BU BÖLÜMÜMÜZÜN HEDEFİ 250 OKUNMA 100 OY VE 230 YORUMDUR.
64. BÖLÜMÜN SINIRI DOLMADIĞI İÇİN CUMA BÖLÜM GELMEYECEK. CUMAYA KADAR 64 VE 65. BÖLÜMLERİN SINIRI DOLARSA BÖLÜM GELİR.
ATILMAYAN HER BÖLÜM SEZON FİNALİNİN SÜRESİNİ UZATACAKTIR.‼️‼️‼️
GERÇEKTEN OY VERMEYECEK OLAN BOŞA OKUYUP SİNİRİMİ BOZMASIN YA, KAÇ OKUNMA GELİYOR OY VERİLMİYOR.
CİDDEN BÖLÜM BEKLEYEN OKURLARIN HAKKINA GİRİYORSUNUZ.
YA OY VERİN YA DA HİÇ OKUMAYIN İHTİYACIM YOK BUNA GERÇEKTEN ÇOK SİNİR BOZUCU EMEĞİM SAYGI GÖRMÜYOR.
TABİKİ HER ZAMAN TAKİP EDEN YORUM VE OY YAPAN BEBEKLERİME OKURLARIMA BİR ŞEY DEMİYORUM. SİZ İYİ Kİ VARSINIZ GÜZELLERİM🫶🏻🫀
OYLARDA VE YORUMLARDA BULUŞALIM.
BU BÖLÜMÜ SIRF GERÇEKTEN BANA DESTEK OLAN OKURLARIMA ADIYORUM. SEZON FİNALİNE BÖLÜM YETİŞTİRECEK OLMASAM ATMAYACAKTIM. AMA CUMAYA KADAR İKİ BÖLÜMÜN SINIRI DOLMAZSA ATMAYACAĞIM VE ATMADIĞIM HER BÖLÜM SEZON FİNALİNİN SÜRESİNİ UZATACAK VE 2. KİTAP GEÇ BAŞLAYACAK.
BENDEN SÖYLEMESİ OKUYUP GEÇMEYİN LÜTFEN BANA DESTEK OLMUŞ SAYILMIYORSUNUZ🙂
O geceden sonra Tuna, Şırnak’a gidene kadar her gün onunlaydım. Birlikte kahvaltı yaptık. İstanbul’un onunla gezmek istediğim her yerini gezmeye çalıştık. Ve o çok mutlu görünüyordu. Gitmeden önce hastanedeki abiyi ziyarete gitmiştik. Ama abi uyuduğu için beni görememişti. Bir süre yanında kaldıktan sonra dönmek zorunda kalmıştık. Doktorlar böylesinin daha uygun olduğunu söylemişti.
“Güzel gözlüm, ne yapıyorsun?” Abim ve bana kahvaltı hazırlıyordum. Annemde gelmişti.
“Kahvaltı hazırlıyorum abilerin en mükemmeli” Abim sırıtarak baktı.
“Hayret bu kadar neşeli olduğuna göre, Tuna hödüklük yapmıyor demek ki.” Utanarak başımı eğdim.
“Bana kızdın mı?” Abim yanıma gelip sarılarak saçımı öptü.
“Büyüdüğünde elbette hayatına birilerinin gireceğini biliyordum. Buna kendimi hazırladım. Ayrıca bu gayet normal, benim de oldu.” Abime her geçen zamanda hayran oluyordum.
“Çok güzel baba olurdun” Aniden yüzü düşer gibi oldu.
“Abi, neden Seher dışında seni sevecek olan birini aramıyorsun?” Saçlarımı okşayıp arkamızdaki tezgaha yaslandı.
“Şu konuya açıklık getireyim. Ben artık Seher’e eskisi kadar ilgi duymuyorum. Evet seviyorum, ama artık yanımda istemiyorum.” Gözlerine hüzün çöktüğünde ona sarıldım. Aniden vücudu kasıldığında şaşkınlıkla baktım.
“Bir şey mi oldu?” Biraz kendisinden uzaklaştırmıştı.
“Abi?” Göğsüne dokundum. Sanki yarası vardı. Tişörtünü sıyırmaya çalıştım ama izin vermedi.
“Abi ne oluyor?” Gerginlikle ona direndim.
“Güzelim bir şey yok. İncitmişim sadece” İnanmadım. Çünkü gözlerini kaçırıyordu.
“Abi lütfen bakmama izin verir misin?” Direnmelerime daha fazla dayanamayarak pes etti. Biliyordu ki bakana kadar asla yılmazdım. Göğsündeki iz derin bir bıçak iziydi. Korkuyla ona baktım.
“Abi, bu nerede oldu?” Şok içindeydim.
“Biriyle tartıştım boşver, acımıyor.” İnanmamıştım. Benden uzaklaşarak salona gitti.
TUNA KIZILHAN
“Sen şimdi oraya kadar gittin. Ama evlenme teklifi edemedin.” Ömer, başımda defalarca aynı şeyi söylüyordu.
“Ya bu nasıl olur?” Ahmet benden çok hayal kırıklığına uğramış gibiydi.
“Neyse hayırlısı böyleymiş, bizim kız gelsin burada eder teklifi” Murat abi en mantıklı olanımızdı.
“Anlattığım aksilikler çıkınca, bende acaba bir işaret mi yoksa zamanı mı değil diye düşündüm. Ne yapayım?” Gözlerimi Ömer’e dikmiştim.
“Neyse, Sare’nin gelmesini bekleyeceğiz o zaman, bende düğünde giyeceğim takımı almıştım.” Şaşkınlıkla Ömer’e baktım.
“Sen zaten normal değilsin de bu kadarını bende beklemiyordum.” Sözlerimle Karasu gülmeye başladı.
YAZARIN KALEMİNDEN
“Biran, seninle konuşabilir miyim?” Biran Teğmen arkasından seslenen kıza baktı.
“Buyurun?” Sorgulayıcı bir ses tonu vardı.
“Burada kalmayı seçtiğim için kızgın gibisin, uzun zamandır revirde doktor durmuyormuş, gelen bir şekilde gidiyormuş, Yavuz Albay teklif edince kabul etmek istedim.” Biran Teğmen umursamıyormuş gibi baktı.
“Beni ilgilendirmez.” Arkasını dönüp gidecekken kız onu yeniden durdurdu.
“Niye beni görmezden geliyorsun?” Kolunu kızdan çekti.
“Beni ilgilendirmediği için” Kızın yüzü düşmüştü.
“Sadece konuşmaya çalışıyorum.” Biran Teğmen ona dönerek yeniden konuştu.
“Seni kurtarmış olmam, kendini bana yakın hissedeceğin anlamına gelmez Hira, kendini insanlara çok kaptırma.” Kız ne diyeceğini şaşırmıştı.
“Biz birbirimizi tanıyoruz, niye yabancıymışım gibi davranıyorsun?” Biran Teğmen omuz silkerek cevapladı.
“Liseyi aynı sınıfta okuduk diye çok mu yakın sayılıyoruz?” Biran Teğmen arkasına dönüp gitmişti. Hira şaşkınlıkka ona bakıyordu.
“Eee evlenme teklifi ettin mi?” Tuna Yüzbaşı sıkıntıyla bir nefes verdi.
“Hayır, edemedim.” Biran Teğmen başını salladı.
“Merhaba, nasılsınız?” Hepsi yanlarına gelen Hira’ya döndü.
“İyiyiz kardeşim sen nasılsın” Murat Teğmen konuşmuştu.
“Bende iyiyim, revirde göreve başladım. Bir şey olursa yanıma gelin lütfen” Gülümseyerek konuşmuştu.
“Bir şey olursa merkezde tanıdık bir doktor var zaten” İmre’den bahsetmişti.
“Anladım, siz bilirsiniz ben gideyim.” Hira kaçar gibi oradan uzaklaşmıştı.
“Biran, kıza niye öyle davrandın?” Bunu Murat Teğmen sormuştu.
“Aptalca bir heves uğruna kendini yakmış, yaşadığı yere dönemliydi.” Biran Teğmene şaşkınlıkla baktılar.
“İyi de sanane bundan, kızı daha yeni tanıyoruz, yoksa sen daha önceden tanıyor muydun?” Bunu Ömer Üsteğmen söylemişti.
“Lisede aynı sınıftaydık, o zamanlarda sevmezdim. Şimdi burnumun dibine geldi. Ne demişler istenmeyen ot dibinde biter.” Biran Teğmen bıkkınlıkla konuştuğunda, Hira onu durduran askerle konuşuyordu. Onu duyabilecek bir mesafede olduğundan, istemsiz bir şekilde oraya baktı.
“Kız duydu abi” Ahmet Başçavuş hüzünlü bir ses tonuyla konuştu.
“Umrumda değil.” Biran Teğmen masadan ayrılarak karargahın çıkışına yöneldi.
“Hira hanım, bizimki bu aralar eserekli, siz takılmayın lütfen, kusura bakmayın.” Murat Teğmen durumu toparlamak adına seslenmişti.
“Yok sorun değil.” Hira gülümseyerek karargaha doğru ilerledi.
1.5 AY SONRA
“Seni özledim, şunu giyme, rica ediyorum.” Aslında üstümdekini çoktan değiştirmiştim.
“Ama çok yakıştı.” Gülerek yazıyordum.
“Yavrum, benim yanımda giy.” İmre ile birlikte karargahın önüne gelmiştik.
“Hani Tuna her zaman bana gelirdi. Görevden geldin ama bana gelmedin.” Tuna anında görüp cevapladı.
“Denedim ama olmadı.” Yavuz Albay’dan izin alamadığını biliyordum. Tuna’yı aradım.
“Neredesin?” Tuna sesimi duyar duymaz konuşmaya başladı.
“Kalbinde” İmre yanımda olmasaydı eriyebilirdim.
“Peki sence ben neredeyim?” Karargaha girmiştim ama onu göremiyordum. En son karargahta olduğunu söylemişti.
“Kalbimde” Kıkırdayarak yeniden konuştum.
“Şimdi gerçek anlamda nerede olduğunuzu öğrenebilir miyim Yüzbaşı bey?” Tuna gülerek cevapladı.
“Yemekhanedeyim Öğretmen hanım” Buraya gelmeden önce Yavuz abiden içeriye girmek için izin almıştım. Bu yüzden karargahın içerisine girmeye iznim vardı. Yemekhanenin yerini biliyordum hızla İmre’yle birlikte oraya doğru gidiyorduk.
“Sare, orada mısın?” Heyecandan konuşmayı unutmuştum. Yemekhaneye girdiğimizde bir sürü göz bize bakmıştı. Karasu’nun olduğu masaya adımladım. Tuna’nın sırtı bana dönüktü. Diğerleri beni gördüğünde işaret parmağımı dudağıma götürerek sus işareti yapmıştım.
“Sare, orada mısın? Sesin kesildi.” Gerginlikle konuşmuştu.
“Evet buradayım, tam arkanda” Telefonu kulağından çekerek şaşkınlıkla önce telefona sonra Karasu’ya ardından hızla arkasına dönerek bana baktı.
“Sare” Şok içinde kalmıştı.
“Merhaba, beni özlediniz mi?” Hepsine sormuştum.
“Bana niye haber vermedin. Ben gelip alırdım.” Ayağa kalktığında ne yapacağını şaşırmıştı. Sarılıp sarılmamak arasında gidip geldiğine emindim.
“Süpraaaaayzzzz yapmak istedim.” Daha fazla dayanamadığı için beni çekip sarıldı. 1.5 aydır hiç yan yana gelmemiştik. Ama bu kısa bir sarılmaydı. Çünkü bir sürü asker vardı.
“Vallahi neşeni özlemişiz be güzellik” Ömer’in sözüyle hepsi tek tek bana sarılmıştı. Onları çok özlemiştim.
“Aslında 1 hafta daha kalacaktım. Ama sizi çok özledim.” Tuna’nın yanında oturan Kerim abi kalkıp bana yer vermişti.
“Abi rahatsız olmasaydın.” Kerim abi bana kaşlarını çatarak baktı.
“Estağfirullah Sare, otur lütfen” Gülümseyerek Tuna’nın yanına oturdum.
“İmre yeng…. Aman dilim sürşüverdi. Sende buraya otur.” Ahmet’in imasıyla kahkaha atmıştım.
“Ahmet, senin mizahını özlemişim, orada kimse mizah yapamıyor.” Ahmet gülerek konuştu.
“Ben gibisi bulunmaz be bestim, benden iyisi mezarda” Onları çok özlemiştim. Ama masada bir kişi eksikti. Biran abi nerelerdeydi?
“Biran abi nerede?” Tuna yine saçlarımla oynuyordu.
“Onun bu ara ruh hali dengesiz” Ömer konuşmuştu.
“Niye ki ne oldu?” Kuşkuyla sormuştum.
“Ya bence aşık” Ahmet’in sözüyle şok içinde ona baktım.
“Ne gerçekten mi?” Sesim biraz yüksek çıkmıştı.
“Ya yok öyle bir şey, Ahmet işte gene kafasında kuruyor.” Ahmet kahkaha atmıştı.
“Afiyet olsun” Biran abinin sesini duyunca hemen kalktım.
“Biran abi” Beni farketmemiş olacak ki şaşkınlıkka baktı.
“Sen ne zaman” Sandalyeyi çekerek ona doğru ilerledim. Bana sarılıp şaşkınlıkla konuştu.
“Hoşgeldin güzellik niye haber vermedin?” Gülerek konuştum.
“Süpriz yapmak istedim.” Biran abi yeniden sımsıkı sarıldığında ikimizde boş sandalyelere yöneldik.
“Vallahi neşemiz de geldiğine göre artık kasvetli hava dağılır.” Gülerek onlara bakmıştım. Başta beni aralarına kabul ederler mi diye korkmuştum. Ama hepsi o kadar iyi niyetliydi ki kardeşleri olmak beni mutlu hissettiriyordu.
“Hira hanım, isterseniz sizde gelin” Ahmet’in seslendiği tarafa baktım. Kız çekinerek Ahmet’e gülümsemişti.
“Rahatsız etmeyeyim” Kıza gülümseyerek bakıp ayağa kalktım.
“Merhaba ben Sare Lia” Biraz olsun çekingenliğini rahatlatmak istemiştim.
“Bende Hira memnun oldum.” Kız sıcak bir gülümsemeyle bakıyordu.
“Sizde mi doktorsunuz?” Bana yönelttiği soruya gülümseyerek cevap verdim.
“Hayır, ben Çakırçam ilkokulunda Öğretmenim, doktor olan arkadaşım” İmre’yi gösterdim. İmre bir anda ondan bahsettiğim için daldığı yerden ışık hızında çıkmuştı.
“Ahh, evet, kusura bakmayın dalmışım.” İmre ayağa kalkarak kızın elini sıkmıştı.
“Bölümünüz nedir?” Kız hevesle sormuştu.
“Ortapedi ve travmatoloji cerrahıyım, siz?” Kız gülümseyerek konuştu.
“Dahiliye doktoruyum” Aklıma takılan soruyu sordum.
“Daha önce burada doktor yoktu.” Kız yeniden gülümseyerek cevapladı.
“Aslında Antalya’da görev yapıyordum. Karasu timi sağ olsun, gönüllü gittiğim köyde, ben ve benim gibi kadınlar esir düşünce, bizi kurtardılar. Sonra Yavuz Albay’ın isteğiyle burada göreve başladım.” Başına gelenleri daha önce yaşadığım için biraz gerildim. Ama Karasu’nun kurtarmış olmasını birazcık kıskanmış olabilirdim. Bu çok saçmaydı ama sevdiğim insanları paylaşamıyordum. Ama kurtulmasına benim kadar kimse sevinemezdi.
“Evet, Karasu, yapar öyle şeyler.” Gülerek onlara baktım.
“Bu arada Sare, bizim yengemiz, Komutanımızın nişan…… aman sevgilisi” Ahmet kendi tarzında yeniden göndermesini yapmıştı.
“Sare bizim neşemiz ya, onu da biz kurtarmıştık. Tabi o biraz daha ağır şeyler yaşadı. Allaha şükür atlattı.” Murat abi konuşunca aklım biraz eskiye gitti.
“Çok üzüldüm, atlatmana sevindim.” Gülümseyerek baktım.
“Otursana sende” Masada boş yer yoktu ama yinede davet etmesem olmaz diye düşündüm.
“Yer yok güzellik” Biran abiye şok içinde baktım. Olmasa bile böyle söylemek ayıp olmaz mıydı?
“Benim yapacak işlerim var zaten, size afiyet olsun.” Kız kaçar gibi gittiğinde şaşkınlıkla arkasındak baktım.
“Biran abi ayıp oldu.” Biran abi omuz silkerek konuştu.
“Bir şey olduğu yok. Bu masada yeri yok.” Şok içinde baktım.
“Teğmenim, Hira hanımla geçmişten gelen bir sorununuz mu var?” Biran abi hiç cevap vermemişti. Soruyu soran Hakan abiydi.
“Sadakati olmayan insanın, masamda yeri yok.” Biran abiyi ilk defa bu şekilde sinirli görüyordum.
“Neyse, Biran ne yaptığını bilir diye düşünüyorum. Ama bu davranışlarına ara versen iyi olur, neticede kalp kırmaya gerek yok.” Tuna’ya hak vermiştim.
“Neyse, biz çıkalım.” Tuna hareketlenince dirseğimi tuttu.
“Nereye çıkalım?” Şaşkınlıkla baktım.
“Sorgulama Lia hadi” Bana ilk defa Lia demişti.
“Oooo Komutanım” Ahmet imayla baktı.
“Beni bi sal Ahmet” Ahmet keyifle güldü.
“Salamam Komutanım, çok zevkli” Tuna ters ters bakarak beni yönlendirdi.
👩🏻🏫
Önce kışlaya daha sonra ise merkeze gelmiştik. Açıkçası Tuna’nın acelesi varmış gibi görünüyordu. Üzerimdeki yırtmaçlı kısa elbiseye sürekli ters ters bakıp başını iki yana sallıyordu. Bu halleri nedense hoşuma gidiyordu. Bir şey diyemediği için içi içini yiyordu. Restaurantta geldiğimizde yine aynı masaya oturmuştuk.
“Sare” Menüyü incelerken ona baktım.
“Efendim Tuna?” Ciddi ve gergin görünüyordu. Bu adama ne olduğuna anlam veremiyorum.
“Ben artık bodoslama dalıyorum, bak ben hazırlık yaptım. Güzel bir konuşma da hazırladım. Hatta ezberde yaptım. Ama ne zaman ağzımı açsam, bir meteo…….” Başımızı aniden yükselen kavga seslerine çevirdik. Şaşkınlıkla havada uçan tabakları seyrediyorduk.
“İçimden ağır bir küfür geliyor da susuyorum. Ulan bugünü mü buldunuz?” Tuna’nın haline ister istemez gülmemek için dudaklarımı bastırdım.
“Sen benim sevgilime bakamazsın!” Adam tabağı diğer adamın kafasında kırmıştı. Çok geçmeden kalabalık bir tayfa bir kişinin üstüne gelmeye başladı.
“Ulan insan başkasının namusuna bakar mı?” Kavga giderek büyüyordu.
“Sare, dediğim gibi ben ne zaman ağzımı açsam, muhakkak bir şey oluyor.” Tuna, kavgayı görmezden gelerek konuşmaya başladı.
“Yavrum bak, ben özel bir akşam olsun diye uğraştım. İstanbul’da denedim olmadı. Buraya geldik, üç beş ergen yüzünden yine bölündü. Sare, benimle evlenir misin? Çok rica edeceğim kabul et. Çünkü hepsinin başını birbirine vuracağım birazdan” Şok içinde ona bakakaldım. Elindeki kutuyu hızla açıp bana doğrulttu. Ardından masaların havaya uçtuğu yere bakıp hızla ayağa kalktı. Kutuyu aceleden elime tutuşturmuştu.
“Masadan kalk, ortalık iyice kızıştı. Şu tarafa doğru ilerle, gerekirse saklan.” Beni masadan hızla kaldırıp gösterdiği alana doğru yönlendirdi. Tuvaletlerin olduğu yerde beklemeye başlamıştım. Hala elimdekine bakıyordum. Silah sesi duyduğumda korkarak duvara sindim.
“Kendinize gelin!” Tuna’nın sesini duymuştum. Boğuk ve gür sesi beni rahatlatsada korkutmaya yetmişti.
“Ayrıl!” Silah sesinin ardından kalabalık sinmeye başlamıştı.
“Siz hasta mısınız? Ne diye adamın mekanını dağıtıyorsunuz?” Elinde sandalye olan adama sert bir tokat attığında, adam sandalyeyle birlikte yere devrildi.
“Sen kimsin lan!” Haksız olduğunu düşündüğüm adam Tuna’ya doğru sandalyeyi doğrulttuğunda yüreğim ağzıma gelmişti. Tuna sandalyeyi kavrayıp kendisine çekerken tekmesini adamın malum bölgesine geçirmişti. Ardından sandalyeyi yere fırlatıp adama yumruk attı.
“Hareket edenin nefesini keserim, Yüzbaşı Tuna Kızılhan” Adamı yere hapsetmişti. Diziyle ensesine baskı uyguluyordu. Aynı zamanda arka cebinden çıkardığı cüzdanını onlara doğrulttu.
“Jandarmayı ara” Garsona seslenmişti.
“Komutan, vallahi ben suçsuzum” Adamlardan biri öne atılmıştı.
“Ulan ben senin yollu sevgilini ne yapayım.” Tuna, elindeki silahı havaya kaldırıp yeniden ateşledi.
“Yerinde kal, canımı sıkma. Namusluysan gözünü başkasının sevgilisine, karısına dikmezsin!” Tuna’nın sert sesiyle adamdan çıt çıkmamıştı.
“Debelenme sende, bir gün ya bir günde başıma bi olay gelmesin. Adamakıllı evlenme teklifi ettirmediniz. Sizin ben aşkınızın ızdırabını, gözünüzün bağını, ağzınızın yayını, rahat durun lan!” Tuna’nın çileden çıkmış haline gülmemek için kendimi zor tutmuştum. Sabrı taşmıştı. O sırada jandarmalar içeriye girdiğinde kalabalık daha da sinmişti. Tuna üzerinde durduğu adamı serbest bırakarak jandarmaya teslim etmişti.
“Komutanım” Tuna’ya selam vermişlerdi.
“Sana iş çıktı Yaşar, al şunları” Jandarma kısa süre içinde hepsini alıp götürmüştü.
“Sare” Beni göremediği için yüzündeki ifade daha da gerildi.
“Buradayım” Yaslandığım duvardan ayrılarak Tuna’nın yanına gittim.
“Bir an bir şey oldu sandım, hadi gidelim.” Elimden tutup alelacele dışarıya çıkarmıştı. Saate baktığımda 22:30 olduğunu gördüm. Birazdan sanırım evlerimize dağılacaktık. Ama benim vermem gereken bir cevap vardı. Arabayı park ettiğimiz sokak bomboştu, elini sıkarak durdum. Ben durunca bana baktı.
“Bir şey mi oldu? Bir yerine bir şey mi geldi?” Endişeyle konuşmuştu. Başımı iki yana salladığımda endişesi biraz olsun azalmıştı.
“Vermem gereken bir cevap var.” Gerilmeye başladığını elimin içindeki elinin kasılmasından anlamıştım. Elimi bırakarak cebindeki arabanın anahtarını aldı. Ardından arabaya doğru ilerledi.
“Cevabımı dinlemeyecek misin?” Ona yetişmeye çalıştım. Arabaya geldiğimizde bana döndü.
“Çok kötü bir akşam oldu. Seni bugün mutlu edemedim. Belki başka zama……” Sözünü kesip kutuyu ona gösterdim. Ardından elini alıp avucunun içine yerleştirdim. Yüzü düşmüştü.
“Beni mutlu etmen için ekstra bir şey yapmana gerek yok. Seninle olduğum her an zaten mutluyum, ayrıca özel bir akşam olması için yanımda senin olman zaten yeterli, şimdi kutudaki yüzüğü parmağıma takar mısın? Çünkü benim cevabım bu gece ya da İstanbul’da ki denediğin her gecede zaten evet olacaktı.” Sağ elimi Tuna’ya doğru uzattığımda şaşkınlıkla bana baktı. Ardından gülümsemeye başladı. Daha sonra gözleri dolduğu için kolunu gözlerine götürdü. Sert görüntüsünün içinde gerçekten duygusal bir adam vardı.
“Sare, ben bunu 1.5 aydır bekliyorum. Bu süre içinde her günüm evet demen için dua etmekle geçti.” Belli etmemek için gözlerini bana çevirmiyordu. Başını aşağıya eğdi. Kutuyu titreyen eliyle açtı. Aşırı heyecanlı görünüyordu. Yüzüğü eline alarak elimi tuttu. Elimi öyle narin tutuyordu ki sanki düşüp kırılacakmışım gibi davranıyordu. Yüzüğü parmağıma taktığında gözünden düşen bir damla elime düştü. Ardından yüzünü ellerimin arasına aldım. Eğik ola başını kaldırıp bana bakmasını sağladım.
“Tuna, benden saklanma.” Bana sarılarak başını boynuma gömdü. Kokumu içine çekiyordu.
“Seni yaşamak istiyorum.” Belimi sımsıkı sararak beni etrafımızda döndürdü. Gülüşlerim havada yankılanıyordu.
“Tuna, bana evlenme teklifi etti!” Başımı havaya doğru kaldırıp bağırmaya başladım.
“Tuna beni seviyor!” Kollarımı boynuna doladım. Aşırı mutluydum.
“Tuna seni her dakika yaşamak istiyor.” Başımı ona doğru eğdim. Beni yere indirdiğinde gözlerime yine o eski yoğunlukla bakıyordu.
“Sare, Sarem” Yüzümü ellerinin arasına alıp alnımı öptü. Arabaya yaslanmıştım.
“Bana evlenme teklifi edeceğin hiç aklıma gelmedi. Sürekli neden gergin göründüğünü sorguluyordum. Sen buradayken sürekli kendi kendime kıskançlık krizlerine girmiş olabilirim.” Tuna gülerek bana baktı.
“Gerginliğimi, kıskançlığına nasıl bağladın?” Kollarımı boynuna doladım.
“Çünkü seni kimseyle paylaşamıyorum.” Ellerim ensesindeydi.
“Paylaşılmamanın böyle hissettireceğini bilmiyordum.” Gülümseyerek ona baktım.
“Nasıl hissettiriyor?” Bana o eski yoğunlukla baktığında gözlerimi ondan ayıramıyordum.
“Farklı” Yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
“Nasıl, bana bunu tarif et.” Alnını alnıma yaslayarak konuştu.
“Bu hissi tarif edemem.” Nefesini hızlanmıştı.
“Tuna, beni neden hiç öpmüyorsun?” Bu sorumu beklemiyor gibiydi. Konuyu çok çabuk değiştirmiştim.
“Nasıl yani?” Omuz silkerek konuştum.
“Beni sadece bir kez öptün, bir daha öpmedin.” Gözlerine gözlerimi dikmiştim.
“Çünkü seni kendime saklıyorum, özgürce bunu yapabileceğim bir zamana” Ensesindeki ellerimi yüzüne yerleştirdim.
“Ama çoğu zaman bunu yapmak istiyormuş gibi bakıyorsun, şimdi de öyle” Yutkunarak önce gözlerime sonra dudaklarıma baktı.
“Öyle mi bakıyorum?” Kendisine şaşırmıştı.
“Yapma istediğin şeyi yap” Keskin gözlerini gözlerime dikti.
“Yapmak istediğim şeyin ne olduğunu nereden biliyorsun?“ Başımı yukarıya kaldırdım.
“Beni öpmek istediğini biliyorum.” Tuna gülmeye başladı. Ama gözleri dudaklarımdaydı.
“Böyle bir şey düşünmüyorum.” Yalan söylüyordu.
“O halde neden dudaklarıma bakıyorsun?” Sözüm biter bitmez gözlerini gözlerime çevirdi.
“Beni kışkırtmaya mı çalışıyorsun?” Yüzümü yüzüne yaklaştırdım.
“Hayır, yapmak istediğini yapmanı istiyorum.” Tuna, önce yutkundu, ardından sol elini enseme yerleştirdi. Ardından beni kendisine hızla çekerek, dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Bu seferki kısa sürmedi. Ellerimi ensesine yerleştirip kendime çektim.
Arabayla aramda ufak bir boşluk vardı. Tuna beni hızla arabaya yasladığında, diğer elini de yüzüme yerleştirmişti. Vücudunu bana bastırdı. Ensesindeki ellerimi saçlarına geçirdim. Kendimden beklemediğim bir şekilde saçlarını çekmiştim.
“Sare” Benden uzaklaştığında alnını alnıma yasladı. Nefes nefese kalmıştı.
“Senin karın olacağım.” Hafifçe gülüp alnımı öptü.
“Benim karım olacaksın.” Nefesi yüzümü yakıyordu. Dudaklarını yanağımdan inerek boynuma ilerdi.
“Sare Lia Kızılhan olacaksın.” Boynumu öptüğünde hafifçe irkilmiştim. Kalbim göğsümden fırlayacak gibiydi.
“Seni her gün yaşayacağım.” Yeniden dudakların yukarıya çıktığında hafifçe dudaklarıma sürttü.
“Benim karım” Bana değilde kendisine söylüyor gibiydi.
“Her gün göreceğim, güzel yüzlü karım” Bu hoşuna gitmiş olacak ki dudaklarıma doğru güldü. Sarhoş gibiydi. Ardından yeniden öptü. Bu sefer ki yavaş başlamıştı. Kollarını sıktığımda öpücüğü hızlanmaya başlamıştı. Belimden tutarak kaldırdı. Bacaklarımı beline dolamamı sağladı.
“Benim karım” Yeniden tekrarladı ve öptü. Bu sefer dudaklarımı ayıran ben olmuştum.
“Senin karın” Dudaklarıma doğru güldü.
“Sare Lia Kızılhan olacağım.” Bu sözüm onu mutlu etmişti. Başını boynuma gömüp güldü.
“Elinde öyle bir koz var ki, bana neler yaptığını bir bilsen, bu kozu öyle güzel kullanırsın ki” Kendi kendine söyleniyor gibiydi.
“Ahh Sare, beni mahvediyorsun.” Yanağını yanağıma sürttü.
“Beni seviyorsun.” Kıkırdayarak ona sarıldım.
“Her zerreni seviyorum.” Saçlarımdan öpüp beni yere indirdi.
“Hadi gidiyoruz. Ayrıca bu elbiseyi hiç sevmedim.” Elinden tutarak elinin altında etrafımda döndüm.
“Tuna beni kıskanıyor, ama belli etmemeye çalışıyor.” Tuna gülerek beni kucağına aldı.
“Bunu öyle güzel kullanıyorsun ki kızamıyorum.” Kollarımı boynuna doladım.
“Romeo ahhh romeo başımı döndürüyorsunuz.” Tuna arabanın kapısını açarak beni koltuğa oturttu.
“Küçük Prenses dalga geçmeye bayılıyor.” Somurtarak ona baktım. Elbette bu sahteydi.
“Küçük değilim.” Gülerek arabayı çalıştırdı.
“Üzerimden öyle bir yük kalktı ki, gerim gerim gerildim.” Parmaklarımı öne uzattım. Yüzüğüme bakıyordum.
“Bu çok hoşuma gitti. Gerçi senden gelecek her şey hoşuma gider benim” Elimi tutup öptü.
BÖLÜM SONU
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
152.78k Okunma |
14.51k Oy |
0 Takip |
166 Bölümlü Kitap |