Sarya Aksel'den
Nefes almak benim 15 yaşından sonra öğrendiğim bir şeydi. Yalnızlık kimsesizlik hor görülme dışlanma zorbalanma her türlü şeyi yaşamıştım.
Şimdi 17 yaşındaydım. Üniversite sınavından yeni çıkmıştım. Zorlu bir süreçten geçmiştim ve başardığımı hissediyordum. Hayalim olan mimarlığa bir adım daha yaklaşmanın heyecanını yaşıyordum.
Ailem sınava girdiğim okulun bahçesinde ben çıkana kadar beklemişti. İki sene öncesine kadar hayal edemeyeceğim bir şeydi. Daha önce yanında kaldığım ailenin sınava girmeme izin vereceğini bile sanmıyordum.
Ve gerçekten mutluydum. Engelinin farkındaydım ve hayatımı buna göre şekillendirmeyi öğretmişti ailem bana. Artık o kadar korkmuyordum hayattan. Daha cesurdum. Bazı şeyleri asla aşamayacağımı bilsem de mutluydum. O kadar kolay değildi bana zarar vermek.
Ve dünyalar tatlısı bir kız kardeşim vardı artık. Benim gibi kızıl saçlıydı ama başta mavi gibi duran gözleri sonra kahveye dönmüştü. Tombul yanaklarıyla çok tatlı bir bebekti. İlk doduğu zamanlar ailemin onu benden daha çok seveceğinden korkmuştum.
Yalan söyleyemem artık beni istemeyeceklerini düşünmüştüm. Tabii doğumdan hemen sonra babam bebeği kucağına alıp benim yanıma gelmiş ve tüm düşüncelerden beni kurtarmıştı. Babam benim kahramanımdı, kafamın içinde yaşadıklarından bile kurtarabilecek kadar.
Annem doğumda zorlanmış ama atlatmıştı. Hepimize iyi bir anne oluyordu. Tabi yaşı ne kadar geçerse geçsin asla biyümeyen abilerim vardı. Kadın onlarla uğraşırken daha fazla yoruluyordu.
Ve ailem beni çok mutlu eden bir şey yapmıştı. Küçük kardeşimin ismini benim vermemi istemişti. Ona hayatının her anında birilerinin şansı olduğunu hatırlaması için Yonca adını vermiştim. Asla yalnız hisseymemeliydi benim kardeşim.
Şimdi arabada eve giderken Kuzey'i arıyordum. Telefonumu abime verdiğim için sınavdan sonra almıştım.
Ve elbette hayatımın tek değişmezi ve en güzel hediyesi Kuzey. Onunla harika bir ilişkimiz vardı. Onu seviyordum ve beni seviyordu. Birbirimizin her şeyden önce en yakın arkadaşı olarak kalmaya devam etmiştik ve bu benim en büyük destekçi olmaya devam edeceği anlamına geliyordu.
Telefonu açmayınca müsait olmadığını ya da telefonunu evde bbıraktığını anladım. Kafamı telefondan kaldırarak arabada geriye yaslandığımda Sibel yengemin gülerek bana baktığını gördüm. Hemen yanımda oturuyordu kucağında da Arya vardı.
Ve yeni bir gelişme daha Sibel yengem ve Orhan abim tekrar evlenmişti. Aralarında tam olarak ne geçtiğini bilmesekte geçen sene bir akşam abimle birlikte eve gelmişler ve terkar evleneceklerin söylemişlerdi. Ben onu o zaman tanımadığım için abim ve Arya adına sevinmiştim sadece. Ama diğer herkes bu haberle Havaya uçmuştu. Tabi Arya için çok güzel bir gelişmeydi.
Sibel yengem gerçekten çok iyi bir kadındı. Onu tanıdıkça evdekilerin neden bu kadar sevindiğini anlıyordum.
"Merak etme konuşursunuz."
Yanaklarım hemen kızardı. Aileme yalan söylemek istemediğim için Kuzey'le bir ilişkim olduğunu direk söylemiştim. Kıskansalarda kırmamaya çalışmışlardı. Şimdi kimsenin bir sorunu yoktu herkes Kuzey'e alışmıştı.
Hatta annem arada Orhan abim hariç hepsini zorbalıyor gelininin nerede olduğunu soruyordu. Ve ben abimleri kıskanmaya başlayınca bırakıyordu. Abimlerinde işine geliyordu. Her anlamda. Hepsi tam bir ilgi budalasıydı. Yonca Arya ve benim tüm ilgim kendilerinde olsun istiyorlardı.
"Sınavını merak ediyorum."
"Orhan ve ben sınava girdiğimizde bende böyleydim. Bu zamanlarınızı iyi değerlendirin çünkü su gibi akıp gidiyor."
Tamam anlamında başımı salladım. Eve giderken telefonum çalmaya başlayınca büyük bir heyecanla ekrana baktım. Kuzey'di.
"Nasılsın?" Heyecanla bir soru yönelttim ona
"İyiyim güzelim sen nasılsın?" Heyecanıma gülmüştü.
"Bende iyiyim. Sınavın nasıl geçti?"
"Güzeldi. Seninde güzel geçtiğini varsayıyorum çünkü sesin çok mutlu."
"Evet çok güzel geçti." Herkes bizi dinliyordu. Biraz rahatsız ediciydi.
"Ben sahile gideceğim buluşalım mı?"
"Olur." Ve telefonu kapattık.
"Anne Kuzey'le sahile gidebilir miyiz?" Annem çoktan kabul ettiğimi duymuştu.
"Tabi gidin kızım. Ama geçe kalmayın. Hava kararmadan burda olun."
"Tamam."
Babam arabayı sahil tarafına yakın bir yerde durdurunca indim. Sahile doğru yürümeye başladım. Karşıda beni bekleyen Kuzey'i görünce hızla koşup boynuna atladım. Gülüp kollarını belime doladı.
El ele ilerleyip boş bir bank arıyorduk. İleride yaşlı bir çift gördük.
Kadın başını adamın omzuna yaslamıştı. Denizi izliyorlardı. Kadının kısa beyaz saçları adamın sırtına dağılmıştı. Adamın üstünde açık kahve bir ceket vardı. Saçları kadınınki gibi beyazdı ama daha seyrekti. Oturuşundan kalıplı bir adam olduğu belli oluyordu ama yaşlılık ona da vurmuştu. Kadının üztünde ise siyah bir elbise vardı. Çok tatlı duruyorlardı.
Bir anda Kuzey'e döndüm. "Söz ver yaşlanınca böyle olacağız."
Kuzey gösterdiğim çifte bakarken bende o tarafa döndüm. Kadın adamın omzunun üstünden başını kaldırıp bize bakıyor ve gülümsüyordu. Ani bir utanç sardı bedenimi yanaklarıma ateş bastı. Yine de ilerledik o tarafa doğru.
Kadının yüzü yaşını belli edercesine kırşıklarla doluydu. Yeşil gözleri yorgun ama huzurlu bakıyordu. Biz banklara bakıp o tarafa ilerlerken bize bakmaya devam etti. İyice yaklaştığımızda adamda bize döndü. Onun gözleri kahve rengiydi.
"Dediğim gibi inşallah yaşlanınca bizim gibi olursunuz." Kadının beni duyduğunu anlayınca iyice utandım. Kuzey'e sırnaştım. Bu halim üçünüde güldürdü.
"Adın ne senin kızım?"
"Sarya efendim."
Adam huysuzdu. "Ne değişik isimler. Bizim zamanımızda böyle miydi? Ayşe Fatma Hayriye şimdikiler bir acayip."
"Zamanında sana da diyorlardı. Sen gençken bu kadar huysuz değildin. Yaşlılık yaramadı sana Iraz."
Kadın bana döndü tekrar. "Sen bakma bu ihtiyara. Gençlerden ne anlar o?"
"Sen anlıyor musun?" Diye sordu bu sefer adam.
"Anlıyorum tabi. Öğretmenim ben."
"Öğretmen misiniz?" Diye sordum bende.
"Emekli öğretmen." Diye cevap verdi adam. Kadın ona bakarken Kuzey ve ben kıkırdadık.
"Öğretmenler emekli olmaz bir kere. Ömrümüz boyunca öğretmen kalırız biz." Adamın göz devirdiğini gördüm.
"Bu günki sınava girdiniz mi?" Diye sordu kadın.
"Girdik." Kuzey ilk defa konuşmuştu.
"Nasıl geçti?"
"Çok güzel." Sınavı hatırlamamla heyecan tekrar bedenimi sardı ve kadına o heyecanla cevap verdim. Yaşlı çift bu halime güldü.
"Hadi Gülşah gidelim artık. Hem akşam Güney gelecek."
"Doğru diyorsun gidelim. Sağlıcakla kalın Birlikte kalın gençler. Allah mesut etsin." Onlar banktan kalkarken Kuzey ve ben banka oturduk.
Çiftin gidişini yürürken birbirine destek oluşumu izledik. Onlar gözden kaybolunca
"Kuzey bizde böyle oluruz değil mi?"
"Oluruz tabi. Hatta biz daha güzel oluruz."
"Şehire ne çok uzak ne de çok yakın bir evimiz olur."
"İki çocuğumuz. Biri kız biri erkek."
"Torunlarımıza olur."
"Olur tabii. Ama öncesinde üniversiteyi kazanmalı ve bitirmeliyiz."
"Hangi bölümü yazacaksın? Hiç söylemedin."
"MSÜ'den tercih yapacağım."
"Asker mi olmak istiyorsun?"
"Havacılığa hep ilgim olduğunu biliyorsun."
Evet anlamında başımı salladım.
"Başarılı olacağını da biliyorum."
Ve birbirimize sarıldık. Kuzey anlıkı öptüğünde bu sefer adamın omzuna başını yaslayan bendim.
Başka özel bölüm gelir mi bilmiyorum. Gülşah ve Iraz Yıkılan Hayallerin Ardında kitabımın ana karakterleri. Bu kitaptan yıllar sonrasıydı.
Son düşüş ve Yıkılan Hayallerin Ardında kitaplarıma bakmayı unutmayın
Instagram hesabım Singularity_mybook
Okur Yorumları | Yorum Ekle |