu ama babam onu öldürürdü. Bilmiyordu tabi..

“İmam bey lütfen bu saçmalığa son veriniz önce resmi nikah kıyılır ayrıca bu suç” içeri geçerken söylediklerim ile İmam kısa bir süre durup bana baktı. Ardından İsmet halaya bakıp kısık sesle

“Ula kıysam devlet ensemde kıymasam deli ismet ben nedeyum” diye sitem edince gülmemek için zor tuttum kendimi.

“Sizin de işiniz zor tabi” demeyi de ihmal etmedim. Allah bilir İsmet hala neyle tehdit etmişti adamı. E mecbur evlenecektik artık. Zavallı imama üzülmüştüm. Herkes az önce Yusuf’un çıktığı odaya girerken İsmet hala elinde bir eşarpla gelip başımı örttü. Sanırım dini nikah olacağı için başımın açık olmasını doğru bulmamıştı. Bende ses etmedim zaten.

“Mehir olarak ne istiyorsun kızım” diye sordu İmam bey amca, önce Yusuf’a ardından İmam beye daha sonra İsmet halaya bakıp

“Mehir’in ne olduğunu bilmek istiyorum İmam beyciğim” diye konuştum. Yusuf bıyık altı gülerken, İmam ve İsmet hala estağfurullah çekiyorlardı. E ne yapayım sıfırdan öğreniyordum her şeyi

“Mehir kadının güvencesidir, değerli eşyalar istemekten çekinme” bakışlarım tekrardan Yusuf’a çevrildi, gözlerini açık kapatıp onay verince İsmet Halanın kollarına çevirdim bakışlarımı. Sıra sıra altın bilezikleri vardı hiç evlenmediğini biliyordum da ona mehiri kim vermişti onu bilmiyordum.

“O halde on tane trabzon burma” dedim gayet kendinden emin bir sesle Yusuf Asaf suratını hiç asmadan onaylarken İsmet hala

“Ula” diye bir tepki verdi ne ula ayol senin kolun sıra sıra bilezik dolu benim kolumun başı kel mi?

“Karışmayın İsmet hanım halacım karışmayın”

“Ve.. “

“Ula dahası da mı var”

“Hala lütfen karışma ne isterse başım gözüm üstüne” dedi Yusuf sözleriyle iyice erirken daha fazla bir şey istemedim. Onun yerine

“Ve sevgisine talibim sonsuz sevgisine” Diye ekledim. Yusuf yanımdan bana tebessümle bakarken İmam beyin ona yönlendirdiği sorula benden ayırdı bakışlarını

"Kabul ettin mi haylaz uşak”

“Ettim”

“Ettin mi”

“Ettim”

“Ettin mi”

"Ettim”

Yusuf’a sorduğu soruların aynısını banada sorduktan sonra ayağa kalkıp

“Bende nikahınızı kıydım hayırlı uğurlu olsun” dedikten sonra İsmet halaya birlikte çıktılar odadan. Ne olmuştu az önce dört günlük Trabzon gezisinde tek eksik Yusuf’un karısı olmamdı sanırım az önce onu tamamlamıştık. Yusuf beni kendine çekip uzun uzun sarıldı. Başımdaki beyaz eşarp alnıma doğru yayılmış olduğu için onu bir kenara kaldırıp alnıma uzun bir öpücük kondurdu.Sanırım ben artık Yusuf’un karısıydım...

.・゜゜・.・゜゜・.・゜゜・.・゜゜・.・゜゜・.・゜゜・.・゜゜・

Huuh ne bölümdü beee

İnci Yusuf mu desem

Uğur Beyza mı desem

Suay ve Harun mu desem

bilemedim. Hepsi ayrı güzeldi bu bölüm. Beyza yine karışıktı ama hepimiz biliyoruz ki onu yalnızca Uğur çeker öylede oluyor zaten 🤭

Sizce Yusuf ve İnciyi verdikleri bu karardan sonra ne bekliyor?

Yılmaz komutan hangisine daha çok kızacak acaba

Yani kız babası olmasından mıdır yoksa adam doğuştan mı kıskanç bilinmez bir tık abartıyor gibi sizceee

son olarak Uğur'un modunu şuraya bırakıp gidiyorum bennnn

oy atmayı unutmayınız 🌸🎀

Bölüm : 19.08.2025 20:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...