9. Bölüm

9.Bölüm-Görev

Shinoluna
shinoluna

Birkaç gün önce...

Liderler, onu görüşmeye çağırdığında, önemli bir emir alacağını tahmin etmişti. Yanlarına vardığında, Shou'yu takip etmesi gerektiğini söylediler. O günden beri tam bir hafta geçmişti ve bu süre zarfında oldukça fazla şey öğrenmişti. Şu an bile hâlâ onu izliyordu. Shou, bir şeyler gizliyor gibiydi; sürekli etrafına bakınıyor, her hareketinde temkinli davranıyordu. Henüz takip edildiğini fark etmemişti, ancak geçen günlerde yaptığı gözlemler sayesinde neyin peşinde olduğunu az çok anlayabiliyordu.

Kısa bir mola vermek için lavaboya yöneldi. İçeri girdiğinde aynanın karşısına geçti, hafifçe eğilerek makyajını düzeltti ve kıyafetlerini kontrol etti. Çıkmadan önce son bir kez daha aynadaki yansımasına baktı. Esmer teni, büyük ela gözleri ve oval yüz hatlarıyla tanıdık görüntüsü ona bakıyordu. Kısa ve açık gri saçlarının arasında uçarı açık yeşil tonlar fark ediliyordu. Ancak onu asıl farklı kılan dış görünüşü değil, beynine yerleştirilen hafıza çipiydi. Bu çip, etrafında konuşulan her kelimeyi kaydetmesine olanak tanıyor, hiçbir detayı unutmasına izin vermiyordu.

Derin bir nefes alarak lavabodan çıktı ve hızlı adımlarla ana liderin odasına yöneldi. Kapının önüne vardığında duraksamadan kapıyı çaldı. İçeri girdiğinde, Lider Hyuki'nin karşısındaki sandalyeye oturdu. Çok geçmeden, odanın içinde birbiri ardına beliren hologramlar, tüm liderlerin toplantıya katıldığını gösteriyordu.

"Sana verdiğimiz görevi ne yaptın? Hemen her şeyi anlat," dedi ana lider Arek sert bir ifadeyle, sesinde sorgulayıcı bir keskinlik vardı.

"Emredersiniz, efendim," dedi ve derin bir nefes alarak anlatmaya başladı.

Shou'yu izleme emrini aldığı günden itibaren onu gizlice takip etmişti. Bu süre boyunca Shou'nun iki kez rüya merkezine gittiğini tespit etmişti. İlk gidişinde, merkezin sorumlu doktorundan herhangi bir bilgi edinememişti; Doktor, Shou'nun ziyaret sebebini gizli tutuyordu. Ancak daha sonra Shou'nun arkadaşlarıyla yaptığı konuşmaları dikkatle dinlediğinde gerçeğe ulaşmıştı.

"Lafı uzatma," diye uyardı ana lider Peax, sesi sertti.

"Özür dilerim, efendim. Shou sürekli aynı rüyayı görüyormuş. Rüyasında bir kadın varmış ama onu asıl rahatsız eden şey, makinedeki kadın ile rüyasındaki kadının aynı kişi olmamasıymış. Kendisinin bile kadının kim olduğunu bilmediğini söylüyor," dedi.

Odaya kısa bir sessizlik çöktü. Liderlerin yüzleri ifadesizdi ama hepsinin zihinlerinde farklı düşünceler belirdiği hissediliyordu.

"Bunun ne anlama geldiğini bilmek istiyoruz," dedi ana lider Yown, gözlerini ona dikerek.

O, kısa bir duraksamayla başını salladı. "Bilmiyorum, efendim. Arkadaşlarıyla konuşurken duyduklarım yalnızca bunlardı," dedi. Ancak söylediklerinin liderleri tatmin etmeyeceğini biliyordu, bu yüzden devam etti. "Dahası da var... Rüyasındaki kadın, beyaz saçlara sahipmiş ve makinedeki kadının D-AA-534 ekibinden Alice olduğu ortaya çıktı. Ancak Shou, o kadının Alice olmadığı konusunda oldukça ısrarcı."

"Bunlardan başka ne öğrendin? Saldırıyla ilgili herhangi bir şey duyabildin mi?" diye sordu ana lider Tyuo.

Geriye yaslandı, hafızasını hızla tarayarak doğru kelimeleri bulmaya çalıştı. "Kütüphanede, arkadaşlarıyla yaptığı konuşmaları dinledim," dedi. "Hiçbiri saldırı konusunda Shou'yu fazla zorlamadı. Sadece üzüntülerini dile getirdiler. Hain meselesiyle ilgili ise tek kelime söylemedi. Özellikle gizlice takip ederken bu konuya dikkat ettim ama kimseyle bunun hakkında konuşmadı."

"Rüya merkezinden rüyayla ilgili neden bilgi alamadın?" diye sordu ana lider Hyuki.

"Sorumlu doktor, bunun hastasının kişisel meselesi olduğunu ve başkalarına anlatamayacağını söyledi," diye yanıtladı. Ardından kaşlarını hafifçe çatıp ekledi, "Beni dışarı attı."

"Bu, bizden gelen emre rağmen mi demek?" diye sordu ana lider Nidam, sesinde rahatsız edici bir soğukluk vardı.

"Hayır, efendim," dedi tereddütsüz bir sesle. "Bu görev için gizlice hareket ettiğimden sizlerden bahsetmedim. Sadece onun arkadaşı olduğumu ve neden geldiğini merak ettiğimi söyledim."

"Bunun iyi bir gerekçe olduğunu kabul ediyoruz. Peki, rüyadan başka bir konu hakkında dikkatini çeken bir şey oldu mu?" diye sordu ana lider Purw, başını hafifçe sallayarak yanıtladı.

"Aslında evet. Shou, rüyasını arkadaşlarına anlattığında, onlar rüyadaki kadının ölen arkadaşları olduğuna emin gibiydiler. Ancak Shou, bunun doğru olmadığını ısrarla savundu." Sesi farkında olmadan biraz daha ciddileşmişti. "Dahası, arkadaşları ona Asuka'ya da bu rüyayı anlatmasını önerdi, fakat Shou bunu kesin bir dille reddetti. Hatta onların da bu konudan Asuka'ya bahsetmemelerini istedi."

"Şu ölen kız ve Asuka arasında nasıl bir bağ var ki?" diye sordu ana lider MuaMua, merakı gözlerinden okunuyordu.

"Üç yıl önceki olayda üç kişi ölmüştü. Kaybedilenlerden ikisi ve Asuka kardeşlerdi. Sanırım Shou bu yüzden bahsetmek istememiş olabilir," dedi ana lider Hyuki.

"Aslında, başka bir nedenden dolayı da bahsetmek istememiş olabilir, efendim."

Bu sözler üzerine liderler birbirlerine kısa bir bakış attılar. Ana lider Arek, kaşlarını hafifçe kaldırarak sordu:

"Başka bir neden mi?"

"Evet, efendim. Bu olay, Shou'nun rüya merkezine ikinci gidişinden sonra gerçekleşti."

"Evet? Ne oldu?" diye sordu ana lider Purw, sesine merakı hâkimdi.

"İkinci seferki olayı öğrenemedim, öncelikle bunu belirtmek isterim, efendim."

Bu sözler üzerine liderlerden bazıları homurdanarak notlar aldı. Ana lider Hyuki sabırsız bir ifadeyle beklerken, o anlatmaya devam etti.

"Shou, rüya merkezinden çıktıktan sonra bir süre etrafta dolaştı. O sırada eski takımından Soax ve Aags ile karşılaştı. Önce geçmişten ve birlikte görev yaptıkları üslerden bahsettiler, ardından öğle yemeği için kafeteryaya geçtiler. Asuka dışında D-AA-534 ekibinin tamamı oradaydı. Konuşmalar savaş üzerineydi. Arcas ve Vera arasındaki çatışmaları, yasak bölgeyi ve üç bin yıl önceki büyük savaşa dair ortaya çıkan görüntüleri konuştular. Ayrıca Z15-243 üssüne yapılan saldırıdan sağ kurtulanların azlığına üzülüyorlardı."

Bir an duraksadı, sonra sözlerine devam etti.

"Shou, sohbet sırasında kendisinden başka herkesin—yaralılar da dâhil olmak üzere—başka üslere atanmış olduğunu söyledi. Hatta çoğunun Dünya ana üssünü çoktan terk ettiğini belirtti. Kimsenin onunla iletişime geçmemesi canını sıkıyordu ve bu bekleyişten bunaldığını dile getirdi. Arkadaşları ise ona yakında yeni bir göreve atanacağını ve belki de bir üs komutanı olarak seçileceğini söylediler. Bu yüzden uzun süredir bekletildiğini düşündüler."

Liderlerden bazıları başlarını sallarken, o konuşmaya devam etti.

"Merve, Asuka'nın yanlarında olmadığını fark edince Alice, 'Şu korkağı boş ver,' diyerek onu küçümseyici bir ifadeyle geçiştirdi. Daha sonra, neden onunla aynı bölgede ve aynı katta kalmak zorunda olduklarına dair kısa bir konuşma yaptılar."

Sözleri bitince, odadaki sessizlik daha da derinleşti. Liderlerin yüzlerindeki ifadeler ciddileşmişti.

"Önemli bir şey konuşmadılar mı? Mesela rüya ile ilgili? Sanırım hepsi rüyayı biliyor gibi," dedi ana lider Tyuo, kaşlarını çatıp diğer liderlere baktı.

Kısa bir duraksamayla başını iki yana salladı ve "Hayır, efendim. Rüya hakkında konuşmadılar. Ancak Asuka'nın görev aldığı üs ile ilgili bir sohbet geçti."

Bu söz üzerine ana lider Hyuki'nin ifadesi sertleşti, sesi öfkeli bir tonda yükseldi.

"O kız yoksa onlara hangi üste görev yaptığını mı anlatmış?"

Diğer liderler de dikkat kesilmişti. Hologram ekranlarında hafif bir parazitlenme oldu, ancak kimse bunu önemsememişti.

"Hayır, efendim," diye devam etti o, sesini sakin ve kontrollü tutarak. "Böyle bir şey yapmadı."

Bir an sessizlik oldu.

"İzin verirseniz devam edebilir miyim?" diye sordu, liderlerin yüzündeki ifadeyi ölçerken.

"Evet, devam et," dedi ana lider Yown soğuk bir sesle.

Derin bir nefes aldı ve konuşmasına devam etti.

Kendi aralarındaki konuşma, farkında olmadan Asuka'nın görev yaptığı üs konusuna kaymıştı. Sohbete katılan herkes, onun hangi üste görev yaptığını bilmediklerini dile getirdi. Asuka'nın bu konuda oldukça ketum davrandığını belirttiler. Bruce, kollarını kavuşturup hafifçe başını sallayarak konuştu:

"Asuka bile hangi üste görev yaptığını saklıyor. Oraya gitmek için gönüllü olmuş ve bu şekilde seçilip gönderilmiş."

Yiğit, Bruce'un söylediklerine onaylarcasına başını salladı ancak yüzündeki ifade düşünceliydi. Sonunda derin bir nefes alıp konuşmaya başladı:

"Hangi üs olduğunu kimse bilmiyor ve kendisi de bu konu hakkında konuşmuyor. Bildiğim tek şey, benim görev üssünü kullanarak oraya gitmiş olması. Ayrıca, görev yaptığı üs bizim üssümüzden bile ileride bir yerde."

Bu sözler, diğerlerinin merakını iyice artırmıştı. Ancak Yiğit devam ederken, işin ne kadar karmaşık olduğunu anlatmaya başladı.

"Hangi üs olduğu konusunda hiçbir bilgim yok ama şunu biliyorum," dedi gözlerini hafifçe kısarak. "Benim görev yaptığım üsten sonraki üsler arasındaki mesafeler oldukça fazla. Mesela, Dünya ana üssüne en yakın ara üs 4.2 ışık yılı uzaklıktaki Alfa Centauri'de. Ama benim üssümden sonraki üslerin birbirine olan uzaklıkları 15 ile 20 bin ışık yılı arasında değişiyor."

Etraf sessizleşmişti. Yiğit, sesinin iyice alçaldığı bir tonla devam etti:

"O üslere yalnızca görevli personelin gitmesine izin veriliyor. Sivil ya da rütbesiz kimselerin girmesi kesinlikle yasaktır. Hatta bu üsler, sadece yüksek rütbeliler için özel izinle erişilebilir durumda."

Aags, duyduklarını mantıksız bularak kaşlarını çattı ve omuz silkerek konuştu:

"Bu saçmalık. Eğer Arcas saldırırsa, yardım gelene kadar tüm üs yok edilir. Peki ya o zaman ne olacak?"

Bu soru masadaki diğerleri üzerinde kısa süreli bir sessizlik yarattı. Ancak Yiğit, Aags'ın sözlerine doğrudan karşılık vermek yerine, bildiklerini paylaşarak konuşmaya devam etti:

"Bildiğim tek şey bu," dedi sakin bir ifadeyle. "Üstelik ben üs komutan yardımcısı olmama rağmen o bölgeye giremiyorum. Orada görev yapan personel, diğer üs komutanlarına karşı askeri kuralları uygulamıyor. Sadece kendi komutanlarına bağlılar ve emirleri yalnızca onlardan alıyorlar."

Sohbet devam ederken, Shou kimseye bir şey söylemeden sessizce yerinden kalktı ve ortamdan uzaklaştı. Onların konuşmaya devam ettiğini fark ettiğinden, dikkat çekmeden ayrılmayı tercih etmişti. Ancak o ayrıldıktan sonra neler konuşulduğunu bilemiyordu.

Ana lider Peax, kaşlarını hafifçe çatıp merakla sordu:

"Shou nereye gitti peki?"

"Danışmaya, efendim," diye yanıtladı gözlemci rapor veren sesiyle.

Bu cevap liderler arasında kısa bir şaşkınlık yarattı. Ana lider Peax, anlam veremeyen bir ifadeyle başını yana eğdi ve sözlerini sorgular bir tonda yineledi:

"Danışmaya mı?"

"Evet, efendim," diye onayladı, ardından anlatmaya devam etti.

"Shou danışmaya gitti ve yine atamasıyla ilgili sorular sordu. Ancak oradan ayrıldıktan sonra bir süre yalnız başına oturdu. Görünüşe göre kendi kendine konuşuyordu. O sırada Asuka yanına geldi ve ona, 'Burada kendi kendine konuşman şüphe çeker, bunu odanda yapman senin için daha iyi olur,' dedi."

Liderler dikkat kesilmişti. Anlatımına devam etti:

"Bir süre birlikte oturup konuştular. Sanırım Shou, Asuka'ya rüyasını anlatmayı düşünüyordu ama nedense bundan son anda vazgeçti. Bunun yerine, Asuka'ya etrafta neden boş boş dolaştığını sordu. Söylemlerine bakılırsa Asuka'nın dikkatini kendi üzerinden başka bir yöne çekmeye çalışıyordu."

Ana lider Tyuo, kaşlarını çatarak araya girdi:

"Ne hakkında konuştular?"

Bir an düşündükten sonra devam etti:

"Asuka, ekibine birisini katmak için dolaştığını söyledi ama bu konuda pek başarılı olamamış gibi görünüyordu. Shou ise bunu duyduktan sonra fazla sorgulamadı ve konuyu değiştirdi."

Bu noktada, ana lider Purw sert bir ifadeyle söze girdi:

"Konumuz Asuka değil, o yüzden—"

Ancak sözünü, ana lider Uswa'nın eliyle yaptığı hafif bir işaret ve sakince gelen sesi böldü:

"Bırak konuşsun, Purw. Belki önemli bir şey vardır."

Bunu duyan ana lider Yown da onaylarcasına başını salladı ve gözlemciye dönerek, "Sen devam et," dedi.

"Emredersiniz, efendim," dedi ve liderlere dönüş yaparak anlatmaya devam etti:

"Sanırım Asuka, rüya merkezinde konuştuğu kişiyi ikna edememiş ve bunu Shou'ya söyledi. Shou ise Asuka'ya 'korkak' diyerek oldukça sert bir şekilde tepki gösterdi. Bu sırada Asuka, Shou'nun yüzüne bir tokat attı. Asuka yanından ayrılırken ise ona, 'Kardeşimin, sende ne bulduğunu bir türlü anlamadım,' dedi ve oradan uzaklaştı."

Liderler, bu gelişmeye dikkatle odaklanmıştı. Gözlemci devam etti:

"Shou, Asuka'nın gidişinden sonra yine kendi kendine konuşmaya devam etti. Eski ilişkilerini hatırlayarak, Asuka'nın her zaman bu ilişkiyi onaylamadığını ama kardeşine karşı gelmediğini, yine de ilişkilerini kabul ettiğini söyledi."

Bir an sessizlik oldu, ardından gözlemci açıklamalarına devam etti:

"Shou bir süre daha kendi kendine mırıldandı, fakat aniden rüya merkezinden sorumlu doktor geldi. Doktor, Asuka hakkında oldukça sert bir yorum yaptı ve 'Asuka, oldukça zorlu biri değil mi?' diye sordu."

Liderler, bu yeni gelişme karşısında birbirlerine bakarken, gözlemci hemen devam etti:

"Doktor, Asuka'yı nereden tanıdığını sordu. Shou, 'Eskiden aynı ekipteydik,' şeklinde cevap verdi."

Gözlemci, dikkatlice anlatmaya devam etti:

"Bu akşam Asuka, Dünya ana üssünden ayrılacağını Shou'ya söyledi. Asuka, sadece gördüğü bir rüya için merkeze geldiğini ve bundan sonra gelemeyeceğini, görev için akşam ayrılacağını belirtti."

Shou, Asuka'nın söylediklerine oldukça şaşırmıştı ve özellikle rüya konusuna büyük bir merak duyuyordu. "Rüyayı sorduğunda," Dr. anlatmaya devam etti, "Asuka, üç yıl önceki bir olayla ilgili bir rüya gördüğünü söyledi. Ancak rüyanın detayları hakkında fazla bilgi vermedi. Bazen bu rüyayı görmemek için günlerce uyumadığını da ekledi. Dr. 'eskiden aynı ekipteyseniz, belki sen de rüyanın ne olduğunu biliyorsundur,' dedi."

Gözlemci kısa bir ara vererek devam etti:

"Asuka'nın kardeşlerinin üç yıl önce öldüğünü ve belki de onları rüyasında görüyordur, dedi. Bu sırada, doktor aniden araya girdi. 'Bunu ben de biliyorum,' dedi. 'Ama benim bilmek istediğim, bu nasıl bir rüya ki, günlerce bu rüyayı görmemek için uyumuyor?' şeklinde bir soru sordu ve yanlarından ayrıldı."

Gözlemci, anlatıyı sonlandırırken, "Shou ise, Dünya'yı izlemek üzere ana üssün cam bölmesine gitti," dedi ve susarak liderlerin tepkilerini izledi.

Gözlemci, dikkatlice anlatmaya devam etti:

"Dikkatini çeken başka bir şeyler oldu mu?" diye sordu ana lider Uswa.

"Evet, efendim," diye yanıtladı gözlemci. "İkinci sefer rüya merkezine giderken, direkt gitmek yerine etrafta dolaşıyor gibi yaptı. İzlenmediğinden emin olduktan sonra ise rüya merkezine gitti."

"Yoksa senin farkına mı vardı?" diye sordu tekrardan, şüpheli bir şekilde.

"Hayır, efendim," dedi, "benim farkımda değildi. Sanırım arkadaşlarından saklanıyordu. Onlarla karşılaşmamak için direkt rüya merkezine gitmek yerine etrafta dolaştı. Takip edilmediğinden emin olduktan sonra da merkeze girdi."

"Bu iyi," dedi ana lider Nidam, ancak kafasını sallayarak devam etti, "ama beni kafamı karıştıran şu; rüyadaki ve makinedeki kişiler nasıl farklı oluyor? Bu konuda belki yalan söylüyordur."

"Bilmiyorum, efendim," diye yanıtladı gözlemci. "Rüya merkezinden ilk çıktığında, arkadaşlarından birisi ona bu konuda takıldı. 'Yalan söyleme, rüyandaki kadın Alice işte, sen de gördün,' dedi. Ancak Shou, o kadının Alice olmadığını söyledi."

"Bu konuyu daha detaylı araştırmanı istiyoruz ve Shou'yu gizli bir şekilde takip etmeye devam et," dedi ana lider Purw, ciddi bir ifadeyle.

"Emredersiniz efendim, başka bir şey yoksa çıkabilir miyim?" diye sordu gözlemci, başını hafifçe eğerek.

"Şu rüya merkezindeki doktorun kim olduğunu biliyor musun?" diye sordu ana lider Peax, merakla.

"Doktor Cat, efendim," diye yanıtladı. "Rüya merkezinden sorumlu Doktor, Shou ile bizzat kendisi ilgilendi. Rüyasını oldukça ilginç bulduğunu da belirtti."

"Anladım, anlaşılan şu rüyanın tam içeriğini doktordan öğreneceğiz," dedi ana lider Yown, hafifçe gülümsedi.

"Evet, öyle gözüküyor ama şu anda başka bir önceliğimiz var," dedi ana lider Arek, daha ciddi bir tonla. "Bu rüyayı çözmek önemli, fakat önümüzdeki ilk adım başka bir konuya odaklanmamızı gerektiriyor."

"O konuda ki araştırmalarımız sürüyor, hala işe yarar bir şey yok," dedi ana lider Nidam, düşünceli bir şekilde başını sallayarak.

"Evet, öyle. Hiçbirimiz bir şey bulamadık ve belki de Shou bu konuda yanılıyordur. Şu rüya ile ilgili öğrendiklerimize bakılırsa, saldırı sonucunda ağır bir travma yaşamış olabilir ve bu yüzden de her şeyi karıştırmış olabilir," dedi aynı lider, sözlerine ekleyerek.

"Evet, ama bunu dikkate almamız lazım," dedi ana lider Hyuki, ciddi bir şekilde.

"Sana gelecek olursak, Shou ile aynı odada kalan arkadaşından şu rüya meselesini iyice öğren ve yarın bu konu ile ilgili tekrar bilgi vermek üzere buraya gel," diye talimat verdi ana lider Yown.

Gözlemci, derin bir nefes aldı ve "Emredersiniz efendim," diyerek odadan çıktı.

Shou'nun oda arkadaşı Bruce'u bulmak, oldukça kolay bir işti. Bruce, şuan spor salonuna gidiyordu ve bu aptal çocuktan gerekli bilgileri almak çok basitti. Spor salonuna doğru ilerlerken, içeri girdiğinde bir hologramla karşılaştı. Hologram, sakin bir şekilde ona spor salonunun özelliklerini anlatmaya başladı. Bu sırada, dikkatlice hologramın verdiği bilgileri dinleyerek, etrafı kontrol ediyordu.

Astral Prism'in içinde bulunan birinci bölgedeki Nova Arena, üssün en gelişmiş ve kapsamlı spor salonlarından biri olarak tasarlanmıştı. Yerçekimi kontrollü alanları, holografik antrenman sistemleri ve ileri teknoloji ekipmanlarıyla donatılmış olan bu alan, hem askerlerin hem de üst düzey yetkililerin fiziksel performanslarını en üst seviyeye çıkarmalarını sağlıyordu. Arena, gelişmiş altyapısı ve teknolojik donanımıyla, her seviyeden kullanıcının ihtiyaçlarına hitap ediyordu.

İki katlı, geniş ve açık bir yapıya sahip olan Nova Arena'nın tavanına entegre edilen şeffaf panel sistemleri, kullanıcılara uzayın derinliklerini ve yıldız manzaralarını izleme imkânı sunuyordu. Manyetik destekli zeminler, özellikle ağırlık antrenmanları sırasında dengeyi korumaya yardımcı olurken, duvarlar biyometrik algılama ve holografik yansıtma teknolojisiyle donatılmıştı. Bu sistemler sayesinde, her kullanıcının antrenman verileri anlık olarak takip edilebiliyor ve gerekli ayarlamalar hızlı bir şekilde yapılabiliyordu.

Farklı gezegen şartlarına uyum sağlamak amacıyla spor salonunda, değiştirilebilir yerçekimi odaları da bulunuyordu. Bu odalar, kullanıcıların ağır yer çekimli gezegenlerde hareket kabiliyetlerini artırmalarına ya da hafif yer çekimli ortamlarda savaşma yeteneklerini geliştirmelerine olanak tanıyordu. Gerçek savaş senaryolarını simüle eden sistemler ise, düşman analizi ve dövüş tekniklerinin geliştirilmesi için özel programlarla desteklenmişti.

Koşu bantları, kullanıcının hareketlerine göre eğim ve zorluk seviyesini dinamik olarak ayarlayarak antrenman süreçlerini optimize ediyordu. Askerler ve pilotlar için geliştirilmiş lazer tabanlı refleks ölçüm sistemleri de, kişilerin tepkilerini ve hızlarını ölçerek eğitim süreçlerinin daha verimli hale gelmesini sağlıyordu.

Ağırlık antrenmanlarının yapıldığı bölümde, Yerçekimi Ayarlı Halterler kullanıcının kaldırdığı ağırlığı, seçilen yerçekimi seviyesine göre değiştirebiliyordu. Otonomik kas direnç sistemleri ise, kas gruplarını analiz ederek antrenman sırasında zorluk seviyesini dinamik olarak ayarlıyordu, böylece her kullanıcı için en uygun zorluk seviyesi sağlanıyordu.

Yakın dövüş eğitimlerinin gerçekleştirildiği sanatsal dövüş odasında, güçlü manyetik alanlarla desteklenen bir platform vardı. Bu platform, serbest dövüş ve yakın dövüş tekniklerinin uygulanmasına olanak tanıyordu. Aynı zamanda, enerji kalkanı test alanı da bulunuyordu; burası, savaş kalkanlarının dayanıklılığını ölçmek ve enerji bazlı saldırılara karşı savunma geliştirmek için tasarlanmıştı.

Rehabilitasyon ve dinlenme alanları, yoğun antrenman sonrası kas iyileşmesini hızlandıran ultra düşük sıcaklık odalarıyla donatılmıştı. Su bazlı antrenmanların gerçekleştirildiği özel bölümler ise, kas rahatlatma ve basınç ayarlı terapiler sunarak sporcuların performanslarını iyileştirmeyi hedefliyordu. Bu alanlarda, sporcuların kas yoğunluğu, nabız ve oksijen seviyeleri gibi verileri anlık olarak analiz ediliyor ve buna göre kişiye özel antrenman planları oluşturuluyordu.

Bruce eğitim alanına geldiğinde, o çoktan eğitimine başlamıştı ve Bruce, ondan biraz uzakta çalışmaya devam ediyordu. Bir şekilde yakınlaşmak için yardımına ihtiyacı varmış gibi davrandı ve tanışıp konuşmaya başladılar.

"Seni burada ilk kez görüyorum, askere yeni mi katıldın?" diye sordu Bruce, merakla.

"Hayır, yeni değil," diye yanıtladı. "Beş yıl önce katıldım."

"Yani üç yıldır askersin ama ben seni ilk kez görüyorum," dedi.

"Kıoyu'da ana üssünde bulunuyordum," diye açıkladı. "Toplantı için buraya geldim."

''Bu arada ben Catnie'' dedi ve hafifçe gülümsedi. "Ve senin gibi yakışıklı birisini burada görseydim asla unutmazdım," diye ekledi, yavaşça yürümeye başladı ve bir anda Bruce'un gözlerinin içine bakarak dudaklarına bir öpücük kondurdu. Bruce, daha ne olduğunu anlamadan kendilerini Catnie'nin odasında bulmuşlardı. Oda, diğer odalar gibi standarttı ve oda arkadaşının başka bir üsse görevli olarak gitmesiyle, şu an odayı tek başına kullanıyordu.

Catnie, kısa bir sessizliğin ardından devam etti:

"Seni birkaç gün önce yanında bir kadın ve erkekle birlikte gördüm. O gün görür görmez hoşlandım. Yanındakiler olmasaydı o gün gelip konuşacaktım."

"O ikisi yakın arkadaşlarım Shou ve Alice," diye yanıtladı, Catnie'nin sözlerine karşılık verirken aletini ön taraftan Catnie'nin içine tamamen sokmuştu.

"Shou mu?" diye sorduğunda yatakta kıvranıyordu. Bruce, onun davranışını fark etti ve dikkatle ona bakarak, "Bir sorun mu var?" diye sordu.

"Yok, hayır. Birkaç defa danışmada görmüştüm ve bir kez de rüya merkezinde. O yüzden arkadaşının o olduğunu duyunca şaşırdım," dedi. Bruce, Catnie'nin şaşkınlığını anladı ve duraksamadan açıklama yapmaya başladı.

"O konu, son saldırıya uğrayan Z15-243 numaralı üssün askeri olduğu için danışmada görmüşsündür. Yeni görev yerini merak ediyor, o yüzden arada bir danışmaya uğruyor," dedi.

"Anladım, peki şu rüya merkezi olayı nedir?" diye sordu. "Arkadaşın olduğu için anlatmak istemezsen, anlayışla karşılarım, merak etme," diye ekledi, Bruce'a bir yandan da merakını belli etmeden güvenli bir alan bırakmaya çalışarak.

"Önemli bir şey değil, o aptal bir rüya görmüş ve onun için gittik," dedi. Catnie, biraz şaşkın bir şekilde, "Rüya mı?" diye sordu ve ardından gülmeye başladı. "Sıradan bir rüya için rüya merkezine gitmek," diye ekledi.

"Sıradan mı bilemem, anlattıklarına bakılırsa biraz garip bir rüya görmüş," dedi, Shou'nun rüyasını açıklarken.

"Şimdi merak ettim işte," dedi ve kendini toparlayarak, Bruce üzerinden yere attı.

"Şu rüyayı anlatmanı istiyorum sadece o kadar, ama anlatmak istemezsen kapı orada," diyerek, elini kapıya doğru yöneltti. Bu, bir anlamda Bruce bir fırsat sunuyordu.

"Üs saldırısından sonra bir rüya görmüş ve rüyasında ki kadın onunla konuşmuş. Bu yüzden rüya merkezine zorla götürdük ve rüyasındaki kadının makinedeki kadın olmadığını söyleyip durdu," dedi. Bruce, söylediklerini bitirir bitirmez yerden kalkıp yatağın kenarına oturdu. Catnie, hala merakla Bruce'a bakarak, "Nasıl yani?" diye sordu.

Bruce, başını sallayarak devam etti. "Rüyasında beyaz uzun saçlı bir kadın gördüğünü söyledi ama makinede kadın arkadaşımız Alice olarak gözüktü. Doktor da, Shou'ya rüyasındaki kadının fotoğraftaki kadın olduğunu ve ona bu kadını başkası olarak düşünmüşsün, bu yüzden kadının yüzü yoktur diye hayal etmişsin,' dedi. Saçma ve komik bir rüya işte," diye açıklamada bulundu.

"Biraz garip bir rüyaymış," dedi Catnie ve gülümsedi. Bruce, Catnie'nin bu tavrına cevap verirken biraz daha rahatladı.

"Bilmem, bana kalırsa o aptal rüyadaki kadının Alice olduğunu biliyordu ve bu yüzden doktora kadının farklı birisi olduğunu söyledi," diye yanıtladı bu sırada ellerini Catnie'nin bacaklarında gezdirmeye başladı.

"Peki, rüya ile ilgili başka bir şeyler yok mu, biraz ilgili mi çekti?" diye sordu.

"Pek bir şey yoktur, benim bildiklerim bile bu kadar. Bırakalım şu rüya meselesini ve şimdiye odaklanalım," dedi, sohbeti başka bir yöne çekerek ve bir eliyle Catnie'nin bacaklarını okşarken diğer elini alt tarafına sokmuş ve oynamaya başlamıştı.

"Bu arada benim sevgilim var," dedi ve kıvranmaya başladı.

"Sevgilin mi var?" diye sordu, gözlerinde hafif bir hayal kırıklığı beliriyordu.

"Evet, şu an başka bir üste görev yapıyor. O yüzden bu tek seferlik bir şey, yani bir birimizi bir daha ki görüşümüzde ilk kez görüyormuşuz gibi davranalım, olur mu?" dedi, gözlerinde bir parıltı vardı ve Bruce kendisine çekip dudaklarına yapıştı ve biraz seviştikten sonra yatağa uzandılar.

"Nasıl istersen, o zaman bu geceyi güzelce eğlenerek geçirelim," dedi ve aletini tekrar ön taraftan Catnie'nin içine sokmaya başladı. Bruce yavaş yavaş gidip gelirken Catnie yatakta kıvranıyordu ve bir anda içine boşalmaya başladı. ''Bir anda belki benden hamile kalırsan o aptal sevgilinden ayrılmak zorunda kalırsın,'' dedi ve gülmeye başladı.

Catnie bu durumu hiç umursamadan yatakta kıvranmaya devam ediyordu ve Bruce ise bu durumdan biraz daha cesaret alarak giderek daha hızlı hareket etmeye başladı ve en sonunda tekrar boşalmaya başlamışken Catnie'de bağırmaya başladı ve uyuyana kadar eğlencelerine devam ettiler.

Sabah olduğunda, Catnie gözlerini açar açmaz Bruce da uyandırdı. Hızlıca toparlanarak liderlerin yanına gitmek için hazırlandı. Öğrendiklerini eksiksiz bir şekilde aktardı, ancak bilgileri nasıl elde ettiği konusunu ustaca geçiştirdi.

Liderlerin yanından ayrıldığında, zihninde hâlâ gece yaşananlar ve Shou'nun rüyası vardı. Acaba ondan şu rüyayı tam olarak öğrenmek için bu gece de onunla vakit geçirsem mi? diye düşünürken, aniden bir darbe hissetti. Düşüncelerinin dağılmasıyla birlikte dengesini kaybetti ve sert bir şekilde yere kapaklandı. Ne olduğunu anlamaya çalışırken, vücuduna yayılan acıyla birlikte başını kaldırdı.

Catnie yere düştüğü anda bir ses duydu. Ona çarpan kişi, panikle eğilip özür diledi.

"İyi misin? Seni görmedim, üzgünüm," dedi karşısındaki.

"Sen... Beni mi takip ediyorsun? Sana geceki olayın tek seferlik olduğunu söylediğimi unuttun galiba? Ayrıca benim..." dedi Catnie gözlerini kısarak ona baktı ve kaşlarını çattı.

"Biliyorum, merak etme," diye lafını yapıştırdı Bruce. "Sadece denk geldik o kadar. Sonuçta burası kafeterya ve insanlar buraya sürekli girip çıkarlar."

"Evet, öyle. Yine de beni takip etmeni açıklamaz."

"Takip etmiyorum dedim ya," diye cevapladı hafif bir gülümsemeyle.

"Neyse, şu an seninle uğraşacak zamanım yok. Görevim var ve onunla ilgilenmeliyim."

"Şey, müsaitsen bu gece acaba?" diye sordu.

"Olabilir ama tek bir şartla."

"Şart mı?"

"Evet. Tabii, senin için sıkıntı olacağını düşünüyorsan..." dedi Catnie ve yürümeye başladı. Ancak Bruce hızla kolunu tuttu.

"Şartın neymiş bakalım?" dedi merakla.

"Shou ile ilgili."

"Shou mu? Yoksa yine şu aptal rüya meselesi mi?"

Catnie, hafif bir gülümsemeyle Bruce'a döndü ve gözlerini kısarak ona baktı. "Hayır, onunla tanışmak istiyorum," dedi kararlı bir sesle. "Beni Shou ile tanıştırırsan, bu gece istediğin gibi olacak. Dün gece olduğu gibi benim istediklerimi değil, senin istediklerini yapacağız."

Sözleri havada asılı kalırken Bruce, kaşlarını hafifçe kaldırarak ona baktı. Bir an için duraksadı, ardından yüzüne yavaşça yayılan bir sırıtışla başını salladı. "Tamam," dedi, sesi alaycı bir memnuniyetle doluydu. "Seni Shou ile tanıştıracağım ve bu gece tamamen benim kurallarıma göre geçecek."

Catnie, dudaklarında belirsiz bir ifade ile başını yana eğerek onu izledi. Bruce'un gözlerindeki heyecanı fark etmişti ama şimdilik bu konuda fazla düşünmemeye karar verdi. Asıl hedefi Shou ile tanışmaktı ve bunun için küçük bir bedel ödemesi gerekecekti.

"Tamam. Seni Shou ile tanıştıracağım ve bu geceden sonra tamamen bana ait olacaksın."

Bunun üzerine birlikte Shou'yu aramaya başladılar, ancak üs bölgesinde onu bulamadılar. Yirmi bir bölgenin on tanesini aradılar ama hiçbir yerde yoktu.

"Sanırım bulamayacağız," dedi Catnie omuz silkerek. "O zaman görüşürüz ve akşamki planlarını da unut."

"Hayır, dur! Muhtemelen yine oraya gitmiştir."

"Oraya mı?"

"Evet, Dünya'yı izlemek için cam bölmeye gitmiştir. Bu aralar sürekli oraya gidiyor ve ortalıkta olmadığına göre yine oradadır."

Bruce'un dediği gibi, Shou gerçekten de cam bölmede durmuş, sessizce Dünya'yı izliyordu.

"Gördün mü? Sana ne söylemiştim?" dedi Bruce, kendinden emin bir şekilde.

"Evet, gerçekten de burada."

"Shou! Nerelerdesin? Seni arayıp durduk!" diye seslendi Bruce.

"Sorun nedir? Bruce, aynı odada kalıyoruz zaten. Beni aramana gerek yoktu," dedi Shou, başını hafifçe çevirerek onlara baktı ve kaşlarını kaldırdı.

"Hayır, vardı," dedi Bruce, hafif bir gülümsemeyle. "Bu arkadaşım Catnie. Seninle tanışmak istiyordu."

"Benimle tanışmak mı?"

"Evet. Sonuçta senin hakkında çok şey duydum. Son üs saldırısında oldukça büyük kahramanlık göstermişsin ve seninle tanışmak istedim."

Shou, başını iki yana sallayarak bakışlarını kaçırdı. "Kahramanlık mı? Ben bir şey yapmadım. Sadece görevimi yerine getirdim, o kadar. Yani, benimle tanışmak için boşuna arama zahmetine girmişsin."

Sözlerini bitirdiğinde onlara daha fazla bakmadan yanlarından ayrıldı. Catnie, arkasından bakarken Bruce ona sırıtarak göz kırptı.

Catnie, Bruce'un yüzündeki memnun ifadeyi görünce gözlerini devirdi ve alaycı bir gülümsemeyle başını iki yana salladı. "Çok heveslenme," dedi sesi hafif bir uyarı tonu taşıyordu. "Sonuçta her istediğini yapamayacaksın. Pek de tanışmış sayılmayız."

Gece ilerlediğinde, Bruce yeniden onun odasındaydı. Ancak bu sefer Catnie'nin aklındaki tek şey, Shou'nun rüyasıyla ilgili daha fazla bilgi edinmekti. Bruce ise yine aynı şeyleri tekrar edip duruyor, rüyanın anlamsız olduğunu söylüyordu. Catnie, sabrının tükenmeye başladığını hissederek içini çekti ve onu üstünden atarak, "Tamam, yeter," dedi soğuk bir sesle. "Bu konuyu kapatıyorum. Şimdi hemen giyin ve odamı terk et."

Bruce, duraksayarak ona baktı ama Catnie'nin ifadesindeki ciddiyeti görünce sessizce toparlanmaya başladı. Kapıyı açıp dışarı çıktığında, Catnie arkasından kapıyı sertçe kapattı. Derin bir nefes alarak bir an odanın içinde durdu, sonra yorgunlukla banyoya yöneldi. Ilık suyun altında gevşemeye çalışırken, düşünceleri bir türlü dağılmıyordu. Rüya meselesi hâlâ aklının bir köşesinde takılı kalmıştı.

Duştan çıktıktan sonra saçlarını havluyla kurulayıp yatağına uzandı. Gözlerini tavana dikerek birkaç dakika boyunca sessizce düşündü. En sonunda yorgunluğun ağır basmasına izin vererek gözlerini kapattı ve derin bir uykuya daldı.

 

Bölüm : 27.07.2024 12:07 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...