
KUSURA BAKMAYIN BEBEKLER BÖLÜM ATMAYI UNUTMUŞUM🥲
BU BÖLÜMÜMÜZÜN HEDEFİ 250 OKUNMA 100 OY VE 230 YORUMDUR.
YORUMLARDA VE OYLARDA BULUŞALIM BEBEKLERİM🫶🏻🫶🏻
SINIRI CUMA 21:00-22:00’A KADAR DOLDURABİLİRSİNİZ.
KEYİFLİM OKUMALAR🩵
HER PARAGRAFTA YORUMLARINIZI BEKLİYORUM BEBEKLERİM, CEVAP VERİP SİZİNLE SOHBET EDECEĞİM🩵🫶🏻💙🩷
Sare yavaş yavaş uykuya dalarken Tuna Yüzbaşı onu izliyordu. Hastaneden taburcu olalı 4 gün olmuştu. Şuanda Sare’nin yatak başlığında göğsünde yatan Sare’yi izliyordu. Sırf uyanmasın diye nefes bile almıyordu. İstemsizce kendi kendisine gülümsedi.
“Rüyamda bir kız çocuğu gördüm.”
“Ne güzel bir rüya”
“Saçları çok güzeldi. Aynı benim saçlarım gibi açık kahverengi saçları vardı. Ama onun saçları böyle sarıya daha yakındı. Pembe bir elbisesi vardı. Siz bahçede oynarken yanınıza geliyordum. Sonra bir anda durdum buradan sonrasını hatırlamıyorum.” Sare’nin saçlarıyla oynarken dudaklarını saçlarına bastırdı.
“Hayır, dur” Tuna Yüzbaşı sayıklayan Sare’ye dikkat kesildi.
“Bırak, onu bırak” Güçsüz bir ses yeniden duyuldu. Tuna Yüzbaşı sakince Sare’nin yüzünü okşadı. O sırada Aren aniden odaya girince eli ayağı birbirine dolaşmıştı.
“Ne yapıyorsun?” Sert sesi Sare’nin uykusunda irkilmesine sebep olmuştu.
“Sessiz ol uyandıracaksın.” Aren kaşlarını çatarak kapıyı kapatacakken kapıyı tutarak içeriye İmre de girdi.
“Aren, nişanlısı ya hani?” Aren bu sefer de İmre’ye baktı.
“Nişanlısı ama evli değiller.” Tuna Yüzbaşı bıkkınlıkla baktı.
“Sayıklıyordu, korktuğu için sakinleştirmek istedim.” Tuna Yüzbaşı kaşlarını çatarak konuşmuştu.
“Bir uyutmadınız başımda mır mır mır mır” Sare, Tuna Yüzbaşı’nın göğsünden kalkarak sersem haliyle abisine ve Tuna Yüzbaşı’ya baktı.
“Sizin derdiniz ne?” Kaşlarını çatıp gözlerini ovaladı.
“Biri seni nişanlından, diğeri de seni abinden kıskanıyor. Yani paylaşılamıyorsun.” İmre kollarını göğsünde kavuşturarak baktı. Sare gülümseyerek baktı.
“Her neyse ilaç saatin geldi.” Sare yüzünü astı.
“Kalksana oğlum yataktan ne diye Sare’yi izliyorsun?” Tuna Yüzbaşı sabır çekerek ayağa kalktı.
“Benim nişanlım değil mi? İzlerim izlemem?” Aren kaşlarını çatarak bakarken Tuna Yüzbaşı toparlayarak sözüne devam etti.
“Yani her neyse tamam, sen haklısın.” Sare şaşkınlıkla Tuna Yüzbaşı’ya baktı. Yere burnu düşse almayacak adam abisine karşı pes etmişti. Tuna Yüzbaşı, İmre’nin yanına geçerek kollarını göğsünde kavuşturdu.
“Ben şu kızı alayım da, gör bak seni nasıl öttürüyorum.” İmre kahkaha atarak kısık sesle söylenen Tuna Yüzbaşı’ya baktı.
“Çaktırmasana kızım, beni radarına sokma şu herifin” İmre daha da gülünce Aren kaşlarını çatarak baktı.
“İmre neye gülüyorsun?” Aren şaşkınlıkla bakıyordu.
“Aklıma komik bir reels videosu geldi de ona gülüyorum.” Aren başını sallayarak Sare’ye ilaçlarını verdi.
“Siz yeni tanışmadınız değil mi? Zaten daha önce tanıyordunuz birbirinizi?” Aren ve Tuna Yüzbaşı anlık olarak birbirlerine baktılar.
“Şu olay her neyse bence benim de bilmeye hakkım var.” İmre söze dahil olmuştu.
“Abim, Mit pers…” Aren, Sare’nin ağzını hemen kapatmıştı.
“Ne!” İmre şok içinde baktı.
“Kızım olur olmadık yerde söyleme şunu” Aren, Sare’ye bakarak konuştu.
“Sen Mitçi miydin?” Aren şaşkınlıkla İmre’ye bakarken Tuna Yüzbaşı gülmüştü. Aren bir anlığına kaşlarını çatarak ona baktı.
“Mitçi ne İmre?” İmre omuz silkerek konuştu.
“İnanamıyorum tam bir fantastik dizi gibiyiz her yerden bir şeyler çıkıyor. Aşırı iyi” Bu sefer hepsi şaşkınlıkla İmre’ye bakıyordu.
“Ben bu kıza normal değil diyordum.” Aren şaşkınlıkla Sare’ye baktı.
“Bizim dalyan köfte demek Mi….” Aren elini ağzına götürerek susturdu.
“Tuna ile nasıl tanıştınız?
“Sen nasıl o şeyci oldun?” İmre kendince sansürlemişti.
“Tuna’yı ben buraya gelmeden önce mi tanıyordun?”
“Sen mimarlık okumamış mıydın?”
“Ya da benden sonra mı tanıdın?”
“Ne zamandır yapıyorsun bu işi?”
“İlk kaçırıldığımda yerimi sen mi söyledin askerlere?
Aren bir Sare’ye bir İmre’ye bakıyordu. Bu kadar soru yüklemesi beynini allak bullak ederken Tuna Yüzbaşı kenarda sırıtıyordu.
“Sakin olursanız anlatayım, soru yüklemesi yapmayın bendeki de beyin, ve ilerdeki hayatımda da lazım olacak.” Tuna Yüzbaşı gülerek Aren’e baktı.
“Tuna ile çok önceden tanışıyoruz.”
“Benim görev yerim Şırnak’a çıkmadan önceki yerimde bir operasyonda birlikteydik.” Tuna Yüzbaşı Aren’in sözünün üstüne ekleme yapmıştı.
Aren yatağa, Tuna Yüzbaşı ve İmre ise sandalyelere oturmuştu. Aren yeniden konuşmaya başladı. Mit hakkında pek bir şey konuşmak istemiyordu. Gizliliğe önem veriyordu.
“Benim başından beri amacım seni babamdan uzak tutmaktı. Ama bunun kaçırır gibi olmaması lazımdı, bu yüzden aslında Şırnak’a atanman benim işime gelmişti. Her neyse Şırnak’a atandığını duyunca akşamına ben Tuna’yı aradım. Tanıdığım, bildiğim, en karakterli bir adam, açıkçası başka bir seçenekte gelmedi aklıma, Tuna’ya dedim işte, böyleyken böyle, kız kardeşim senin görev yaptığın köye atandı. Göz kulak olur musun dedim.” Aren anlatırken Tuna Yüzbaşı sırıtarak onu izliyordu. Kendisini övmesi göğsünü kabartmıştı.
“Gerçi fazla göz kulak oldu, nişanlanmanızı beklemiyordum.” İmre kahkaha atarak Aren’e baktı.
“Her neyse bana, senin kız kardeşin manyak mı hiç derdi yok mu buraya geliyor dedi.” Tuna Yüzbaşı, Aren bu detayı verdiği anda kaşlarını çatarak Aren’e kendisini toparlayıp masum bakışlarını ise kendisine şaşkınlıkla bakan Sare’ye çevirdi.
“Yani tam öyle değil de” Tuna Yüzbaşı düzeltmeye çalıştığında Aren araya girdi.
“Tam olarak öyle, neyse devam edeyim, ben de dedim işte tanıyınca anlarsın manyak mı değil mi diye, sonra bir gün bir telefon geliyor, bana şey diyor. Senin kız kardeşin kafayı mı yedi, ne diye gidip kahve basıyor? Bak yarın bir gün görevde olurum. Bunlar zaten manyak senin kızda çıldırmış, sakinleştir şu kızı diye, o gün Allah affetsin bir güldüm, belli de edemiyorum.” İmre kahkahaya devam ederken tek gülmeyen Sare ve Tuna’ydı.
“Neyse işte, bende diyemiyorum ki Sare’ye uslu dur diye, Tuna’ya emanet olduğunu bilmiyor. Sonra bir gün yine bir telefon, köye baskın olacak diye köye timimle geldim. Tüm köyü eve soktum bir senin kızı sokamadım. Ben içeriye geç diyorum o dışarıya çıkıyor. Bak sinirlenmeye başlıyorum al şu kızı başımdan İstanbul’a götür. Bu köy şakaya gelmez, bak zarar görür diyor.” Aren konuşurken Tuna Yüzbaşı’nın ses tonunu taklit ediyordu. Tuna Yüzbaşı gözlerini kısarak bakmaya başladı.
“Sana da eğlence çıktı Aro” Aren kahkaha atarak İmre’ye baktı.
“Aro mu?” Sare şaşkınlıkla sormuştu.
“Operasyondayken bi dengesiz Aro dedi diye azarladım. Bu da beni ne zaman çileden çıkarmak istese bunu kullanıyor.” Tuna Yüzbaşı sırıtmaya başladı.
“Bu muyum gerçekten, bir zamanlar en favori adamındım.” Sare şok içinde bakarken İmre kahkaha atmaktan yaşaran gözlerini siliyordu.
“Neyse böyle bir kaç seferdir devam etti. Sonra telefonlar kesildi. O zaman dedim işte Aren ayvayı yavaş yavaş yiyorsun galiba, zaten hastane falan derken bayadır şikayetçi olmadı. Bunda kesin bir şeyler var dedim. Benim kız aşık olmuş, Tuna hıyarın teki kesin üzer dedim. Ha o da oldu. Sonra baktım benim hıyar da aşık olmuş, neyse iş buraya nasıl geldi bende anlamadım.” Tuna Yüzbaşı yeniden sabır çekmeye başladı.
“Az önce övüyordun şimdi hıyar diyorsun.” Aren gülerek baktı.
“Hem överim hem de söverim.” Tuna Yüzbaşı kaşlarını çatmıştı.
“Gerçekten çok eğlenceliymiş ilk zamanlar, hele o kahve baskını” Tuna Yüzbaşı, İmre’yi taklit ederek ağzını kahkaha atıyormuş gibi yaptı.
“Aren abartıyor, son derece beyefendiydim.” Sare somurtarak baktı.
“Demek beni abimr şikayet ediyordun? Al götür başımdan?” Tuna Yüzbaşı boğazını temizleyerek konuştu.
“Yani, geçmiş geçmişte kalmalı, değil mi Aro?” Sahte bir sinirle baktı.
“Bunu ben vazgeçirdim. Sana git dediği gün, dedim yıllar sonra çıkar karşına evli mutlu çocuklu, görürsün eben….” Aren sondaki kelimeyi toparlayarak yeniden söze girdi. “Yani görürsün dünyayı tersten dedim. Saf seni bir kıskanıyor görme, çıldırdı bu” Aren keyifle anlatırken Tuna Yüzbaşı ‘ben ne günah işledim de bununla tanıştım’ der gibi semaya baktı.
“Ay çok iyi ikili olmuşsunuz.” Tuna Yüzbaşı, çatık kaşlarla İmre’ye baktı.
“Birazdan Aren’i boğacağım için teke düşeceğim.” Aren gülmeye devam etti.
“Abi, sen en başından beri madem biliyordun. Niye beni strese soktun?” Aren boğazını temizleyerek konuştu.
“Ben abiyim, ağırlığım olmalı.” Tuna Yüzbaşı sabır dilenmeye başladı.
“Neyse, nişanlımın dinlenmeye ihtiyacı var. Aren seninde ağzın yorulmuştur, git bi çalkala gel.” İmre kahkaha atarak Aren’in çatılan kaşlarına baktı.
“Nişanlın, nişanlın, uygun olmaz. Hadi çık dışarı.” Tuna Yüzbaşı zor sabrediyordu.
“Şu kızın abisi olmasaydın, o dişlerinden kolye yapardım da” Tuna Yüzbaşı istemeyerekte olsa ayağa kalktı.
“Abi, biraz kalsa olur mu?” Sare, tatlı tatlı gülümseye başlayınca İmre, Aren’in koluna girdi.
“Aren, ben sana çeyizime aldığım takımlarımı gösterdim mi?” Aren şaşkınlıkla baktı.
“Çeyiz mi düzüyorsun sen, biz seni evlenmez başımıza kalırsın sanıyoruz.” İmre kaşlarını çatarak Aren’in saçlarını çekti.
“Sus, yoksa dişlerini koleksiyonuma eklerim.” Tuna Yüzbaşı gülerek konuşmaya katıldı.
“Yardım ederim.” İmre göz kırparak Aren’i odadan çıkardı.
SARE LİA SARUHAN
“Demek benden şikayetçiydin?” Tuna yüz ifadesini toparlayıp yatağa oturdu.
“Önceleri biraz bezdirdin, kabul et.” Omuz silkerek Tuna’ya baktım.
“Şöyle dudaklarını büzme, kurallarımı yıktıracaksın bana” Elimle sus işareti yaptım.
“Abim duyarsa evi başına yıkacak gibi” Tuna sırtını yatağın başlığına yasladı.
“Abin, çoban olup bir sürüyü güdemez. Gel buraya” Tuna’nın göğsüne yattım
“Öyle deme abime, vururum seni.” Tuna gülerek kollarını bana sardı.
“Senin bu abin var ya, çok iyi adam, bakma sen onun üzerime geldiğine, biz hep inatlaşırız. İşini de layıkıyla yapıyor abiliğini de” Gözlerimi kapatarak Tuna’nın kokusunu içime çektim.
“Bu barutumsu kokunu seviyorum. Ama görevden geldiğinde daha yoğun oluyor.” Tuna beklemediği iltifat karşısında bir anlığına kasıldı.
“Bende yanına gelirken duş alıyordum.” Başımı kaldırdım.
“Ben seviyorum kokunu” Tuna yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
“İçeride abin olmasa” Sözüne devam etmedi. Başımı yeniden göğsüne koydu.
“Rüyanda onu bırak diyordun, kim için?” Bir anlığına hayal meyal rüyamı hatırladım.
“Küçük bir kız çocuğunu rüyamda patlatıyorlardı.” Bir anlığına dediğim şeye aşırı derece de üzülmüştüm. Ama Tuna’nın bedeni kaskatı kesilmişti. Onu hiç böyle gergin gördüğümü hatırlamıyordum. Tüm vücudu sanki burada değilmiş, sanki farklı bir dünyadaymış gibiydi.
“Tuna?” Bana bakmadı. Karşıya bakıyordu.
“Tuna ne oldu?” Beni duymuyor gibiydi, yanağına elimi koyarak bana çevirdim.
“Öldü mü?” Sorduğu soru karşısında şaşırsam da tepki vermedim.
“Bilmiyorum uyandım.” Bir anlığına başımı yeniden göğsüne koydu.
“O zaman yeniden uyu, bu sefer onu kurtaralım.” Söylediği şeye şaşıramadan yorganı üzerime çekti. Onu neyin bu kadar sarstığını anlayamadım. Üzerine gitmemek için dediğini yaptım.
YAZARIN KALEMİNDEN
“Sarem, sen hep ol olur mu? Ben olayım ya da olmayayım, sen hep var ol, çünkü bu dünyada mutlu olmayı en çok hakedenlerden birisin, umarım seni mutlu etmek bana nasip olur.” İçine bir sıkıntı düşmüştü. Bir an için asker olduğunu unutmuştu. Yeniden hatırladığında parmağındaki yüzlüğe baktı.
“Tuna, Allah sana baba olmayı nasip etsin.” Sare uykulu haliyle konuşup uyuyakalmıştı. Tuna Yüzbaşı bir an olsun bu sözleri duyup duymadığına anlam veremedi.
SARE LİA SARUHAN
“Biz ölmedik.”
“Ama yaşamanın bir anlamı kaldı mı?”
“O toprağı hissetmedik mi?”
“Lia hayatı sorgulamanın sırası değil artık yaşıyoruz.”
“Ama hiçbir şey bitmedi.”
“O hala yaşıyor.”
“O da ölecek.”
“Ahad hala yaşıyor ve biz öleceğiz.”
“Ahad yaşıyor.”
“Ahad yaşıyor.”
“Ahad yaşıyor.”
“Ahad yaşıyor.”
“Kes sesini Lia!”
“Nasılsın küçük yaratık?” Kulağımda tiksindiğim o ses tonu yeniden çalındı.
“Buraya bir bedel için geldin.” Nabzım yavaş yavaş hızlanmaya başlıyordu.
“Sen abinin benden aldığı karımın bir bedelisin!” Saçlarımda hissettiğim o tarif edilemez sancı canımı çok yaktı.
“Küçük yaratık” Baver’in ses tonu beni mahfetti.
“Buradayım” Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülmeye başladı. Şiddetli bir sarsıntı bedenimi ele geçiriyor gibiydi.
“Hepsini öldüreceğiz. Kim canımızı yaktıysa hepsini öldüreceğiz.” Sirel’in her zamankinden daha öfke dolu sesini işittim.
Bedenim zangır zangır titriyordu. Uyanmak ve bunun kabus olduğunu bilmek istiyordum. Gözlerimin üstünde bir ağırlık vardı. Açmaya çalıştıkça daha da baskılıyordu.
“Allahım yardım et.” Çaresizlikle içimden bir dua ve süre okudum. Ardından gözlerimi hızla açtım. Odam karanlıktı. Yanımda Tuna başlığa başını dayamış uyuyordu. Sakince yanından kalktım. Perdeyi çekmediğimiz için içeriye ay’ın ışığı sızıyordu. Camın hemen yanında aynam vardı. Aynadaki görüntüme baktım. Beyaz geceliğim ayaklarıma kadar uzuyordu. Saçlarım dağılmıştı. Yanaklarım ve gözlerim kızarmıştı. Ama yanaklarım ıslak değildi. Ağladığımı sanıyordum.
“Biz kimiz?” Kulağımda bir ses çınladı.
“Biz bu kadar zayıfız işte.” Lia’nın sesiydi.
“Biz bir hiçiz Sare, sence de ölmeyi hakedecek kadar zayıf değil miyiz?”
“Biz hakettiğimiz için o toprağın altında değil miydik?”
“Biz abisinin bir bedeliydik, biz ölmeyi haketmedik. Saçma sapan konuşma Lia.” Sirel aşırı derecede öfke doluydu.
Aynadaki görüntüme baktım. Korkunç görünüyordum. Aniden gülmeye başladım. Ben gülerken aynanın üzerinde oluşan kırmızı sıvı aşağıya kadar süzülmeye başladı. Sıvı gittikçe arttı. Ve tüm aynayı kaplamaya başladı. Elimi aynaya götürdüm. Sıvıya dokundum. Dokusı çok tuhaftı. Parmaklarımın arasındaki sıvının ne olduğunu anladığımda zihnim dehşetle sarsıldı. Bu bir kandı. Yeniden kahkaha atmaya başladım.
“Bu bir kan” Ağzımdan dökülen sözlere inanamadım.
“Senin kanın” Tuna karşımda duruyordu. Üstündeki kan beni dehşete düşürdü.
“O senin kanın Sare, sen öldün.” Beynim duyduğu sese nasıl tepki vereceğini şaşırmıştı.
“Senin kanın”
“Senin kanın”
“Senin kanın”
“Benim kanım”
“Benim kanım” Odaya baktım. Etraf bir anda kan gölüne dönmüştü. Çığlık atarak ayağımı kaldırdım. Ayağım kana gömülmüştü.
“Sen öldün”
“Hayır, ben yaşıyorum. Ben ölmedim.” Ellerimi saçlarıma götürerek çekiştirdim. Kahkaha atmaya devam ediyordum. Öyle güçlü gülüyordum ki bunu durduramıyordum.
“Ben hepinizi öldüreceğim.” Sirel kulaklarımda çınladı.
“Öldüreceğiz.” Ona ilk defa bu konuda katılmıştım. Oda başımın etrafında dönüyordu. Tavandan akan kan üstüme sıçradı. Beyaz geceliğim artık kırmızı olmıştu. Aynadaki yansımama baktım.
“Nasılsın küçük yaratık.” Elim kolum bağlı bir halde Ahad’ın yanında duruyordum. Bana elini uzattı. Tutmayınca diğer elindeki toprağı yüzüme sürdü. Kalbim dehşetle atmaya başlamıştı.
“Hayır, hayır, olamaz.” Aynaya fırlatmak için bir şey aradım elime bir mumluk almıştım. Aynaya fırlattığımda ayna ayaklarımın önünde tuzla buz olmuştu. Ardından bir anda ışıklar açılınca ne olduğuna anlam veremedim.
“Sare” Birden fazla ses duydum.
“Sare, buradayım meleğim.” Başımı iki yana salladım.
“Bana zarar veremeyeceksin.” Elimdeki mumluğu sesin geldiği yöne çevirdim. Ayaklarım kırılan aynanın parçalarına basmıştı.
“Meleğim benim abin” Kimseye artık inanmıyordum.
“Yaklaşma!” Beynim neyin doğru ya da yanlış olduğunu algılayamadı.
“Sarem” Bir şey hissettim. Tuhaf bir şeydi.
“Bana öldüğümü söyledin.” Elimdeki mumluğu bu seferde diğer sesin geldiği yöne çevirdim. Yatağımın yanında duruyordu.
“Sadece bir kabustu.” Başımı iki yana salladım.
“Bana öldüğümü söyledin!” Boğazım yırtılırcasına bağırmıştım.
“Sizde onun gibisiniz.” Nefesim hızlanmaya başlamıştı.
“Sakinleştirici hazır.” İmre’nin sesini tanımıştım. Ama neden bana düşman gibiydi?
“Bak güzelim, sadece bir kabustu, gerçek değil.” O sırada odanın her yanına baktım. Ardından geceliğime bembeyazdı.
“Hayır, gördüm, her yerde kan vardı. Sen bana öldüğümü söyledin!” Ona yaklaştım. Mımluk hala elimde ve havadaydı.
“Kabustu, çünkü az önce benimle uyuyordun.” Beynim neden inanmakta zorluk çekiyordu?
“Gerçek, sen.” Başım dönmeye başladı.
YAZARIN KALEMİNDEN
“Siz hepiniz onunlasınız, hiçbiriniz beni sevmiyorsunuz. Beni kimse sevemez. Beni o da sevmedi. O gece beni yanlış sevdi.” Aren gözlerini sıkıca kapadı. Hissettiği acı çok başkaydı.
“Meleğim” Sare ona doğru döndü. Abisi dizlerinin üzerine çöktüğünde, ona şaşkınlıkla baktı.
“Yetişemediğim için üzgünüm.” Geceliğinin eteklerini tuttu. Sare hiçbir şeyi algılayamayacak kadar kendisinde değildi.
“Abi, sen misin?” Abisi başını sallayarak alnını Sare’nin bacaklarına yasladı. Sare elindeki mumlukla birlikte yere çöktü. Aren kollarını Sare’nin omuzlarına sıkıca sardı.
“Çok fazla gürültü var abi, başım çok ağrıyor. Ölürsem sesler kesilir mi?” Aren, Sare’nin sorduğu soru karşısında dehşetle kardeşini daha sıkı sardı.
“Asla, buna izin vermeyeceğim.” İmre, sakince Sare’ye yaklaşarak kolunu açtı. Sare bunu farkedene kadar İmre iğneği yapmıştı. Sare bir süre sonra Aren’in göğsünde uyuyakalmıştı.
“Aren, Sare uyudu.” İmre, Aren’in omzuna dokundu. Tuna Yüzbaşı neler olduğunu anlayamamıştı. Aren neye yetişememişti? Sare neden böyle bir hastalığa yakalanmıştı? Hiçbirinin cevabı kendisinde yoktu. Sormanın sırası olmadığını da biliyordu. Aren, Sare’yi yatağa yatırdığında yorganı üstüne örttü. İmre, yorganı sıyırarak ayaklarındaki kesiklere baktı. Odada derin bir sessizlik vardı.
“Kendimle İstanbul’a götürmek zorundayım.” Tuna Yüzbaşı’ya bakıyordu.
“En azından bir süre, Önder bey ile yüzyüze seans almalı.” Tuna Yüzbaşı başını salladı.
“İznimde görmeye gelirim. Kliniğe yatması gerekecek mi?” Tuna Yüzbaşı boşluğa konuşuyor gibiydi.
“Bilmiyorum, hastalığı ne durumda, ne kadar ilerledi bilmiyorum.” Tuna Yüzbaşı yutkunamamıştı. Sadece başını sallamakla yetindi.
BÖLÜM SONU
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 175.96k Okunma |
15.54k Oy |
0 Takip |
177 Bölümlü Kitap |