67. BÖLÜMÜ OY SINIRI DOLMUŞ 66. BÖLÜMÜN SINIRINA BAKAMADIM AMA YİNEDE ATACAĞIM. TEŞEKKÜRLER BEBEKLERİM ELLERİNİR SAĞLIK🫶🏻🫀
BU BÖLÜMÜMÜZÜN HEDEFİ 250 OKUNMA 100 OY 230 YORUMDUR.
OYLARDA VE YORUMLARDA BULUŞALIM KELEBEKLER🫶🏻🫀
YAZARIN KALEMİNDEN
Sare ve İmre kendi aralarında şakalaşırken, Tuna Yüzbaşı onları gülümseyerek izliyordu. Sare hayatına girdiği günden beri izlemekten tek zevk aldığı şeyin onun gülüşü olduğunu düşündü. Sare koşarak İmre’den kaçtığında ayağının bastığı yerden çıkan klik sesi onun gülen yüz ifadesini soldurmuştu. Anlık olarak timine baktı. Hepsiyle gözleriyle anlaşıyor gibiydi. Sesi sadece kendisinin duymadığından emin olmuştu. Çıkan ses çok tanıdıktı. Bu da Karasu’yu tedirgin etmeye yetmişti.
“Ayağını sakın çekme!” Hepbir ağızdan ayaklanarak panikle bağırdıklarında Sare korkuyla titremeye başlamıştı.
“Sare sakın ayağını çekmeye çalışma!” Tuna Yüzbaşı sakin kalmaya çalışarak Sare’ye doğru adımladı.
“Neler oluyor?” İmre şaşkınlıkla bakıyordu.
Tuna Yüzbaşı, Sare’nin yanına geldiğinde eğilerek ayağının altındaki çıkıntıya baktı. Kenarındaki toprağı yavaşça parmaklarıyla kazdığında gözlerinin önüne düşen manzara tüm vücudunu uyuşturmaya yetmişti. Tuna Yüzbaşı sakin kalmaya çalışarak gözlerini kapadı ardından nefesini düzene sokarak arkasına baktı.
“Mayına basmış.” Kısıl ama güçlü bir sesti. Hepsi şok içinde Tuna Yüzbaşı’ya bakıyordu.
“Tuna, neler oluyor?” Sare korkuyla etrafındaki hiçbir şeyi algılayamıyordu.
SARE LİA SARUHAN
Gözlerim Tuna’nın ellerindeydi. Yavaş ve sakin olmaya özen göstererek toprağı kazıyordu. Daha sonra ne gördüyse gerginlikle gözlerini kapadı. Ardından arkaya dönerek konuştu. Ama kulaklarım uğuldadığından algılayamamıştım.
“Mayına basmış” Tekrarlamıştı. Ellerini yumruk yapmıştı.
“Sakin olalım, yenge sen sakın ayağını çekme. Ben çantamı alıp geleyim.” Hiçbir şeyi algılayamayacak kadar korkuyordum. Sadece konuşan kişinin kim olduğunu anlamıştım. Mehmet abi benimle konuşmaya çalışıyordu.
“Abi sen burada kal ben gider alırım.” Ahmet’in telaşla arabaya koştuğunu gördüm.
“Tuna, Tuna neler oluyor korkuyorum. Eve gitmek istiyorum.” Çaresiz çıkan sesimle ona baktım.
“Hiçbir şey yok. Birazdan eve gideceğiz.” O ne derse inanırdım ama şuanda hiçbir hücrem inanmayı seçmiyordu.
“Sare lütfen ayağını oynatma tamam mı?” İmre’yi ilk defa bu kadar panik içinde görüyordum.
Bir süre sonra Ahmet elinde içerisinde ne olduğunu bilmediğim bir çantayla arabadan indi. Ardından çantayı Mehmet abiye uzattı.
“Mehmet ne olur şu işi hallet.” Tuna’nın ilk defa timinden biriyle yalvarır gibi konuştuğuna şahit oldum.
“Emredersiniz Komutanım” Mehmet abi yavaşça Tuna’nın kazdığı yere doğru yöneldi.
“Yenge ayağını sabit tut lütfen” Tüm hücrelerim kulaklarımda uğuldurken kulağımda bir ses duyuyordum. İçimden gelen boğuk bir ağlama sesiydi. Lia tüm hücrelerimi dolduruyor ve benim ayakta kalmamı zorlaştırıyordu. Gözlerimi kararmaya yakındı.
“Şimdi olmaz Lia çıkamazsın!” Sirel’in sert sesini duymuştum.
“Çok korkuyorum Sirel, ben çok korkuyorum öleceğiz.” Lia büyük bir gürültüyle konuştuğunda tüm bedenim zangır zangır titremeye başladı.
“Öleceğiz.”
“Lia çok korkuyor.”
“Lia ağlıyor.”
“Lia yaşamak istiyor.”
“Korkuyorum, çok korkuyorum.”
“Kes sesini artık Lia!” Sirel’in sesini hiç bu kadar panik içinde duymamıştım.
“Lia yok olacak.”
“Korkuyorum.”
“Yeter sus artık!”
“Öleceğiz Sirel!”
“Sen böyle yaparsan öleceğiz zaten, sus artık aptal!” Ellerimle kulaklarımı kapadım. Başımdakş sesler beni mahvediyordu. Hepsinden kurtulmak istiyordum.
“Hayır dur artık!” Bağırdığımda hepsinin şaşkınlıkla baktığına emindim. Tuna, İmre ve Ömer haricinde.
“Sus Lia!” Boğazım yırtılırcasına bağırdım. Ellerim ayaklarım titriyordu. Başıma korkunç bir ağrı girdi. Göğsümde öyle bir korku hissettim ki bu korkuyu en son çocukluğumda hissetmiştim. Saç diplerim acıyla sızladı. Onlar hemen hemen her gün çocukluğumda sızlıyordu. Gözlerim kararmaya başladığında birinin beni yerimde sabit tutmaya çalıştığını hissettim. Gözlerim karardı ve vücudum boşluğa düştü.
LİA
Vücudumdaki kan çekiliyormuş gibi hissediyordum. Ellerimi saçlarımın arasına yerleştirdim. Saçlarımı tutuyordum. Çünkü genelde saçlarım çekiliyordu. Ve saç diplerim acıdığından çoğu zaman yastığıma yatamazdım. Çünkü bastırdığımda fazlasıyla acırdı.
“Gelme” Yerimde sallanmaya başladım.
“Sarem sakin, hiçbir şey olmayacak.” Beynimin içinde duyduğu ayak sesleri beni irite ediyordu.
“Dur.” Fısıldadım.
“Ben istemiyorum.” Başıma korkunç bir ağrı girdi.
“Bu normal değil, bunu istemiyorum.” Vücudum korkuya teslim olmuştu. Nefesim kesilecek düzeydeydi.
“Yavrum buradayım” Birinin bana seslenmesini beklemiyordum.
“Bırak beni” Saçlarımı çekmeye başladım.
“Bırak!” Ayaklarım yere sertçe basıyordu. Ağrımaya başlamıştı.
“Sare, bana bak” Ellerimin üstünde birinin varlığını hissettim.
“Güzelim aç gözlerini bana bak” Bana böyle seslenen abim miydi?
“Sarem” Bu ses tanıdıktı ama algılayamıyordum.
“Bana bak buradayım” Saçlarımı ellerimden kurtardı. Ardından yüzümü ellerinin arasına aldı.
“Sadece bana bak” Gözlerimi yavaşça açıp karşımdaki sese baktım.
“Buradayım, yanındayım, ve sana bir şey olmasına zerre izin vermem.” Bu bana ister istemez bir güven verdi. Korkum yatışmaya başladı. İlk defa biri benimle konuşuyordu.
“Sen kimsin?” Sesim boğuk çıkmıştı. Yüz ifadesi değişmedi. Sanki beni anlıyor gibiydi. Bu nasıl mümkün olabilir?
“Tuna” Beynim bu isimle bir şeyleri bağdaştırmaya çalıştı.
“Sen, bizi kurtarmaya gelen timin” Sesim titremişti.
“Komutanıyım, sizi kurtardık, yine kurtaracağız. Sadece bana inan tamam mı güzelim?” Gözümden bir damla yaş parmaklarına süzüldü.
“Ben yaşamak istiyorum. Çünkü her gün ölmeyi diledik. Ama ben hep yaşamak istedim. Bunca korkuya rağmen” Başını sallayıp alnımdan öptü.
“Seni yaşatmak için nefesimi vermem gerekse bile bile hiç şüphesiz o nefesi sana veririm. Şimdi sakin olman gerekiyor güzelim, bana inanıyor musun?” Başımı hafifçe salladım.
“Beni kurtaracağına söz ver. Beni yalnız bırakma.” Başını sallayıp gülümsedi.
“Söz veriyorum.” Vücudum sakinleştiğinde bedenimi asıl sahibine teslim etmek üzereydim.
“Yenge, Allah aşkına sabit kal, ayağını kımıldatma” Algılarım yavaş yavaş açılmaya başlamıştı.
“Yerinde kal dedi sana, şöyle yaparak kocamı da riske atıyorsun!” Kulaklarımdaki ses şiddetli bir çınlamayla bölündüğünde korkuyla etrafıma baktım.
“Seçil, kıza niye bağırıyorsun, ayağının altında mayın var. Hangimiz ayağımızın altında mayın varken korkmayız?” Güliz ablanın sert sesini duyduğumda titremelerim artmaya başladı. Benim ayağımın altında mayın mı vardı? Ben bunu yeni idrak edebiliyordum.
“Tuna, Tuna korkuyorum.” Uzanıp elimi tuttu ve elimin üstünü öptü.
“Bir şey olmayacak sana söz veriyorum.” Yalvarır gibi ona baktım.
“Tuna beni buradan götür lütfen” Şuanda burada olmak istemiyordum. Ağlamaya başladığımda yüzüme yapışan saçları parmaklarıyla çekti.
“Komutanım, mayın eski bir mayın, patlama riski düşük ama yinede etkisiz hale getirmekte fayda var.” Tuna’nın elini sıkmaya başladım. Beni bıraksın istemiyordum.
“Sen dediğini yap Mehmet” Mehmet abi kuşkuyla Tuna’ya baktı.
“Komutanım siz ne olur ne olmaz uzaklaşın.” Mehmet abi bunu dediğinde mümkünmüş gibi daha da titremeye başladım. Ayağımı sabit tutmak için savaşıyordum.
“Bunu söylememiş ol Mehmet, şunu etkisiz hale getir hadi” Mehmet abi yeniden kuşkuyla baktı.
“Komutanım bu çok tehlikeli, hepiniz uzaklaşın.” Tuna arkasına baktı.
“Hepiniz uzaklaşın hemen!” Gür sesiyle emir vermişti.
“Hayır, ne uzaklaşması” İmre itiraz ederek yanımda kalmaya devam etmişti.
“Ömer, İmre’yi uzaklaştır.” Ömer, Tuna’dan gelen emirle hareketlendiğindr İmre kolunu tutan Ömer’den kurtulmaya çalışıyordu.
“Bırak beni, ya siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz? O benim kardeşim onu yalnız bırakmayacağım!” İmre’yi zorla götüren Ömer’e vurmaya başlamıştı. Ama Ömer onu uzaklaştırdı.
“Ben buradayım, seninle korkma” Ağlayarak Tuna’ya baktım.
YAZARIN KALEMİNDEN
“Bırak beni Ömer!” İmre, Ömer’in kolundan kurtulmaya çalışıyordu.
“Böyle yapman ona fayda sağlamayacak” Ömer sakinliğini korumaya çalışıyordu.
“Ayağının altında mayın varken canımı düşünecek değilim, o benim kardeşim!” Ömer, İmre’nin çırpınışlarından etkilenmiyordu.
“Bak senin kadar bende endişeliyim ama Mehmet bu işte iyidir, defalarca bizi ipten aldı. Emin ol bir şey olmayacak.” İmre sakinleşmiyordu.
Tuna’ya gitmesi için yalvaran gözlerle bakan Sare’ye asla demişti. Eğer mayın patlayacak olursa asla uzaklaşmayacaktı. Onu ölürken bile yalnız bırakmak aklının ucundan bile geçmiyordu. Elini sımsıkı tuttu ve elinin üstünü öptü.
“Tuna lütfen git.” Sare çaresiz çıkan sesiyle konuşmuştu.
“Başımdaki sesler susmuyor.” Bir eliyle saçlarını çekiştirdi.
“Ayağımı çekmemi söyleyen çok ses var Tuna” Tuna Yüzbaşı sakin kalmaya çalışarak konuştu.
“Onları dinleme, sadece beni dinle tamam mı? Ben sana bayadır evlenme teklifi etmeyi düşünüyordum aslında, sadece senin düşünceni bilmiyordum. Ömer, İmre’ye sordu. Ondan öğrendi. Bende şansımı denemek istedim.” Sare’nin dikkatini mayından çekmeye çalışıyordu.
“İstanbul’a geldim. Bu seferde bir sürü yüzük çeşidinden hangisini beğeneceğini bilemedim. İmre’yi aradım. Baget yüzükleri sevdiğini söyledi. İkimizde aynı yüzüğü seçmiştik. Bende sana o yüzüğü aldım. O gün çok güzel görünüyordun. Benim yanımda olmanı diledim. İstanbul’a geldiğimi öğrenince planını iptal ettin. Bu benim çok hoşuma gitmişti.” Sare gülümseyerek baktı. Bunları bilmiyordu.
“İşte o gün ben sana evlenme teklifi etmeyi denedim. Şansıma herkesin edeceği tutmuş, bende dedim başka zamanı bekleyeyim. O 1.5 ayı nasıl geçirdiğimi bir Allah bilir.” Tuna Yüzbaşı anlatırken bir yandan da Sare’nin gözlerinden akan yaşı siliyordu.
“Daha sonra burada etmeyi kafaya koydum. Dünde işte gene tuhaf sorunlar çıktı. Ama bu sefer buna rağmen kabul ettin. Ben anladım ki ekstra süprizler yapmama ya da o anı özel kılmama gerek yokmuş. Sen beni ben olduğum için kabul ediyormuşsun.” Sare ağlayarak başını salladı.
“Tuna beni bırakma ne olur.” Tuna Yüzbaşı gözlerinin dolmasını engellemeye çalışarak havaya doğru başını kaldırdı. Ardından Sare’ye gülümsedi.
“Asla” Elini sımsıkı tutuyordu.
SARE LİA SARUHAN
Beynimde büyük bir gürültü vardı. Başım dönüyordu. Bedenimi sanki ayakta tutan kişi ben değilmiş gibiydim.
“Yenge, ben sana ayağını çek dediğimde hızlı bir şekilde çek ve uzaklaşın olur mu?” Mehmet abinin sesini çok algılayamamıştım.
“Niye ayağını çekmeyi denemiyorsun Sare?” Bu ses Lia’dan mı geliyordu? Yoksa başka bir kişiliğimin sesi miydi?
“Bu hayatta çok fazla tembellik yaptık.” Bu gülüşü tanımıyordum.
“Tuna, başımda çok gürültü var.” Başım döndüğünde bedenim ileri geri savruldu.
“Aman yenge şimdi değil.” Kulaklarım sesi algılayamadı.
“Ben hallederim, sen söyle” Tuna’nın sesi uzaktan geliyormuş gibiydi.
Bir süre yeniden sessizlik oluştu. Ardından boğuk bir ses duydum.
“Yengeyi hızla çekin Komutanım” Mehmet abinin sesini duymamla karnıma dolanan ellerinin bir andan beni yana doğru çekmesi bir olmuştu. Tuna beni öyle hızlı uzaklaştırmıştı ki bunu anlayabilmem çok uzun sürmüştü. Bir ses duymak istedim. Büyük bir gürültü. Ama hiçbir ses duyulmadı.
“Tamamdır, bu mayının işi bitti.” Mehmet abi her ne dediyse Tuna’nın panikten inip kalkan göğsü yavaşlamıştı. Bana sarılıp saçlarımı öptü. Sımsıkı sarılıyordu.
“Seni kaybedeceğimi düşünmek beni mahfetti.” Tam olarak ne dediğini anlamamıştım. Gözlerim karardığında başım Tuna’nın göğsünden arkaya doğru eğildi. Ve gözlerim hızla karardı.
YAZARIN KALEMİNDEN
Sare yatağında uyuyordu. Tuna Yüzbaşı, panikle onu arabaya taşıdığında İmre’ye çaresiz gözlerle bakıyordu. Şimdi ise yatağın kenarına oturmuş saçlarını okşuyordu. Sabah olmak üzereydi. Dün geceyi hatırlamak bile istemiyordu.
“Tuna” Sare yeniden sayıkladığında Tuna Yüzbaşı yeniden alnından öperek cevap verdi.
“Buradayım ömrüm” Sare duyduğu sesle yeniden uykuya dalmıştı.
Tuna Yüzbaşı sabah olana kadar gözlerini kırpmamıştı. Öylece Sare’yi izliyordu. Sare her sayıkladığında hiç usanmadan aynı cevabı bekliyordu. Kapı hafifçe tıklatıldığında Tuna doğrularak kapıya yaklaştı.
“Bir sorun yok değil mi?” İmre sıkıntılı bir halde sormuştu.
“Hayır tüm gece sayıkladı sadece” İmre başını sallayarak salondaki koltuğa oturdu. Tuna isr yavaşça kapıyı kapadı.
“Sana teşekkür ederim. Riski göze alıp onun yanında bekledin.” Tuna Yüzbaşı tekli koltuğa oturup ellerine baktı.
“Karım diyeceğim kadını tek bırakmayı bir kez bile düşünmedim.” İmre istemsizce duygulandı.
“Doğru, umarım bir aksilik çıkmadan evlenirsiniz.” Tuna Yüzbaşı kaşlarını çatarak başını kaldırdı. İmre’ye baktı.
“Ne demek bu?” Sesi sorgulayıcıydı.
“Sare’nin babası size çok sorun çıkartacak. Lütfen pes etme olur mu?” Tuna Yüzbaşı sert çehresiyle başını salladı.
“Umrumda değil, istediğini yapsın, ama Sare’ye dokunacak olursa işler değişir.” İmre yutkunarak cevapladı.
“Ona zarar vereceğini de nerden düşündün.” Konuyu değiştirmek ister gibi bir hali vardı.
“Teroristlerin elinden kurtulmuş, vücudunda bir sürü yara olan kızını çekiştire çekiştire götürmeye çalışan babanın zarar vermeyecek olmasını düşünmek saçma olurdu.” İmre başını salladı.
“Hemen de çözmüşsün.” Gülümsemeye çalışıyordu.
🪖
Albay dün geceki durumdan dolayı tüm Karasu üyelerini toplayarak toplantı odasına çağırmıştı.
“Mayın eskiydi Komutanım, ama o arazide birden fazla mayın olabileceğini düşünüyorum.” Mehmet Üstçavuş konuşmuştu.
“Sabah oraya bir ekip yolladım. Dün geceki olayın bir daha tekrarlanmaması adına her yeri sıkı bir şekilde aratacağım. Sare kızım iyi mi Tuna?” Tuna Yüzbaşı daldığı düşüncelerden kendisine seslenen Albayının sesiyle çıkıp Albayına baktı.
“Evet Komutanım, Mehmet iyi iş çıkardı.” Yavuz Albay başını salladı.
“Şuanda durumu iyiyse bir sorun yok. Dediğim gibi artık o bölgede arama yaptırıyorum. Şimdi çıkabilirsiniz.” Karasu ayağa kalkıp baş selamı verdikten sonra odadan çıkmıştı.
“Komutanım” Tuna Yüzbaşı koridorda ilerlerken Mehmet seslendi.
“Buyur Mehmet” Ses tonu ve yüz ifadesi şaşkın görünüyordu.
“Benim hanım dün gece korkudan biraz çıkıştı. Birde hamile duygularını kontrol edemiyor. Kusura bakmayın demek istedim.” Tuna Yüzbaşı yeniden bir yerlere dalmış gibi görünüyordu.
“Komutanım” Mehmet Üstçavuş yeniden daldığı düşüncelerden çıkardı.
“Sorun yok Mehmet, iyi iş çıkardın. Sana çok şey borçluyum.” Mehmet Üstçavuş hüzünlü bir ifadeyle konuştu.
“Komutanım siz iyisiniz değil mi?” Mehmet Üstçavuş kuşkuyla sordu.
“İyiyim Mehmet, sadece tedirginim Sare’yi aramam gerek, senlik bir şey yok.” Tuna Yüzbaşı, Mehmet Üstçavuş başını salladı. Ardından Tuna Yüzbaşı yanından uzaklaştı.
“Sare, güzelim iyi misin?” Tuna Yüzbaşı ses tonunu anında değiştirmişti.
“İyiyim Tuna, sen nasılsın?” Yine eski çoşkulu sesini duymasıyla tüm gerginliği azalmıştı.
“Uyanana kadar bekleyecektim. Yavuz Albay dün gece için hepimizi topladı.” Tuna Yüzbaşı endişeli bir ses tonuyla konuştu.
“Biliyorum İmre söyledi. Teşekkür ederim. Bugün abimle konuşacağım. Gelebilirse buraya çağıracağım.” Tuna Yüzbaşı gülümsedi.
“Tamam güzelim, bana uyar istediğini yap.” Sare neşeyle bir şeyler anlatmaya başladığında bir süre sonra ikiside telefonu kapatmıştı.
“Aren nasılsın?” Sare ile yaptığı arama bittikten sonra Aren’i aramıştı.
“İyiyim kardeşim sen nasılsın?” Tuna Yüzbaşı eliyle ensesini kaşıdı.
“Durumu biliyorsun.” Aren sırıtarak kahvesini masaya koydu.
“Sare’ye evlenme teklifi edeceğini başından beri biliyordum Tuna.” Tuna Yüzbaşı, Aren’in çok bilmişliğinr göz devirdi.
“Aman her konuda ön görülü ol zaten” Bıkkın bir sesle konuştu.
“Seni arayıp söyleyecekmiş, bilmediğini düşünüyor.” Yeniden konuştu.
“Söylemeye çalışırken ki tatlılığını merak ediyorum.” Aren gülerek konuştu.
“Onu fazla utandırma” Aren’in yüzünde sahte bir kaş çatması peyda oldu.
“O benim kardeşim, utandıracağım.” Tuna Yüzbaşı kaşlarını çattı.
“Benimde sevgilim, utandırmayacaksın.” İkisi şimdide çocuk gibi birbiriyle inatlaşmaya başlamıştı.
“Seni bu sefer harbiden döverim.” Tuna Yüzbaşı kahkaha attı.
“Dene istersen.” Aren gülerek cevapladı.
“Bekle beni” Tuna Yüzbaşı gülerek yeniden konuştu.
“Seni beklediğim kadar kimseyi beklemedim.” Aren kahveyi püskürttüğünde Tuna Yüzbaşı telefonun diğer ucunda kahkaha atmıştı.
“Sıcak kahveyi üstüme döktüm senin yüzünden” Tuna Yüzbaşı, isyankar modunda olan Aren’e kahkaha atmıştı.
“Aman mabadı koru.” Tuna Yüzbaşı’nın sesiyle Aren göz devirdi.
“Normalde kardeşimle olan münasabetin yüzünden ağzını yüzünü dağıtmam lazım, ama ben son derecede modern bir insanım” Tuna Yüzbaşı gülmeye devam etti.
“Tamam modern insan, şimdi kapatmam lazım.” Telefon karşılıklı olarak kapandığında Tuna Yüzbaşı kendi kendisine gülüyordu.
👩🏻🏫
“Abilerin en mükemmeli nasılsın?” Aren keyifle konuşan kardeşine güldü.
“İyiyim bebeğim sen nasılsın?” Görüntülü konuşuyorlardı. Sare görüntüde binbir şebeklik yapıyordu.
“Sana bir şey söylemek istiyorum.” Sare bir anda gerginlikle ekrana baktı.
“Söyle dünya güzelim, sen iste yeter ki” Sare gülümseyerek ekrandan öpücük yolluyordu.
“Abi aslında seninle yüzyüze konuşmak istiyorum. Müsaitsen buraya gelebilir misin?” Aren bir süre düşünerek konuştu.
“Programıma bakıp sana haber vereceğim güzelim.” Sare yeniden ekrana öpücükler yollayınca Aren yanağını ekrana doğru uzattı.
🏙
“Alo Haktan bey” Adam bir köşede sessizce pusmuş telefonu kulağına götürmüştü.
“Az önce duyduklarıma inanamayacaksınız.” Haktan sabırsız bir tonda konuştu.
“Bu sefer de bana içi boş bir bilgi verirsen seni gebertirim.” Adam hoşnut bir ifadeyle konuştu.
“Hayır Haktan bey, Aren bey telefonda Tuna adında biriyle konuşuyordu. Sanırım bu kişi Sare Lia hanıma evlenme teklifi etmiş, ikiside baya keyifli bir sohbet içerisindeydi.” Haktan sinirle ayağa kalkarak elini masaya vurdu.
“Benim kızımı kim hangi cüretle evlenme teklifi eder. Yanlış duymuş olmalısın.” Adam paniklr konuştu.
“Hayır Haktan bey az önce duydum.” Haktan sinirle telefonu fırlatıp masadaki her şeyi birbir sinirle yere fırlatmaya başladı.
“Benim olana kimse dokunamaz!” Saçlarını çekiştirip sinirle sandalyaye tekme attı. Hızla odanın dışarısına çıktı. Aşırı derecede öfkeliydi.
“Rıza bana hemen Şırnak için en erken saate bir bilet al!” Rıza şok içinde ve panikle patronuna baktı.
“Taa…..tamam Haktan bey” Haktan sinirle dışarıya çıkmıştı.
🏙
Aren, Sare ile yaptığı görüntülü aramadan sonra ikinci telefonundan gelen aramaya baktı. Hızla telefonu kulağına götürdü.
“Efendim Muhsin?” Ses tonu sert çıkmıştı.
“Aren bey yetişin, Haktan bey öfkeyle Rıza’ya Şırnak için bilet aldırmış, korkarım Sare Lia hanım için gidiyor.” Aren panikle ayağa kalktı. Tüm hücreleri dehşetle atıyordu.
“Doğru duyduğuna emin misin?” Sorgulayıcı ses tonuyla konuştu.
“Evet Aren bey” Aren telaşla odadan çıkarak merdivenlere yöneldi. Telefonu kapatmıştı.
“Erdem hemen havalimanına gidiyoruz. Şırnak için bilet almamız gerek. Acele et!” Şirketten ikiside hızla ayrılmıştı.
“Muhsin bir şey öğrenebildin mi?” Kendisinden önce havalimanında olan Muhsin’e soru yöneltmişti.
“Uçakla 2 saat 15 dakika sürüyor. Sare ile yalnız kalmamalı.” Aren gerginlikten bir ileri bir geri gidip geliyordu.
🛩
2 saat 15 dk sonra Haktan Saruhan’ın bindiği uçak havalimanına inmişti. Haktan’ı havalimanında karşılayan, buradaki projelerinde görev yapan personelleriydi. Arabaya binerek hızla yola koyuldu. Aren Saruhan ise babası Haktan Saruhan’dan 30 dk sonra inmişti.
“Aç şunu Tuna aç” Arabaya bindiğinde aceleyle yola koyulmuştu.
“Haberi alınca hemen geldim Aren bey, bir sorun mu var?” Çalışanı konuşmuştu.
“Biraz hızlan Mustafa” Tuna Yüzbaşı’yı arıyordu. Şuanda Sare’ye hızlı ulaşabilecek tek kişi oydu.
“Tuna aç şunu artık!” Gerginlikten ve panikten kafayı yiyecek gibiydi. Bir an önce kardeşinin yanına gitmek istiyordu.
🪖
TUNA KIZILHAN
Vücudum bir kaç gündür ağrı içindeydi. Sıcak bir duş almak için banyoya girmiştim. Akşam güzelimi görmeye gidecektim. Hiçbir şekilde aklımdan çıkmamıştı. Bir an önce karım olmasını istiyordum. Hayatım boyunca kendimden önce gelecek olan birinin varlığına ihtiyacım varmış gibi hissediyordum. Suyu kapadığımda bornozumla dışarı çıktım. Kurulandıktan sonra üzerime beyaz düz bir tişört ve siyah pantalon giymiştim. Havluyla saçlarımı kurularken telefonumun mutfakta çaldığını duydum. Telefonu elime aldığımda Aren’in 52 kez aradığını gördüm. Bir kaç saat öncesinde konuşmuştuk. Şimdi beni bu kadar sık arayacak bir şey mi olmuştu?
“Aren beni” Sözlerime devam edemeden Aren’in panik dolu sesini duydum.
“Tuna, hemen Sare’nin yanına git. Haktan, Sare’ye gidiyor. O boşa gitmez zarar verecek. Ben yoldayım Sare’nin yanına gidiyorum. Ama sen benden daha yakınsın hemen Sare’ye git!” Aren’in sözlerinden sonra başımda tehlike çanları çalmaya başladı. Telefonu kapatıp kapıya koştum. Ayakkabılarımı nasıl giydiğimi hatırlamıyordum. Arabaya atlayıp hızla sürdüm. Sare’nin dünden sonra yeniden başka bir olay yaşamasını istemiyordum. Yaşadığı her olau onu kötü etkiliyordu. Gözlerimin önünde onun kişiliklerine teslim olmasına izin veremezdim. O benim karım olacaktı. Onu huzurlu yaşatmak zorundaydım. Eğer o adam Sare’ye zarar verirse ve ben bunu görürsem o an yapabileceklerimin bir sınırı olmazdı.
👩🏻🏫
SARE LİA SARUHAN
İmre ve bana akşam yemeği hazırlıyordum. İmre bu akşam erken geleceğini söylemişti. Kapı çaldığında şaşkınlıkla ilerledim. Bu kadar erken beklemiyordum.
“Bebek bu kadar erken gelec…..” Kapıyı açmamla karşımda babamı görmem bir olmuştu. Onun burada ne işi vardı?
“Baba” Babamın gözlerinde gördüğüm şey çocukken gördüğüm öfkesine benziyordu.
“Sen kararlarını kendi başına alabileceğini mi sanıyorsun?” Sesi korkmamı sağlamıştı. Sakin kalmaya çalışıyordum. Göz ucuyla askerlerin olduğu tarafa baktım. Onlar neredeydi?
“Anlamadım neyden bahsediyorsun?” Bana bir adım attı. Korkuyla ona baktım.
“Sen benim senin evlenmene izin vereceğimi mi düşünüyorsun?” Korkuyla ona baktım. Nereden duymuştu?
“Abimin haberi var. Üstelik ben çocuk değilim.” Abimin haberi henüz yoktu. Ama bana karşı çıkacağını düşünmemiştim.
“Sen ben nefes al dersem alırsın. Git dersem gidersin. Gel dersem gelirsin. Sen benim kızımsın!” Beni ansızın saçımdan sürükleyerek merdivenlere sürüklediğinde acıyla onunla birlikte ilerledim. Elinden kurtulmaya çalışıyordum.
“Sen seni evlendireceğimi mi düşündün!” Bana bağırdığında ona karşı durmak istedim. Beni öne doğru fırlattı. Taşlar yere hızla düştüğüm için bacaklarıma batmıştı.
“Hayatımı artık kontrol etmene izin vermeyeceğim!” Ayağa hızla kalkıp konuştum. Sözümün bitmesiyle yüzüme sertçe tokat bir olmuştu. Yere yeniden düşmüştüm. Saçlarımdan çektiğinde çığlık attım. Sesime gelen köylüler şok içinde babama bakıyordu.
“Bırak beni yalvarırım.” Sesim çocukluğumdaki gibi tam bir zavallı gibi çıkmıştı.
“Sen benim malımsın, seni ben büyüttüm. Senin dünyaya gelme sebebin benim, hiçbir kuvvet seni benden almalarına yetmez!” Saçımı çekerken diğer elini çeneme bastırdı. Yüzümü iyice sıkmıştı. Gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. Köylü her zamanki gibi yine izlemeyi tercih etmişti. Hiçbiri beni kurtarmaya yeltenmedi.
“Yardım edin ne olur” Sesim yeniden zavallı gibi çıktığında babam beni yeniden öne doğru savurdu. Ona korkarak baktım. Çenemi kavrayarak konuştu. Yerdeki elime ayağıyla baskı uyguladı. Yüzüğümün oldu elimdi. Ayağının baskısı şiddetlendiğinde yeniden bağırdım.
“Bırak beni, yardım edin ne olur, imdat!” Sesim boğazım yırtılırcasına çıktığında babam saçlarımdan tutarak yüzüme sertçe bir tokat daha geçirdi. Yüzümden bir sıvının boynuma doğru aktığını hissedebiliyordum.
“Sen kimsenin olmazsın küçük kızım, senin sahibin benim!” Bu sefer diğer yanağıma tokat attığında başım sol tarafa savruldu. Saçlarımı yüzümden çekerek ayağa kalkmaya çalıştım. Ama elimdeki baskısı daha da artmıştı. Çaresiz bir şekilde beni izleyen insanlara baktım. Kimisi şok içindeydi. Kimisi gülüyordu. Kimisi dizi izliyor gibiydi.
Gerçekten kadın olmak bu kadar aşağılanmış mıydı?
Gözünün önündeki kadına olan şiddeti izleyebilecek kadar mı merhametsiz olmuştu herkes?
Yoksa ben kadın olmayı geçtim, insan olarak da mı değer görmüyordum?
BÖLÜM SONU
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
152.78k Okunma |
14.51k Oy |
0 Takip |
166 Bölümlü Kitap |