47. Bölüm

47. Bölüm

simurg anka
simurganka45

Keyifli okumalar efenimm🌸😘🫶🏻🫰🏻

 

 

 

 

 

 

Ahu Nazlı Anlatımıyla

 

Son kıyafetlerimi de koyup küçük el valizimi kapattım. Çantama gerekli eşyaları koyup bilgisayar çantamı da yanıma alıp aşağı indim.


Abimlerin bana bıraktığı arabaya eşyalarımı koyarken elimden geldiğince hiçbir şeyi düşünmemeye karar verdim. Dün Bilgeyle dedikodu yaparken gelen mesaj sonucu haftayaki dövüş daha doğrusu operasyon için benimle her zaman kontak kurmaları gerektiklerini bunu da mahallede kalırsam dikkat çekmeden yapamayacağımız konusunda konuşup bana bir haftalık bir yer ayarlamışlardı.

 

Sabah abimlere söylediğimde önce oturup konuşmamız gerektiğini söyleseler de onlara şu olayı bitirdikten sonra konuşuruz demiştim. Çünkü şu an ne kadar rahatlamış da olsam onlara öfkeliydim haksız bir öfke olduğunun farkında olduğum için mümkün olduğunca sonraya atıyordum bu konuyu. Çünkü öfke şu önümüzdeki haftada bana en çok lazım olan şeylerden biriydi.

 

Evet eskiden dövüşmüştüm ama o zaman bazen hayata bazen birilerine olan öfkem gözümü karartıyordu yoksa sakin olduğum anlarda birini incitmemek için sabrımın son damlasına kadar beklerim.

 

Önümüzdeki haftada karşımdaki kişiyle dövüşebilmem için bu hayattaki en büyük silahıma tutunuyordum bu yüzden sımsıkı öfkeme…

 

Arabayla attıkları konuma gelince arabayı uygun bir yere park edip indim. Burası merkezi bir yerdi güya göz önünde olmak daha az dikkat çekiciymiş öyle demişlerdi. Bir miktar haklıydılar da burası merkezde olduğu için komşuluk ilişkisi falan olduğunu sanmıyorum herkes kendi hayat koşuşturmacasında.

 

Arabadan eşyalarımı alıp bu sefer attıkları açık adreste yazan apartmanı bulup üçüncü kata asansörle çıkıp kapıyı çaldım. Çok geçmeden kapı Asude tarafından açıldı. Ben ayakkabılarımı çıkarırken diğerleri de kapıya gelip eşyalarımı içeri aldılar.

 

Zerda ablaya öğlen geleceğimi söylediğim için burası da staj yerime yakın olduğundan yaklaşık bir saat kadar zamanım vardı bu zamanı da onlarla konuşarak geçirdik.

 

*
*
*

Bizimkilerin mesajlarına kısaca cevap verip çayımdan bir yudum alarak yazdığım dilekçeye geri döndüm. Bir kaç inceleme sonucunda hata yapmadığımı düşündüğüm dilekçeyi Zerda ablaya mail olarak attım.

 

Uzun zamandır uzaktan çalıştığımız için Zerda ablanın iş ajandasını alıp bilgisayardan tek tek davaların günlerini ajandaya not ettim.


‘Ahu Nazlı işlerini bitirdiysen son davamızın dosyasını düzenleyebilir misin, yarınki mahkemede sıkıntı çıkmasın.’ Dediğinde kafa sallayarak masamın üzerindeki dosyaları ve ajandaları aldığım dolaba tekrar aynı düzende dizdim.

 

‘Tabiki’ diyerek Zerda ablanın elindeki dosyayı alıp geri masama yerleştim.

 

Her yiğidin bir yoğurt yiyişi olduğu gibi benim de vardı o yüzden her zamanki gibi elime bol bir kağıt alıp kimin kimin neyi olduğuna dair bir şema çıkardım.

 

Daha sonra ikinci bir kağıda olayların kronolojik sırasını çıkardım bu işlemi bitirdiğimde tekrar davanın içeriğini inceledim. Kafamda üç aşağı beş yukarı oluşan düşüncelerle suçlu olabilme ihtimali benim fikrimce daha kuvvetli olan kişilerin üzerini fosforlu kalemle çizdim.

 

Tekrar gözden bir şey kaçırmamak için dosyanın içindeki davayla ilgili tüm detayları okudum gerekli notları aldığımda başım dünün de yorgunluğu ve hala vücudumdan atamadığım sakinleştiricinin etkisiyle zonklamaya başlayınca kalemi bırakıp arkama yaslandım. Maalesef kendimi kaptırınca duruşuma dikkat etmemekle ilgili problemlemim vardı belimi esnetirken telefonumun titremesiyle elime aldım. Savaş arıyordu.

 

Derin bir nefes alıp ekrana baktım. Elimde olmasa da yine kendimi ondan uzak tutmak zorundaydım. Umarım bu uzaklık aramıza aşılamayacak duvarlar örmez yine…


Zerda abla iş başında olduğu ve dikkatini konuşarak dağıtmamak için susan telefonumu alıp büronun balkonuna çıktım. Savaşın isminin üzerine basarken bir tık gergindim. Bir kaç çalış sonrası telefon açılırken onun sesinin tedirgin çıkmasını kendi kafamda kurduğum bir şey olduğunu düşünmek istedim.

 

‘Güzelim nasılsın? Sesin soluğun çıkmadı hiç merak ettim.’

 

‘İyiyim sevgilim yoğun biraz işler vaktim olmadı kusura bakma sen nasılsın ne yapıyorsun?’ Sesimi elimden geldiğince normal çıkarmaya çalıştım.

 

‘Sesini duydum daha iyiyim şimdi. Kocan da ne yapsın suçlu peşinde koşuyor şimdi ortalık biraz sakinledi bir sesini duyayım dedim.’ Dediğinde ufak çaplı da olsa güldüm.

 

‘Kocamın işi bu o suçluları yakalasın karısı da onları içeri tıktırsın. Harika bir uyum.’ Dediğimde biraz olsun kafamın içindeki sesler susmuştu.

 

Savaştan koca bir kahkaha yükselirken sessizce onu dinledim. Gülüşünden sonra ‘Biraz daha kocam de de nasıl dayanıyorum büronun kapısına.’ Dediğinde içimdeki ses tekrar konuşmaya başladı.

 

‘Sahi bak sesini duyunca neden aradığımı unuttum. Sabah annem pencereden seni görmüş elinde çanta falan vardı dedi bir sıkıntı mı var yavrum?’ Dediğinde oturup ağlama isteğimi geri attım.

 

‘Bu aralar yoğun davalar falan baya da boşlamıştım stajdaki işleri evde de çok kafam dağılıyor o yüzden bir hafta bir arkadaşımın evinde kalıcam.’ Derken yumruklarımı sıktım. Mecbur da kalsam Savaş bana her konuda hassas davranırken onun sınırlarını yalan söylemek her şeyden önce kendime sonra da bu duruma düşmeme öfkeleniyorum.


Sinirden gözümden yaş akarken kendimi sıktım. ‘Güzelim başında bir bela bir sıkıntı falan varsa bana söyle lütfen’ dediğinde artık gözümden akan yaşların haddi hesabı kalmadı.

 

Yine de kendimi zorlayarak nefeslenerek sesime yansıtmamaya çalıştım. ‘Bir sıkıntı olsa söylerim ama her şey yolunda aklın bende kalmasın.’ Diyebildim.

 

‘Çok zor aklımı da kalbim gibi aldınız geri vermeyin tepe tepe kullanın hanımefendi.’ Neyseki Savaşa arkadan biri seslenmiş biraz olsun durmuştu telefon konuşmamız. ‘Bal benim kapatmam lazım ararım yine seni kendine dikkat et çok yorma kendini’ derken biraz olsun son gücümle direndim.

 

‘Tamam sen de dikkat et seni çok seviyorum Allaha emanet.’ Diyerek telefonu kapatmamla balkonda yere çöktüm. Normalde olsa Savaş bu dediklerimi üstelerdi ama büyük ihtimalle olay gelmişti acelesi vardı.

 

Kendimi toparlayıp içeri girdiğimde gün sonuna kadar işlerle kafamı dağıttım. Telefonumu mümkün olduğunca elime almadım. Tekrar eve geldiğimde Asudelere selam verip üzerimi değiştirdim. Onların daha önce ayarladığı yerde biraz olsun antrenman yaptım.

 

Eve geri geldiğimizde duş alıp dışardan söylenen yemeklerden atıştırıp tekrar bana verdikleri odaya geçip verdikleri dosyayı inceledim.

 

Dosyada çok detaya inmeden kimlere dikkat etmem gerektiğini neler yapmam gerektiğini üç aşağı beş yukarı tespit ettim. Artık yeter diyerek dosyayı kapatıp yatağa geçtim. Atılan mesajlara kısaca cevap verip kendimi uykuya bıraktım.

 

*
*
*

Günler hızlı geçti nihayet az sonra operasyon için evden ayrılacağız. Yanıma verdikleri eşyaları alıp evden ayrılırken telefonumu kapattım.

 

Geçen hafta boyunca kendimi işlere ve hazırlanmaya verdim. Bizimkiler Savaş ve mahalledekiler bir sorun olduğunun farkında olsalarda daha öncelerdeki hallerimi de bildiklerinden büyük ihtimalle üzerime gelmemeye çalıştıkları belliydi.


Bu durum zaten altında ezildiğim hallere yenisini ekledi. Neyseki bugün her şey bitecek sonrasına da sonra bakıcaz artık.

 

Ben diğerleriyle bağlantılı gözükmemek için önceki zamanlarda olduğu gibi taksiyle verilen adrese geldim. Gerekli kontrollerden sonra beni hazırlanmam için verdikleri odaya geçtim.

 

Çantadan aldığım sporcu atletiyle boks yaparken giydiğim bol boks şortumu slim şortumun üstüne giydim. Saçlarımı da güzelce toplayınca bana göndericekleri kişiyi beklemeye koyuldum. Bir yandan da bu işi elime yüzüme bulaştırmadan halletmek için bildiğim duaları okudum.

 

Az bir zaman sonra kapım çalınınca kenarda duran arkasında anka kuşu işlemeli bornozumu giydim. Üzerimde çıkarmadığım tek takı olan Savaş’ın taktığı lotusu öpüp kapıya gittim.

 

Yanımda gönderdikleri adamla loş koridorda yürürken aklıma son kez sevdiklerimin yüzünü getirdim.

 

‘Bir sıkıntı oldu galiba boksu kafes dövüşüne çevirmişler.’ Yanımdaki adamın kısık sesle bana bakmadan söylediklerimle sinirle güldüm. Yanımızdan insanlar geçtiği için bir şey söylemedim.

 

‘Biz mümkün olduğunca kısa sürede halletmeye çalışacağız. Senin tek yapman gereken bize zaman kazandırmak kendine dikkat et biz gerektiğinde sana destek atıcaz. Polis içeri girene kadar sabret sadece.’ Kafa sallayarak çoktan koridoru bitirdiğimiz için adımın anons edilmesini bekledik.

 

‘O kii yer altının ankası. Küllerinden doğan efsane AAANNKAAA’ dendiğinde bornozu yanımdaki adama bırakıp içeri girdim.


Tribünün yanından karşıdaki locaların altına konumlanmış kafesin içine girdim. Benimle birlikte yanımdaki adamda girerken önce elime sargımı sarıp arkasından eldivenlerimi giydirdi. Dişime de onun yardımıyla dişliği taktığımda bana baktı. Kafa sallayınca kolumu okşayıp çıktı.

 

Etrafıma boşuna bakınmadım çünkü benimle yüz yüze gelenlerin operasyonu arkadan yürüteceğini biliyordum. Yani şu an kim dost kim düşman bilmiyorum.

Çok geçmeden bir yüksek ses daha duyulunca koca bir siktir çektim. Olayı sadece bokstan çevirdiklerini sanmam kadar basit değildi. Biri ya durumu çakmıştı ya da benimle kişisel bir meselesi vardı. Çünkü normalde bana söylenen Kaplan lakaplı biriyken şimdi Yılan denen birini anons etmişlerdi.

 

Boksa çalışırken Kaplan lakaplı kıza göre yaptığım stratejiler bir yerlerimde patladı harika. Karşımdaki kişinin Kaplan lakaplı kızdan daha az kalıplı olması beni daha çok işkillendirdi.

 

Yanımda olduğundan emin olduğum tek kişi olan benimle bakan antrenörüm olarak görünen kişiye baktığımda o da dudağını ısırınca boku yediğimizi fark ettim.

 

Ben tüm bu konuşmaları kafamda yaparken hakem çoktan girmiş ikimiz rakip olarak karşı karşıya gelip face to face pozu verip yumruklarımızı tokuşturup kendi alanımıza geçip gard aldık.


Burdan sonra şiddet içeren sahneler var. Rahatsız olucaklar geçsin bitince haber vericem yine❗️

İlk bir kaç dakikamız birbirimize hamle yapmadan geçerken ilk hamle ondan gelse de neyseki savuşturmuştum. Kıza da neden yılan dediğini şimdiden anlamıştım kızın kıvraklık konusunda maşallahı vardı.

 

Arada onun ve benim yumruklarımın hala hafif şekilde olmasıyla tribünden bizi bildiğin horoz gibi kışkırtmak için gelen tezahüratlara karşı tarafın yumrukları da sıklaştı.

 

Amacım zaten bizimkilere zaman kazandırmak olduğu için daha çok savunma yapıyordum. Arada da dikkat çekmemek için boşluklarında saldırıyordum.

 

Her şey çok kontrollü gidiyordu ta ki anlık tribün koltuğunda gördüğüm tanıdık simayla dikkatim dağılına kadar. Bilgeyi görmemle eş zamanlı karnıma yediğim sert yumrukla sırtım tellere yapıştı. İzinin çıktığını bile hissederken hala şoku atlatamadan bir de karnıma yumruk yiyince iki büklüm oldum. Sırtıma tekme atmaktan da geri durmadı. Gerçekten düşüne tekme de atılmaz be…

 

Kendime gelene kadar biraz olsun yorulsun diye vurmasına kazandığını hissetmesine izin verdim. Yandan zıplayarak üzerime geldiğini gördüğüm an beklemeden tüm vücut acılarımı duygularımı yok sayıp ayağa fırladım.

 

Bunlar çok hızlı gerçekleştiği için henüz yere inmeden bacağını tutup tüm gücümle fırlattım. O biraz öteye yere düşerken bu sefer de düşene ben vurdum. Arka arkaya üstüne oturduğum gibi yumruklarıma devam ederken tribünden şaşkınlık nidaları yükselirken yine tanıdık sesi ayırt ettim.

 

’Ahu Dikkat arkana’ Bilgenin yanındaki Barışın sesiyle arkama dönmeye fırsatım olmadan saçlarımdan geri çekildim. Ellerimdeki boks eldivenlerim beni hareketsiz bıraktığı için kendimi kurtaramadım.

 

Kaplanın elinde yerde sürünürken tek yapabildiğim dişlerimi sıkmak oldu. Bir yandan da yardım için antrenöre baktığımda biriyle hızla bir şeyler konuşuyordu.

 

Hakeme baktım o da devam denince beni tutan taraftarın itiraz sesleri daha da yükseldi. Hakem neyseki yerden kalkmam için beni kaplanın elinden kurtarınca başımın derisindeki yanmayı da sonraya attım.

 

Neyseki hakem nasıl olduysa mola verdi. Antrenör içeri girmek istese de onu da uzaklaştırdılar. Aceleyle dişliği ilk olarak kenara tükürdüm. Dişlerimle boks eldivenimi çıkarırken Kaplan denen kadının sesini duydum.

 

‘Ben kuralsız oynarım ne oldu ankacık dayanamadın mı?’

 

Boks eldivenlerimi çıkarınca şu an istediğim olmuştu gözüm dönmüştü işte. İkisi de bana bakıp gülerken elimdeki bantları da söktüm. Kenardaki su şişesinden bir kaç yudum içerken zorla yutkundum inşallah iç kanama falan geçirmiyorumdur.

 

Yere attığım dişliğe de suyu dökerken karşımdakilere döndüm. ‘Kuralsız oynamak istediğinize sevindim. Kuralsızlıksa şimdi izleyin eğer size acırsam ben de Anka değilim. Size son şans ya çıkarsınız ya da sizi burdan iki ayak üstünde çıkaramazlar.’ Dediğimde ciddiye almadılar iki kişi olmalarına güveniyorlardı ama dediğim gibi iş başka boyuta dönmüştü.

 

Dişliğimi de takıp boynumu esnettim. Arkadan tellerden elime tutturulan şırıngayla arkamı döndüm. Antrenör göz kırpıp ellerini yukarı kaldırıp gerilediğinde güldüm.

 

Maç tekrar başlamadan elimdeki şırıngayı hemen iç şortuma sıkıştırdım çaktırmadan.

 

*
*
*

Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama beni haşata çıkarmıştı ikisi de, amacım zaman kazandırmak olduğu için şırıngayı da kullanamadığımdan sayı üstünlüklerini kullanarak bana nefes aldırmamışlardı.

 

Artık sona yaklaşmıştım dizlerim titrerken tellere yaslanıp yüzümdeki kanlardan arınmaya çalıştım ama sanırım kaşım ve dudağım güzel patladığından kanım her yerdeydi hatta beni bir ara yere düşürdüklerinde üzerime çöktükleri için yerlerdeydi kanım.

 

Benim elim de o zamanlar boş durmasa da Kaplan da doping mi vardı ne vardı bir türlü gücü tükenmiyordu yılan biraz durulmuş yerini Kaplana bırakmıştı.

 

Hareketlenmeler olurken Yılan tekrar saldırınca gücümü toplayıp karnına sert tekme atınca bu sefer yere düştü. Elini iki kere yere vurunca en azından birini eledim diye sevindim.

 

Kaplan da kaşındaki yaradan kendini arındırınca kanla dişiyle sırıtarak yaklaştı yeto ya valla bıktım.

 

Onun bana gelmesini beklemeden ben karşı atağa geçtim gücümün son kırıntılarıyla onu yere düşürmenin fırsatıyla aleyhime kullandım. Üzerine çıkıp nefeslenmesine fırsat vermedim. Çaktırmadan şırıngayı bacağına saplayıp yarısını enjekte ettim.


Kıvranmaya başlarken arkamda hareketlilikle yeni gelen kişiyle derin bir siktir çektim mitoz bölünmeyle üremiş gibi bitmiyorlar.

 

Kaplanı bırakıp karşımdaki kıza baktığımda bana sinsice sırıttı. Elindeki kelebeği görünce mümkün olduğunca ondan kaçmaya çalıştım. Aklın yolu bir.


Yeni kız tam bana doğru hamle yapınca kafes hızla açıldı herkes koşuşturmaya başlarken kendimi yüzüstü yere attım. Bitmişti hallettim Allahım sana çok şükür.

 

❗️❗️❗️Atlayanlar burdan devam edebilirler

 

Artık gözümü kapatmış benim de alınmamı bekliyordum. Konuşulan belliydi beni de diğerleri gibi kaçak dövüşten işleme almış gibi yapıcaklardı onlar için çıktığım belli olmasın diye. Zaten bunca zaman her şey hazırlanmış ellerinin uzanabilecekleri herkesi alıcaklardı sonra da ben unutulup gidicektim.

 

Adım sesleri gelirken gücüm yoktu tek yapabildiğim ağzımdaki dişliği çıkarmak oldu. Yavaş bir şekilde kafamı çevirirken ellerim sert hareketlerle birbirine kavuşturuldu.

 

Devlet için söylenen çok sevdiğim bir söz vardı tıpkı benim de şu an düşündükleri gibi devlete ters düşene ters takarlar kelepçeyi…


Yine aynı sertlikle beni kaldırlarken dilimi ısırdım galiba bir yerlerime bir şeyler oldu. Kafamı eğmeseler de başımı dik tutucak halim yoktu. Koluma giren iki kişinin desteğiyle dışarı çıktım.

 

Ortalık mahşer yeri gibiydi bir ton görevli suçluları konvoy olmuş araçlara geçiriyorlardı. Neyseki aracın bagaj kısmı dolu olduğu için arabanın içine memurlar eşliğinde alındım.

 

Emniyete geldiğimde bu sefer başımı kendim eğdim Savaş’ın operasyona alınmayacağını söyleselerde burda herkes bir şekilde beni tanıyordu burda değilse bile kulağına gitmesi yakındı.

 

Anlık yanımdaki memur değişince kafamı kaldırdım. Poyraz bana gülümseyip daha yumuşak şekilde beni ilerletti. Sanırım operasyondan haberi vardı ya da insiyatif kullandı.

 

‘Yükünü bana ver’ dediğinde kafamı ona dayamak istedim ama elim yüzüm her yerim kandı. Derin bir nefes çekmek istedim ama ciğerime sanki bir şey battı.

 

Biz diğerlerinden farklı yine Savaşların olduğu kata geldiğimizde Poyraz beni bir koltuğa oturtup birilerinin yanına gitti.

 

Biraz sonra yanıma tekrar geldiğinde ayağa kalktım sandalyeden destek alırken. ‘Seni aşağı götürmek istemedim ama emir varmış’ derken canı sıkkındı elinden bir şey gelmemesine.

 

Gülümsedim ama dudağım acıdı. ‘Sorun yok iyiyim ben’ dedim aynen kızım sen varya ağzın burnun kırılmış hala kuyruğu dik tutma derdindesin aferin sana.

 

Poyraz beni nezarete getirince en azından boş olmasına sevindim. Kenarda duran battaniyeye normalde olsa pis diye tenezzül etmeyecek olsam da benden pis olamazdı şu an hemen onu açıp üstüme sardım. Ama sırtıma değmesiyle mecbur geri çektim.

 

Banka oturduğumda Poyraz şefkâtle bana baktı. ‘Ben halledicem sen biraz daha dayan tamam mı kardeşim?’ Dediğinde kafamı salladım.

 

Aklıma düşen şeyle kendimi konuşmaya zorladım. ‘Savaş’ dedim devamında hem ne diyeceğimi bilemedim hem de halim yoktu.

 

‘Başka olay mahalindeydi gelince ben uygun bir dille halledicem.’ Kafamı minnetle salladım.

 

‘Osman burda ilk yardım malzemesi varsa halledelim.’ Dediğinde yavaş yavaş gözlerim kapanmaya başladı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Savaş Anlatımıyla

 

Tekrar saçma sapan insanlarla uğraştıktan sonra nihayet emniyete geri gelebilmiştik.

 

’Millet koca çete çökertirken biz iki adamın mal davasındayız ya bir şey demiyorum.’ Demirin serzenişine çok hak verdim.

 

Bizim emniyetde dahil olmak üzere destek ekiplerle bir operasyondaydılar biz de iki yaşlı esnafın kavgasını ayırmıştık.

 

Demirle odaya çıkarken emniyetteki karmaşa onların da geri döndüğünü anlamış olduk. Arada bana bakan bakışlarla kaşlarımı çattım.

 

‘Lan Demir bir yerimde bir şey mi var? Niye herkes bana bakıp gözlerini kaçırıyor?’ Demir kafasını iki yana salladı.

 

Bizim kata gelince odama geçmeden Poyraza bakınırken o benim yanıma geldi ama bir boklar olmuştu. Ben de ister istemez gerildim.

 

‘Odana geçelim’ cevap beklemeden hızlıca odama ilerlediğinde ikimizde ardı ardına girdik Demir de son an kendini içeri atıp kapıyı kilitlediğinde bir yandan da odanın perdesini kapattı. Buna da bir bok olmuştu yüzü bembeyazdı.

 

‘Ben kafamda daha çok kurmadan biri ne olduğunu anlatsın’ dedim sinirlerimi hala kontrol edebilirken.

 

‘Bilgeyle Barış aşağıda’ tam gidicekken kolumdan tutan Poyraz beni koltuğa oturttu.

 

‘Ne işleri var iyiler mi taksit taksit söyleme’ derken ben kalkmaya çalıştıkça Demir beni oturtuyordu.

 

‘İyiler sakin ol bir. Bir de şey Ahu Nazlı’ dediğinde tekrar odadan çıkmak için hamle yaptım ama beni yumrukla sersemletti. Vurduğu çenemi tutarken ben de ona yumruk atıcakken ikisi de beni tuttu. ‘Dur lan bir dinle dinle böyle yapmaya devam edersen kilitlerim seni buraya’ yapacağını bildiğim için sakinleşmek adına tekrar koltuğa oturdum derin nefesler alırken aklıma gelenle kafamı kaldırdım.

 

‘Ne olur bana Naz sadece bugünkü yere seyirci olarak gitmiş deyin’ dediğimde ikisi de gözlerini kaçırdı. Yumruğumu ısırdım yanlış bir şey yapmamak için. Bugünkü operasyona katılmasam da bilgim vardı bir kafes dövüşünde kaçakçılık çetesini çökerteceklerdi. Taşlar yerine oturmuştu.


Binbir türlü olasılık kafamdan geçerken tek isteğim Naz’ı sağ salim görmekti. ‘Açın kapıyı görücem’ dediğimde Demir Poyraza baktı kafa salladığında Demir kapıyı açtı. Hızla dışarı çıktığımda tekrar bakışlar bana dönünce bu bakışların sebebi de belli oldu.

 

Tam nezarete inecekken yan taraftan hızla gelen Toprak abileri görünce onlar da bana hızla geldi.

 

‘Boncuk nerde?’ Derken o da tedirgindi Naz yine nasıl hepimizin arkasından bunca işi çevirmişti.

 

Ben tam cevap vermeden aşağı inicekken sorgu odasının kapısının açılmasıyla Naz çıktı. O an tüm gücüm çekildi biraz önce dünyayı durdurabilcek gücüm varken şimdi karşımda gördüğüm görüntüyle dizlerimdeki derman bile gitti.

 

Adım atmak isterken dizlerimin üzerine düştüm. Sesler vardı ama benim için tek şey şu an her yeri yara bere içinde bana gelmek için polislerden kurtulmaya çalışan Nazdaydı…

 

Tüm seslere kulaklarımı tıkamışken onun sesi ulaştı kulaklarıma ‘Savaşşşş’ derken bir yandan çırpınıyordu acısı olduğu belliydi konuşabilecek durumda olsam sesim çıksa dur derdim dur çiçeğim ben iyiyim senin canın acımasın ama dilim dönmedi sanki biri bütün her şeyi çekti aldı benden

 

‘Lütfenn’ fısıldadım.

 

‘Gel güzelim’ Poyraz’ın sesini duyunca Naz elinden geldiği gibi yarasının izin verdiğince hızlı davranarak yanıma geldi. O da benim gibi diz çökerken dişlerini sıkmasıyla yüzümde elimi hissettim.

 

Yanağıma ulaşan eli gözümün altında oyalanınca ‘Ağlama kurban olayım’ deyince anladım göz yaşımı sildiğini. Sarılmak istedim elim kalktı ama öyle bir haldeydi ki nerden tutsam elimde kalıcaktı sanki…

 

Hem sanki kendisi iyiymiş gibi benim derdime düşmüştü bununla birlikte sanki kendime geldim. Yavaşça ellerimi ona uzatırken yere artık oturdum. Yavaşça Nazı kendime çekerken kısık sesine rağmen canının acıdığını anladım yavaşça kollarımı ona değdirmeden sararken dudağımı alnına yasladım.

 

‘Özür dilerim’ derken saçları için elim kalktı ama Poyraz havadaki elimi tutup üzgünce kafasını iki yana salladığında elim tekrar geri düştü

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ahu Nazlı Anlatımıyla

 

Neyseki gece sabah olmuş diğerlerinin nöbetçi mahkeme süreci tamamlanmış biz de çıkıp önce hastanede kontrolüm yapıldıktan sonra eve gelmiştik.

 

Bilge gözünden yaşlar aka aka beni güzelce bebek gibi yıkamış üzerimi zor da olsa merhem sürüp üstüme pijamamı giydirdi. Kaburga kemiğimde çatlak dışında bir hafta içinde geçmeyecek yaram yoktu çok şükür.

 

‘Abi biriniz Nazlıyı alabilir misiniz?’ Bilgenin kapı yanından seslenmesiyle Mert anında yanımızda bitmişti. Beni dikkatlice kucağına alırken sanki cam küre vardı. Gerçi haklıydı bir yandan da sırtım mahvolmuştu.

 

‘Ağrın sızın var mı dünyam’ dediğinde kafamı iki yana salladığımda kafamı öptü sakince saç diplerim tahriş olduğu için dikkat ediyolardı.

 

‘Getir annem yatır koltuğa kızımı’ Siboşa öpücük attığımda o da aynı şekilde karşılık verdi. Kim haber verdi bilmiyorum ama Seher teyzeyle ikisi de biz eve gelmeden evdelerdi mutfaktan çıkmışlardı.

 

‘Oy kınalı kuzum’ dediğinde gözünden akan yaşı silerken odadan kaçarcasına çıktı. O an aklıma bir söz geldi boşuna demiyolardı analı kuzu kınalı kuzu diye…

 

‘Kahvaltı mı yaparsın canının istediği bir şey var mı cimcimem’ Ateş abimin sorusuyla düşünsem de çoğu şeyi yiyemeyeceğim aklıma geldi.

‘Ilık bir şeyler yerim fark etmez’

 

‘Boncuk ne istedi canın güzelim’

 

‘Saçma ama pide lahmacun canım istedi yanına da ayran’

 

‘Ben ararım şimdi mahalledeki dükkanı, hepiniz yer misiniz?’ Savaş’ın sorusuna herkes tamam dedi. Savaş içeri geçip telefonla konuşurken diğerleri de bir yerlere dağıldığında ortam boşalmıştı.

 

‘Gelsene yanıma’ Savaş kapıdan diğerlerine bakarken ona seslenmemle bana bakıp kararsız kalsada sonra kapıyı hafif kapattı ben de yavaşça koltukta daha kenara kaydım.

Önce yatakta yanıma oturup ellerimin üstünde vurmaktan tahriş olmuş yerleri öptü.

‘Gel yanıma’ dedim tekrardan dünden beri kendini harap etmişti. Bana yansıtmasa da bana kızgın olduğunu ama durumumdan dolayı bunu geriye ittiğinin de farkındayım.

 

Dikkatli bir şekilde biraz mesafe bırakarak bana dönük şekilde yattı ben de zaten sürekli ya sağa ya sola dönüyordum sırtım acıyordu.

 

İkimizde birbirimize bakarken elimi kaldırıp gözlerine getirince gözlerini kapattı. Parmak uçlarım yüzünde gezdi yavaşça.

 

‘Bana kızgınsın’ dediğimde yüzü kasıldı. Yavaşça gözlerini açıp yüzünü elime yasladı.

 

‘Kızgınım ama kendine bu kadar acı çektirmene yoksa sandığın gibi başkalarının ne düşündüğü umrumda değil. Hem devletle iş birliği yaptığının farkındayım.’ Dediğinde kaşlarımı kaldırdım.

 

‘Müdürünüz mü söyledi?’ Dediğimde yüzü gevşedi gözlerini açıp avucumun içine öpücük bıraktı.

 

‘Hayır sadece tahmin etmiştim ama sen de onayladın’ dediğinde dişimle dudağımı ısırdım ama patladığı için acıyınca hemen bıraktım.

 

‘Merak etme sıkıntı yok’ dediğinde bir tık gevşesem de hala gergindim bu sefer o elini sırtımda yavaşça gezdirdi. ‘Bir hafta önce söyleyebilsem söylerim dedin, nasıl olduysa kaçak dövüşten alınmana rağmen böyle bir büyük operasyonda hemen serbest kaldın. Müdür senin ismini duyunca gülümsüyor. Çözmek çok zor değil. Seninle gurur duyuyorum.’ Diyip alnımı ufak öptü. Ben de gülümsedim ben söylemedim ama öğrendi çok da iyi oldu.

 

‘Sen seviyorsun baya beni ha’ dedim yerine gelen keyfimle.

 

‘Siz beni sevmiyorsunuz herhalde’ dediğinde cıkladım.

‘Yok ben de çok seviyorum seni iyi ki sen hep sen bir tek sen’ derken gülüşü bugün ilk defa gözlerine ulaştı.

 

‘Kalk kalk kalk’ birden kapı açılıp Barış içeri girince nedense bir telaşa kapılıp yerimde doğrulmaya çalıştım tabi sırtım acıyınca ağzımdan küfür çıktı.

 

‘Senin ben’ Savaş yerinden doğrulup beni düzeltince devamında Barış’ın yanına gidince yine bir kavgaya tutuştular. Onları gülümseyerek izledim.

 

‘Abisinin güzeliii’ Çınar da elinde paketlerle gelip masaya geçince ona öpücük attım. Bana göz kırptı diğerleri de sırayla gelince masaya geçtiler. Ben de yavaşça ayaklarımı yere sarkıttım.

 

‘Alıyım mı kız seni kaslı kollarımla’ Barışın sözleriyle benim yanıma gelirken Ateş ensesinden tutup sandalyeye geri çekti.

 

‘Birinizi alıyoruz kızın yanınızdan biriniz geliyorsunuz, salın kardeşimi’ derken Barış onu takmadan önündeki yemek kutusunu açıp göz devirdi. Neyseki birbirleriyle şakalaşıyorlardı bazen korkuyorum yanlış anlayıp alınacaklar diye.

 

‘Sen beni boşver asıl bunu tutun’ derken Barış bana gelen Savaşı gösterdi. Savaş ona dönüp ters ters bakarken Mert çoktan aradan sıyrılıp beni dikkatlice kucağına aldı.

 

Beni Çınarla Toprak abimin arasına oturtup yerine geçti.

 

‘Bilge kuşum yap bana bir lahmac’ dediğimde sinsice sırıttım onu köle gibi kullanıyım da görsün.

 

Bana gıcıkça bakıp bir lahmacun sarıp bana uzattığında tam ısırıcakken Çınar ısırınca ben kalakaldım Çınar sırıtırken Bilge lahmacunu geri çekti.

 

‘Ya köleniz mi var burda ben bunu yaralı ceylanıma yaptım.’ Dediğinde Çınar gıcıkça bakıp ağzındakini çiğnedi. Bilge tekrar uzatınca bu sefer de ısıracakken Toprak abim ısırınca gülmeye başladım.

 

‘Yaaa Toprak abi sen de mi?’ Derken biraz önceki gibi değildi bizim aslan kediye dönmüştü. Hepimiz bunu fark ettiğimiz için güldük. Eskisi gibi olmasada hala bir tık çekiniyordu Toprak abimden.

 

Bilge artık benim tabağıma bıraktığı lahmacunu alıp ısırdığımda Toprak abim bir lahmacun sarıp Bilge’nin tabağına bıraktı. Bilge ona yaaa derken Barış abi de omzunu dürttü.

 

Yemek yemeye devam ederken Barış birden ‘Çınar senin şarj aleti Selindeymiş unutmadan söyleyim’ dediğinde ortamdaki sesler bir an kesildi. Yavaşça Çınar abime döndüğümde Barışa bir şeyler mırıldanırken ben hala ona bakmaya devam ettim.

 

‘Kim bu Selin noluyor bu aşağılık yerde’ dediğimde Çınar bana döndü bir bana bir diğerlerine bakarak gözlerini kaçırınca anlık başıma ağrı sağlandı sanki ensemden vurdular. ‘Bana Selinin kız arkadaşın olmadığını söylesene’ dediğimde Çınar hala sessiz kalırken diğerleri sessizce gülüyordu.

Selin Barışın çalıştığı şirkette çalışan mimardı güzel kızdı kahverengi gözlü alımlı biriydi ama bizim yıldızımız barışmamıştı. Bir kere Bilgeyle Barışı ziyarete gittiğimizde üzerime kahve dökmüştü. Tamam geçerken ayağı takılıp kahve dökülmüştü ama dökmüştü bir de her gördüğünde sanki ben bir şey yapmışım gibi benden kaçıyordu sanki canavarım.

 

‘Selinle Çınar sevgili biraz da sen kudur’ diyen Ateşe Çınar yandan vurdu. Ben de arkama Toprak abime doğru kendimi yavaşça bıraktım.

 

‘Feriha napıyorsun kalk bir gören olucak’ diyen Bilgeye kötü kötü baktım. Çınar tabağını alıp mutfağa kaçarken ben de ayağa kalktım. Bunu hızla yapınca göğsüme sancı saplandı.

‘İyi misin kızım niye ani hareket ediyorsun’ diyen Toprak abimi umursamadan mutfağa gittim. Çınar hızla ben girmeden merdivenlere yönelince omuzlarım düştü.

 

‘Arkandan koşamayacağımı bildiğin için mi böyle kaçıyorsun?’ Dediğimde Çınar durumumu hatırlamış olucak ki merdivene attığı adımı durup bana döndüğünde üzgünce bana gelicekken arkamı dönüp salona girdim.

 

‘Hepinizin haberi var mıydı?’ Dediğimde kimsenin sesini çıkarmamasıyla güldüm. ‘Çok iyi devam edin böyle’

 

‘Balçiçeğim bir-‘ elimi kaldırıp Çınarı susturdum.

 

Gereksiz alınganlık gibi gelebilirdi ama ne olursa olsun benden gizleme gerekçeleri neydi. Tamam kızdan haz etmiyor olabilirdim ama ayıracağımı falan mı düşündüler diye düşünmekten kendimi alamadım.

 

‘Güzelim bir dinle mantıklı bir açıklamaları vardır’ diyen Savaşı takmadan arkamı onlara dönüp yavaşça koltuğa yattım. Gözlerimi de kapattım ki kimse benimle muhattap olmasın.

 

Bölüm Sonu🎊🎉

 

Hayırlı ramazanlar tekrar görüşene kadar kendinize çok ama çok iyi bakın😘🫰🏻💙

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 13.03.2025 22:37 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...