MERHABA KELEBEKLERİM, BUGÜN BİRAZ GEÇİKTİM ÇÜNKÜ BÖLÜMÜ TAMAMLAMAYA VE UZUN TUTMAYA ÇALIŞIYORDUM.
BU BÖLÜMÜMÜZÜN HEDEFİ 200 OKUNMA, 70 OY VE 280 YORUM, SINIR DOLAR DOLMAZ 21:00-22:00’DA BÖLÜM GELECEKTİR.
RİCA EDİYORUM BÖLÜMÜ OKUMADAN GEÇMEYİN. EVE GELİR GELMEZ SİZE BÖLÜM YETİŞTİRMEK İÇİN YEMEK BİLE YEMEDİM. EMEKLERİM İÇİN LÜTFEN OY, OKUNMA VE YORUMU BANA ÇOK GÖRMEYİN.
YORUMLARDA SOHBET EDELİM KELEBEKLER🫶🏻
BÖLÜMDE HATA OLABİLİR ÇÜNKÜ DÜZENLEMEYE VAKTİM OLMADI. BİR KUSURUM VARSA AFFOLA🫶🏻🫀
TUNA KIZILHAN
İçimdeki sıkıntı git gide büyüyordu. Bilmiyorum neden böyle hissediyorum ama babamın benden bir şey sakladığını seziyordum. Çünkü ilk defa bana bakarken gözlerini kaçırıp durmuştu. Saremin evine geldiğimde arabadan nasıl indiğimin farkında bile değildim. Şuan ne haldeydim, üniformam ne haldeydi, umrumda değildi. Tek düşündüğüm onu sağ salim görebilmekti. Kapıya vurduğumda gerginlikten çatlamak üzereydim. Açılmayınca panikledim. Tekrar tekrar vurmaya devam ettim.
“Sare!” Panikle seslendiğimde gerginlik tüm uzuvlarımı yakmaya başladı. Kapı açılmadan önce kapının yanındaki camın önüne birinin bıçak koyduğunu gördüm. Ardından kapı sakince açıldığında, karşımda İmre vardı.
“Sare’yi görmek istiyorum. Çağırır mısın?” İmre’nin yüzüdeki ifadeden anladığım kadarıyla gergindi.
“Hoşgeldin, içeriye gelsene.” Kimsenin ağzına laf vermek istemiyordum. Ucu benim Sareme dokunuyordu.
“Uygun düşmez. Sen, Sare’yi çağırır mısın?” İmre’nin gergin yüz hatları beni daha çok germişti.
SARE LİA SARUHAN
Tuna’nın sesini duyduğumda yavaşça doğrulmaya çalıştım. Ama karnıma büyük bir sancı girmişti. Kendimi güçlükle yatağa sabitledim. Bende en ufak bir şey sezerse peşini bırakmayacağını biliyordum.
“Tuna, seni bekliyor.” İmre, kolumdan tutup kaldırdığında bana akıl almaz bir ifadeyle bakıyordu.
“Bak, Tuna eninde sonunda öğrenecek. Ve bunu senden duymazsa yine aranız bozulacak. Lütfen uygun bir dille kendini ifade et.” Ona dehşetle baktım. Başımı iki yana sallamıştım.
“Hayır İmre, lütfen artık konusunu açma.” İmre bana endişeyle bakıyordu. Kapıya doğru hiçbir şey olmamış gibi ilerledim. Kabanımı sırtıma geçirmeye çalıştığımda, acıdan yüzümü buruşturmamak için kendimi zor tuttum. Tuna, askeri aracın önünde bekliyordu. Merdivenleri indiğimde, ona gülümseyerek baktım. Yüzü gözü toz içindeydi ama çok yakışıklı görünüyordu. Üniforması toz içinde ve yıpranmış bir haldeydi. İlk defa bana üniformalı gelmişti. Aniden dirseğimden tutup beni kendisine çekip sarıldığında, acıyla bir anlığına nefesim kesilmişti. Bağırmamak için kendimi zor tutmuştum. İki büklüm olmamak için kendimle savaş halindeydim.
“Ne oldu?” Tuna, gerginliklr sorduğunda yutkunamadım.
“Anlamadım?” Salağa yatıyordum.
“Fazla yatıya kalma Sare, malum sonra uyuyakalıyorsun.” Sirel, o gıcık sesiyle kulaklarımda çınladığında, İmre için yaptıklarını hatırladığım için susmak zorunda kaldım.
“Niye sarıldığımda irkildin? Sen, bana hemen kollarını sarar, göğsüme başını koyardın. Niye yapmadın?” Yutkunamadım. Tuna, zekiydi ve hareketlerimi gözlemlemede oldukça iyiydi.
“Bir anda sarılınca şaşırdım sadece” Berbat bir yalancı olduğumu söylemiş miydim?
“Gördük Sare, gerçekten kötüsün.” Lia kulaklarımda çınladığında ona hak verdim.
“Sare sen iyi misin?” Yutkundum. Gülümseyerek ona bakıp, kollarımı boynuna sardım. Acıdan bağırmamak için dudaklarımı bastırdım. Gözlerim dolmuştu. Şuan karnımdaki çürükler iç organlarımı delip geçiyor gibiydi.
“Üniformalı beklemiyordum. Şaşırdım.” Tuna’nın yüz ifadesini görmek için azıcık ondan uzaklaştım.
“Pekala, sana inanıyorum. Bana yalan söylemeyeceğini varsayıyorum. Yalanı sevmem Sare, ve sende bir gariplik var. Umarım sadece şaşkınlığındandır.” Yutkunamadım. Yeniden kavga edip günlerce küs kalmak istemiyordum. Bana umutla baktı. Gülümsemek zorunda kaldım.
“İyiyim, bir şeyim yok Turna kuş” Haftalardır ona böyle seslenmek istiyordum. Ama emin olamamıştım. Tepkisini dikkatlice izledim. Gülümsediğinde, yeniden sarıldı. Özür dilerim Tuna, senden saklamak zorunda kaldığım için.
“Ben şimdi gidiyorum. Üstümü değiştireyim. Aksilik çıkmazsa, yine sana gelirim.” Başımı salladım. Ve kendimden beklenmeyecek o şeyi yaptığımda, arkama bakmadan eve doğru koştum. Tabi acıyla bağırmamaya çalışarak, ben Tuna’yı öpmüştüm. Yanağına minik bir öpücük kondurup utançla eve doğru koşturduğumda, Tuna arkamdan gülüyordu.
“Geleceğim.” Gülerek bana seslendi.
“Bekliyorum.” Kapıdan kısa bir bakış atıp gülümseyerek utançla kapadım.
“Hayırlı olsun Komutanım.” Camı azıcık araladığım için sesi duyabiliyordum.
“Sağ ol Gökalp, darısı senin başına.” Gülmeye başladım.
“Yok be Komutanım, biz o defteri kapattık.” Üzüldüm. Bende kapamıştım ama aniden açılınca bir baktım aşık olmuşum.
“Sen zaten meyilliydin Sare, Komutanı görür görmez tutuldun.” Sirel yeniden konuştuğunda onu boğmak istedim.
“Sare, bak söyle, adam anladı. Öğrenirse kavga edersiniz. Gözünün içine baka baka yalanı sevmem dedi.” İmre haklıydı ama söyleyemezdim.
“Asıl korkun Yavuz Albayın sana söyledikleri değil Sare, sen onun seni yeniden bırakma ihtimalini düşünüyorsun. Senin asıl korkun bu” İmre’nin beni gerçekten bu kadar iyi tanımasına bazen sinir oluyordum.
“Seni bırakacak olan günün birinde yine bırakır Sare, ama ben senin bundan sonra güvende olup olmayacağından emin değilim.” Yüzümü düşürdüm. Ona somurtarak bakıyordum.
“Ben sıcak duş alacağım lütfen sende kahve yapar mısın içelim?” İmre başını salladığında gülümsedim.
YAZARIN KALEMİNDEN
“Sare bunu yaptığıma kızacaksın ama ben senin güvende olup olmayacağından emin olamıyorum.” Sare’nin telefonunun tuş kilidini açıp Tuna Yüzbaşı’nın numarasını kendi telefonuna tuşladı. Sare duştan çıkana kadar konuşmalıydı.
“Kimsiniz?” Tuna Yüzbaşı’nın gergin ses tonu, İmre’yi germişti.
“Benim İmre” İmre merakla Tuna Yüzbaşı’nın cevabını bekledi.
“Bir şey mi oldu, döneyim?” Yutkundu. Gerginlikten midesine kramp girmişti.
“Benim seninle acilen konuşmam gereken bir şey var Tuna, ama telefonda olmaz. Sare duşta, çıkar birazdan.” Tuna Yüzbaşı stresle aniden yanıtladı.
“Konum atacağım oraya gel.” İmre, telefonu kapatıp banyoya doğru seslendi.
“Sare benim az işim var. Gelirim birazdan.” Sare, hayal meyal ses duyduğunda bunu önemsemedi. Çünkü tam olarak anlamamıştı.
🪖
İmre, aracı kışlanın yakınlarına park ettiğinde, arabasına yaslanmış Tuna Yüzbaşı ve Ömer Üsteğmeni görmüştü. Tuna Yüzbaşı’nın üstünde üniforma varken, Ömer Üsteğmen sivildi.
“Seni dinliyorum İmre” İmre gerginlikle Tuna Yüzbaşı’ya baktı.
“Birazdan söyleyeceklerim için Sare bana gerçekten çok kızacak ama ben onu düşünmek zorundayım.” Tuna Yüzbaşı gerginlikle yutkundu. Yerinde huzursuzca kıpırdandığında, başını salladı.
“Sen görevdeyken” Sustu. Gözlerini kapatıp yeniden açtı. “Biz, benim kargomu almak için merkeze gittik. O sırada” Derin bir nefes aldı. İçinden defalarca Sare’den özür diliyordu.
“Ne oldu?” Tuna Yüzbaşı kalbine giren ağrıyka kısık bir sesle konuştu.
“Teroristler peşimize takıldı. Sare babanı aradı. Daha sonra şey oldu ama bu kısmı söylemem doğru olmaz. Sadece Nadide anne, ben ve ailem, bir de Aren’den başka kimse bilmiyor. Belki bunu Sare ilerde san…..” Tuna Yüzbaşı sözünü kestiğinde, İmre şok içinde baktı.
“Kişiliklerinden herhangi biri dışarıya çıktı. Tahmin edeyim, en tehlikeli olan değil mi?” İmre, Ömer Üsteğmen şok içinde Tuna Yüzbaşı’ya bakarken, Tuna Yüzbaşı gerginlikle konuştu.
“Anlat İmre” İmre yutkunarak yeniden konuşmaya başladı.
“Sare’nin bunu sana söylediğine inanamıyorum. Sana gerçekten güveniyor.” İmre şoku atlatamadan, Tuna Yüzbaşı aceleyle konuştu.
“Lütfen söyler misin?” İmre yeniden konuşmaya başladı.
“Sirel dışarıya çıktı. Arabayı durdurup ormana kaçtık. Baban ve timi gelene kadar oyalarız dedik. Sirel bir kaç teroristi yere serdi. Ama daha sonra kaydık ve Sare’nin karnı sert bir taşa çarpınca teni mosmor olmuş, ayrıca başını vurduğu için, başından da yaralandı. Asıl önemli kısım burası bile değil. Yakalandık ve yakalandığımızda kadın tam olarak şunları dedi. Rojin’in selamı var. Komutana da büyük bir acı bırak dedi. Sare’ye hepsi tecavüz edip, video kaydına alacaktı. Senin canını yakmak için onu kullanacaklardı.” Tuna Yüzbaşı hiçbir tepki veremeden öyle kaldı.
TUNA KIZILHAN
İmre’nin son sözleri üzerime çöktüğünde, yer ayaklarımın altından kaymış, duyularım çalışmaz hale gelmiş gibiydi. Benim Sareme ben dokunamazken, ben onu sonsuza denk kendime saklarken, benden intikam almak uğruna onun bedeninin üzerinden nasıl plan kurarlardı?
Ellerimi gerginlikle saçımı attım. İki elimle başımı tutuyordum. Hala sözleri idrak edememiştim. Sare’ye sarıldığımda, irkilmesi canının yanmasındandı. Hissetmiştim. Babamın vanabu gerçeği söylemek yerine beni bir yalana inandırmaya çalışmasına öfkelenmiştim.
Sevdiğim kadına, kirli ellerin dokunacak olmasını hazmedemedim. Kulaklarım duyduklarını inkar etmeye hazırdı. Benim Sareme, benim yüzümden mi dokunacaklardı?
“Tuna, ben sana bunları, Sare’ye ona gitmesini söyle diye söylemedim. Bunu yapsan da gitmez. Lütfen ondan yeniden bir yara açma. Bu sefer onu toparlayamam ne olur. Ben sadece bunları bil ve önlemi al diye sana söylüyorum.” Hiçbir şey düşünecek halde değildim. Aklım hala o cümledeydi. ‘Sare’ye hepsi tecavüz edip, video kaydına alacaktı.’ Benim sarılırken bile temas ederim, rahatsız olur diye, parmaklarımı tenine değdirmeye çekindiğim, sevdiğim kadına dokunmak istemişlerdi.
“Babam, bana yalan söylemiş. Ona sordum. Dedim ki bilmem gereken bir şey var mı!” Bağırmıştım. Kendi kendime konuşuyordum. Babam ilk defa bana yalan söylemişti. Yalan konusunda hassas olduğumu bilmesine rağmen.
Arkamı dönüp hızla arabama ilerledim. Ömer aceleyle önümü kesinde durmak zorunda kaldım.
“Bu sinirle gitme Tuna, yanlış bir şey yaparsın.” Onun ellerini üzerinden itip hızla arabaya bindim. Arabayı hareketlendirdiğimde, yönümü karargaha çevirmişti.
YAZARIN KALEMİNDEN
“Hayır ya, bir delilik yapacak.” İmre, telaşla Ömer Üsteğmene baktı.
“Ben bunu, böyle yapsın diye söylemedim. Sadece bilsin istedim. Sare’ye bundan sonra ne olacak bilmiyorum.” Ömer Üsteğmen sıkıntılı bir nefes vererek İmre’ye baktı.
“Acele et. Bir delilik yapmadan karargaha gidip engel olmam lazım.” İmre’nin arabasına doğru ilerleyerek, sağ koltuğa oturmuş.
“Tamam, umarım yanlış bir şey yapmaz.” Ömer Üsteğmen endişeyle konuştu.
“Tuna’yı birazcık tanıyorsam kendini yakar.” İmre’nin içine sıkıntı düştüğünde korkuyla direksiyonu sıktı.
🪖
Tuna Yüzbaşı aracını karargahın önüne park ettiğinde, kapısını hızla kapatarak karargahtan içeriye girdi. Yavuz Albay’ın odasına tıklamadan aniden girdiği için Yavuz Albay kaşlarını çatarak baktı.
“Tuna, ne oluyor, ne bu münasebetsizlik?” Tuna Yüzbaşı’nın gözü hiçbir şeyi görmüyordu. Tek düşündüğü sevdiği kadına yapılanların kendisinden saklanmasıydı.
“Niye bana yalan söyledin!” Bağırdığı için Yavuz Albay sert çehresini Tuna Yüzbaşı’ya dikti.
“Anlamadım?” Bu sefer Tuna Yüzbaşı daha yüksek bir sesle bağırdı.
“Sen, Sare’ye teroristlerin tecavüz etmek istediğini, onu bana karşı kullanacaklarını nasıl bana söylemezsin!” Yavuz Albay şaşkınlıkla Tuna Yüzbaşı’ya baktı. Nasıl öğrendiğini merak ediyordu.
“Karşında Albayın var. Haddini aşma!” Yavuz Albay’da sinirle konuştuğunda, Tuna Yüzbaşı yeniden bağırdı.
“Sen, bana benim sevdiğim kadının, benim yüzümden saldırıya uğradığını nasıl söylemezsin. Bana yalan söyledin!” Yavuz Albay sinirle Tuna Yüzbaşı’ya bağırdı.
“Albayınla konuştuğunu unutma asker!” Tuna Yüzbaşı elini saçından geçirerek gerginlikle sinirden güldü ve yeniden konuştu.
“Eğer söyleseydim. Aynı bu tepkiyi verecektin. İntikam peşinde koşacaktın. Umarım intikam peşinde koşmak gibi bir niyetin yoktur. Bir Türk askeri intikam için yaşamaz. Biz bu Vatan için yaşarız. Vatan ne emrediyorsa onu yaparız. Kendine gel ve Albayına karşı gelmeyi bırak. Yoksa seni sonuçlarına mahkum etmek zorunda bırakma beni!” Tuna Yüzbaşı dişlerini sıkarak, Konuşan Albayına baktı.
“Rojin, benim yüzümden Sare’ye zarar verecek ve ben hiçbir şey yapmayacak mıyım?“ Yavuz Albay sinirle oğluna yaklaştı.
“Eğer intikam güdersen, seni görevinden alırım Tuna, baban olmam bunu cezasız bırakacağım anlamına gelmez.” Tuna Yüzbaşı gerginlikle yeniden güldü.
“Sen bana yalan söyledin. Ben sana bir daha nasıl güveneceğim. Ben sana Sare’yi emanet ettim. Onu sevdiğimi biliyorsun. Onu korumam gerektiğini biliyorsun. Sen beni bundan habersiz bırakarak bana iyilik yaptığını mı sanıyorsun?” Tuna Yüzbaşı dişlerinin arasından konuştuğunda, Yavuz Albay çatık kaşlarını yumuşatarak hüzünlü yüz ifadesini oğluna çevirdi.
“Bana olan güvenini sarsmak istemezdim. Ben Sare’yi senin sevdiğin kadın olduğu için değil, insan olduğu için kurtardım. Benim görevim milletimin ve Vatanımın bekasını sağlamaktır. Seninde görevin aynen bu, intikam peşinde koşmayı sakın düşünme. Yoksa bedelini oğlumsun demem ödetmekten çekinmem!” Tuna Yüzbaşı başını sallayarak konuştu.
“O zaman Rojin’in bir kez daha hamle yapmasına göz yumalım diyorsun?” Yavuz Albay başını iki yana sallayarak konuştu.
“Her şeyin yeri ve zamanı vardır. Bunu intikam peşinde koşarak yapamayız. Seni yeniden uyarıyorum. Sakın sana ceza vermemi içerecek yanlış tavırlarda bulunma. Bu hadsizliğini acına veriyorum. Şimdi git sakinleş ve benim bu saygısızlığına vereceğim cezayı bekle.” Tuna Yüzbaşı, baş selamı vererek odadan hızla çıktı.
Tuna Yüzbaşı odadan çıktığında, Ömer Üsteğmen endişeyle ona doğru yaklaştı.
“İnşallah askerliğini yakacak bir şey yapmadın Tuna?” Tuna Yüzbaşı sert gözlerini Ömer Üsteğmene dikip yeniden yürümeye devam etti.
“Yaptım, cezamı bekliyorum. Ama şimdi bunu düşünecek değilim.” Hızla karargahın çıkışına yürüdüğünde Ömer Üsteğmen koşarak yetişti. İmre de Ömer Üsteğmeni takip ediyordu.
“Ulan ruh hastası, Albay’a ne diye dikleniyorsun?” Tuna Yüzbaşı sinirle konuştu.
“Karasu’ya öncülük edersin. Ben malum, bir süre olamayabilirim.” Ömer Üsteğmen sinirle Tuna Yüzbaşı’ya baktı. Ama Tuna Yüzbaşı’nın arkası dönük olduğundan görmedi.
“Aptalsın, akılsızsın, ulan sensiz Karasu mu olur, ne diye saçma sapan tavırlar yapıyorsun?” Tuna Yüzbaşı yeniden aracına bindiğinde yorgunluktan bayılacak gibiydi.
“Ya bi dur!” Ömer Üsteğmen yeniden onu bırakıp gitmesine sinirlenemeden Tuna Yüzbaşı gitmişti. Köye doğru ilerliyordu. Şimdi Sare’nin yanına gidecekti.
“Hadi bizde peşinden gidelim.” İmre aceleyle arabaya yöneldi.
“Çıldırıcam ya, illa diyor benim ağzımı yüzümü dağıt.” İlk defa Ömer Üsteğmen bu denli sinirli görünüyordu. Nadiren girdiği sinir harbine kendisini kaptırmaması elde değildi.
“Bu sinirle ya Sare’ye bir şey yaparsa?” İmre korkuyla aklından geçeni söylediğinde, Ömer Üsteğmen şaşkınlıkla baktı.
“Tuna, ölse elini sürmez Sare’ye, zorunda kalsa kendisini vurur, yine de dokunmaz ona” Ömer Üsteğmenin sert sesi İmre’nin irkilmesine sebep olmuştu.
“Bilmiyorum sadece korktum.” Ömer Üsteğmen başını sallayarak yola döndü.
SARE LİA SARUHAN
İmre beni bırakıp gitmişti. Aramalarıma hiçbir cevap vermiyordu. Akşam ekmeğini almak için bakkala gitmiştim. Şimdi ise eve dönüyordum. Evimin önüne, Tuna, arabayı bir anda durdurduğunda neye uğradığıma şaşırmıştım. Onun arkasından ise İmre ve Ömer’de park ettiğinde, Tuna aracın kapısını hızla kapatıp bana adımladı.
“Neler oluyor?” İmre’ye şaşkınlıkla baktım. Düşündüğümü yapmamış olmasını adımladım.
“Konuşacağız.” Bileğimi tutarak çektiğinde elimdeki ekmeği alıp Ömer’e uzattı. Ömer ise şaşkınlıkla ekmeği aldığında ‘ben bunu ne yapayım’ der gibi bakıyordu. Sonra hemen İmre’ye uzattı.
“Nereye gidiyoruz Tuna?” Şaşkınlıkla ona baktım.
“Konuşacağız dedim Sare” Sesi sert ve ürkütücüydü. İstemsizce korkmuştum. Arabaya bindiğimizde hızla sürmeye başladı. Biraz uzaklaştıktan sonra arabayı durup bana baktı.
“Bana niye söylemedin?” İçime korku süzüldü. Şuan çok sinirli görünüyordu.
“Bana niye sana saldırdıklarını söylemedin?” Dilinin ucuna gelen şeyi yutup farklı bir kelimeyle söylemişti.
“Tuna ben” Yeniden konuştu.
“Bana niye söylemedin Sare!” Bağırdığında istemsizce yerimde sıçradım.
“Seni benim yüzümden, bu hale getirmişler, ama ben bunu bilmiyorum. Anlamayacağımı mı düşündün, sarıldığımda irkilmenden, sesinin tonundan anladım. Ama sana inanmayı seçtim. Dedim ki kendi kendime, bu içimdeki geçmeyen sıkıntı belki benim kendi kuruntumdur. Ama yok tam da hissettiğim gibiymiş.” Bana yeniden mi git diyecekti. Nedense bana olan bakışlarını o günkü bakışlarına benzetmiştim.
“Benim yüzümden sana zarar vermek istediler.” Dişlerinin arasından konuşmuştu. Ama benimle değil sanki kendisiyle konuşuyordu. Bana yeniden git diyeceğini tam bu anda anlamıştım.
“Eğer niyetin bana yine git demekse, gitmeyeceğim, boşuna çeneni yorma.” Arabadan inip hızla yürüdüğümde, karnıma giren acıyla elimi karnıma götürdüm. Peşimden geliyordu.
“Sare” Dirseğimden tutup nazikçe beni kendisine çevirdiğinde yeniden konuştum.
“Eğer bana yine git diyeceksen, sakın acı sözler söyleme. Söyleme ki, bende geri geldiğinde seni affedecek gücü kendimde bulayım. Ben seni seviyorum Tuna, istesen de gidemem anladın mı?” Ağzını açmıştı ama hızlı davranarak yeniden konuştum.
“Burada kalmamın tek sebebi sen değilsin. Ama bir gün görevim biter ve gitmek zorunda kalacak olsam bile burada kalmayı seçecek kadar seviyorum seni, o yüzden bana sakın acı sözler söyleme, çünkü sen beni her kırdığında, benim canım, teroristlerin bana yaptığı işkencelerden daha çok yanıyor.” Ağlıyordum. Çünkü bir kez daha beni bırakmasına dayanacak gücü kendimde bulamıyordum. Sözlerini duymak istemiyordum. Gözlerini gözlerimden çeksin istemiyordum. Hızla önüme dönüp ilerleyeceğim sırada sol kolunu karnıma dolayıp beni kendisine çekti. Sırtım tamamen ona yaslıydı. Gözlerimi kapattım. Gözyaşları sicim gibi akıyordu. Başını boynuma gömdü. Ardından saçlarımın kokusunu içine çektiğinde kulağıma fısıldadı. İki koluyla da canımı yakmayacak derecede sarıyordu.
“Sana git demeyecektim. İstesem de diyemem. Yeniden sana gelirim. Yeniden başlarız.” Ağlamaya devam ettim. Günlerdir kendimi sıkmaktan artık tüm hücrelerim işlevsizdi.
“Sarem” Bana değilde kendisine söylüyomuş gibiydi.
“Sen benim kıymetlimsin, ben sana dokunmaya kıyamazken, sırf rahatsız olursun diye parmaklarımı tenine değdiremezken, o soysuzların sana dokunma ihtimali beni mahfediyor.” Gözleri kapalıydı. Burnu saçlarımda ve dudakları ise kulaklarımdaydı.
“Sana dokunma ihtimalleri beni delirtiyor. Bu uğurda, yıllardır çabaladığım emeklerimi bile gözüm görmedi.” İçime korku süzüldüğünde, yanlış bir şey yaptığını anlamıştım. Yeniden konuşmaya devam ettiğinde onu bölmedim.
“Bütünüyle senin olmuşum, tüm benliğim, ruhum, zihnim, bedenim, ben her şeyimle senin olmuşum. Bunu bugün farkettim. Sana dokunmuş olsalardı, beni kimse toparlayamazdı.” Benimle değilde, kendisiyle konuşuyordu. Kendisini sakinleştirmeye çalışıyor gibiydi.
“Murat haklıymış, bir kalbes sevda düştüğünde orayı yakmadan durmazmış. Benim için bugün cayır cayır yandı.” Benimle ilk defa bu kadar açık konuşuyordu. Kendisini affettirmeye çalıştığı gün bile bu kadar açık sözlü değildi.
“Seni kendime saklıyorum. Seni kelimenin tam anlamıyla her zerrem için saklıyorum“ Saçlarımı öptüğünde, istemsiz titremiştim. Yanağını yanağıma yasladı.
“Özür dilerim.” Ona baktım. Sol elini uzatarak yanağımdaki yaşları sildi.
“Seni yokluğuma alıştırdığım için özür dilerim kıymetlim.” Gözlerimden yaş aktıkça silmeye devam ediyordu. Telefonu aniden çaldığında yerimde sıçramıştı. Sakinleştirmek için saçlarımdan öpüp telefonu cevapladı.
“Emredin Komutanım.” Telefondan Yavuz abinin sert ama yinede çok sert olmayan sesini işittim.
“Hemen eve gel.” Tuna, kuşkuyla çıkan sesiyle onayladığında, benden uzaklaşmıştı.
“Gitmem gerekiyor.” Yüzümü ellerinin arasına alıp alnımdan öptü.
“Tamam, umarım benim yüzümden” Baş parmağını dudaklarıma bastırıp, dudağını parmağına bastırdı. Neden beni öpmediğine anlam verememiştim.
“Seni eve bırakacağım. Güzelce dinleneceksin. Daha sonra ben yine sana geleceğim. Ben gelene kadar uyu yavrum.” Kollarımı ona sarmıştım. Onun yanında huzurluydum.
Bir süre sonra yeniden evimin önüne geldiğimizde, Ömer, Tuna’ya tavırlı bakıyordu.
“Kardeşim, üçüncü oldu. Her seferinde beni sap gibi bırakıyorsun. Oğlum insan bu çocuk eve nasıl gidecek diye düşünür.” Tuna, belli belirsiz tebessüm etmişti.
“Geldim ya” Ömer somurtarak arabaya binerken yeniden konuştu.
“Sare’yi bırakmak için geldin Telli Turna, benim için değil. Sana trip atacağım. Bir süre beni arama.” Bunu diyerek kuzu kuzu Tuna’nın arabasına binmişti.
“Allahım şunun karşısına hayırlı bir kısmet çıkar da beni salsın.” İmre ve ben gülünce, İmre’ye bakıp kaşlarımı çattım.
“Hadi güzelim içeriye geç.” Evet bu sanırım üçüncüydü.
“Geçer misiniz diyecektim majesteleri, üzgünüm beni bağışlayın.” Güldüğümde o da gülmüştü.
YAZARIN KALEMİNDEN
Tuna Yüzbaşı, Ömer’i eve bıraktıktan sonra gerginlikle Yavuz Albay’ın evine gitti. Kapı açılır açılmaz Yavuz Albay’ın eşi gerginlikle kapıyı açmıştı.
“Geç şuraya” Tuna Yüzbaşı mahçup bir ifadeyle masaya doğru ilerledi.
“Bak Tuna, çok düşündüm. Ama bu sefer bende hatalı olduğum için bu sinirini görmezden geleceğim. Ama eğer ki intikam peşinde koştuğunu görürsem, duyarsam inan bana seninle çok uğraşırım. Sevgimi biliyorsun, tersimi de bilirsin. Acımam, emeğini hiç ederim. Ayrıca bir daha Albayına hadsizlik yaparsan seni hiç düşünmeden cezalandırırım. Bir daha buna yeltenme ve bana sakın sesini yükseltme, sana verdiğim değere güvenip bana istediğin gibi davranabileceğini aklından bile geçirme. O değeri oğluma veriyorum. Asker olarak her askerle eşitsin.” Tuna Yüzbaşı hatasını biliyordu. O yüzden ses etmeden sadece Albayını dinliyordu.
“Şimdi git duş al. Annene söyle sana benim kıyafetlerimden versin. Sonra da yemek yiyeceğiz.” Tuna Yüzbaşı başı eğik bir şekilde başını sakladığında, Yavuz Albay masadan kalkmış, içeriye geçiyordu. Bahçe estiğinden içeride yemek yiyeceklerdi.
SARE LİA SARUHAN
Tuna’nın ne yaptığını deli gibi merak ediyordum. Umarım benim yüzümden mesleğinden uzaklaştırılmazdı. O kadar çok korkuyordum ki, yemek yiyemiyordum. En son dayanamayıp Tuna’ya mesaj attım.
“Neredeyim.” Aceleden ve panikten yanlış yazdığımda hemen düzeltmeye çalıştım.
“Aman neredesin yazacaktım.” Ben düzelttiğim mesajı tekrar gönderemeden Tuna, neredeyim olarak yazdığım mesajı yanıtlamıştı.
“Kalbimde.” Anında yanıt geldiğinde olduğum yerde erimemek için kendimi zor tuttum. Gülerek mesajı cevapladım. Çok hoşuma gitmişti.
“Yiaaağğğğ Ermaaaannnn söğüş mü ben mi?” Gülerek yazmıştım. Gülmekten gözümden yaş gelmişti. İmre şaşkınlıkla bana baktı.
“Sen tabiki” Karşılık olarak bunu yazdığında daha da gülmeye başladım. Gülünce karnıma acılar saplanıyordu. Ama gülüşümü durduramıyordum.
BÖLÜM SONU
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
152.78k Okunma |
14.51k Oy |
0 Takip |
166 Bölümlü Kitap |