MERHABALAR KELEBEKLER NASILSINIZ?
BU BÖLÜMÜMÜZÜN HEDEFİ 180 OKUNMA 60 OY VE 130 YORUM, SINIR TAMAMLANDIĞINDA YENİ BÖLÜM GELECEKTİR🫶🏻🫀
“Aptal, ben sana Sare’ye yakın ol dedim. Sen gittin kızdan dayak yedin!” Rojin sinirle elini önündeki küçük masaya vurduğunda, masanın üzerindeki su devrilmişti.
“Bir anlığına gelişti. Yoksa bunu asla yapamazdı.” Rojin sinirle yeniden konuştu.
“Banane lan niye dayak yediysen, ben sana ne dedim. Kızı kendine aşık et. Kandır ve bana getir demedim mi!” Aykut stresle elini saçının içinden geçirdi.
“Bunu yapacağım. Ama zaman lazım” Rojin kahkaha atarak yerine oturdu.
“Aptal, bir daha o kız sana yaklaşır mı?” Aykut sinirle konuştu.
“Bende zorla yaklaşırım. Madem güzellikle olmuyor, zorla olur.” Rojin sırıtarak yeniden konuştu.
“Davamıza sadık kalmadın. Ve biz davamıza sadık olmayanları infaz ederiz.” Silahını doldurduğunda, çıkan klik sesi, Aykut’un tüm hücrelerini germişti.
“Ben davamıza hep sadıktım. Asla bundan vazgeçmedim. Sana Sare’yi getireceğim diyorsam getireceğim. Üstelik sana güzel haberlerim var.” Rojin dikleşti ve Aykut’a dikkat kesildi.
“Neymiş o güzel haberler?” Aykut sırıtarak konuştu.
“Düşündüğün gibiymiş, yıllar sonra Ahad, sonunda istediğini buldu.” Rojin düşünceli bir ifadeyle konuştu.
“Söyle hemen” Aykut hemen sözüne devam etti.
“Tuna’nın artık bir zaafı var. Siz aylar önce Öğretmen hanımı kaçırdınız. Ama bu hiçbir şeye etki etmedi. Ucu sadece Baver abime dokundu. Ama şimdi sen Tuna’nın Sare’sini elinden alırsan, emin ol çok şey elde etmiş olursun. Bu sefer ucu Tuna’ya, hatta Karasu’nun tamamına dokunur.” Rojin, Aykut’a olan öfkesini unutmuştu. Geceye sinsi bir gülüş bırakmıştı.
“O Komutanın kalbini sökeceğim. Bırakalım da Sare, Komutanın kalbine daha fazla girsin. Bende o kalbi kökünden kurutayım. Tıpkı benim kalbimi kuruttuğu, en sevdiğimi elimden aldığı gibi, bende onun elinden en sevdiğini alacağım. Bu ara bulaşma kıza, sadece Komutanı rahatsız et. Huzursuz olsun.” Aykut sinsice güldüğünde, Rojin karşılık vermişti.
“Tuna’yı tanırım. İlk defa kendisini kontrol etmeyi beceremedi. Yanına yolladığımız kızlarda bir halta yaramadı. Sare’yi gerçekten seviyor. Bizim yapamadığımızı Sarecik yaptı.” İkisi de kahkaha attığında, yakaladıkların avın tadını çıkarıyorlardı. Bu sefer nefret ettikleri Komutanı bitirecek bir kozları vardı.
🧚
Gece, Sare uykuya dayanamayarak, Yavuz Albay’ın odasındaki koltuğa kıvrılıp uyumuştu. Gece boyunca Yavuz Albay’ın emriyle odaya hiçkimse girmemişti. Kendisi de odaya girmek için Sare’nin odadan çıkmasını bekliyordu.
“Efendim Tuna?” Tuna Yüzbaşı babasını telsizden değil telefondan aramıştı.
“Baba, kusura bakma rahatsız ettim bu saatte, Sare ne yapıyor?” Yavuz Albay gülümseyerek cevapladı.
“Karargahta yerinde tutamadık hanımefendiyi, bir oraya bir buraya gidip durdu. Aşağıda ararken yukarıda, yukarıda ararken aşağıda bulduk. En sonunda uykusu gelince benim odaya tıpış tıpış geri döndü. Şuanda uyuyor olmalı.” Tuna Yüzbaşı belli etmek istemeyerek belli belirsiz gülümsedi.
“Tamamdır, baba köyde durum şuanda stabil, rica etsem Sare’yi uyanınca köye getirtebilir misin?” Yavuz Albay, oğlunun ses tonundan hoşnut olmuştu. Başını sallayarak konuştu.
“Getirtirim de bir şartım var.” Tuna Yüzbaşı şaşkınlıkla konuştu.
“Şart mı?” Sesi sorgulayıcı bir tondaydı.
“Sizin aranızda ne var evlat, bende gelinim mi değil mi ona göre hevesleneyim.” Tuna Yüzbaşı utanarak boğazını temizler gibi konuştu.
“Hat kesilmeye başlıyor sanırım, sesini tam alamadım.” Yavuz Albay gülerek cevapladı.
“Hatlarda tam zamanında kesilmeye başladı evlat, ben aldım cevabımı, yollarım Sareni” Tuna Yüzbaşı utançtan neredeyse kızaracak haldeydi.
“Ben onu mu dedim.” Yavuz Albay keyifle güldü.
“Valla evlat, biz Sare’yle baş edemedik, tüm karargah gece onu arayıp durduk. Yerinde 5 dakikadan fazla durmadı. Artık sen baş edersin.” Tuna Yüzbaşı, babasının gülüşüyle daha da kızarmaya başlamıştı. Hiçbir şey demeden gözlerini yumup gülüşünü dinledi.
“Benim kapatmam gerek, malum görev başındayım.” Yavuz Albay keyifle sırıttı.
“Tamamdır oğlum siz dikkat edin.” Telefon kapandığında, kulaklığının tuşuna basarak sesinin duyulmasını sağladı.
“Herhangi bir hareketlilik var mı?” Karasu hafif uykulu seslerle konuştu.
“Hayır Komutanım.” Ömer Üsteğmen söylemişti.
“Bende de yok Komutanım.” Ahmet Başçavuş konuşmuştu.
“Benim tarafta da hareketlilik yok Komutanım.” Biran Teğmen konuşmuştu.
Hepsi aynı şeyi dediğinde Tuna Yüzbaşı başını sallayarak yeniden konuştu.
“Tamamdır, yine de dikkatli olun.” Karasu timi hep birlikte onayladığında, Tuna Yüzbaşı sessizce dinlemişti.
SARE LİA SARUHAN
Oda o kadar sıcaktı ki gece boyunca terlemiştim. Benim odam bile bazen buz gibi oluyordu. Ki sadece salonda sobam vardı. Ama burası muazzam derecede sıcacıktı. Koltuktan doğrulduğumda, boyunlarım uyuşmuştu. Kabanımla önümü daha sıkı kapadım ve dağılan saçlarımı düzeltmeye başladım. Ardından kapının kulpunu çevirerek dışarıya çıktım. Tuna’nın babası telefonu gülerek kapadığında başını bana çevirmişti. Çekinerek gülümsedim.
“Günaydın” Utanıyordum. Başımı eğerek yerdeki fanyasları saydım.
“Günaydın kızım” Tuna’nın babası konuştuğunda benimle sıcacık bir gülümsemeyle konuşmuştu. Ardından askerine dönerek ciddiyetle yeniden söze girdi.
“Sare’yi güvenli bir şekilde köye bırakın. Aman ha dikkatli olun. Tuna Komutanınızı biliyorsunuz.” Tuna’dan bahsederken sesi keyifli çıkmıştı.
“Ben, gece boyunca benimle ilgilenmek zorunda kaldığınız için üzgünüm. Aynı zamanda teşekkür ederim. Odanız sıcacıktı.” Tuna’nın babası bana öyle şefkatli gülümsüyordu ki, bir an baba şefkatinin böyle bir his olduğunu düşündüm. Gerçektende babalık böyle bir şey miydi?
“Bekleme odasını soğuk bulduğun için odanın ısısını yükselttirdim kızım, rahat ettirebildiysek ne mutlu bize” Memnuniyetle gülümsedim. Aynı zamanda mahçubiyet doluydum.
“Ben aslında size o konuda birazcık doğru söylememiş olabilirim. Orası da sıcaktı ama ben çok sıkılmıştım. Rahatsızlık verdiysem çok özür dilerim. Birde çok fazla kalabalıklaşmıştı, rahat edemedim.” Tuna’nın babası yeniden şefkatle gülümsedi.
“Zaten geçici olarak oraya aldırmıştım. Odaya geçmeni istemek için geldim ama seni telsiz odasında buldum kızım” ‘Kızım’, neden babam söylediğinde midemi bulandıran kelime şimdi iliklerime kadar beni yumuşacık ediyordu?
“Ben her şey için teşekkür ederim.” Tuna’nın babası yeniden gülümsedi.
“Rica ederim kızım, hem sen artık yabancı sayılmazsın. Çekinme benden, bir şeye ihtiyacın olursa söyle kapıdaki askerlere hemen gelirim.” Gerçekten istemsizce sarılmak istemem normal miydi?
“Teşekkür ederim.” Yeniden teşekkür ettiğimde hafifçe güldü.
“Hadi sen artık evinde güzelce dinlen kızım” Bana gülümseyip daha sonra askerine işaret ettiğinde, asker elini koridora doğru yöneltti. Bende gülümseyerek onunla birlikte karargahın çıkışına doğru ilerledim.
👩🏻🏫
Askeri araç evimin yakınlarına yaklaştığında kalbim heyecanla atmıştı. Çünkü Tuna’nın yanından geçip gitmiştik. Biraz daha ilerlediğimizde tam evimin önünde durmuştuk. Araçtan hızla inip soğuğun çıplak bacağıma çarpmasına izin verdim.
“Teşekkür ederim Necati” Yol boyunca sürekli ona Tuna hakkında soru sorduğumdan neredeyse kanka olacaktık. Necati bana gülümserek başını salladı ardından Tuna’ya yöneldi.
“Komutanım” Askeri selamı vermişti.
“Nasılsın Necati, karargahta her şey yolunda mı?” Necati ciddiyetle yeniden konuştu.
“Albayım, emanetinizin rahatlığı için elimizden geleni yaptığımızı söylememi istedi.” Tuna sanki babasının ne demek istediğini anlamış gibi kaşlarını çatmıştı.
“Babam artık imalarını insanlar yoluyla bana ulaştırıyor.” Kendi kendine söylemişti.
“Komutanım, izniniz olursa ben karargaha geri döneyim.” Tuna ciddileşerek yeniden konuştuğunda, sert duran çene hatları istemsizce hoşuma gitti.
“Zaten hep istemsiz oluyor.” Sirel’in sesini kulaklarımda duyduğumda onu görmezden geldim.
“Devam et asker.” Necati yeniden asker selamı vererek hızla araca ilerledi. Bende somurtarak Tuna’ya bakarak ona doğru ilerledim.
“Beni gece getirtecektin hani, sabah oldu anca getirttin.” Tuna gözlerini kısarak Ömer’e doğru baktı.
“Gece yolların güvenli olmayacağını düşündüm. Bu yüzden sabahı bekledim. İçeriye geçer misin Sare?”Yeniden bir içeriye geçme muhabbetinin tam ortasındaydık.
“Bana kaşlarını çatma. İçeriye geç.” Gerçekten bana emir vermesinden nefret ediyordum.
“Ben senin….” Sözümü hemen kesti.
“Askerim değilsin. O halde ikiletme beni Sare, içeriye geçer misin?” Pes edip ayaklarımı vura vura yürümeye başladım. Tabi bu havayı keşke topuklu botlarla yapmasaydım. Dengem kaydığında somurtarak Tuna’ya baktım. Hani dizilerde kız başrol kayınca erkek başrol onu tutuyordu. Tuna bana sadece kaşlarını çatarak bakıyordu. Ukala herif.
“İnsan nezaketen tutar.” Tuna sırıtarak baktı.
“Görev başındayım.” Bahaneye bak. Düşsek ölsek, görev başındayım diye müdahale etmeyecekti herhalde.
“İyi” Kaşlarını çattı.
“Şu kelimeyi sevmiyorum. Bana kullanma.” Arkamı dönerek ona doğru ilerledim. Kollarımı göğsümde kavuşturdum.
“Bende bana, yap, et, geç, yürü, ilerle, demeni sevmiyorum.” Karşısına dikilmiştim. Yutkunarak gözlerime baktı. Ardından sırıtarak baktığım dudaklarıma gözleri değince, gözleri bir süre orada kaldı. Ardından gözlerini kaçırarak konuştu.
“Ben buraya keyfiye gelmedim. İçeriye geçer misin Sare, güvenli olmayabilir.” Yutkunarak zar zor konuştu. Gözleri asla yüzümü bulmamıştı. Başımı salladım. Karasu timinin atışmamıza dikkat kesildiğine eminim çünkü az ilerden Ömer’in sesini duymuştum.
“Vallahi uykum açıldı. Sabah programı gibisiniz.” Ömer sırıtırarak konuştuğunda ben ona somurtarak bakıyordum.
“Şöyle desen sorun kalmayacak. Ama sen anlaşılmaz bir hödük olduğun için, illa emir vereceksin değil mi?” Ardından yanından geçip gittiğimde, kendime bir anda inanamadım. Ben koskoca Yüzbaşı’ya hödük mü demiştim?
Ömer’in hatta tüm Karasu’nın kıs kıs güldüğünü duyuyordum. Aslında böyle demeyecektim. Ama ı kadar çok damarıma bastı ki bende dediğime şaşırmıştım.
YAZARIN KALEMİNDEN
“Komutanıma hödük mü dedi Sare yengem?” Ahmet Başçavuş gülmemek için kendisini zor tutuyordu.
“Valla ben Komutanımın yıllardır kimseden azar yediğini görmemiştim.” Murat Teğmen konuştuğunda, Ömer Üsteğmen kendisini zor tutuyordu. Arkasına döndü ve kıs kıs güldü.
“Sare yengem de amma eli maşalı çıktı.” Kerim Başçavuş konuşmuştu.
“Boş boş konuşmayın. İşinize bakın.” Tuna Yüzbaşı’nın sert sesi onları daha fazla güldürmeye başlamıştı.
SARE LİA SARUHAN
“İnsan beni merak eder İmre!” Yüksek sesle konuşmuştum. İmre kahvaltıyı çoktan hazırlamıştı. Çayları doldururken ben ona somurtarak baktım.
“Ya bir karargah dolusu askerin ortasındasın güvende olduğunu biliyordum. Bende seni telaşlandırmak istemedim.” Omzumu silktim ona da çok kızgındım.
“Anlat hadi ne oldu?” Heyecanla beni dürttüğünde Tuna’nın beni öptüğü anı hatırladım.
“Leylalı leylalı bakma da anlat.” Utanarak bakışlarımı kaçırınca İmre yüksek sesle konuştu.
“Öptü değil mi?” Şok içinde ona baktım.
“Sen….” Kahkahası sözümü bölmüştü.
“Ya kızaran yanakların senden önce bilgiyi bana uçurdu. Anlat şimdi” Ona her şeyi en ince ama burası gerçekten önemli en ince detayına kadar anlatmıştım. Defalarca bana söylediği şeyleri tekrarlatıyordu. İkimizde birbirimize vura vura gülüyorduk.
YAZARIN KALEMİNDEN
Karasu timi ve Kılıç timi görevlerine devam ederken havaya güneş yerleşmeye ve karı eritmeye yavaş yavaş başlıyordu. Askerler köyün dört bir tarafını sardığı için teroristler yapacağı baskından vazgeçmişti.
“Komutan” Tiz bir ses duyulduğunda Karasu timi sese bakmıştı. Bakamayanlar da vardı tabi, onlar başka bir nöbet yerindeydiler.
“Buyrun?” Tuna Yüzbaşı kendisine doğru gelen kıza sorgulayıcı bir bakış bıraktı.
“Sizi görmeye geldim.” Kız hülyalı hülyalı Tuna Yüzbaşı’ya bakarken, Tuna Yüzbaşı anlam veremeyen bakışlarla kıza baktı.
“Niye bir sorun mu var?” Tuna Yüzbaşı’nın sesi sert ve netti.
“Yok Komutan, ben seni görmeye geldim.” Tuna Yüzbaşı huzursuzca başını cama doğru çevirdi. Sare’nin görüp yanlış anlamasından çekinmişti.
“Komutanım, maşallah taliplerinizde bitmiyor.” Ahmet Başçavuş gülerek konuştuğunda, Ömer Üsteğmen dudaklarını bastırıyordu. Gülemezdi. Çünkü Tuna Yüzbaşı tam karşısında ona öldürücü bakışlarını atıyordu. Ama diğer Karasu üyelerinin gülüşlerini kulaklarında duyabiliyordu.
“Vallahi Sare yengem duymasın.” Kerim Başçavuş konuşmuştu.
“Beni niye görmek istediniz hanımefendi, sorun nedir?” Kız, Tuna Yüzbaşı’ya bir adım attığında, Tuna Yüzbaşı geriye adımladı.
“Ben Rojbin, sizin adınız ne Komutan?” Tuna Yüzbaşı, Allahtan sabır dilenircesine göğe baktı.
“Hanımefendi, lütfen evinize gider misiniz?” Kız gülümseyerek Tuna Yüzbaşı’ya bakmaya devam ettiğinde, Tuna Yüzbaşı rahatsız olarak başını yeniden cama çevirdi.
“Ama ne zamandır konuşmak istiyorum. Tam cesaretimi toplamışken biraz bekleyin konuşayım.” Tuna Yüzbaşı şaşkınlıkla kıza baktı. Kız gülümseyerek Tuna Yüzbaşı’ya adım atınca Tuna Yüzbaşı’da karşılık olarak geriye adımladı. Kız ona yaklaştıkça Tuna Yüzbaşı da aynı adımla uzaklaşıyordu. Gözleri daima camdaydı.
“Komutanım, hanımefendiye dikkat edin.” Murat Teğmen gülerek imayla söylemişti.
SARE LİA SARUHAN
Kahvaltıdan sonra İmre’yle bana Türk kahvesi yapmıştım. Odama geçip sehpamın üstüne kahvelerimizi koyduğumda, perdeyi biraz sıyırarak içeriye güneşin girmesine izin verdim. Tam kahvemden içeceğim sırada gözlerime bir şey ilişmişti.
“Ne oluyor orada?” Bu köyde nefret ettiğim biri varsa, o da bana durmadan laf sokmaya çalışan hatta bunun için okula bile gelen, Rojbin’e sinirle baktım.
“O kız kim?” İmre kahvesini sehpadan alarak cama yaklaştı.
“Bu kız bana takık, resmen tüm gayretini bana laf söylemek için kullanıyor.” İmre’nin radarına girmişti. Gözleri keskin bir şekilde kızı inceliyordu. Gözlerimi yeniden Tuna’ya çevirdiğimde, Rojbin onun yaka kısmına uzandı. İstemsizce sinirden ne yapacağımı şaşırdım. Kahveyi bırakarak gözlerimi onlara diktim. Bana içeri geç derken, o kıza niye bir şey demiyordu?
Onunla ne konuştuğunu deli gibi merak ediyordum. İçimde tüm hücrelerime tırmanan kıskançlık duygusu beni ele geçirmişti.
“Bu kız Tuna’ya kur mu yapıyor?” İmre düşünceli bir ses tonuyla konuştuğunda, artık içimde kabaran kıskançlık duygusuna dayanamamıştım. Hızla kapıya doğru ilerledim.
YAZARIN KALEMİNDEN
Sare kapıyı açıp büyük bir gürültüyle kapattığında sesi herkes tarafından duyulmuştu.
“Öyle olmaz yengem, sen onu bizim kafamıza at.” Ahmet Başçavuş, dürbününden gördüğü görüntüye itafen söylemişti.
“Herkes vaziyet alsın. Üçüncü dünya savaşını yengem çıkarabilir.” Üstçavuş Caner konuşmuştu.
“Allahım en sevdiğim görevlerimden biri” Asteğmen Karan, keyifle konuşmuştu.
SARE LİA SARUHAN
Açıkçası kapıyı o kadar gürültülü çarpma fikri aklımda yoktu. Kapıyı sinirle açtığım için tutamamıştım. Bende elim kısılmasın diye elimi çekerek kapanmasına izin verdim. Artık kayma riskim olmadığı için altı tırtıklı botlarımı yere vura vura Tuna’ya doğru ilerlemiştim. Tuna şok içinde çarptığım kapıma bakıyordu.
“Nasılsın Rojbin, yine beni görmeye mi geldin?” Rojbin alaycı bir tavırla beni süzmüştü. Üzerimde victoria secret’in viral olan saten, pembe renkli, uzun kollu, çizgili pijama takımından vardı. Ve ben sadece üstüme kaban alıp botlarımı giyip çıkmıştım.
“Ne kadar ayıp, köyde pijamayla mı dolaşacaksın?” Evet, her şeyi ayıpladıkları gibi buna da bir ayıplama gelmişti.
“Senin ne işin var evimin önünde?” Rojbin, benim gibi ellerini göğsünde kavuşturarak konuştu.
“Seni görmeye gelmedim. Komutanımı görmeye geldim. Sen evine gitsen iyi olur.” Sinirle ona doğru bir adım attım.
“Sen bana ne yapıp ne yapmayacağımı söyleyemezsin. Ayrıca burası benim evimin önü, ister burada dururum ister başka bir yerde, bu seni hiç alakadar etmez.” Sesim sert çıkmıştı. Buna şaşırdığına emindim. Ne yani sevgilimi görmeye gelecekti ve ben kibar mı olacaktım?”
“Sare, senin dışarıda ne işin var. İçeriye geç?” Tuna’ya sinirle baktım. Şuan onu bile öldürebilirdim.
“Haklı, bence de sen içeriye geç. Bende Komutanla konuşmam gerekenleri konuşayım.” Kan beynime sıçramak üzereydi.
“Hanımefendi, lütfen rica ediyorum. Sizde evinize gider misiniz?” Sözünü bitirir bitirmez kolumu tutarak beni ilerletmeye çalıştı. Bir benimle konuşma şekline bak bir de ona olan kibarlığına, kolumu kurtamaya çalışarak sinirle Tuna’ya döndüm.
“Sen bana niye rica etmiyorsun? Bana gelince Sare içeriye geç!” Ona bağırmıştım. Sinirden artık gözüm kararmak üzereydi.
“Sare şimdi bunun sırası mı?” Daha fazla sinirlendim.
“Elbette sırası, ona rica ediyorsun da bana niye etmiyorsun?” Tuna bıkkınlıkla bana bakarak yeniden konuştu.
“Sare, ben buraya köy havası almaya gelmedim. Güvenliğin için sana içeriye geç diyorum!” Bana bağırdığında bende ona bağırdım.
“Az önce hanımefendi rica ediyorum evinize gider misiniz diyordun, benimle niye aynı şekilde konuşmuyorsun?” Kolumu kurtarmaya çalışarak sinirle ona baktım. Çatık kaşlarla Rojbin’e bakarak yüksek çıkan sesiyle yeniden konuştu.
“Hanımefendi, siz niye hala buradasınız, evinize geçin hadi!” Gerçekten sabrının tükendiğini bağırmasından anlamıştım. Kız, buna benim gibi alışık olmadığı için şaşkınlıkla baktı.
“Konuşmam bittikten sonra geçeceğim zaten” Sinirle ona adımladığımda, Tuna kolumu tutarak kendisine çekti. Ama gövdem Rojbin’e dönüktü.
“Evimin önünden git!” Dişlerimi sıkmaktan çenem ağrımaya başlmıştı. Rojibin yüzünü bana doğru dikleştirerek umursamaz bir tavırla konuştu.
“Seni istemiyor işte, ilgisinin senin üzerinde değilde, benim üzerimde olması hoşuna gitmedi sanırım.” Sinirden deliye dönmüştüm. Tuna’nın eline tırnaklarımı geçirerek kolumu çektiğimde, Tuna şaşırırak bana ve eline baktı.
“Sen benim sevgilimin ilgisinin üzerinde olduğunu sanıyorsun?” Rojbin şok içinde bana baktı.
“Sevgili mi?” Bunu sadece Rojbin değil. Tuna da demişti. Hepsi bana şok içinde bakıyordu. Ömer, Hakan, Karan, Caner ve sanırım kulaklıktan duymuşlarsa diğer Karasu üyelerininde şaşırdığına emindim. Benim anlamadığım Tuna neden şaşırmıştı?
“Evet sevgilim, ve inan bana ilgisinin senin üzerinde olduğunu kesinlikle düşünmüyorum.” Rojbin’in yüzü düştüğünde, yeniden konuşmaya başladı.
“Bence sen kendin kandı……” Sözünü ben değil Tuna kesmişti.
“Bir dakika, sen az dur. Sen sevgilim mi dedin?” Neden hala şaşırdığına anlam veremedim. Gülmek ve gülmemek arasında dudakları gidip geliyordu.
“Evet, öyle dedim.” Somurtarak ona baktım.
“Ee hani, kısmen sevgiliyiz demiştin. Tamamen mi olduk. Fikrini mi değiştirdin?” Bana beklentiyle baktı. Şuanda görevde olması bile bu cevabı duymaktan önemli değil gibiydi.
“Kısmen de olsa sonuç olarak sevgilimsin!” Bağırdığım için daha da şaşırmıştı. Ardından sinirle arkamı dönüp evime ilerledim.
YAZARIN KALEMİNDEN
Sare evine doğru ilerlediğinde Tuna Yüzbaşı öylece kalakalmıştı. Kendisini kıskanması hoşuna gittiğinden, istemsizce sırıtıyordu.
“Sevgili mi?” İlk şaşıran Ömer Üsteğmen olmuştu.
“Komutanım siz ne zaman sevgili oldunuz?” Ahmet Başçavuş şaşkınlıkla sorduğunda ağzı açık bir şekilde dürbününden olayları seyrediyordu.
“Komutanım bir ara bize de söyleseydiniz.” Biran Teğmen gülerek söylendiğinde Tuna göz devirdi.
“Hayırlı olsun Komutanım” Uzman Çavuş Yuşa söylemişti.
“Valla çok mutlu oldum. Allah daim etsin Komutanım” Murat Teğmen konuşmuştu.
Timin geri kalanıda şaşkınlıktan konuşamamıştı. Sare’nin yengeleri olduğu artık tescillenmişti.
SARE LİA SARUHAN
Arkamı dönüp merdivenlere ilerlemiştim. Tuna’ya baktığımda sırıtıyordu. Belli ki bu durum onun hoşuna gitmişti. Gözleri benim üzerimdeydi. Başımı çevirip kapıya doğru ilerledim ama Rojbin’in sesini duymamla tüm hücrelerimdeki sinir depreşmişti. İşte şimdi onu burada boğacaktım.
“Bence bir ara sevgili olduğunuzu Komutana da söyle haberi olsun. Sen cidden köyün ahlakını bozuyorsun.” İçimdeki Sirel, büyük bir öfkeyle kükrediğinde, zemin ayaklarımın altından kayıyor gibiydi. Ama ona izin vermedim. Bu benim meselemdi.
“Senin sürekli benim ahlakıma ve namusuma dil uzatmandan sıkıldım!” Ona doğru koşup üstüne doğru atıldığımda ellerimi yüzüne doğru uzatmıştım. Tırnaklarım yüzünü teyet geçtiğinde, tiz bir çığlıkla geriye adımladı. Ben ise ona yaklaşamadan Tuna’nın kolunu karnıma sarmasıyla durmak zorunda kalmıştım.
“Köyde dedikodumu da sen çıkartıyorsun. Bunu bilmiyorum sanma, görmezden geldim ama artık bundan sıkıldım. Seni mahfedeceğim. Tuna bırak beni!” Tuna beni öyle bir tutuyordu ki kımıldamak gerçekten çok güçtü. Ayağını önüme koymuştu ve koluyla karnımı sarmaya devam ediyordu.
“İmre, Allah aşkına şu arkadaşını gelip buradan al!” Camdan bizi seyreden İmre’ye seslenmişti.
“Sare, tamam artık içeriye geç.” Sesi benim sinirime daha da çok sinir eklemişti. Onu da boğarak aradan çıkarmak istemiştim.
“Sana beni bırak dedim. Onu boğacağım!” Ondan kurtulmaya çalışıyordum. Adım atacakken kolunu karnımdan belime doğru sıkıca sarmaya devam etti. Beni kaldırıp Rojbin’den uzaklaştırmak için geriye doğru çekti. Ayaklarımı yere basmak için sallıyordum. Karasu üyelerinin şaşkınlıkla olan bakışlarına istemsiz olarak neredeyse gülecektim. Ayırmak ve ayırmamak arasında gidip geliyorlardı.
“Sare, tamam hadi bırak, daha sonra müsait bir zamanda döversin.” Ömer, şaşkınlığına ara vererek İmre’nin beni Tuna’nın elinden alırken söylediği söze kahkaha atmıştı. Eli ağzındaydı, utanmasa neredeyse çocuk gibi zıplayarak gülecekti. Bu adamın neşesi hiç bitmiyor muydu?
“Allah aşkına içeriye götür. Bana ne varsa geliyorlar.” Tuna, İmre’yle konuştuktan sonra kıza doğru döndü. İmre arkadan kollarını belime sararak gitmeme mani oluyordu.
“İmre beni bırak!” Ona bağırdığımda o da tıpkı Ömer gibi gülüyordu.
“Daha sonra atılırsın kurt” İmre gülmeye devam edince sinirden benimde gülesim gelmişti. Ben hayatımda ilk defa böyle yapıyordum. Ben her zaman sorunlarımı konuşarak çözerdim.
“Sende evine git. Çıkmayın dışarı, ben sizinle mi uğraşacağım teroristlerle mi? Dağda bu kadar yorulmadım!” Bağırdığında kız resmen trip atar gibi omuz silkmişti. Ben onun omzunu kırmaz mıyım?
“Ömer, kıza evine kadar eşlik et. Hemen uzaklaştırın onu buradan, Sare’yi zaten zor tutuyorum.” Ömer, ellerini iki yana açarak ‘ben ne alaka’ der gibi baktı.
“Nasıl geldiyse öyle gitsin işte, ben niye eşlik ediyorum?” Ömer söylendiğinde, Tuna sinirle konuştu.
“Ömer çıldırtma beni, emrimi uygula!” Tuna’nın ilk defa bu denli sinirli olduğunu görmüştüm. Adam sinirden kızarmaya yakındı.
“Emrederseniz Komutanım” Ömer, imalı ses tonuyla konuşmuştu.
YAZARIN KALEMİNDEN
“Resmen hasta bu kız, bana nasıl saldırdığına bakın.” Ömer Üsteğmen göz devirerek kıza baktı. Mesafesini korumaya çalışıyordu.
“Yalnız hasta falan ayıp oluyor.” Ömer Üsteğmen kaşlarını çatarak konuştuğunda, Rojbin inanamayarak konuştu.
“Ne ayıbı, asıl ayıbı Komutanı ayartan kız yapıyor. Bu şehirlilerin hepsi böyle” Ömer Üsteğmen anında durunca kızda durmuştu.
“Haddini bil, sınırını aşma. Kimsenin kimseyi ayarttığı yok. İki insanda birbirini seviyor. Kimseye de hesap verecek değiller.” Kız hiçbir şey diyemeden öylece durduğunda, Ömer Üsteğmen yeniden konuşmuştu.
“Buradan sonrasını siz gidersiniz. Zaten yol asker dolu.” Cevap beklemeden arkasını dönüp ilerlemeye başladı. Sare’yi her şeyden önce bir kardeş olarak seviyordu. Bu yüzden ona laf gelmesi onun nezdinde çizgiyi aşmıştı.
YENER ÇEVİK-HÜZNÜ HECEM
SARE LİA SARUHAN
Akşama kadar uyumuştum. Resmen tüm dengem bozulmuştu. Başım ağrıdan çatlayacak gibiydi. İmre yemeğe kaldırdığında, başımı yastıktan zar zor kaldırmıştım. Yemekten sonra İmre kendisine kahve yapıp, camın kenarına geçmişti. Ayılmak için kendime kahve yaptığımda, dikkatlice dışarıyı izleyen İmre’ye şaşkınlıkla baktım. Camdan dışarıya baktığımda, Ömer’in gülerek Tuna’ya bir şeyler anlattığını görmüştüm. Ardından yeniden İmre’ye baktığımda, gözlerinin Ömer’de olduğunu farkettim.
“Sen nereye bakıyorsun öyle?” Gülerek İmre’ye hafifçe omuz attığımda bana gülerek bakıp, gözlerini yeniden Ömer’e çevirdi.
“Şuradaki asker, tedavi etmiştim. Ne güzel gülüyor.” İmre her zaman açık sözlüydü. Asla düşüncelerini benim gibi saklamayı seçmezdi. O yüzden buna hiç şaşırmamıştım.
“Ömer mi? Evet, o çok neşeli” İmre düşünceli bir ifadeyle kahvesinden yudum aldığında gözlerini bir an olsun Ömer’den çekmemişti. Ömer, İmre’nin bakışlarını üzerinde farkettiğinde, bir anlığına cama baktı ve İmre’yle göz göze geldi. Ardından gözlerini hızla Tuna’ya geri çevirmişti. Ne anlatıyorsa onları aşırı keyiflendirdiği kesindi. Çünkü ikiside katıla katıla gülüyordu.
“Ömer seni farketti. Çocuğa şöyle bakıp durma.” Muzip bir tavırla konuşmuştum. İmre gülerek bana baktı. Ardından yeniden gözlerini Ömer’e çevirdi.
“Farketsin, güzel bakmak sevap değil mi? Bende güzel bakıyorum işte, gerçekten gülüşü çok iyi” İmre hayranlıkla Ömer’i izlerken, ben Tuna’ya karşı hiç böyle konuşmadığımı farketmiştim. Sahi ben niye utangaçtım?
“İmre, Ömer anladı. Artık bakma, buraya bakıp duruyor.” Gülerek onu dürttüğümde, asla gözlerini Ömer’den çekmedi.
YAZARIN KALEMİNDEN
“Tuna, bu kız niye bana öyle bakıyor. Kıyafetimde falan, leke meke yok değil mi? Kendimi çıplak gibi hissettim Valla” Tuna Yüzbaşı kendisini tutamayıp güldüğünde, Ömer Üsteğmen de eşlik etmişti. Tuna Yüzbaşı başını çevirip cama baktı. Sare ile göz göze geldiğinde kısa bir iç çekti. Sare ona tatlı tatlı gülümsüyordu. Ardından gözleri İmre’yi bulduğunda, Ömer’e hak vermişti.
“Valla ne yalan söyleyeyim, niye öyle bakıyor bende anlamadım.” Tuna Yüzbaşı gülünce, Ömer utançla başını yere eğdi. Kıyafetine bakıp duruyordu.
“Komutanım yakışıklı tabi” Ahmet Başçavuşun sesi kulaklıkta duyulduğunda Ömer Üsteğmen şaşırarak Tuna Yüzbaşı’ya baktı.
“Ne alaka Ahmet?” Sesinde hafif bir utanç vardı.
“Komutanım, doktor hanım röntgeninizi çekti Valla” Asteğmen Karan gülerek konuştuğunda, Ömer Üsteğmen gözlerini devirdi.
“Neyse arkamı döneyim. Bir garip hissettim. Hiçbir kız beni böyle kesmemişti.” Tuna Yüzbaşı kahkaha attığında, Ömer Üsteğmen ona da gözlerini devirmişti.
“Komutanım siz utandınız mı?” Ahmet Başçavuş konuştuğunda, Ömer Üsteğmen boğazını temizler gibi yapıp, ciddi kalmaya çalıştı.
“Ahmet, o damdan atarım seni” Ömer Üsteğmen söylene söylene Tuna Yüzbaşı’nın yanından uzaklaştı
BÖLÜM SONU
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
152.78k Okunma |
14.51k Oy |
0 Takip |
166 Bölümlü Kitap |