121. Bölüm

U.S 75. BÖLÜM SEZON FİNALİ

Esma Gül
sidelyacicegi

U.S 75. BÖLÜMÜN ADI: TOPRAK

LÜTFEN 74. BÖLÜMÜN SINIRINI BİR AN ÖNCE DOLDURALIM.

BU BÖLÜMÜMÜZÜN HEDEFİ 250 OKUNMA 110 OY VE 250 YORUMDUR.

74. VE 75. BÖLÜMÜN SINIRLARI DOLMADIĞI SÜRECE BÖLÜM GELMEYECEK. YANİ SINIRIN DOLMASI İÇİN TOPLAM 2 HAFTA VAR. EĞER DOLMAZSA SEZON FİNALİ SÜRESİNİ UZATACAĞIM.

SINIRLAR DOLDUĞUNDA YAZDIĞIM BÖLÜMLERDEN FRAGMANLARI SİZİNLE PAYLAŞMAYI DÜŞÜNÜYORUM.

BEBEKLERİM ŞÖYLE SEZON FİNALİMİZİN ŞEREFİNE TÜM SINIRLARI DOLDURALIM RİCA EDİYORUM.

BURALARDA OLACAĞIM YORUMLARDA SOHBET MUHABBET EDEBİLİRİZ.

BU ARADA U.S 100 K OKUNMAYI GEÇTİ. BU BAŞARI HEPİMİZİN👏🥳🎉🎈🎁🙌🍾🥂

SİZİ SEVİYORUM İYİ Kİ VARSINIZ HEP MUTLU VE SAĞLIKLI OLUN. KARŞINIZA RABBİM İYİ İNSANLAR ÇIKARSIN. HAYIRLI RAMAZANLAR BEBEKLER🫀♥️💕💜🫶🏻

BU BÖLÜM İÇİN SİZE YİNE KEYİFLİ OKUMALAR DİYEMECEĞİM ÜZGÜNÜM, PEÇETELERİNİZİ HAZIRLAYIN💜🫀♥️

BÖLÜMÜ YAZARKEN ÇOK AĞLADIM SIRA SİZDE ARTIK BÖLÜMÜ SİZİN KUCAĞINIZA BIRAKIP KAÇIYORUM🙊🥺😢

“Abi lütfen artık duralım.” Abimle yaklaşık 3 saattir antrenman yapıyorduk.

 

“Tamam bence öğrendim.” Abim yerde oturan bana elini uzattı.

 

“Tamamdır, bugünlük bu kadar yeter, ama unutma meleğim bir gün sana tüm bunlar fayda sağlayacak.” Gülümseyerek bana baktı.

HAYALİN SONU

YAZARIN KALEMİNDEN

“Yosunlar” Aren’in ağzından dökülen kelimeye hepsi anlamsız bakışlarla bakıyordu.

 

“Kardeşime doğada yönünü nasıl bulacağını öğretmiştim.” Tuğrul başkan başını sallayarak anladığını belli etti.

 

“Kuzey tarafında tutuluyor.” Kardeşiyle gurur duyuyordu.

 

“Abinin yüzünü merak ediyorum. Bence seni izlerken ekranın başında deliriyordur.” Sare yeniden sırıtarak baktı.

 

“Abim senin gibi zayıf değil Ahad, beni zaten bulacağını biliyordur. Dediğin gibi Mit ajanıysa onu hafife alma.” Sare’nin sözleri Ahad’ın damarına basıyordu.

 

“Abin ve Tuna seni asla bulamayacak.” Sare kaşlarını çatarak konuştu.

SARE LİA SARUHAN

“Emin ol beni arayacak çok insan tanıyorum. Ama onlar seni bulduğunda senin arkandan üzülecek bir karın bile olmayacak. Bu dağlarda leşin öylece ortada bırakılacak.” Ahad çenemi tutarak sıkmaya başladı.

 

“Bu durumda en çok Tuna’ya üzülüyorum. Çok yazık, benim ellerimde yine bir sevdiğini kaybedecek.” Çenemi bırakarak başımı geriye doğru iterek sandalyeye oturdu. Kaşlarımı çattım.

 

“Ne saçmalıyorsun?” Neyden söz ettiğine dair bir fikrim yoktu.

 

“Tuna bunu sana söylemedi mi?” Kahkahası kulaklarımı tırmaladı.

 

“En sevdiğini öldürdüm.” Yutkunamadım. İçim ezildi.

 

“Suratının aldığı şekle bakınca bundan haberin yoktu. Yoksa nişanlın senden bir şeyler mi gizliyor?” Onun beni doldurmasına izin vermedim.

 

“İkimizde anlatmaya hazır olmadığımız hiçbir şeyi birbirimize sormayız. Bir gün anlatmak isterse anlatır.” Kahkaha atarak konuştu.

 

“Bu medeniyete hayranım. Kendini avutuyorsun. Adam sana bunu söylemeye bile tenezzül etmemiş, neyseki Tuna’nın yeniden acı çekecek oluşuna hiç üzülmedim.” Damarıma basıyordu. Bu da Sirel’in öfkesini tetikliyordu.

 

“Bence sen bizim halimize değil de kendi haline üzül, neticede karısı Mit ajanıyla kaçan ben değilim.” Aniden ayaklanarak çenemi tutup yüzümü ona bakmasını sağladı.

 

“Sabrımı taşırman sana fayda sağlamaz.” Dişlerinin arasından konuşuyordu.

 

“Rebecca benden kaçmadı.” Yeniden dişlerinin arasından konuştu.

 

“Rebecca senden kaçmamış olsa bile, kaçırıldığına şükrediyor olmalı, çünkü yıllardır sende göremediği iyiliği abimden gördüğüne eminim.” Bana öyle bir tokat attı ki dişlerim söküldü sanmıştım.

 

“Tuna’ya senin tek bir parçanı bile vermeyeceğim. O aptal, hayatı boyun iki kişinin yasını tutmak zorunda kalacak.” Kaşlarımı çatarak başımı kaldırdım.

 

“Kimse yıllardır yanında olan adamın Mit ajanı olduğunu anlamayan bir terorist kadar aptal değildir!” Bu sefer saçlarımı çektiğinde ona yine gözlerimi diktim. Vücudumdaki adrenalin Sirel’den geliyordu. Çıkmak için beni zorluyordu.

 

“Seni öldürürüm, hemen şimdi, beni zorlama.” Yüzüme ardı ardına vurmaya başladığında başıma korkunç bir ağrı girdi. Ya bu yayını Tuna ve abim izliyorsa? Onların yaşayacağı acı kalbimi mahfetti.

YAZARIN KALEMİNDEN

“Onu öldüreceğim, onun aldığı her nefesi ona zehir edeceğim. Sare’nin çektiği her acının bedelini ödeteceğim.” Tuna Yüzbaşı ekranın karşısında sinirden çatlayacak gibiydi. İki eliyle de masayı yumrukluyordu.

 

“Onu mahvedeceğim, sırf ona göz ucuyla bile baktığı için onu perişan edeceğim!” Karasu, Komutanlarını sakinleştirmek için bile yaklaşamıyordu. Çünkü onun öfkesiyle karşılaşmaya cesaretleri yoktu. İçten içe hepsi sinirli ve hüzünlüydü.

 

“Tuna, oğlum.” Yavuz Albay masaya defalarca ellerini vurmaktan mosmor olmuş, yarıklar oluşmuş Tuna Yüzbaşı’ya yaklaştı.

 

“Ona vuruyor.” Sesi öyle güçsüz çıkmıştı ki imkanı olsa yanına ışınlanmak isterdi.

 

“Baba, ben ona dokunmaya kıyamıyorum. Elimin ucu değerde canı yanar diye korkuyorum.” Yavuz Albay yutkunarak oğluna sarıldı.

 

“Sana söz veriyorum evlat, onu bulacağız.” Tuna Yüzbaşı vurmaktan parçalanmış ellerini havaya kaldırdı. Ama babasına sarılacak dermanı kendisinde bulamadı.

 

“Onu da kaybedemem.” Sesi kısık çıkmıştı. Gözleri ağlamamaya direndiği için yanıyordu. Aynı zamanda kızarmıştı.

AREN SARUHAN

“Yapma ya, yapma!” Aren, Tuna’dan farksızdı. Sinirden, öfkeden, acıdan nefes alamıyordu.

 

“Benim yüzümden, benim yüzümden, gelmemeliydim. Ben orada olmalıydım. Ben dayanırdım. Benim canım yanmazdı!” Masadaki her şeyi öfkeden yere fırlattı.

 

“Aynı şeyleri yaşayacak. Atlatması zor olacak.” Aren ellerini kulaklarına kapatmış sakinleşmeye çalışıyordu.

 

“Aren, bulacağız, emin ol bulacağız. Biz istedikte kimi bulamadık. Kimlerin inine girmedik.” Özkurt Başkan, Aren’i sakinleştirmeye çalışıyordu.

 

“Benim yüzümden Başkanım, benim yüzümden acı çekiyor.” Özkurt Başkan, Aren’i kendisine çekti.

 

“Nerede olursa olsun bulacağız. Kardeşin zeki bir kız bize zaten önemli bir ipucu verdi.” Aren kendisinde değildi. Normalde olsa kalabalıkta ağlamaya utanacak olan adam hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Yila ise hissettiği suçlulukla ne yapacağını şaşırmıştı.

SARE LİA SARUHAN

Hissettiğim acıdan dolayı nefes alamıyordum. Gözlerim kararmaya başladı. Zemin ayaklarımın altından kayıyordu. Ahad beni bırakıp yeniden sandalyeye oturdu. Başım zonkluyordu. Nefes alış verişlerim hızlandı. İçim büyük bir öfkeyle doldu. Sanırım artık Sirel’i içimde bastıramayacaktım. Çünkü başımı kaldırmaya bile gücüm yoktu. Kalbim dehşetle sarsıldı. Vücudum öfke patlamasıyla bir anda kahkaha atmaya başladı. Ardından tek görebildiğim Ahad’ın şaşkınlıkla bana bakmasıydı. Sonrası tamamen karanlıktı.

YAZARIN KALEMİNDEN

Sirel başını yavaş yavaş kaldırıp kahkaha atmaya başladı. Kimse Sare’den bu tepkiyi beklemiyordu. Tuna ve Aren ekrana şaşkınlıkla baktı. Ama ekrana şaşkınlıkla bakan sadece onlar değildi.

 

“Bu iyiydi Ahad” Sirel hala gülüyordu.

 

“Gücünü elleri ve ayakları bağlı olan birinde test etmek egonu ve erkekliğini yüceltiyor mu?” Ahad şaşkınlıkla öne eğildi.

 

“Neden ellerimi çözmeyi denemiyorsun?” Ahad hiçbir tepki vermedi.

 

“Sirel” Bunu söyleyen Tuna ve Aren’di ikiside aynı anda söylemişti. Bunu onlar dışında bilen tek kişi Ömer’di.

 

“Elleriniz çözmemi neden istiyorsun?” Ahad anlamsız bakışlarla bakıyordu.

SİREL

En nefret ettiğim şeylerden biride her gün özene bözene bakım yaptığım cildimin mahfolmasıydı. Bir acı hissetmiyordum. Ya da o acıyı zaten en başında hissettiğimden bağışıklık kazanmıştım. Ahad şok için kalakalmıştı.

 

“Şartlarımın eşit olmasını isterim. Elleri ve ayakları bağlı olan birine vurmak kolay, neden çözmeyi denemiyorsun?” Ahad gülerek bacak bacak üstüne attı.

 

“Sen bana zarar verebileceğini mi sanıyorsun?” Gülerek cevapladım.

 

“Bunu denemeden göremezsin.” Ahad ona meydan okumama sinirlenmişti. Ama aynı zamanda hoşunada gitmişti.

 

“Rojin’e neler yaptığını biliyorum. Açıkçası buna inanmamıştım. Nedense içimde görmek isteyen bir tarafım var.” Ona sırıtarak baktım.

 

“İnanmıyorsan gösterebilirim. Hadi ama Ahad, korkak olma. Ya da belki de korktuğun için bu mağaraları seçiyorsunuz.” Ahad kendisine meydan okuduğum için tereddütle bana baktı. Dediklerime anlam veremediğine emindim.

 

“Pekala, çözün.” Teroristler aldıkları emri uygulamakta geç kalmışlardı. Nedense bunu yapıp yapmama arasında kaldılar.

 

“Çöz dedim sana!” Ahad’ın emriyle ellerim ve ayaklarım çözüldü. Daha sonra gerilerek vücudumu kütlettim. Sandalyeden kalkıp, ayağımla hafifçe ileriye doğru ilerlettim.

 

“Şimdiden söyleyeyim, duyduğun o egonu, üstünlüğünü, ve erkekliğini ezip geçeceğim.” Ahad kahkaha atarak karşıma dikildi. Dövüş pozisyonumu aldım. Gözlerimle vücudunu inceledim. Muhtemelen ilk saldırıyı sağ kolu yapacaktı. Ve dediğim gibi de oldu. Sağ kolunu bana yönelttiğinde yana doğru eğildim.

 

“Bence sen kendini avutuyorsun.” İkimizde dönüyorduk. Ve kimse hamle yapmıyordu. Sol ayağını öne attı. Ama gücü sağ ayağından alıyordu. Orada kendisiyle çeliştiğini anlayarak sol kolumu kaldırıp suratına yumruğumu geçirdim. Sendeleyerek geriye ilerlediğinde durmadım. Tekmemi karnına geçirdim. Ayağımı çekecekken tutup kendisine çekti. Bu sefer iki elimi onun ayağımı tutan ellerinin üzerine koyarak destek aldım. Diğer ayağımla üstüne tırmandığımda bir anlığına ellerini gevşetti. Ayağımı kurtardığımda iki ayağımı boynuna doladım. Tırnaklarımı ise yüzüne geçirmiştim. Acıyla bağırdığında beni üzerinden atmaya çalıştı. Ayaklarımın gücünü yan tarafa yönelterek onunla beraber kendimi yana doğru düşürdüm. Yerde ayaklarımı boynundan çekmemiştim. Ta ki üzerime doğru gelen adamlarını gördüğümde hızla ayaklarımı çekerek sırtımın üstünde döndüm ve onlardan uzaklaştım.

 

“Nefes almakta güçlük çekiyor gibisin.” Ahad öksürük krizine girmişti.

 

“Ahtapot gibisin.” Sırıtarak doğruldu bende doğruldum. Hızla bana yöneldiğinde yumruğundan yeniden uzaklaştım. Bu sefer ayağıyla bacağımı tekmeledi. Hafifçe geriye sendeledim.

 

“İtiraf etmem gerekirse, baya iyisin, etkilendim.” Sırıtarak ona baktım.

 

“Abin mi eğitti?” Başımı sallayarak konuştum.

 

“Sanırım bendeki cevheri farketti.” Bana atıldığında yan tarafıma tekme yemiştim. Canım fena halde acımıştı. Odağımı kaybettiğimden boğazıma sarılarak beni sırtına yapıştırdı.

 

“Komutanın sende ne bulduğunu şimdi anladım. Cesursun, dik başlısın ve yenilmez olduğuna kendini kolayca inandırabilecek güçlü bir iradeye sahipsin, bence senden etkilenmeyecek tek bir erkek tanımam.” Kulağıma eğilmişti. Nefesi midemi bulandırmıştı. Bir eli boğazıma sarılırken diğer eli karnımın üstünden göğüslerime yavaş yavaş çıkıyordu. O sırada dirseğimi karnına geçirmeye başladım. Defalarca geçirdiğimden elleri gevşemek zorunda kaldı. Ayağımı kaldırıp sağ diz kapağının altına vurdum. Ayağını olduğu yerden geriye attı. Ardından boğazımı tutan kolunu hızla çekerek döndürdüğümde kemik sesini kulaklarımda işittim. Ahad acıyla bağırdı. Ardından tekmeyelerek arkaya doğru ittim. O sendelediğinde vücuduna tırmandım, ayaklarımı boğazına dolayarak belindeki silahı aldım. Boynunu ayaklarımla yan çevirip büyük bir hızla yan tarafa doğru ikimizi de düşürdüm. Bu darbeyle yerde sere serpe yatarken doğrulup silahımı önce Ahad’a daha sonra adamlarına doğrulttum. Panikle durmuşlardı.

Ahad’ın boynuna ayağımı bastırdım.

 

“Etkilendim. Gerçekten seni ellerini bağlamadan alt edemezmişim.” Kahkaha atıyordu.

 

“Abim sağolsun, kendisi beni bir asker gibi eğitti. Bunun için kuru ekmekle ödüllendirildiğimi bilirim. Çünkü başarısız olduğumda bana sadece kuru ekmek verirdi. Bende tüm gün onunla idare ederdim. Eğer dövüşte iyi olamazsam, asla yemek yiyemezdim.” Abim, bana kıyamazdı ama yapması gereken bir şey olursa onu yapana kadar da zorlamadan durmazdı. Açıkçası askere gitmeden askerlik yapıyormuşum gibi hissettiğim pek çok gün yaşadım.

 

“Bence adım atmayın. Yoksa öleceğimi de bilsem onu da yanımda götürürüm.” Ahad, teroristlerine el işareti yaparak yerinde kalmalarını sağladı.

 

“Buradan çıkamayacağını ikimizde biliyoruz.” Yeniden sırıttım.

 

“Buradan çıkmak için hamle yapacağımı da kim söyledi. Ama belki buraya gelirken bir kaç metre öteden gelen inek seslerini takip edebilirim.” Eğer bu yayını abim izliyorsa ona verdiğim ipuçlarını takip ederdi. Abi ne olur beni bulacak bir hamle yap. Eğer gerçekten Mit ajanıysan bana bunları öğreten olarak beni bulacağına inancım sonsuz.

 

“Buradan çıkamazsın, değil inek sesi, kendi ayak sesini duymana bile izin vermem.” Lia beni zorluyordu. Ama direncimi düşürmemek için öfkemi sabit tutmaya çalıştım.

 

“Şansımı kaçmak için kullanmacağım. Bu dipsiz kuyu gibi görünen ve sadece mağaraya girdiğimizde bile içinde bir çok yere girip çıktığımız bu mağaradan çıkana kadar zaten yakalanacağımı biliyorum.” Abi eğer bu yayını izliyorsan lütfen ipuçlarını takip et.

 

“Zeki olmanı sevdim. Korkarım Tuna’nın elinden seni almış olmam Tuna’yı şuanda çılgına çevirmiştir.” Sırıtarak baktım.

 

“Beni Tuna’nın elinden alabilecek güce sahip misin? Sen sadece Azer gibi köpeklerini üstüme salarak beni gafil avlayabilirsin. Sen Tuna’nın elinden tırnağının ucunu bile alamazsın!” Konu Tuna olunca istemsiz öfkelendiğimi farkettim. Bu da öfkemi diri tutmuştu.

 

“Kaçmak için zamanımı boşa harcamayacağım onun yerine seni öldürmemem için bana bir şey söylemeni istiyorum.” Ahad kaşlarını çatarak baktı.

 

“Nedir?” Ayaklarımı biraz daha bastırdım. Ardından silahımı adamlarına doğrultarak ayaklarımı Ahad’ın yüzüne bastırdım.

 

“Bir daha Türklere ayaklarımın altında eziliyor dersen, ayaklarımın altında ezildiğin günü hatırla terorist.” Ayaklarımı yüzüne bastırırken çırpınıyordu. Ama bastırmaya devam ettim.

 

“Bu ne kadar alçakça öyle değil mi? Sen Türk askerinin silah tutmaktan mantarlaşmış eli bile olamazsın!” Onu eziklemem hoşuna gitmemişti. Adamları onu vururum diye hiçbir şey yapamıyordu.

 

“Şimdi senden isteyeceğim şey, Tuna’nın sevdiğini elinden aldığını söylemiştin bu kimdi?” Ayaklarımı yüzünden boğazına indirdim. Bana öfkeyle bakıyordu. Ama kalkmaya mecali yoktu.

 

“Hani birbirinize anlatmadığınız şeyleri sormuyordunuz?” Ahad gülerek konuştu.

 

“Orası beni ilgilendirmiyor. Ben sorduğum soruyla ilgileniyorum.” Ahad kuşkuyla baktı.

 

“Az önce gördüğüm kızdan farklısın, gözlerin az önceki gibi bakmıyor. Sende bir değişiklik var.” Boğazına yeniden bastırdım.

 

“Şimdi söylemeyeceğim, ama merak etme seni öldürmeden önce sana itiraf edeceğim.” Bu teklif nedense cazip geldi.

 

“Kabul, ama eğer sözünü tutmazsan seni öldürürüm.” Ahad başını salladı. Aslında inanmıyordum. Söylemeyeceğini biliyordum. Ama nedense o zamana kadar beni Tuna ya da abimin bulacağına dair bir umudum vardı. Açıkçası şuanda kaçamayaağımında farkındaydım. Gereksiz kaçmaya çalışarak kendimi yormak istemiyordum. Bedenim felaket derecede sancı içindeydi. Silahı yere bırakarak sandalyeye geri oturdum. Ahad şaşkınlıkla doğruldu.

 

“Açıkçası kaçma girişiminde bulunacağını düşünüyordum.” Omuzlarımı silktim. Adamlar ellerimi ve ayaklarımı sandalyeye bağlıyordu.

 

“Dışardaki yüzden fazla teroristi atlatabilecek kadar şanslı olduğumu düşünmüyorum.” Abi ne olur beni bulun.

YAZARIN KALEMİNDEN

“Aren operasyonu Karasu timiyle birlikte yöneteceksin. Kardeşin elimize bir sürü ipuçları bıraktı. Biz burada iz sürerken daima iletişimde kalacağız.” Özkurt Başkan konuşmuştu.

 

“Şimdiden ipuçlarının gösterdiği yerleri tarıyoruz. Bir kaç bilgi elde ettik ama henüz doğruluğundan emin değiliz.” Bilgisayarın başındaki kız konuşmuştı. Ekranda bir harita yer alıyordu.

 

“Bende geleyim.” Yila aniden ikisinin konuşmasına dalmıştı.

 

“Bir şey yapmadan duramam. Kötü bir şey yaparsa, Ahad’a görünmem yeter.” Aren sinirle baktı.

 

“Seni ona verecek olsaydım. Buraya getirmek için zahmet etmezdim.” Sözleri sert ve kırıcıydı.

 

“Aren, ben bir askerim. Korunmaya muhtaç biri değil. Benim görevim bu” Özkurt başkana baktı.

 

“Başkanım rica ediyorum. Bende katılayım.” Özkurt başkan, göz ucuyla Tuğrul başkana baktı.

 

“Başkanım, aslında Yila doğru söylüyor. Ahad’a karşı temkinli bir şekilde Yila’yı kullanabiliriz.” Özkurt Başkan konuşacakken sözü Aren devraldı.

 

“Seni de korumak zorunsa bırakma beni Yila, sen burada kal.” Aren arkasını dönüp giderken Yila peşinden ilerledi.

 

“Bana Komutanımmış gibi davranmayı kes, bende bu görevin bir parçasıyım ve emirleri senden değil Yavuz Albay’dan alıyorum!” Aren hızla arkasını döndü.

 

“Seni riske atmamak için buraya getirdim. Şimdi niye riske atayım, aptal mıyım ben?” Yila sinirle konuşacakken Özkurt Başkan söze dahil oldu.

 

“Yavuz Albay, Yila’nın karargaha dönmesini istiyor. Duruma orada karar verecek.” Onlar tartışırken Özkurt Başkan, Yavuz Albay ile bir görüşme sağlamıştı. Çok geçmeden ikiside Kale’den ayrılarak uçağa bindiler.

                           🪖

İMRE

Nöbetten dönmüştüm. Evde Sare’yi bulamadığım için endişelenerek Sare’yi aradım. Sare telefonu açmayınca neredeyse timin hepsini aramıştım. Ama hiçbiri kesinlikle cevap vermiyordu.

 

“Neler oluyor ya” Aracımı karargahın önüne çekerek araçtan indim.

 

“Benim Tuna Yüzbaşı’yla konuşmam gerekiyor içeriye girebilir miyim?” Asker ketum bir tavırla konuşmaya başladı.

 

“Üzgünüm içeriye girmeniz yasak.” Telefonumu çıkartıp Ömer’i aradım. Neyseki kısa bir süre sonra açtı.

 

“Ömer, ben, ben Sare’ye ulaşamıyorum. Herkesi aradım. Kimse cevap vermedi. Karargahın önündeyim içeriye almıyorlar. Benim Tuna’yla konuşmam gerek.” Ömer Üsteğmen gözlerini kapatıp açtı. Ne diyeceğini bilemedi.

 

“Ömer neden susuyorsun?” İmre korkuyla konuşmuştu.

 

“Yanındaki askere telefonu uzatır mısın?“ Sesi boğuk çıkmıştı. Havanın karanlığından mı yoksa içime düşen sıkıntıdan mı bilmiyorum ama korkuyordum.

 

“Sizi istiyor. Ömer Üsteğmen” Asker büyük bir ciddiyetle telefonu elimden alıp kulağına götürdü.

 

“Emredersiniz Komutanım.” Telefonu bana uzatarak kapıyı açması için diğer askere el işareti yaptı. Hızla koşarak karargaha yöneldim. İçeriye girdiğimde Ömer koridorda bana doğru geliyordu.

 

“Herkes hazırlığını yapsın, Aren geldiği anda çıkacağız.” Onun arkasından öfkeyle gelen Tuna’yı gördüm. Yanımdan geçip gitmişti. Beni görmemişti. Onu neyin bu kadar öfkelendirdiğini anlamamıştım.

 

“Ömer neler oluyor?” Ömer kızarmış gözlerini bana dikti. Yutkunarak bana bakmıştı.

 

“İmre” Onu ilk defa bu kadar ciddi görüyordum.

 

“Ömer ne oldu?” Bana bakamıyordu. Sürekli gözlerini kaçırıyordu.

 

“Tuna neden böyle perişan halde? Ona ne oldu?” Tuna’nın yanımdan geçerken ki hali beni kuşkulandırmıştı. Ellerinin üstü yarılmıştı ve kan sızıyordu.

 

“İmre, durum çok karışık, sana sadece şu kadarını söyleyeyim, Sare” Korkuyla ona baktım. Gözlerini kaçırıyordu. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzüldüğünde ona bir şey olduğunu anlamıştım.

 

“Bana bir şey olmadığını söyle, köylüler mi zarar verdi? Ben iyileştiririm onu, nerede o? Çok mu incinmiş.” Ömer’in gözleri dolmuştu. Bu adam her zamam neşeliydi. Şimdi neden değildi?

 

“Sare’yi ne yazık ki, Ahad adında bir terorist kaçırdı. Durum çok karışık, vaktimiz yok. Yola çıkacağız. Elimizde bazı ipuçları var.” Bir anda dünya benim için kararmış gibiydi. Bundan aylar öncesine sürüklendim. Hastanede yatan Sare’nin bedeni gözlerimin önüne geldi. İçimden haykırmak geliyordu.

 

“Bak sana söz veriyorum onu bulacağız.” Parmakları hafifçe omzuma dokundu.

 

“Bu seferki ciddi değil mi?” Dudaklarımdan dökülen sözlerle birlikte gözyaşlarımda süzüldü.

 

“Tuna’nın halini gördüm Ömer, bu seferki daha ciddi değil mi?” Ömer karşımda tek kelime edemedi.

 

“Kardeşime kim bilir ne kadar zarar vercekler.” Ayakta durmakta zorlanıyordum.

 

“Onu bulacağız.” Başımı iki yana salladım.

 

“Buna inanmıyorum. Onu nasıl yeniden yakalamalarına izin verirsiniz. Siz neredeydiniz? Köydeki askerler neredeydi!” Ömer’in göğsüne vurduğumda hafifçe arkaya sendeledi.

 

“Onu köyden değil, merkezde alışveriş yaptığı sırada kaçırmışlar.” Gözyaşlarım sicim gibi akmaya devam ediyordu.

 

“Onu mahfedecekler, dayanamaz o, bu sefer dayanamaz.” Ellerimle saçlarımı çektirdiğimde Ömer istemsizce ellerini ellerime uzattı. Duyduğum acı çok başkaydı. Gözümün önüne yoğun bakımda yattığı hali geliyordu. Hiç durmadan saçlarımı çektiğimde Ömer ellerimi tutarak uzaklaştırmaya çalıştı. Ellerimi kurtarmaya çalıştım.

 

“Bırak, onu mahfedecekler, beni bırak, git onu kurtar.” Ağlamam şiddetlendiğinde ayakta duramadım. Kalbim deli dehşet atıyordu. Ömer beni kendisine çekerek sarıldı.

 

“Söz veriyorum. Ne gerekiyorsa yapacağız. Onu bulmadan gelmeyeceğiz.” Bir eli saçlarımdaydı. Göğsünde hüngür hüngür ağlıyordum. Ben ilk defa ağlıyordum. Ağlamaktan nefret eden ben ilk defa birinin karşısında ağlıyordum.

 

“Komutanım, sizi bekliyoruz.” Ahmet’in sesini neredeyse tanıyamamıştım. Bu ses tonunu ondan hiç duymamıştım.

 

“Tuna’yı görmem lazım benim” Ömer’den uzaklaşarak nereye gittiğimi bilmediğim bir yöne gittim.

 

“Tuna, Tuna neredesin!” Karargahın ortasında bağırıyordum.

 

“İmre” Ömer ve Ahmet peşimden geliyordu.

 

“İmre lütfen bir dur.” Duramıyordum. Kardeşim kim bilir ne haldeydi.

 

“Tuna!” Tuna aceleyle bir odadan çıktığında üzerine üniformasının tişörtü vardı.

 

“İmre” Beni gördüğüne şaşırmıştı.

 

“Nasıl izin verebildin?” Canım yanıyordu.

 

“Sen nasıl onu kaçırmalarına izin verebildin?” Göğsüne vurarak onu ittirdim.

 

“Şimdi ona neler yapacaklar. Sen nasıl onu koruyamazsın. Senin yüzünden mi kaçırıldı? Senin düşmanlarından biri mi!” Tuna hiçbir şey söylemedi. Normalde böyle düşünmezdim. Ama acıyla ne dediğimi bilemeyecek haldeydim.

 

“Komutanımın suçu değil, Aren” Ahmet konuşacakken Tuna susturdu.

 

“Kes sesini Ahmet” Dişlerinin arasından konuşmuştu.

 

“Ne Aren’i? Aren ne alaka, hangi Aren’den söz ediyorsun?” Arkamı dönerek Ahmet’e baktım.

 

“Komutanımın suçu değil, ayrıca ne kadar perişan olduğuna bir bak, adamın nişanlısı kaçırılmış, acını anlıyorum ama o da acı çekiyor.” Ahmet, yine de susmamıştı. Gözyaşlarımın içinde Tuna’ya baktım.

 

“Lütfen, sana yalvarıyorum ona zarar vermelerine izin verme.” Dizlerim güçsüzleşti. Beni taşıyamacak kadar ağrı içindeydi. Yere çökerek Tuna’nın bacağını tuttum.

 

“Sana yalvarıyorum onu kurtar.” Ömer kollarımdan tutup kaldırmaya çalıştığında ona direndim.

 

“Bırak, yalvarırım beni bırak” Tuna yavaşça yere eğildi.

 

“Sana söz veriyorum. Onu bulacağım, yerin yedi kat dibinde de olsa, onu tırnaklarımla kazıyarak çıkarmam gerekse bile bulacağım. Onu koruyamadığım için özür dilerim.” Başımı sallayarak ona baktım.

 

“Özür dilerim, seni suçlamak istemedim.” Tuna başını salladı.

 

“Biliyorum kardeşim, bunun ne kadar zor olduğunu bilsem de lütfen sakinleş, biz dönene kadar karargahta kal. Ne olur ne olmaz.” Tuna ve Ömer beni kaldırdıklarında ellerimi yüzüme kapadım. İçimde korkunç bir ağrı vardı.

 

“Turgut bir su getirin.” Ömer’in sesini duyduğumda ellerimi yüzümden çektim.

✈️

Bir kaç saat sonra uçak Şırnak havalimanına indiğinde onları karşılayan askeri bir araç hızla karargaha doğru sürdü. Bir kaç saatin ardından karargaha vardıklarında Aren ve Yila hızla içeriye yöneldiler.

 

“Dikkat!” Yavuz Albay odaya girdiğinde Karasu selam vermişti.

 

“Aren operasyonda size eşlik edecek. Ahad’ın gidebileceği her yere hakim.” Karasu dikkatle Yavuz Albayı dinledi.

 

“İzniniz olursa onlara bende eşlik edeyim Komutanım.” Yila bir anda söze girmişti.

 

“Yila’nın karargahta kalması taraftarıyım, bir sorun çıkarsa Rebecca olarak kendisini feda edeceğinden eminim, kardeşimi kurtarıp, Ahad’ın önüne başka bir yem atmak istemiyorum.” Yila sinirle Aren’e baktı.

 

“Komutanım, Ahad sadece beni istiyor. Onu ikna edebilirim. Sare’ye zarar gelmeden onu kurtarırız.” Yavuz Albay ikisininde dikkatle dinledi.

 

“Vaktimiz yok. Yola çıkmamız gerek. Yila karargahta kalsın. Ahad’ın istediğini zaten bu, onu versek bile Sare’yi geri vermeyecek. En azından onu riske atmayalım.” Tuna Yüzbaşı söze dahil olunca Yila kaşlarını çatarak baktı.

 

“Komutanım lütfen bir şans verin.” Yavuz Albay’a bakıyordu.

 

“Yila karargahta kalıyorsun.” Yila hiçbir şey diyememişti.

 

“Acele edin ve gelinimi bana sağ salim getirin hadi.” Sert ses tonunun ardından odadan çıkmıştı. Hepsi üniformalarını giyerken Aren’in üniforması onlardan değişikti. Siyah bir üniforma giyiyordu. Odadan çıktıklarında Yila kaşlarını çatarak Aren’e bakıyordu.

 

“Bunu yaptığına pişman olacaksın.” Sert ses tonuyla konuşuyordu.

 

“Hayır, benim görevim seni korumaktı. Ben görevimi başarıyla tamamladım. O yüzden burada kal.” Aren sözlerinden sonra cevap almayı beklemeden arkasını dönüp ilerledi.

1 HAFTA SONRA

Sare’nin ipuçları verdiği bölgedeki aramalar 1 haftayı neredeyse geçecekti. Dağın taşın her yerine bakmışlardı. Karasu ve Aren hiçbir şekilde pes etme gibi bir dürtüyü ortaya çıkarmıyorlardı.

 

“Komutanım, bence biraz dinlenmeliyiz.” Hiç istemese de Ömer söylemek zorunda kalmıştı.

 

“Siz dinlenin, benim Sare’yi bulmam lazım.” Aralıksız sadece arama yapmışlardı. Hiçbir şekilde dinlenmek akıllarına gelmemişti. Ama çoğunun yürümeye mecali bile kalmamıştı.

 

“Sare’yi bulduğumuzda savaşacak gücümüz kalmayacak Tuna, şuna baksana neredeyse hepimiz dökülüyoruz. Kardeşim 1 haftadır dinlenmedik. Emin ol yaklaştık.” Tuna Yüzbaşı tereddütte kalarak bir adım attı. Ama başı döndüğünde eğilerek yere tutundu.

 

“Ömer haklı Komutanım, fazla oyalanmayacağız.” Karan Asteğmen söylemişti.

 

“Dinlenin.” Kısa ve basitti. Hepsi uygun bulduğu bir yere çökerek dinlenmeye koyuldu.

SARE LİA SARUHAN

Etrafımda büyük bir hazırlık var gibiydi. 1 haftadır ne yaptıklarına ve neyi tartıştıklarına anlam veremiyordum. Hala neden bulunamadığıma da anlam veremiyordum. Yoksa gerçekten önemsiz miydim?

 

“1 hafta oldu küçük yaratık, hala seni gelip kurtaracaklarına umutlu musun?” Yutkundum. Galiba yavaş yavaş umudumu kaybediyordum.

 

“Evet, umutluyum.” Yinede başımı dikleştirdim.

 

“Çözün, sadece bileklerini önden bağlayın.” Nedenini anlamamıştım. Çözüp bileklerimi bağladıktan sonra beni kolumdan tutarak kapıya yönlendirdi. Sürükledi desem daha doğru olurdu. Bacaklarımda iplerin bıraktığı izler canımı yakıyordu. 1 haftadır dışarıya çıkmıyordum. Serin hava yüzüme çarptığında yaşadığımı hissettim. Gülümsemeye başladım.

 

“Şu tarafa bak, senin için hazırladığım şeyi görmeni istiyorum.” Başımı gökyüzünden çekip dediği yere çevirdim. Yutkunarak gördüğüm manzarayı izledim.

 

Bu bir mezardı.

 

Açılmış bir mezar.

 

Ve daha derin kazmak için küreklerle derini oyan teroristler başındaydı.

 

Korkmaya başladım. Bir an önce beni bulmaları için dua etmekten başka yapacak bir şeyim yoktu. Beni kolumdan tutarak yeniden sürükledi.

 

“İçine bakmayı ister misin?” Bu bir soru değildi. Aksine benimle oyun oynuyordu.

 

“Sen ruh hastası bir psikopatsın!” Çırpınarak elinden kurtulmaya çalıştım.

 

“Bak!” Gözlerim asla mezarın içine bakmıyordu. Beni mezara doğru kolumu tutaraken itip aynı hızda geri çekti.

 

“Güzel yüzünü mahvetmeden mezara bak!” Çenemi tutup başımı mezara çevirdi. Çok derin ve ürkütücüydü.

 

“Bana yalvarmak istiyor musun?” Gözyaşlarımı tutuyordum.

 

“Hadi bana senin bunun için diri diri gömmemi engelleyecek bir şey söyle.” Diri diri mi? Beynimin içinde büyük bir gürültü koptu. Tüm hücrelerim korkudan titremeye, tüm kişiliklerimse beynimin içinde büyük bir gürültü oluşturmasına sebep oldu.

 

“Yalvar, bende seni bunun içine diri diri gömmeyeyim.” Aşağılık bir adamdı. Kolumu aşağıya doğru çekip omuzlarıma baskı uyguladı. Diz çökmek zorunda kaldım. Daha sonra çenemi kaldırıp yüzüne bakmamı sağladı. Buradan bakılınca, şehirde dolaşırken görsem gayet normal insan görünümlü yakışıklı bir üniversite öğrencisi derdim. Ama o bir teroristti. Hemde tek bildiği öldürmek olan terorist.

 

“Bana seni bunun içine diri diri gömmemi engelleyecek bir şeyler sun.” Onurum, canımı kurtarmama engel oluyordu. Ben her zaman onurum için yaşamıştım.

 

“Sana yalvarmayacağım. İstediğini yap.” Buna sinirlenmiş olmalıydı. Saçlarımdan tutup beni ayağıya kaldırdı. Daha sonra başımı mezara doğru eğdi. İliklerime kadar titriyordum.

 

“Ölürken onurlu mu ölmek istiyorsun? Diri diri gömülmek seni korkutmuyor anlaşılan.” Yutkunamadım. Gözyaşlarım sicim gibi akmaya başladı.

 

“Sana yalvarmış olmak seni anca tatmin eder. Ama sen beni öldürmeyi zaten çoktan planlamıştın. Neden seni sözlerimle tatmin edeyim. Öldüreceksen öldür.” Başımı yüzüne çevirdi. Gözyaşlarıma uzun uzun baktı. Tuna’yı bir daha göremeyecek olmam o an kalbime bir sızıyla süzüldü. O ana kadar sevdiklerimi görebilme inancımı diri tutuyordum. Ama onun gözlerinde gördüğüm merhametsizlik aslında çok öldüğümü kanıtlıyordu.

 

“Bana onun gibi bakma” Ne demek istediğini anlamadım.

YAZARIN KALEMİNDEN

GEÇMİŞ

“Bu kızın kim olduğu belli mi?” Ahad, Yila’ya doğru yaklaştı.

 

“Hayır, köyü bastığımızda tüm kadınları aldık. Ama bu orada yaşayan köylülere benzemiyor.” Ahad, yavaş adımlarla Yila’ya yaklaştı.

 

“Sen buraya ait değil gibisin küçük yaratık.” Ona seslenme şekli farklıydı. Sesinde tuhaf bir tını vardı.

 

Yila buraya timiyle birlikte gelmişti. Pusuya düşürülmüşlerdi. Bir çok askerini kaybetmişti. Sadece bir kaç askerler birlikte köye sığınmışlardı. Köy asker düşmanıydı. Teroristlere her türlü yardım ve yataklık yapıyorlardı. Orada kimseye farkedilmeden bir süre kalabilmek için onlar gibi giyinmek ve onlar gibi davranmak zorundaydı. Yanındaki 3 askerle köylülerin çamaşır iplerindne topladıkları kıyafetleri giyerek aralarına karıştılar. O sırasa Yuva ile iritabat kurabilecekleri bir iletişim aracı aradılar. Bir kaç gün sonra teroristler köye baskın yaptıklarında, çatışmak yerine köylüler gibi teslim olmayı seçtiler. Çünkü bu onların kimliğini açığa çıkarırdı. Asker oldukları öğrenilirse işle daha da kötüye giderdi. Teroristler köydeki kadınları toplarken Yila da onların arasındaydı. Askerleri kendilerini zor tutsada Yila’dan gelmeyen bir emirle sadece yerlerinde durmak zorunda kaldılar. Yila Teğmen askerlerinin canı pahasına kendisini feda etmeye hazırdı.

 

“Cevap ver. Sinirlenmeye başlıyorum.” Yila nasıl bir oyun oynayacağından emin olamadı. Kardeşiyle konuşurken kullandığı işaret dilini kullandı. Belki de bu bir süre onu idare ederdi.

 

“Ne yaptığını anlamıyorum.” Ahad kuşkuyla baktı.

 

“Bu ne demek?” Yanındaki teroristlere baktı.

 

“Sen konuşamıyor musun?” Yila yeniden işaret dilini kullandı.

 

“Seni anlamıyorum benimle oyun oynama.” Ahad şüpheyle bakıyordu.

 

“Kağıt kalem getirin!” Teroristlere verdiği emirle dediklerini yaparken, Ahad öylece karşısındaki kızı izledi.

 

“Al şunlara, anlayabileceğim bir şey yaz.” Yila kürtçe kağıda bir şeyler karalayarak Ahad’a uzattı.

 

“Ben konuşamıyorum. Sadece işaret diliyle iletişim kurabilirim.” Kağıtta yazanlar tam olarak buydu. Ahad ona doğru eğilerek yere dizlerini yasladı.

 

“Bana bir oyun oynuyorsan.” Kızın istemsizce dudaklarını yalaması ilgisini çekmişti. Gözleri dudaklarına kaydı. Ardından ellerini dudaklarına koydu. Bunu neden yaptığını kendisi bile bilmiyordu.

 

“Neden konuşamadığını yaz.” Yila, bunun bir trajediye dayanmasını sağlamak zorundaydı. Geçerli ve önemli bir neden olması gerekiyordu. Kağıda istemeye istemeye bir şeyler yazdı.

 

“Babam bana tecavüz etti. Abimle birlikte, o gün çok fazla çığlık attım. Sanırım ses tellerim, o günden sonra benden gitti.” Ahad, kağıdı okuduğunda isterik bir yutkunmayla gözlerini kıza çevirdi. Kız masum masum bakıyordu. Hayatı boyunca ilk kez kendisi dışında başka biri için öfkeli olduğunu hissetti. Kızın bakışları öyle kederliydi ki bu onun ona zarar verme dürtüsünü engelliyordu.

 

“Bu kızı evime yolla, diğerleriyle aynı yere gitmeyecek.” Yila bunun ne demek olduğunu anlayamadı.

 

“Ahad, bu kızı evine almak istediğine emin misin?” Yila duyduğu isimle istemsiz kaşlarını çattı. Daha sonra kendisini toparladı. Peşinde olduğu adamı nihayet bulmuştu.

 

“İşime karışma!” Sert sesi karşısındaki terorist korkudan başını sallamıştı.

GEÇMİŞİN SONU

“Bana öyle bakma!” Sare’ye güçlü bir tokat attığında Sare tökezleyerek öne doğru savruldu. Neredeyse mezarın içine düşecekti. Sessiz bir şekilde ağlamaya başladı. Ahad saçlarından tutup yüzünü yüzüne çevirdi.

 

“Bir daha bana onun gibi bakarsan seni öldürürüm. Zaten öldüreceğim ama bu daha acılı olur!” Sare hiçbir cevap veremedi. Ağlayarak ona bakmaya devam etti.

 

“Bana Rebecca gibi bakıyorsun!” Çenesini daha da sıktı.

 

“Her neyse mezar tamam mı?” Sare’yi yan tarafa doğru iterek teroristlere seslendi.

 

“Hazır Ahad” Ahad başını sallayarak konuştu.

SARE LİA SARUHAN

“Hazırlayın kamerayı” Beni kolumdan tutarak yeniden ayağa kaldırdı.

 

“Seni bir haftadır kimsenin bulamadığına göre, umudunu hala dinç tutmakta emin misin?” Korkuyla ona baktım.

 

“Hiçbiri beni bırakmaz. Son nefesime kadar umutluyum!” Saçlarımdan tuttu. Bu onu delirtiyordu.

 

“Seni terk ettiklerini göremiyor musun?” Bağırmıştı. Korkuyla yerimden sıçradım.

 

“Tuna, abilerim, hiçbiri beni terk etmedi. Şuanda buraya geldiklerinden bile eminim!” Ona karşı gelmemi sevmiyordu. Sertçe bir tokat yediğimde artık yüzümü hissetmemeye başlamıştım. Saçlarımdan yeniden çekti.

 

“Bana yalvaracaksın!” Kulağıma doğru konuşuyordu. İğrenç yanağı yanağıma değdiğinde midem bulandı.

 

“Asla, Tuna seni bulduğunda yeterince yalvaracağın için, benim yalvarmama gerek kalmayacak.” Bir elini boğazıma götürerek boğazımı sıktı.

 

“Onun seni bulmasına asla izin vermeyeceğim. Bulduğunda diri diri mezara gömülmüş olacaksın.” Çırpınıyordum. Onun bana dokunmasından nefret ediyordum. Midem bulanıyordu. Vücudum dehşetle kasılıyordu.

 

“Ahad, her şey hazır.” İğrenç bir kahkaha ile beni mezarın önüne doğru fırlattı.

TEŞKİLAT

KALE

“Başkanım bir video kaydı gönderilmiş.” Tuğrul Başkan ve Özkurt Başkan başını duvara sabitlenmiş ekranlara çevirdi.

 

“Türkiye, yeni oyuncağımı nasıl buldunuz?” Ahad’ın kahkahası herkesi germişti. Kamera yavaş yavaş mezarı gösterdiğinde hepsi ekrana gerginlikle bakıyordu.

 

“Bu oyuncağımla oynamakta sıkıldım. O yüzden ondan kurtulacağım.” Sare’nin yeniden saçlarından tuttuğunda, Sare’nin ayakta duracak gücü yoktu. Onu sadece ayakta Ahad sabit tutuyordu.

 

“Onu diri diri buraya gömeceğim, yavaş yavaş nefes alacak. Sonra o nefes yavaş yavaş kesilmeye başlayacak. Çırpınacak, kurtulmak için uğraşacak ama üzerindeki toprağı bir türlü atamayacak. Ve sonra acılı bir korkunun ardından gelen ölüm onu kucaklayacak!” Sare artık dayanacak gibi değildi. Ahad’ın onu bırakmasıyla yere yığılıp diz çöktü.

 

“Korkma, sen ölene kadar başında duracağım.” Ahad eğilip Sare’ye bakarak konuştu.

 

“Rebecca’nın bir bedeliydi. Onu da eninde sonunda sizden alacağım. Son bir kez sevdiklerine bir şey söylemek ister misin?” Sare’nin saçlarından tutup yüzünü kameraya çevirdi.

 

“Ya da bana yalvarmak ister misin?” Ahad umutla sordu. Eğer yalvarırsa onun hakkındaki planını değiştirecekti.

 

“Tuna, abi, Karasu, sakın kendinizi beni bulamadığınız için suçlu hissetmeyin. Çünkü ben sizin beni terk etmiş olabileceğinize inanmıyorum. Sakın Ahad’ı ve onun gibi aşağılık teroristleri engellemekten vazgeçmeyin. Sizi gerçekten çok seviyorum.” Sare’nin saçlarını sertçe çekiştirdiğinde Sare tiz bir çığlık attı.

 

“Şeref yoksunu!” Özkurt Başkan sinirlerine hakim olamamıştı.

 

“Başkanım, bölgenin kordinatlarını tespit ettik. Bulundukları bölge şuan timin bulunduğu bölgeye tahminen 5 ya da 10 kilometre uzaklıkta, yetişmeleri mümkün.” Tuğrul Başkan gösterilen bölgenin kordinatlarına baktı. Ardından konuşmaya başladı.

 

“Hemen Yavuz Albay ile iletişime geçilsin, time haber verilsin.” Video kaydı, Karargahın sistemine yollanmıştı.

                          🪖

“Karasu 3, Yuva 1 konuşuyor.” Yavuz Albayın gergin ses tonu ortamı daha da germişti.

 

“Karasu 3, Tuna Yüzbaşı dinlemede.” Tuna Yüzbaşı gergin bir ses tonuyla konuştu.

 

“Tuna, Ahad, Sare’nin infazını gerçekleştireceğini video kaydıyla sistemimize attı. Atılan bölgenin kordinatları Mit tarafından tespit edildi. O bölgeye yaklaşık 5 ya da 10 kilometre uzaklıktasınız. Bölgenin kordinatları size atıldı. Acele edin.” Karan Asteğmen cihazdan atılan bölgenin kordinatını inceledi.

 

“Emdersiniz Komutanım.” Tuna Yüzbaşı boğuk bir sesle konuşup telsizi bıraktı. Tim ve Aren hızlı bir şekilde koşmaya başlamıştı.

 

“Dediğin yerle eşleşiyor Aren” Bunu söyleyen Ömer Üsteğmendi, Aren, Ahad’ın inlerini bildiğinden Aren’nin yönlendirdiği bölgelere bakıyorlardı. En son ilerledikleri bölge ile Sare’nin tutulduğu bölge aynıydı.

 

“Orayı biliyorum. Şu dik yamaçı geçersek işimiz kolay.” Aren rehberlik etmek için önden koşmaya başladı.

SARE LİA SARUHAN

“Öleceğiz Sare” Lia’nın çığlığı kulaklarımda uğuldadı.

 

“Bzi bu sefer gerçekten kaybettik.” Bedenimi Lia ele geçirmiş gibiydi. Titremekten hiçbir şey düşünemiyordum.

 

“Sirel sen her zaman kızarsın, bana böyle olmayacak diye kız lütfen.” Lia’nın ilk defa Sirel’e yalvardığını duymuştum.

 

“Öleceğimizi bende kabullendim Lia, kimse bizi kurtarmaya gelmeyecek.” Bu düşünce beni sarsmıştı. Yutkunamamıştım.

 

“Ben biraz tembellik yapmak istiyorum.” Tuhaf bir ses zihnime süzüldü.

 

“Sürekli tembellik yaparak buradan kurtulamayız. Ders çalışmamız gerek.” Beynimin için çok gürültülüydü.

 

“Ayy, tırnaklarımın için toz girmiş.” Tuhaf bir ses yeniden beni karşıladı. Erkek mi kız mı olduğunu kavrayamadım.

 

“Toz değil aptal toprak.” Sirel sertçe uyarmıştı. Tırnaklarıma baktım. Gerçekten kirli görünüyordu.

 

“Beynimin içi sonunda özgür kalacak.” Kendi kendime mırıldandım. Gökyüzüne bakarak gülümsedim.

 

“Allahım canım yanmasın olur mu?” Gülümserken ağlıyordum. Çaresizliğime bir şey yapamamak beni mahvediyordu.

 

“Zaman doldu. Hadi.” Ahad kolumdan tutarak beni mezarın başına doğru sürükledi.

 

“Yalvaracak mısın?” Konuşmaya mecalim bile yoktu. Yüzümün her yanı acı içindeydi. Başımı iki yana salladım.

 

“Pekala o zaman seni gömeceğim.” Gözlerine baktım. Bir insan nasıl bu kadar merhametsiz olurdu? Ya da bu dünyada merhameti her şeye yeten bir tek ben miydim?

 

“Senin ölmeni şansa bırakmayacağım.” Sözünü bitirir bitirmez elindeki bıçağı yan çevirerek karnımda düz bir çizik bırakarak kesmişti. Vücuduma yayılan acıyla nefes alamadığımı hissettim. Konuşamadım. Nefes alamadım. Yorgun gözlerle Ahad’a bakıyordum.

 

Ayağını havaya kaldırdı. Karnıma hafif bir baskı uygulayarak beni mezarın içine doğru itti. Ben ne olduğunu anlayamadan. Mezarın içine sertçe düştüm. Buradan dünya gözüme farklı görünmüştü. Bileklerim hala bağlı olduğundan bir şey yapamadım. Zaten karnımdaki sancı giderek büyüyordu. Yaram derin miydi?

 

Ben ölecek miydim?

 

“Toprağı atın.” Kulağımda bu söz dehşet bir şekilde çınladı. Yutkunamadım hareket edemedim. Ellerime kendi kanım bulaşmıştı. Sırtım düşmemden dolayı yanıyordu. Üstüme toprak atılmaya başladığında dehşetle doğrulmaya çalıştım. Ama bir terorist küreğin sapıyla göğsüme baskı yaparak benim yatmamı sağladı. Toprak yüzüme gözüme vücudumun her yerine saçılıyordu.

 

“Tuna!”

 

“Abi!”

 

“Karasu!”

 

Bir umut sesimi duyan olur diye bağırıyordum.

 

“Allahım ne olur beni kurtar!”

 

“Sesimi duyan yok mu!” Ses tellerim koparcasına bağırdım.

 

Ahad’ın iğrenç kahkahası dışında bir şey duyamamıştım.

 

“Ne olur biri beni kurtarsın, Allahım ne olur!” Ağlamam şiddetlenmişti. Üzerimdeki toprak artık hareketimi kısıtlamaya başlamıştı.

 

Ben bir bir umut çırpındıkça toprak ağırlığını üzerime veriyordu. Nefes almam gittikçe zorlaşıyordu.

YAZARIN KALEMİNDEN

“Az daha dayan güzelim, seni kurtaracağım.” Tuna Yüzbaşı yamacı tırmanırken ayağı kayıyordu. Timi en çok oyalayan bu yamaçtı.

 

“Sakın pes etme. Sakın benden gitme.” Aren’in ayağının altındaki taş kaydığında Tuna ani bir hamleyle Aren’i tutmuştu.

 

“Acele edin hadi!” Tuna Yüzbaşı verdiği emrin ardından hızla tırmanmaya devam etti.

 

“Allahım ne olur onu da benden alma.” Tuna Yüzbaşı içine düşen sıkıntıyla koşmaya devam ediyordu.

 

“Alacağız kardeşimizi Tuna” Murat Teğmen konuşmuştu.

⏳⌛️

Zaman giderek dolmaya devam ediyordu. Sare’nin üzerindeki toprak artık vücudunun hareket etmesini tümüyle kısıtlamıştı. Neredeyse mezar tamamen dolmak üzereydi. Artık Sare’nin çaresiz sesi duyulamıyordu.

 

“Benden sevdiğimin alınmasının bedeli bu Türkiye!” Kameraya doğru pis pis güldü.

 

“Acı çeke çeke geberip gidecek!” Ardından gökyüzüne bakarak kahkaha atmaya devam etti. Yüzünde bir psikopatın gülüşü vardı.

 

Toprak tamamen mezarı bulduğunda, Ahad mezarın üstüne ayaklarını vurdu.

 

“Neredesin Türk askeri, kurtarmaya gelemedin!” Keyifle gülmüştü.

 

“Demek ki bir hiçten farkınız yok. Sizden olanı bile kurtarmaya gelem……” Bir silah sesi duyulduğunda arkasındaki adamın yere yığıldığını gördü. Teroristin arkasına saklanarak oradan kaçmaya çalıştı.

 

Türk askeri yine gelmişti. Ama geç ama erken yine de gelirdi.

 

Karasu tepenin ardından silahlarını teroristlere yönelttiğinde onların çoğu gafil avlandığından karşılık veremedikleri için ölmüşlerdi. Küreklerin başındaki teroristler tek tek indirilmişti.

 

“Sare’ye dikkat edin onu kendisine siper edebilir!” Tuna Yüzbaşı konuşmuştu. Ama timin gözleri yeni kazılmış ve üzerine yeni toprak atıldığı belli olan mezardaydı.

 

“Tuna” Ömer Üsteğmen yutkunmaya çalışarak konuştu.

 

“Komutanım” Tuna Yüzbaşı teroristleri tek tek indirirken yan tarafından gelen Ömer Üsteğmenin sesini duymuyordu.

 

“Sare’ye dikkat edin!” Tuna Yüzbaşı yeniden bir emir verdi.

 

“Komutanım, mezar” Ömer Üsteğmen güçlükle konuştuğunda Tuna Yüzbaşı, Ömer Üsteğmenin işaret ettiği yere baktı. Oraya ait değilmiş gibi görünen toprağa baktı. Elleri tetikte öylece kalakalmıştı.

 

“Sare’yi gömmüş” Aren’in dudaklarından çıkan bu sözü beyni algılamakta zorluk çekiyordu.

 

“Diri diri mi gömmüş, şeref yoksunu soysuz.” Ömer Üsteğmen sinirle konuşmuştu.

 

“Hayır, hayır ya, dayanamaz, nefes alamaz.” Tuna Yüzbaşı hiç düşünmeden öne doğru atılmıştı.

 

“Komutanı koruyun, Tuna dikkatli ol!” Ömer Üsteğmen ona doğrultulan namlunun sahibi olan teroristin kafasından vurmuştu. Onun ardından ilerleyen Aren de gözünğ kırpmadan ilerliyordu.

 

“Tuna’yı ve Aren’i koruyun!” Ömer Üsteğmen emrini verip yeniden teroristleri hedef almıştı.

 

“Benden gitme. Sakın Sare, benden sakın gitme. Ben hep sana geldim. Ne olur sende bana gel.” Tuna Yüzbaşı kendisine silah doğrultan teroristim göğsünden iki kez vurduğunda terorist yere yığılmıştı.

 

“Ona bir şey olsun senin kemiklerini bırakmayacağım Ahad!” Aren sinirle konuştuktan sonra karşısındaki teroristi vurmuştu.

 

“Onu benden aldıysan, sana bu dünyada rahat yok. Seni öldüreceğim, neredesin çık karşıma, madem benden en değerlimi alacak cesaretin var. Karşıma çık!” Tuna Yüzbaşı bağırarak konuşmuştu. Teroristleri bir bir indiriyordu. Ahad ise çoktan o bölgeyi terk etmişti.

 

Karasu bulundukları yerden inmeye başladıklarında çoğu terorist ya kaçmıştı ya da ölmüştü. Tuna Yüzbaşı mezarın başına ulaşan tek kişi olmuştu. Etrafında hala teroristlerin olması umurunda değildi. Mezara çökerek elleriyle kazmaya başladı.

 

“Beni bırakmana izin vermem.”

 

“Hayır Sare, benden gitmene izin vermem.”

 

“Ne olur yaşıyor ol.”

 

“Allahım ne olur. Onu benden alma.”

 

“Bir kez daha sevdiğimi kaybetmeme izin verme.”

 

“Geldim Sarem, buradayım, söz veriyorum seni kurtaracağım.”

 

“Beni bırakma ne olur. Sen güçlüsün, üstelik inatçısın benden gitmem dayanamam.”

 

“Nefesim senin olsun, sen yeter ki benden gitme.”

 

Tuna Yüzbaşı ve Aren çaresizlikle mezarın başında kazmak için uğraşıyorlardı.

 

“Meleğim ne olur beni bırakma.”

 

“Sen bu hayata dayanma sebebimsin.”

 

“Sen benim yaşama sevincimsin”

 

“Beni bırakma güzel kardeşim, az daha dayan.”

 

Teroristlerin onları vurmasını engelleyen Karasu sayesinde mezarın başında kazmaya devam ediyorlardı.

 

“Beni bırakma.”

 

“Sende beni bırakma.”

 

“Benim kimsem yok güzelim, sen bana her şey oldun. Lütfen nefesini kesmelerine izin verme.” Tuna Yüzbaşı hayatı boyunca bir kez daha aynı şekilde perişan ve çaresizdi. Şimdi sevdiğinin mezarının başında onun nefes almasını engelleyen toprağı üzerinden kaldırmaya çalışıyordu.

 

“Allahım ne olur onu bana bağışla.” Tuna Yüzbaşı ve Aren, hiç durmadan kazmaya devam ediyordu.

SARE LİA SARUHAN

Ben ne yaşarsa yaşasın ölmeyi dilemeyen, mutlu bir yaşam için çabalayan bir kız çocuğuydum. Başlarda kız olmaktan nefret ediyordum. Bölündüğüm kişilik çatışmam beni mahfediyordu.

 

16 yaşımda çoklu kişilik bozukluğu tanısı koyulan, sürekli klinik ve ilaçlara mahkum olan masum bir kız çocuğuydum.

 

O bana yaptığı hiçbir şeyden pişman olmamıştı. Bense bedenimde, ruhumda ve zihnimde onun bende yarattığı tahribatın izini taşıyordum.

 

Abim sayesinde güzel bir hayat yaşamaya çalıştım. Ama sanırım buraya kadardı.

 

Ben mutlu olmayı haketmiyor muydum?

 

Sevdiğim adamla, sevdiklerimle, belki de gelecekteki çocuklarımla mutlu olmayı haketmiyor muydum?

 

Bedenimdeki nefes beni terk etmeye başladı. Ellerimin kanımla kaplandığını hissediyordum. Ahad’ın dediği gibi yavaş yavaş ölümü hissederek ölüyordum.

 

Nefesim kesildi.

 

Acım artmaya devam etti.

 

Ben pes etmek üzereydim. Çünkü üzerimdeki toprak benim zayıf bedenimi ele geçirmişti.

 

Çabalamayı bıraktım. Vücudum çırpınmayı durdurdu. Hareketsiz yatmaya başladım. Ve bir daha nefes alamadım.

Sanırım ben artık bir ölüydüm.

 

YAZARIN KALEMİNDEN

Dünya masumların cehennemidir. Her ne kadar masum kalmaya çalışırsan çalış, seni kirletmek için savaşırlardı.

 

Sare’nin masumluğu önce babası tarafından kirletilmişti.

 

Eğer dünya mutsuz sonla biten hikayeleri içerisinde barındırmasaydı. Belki de Sare’nin hikayeside mutlu sonla bitebilirdi.

Kim bilir belki de hikaye henüz bitmemiştir.

SEZON FİNALİ

BU BÖLÜM İÇİN BANA KIZACAĞINIZIN FARKINDAYIM AMA YAPMAK ZORUNDAYDIM😢🥺

Bölüm : 02.03.2025 21:07 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Esma Gül / UZAKTAKİ SES / U.S 75. BÖLÜM SEZON FİNALİ
Esma Gül
UZAKTAKİ SES

152.78k Okunma

14.51k Oy

0 Takip
166
Bölümlü Kitap
TANITIMBİR HAYAL UĞRUNAÇOCUK İSTİSMARIU.S DUYURUSUÇLULUKU.S 4. BÖLÜM DİKİŞU.S 5. BÖLÜM YAŞATMAK İÇİN ÖLDÜRMEKU.S 6. BÖLÜM ATEŞU.S 7. BÖLÜM SİLAHU.S 8. BÖLÜM İKNAU.S 9. BÖLÜM İNATÇIU.S 10. BÖLÜM HAİNU.S 11. BÖLÜM BEKLENMEYEN KİŞİLİKU.S 12. BÖLÜM TANINMAZ HALU.S 13. BÖLÜM TÜRKİYE GELMEYECEKU.S 14. BÖLÜM AY YILDIZU.S 15. BÖLÜM ŞEHİT EMRİU.S 16. BÖLÜM ZEHİRU.S 17. BÖLÜM KABUSLARU.S 18. BÖLÜM BIRAKMAMU.S 19. BÖLÜM MESAFEU.S 20. BÖLÜM KIRGINU.S 21. BÖLÜM AKREP VE ASLANU.S 22. BÖLÜM LOJMAN BASKINIU.S 23. GÖĞSÜMÜ SIKIŞTIRAN KADINU.S 24. BÖLÜM KALBİYLE SAVAŞMAKU.S 25. BÖLÜM SANA KAYBEDİYORUMU.S 26. BÖLÜM RUH İKİZİU.S 27. BÖLÜM KURŞUNU.S 28. BÖLÜM NİŞANLISIYIMU.S 29. BÖLÜM BANA GEÇ KALDINU.S 30. BÖLÜM HOŞUMA GİDİYORSUNU.S 31. BÖLÜM SALDIRIU.S 32. BÖLÜM ÖPÜCÜKU.S DUYURUU.S 33. BÖLÜM PERDEU.S 34. BÖLÜM DUDAKLAR VE PARFÜMU.S DUYURUU.S 35. BÖLÜM OYUNU.S 36. BÖLÜM KÜÇÜK DÜŞÜRMEKU.S 37. BÖLÜM ŞEHİTU.S 38. BÖLÜM KANLA SÜSLENMİŞ AY YILDIZU.S DUYURUU.S 39. BÖLÜM AŞIK ATIŞMASIU.S 40. BÖLÜM SEVDİĞİM KADINU.S 41. BÖLÜM SARE’DEN TUNA’YAU.S 42. BÖLÜM DEKOLTEU.S DUYURU VE ALINTIU.S 43. BÖLÜM SENİ YAŞAMAK İSTİYORUMU.S 44. BÖLÜM FRAGMANIU.S 44. BÖLÜM YALANINI ÖPEYİM SENİNU.S 45. BÖLÜM FRAGMANIU.S 45. BÖLÜM KISMEN SEVGİLİMU.S 46. BÖLÜM TELLİ TURNAU.S 47. BÖLÜM FRAGMANIU.S 47. BÖLÜM ÇOCUKLUKU.S 48. BÖLÜM FRAGMANIU.S 48. BÖLÜM TAKİPU.S 49. BÖLÜM FRAGMANIU.S 49. BÖLÜM VİDEO KAYDIU.S 50. BÖLÜM SENİ KENDİME SAKLIYORUMU.S 51. BÖLÜM FRAGMANIU.S 51. BÖLÜM ALYAU.S DUYURUU.S 52. BÖLÜM FRAGMANIU.S 52. BÖLÜM KOALAU.S ÖNEMLİ ACİL DUYURU ‼️‼️‼️U.S 54. BÖLÜM FRAGMANIU.S 55. BÖLÜM FRAGMANIU.S 53. BÖLÜM MANGALU.S 54. BÖLÜMÜN FRAGMANIU.S 54. BÖLÜM TEST SONUÇLARIU.S 55. BÖLÜM MADURU.S 56. BÖLÜM KARIM DİYECEĞİM TEK KADINU.S 57. BÖLÜM FRAGMANIU.S 58. BÖLÜM FRAGMANIU.S 59. BÖLÜMÜN FRAGMANIU.S 57. BÖLÜM ASKERİNE VEDA ETU.S DUYURU ACİL‼️U.S 58. BÖLÜM KISMEN BARIŞTIKU.S 59. BÖLÜMÜN FRAGMANIU.S 59. BÖLÜM KISKANÇLIKU.S ACİL DUYURUU.S 60. BÖLÜM KİŞİLİK ÇATIŞMASIU.S ÖNEMLİ DUYURUU.S ACİL DUYURU🥺‼️U.S 61. BÖLÜM FRAGMANIU.S 61. BÖLÜM MİSAFİRU.S 62. BÖLÜM FRAGMANIU.S 62. BÖLÜM İSTANBULU.S ACİL DUYURUU.S 63. BÖLÜM GEÇMİŞU.S SEZON FİNALİ DUYURUSUU.S 64. BÖLÜM YÜZÜKU.S 65. BÖLÜM FRAGMANIU.S 65. BÖLÜM EVLENME TEKLİFİU.S DUYURU🥲U.S 66. BÖLÜM KUTLAMAU.S 67. BÖLÜM FRAGMANIU.S 67. BÖLÜM KLİK SESİU.S 68. BÖLÜM FRAGMANIU.S ACİL DUYURUU.S 68. BÖLÜM KADINU.S 69. BÖLÜM FRAGMANIU.S 69. BÖLÜM İSTEME GÜNÜU.S 70. BÖLÜM FRAGMANIU.S 70. BÖLÜM KAHVEU.S 71. BÖLÜM FRAGMANIU.S 71. BÖLÜM MAPUSU.S 72. BÖLÜM FRAGMANIU.S 73. BÖLÜMÜN FRAGMANIU.S ACİL DUYURUU.S 72. BÖLÜM ZORLU BİR NİŞANU.S ÖNEMLİ DUYURUU.S 73. BÖLÜM MİT PERSONELİU.S 74. BÖLÜM FRAGMANIU.S 74. BÖLÜM İNKAR VE BEDELU.S SEZON FİNALİ FRAGMANIU.S 75. BÖLÜM SEZON FİNALİU.S 2. KİTAP 1. BÖLÜM FRAGMANIU.S 2. KİTAP YAYIN TARİHİU.S 2. KİTAP 1. BÖLÜM 2. FRAGMANU.S 2. KİTAP DUYURUSUU.S 2. KİTAP 1. BÖLÜM 3.FRAGMANU.S 2. KİTAP 1. BÖLÜM ÇİÇEĞİMU.S 2. KİTAP 2. BÖLÜM FRAGMANIU.S 2. KİTAP 2. BÖLÜM 2. FRAGMANU.S 2. KİTAP 2. BÖLÜM DÜZ ÇİZGİU.S 2. KİTAP 3.BÖLÜM NEFESSİZ BİR ÖPÜCÜKU.S 2. KİTAP YENİ KAPAĞIMIZU.S 2.KİTAP 4.BÖLÜM FRAGMANIU.S 2. KİTAP 4. BÖLÜM AYNAU.S ACİL DUYURUU.S 2.K. 5.BÖLÜM FRAGMANIU.S 2.K 5. BÖLÜM OPERASYONU.S ÖNEMLİ DUYURUU.S ÖNEMLİ DUYURUU.S 2.k 6. BÖLÜM FRAGMANIU.S 2.K 6. BÖLÜM 2. FRAGMANU.S 2.K 6. BÖLÜM GARİP GÖRÜNÜMLÜ KADINU.S 2.K 7. BÖLÜM FRAGMANIU.S ACİL DUYURUU.S DUYURU VE FRAGMANU.S 2.K 7. BÖLÜM YÜZLEŞMEU.S 2.K 8. BÖLÜM FRAGMANIU.S DUYURUU.S 2.K 8. BÖLÜM PATLAYAN MEZARU.S BÖLÜM GÜN DEĞİŞİKLİĞİU.S DUYURU ACİLU.S HATIRLATMAU.S ACİL DURUMU.S 2.K 9.BÖLÜM YARALIU.S 2.K 10. BÖLÜM FRAGMANIU.S DUYURU.S 2.K 10. BÖLÜM BIRAKIRSAM GELİR ALIRIMU.S DUYURUU.S SINIR İÇİN SON 5 OYU.S 2.K 11. BÖLÜM ÇOK BÜYÜLEYİCİ BİR KADINSINU.S 2.K 12.BÖLÜM FRAGMANIU.S DUYURUU.S DUYURU ACİLU.S 2.K 12. BÖLÜM TUTKUU.S DUYUR ÖNEMLİU.S DUYURUU.S 2.K 13. BÖLÜM KAN VE ZEHİRU.S DUYURU ÖNEMLİ
Hikayeyi Paylaş
Loading...