Allahtan bölümleri wattpadden alabildim. Hiç değişiklik yapmadan atıyorum öpüldünüz😘
Öncelikle herkese merhabalar yeni kurguma hoş geldiniz. Daha önceki hikayemde de belirttiğim gibi bir iddiam yok okumak ve yazmak beni rahatlatıyor o yüzden lütfen hatama kusuruma bakmayın. Okuduğum mahalle kurguları keyif verince niye bir tane de ben yazmıyım diyerek başladığım bu hikayeme ortak olduğunuz için teşekkür ederim❤️ Umarım okurken siz de keyif alırsınız. Keyifli okumalar sürçü lisan olursa affola...🫶🏻
Bu hikayedeki her şey benim hayal dünyamın eseridir. Hiçbir kurum kuruluş kişiyle bağlantısı yoktur.
Ahu Nazlı Anlatımıyla
Ben Ahu Nazlı 21 yaşında hukuk fakültesi son sınıf öğrencisiyim. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi'nde okuduğum için burada Mert adındaki arkadaşımla beraber yaşıyorum. Çoğu kişiye göre bu yanlış olsa da ben ve Mert bunu çok önemsemiyoruz. Biz buraya geldiğimizde arkasında kimsesi olmayan iki çocuk olarak gelirken şimdi birbirimize hem kardeş hem aile olmuştuk. Ne onun ne benim bir ailem yoktu. Mert de bizim üniversitede bilgisayar mühendisliği okuyordu. En yakın arkadaşlarımız dışında buraya bizi bağlayan bir şey yoktu. Gerçi biz iki köksüz fidandık her yer bize aynıydı. Her ev bizim için aynıydı çünkü biz yuva nedir bilmemiştik. Belki zamanla öğrenirdik... (Küçük bir tanıtım gibi oldu umarım diğerlerini yeri geldikçe açıklarım ayrıca fiziksel özelliklerini de araya katıcam:))
'Ya kızım benim ne işim var annenin mahalle gününde' Tabi bu serzenişim boşunaydı çünkü sağ olsun yakın arkadaşım hatta kardeşim olan Bilge'nin kafasına koyduğunu yapmamak gibi bir huyu maalesef yoktu. Bilge benim sınıf arkadaşımdı. Zamanla çok iyi anlaşmış bir kaç talihsiz olayla da iyice yakın olmuştuk. Kendisi benimle aynı boyda sayılırdı. İkimiz de 1.70 olarak standart denebilecek boya sahiptik üç aşağı beş yukarı kilolarımız da aynıydı. İkimizde boyumuzun avantajı olarak uzun ince duruyorduk. Sınıftakiler artık bize ikiz demeye başlamıştı aslında saçlarımız onun sarıyken benim kahverengiydi hatta göz rengimiz de farklıydı onun mavi güzel gözleri varken benim açık kahveydi ama sürekli yapışık olarak gezip her olayda aynı tepkiyi verdiğimiz için sınıf bize bu lakabı vermişti. Biz de çok üstünde durmamıştık.
'Kızım ders de iptal oldu. Hem Mert de okulda,ne yapıcaksın tek başına evde,gel işte' Bilge'den kurtuluşum olmadığını anladığımda mecburen kafa salladım. O sevinçle el çırparken ben de sen iflah olmazsın bakışlarımı attım. Dolmuşlara doğru beraber yürürken Bilge'nin milyonuncu aşık olduğu kişiyi dinliyormuş gibi yapıyordum. Çünkü hanımefendi her Allah'ın günü okulda gördüğü yeni yakışıklıya kaptırıyordu kalbini gelip geçici olduğu için kafamı meşgul etmesin diye sonunda böyle bir yol bulmuştum.
Dolmuşta kendimize boş yer bulduğumuzda kulaklığımı çıkarıp playlistimden rastgele bir şarkı açtım Bilge de aynı şeyi yaptığında yolculuğumuz başladı.
Bir kaç kere Bilge'nin ısrarı ve ders çalışmak için geldiğim tanıdık müstakil evin önünde durduğumuzda oldukça gergindim. Bilge ailesiyle birlikte Sevda Mahallesi'nde oturuyordu. Bu mahalle benim de çok hoşuma gitmişti ilk geldiğimden beri gerçekten televizyondaki mahalle hayatı burda hala yaşatılıyordu. Herkes birbirini tanıyor gidip geliyor komşuculuk oynanıyor düşen kaldırılıyor zor da olana yardım ediliyordu yani Bilge öyle anlatmıştı. Mahalle müstakil evler ve aile apartmanlarından oluşuyordu bir de her mahallenin olmazsa olmazı olan esnaflar tabiki...
'Bilge bak odana çıkıyoruz hemen tamam mı?' Bilge anahtarla kapıyı açarken bana kafa sallıyordu ama ona güven olmazdı. Hem okuldan geldiğim için şu an ayrı gergindim çünkü üzerime giydiğim salopet kot elbise mahalle girişinden beri gözleri üzerime çekmeme sebep olmuştu.
İçeri girip sesizce holde adımlamaya başladık. Amacımız kimseye yakalanmadan üst kattaki Bilge'nin odasına geçmekti. Tam salonun kapısına az kalmıştı ki mutfaktan çıkan Sibel Teyze bizi yakaladı. Ah bizde şans olsa zaten...
'Ayy, hoş geldiniz kızçelerim. Sizi bana Allah gönderdi' Sibel Teyze ikimize de sarıldığında biz kurbanlık kuzu gibi bakmaya başlamıştık. 'Hiç öyle bakmayın birazdan misafirler gelicek. Siz ikiniz de bana yardım ediceksiniz. Hem şöyle bir salının da mahalleli kız görsün ayol. Oyy ballarım benim ne güzel doğurmuşum sizi' Biri Sibel Teyzeya gerçeği söyleyebilir mi dmmd
'Hadi güzel kızlarım benim ellerinizi yıkayın' demesiyle zil çalmıştı evet başlıyoruz.
*
*
*
'Kızım var mı senin anlaştığın biri' ay yeter valla kusucam gün hala bitmemiş biz de birilerine kız arayan orta yaşlar arasında sıkışıp kalmıştık. Sırayla sanki daha önce cevap vermemişim gibi bu soruyu soruyorlar sonra yok benim oğlan yok benim torun yok bilmemkim diye on tane çocuk saymışlardı.
'Teyzecim yok, valla yok, billa yok' dediğimde herkes kıkır kıkır kıkırdamıştı. Ben ise Bilgeye bakıp göz devirmiştim.
Neyseki bugünü taçlandıracak bir tabakla ödüllendirilmiştik. Sibel teyzenin eli çok lezzetliydi. Yaşına rağmen yani çok yaşlı değildi ama orta yaşlıydı çok fazla çeşit yapmıştı. Ben de su içene yılan bile dokunmaz felsefesiyle tabağıma gömüldüm.
*
*
*
En son Sibel teyzenin ahiretliği olduğunu öğrendiğim aile dostları Seher teyze kaldığında biz de Bilge ile bulaşıkları halledip yanlarına günün dedikodusunu yapmak için kahvelerimizi alıp geçmiştik.
'Ay gördüler benim güzel kızım Ahumu,hepsi nasıl saldırdı gördün di mi Seher' Bilge bana kaş göz yaparken ben sana sonra göstericem bakışları atıp gülümsemekle yetindim.
'Öyle valla Sibelcim. Bu gidişle bizim hayatlardan önce gidicek valla kızlar' dediğinde ikisi de kafasını iki yana sallayarak güldü. Hayta dedikleri de Bilge'nin abisi Barış Abiydi. Kendisi bizden 4 yaş büyüktü. Güzel bir mimarlık ofisinde başarılı bir mimardı kendisinin maşallahı vardı yalan yok. Bir kaç kez bizi almaya gelmişti o zaman ayak üstü sohbet etmiştik kendisi bir istanbul beyefendisiydi her ne kadar Bilge bunu dışardan baktım yeşil türbe içine girdim estağfurullah tövbe ndjdj dese de bence öyleydi. Diğer hayta denilen de Barış Abinin çocukluk arkadaşı hatta ikizi denilen Savaş onu hiç görmemiştim. Sadece Bilge'nin anlattığı kadarıyla çok iyi biriydi komiserdi ve Seher teyzenin tek çocuğuydu. Gerçi Bilge'nin anlatımıyla hep birlikte olduklarından hep kardeş gibi büyümüş üçü de.
'Ahu Nazlı hadi kapat falına bakıyım' Seher teyzenin sözleriyle hemen fincanı ters çevirdim. Yeni tanışmıştık ama nedense kanım kaynamıştı. Belki Sibel teyzeden kaynaklıydı. Fincanın üstüne parmağımdaki yüzüğü de çıkarıp koydum. Havadan sudan muhabbetlerle geçen biraz zamandan sonra sağ olsun Bilge tcme kadar dökmüştü her şeyi. Yurtta büyüdüğümü kimsem olmadığını öğrendiklerinde gözleri yaşarsa da bir şekilde atlatmıştık. Aslında herkese duvarlar örerdim ama nedense şu an bunu yapmak istemedim.
'Ah Nazlım bak üzerindeki gözleri görüyor musun?' Fincanda bana bir şeyler gösterirken Sibel teyze bana nazar duası okuyordu alemdi bu kadın dndnd. 'Sen mekan değiştiriyorsun kızım yakında geldiğin yerde de' devam edicekken kapının ordan kahkaha sesleri gelmeye başladı galiba abisi gelmişti ben de fal bitince gitsem iyi olucaktı. 'Aşk geliyor kızım bak nasıl bir sevda iki kalp karşı karşıya gelmiş görüyor musun?'
'Kim aşık oluyor hayırdır' gelen sesle kapıya döndüğümüzde Barış abi bize bakıyordu.
'Nazlı kızıma fal bakıyoruz geç oğluşum, hoşgeldin' Sibel teyzenin sözleriyle Barış abi gülerek kendini koltuğa attı. Bu sırada arkasında biri belirdi. En az Barış abi kadar yapılı uzun boylu kara kaşlı kara gözlü sert bakışlı bir adam kapıda duruyor ve kitlenmiş bana bakıyordu. Şimdi hayırdır ne bakıyon diye arza çıkarmak vardı ama misafirlikteyiz seninle tenhada denk gelmeyelim aslan parçası göz devirerek Seher teyzeye döndüm.
'Oğlum erkencisin hoşgeldin' bir dk ikinci bir şok geliyor bu mahkeme duvarı bu tatlı kadının oğlu namı değer Savaş olamaz di mi?
'Hoşbulduk, hoşbulduk' diyerek Barış abinin yanına oturdu. Bilge ise anlamsız gözlerle ona bakıyordu.
'Her şey için teşekkürler, ben gidiyim artık' diyerek kalktığımda Bilge hemen küçük çocuk gibi koluma yapıştı. Yavru köpek bakışları atıyordu bana ama yemezlerdi.
'Biz geldik diye mi gidiyorsun avukat hanım' Barış Abinin sesiyle istemeye istemeye onların tarafa döndüm. Yüzüme ayıp olmasın diye bir gülümseme yerleştirdim ama bunun on metre öteden yapmacık olduğu belliydi. Barış abi bana göz kırparken yanındaki mal mal beni sözüyordu hayır kardeşim hiç mi terbiye almadın.
'Yok Barış Abi biz geleli çok oldu, gidicektim zaten'
'Akşam mahallenin gençleri olarak toplanıcaz sen de gel. Hem hep birlikte yemek yiyelim hem de Bilgeyle vakit geçirin' Barış abiye tam hayır cevabını vericekken Bilge yine küçük çocuk gibi tutturmuştu. Yemezler demiştim ya yerlermiş arkadaşlar. Benim de zaafım sevdiklerim napıyım.
'Tamam abi kalıyım madem'
'Bu akşam biz de kal. Hadi kız gecesi yapalım, nolur' yüz verdik deliye geldi sıçtı halıya. Tam bu sırada telefonum çalınca nerde bıraktığıma baktım. Koltuktaydı alıp mutfağa geçtim. Mertim💙 arıyor...
'Efendimmm'
'Alo, naptın güzelim'
'İyiyim, Bilgelerdeyim hala' mesaj atmıştım daha önce yemeğe gelmeyeceğime dair
'İyi güzelim,benim bugün şehir dışına çıkmam lazım. Gece tek kalma istersen Bilge gelsin bize' dediğinde mutfağa Savaş girmiş bana bir bakış atıp bir su alıp masaya oturmuştu hayırdır yani içerde içilmiyor mu? Hayır özel bir konuşma yapıyorum belki ama ne anlar bu Allahın hınzosu
'Bilmem sorarım, o da burda kal diyordu belki burda kalırım. Aklın kalmasın sen kendine dikkat et bana bir şey olmaz' dediğimde karşılıklı olarak gülmüştük. Savaş bey ise masada oturmuş sigara içip telefonuyla ilgilenmekle meşguldü. Güldüğümde bana baktığını görsem de umursamadım. Büyük ihtimalle birbirimizi asla sevmeyecektik.
'Tamam yavrum, telefonum hep açık su istiyorum demek için bile ara beni, sesini duyayım tamam mı. Hadi ben çıkıyorum dikkat edin kendinize o sarı kafaya da selam söyle.' Öpücük atarak kapattım telefonu ve daha fazla bu adamla durmamak için salona geçtim.
'Mert de şehir dışına çıkmış kalıyım madem' dediğimde Bilge yine sevinç dansları yapıyordu. Diğer herkes de gülerek onu izliyordu. Burukça gülümsedim bu hallerine demekki aile olmak böyle bir şeydi. Bana yakın boş üçlüye oturduğumda Bilge dansını bırakıp yanıma gelip beni kendine çekerek sarıldı. Dışardan kimse anlamazdı belki ama o anlardı o benim ikizimdi. Bu sırada Savaş beyde içeri teşrif etmişti.
Biz sarılırken onlar da bize bakarak kulaktan kulağa bir şeyler konuşuyorlardı. En son Barış abinin de gözleri bacaklarımı bulduğunda gerçekten sabrım taştı. Biz istediğimiz gibi giyinemeyecek miyiz be?
'Bilge abicim, sen Ahu'ya senin kıyafetlerinden rahat bir şeyler ver istersen abicim.' Bilge bana bakarken ben derin bir nefes aldım. Allahım erkekler kapatılsın amin.
'Yok abi ben alışığım, sorun yok' dediğimde Savaş ağzının içinde bir şeyler homurdandı ama anlamadım.
*
*
*
Bakışlarımla onları öldüreceğimi söyleyen Bilge beni nihayet odasına çıkarmış ben sana dedim bakışı atıyordu.
'Ay bak kesin akşam toplanılcak diye yaptı. Allah'ın öküzü,Allah'ın laz öküzü, ne yani bizim kısmetimiz açılmasın mı? Hadi gelecek olan arkadaşları beni kardeşi gibi görüyor, sıkıntı yok benim de tipim değiller ama sen yavrum, belki de nasibin Sevda mahallesinde olucaktı.' Diye saydırırken ben ise yatağına uzanmış sosyal medyada geziyordum. Bu arada konuşulanlardan anlaşılacağı üzerine canım ikizim Rizeli...
*
*
*
Çok fazla yediğimiz için Bilge ile yemeğe inmemiştik. O da bu arada bana Savaş abisini anlatmıştı. Babası zenginmiş hatta mahalledeki çoğu ev ve dükkan onlarınmış. Kendisi mahallenin abisiymiş herkesi korur kollarmış. Babası ne kadar şirketin başına geç dese de o inat edip polis olmuş. Boş kaldığı zamanlarda da akşam gideceğimiz kafeyle ilgileniyormuş onunmuş yani. Abisiyle biz gibilermiş herkes onlara da ikiz diyormuş aynı gün doğmuşlar aileler de yakın olunca isimlerini Savaş ve Barış koymuşlar.
Akşam gelicek olanları da yüzeysel olarak anlatmıştı geri kalanını da zaten kendim gözlemlerdim. Hesabıma girdiğimde son yaptığım çeviri işinin parasını yatırdıklarını görmemle gülümsedim. Parayla saadet olmaz diyenler şaka mı :). Kendi harçlığımı ve geçimimi sağlamak için bildiğim dillerin çevirilerini yapıyordum yurtdışı bazlı çalıştığım için bana yetiyordu. Tek başına ayakta durmak zordu ama bir şekilde yapmıştım ya da zorunda kalınca yapmıştım... Şu an benim de Mertin de buralara gelmesi kolay olmamıştı. İkimizde 18 yaşında yurttan ayrılınca yeri geldi sokakta kaldık yeri geldi kuru ekmek yedik ama biz herkese her şeye bize biçilen bu hayata rağmen başardık. Bir ara Mert ile yurttaki tanışma hikayemi de anlatırım. Çevirinin yanında ara da kaçak olarak dövüşüyorum bu çevremdeki çoğu kişiyi rahatsız etse de hem parası güzeldi hem de arada buna ihtiyacım oluyordu...
*
*
*
Sonunda kafeye geldiğimizi herkesin durmasıyla anladım. Kafe gayet güzeldi dışarıya bakan kısımlar camekandı. İçeri girdiğimizde ahşap masalar mavi duvarlar derken baya sıcak hoş bir mekandı. Bilge'nin söylediğine göre burayı abisi dekor etmiş zaten o höyt höytten böyle şeyler çıkmazdı.
Kalabalık olan masayı gördüğümde bunların onlar olduğumu anladım. Bizi görmeleriyle bakışlar yabancı olduğum için bana dönmüştü. Barış Abi bizimle gelirken Savaş bir kaç kişiye selam vermek için geride kalmıştı.
'Hoş geldiniz' çoşkulu bir karşılamadan sonra ilk boş yere kendimizi attık Bilgeyle Bilgenin boş tarafına da Barış abi oturdu. Bakışlar bana dönerken kim bizi tanıştırıcak diye bekledim. Bu sırada ben de onları inceliyordum. Maske takmanın zamanı gelmişti benim için.
'Galiba bizi kimsenin tanıştırmaya niyeti yok. Ben Esin' diyerek kıvırcık tahminen bizden bir iki yaş büyük cana yakın esmer şeker gülümseyerek elini bana uzattı. Ben de gülümseyerek elimi uzattım.
'Ahu Nazlı' diyerek elini sıktım. Bu kızdan iyi enerji almıştım.
Geldiğimizden beri beni süzen sarı kız kenafir göz sinsi bir gülüşle Barışa abiye döndü. 'Barış manita yaptın haberimiz mi yok' dediğinde ben de gülümsedim ama içim fokur fokur kaynamaya başlamıştı.
'Yok, Yağmur Abla Ahu benim sınıf arkadaşım, hem de yakın arkadaşız' diyerek açıkladığında göz devirdi.
'Buna ne oluyor be' diyerek kısık sesle Bilgeye döndüğümde bana boşver diyerek elini salladı. Büyük ihtimalle o da bu kızı sevmiyordu.
'Sait ben de. Barışın arkadaşıyım, kardeşim' diyerek kendini tanıtan kumral adama döndüm. Yüzü sempatikti yani diğerleri gibi sert mizaçlı değildi. Gülümce gözleri kısılmıştı cana yakın olmasına kanım kaynamıştı. Ona gülümseyerek karşılık verdim.
Biz biraz sohbet etmeye çalışarak boş olan sandalyelerin dolmasını bekledik. Bu sırada Savaş beyimiz de gelip herkesle gülerek selamlaştı hayret bunun böyle halleri de mi varmış, aman banane... Kendisi masanın başına geçerek sohbete dahil oldu ben de konuşulan muhabbetleri dinlemeye başladım.
Arkamda bir kıpırtı olunca gözler oraya gülümseyerek döndüğünde ben de oraya baktım. El ele gelen ikili biz aşığız diye bir enerji saçarak bize doğru geldi. Tanıştığımızda bu çiftin Bülent Abi ve Ahsen olduğunu öğrendim. Ahsen bizimle yaşıtken Bülent abi Barış abiden iki yaş büyükmüş. Nişanlanıcaklarmış yakında aşık oldukları birbirlerine bakışlarından belliydi. Ahsen de çok cana yakındı baya sohbet etmiştik. Yerler yavaş yavaş dolarken benim yanımın boş olması canımı sıkmaya başlamıştı. Dışardan ne kadar umursamaz görünmeye çalışsam da böyleydim, mesela otobüste yanımdaki biri yeni boşalan yere geçince acaba benden rahatsız mı oldu diye düşünürdüm. Şimdi de yanımın boş olması kimsenin yanıma oturacak kadar yakın olmak istememesini düşünmek üzmüştü. Aklım bunlarla meşgulken yeni gelen kızı görmemişim. Kendisi gayet güzel bir kızdı. Buğday teni bal rengi gözleriyle herkesin aşık olabileceği alımlı bir kızdı. Adı da duyduğum kadarıyla Nisa'ydı.
Çaylar önümüze geldiğinde Bilge herkes hakkında bana bilgi vermeye daha doğrusu beni sohbete dahil etmeye çalışıyordu. Tam ayağa kalktım sigara içmeyi bahane ederek dışarda biraz hava alsam iyi olurdu. Aslında burası da yarı açık olduğu için içilebiliyordu ama rahatsız olmuştum. Arkamı dönmemle birine çarpıp durmam bir oldu. Özür dilemek için kafamı kaldırdığımda yeşil gözlü bir kumral afetle bakışmaya başladık. Ben ona o bana kitlenmişken ilk o çıktı transtan.
'İyi misiniz?' Dediğinde sadece kafa salladım. Bu sırada arkadan Barış abinin iyi misiniz sorusuyla masaya döndüğümüzde tüm herkes bize bakıyordu. Daha doğrusu hala düşmemek için tuttuğumuz birbirimizin kolu üzerinde olan ellerimize.
'Serkan, hoş geldin' Barış abinin kaş göz yaparak sözleriyle Serkan toparlanarak elini indirdi.
'Hoşbulduk kardeşim' o bizim oturduğumuz yerde benim sandalyemin yanına otururken ben de dışarı çıkmış yerdeki küçük tabureye oturmuş sigaramı yakmıştım.
Sigaram bittiğinde oyalanabildiğim kadar oyalansam da maalesef girmek zorunda kalarak tekrar yerime oturdum. Yine herkes bir muhabbet içindeydi. Bilge bana bakarak sorun var mı tespiti yaptıktan sonra benim gülümsemle önüne döndü. Garsonun yeni çayları getirmesiyle uzanıp alıcağım sırada Serkan benden önce davranıp çayı önüme koyup göz kırptı. Ben de gülümseyerek çayıma şeker koyup bir yudum aldım. Serkan konuşma bitince sandalyede bana doğru dönerek elini uzattı.
'Sen kalkınca öğrendim ama resmi olarak daha tanışmadık. Ben Serkan, bu grubun yakışıklılık ihtiyacını karşılamak için sevabına bu gruptayım.' Dediğinde gülerek elimi uzattım.
'Ahu Nazlı, memnun oldum Serkan' dememle Serkan gülümserken araya Barış Abi girdi 'Abi Ahu, Serkan Abi' göz devirerek önüme döndüm. Serkan kulağıma eğilerek 'Yaşıt olmamıza rağmen, onlardan genç durmama kuduruyorlar. Bakma sen onlara Nazlı Ceylan' diyerek geri yaslandı ben de sözleriyle ona döndüm. Nazlı Ceylan demişti Ahu ceylan demekti ama çoğu kişi bunu bilmezdi. Göz kırparak sohbete dahil olduğunda ben de kafamı sallayarak güldüm. Bu sırada bana kötü kötü bakan kara gözleri yok saydım. Bilgeye döndüğümde ben demiştim der gibi bakıyordu bana göz kırpıp o da önüne döndü.
Artık kalkmak için hazırlanıldığında herkes hazırlanmaya başlamıştı. Bilgenin söylediğine göre burası Savaş abisinin olduğu için asla para almazmış ama bu benim umrumda değildi. Kasada almayacaklarını bildiğim için çay tabağımın altına bir yüzlük sıkıştırdım. Bu sırada Savaş bey sinirle bana bakıyordu omuz silkip ben de ayağa kalktım.
'Naz, al o parayı' demesiyle tüm gözler bize dönmüştü çünkü resmen hönkürmüştü ilk adam.
'Naz değil Nazlı Savaş Abi' dediğimde herkes bir bana bir ona bakıyordu. Ben çıkışa doğru ilerlediğimde bir yandan da Serkan ile sohbet etmeye başlamıştık. Kendisi de savcıymış böylelikle konuşacak çok fazla ortak konumuz vardı. Belli bir yere kadar sohbet ettiğimizde çoğu kişi bizden ayrılmıştı en son Sait abilerin de ayrılmasıyla dördümüz kalmıştık.
'Naz biraz konuşalım' tabi Savaş beyimizin sözü bizim için emirdir.
'Konuşalım Savaş abi' abiyi yine vurgulamıştım. Ağır abi tavırları bana sökmezdi. Barış abi bir bana bir Savaşa bakıp Bilgeyi kolunun altına alıp önden gitmeye başladı.
'Ee ne konuşucaz Savaş Abi, tanışmadığımız için bana Naz diyorsun tanışmak mı istiyorsun' diyerek sert bir çıkış yaptığımda bana ters ters bakıp cebindeki elinden bir sigara çıkarıp yaktı. İnsan nezaketen uzatır ama nerde. Ben de çantamdan bir sigara çıkarıp yaktığımda bana ters ters bakıp yürümeye başladı ben de küçük adımlarla arkasından ilerledim. Arkasında kaldığımı anladığında adımlarını yavaşlattı.
'Bu arada yanında sigara içiyorum abi ama saygısızlık olursa sana atıyım' dedim alayla dudağı kıvrılsa da ya sabır çekerek sigarasını söndürüp çöpe attı.
'Naz, niye para bıraktın.'
'Abi bu kadar dert etme at tip boxa garsonlar öleşsin' dediğimde pes işareti yaptı. Benim çenemle baş edemeyeceğini o da anlamıştı. 'Ayrıca abi sana daha kaç kez söyliyim Naz değil Nazlı. Yaşından falan mı tutamıyorsun aklında acaba' diyerek attığım taş gibi laflarla sertçe çenesini kaşıyıp bir sigara daha yaktı ben ise keyiften dört köşeydim.
'Naz, flört ettiğin Serkan Abin de bizle yaşıt, hatırlatırım' dediğinde eve gelmiştik. Barış abi ve Bilge kapıda bize bakıyordu.
'İyi geceler abim, saygılar abim, b12 hapını unutma abim' diyerek ondan ayrıldım. Bilgeyle içeri geçtiğimizde onlar da arka bahçedeki koltuklara geçmişti.
*
*
*
Bilgenin bana verdiği pijamaları giydiğimde uyumak için hazırdık. Telefonumla beraber boşalan sürahiyi doldurmak için mutfağa indim. Bu sırada telefonum çaldı. Patron Bozuntusu arıyor...
'Efendim'
'Nasılsın Anka' bu benim ringdeki lakabımdı
'İyiyim de sen hayra aramazsın hayırdır'
'Beni tanıyorsun artık. Maç var gelmek ister misin?' Dediğinde düşündüm aslında şu an param vardı ama fazla paradan sıkıntı çıkmazdı.
'Tarihi saati atarsın' diyerek kapattım. Bu sırada ne zamandır burda olduğunu anlamadığım Savaşçım bana kaş göz yapıyordu.
'Hayırdır Naz' Hayırın yolu bayırdır be Savaşım. İllegal işimi anlatıp kendimi polise yakalatmak mı Allahım sen nasip etme.
'İyi geceler abi' diyerek sürahiyi alıp merdivene doğru yöneldim. O da kapıya doğru gidicekken arkamdan seslendi 'Gecelerin iyi olsun Naz' kafamı sen adam olmazsın tarzında sallayarak odaya geçtim.
*
*
*
Bölüm sonu🎉🎉🫶🏻
Hikayeyi nasıl buldunuz?
Kim kime yanık belli oldu gibi ne dersiniz?
Ahu Nazlı mahalleye daha zamanla taşınıcak.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
71.29k Okunma |
4.88k Oy |
0 Takip |
47 Bölümlü Kitap |