46. Bölüm

46. Bölüm

simurg anka
simurganka45

Keyifli Okumalar🎊🎉🫰🏻

 

 

 

Ahu Nazlı Anlatımıyla

 

Önceki bölüm sonu hatırlatması

Kafamı kaldırıp kızı görmek istedim ama keşke kaldırmasaydım. Çünkü karşımda Ali abinin gülen gözlerle bakıp hevesle elini tutup bizi tanıştırmak istediği kişi bugün tanıştığım Sibelden başkası değildi…

 

Beynimin içindeki çarklar hızla dönerken kayışın kopmasına çok az kaldığını an itibariyle başıma giren keskin ağrıdan anladım. Artık neye şaşırsam neyi düşünsem bilemedim. Kafamdaki soru işaretlerini daha çözemeden üzerine bir dünya daha gelmişti.

 

Mesela şu an anlık bana bakıp diğerleriyle tanışan Sibel gerçekten kimdi? Ali Abiyle gerçekten bir ilişkisi var mıydı? Ali Abi benim bildiğim gün başında beni kaçıran kişiliğini biliyor muydu? Hassiktir en önemlisi bebek o kimdendi Ali abininse biliyor muydu? Değilse aldatıyor muydu Ali abi bir daha bunu kaldıramazdı ki…

 

‘Güzelim daldın kızın eli havada kaldı’ Savaşın kolumu okşayarak konuşmasıyla anlık kafamın içinden çıkıp normal dünyaya döndüm ama ne dönmek yeni doğmuş bebeğin ilk kez etrafı keşfetmesi gibi alık alık bir ona bir çevreye bakıp göz kırpıştırmak dışında bir şey yapamadım.

 

’Güzelim sen iyi misin?’ Savaş yüzümü iki avcunun arasına alıp şefkatle bakarken bir de üstüne ondan gizli işler karıştıracağım gelmişti çok iyi…

 

’Biz bir hava alalım isterseniz hem tanışırız o arada?’ Sibelin Ali abiye doğru olsa da bize sorusuyla kafamı salladım. Onlara sanki birkaç saat önce abime diklenen o değil gibi masum gülüşüyle benim koluma girip kafenin dışına çıkardı ikimizi. Ben öylece beni yönlendirmesine izin verdim. Daha yeni toparladım lan ben kendimi sizin zamanlamanıza sıçıyım en azından biraz normal kalabilseydim.

 

’Çok dikkat çekiyorsun, toparla biraz kendini Ahu’ demesiyle sinirle gülerek geldiğimiz masadaki boş sandalyeye kendimi attım. Soğukta kalmaktan popom donmuştu. Bu da bir tık iyi geldi ne galan söyleyim vücudumun ve benim bir şoka ihtiyacı vardı.

 

‘Kusura bakma herkes sizin kadar profesyonel değil. Arada bocalıyorum halbuki sabah beni kaçıran kişi masum masum tanışmak için karşıma çıkması çok normaldi. Haklısın benim hatam.’ Sözlerim tane tane ama öfke doluydum.


Hangi birine öfkelenmiştim onu da anlamadım. Belki Ali abiyi kandırmasına belki benim bir şey yapamayacak olamama ve en önemlisi karnındaki bebek hakkında yetersiz bilgi yüzünden kafamdan geçen zibilyon tane ihtimale. Tabi bir de ona şimdi kızarken haftaya benim de onun gibi yalan söyleyecek arkalarından iş çevirecek olmama…

 

’Başka şansımız olsaydı seni bu iş için istemezdik. O yüzden kendine gel ve içerde normal davran lütfen.’ İlk benim gibi sert başlasa da sonradan o da kısık tutmuştu sesini biraz da mahçuptu sanki…

 

’Ali abi biliyor mu?’ En makul olduğunu düşündüğüm sorudan başladığımda hiç şaşırtmayacak şekilde kafasını iki yana hayır anlamında salladığında derin bir nefes aldım.

 

Ne olursa olsun o vatanı için yapıyordu böyle olsun herhalde istemezdi. Ayrıca uffff nerden tutsan boklu değnek…

 

’Ama söylemek için bebek de olunca izin almaya uğraşıcam yani şu operasyon bir geçsin.’ İki tarafına bakarak kısık sesli söylemişti ama ya dinleniyorsak bu nasıl bir gizlilik anasını satıyım madem böyle ulu orta söyleniyordu benimkine de söyleyelim sonuçta polis anasını satıyım belki o bile beni bilmeden katılıcak operasyona.

 

‘Bebek ondan mı?’ Hafif ona eğilip sanki biri duyar diye oldukça kısık tuttum sesimi.

 

Önce bana kızgın baktı daha sonra eli olmayan karnına inip burukça gülümserken kafasını onaylamak amaçlı salladı. İyi bari bir Adnan vakası yoktu en azından. Bu konu üzerinde durursam kafama sildiğim soru işaretlerinin yerine onlarcası geliceği için hızlı bir kalkış yaşamakla elimi başıma attım. Bir an her şey dönmüştü.

 

’İyi misin niye kalkıyorsun birden bugün az şey mi yaşadın?’ Sibelin merhametli kızgın sesine karşı ben ona kaşlarımı çatarak tutarak destek olduğu kolumu yavaşça elinden çektim. Sanki beni onca sakinleştiriciyle bu hale onlar getirmemiş gibi…

 

’Yavrumm’ Savaş’ın kapıdan gelen sesiyle gülümsesem de yüzümü görünce hızlı bir kaç adımda yanıma yaklaşıp dudaklarını alnıma yasladı. Galiba ateşime bakıyordu. Sibel de fırsat bu fırsat diyerek içeri vınlamıştı.

 

‘İyi misin Naz’ dediğinde dudaklarını bu sefer saçlarıma bastırıp beni de göğsüne yaslamıştı. Kollarımı ben de beline doladım.

 

‘Savaşşş’ dedim biraz da çekinerek.

 

’Söyle Nazım’ dediğimde suçluluk duygusu iyice aldı başını gitti.

 

‘Hani ben İstanbula gitmiştim o zaman sana haber vermedim yaptıklarımı sen de kızdın sonra ayrıldık ya’ dedim bir nefeste gözlerine bakarak. (Eski bölümlerde vardı Ahu Nazlının masadakileri alt ettiği)

 

’Eee Naz’ dediğinde ciddiliği beni ürküttüğünden yanağına bir öpücük kondurdum.

 

‘Şimdilerde ona benzer bir durum var. Bu kadarını bile söylememem lazım ama söyleyebilsem senden saklamazdım bil olur mu?’ Dedim tamam gizlilik falandı ama geçen sefer olayın ayrılığa gitmesine rağmen yine aynı şeyi yapmam bizi bitirmeyi göze almaktı. Hem operasyona dair hiçbir şey söylemedim sonuçta bu kadarı hakkımdı bence.

 

‘Naz yine masadakilere mi bulaştın?’ Savaş bir yardan dişlerini sıkarken bir yandan sakin kalmaya çalışsa da sesi bir tık sertti. Derin bir nefes alıp verirken alnımı göğsüne yasladım ikimize de zaman vermek için.

 

’Özür dilerim anlatamıyorum hatta bunu da söylemem lazımdı sadece sorduğun şeylere cevap vermezsem bil ki yalan söylememek için. Şu an bunu her şeyi göze alarak söylüyorsam da bu da bizim için bir daha bitirmeyelim diye, bitmeyelim diye sen benden gitme diye ama en çok da bana olan güvenini kırmamak için.’ Diyerek toparladığımda en azından omuzlarımdan ona olan sorumluluğun bir kısmı gitmişti.

 

Savaş derin derin nefesler alırken bu sefer susarak ona zaman tanıdım.

 

‘Meraktan kuduruyorum endişeden büyük ihtimalle öğrenene kadar kendimi yiyicem’ dediğinde dudağımı ısırdım bencillik mi etmiştim acaba… ‘Ama teşekkür ederim Naz. Her şeye rağmen göze aldığın her şey için bana söylemesen de haber verdiğin için benim arkamdan iş çevirmek yalan söylemek yerine senin için zor olsa da sustuğun için.’ Alnını alnıma yasladığında ikimiz de derin bir nefes alıp verdik nefeslerimiz birbirine karıştı.

 

Anlık gelişen ortamla düşünmeden dudaklarımı dudaklarıyla birleştirip bir öpüşmenin fitilini ateşlesem de çok uzun sürmeden geri ayrıldık ama alınlarımız hala birbirine yaslıydı.

 

‘Naz ben seni hiç aramadım hatta olmayalım diye en az senin kadar uğraştım.’ Deyip güldüğünde ben de güldüm. Ellerimi ellerinin arasında ısıtırken bir parmağını gökyüzüne kaldırıp ışıl ışıl gözleriyle bana baktı.

 

’Ama yukardaki yıldızlar da Allah da şahit ki istesem arasam senin gibisini bulamazdım. İyi ki geldin bana bize ruhuma hayatıma aileme’ dediğinde gülerek yanağını öptüm.

 

’Eğer evlilik teklifi gelicekse devamında söyle de arkama bakmadan kaçıyım’ diye kıkırdadığım da beni kendine çekip alnımı öptü.

 

‘Demek kaçıcaksın, benim gibisini buldun bunama’ diye o da benimle eğlendiğinde rahatladım. Gülümseyerek gözlerine baktım. Bizim onunla konuşmak için kelimelere seslere ihtiyacımız yoktu gözlerimiz birbirine baksa görse yeterdi…

 

Savaş benim için çok fazla şey ifade ediyordu. Onun dediği gibi elimden gelse seçmemek için direneceğim kadar kafamdaki düşüncelere tersti tıpkı benim de ona olduğum gibi… Ama kafama rağmen kaçmalarıma rağmen bulduğu ilk fırsatta kalbime sızan orayı kendine mesken eden de oydu. Biz birbirimizin olmasın dediğimiz ama artık olmazsa olmazı olmuştuk.

 

‘Cilveleşmeniz bittiyse Ali abilere ayıp oluyor.’ Barış’ın yalandan kışkırtmasına normalde olsa karşılık verirdim ama onu da kendime abi gördüğüm için Savaş’ın yanından ayrılıp kapıda sigara içen bedenine kollarımı sardım. İlk affallayarak bana tek kaşı kalkık baksa da omuz silktim.

 

Beni Bilge gibi kardeşi saymıştı. Aynı Ateş abim gibi sürekli gıcık bir profil gibi davransa da bir gün ne evlerinde ne annesi bana kızım derken bir kez olsun onlardan farklı hissettirmemiş hatta her kötü zamanımda bana destek olmuştu. Kendisi tam o gerçek hayattaki her abi gibiydi sinir eder burnundan getirirdi ama kıyamazdı…

 

’Hangi dağda kurt öldü. Cüzdanımı falan mı çalıcaksın sarılma ayağına.’ Dediğinde gülerek omzuna vururken kollarımı çekicekken sigaralı kolunu uzaklaştırarak boştaki eliyle beni tekrar kendine çekti.

 

‘Tamam yeter ayrılın yeter bu kadar’ Savaş’ın yalandan homurdanmasına da güldüm acaba sakinleştirici beni gerçekten pamuk etmiş olabilir mi…

 

’Kıskanma bitanem benim tek aşkım sensin.’ Barış beni hafif itip Savaşın omzuna kafasını koydu. Savaş tam iticekken yüzüm nasıl bir haldeyse gülmemek için kendini sıkarak Barışın kafasına kafasını yasladı.

 

’Büyük aşkınızın arasından çekilip içeri giriyorum.’ Tam kapıya ilerleyecekken Barış hala bana nispet yapma derdindeydi.

 

Tam o sırada kapıdan hem sempatik hem güzel bir kız girince sinsice sırıttım. Kız kızıl kıvırcık saçlı yeşil gözlüydü bu işler dış görünüşle olmasa da Barış’ın hep hayal ettiği kişinin vücut bulmuş haline benziyordu. Kız bize doğru yaklaşırken tebessüm ettim mal gibi kızı dikizlediğim için durumu kurtarma amaçlı neyseki o da karşılık verdi de bir tık toparladık. Barış tam o an kıza döndü Savaşın omzundan kalkmadan ve tıpkı dizilerdeki gibi dondu kaldı.

 

Onları incelerken kız da Barışı farkedince gülümsemesi yüzünde soldu. Barış ablak ablak kıza bakarken kız önce kızıl kaşlarını çatıp bir daha Barışın olduğu tarafa bakmadan yanımızdan içeri girdiğinde Barış hala kapanan kapıya dalmış düşünceli bir şekilde duruyordu.

 

İçimden bir ses bu ikisinin arasında geçmiş zamanda ki bu yakın geçmiş de olabilir uzak da bir şeyler olduğunu söylüyor. Hatta şuanki duruma bakarsak Barışın o dış görünüşü herkeste sevmediğini sırf bu kız için bile söylediğini düşünmeye başladım çünkü dış dünyadan kopmuş kendi kafasının içinde sıkışmış gibi tepkisizdi biraz da sıkıntılı…

 

Acilen bu akşam Bilgeyle yapıcağımız gıybetimize birinci sıradan bu ikisi girmişti. Çünkü günün en önemli olayı Sibel ve Ali abi arasında gelişenler olsa da bunu henüz onla paylaşmam… Sevdiklerimden bir şey gizlemekten nefret ediyorum!

 

*
*
*

Kızın içeri girmesinden sonra biz de Savaş’ın Barışı dürtüp gerçek hayata döndürmesiyle içeri girmiş ben de elimden geldiğince kızı sanki tanımıyor ki gerçekten Sibeli sabah görsem bir kaç bir şey dışında tanımadığım için konulmuştum. Uzun zamandır kafam iyi olmadığı için uzak kaldığım bu ortam bana iyi gelmişti. Ama saatler geçtikçe verilen sankileştirici iyice etki etmeye başlamış olacak ki bende belli bir zaman sonrası yok. Gözlerimi açtığımda diğerleri dağılmış Savaş abimlerle kafeyi kapanmaya hazır hale getiriyordu. Beni de kafenin içindeki kanepeye yatırmış üstümü örtmüşler ben bunca şeye bana mısın demeden uyumuşum.


Şimdi ise biraz olsun uyuyarak kafamı toplamanın etkisiyle Bilgenin bana verdiği pembe pijamasıyla yatağına oturmuş onun bizim için hazırladığı atıştırmalıkları getirmesini bekliyorum.

 

Kapı açıldığında telefondaki izlediğim reelsten kafamı kaldırıp baktığımda görüceğimi düşündüğüm kişinin yeşil pijamalı Bilge olmasını beklerken bu soğuk havaya rağmen siyah tişört eşofmanlı Savaşı görmeyi beklemiyordum.

 

‘Savaşş’ dediğimde gülerek kapıyı kapatıp beni hiç zorlanmadan kucağına dizlerim ve sırtımdan tutarak alıp Bilge’nin odasındaki tekli berjere oturduğunda hala algılamaya çalışıyordum. Ne oluyor bu aşağılık yerde gözlerini üstünden çekmeye gelmiyor hemen arkada bir dolaplar dönüyor. Bir lunapark değildik ama bizim de arkamızdan ne dolaplar döndü. Yok ben iyi değilim sakinleştirici diye bana morfin falan verdiler de kafa yaptı…

 

Savaş kucağında benimle dururken ben hala açıklasın diye ona bakarken o küçük çocuk sever gibi eliyle yüzümü bildiğin sevme ayağına yoğuruyordu.

 

‘Yiyim mi kızım seni? Napıyım bu tatlılıkla ha, ısırıyım mı? Ne yapsam azalıcak söyle onu yapıyım yoksa seni bir saniye yanımdan ayırmam.’ Dediğinde ben gülsem de o oldukça ciddili sormuştu. Koca Savaş Zeybeğin bebeği olmam onu bu hala getirmem şaka mı dnjd

 

’Yaaa Savaşş’ dedim cilveli bir sesle bir yandan da elimi ensesine atmış hafiften okşuyordum.

 

‘Yii Sıvış’ sesini inceltmesiyle kıkırdadığımda Savaşın dudağıma yapışıp beni öpmesi bir oldu. Ama bu öpüşme gibi değildi dudağımı öpüp öpüp geri çekiliyordu daha çok sevgi patlaması gibiydi şehvetten uzaktı daha duygusaldı. Ensemdeki elimi yanağına getirip hafif sakallı yüzünü okşarken içli içli ona baktım çok seviyorum Allahım…

 

‘Senin’ bir öpücük ‘O cilveni’ bir öpücük ‘Bu nazını’ bir öpücük ‘Savaş diyen dillerini’ bir öpücük ‘Yerim’ dediğinde ben de gülmeye başladım bana morfin vermişlerse Savaşa da bir şeyler vermiş olucaklar ki cozutmuştu.

 

‘Savaş dur aklımı karıştırdın Bilge nerde’ neyseki aklımı toparlamıştım ama kendimi henüz toparlamadım Savaşın kollarında olmak güzeldi. Huzurdu kolları güvendi aşktı evdi…

 

’Aşağıda sen Bilgelerde kalıcam diyince ben de gelicem dedim itirazları sonucu mecburen Saiti de getirdim. Şimdi üçü aşağıda muhtemelen birbirlerini yiyorlar.’ Dediğinde bu yaptıklarına gülsem de gülüşüm aşağıda yaşanması muhtemel senaryoların gözümün önüne kare şeklinde bir fotoğraf olarak düşmesiyle Savaşın kollarından bir hızla kalktım. Üstümü düzeltirken bir yandan da Savaşı elinden tutup kapıya çekiştirdim.

 

’Allah seni ne yapmasın aşağıda mahalle yanıyor sen durmuş burda’ dediğimde durması sonucu ben de durup arkaya doğru ilerledim daha doğrusu Savaşın göğsüne yumuşak bir iniş yaptığımda ışıl ışıl gözleri dudağında çapkın bir gülüşle bana bakıyordu.

 

‘Ben durmuş burda ne Naz’ dediğinde gözlerimi kaçırdım tam anlamıyla bir pislikti. Çoğu zaman ağır başlı olsa da arada bir bu çapkın haline geçiş yapıyordu. Ne yalan söyleyeyim her anlamda kocam olaydı ama şimdi sırası değildi.

 

Tam göz devirip tekrar yürümek için onu da çekiştiricekken benden önce davranıp elini karnıma sarıp kulağımın yanına yaklaştı. ‘Ayrıca benim yangınım sana banane mahalleden’ dediğinde bana bir sıcak bastı bir de fısıldayıp son sözünden sonra da kulağımın altından öpmüştü. Emin olduğum bir şey varsa şu an aşırı yükselmiştim.

 

Diğer bir emin olduğum şeyi ise Savaştan gizleme gereği duymadan onu çekiştirirken söylendim. ‘Kudurdun sen gerçekten kudurdun.’ Merdivenleri beraber yürürken arkamdan gülüş sesi gelse de dönmedim.

 

’Kudurtan sensin’ yok bugün benim elimden bir kaza çıkıcak.

 

Tam Savaşa cevap vericekken Bilgenin mutfaktan bezgin bir şekilde çıkması ve bizi görüp sanki çölde su bulmuş gibi bakması bir olunca odağımı topladım.

 

’Allah aşkına beni abim ve sevgilimle bırakırken yukarda ne yapıyordunuz?’ Bilgenin kızgınlıkla düşünmeden söyledikleri aklıma Savaşın bugünkü yüksek halini getirince belli etmemek için omuz silkerken Savaş bıyık altından gülerek Bilgenin elindeki içecek tepsisini alıp saçlarını da öpüp içeri geçti.

 

Bilge ve ben bir içeri geçen Savaşa bir birbirimize bakarken birbirini gösteren örümcek adama dönmemize çok az kalmıştı. Bilge kafasını iki yana sallayarak kendine geldiğinde ben de yavaş adımlarla salon kapısına yürüdüm.

 

’Dua et şu an aklımı size yoramayacak kadar endişeliyim sonra alıcam ifadenizi. Bak eğer aranızda bir şey olur da bana söylemezsen.’ Dediğinde yanaklarımın kızardığına emindim. Savaşla hiç o şekilde bir yakınlaşma içine girmesek de bu durum beni utandırdı.

 

‘Aynen öyle bir gün olursa videosunu sana atarım hiçbir şeyi kaçırmaz bir de kendi gözünle görürsün.’ Sinirle onun cevap vermesine fırsat vermeden boş olan Savaşın yanı yerine Barışın yanına oturdum. Mümkün olduğunca gözlerimi de kaçırdım. Bunlar normal şeylerdi belki bu kadar büyütmem saçmaydı ama kendimi de durduramıyorum. İşin aslı ben Savaşa değil kendime güvenmiyorum onun önceki ilişkisi nasıldı bilmiyorum ama benim zaten hem yaşım yakınlaşmaya uygun olmadığı hem de travmalı geçmişle bu konularda tecrübesizdim ve şöyle bir durum varki ben anksiyetisi olan biri olarak bilinmez olan her durumdan endişelenirim.

 

Bu konuyu düşünmenin beni bir yere getirmeyeceğini ve Savaşın biraz önceki hallerinin aksine durgun durgun televizyona dalmasıyla her şey olacağına varır düşüncesine neyseki geç de olsa geldim. İlerleyen zamanlarda ara ara Barışa o kızı sormayı düşünsem de Bilge’yle konuşmadan durumu bilmeden bir patavatsızlık yapmamak için bunu erteledim.

 

Filmin ortalarına gelmişken Savaşın yanına geçip ona her şeyin yolunda olduğunu hareketlerimle belli etmeye çalışsam da işe yaramadı. Onun kendini kötü hissetmesine sebep olucak şekilde davranmanın mahcubiyetiyle ben de filme döndüm.

‘Abi Allah aşkına yeter ya’ filmin ortasında Bilgenin cırlamasıyla ona döndüğümde gördüklerimle gülmemek için yanaklarımı ısırdım. Barış kara kedi gibi ikisinin ortasına zaten ben Savaşın yanına geçtiğimde oturmuştu ama güldüğüm bu durum değildi. Gülme sebebim Barış ve Bilgenin koltuğun ortasında olmasına rağmen artık ne olduysa Saitin yerde oturmasıydı.

‘Kizim ne ettum ben. Ha bu hamsi beyunli filme dalmuştu kaçurmasun diye dürttüm ne bileyum düşeceğuni.’ Sinirli olduğunu değişen ağzından anlasam da gülmemi durduramadığım için mutfağa kaçtım bu kaos ortamından. Onları biraz olsun tanıyorsam olayın böyle olmadığına Sait ve Bilgeye gıcıklığına yaptığına ve birazdan da Bilge’nin abisini alttan almayıp Barışın r yapacağına emindim.

Masada duran sigaradan bir tane alıp yakarken mutfağa giren Savaşla gülmem kesildi. Çünkü elleri önünde masum masum bakıyordu bana sigarayı küllüğe bırakıp onun önüne geldiğimde tam açıklama yapacakken benden önce davrandı.

 

’Ben özür dilerim Naz. Yemin ederim şakalaşıyordum seninle niyetim o değildi seni kızdırmak hoşuma gittiği için.’ Hızlı hızlı yanlış bir düşünceye kapılmamamdan korkarcasına açıklama yapan Savaşı şu saniye nikahıma almamak için kendimi tuttum. Ellerini tutarken bana bakması için hafifçe elinin üstünü okşadığımda neyseki bakışları yüzüme çıktı.

‘Sorun değil öyle olsa bile sorun değildi.’ Yine devam etmeme izin vermeden sözümü kesince yanlış anlaşılma korkusuna vererek sinirlerime hakim oldum.

 

’Hayır sorun Naz. Ben benim için içinde ufak bir yanlış anlamaya bile dayanamam. Bak sana açık konuşucam lütfen bitirene kadar beni bölme.’ Dediğinde kafamı salladım bölmemek için. Ama karnımın içinde kelebekler coşmaya başlamış kafamda kavak yelleri esiyordu.

‘Sen çok güzelsin senin için hiç öyle hisler beslemedim desem yalan söylemiş olurum.’ Dediğinde kalbim hızlandı ay ay noluyor. Savaşın eli üzerindeki elim şu an aklımda canlanan sahneler yüzünden dururken bu sefer o işi Savaş devraldı. Allahım bizim bugünkü kudurukluk şaka mı sen bize mukayyet ol ben olamayacak gibiyim.

 

‘Ama bunlar olması gerektiği zamanda olur. Ben seni üzücek incinmene sebep olacak her şeyden kaçınırım güzelim. Benim sevdiğim şey sadece bedenin değil ki ben senin kalbini seviyorum ruhunu seviyorum. Ben daha nasıl açıklayabilirim bilmiyorum.’ Dediğinde küçük bir öpücükle susmasını sağladım.

‘Biliyorum ayrıca bunlar seni gözümde kötü biri yapmaz ben beni benden daha çok düşündüğünün, tüm ilişkiyi çoğunlukla benim sınırlarım içinde yaşadığımızından farkındayım ve bu konuda sana minnettarım. Senin dediğin gibi zaten zamanı geldiğinde olucak şeyler ben sadece off nasıl anlatsam korkuyorum anlıyorsun di mi?’ Dediğimde şefkatle bana sarıldığında Savaş Efe Zeybek tarafından sevilmenin bu dünyada bana verilmiş bir ödül olduğunu tüm çekilen cefadan sonra hayatın bana al şimdi sefasını sür dediğini anladım.

 

Evet herkesin ilişkisi kendineydi kendi sınırlarını belirlerdi. Ama bu konuda kadınların zor durumda kaldığı o kadar konu vardı ki. İyilik meleği değildim isteyen istediğini yapardı ama genel zihniyette bunun erkeklere bir şey olmayıp hayatlarına devam etmelerine rağmen kadınlar tarafından çeşitli mobing ve zorluklar getireceğini biliyordum. Ne kadar kimseyi takmamak gerekse de maalesef sol tarafımızda taşıdığımız taş değildi incinir kırılırdı. Ve yine maalesef ki üniversitede bazı arkadaşlarımla konuşmam sonucu bazı karakter yoksunu erkeklerin bu konu da sevgilerine baskı kurup manipüle edip sonra da hevesini almış gibi -ki bunu söylemeye utansam bile durumu daha iyi özetleyen bir durum yoktu- bırakması herkesten önce arkadaşlarımın hayal kırıklıkları endişeleri çok üzücüydü.

Yani işin özü maalesef namus söz konusuysa ki namus denilen kavramın sadece bu olduğunun düşünülmesine şiddetle karşı çıksamda bazı kalıplaşmış düşünceler maalesef değişmiyordu. Kadınlara özgü olduğu sanılan namusun aslında herkese olduğunu kime nasıl anlatıcaksın ki.

 

(Bu kısma kadar olan yerleri yazıp yazmama konusunda çok kararsız kalsam da çevremde bunun üzüntüsünü yaşamış kişilerin psikolojisiyle bu konuya değinmek istedim. Dediğim gibi herkesin hayatı kendine sadece sonunda üzülmenizi istemem…)

 

Savaşla beraber içeri tekrar girdiğimizde Sait ve Bilge’ye kötü kötü bakan Barışla gülmemi durduramadım. Filmin kalanını izleyemedik çünkü Savaş diğerlerini de alıp terasa çıktı biz de Bilgeyle odaya dedikoduya başlamaya geçtik…

 

Bölüm sonu🌸🎊🫰🏻

 

Sürçü lisan olduysa affola umarım bölümü beğenmişsinizdir.

 

Bu kitabı yazarken bazı konulara özellikle değiniyorum ama ne yalan söyleyim yazarken yanlış anlaşılmaktan da çekinsem de bazı durumlara farkındalık yaratmak için yazdığımı unutmayın. Rahatsız olursanız o bölümleri geçin çünkü küçük yaşta okuyucum ya da rahatsızlık duyabilecek biri varsa sizi etkilemek istemem.

Tekrar görüşene kadar kendinize benim yerime de iyi bakın hepinizi çok seviyorum 😘🌸🫰🏻🫶🏻✨

 

Siz iyi ki varsınız❤️🧡🤍💛

 

 

 

Bölüm : 11.02.2025 00:36 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...