"Kahretsin, savaşa giden tüm liderler öldürüldü. Bu nasıl mümkün oldu?" diye bağırdı Yoor ve ellerini masaya vurmaya başladı.
"Bilmiyorum, ama neredeyse hepsi, şu kaynağı belirsiz saldırılar tarafından yok edildiler," dedi Axix.
"Evet, öyle. Liderler ölmesine rağmen geride bırakılan ve yardım istenenler savaş alanına ulaştılar ve savaşmaya devam ediyorlar. Bu iyi bir şey," dedi Rofs.
"Neresi iyi, sen aptal mısın Rofs?" dedi Laine.
"Sen bana ne dedin Laine?"
"Duydun beni, tekrarlatma şimdi ve sen, hemen o gemilerden birisi ile bağlantı kur ve hemen oradan ayrılsınlar. Savaş falan umurumda değil, bir kişinin daha ölmesini istemiyorum." Sert bir şekilde Rofs'un yakında ki askeri işaret etti.
Asker, hızla emri yerine getirdi. "Emredersiniz efendim, ama lider Peax ne olacak?"
"Peax, umurumda falan değil, anladın mı? Hemen tüm filo o bölgeden geri çekilsin, bu bir emirdir ve bu emri ikinci kez verdirme bana." Hologram olduğu için, fırlattığı bardak sadece havada süzüldü ve hiçbir işe yaramadı.
"Emredersiniz efendim."
"Şimdi ne olacak? Kurduğumuz ittifakın neredeyse yarısı yok edildi," dedi Sewa.
"Yarısı falan yok olmadı, o yüzden saçmalamayı kesin," dedi Rofs ve bunu söylerken oldukça soğukkanlıydı.
Hızla gelen yeni bir rapor, askerlerden birinin sesini duyurdu. "Efendim, bağlantı kurduk ama..."
"Ne oldu?" dedi Laine.
"Savaşacaklarını ve ölen kral ve kraliçelerinin intikamlarını alacaklarını söyleyip durdular."
"Onlarla tekrar bağlantı kur ve eğer emrimi bir kez daha tekrarlatırlarsa oraya gelirim ve onları bizzat ben öldürürüm. Onlara bu şekilde ilet."
"Emredersiniz efendim."
"Laine, biraz sakin olsan," dedi Nyra.
"Sakin olmak mı? Ben o aptalları geri çağırıyorum, onlar da ölen liderlerinin intikamlarını alacaklarını söyleyip duruyorlar."
"Peax ile ilgili ne yapacağız? Hala gemisi ile bağlantı kurulamadı..." dedi Marj.
O sırada, aniden geminin hoparlörlerinden bir ses yankılandı. "Tüm gemilerin dikkatine, lideriniz Peax ele geçirildi. Savaşmayı bırakın ve teslim olun hemen."
"Bu seste ne?" dedi Rofs.
"Efendim, lider Peax'ın gemisinden bağlantı sağlandı ve görünüşe göre yakalanmış."
"Kahretsin, filonun geri kalanının durumu nedir?"
"Lider Laine'nin emrini ilettik, bazıları geri dönüşe geçtiler ama büyük çoğunluğu savaşmak istediklerini söylediler."
"Kahretsin, şu aptallar emirleri dinleseler hayatta kalmışlardı," dedi Laine.
Salonda ki atmosfer yoğun bir sessizliğe büründü. Geriye kalan son umut, filolarının geri çekilmesi ve savaşa son vermeleri için olan çağrılardı. Ama Peax'ın gemisinin kaybı, her şeyin ters gittiğini gösteriyordu.
"Efendim, geriye kalan herkes o bölgeden ayrıldı," dedi Marj.
"Bu iyi, en azından hepsi yok edilmedi," dedi Rofs.
"Pekâlâ, Rofs, bunun sorumlusu sensin, anladın mı bizi?" dedi Saoko.
"Ben mi? Neden ben?"
"Neden mi? Eğer Reinaz'a bu kadar inisiyatif vermeseydin, şu an ölen tüm liderler burada olurdu."
"Sanki onları ölüme ben göndermişim gibi konuşuyorsun."
"Sen ve Edrk, siz ikiniz bu ittifakı kurmak için oldukça hevesliydiniz, özellikle ırkınızın ittifak kurduğunu öğrenince bizler de ittifakı kabul ettik, sen ise Dtru'yu ve Dexr'i öldürüp başa geçtiğini gizlediğin için tüm bunların suçlusu sensin," dedi Sewa.
"Hepiniz kesin şunu hemen, anlayın Reinaz ile ittifak kurduk ve bundan sonra hep birlikte hareket edeceğiz," dedi Poxm.
"Poxm haklı, asıl konu şimdi ne yapacağız, onu konuşalım," dedi Yoor.
"Evet, evet, ne yapacağız şimdi?" diye sordu Nyra.
"Bilmiyorum, keşke Kraliçe Mirena burada olsaydı, o en azından ne yapmamız gerektiğini bize söylerdi," dedi Saoko.
"Evet, ama artık burada değil ve ittifakımıza da katılmadı. Bir konuda haklıydı, Reinaz ile ittifak kurmak gerçekten aptalcaymış, bunu gördük," dedi Sewa.
"Sewa, sen ne söylediğinin farkında mısın?" diye sordu Rofs.
"Evet, farkındayım. Eğer Reinaz ile ittifak kurmasaydık, şu an Xrud, Oark, Yuad, Opad, Yart, Lodh ve savaşa giden diğer yüz ırkın neredeyse tamamı ve liderleri yok edilmemiş olurdu. Sizce onlardan geriye kalanlar bir daha yanımızda yer alacaklar mı?"
"Yer alacaklar, merak etmeyin. Eğer yanımızda yer almazlarsa, onları düşman olarak kabul edeceğimizi ve şu lanet gemi ile işimiz bitince sıranın onlara geleceğini söyleyeceğim."
"Yani onları tehdit edeceksin, Dwagd'ın yaptığın gibi?" dedi Poxm.
"Tehdit değil, bir uyarıda bulunacağım."
"Uyarı diyorsun, ama Kraliçe Mirena da ittifaktan ayrıldı ve ona karşı hiçbir şey yapamadın," dedi Yoor.
"Sıra ona da gelecek, merak etmeyin. Ama önceliğim, şu savaştan kurtulanlar olacak."
"Umalım da dediğin gibi olsun," dedi Axix..
"Sorun nedir, Laine? Ne düşünüyorsun?" diye sordu Saoko.
"Ne mi düşünüyorum? Şu Ladina adlı gemiyi ve içindekileri tuzağa çektik. Üstünlük bizden yanaydı ama bir şekilde Peax'ı ele geçirdiler. Yüzlerce lideri öldürdüler, bizim gemilerimiz onlardan birisini bile öldürmeyi başaramadı. Bırakın başarmayı, bir gemiye zarar bile veremediler."
"Yoksa sende mi, kraliçe gibi, bu savaşta tarafsız kalacaksın?" diye sordu Sewa.
"Hayır, merak etme, sizin yanınızdayım ama o gemi çok güçlü. Bundan sonra söyleyeceklerim sizler için dahi emir olacak, anladınız mı beni?" O an, sesi her zamankinden daha sert ve kararlıydı. "Bu saatten sonra bu bölgedeki tüm adımlarımız gizli olacak ve bu şekilde Ladina bizleri asla bulamayacak. O bizleri burada ararken bizler onların yaşadıkları galaksiye saldırıp yok edeceğiz."
"Laine bu konuda haklı, bundan sonra her şeyi gizlilik içinde halledeceğiz," dedi Saoko başını sallayarak, Laine'in söylediklerine katıldı.
"Öyle yapalım o zaman, ne yapalım?" dedi Rofs ve bunu hiç istemeyerek yaptı.
"Savaş sırasında Ladina'da herhangi bir terslik tespit edilmedi efendim," dedi Pokx.
"Terslik mi? Bu da ne demek, Poxm?" diye soru Rofs.
"Yardım çağrısında bulunacaklar mı diye kontrol ettirdim ama herhangi bir yardım çağrısında bulunmamışlar."
"Bundan emin misin? Belki bilmediğimiz bir teknoloji kullanıyorlardır ve bu yüzden yardım çağrılarını fark etmemiş olmamız gayet normal," dedi Laine, kendi düşüncelerini dile getirerek.
"Bu gayet normal değil mi? Onlar telepati yoluyla iletişim kuruyorlar, bunu hepimiz öğrendik. Yani yardım çağrısında bulundularsa bile bunu fark etmemiş olmamız gayet normal değil mi?" dedi Saoko.
"Bu imkânsız, telepati ile yardım istemek üstelik Evren'in bu kadar uzağından," dedi Axix.
"Saoko, bu konuda haklı olabilir ve bir sonraki toplantıda bunu bizzat Purw ile konuşacağım, merak etmeyin," dedi Rofs.
"Yanında bizler de olacağız. O aptal senin yanına geldiğinde, bizlere haber vereceksin ve hep birlikte onu ve Tyuo'yu sorguya çekeceğiz ve konuşacağız," dedi Laine ve söylediklerinden sonra, bağlantıyı kesti. Ardından, Saoko, Sewa, Nyra ve Poxm de bağlantılarını keserek toplantıyı sonlandırdılar.
"Peki, istediğiniz gibi olsun," dedi Rofs ve kalanlar da bağlantılarını kestiler. Bizzat gelenelrde kendi gezegenlerine gitmek üzere salondan ayrıldı.
Birkaç saat sonra, Purw ve yanında Arcas ırkı lideriyle birlikte Tharaxia gezegenine iniş yaptı. Onlar gibi diğer liderler de aynı şekilde, yüz yüze toplantı ve saldırılar üzerinde konuşmak için Rofs ile buluşmaya geldiler. İlk olarak Purw ve Tyuo, Laine'in emriyle sorgulandı. Ardından, Evren'in gördüğü en büyük ittifakın birleştiği toplantı başladı. Bu toplantı, tüm evreni sarsacak kararların alınacağı anların ilk adımıydı.
•❅──────✧❅✦❅✧──────❅•
O Sırada Tosia
"Kraliçem, bizim dışımızda tüm Lux İttifakı, Reinaz ile ittifak kurdu. Bizler ne yapacağız?" dedi Lizet, endişeli bir şekilde.
"Galaksiye yaklaşan var mı?" diye sordu, gözleri odadaki haritaları ve planları tarayarak.
"Hayır, kraliçem, şu ana kadar kimse yaklaşmadı," dedi Olivera, huzursuzluk içinde ama Kraliçe'nin soğukkanlılığına hayran bir şekilde.
"Güzel, en azından uyarıyı mı dikkate almışlar?" dedi, gerilimli ortamı biraz olsun yumuşatmaya çalışarak.
"Evet, ama biz ne yapacağız?" dedi Vita, sesindeki belirsizlik açıkça hissediliyordu.
"Bekleyeceğiz. Sonuçta karşımızda Vera var ve onlara karşı şansımız yok."
"En azından diğerlerini Reinaz konusunda uyaralım," dedi Caltha.
"Artık çok geç, o yüzden bırakalım istedikleri gibi yapsınlar. Sizden istediğim, gemiyi bulabildiniz mi?"
"Evet, kraliçem. Savaştan sonra ortalıktan kaybolmuştu ama biraz aradıktan sonra onu bulduk," dedi Perla.
"Her nerede iseler, hemen gidiyoruz. Vita, ben dönene kadar yönetim sen de ve Balera, Yuliya, Angy ve Caltha, siz de burada kalacaksınız."
Herkes başını eğerek cevap verdi. "Emredersiniz, kraliçem," dediler ve hazırlıklarını yapmak üzere gemiye doğru ilerlemeye başladılar. Ancak, hemen ardından beklenmedik bir alarm sesi yankılandı. "Kraliçem, sistemimize izinsiz giriş tespit edildi," denildi.
Gemilerin görkemli ve devasa yapısı, görselliği ve kudretiyle dikkat çekiyordu. Gövdesi, siyah ve koyu metalik gri tonlarında, ışığı emen bir alaşımla kaplanmıştı. Üzerindeki altın detaylar, geminin prestijini ve ırkının ileri teknolojik seviyesini açıkça gösteriyordu. Keskin ve katmanlı tasarımı, bir kale izlenimi yaratırken, sivri uçlu kuleler ve çıkıntılar, saldırı ve savunma mekanizmalarının entegre edildiği stratejik bölgeler olarak öne çıkıyordu. Arka kısmındaki devasa iticiler, gemiye yüksek hız ve uzun menzil kazandırıyordu. Gövdenin farklı noktalarına yerleştirilmiş enerji topları ve füzeler ise gemiyi adeta tam donanımlı bir savaş platformuna dönüştürüyordu.
Gemi içi, ırkın disiplinini ve teknolojik zarafetini yansıtan bir düzenle inşa edilmişti. Merkezi komuta merkezi, geniş ekranlarla donatılmış olup tüm sistemlerin tek bir taktik masadan yönetilmesine olanak tanıyordu. Mürettebat için ayrılmış bölümler, işlevselliği ön planda tutan bir anlayışla düzenlenmişti. Geminin en alt katmanlarında, savaş jetleri ve insansız hava araçları için geniş hangarlar bulunuyordu. Enerji çekirdeği ise geminin kalbinde yer alıyor ve sürekli olarak mavi bir parıltı yayarak tüm sistemlerin kesintisiz çalışmasını sağlıyordu.
Gemi, sadece bir savaş aracı olmanın ötesinde, aynı zamanda tüm ırkın gücünü simgeleyen bir yapıya bürünmüştü.
"Kim onlar?"
"Ladina, birden bire sistemimizde belirlediler ve galaksiye girişlerinde herhangi bir uyarı almadık. Rotaları ise Tosia," dedi Caddy.
"Anlıyorum," dedi ve Lizet ile birlikte birkaç askeri geride bırakıp saraya doğru ilerledi. Sarayın içine girdiklerinde, tahtına oturdu ve misafirlerini beklemeye başladı. Ardından Olivera'ya yöneldi ve "Tüm askerlere söyle, ani bir harekette ya da saldırıda bulunmasınlar ve ne olursa olsun, ben söylemediğim sürece sadece ama sadece beklesinler."
"Emredersiniz, kraliçem," diye yanıtladı Olivera ve hızla duyuruyu yapmak için uzaklaştı.
"Şu an ne yapıyorlar, hemen görmek istiyorum."
"Emredersiniz, kraliçem," dedi Balera ve hızlıca ekranlarda görüntüler açıldı.
Dört kişi oldukça açık kıyafetler giymiş, sarayın bahçesine adım atmışlardı. İçlerinden birisi, onlara bahçedeki kristal ağacı gösterdiğinde, dördü de ağaca doğru yöneldi. Lizet, sarayın bahçesinde ki, kutsal kristal ağaca doğru ilerleyen misafirleri dikkatle takip ediyordu.
Lizet, aniden "Ağaca yaklaşmamaları konusunda ve saraya girdiklerinde karşılaşacakları kutsal mozaik hakkında onları uyardı."
"Neden?" diye sordu başında tacı olan kişi, merakla.
Lizet, gezegenin en kutsal üç nesnesinden birisi olduğunu söyledi. En güçlü ırk bile dokunursa, onları derhal öldürmek zorunda kalacaklardı. Prenses'in merakını daha da artıran bu açıklama üzerine, birisi başka bir soru sordu.
"Diğer iki kutsal nesne ne peki?"
Lizet, bir tanesinin, kimsenin nereden geldiğini bilmediği, kraliçenin soyuna ait aile yadigârı olan bir kılıç olduğunu söyledi. Diğerinin ise, az sonra girecekleri odada yer alan kutsal mozaik olduğunu, üzerine basmamaları ve asla ama asla ona yüksekten bakmamaları gerektiğini ekledi.
Odaya girmeleriyle birlikte, dördü de yere yerleştirilmiş mozaik şekle dikkatle baktı. Yüzlerinde hafif bir tebessüm belirdi. Mozaik şeklin yanına yaklaşıp saygıyla diz çöküp, kafalarını kaldırıp yukarı baktıklarında ise, taç töreninin tasvir edildiği bir resimle karşılaştılar. İçlerinden birisi biraz daha orada kalmak istedi ve yanında bir kişi beklerken, Lizet ve diğerleri taht odasına doğru ilerlemeye başladılar.
"Savaş elbiseleriniz oldukça ilginçmiş doğrusu ve neden mozaik karşısında diz çöktünüz? Yoksa o mozaikte ne var, biliyor musunuz?" diye sordu Lizet, sesindeki merak belirgindi.
"Bunlar bizim normal kıyafetlerimiz, savaş kıyafetlerimiz daha farklıdır. Mozaik ile ilgili olarak da ne olduğunu biliyoruz, ama bunu söylemek gibi bir niyetim yok. O yüzden bu konuda soru sorsanız da cevap alamayacaksınız. Ayrıca bizler için de kutsal şeyler vardır. Bunlardan birisi inancımız, diğeri ise ırkımızın kadınları."
"İnancınız mı? Sizin de mi inandığınız tanrılar var?"
"Bizler için sadece tek bir yaratıcı vardır, o da tüm kâinatı yaratan yüce tanrı. Onun dışındaki diğer tanrılar sadece uydurmadır," dedi prenses'in sol yanında duran kadın.
"Anlıyorum, bizlerde öyleyiz ama birden fazla tanrıya inananlarımız da mevcut."
"Herkesin inancı kendine özgüdür," dedi, bu sefer de sağ tarafındaki kadın konuşmaya katıldı.
Konuşurlarken, taht odasının kapısına yaklaşmışlardı. Lizet, biraz daha ciddi bir şekilde, "Kraliçemizin huzurunda ne yapmanız gerektiğini size söylemem gerek. Özellikle eğilmeleri gerektiği üzerinde birkaç defa durdu." Ancak Prenses buna karşı çıktı. "Bizler kendi kraliçemizin huzurunda dahi eğilmeyiz sadece ırkımızın ölenleri karşısında saygıdan eğiliriz, bu yüzden de Mirena karşısında da eğilmeyeceğini belirtti."
İçlerinden birisi kapıya doğru yürüdü, eliyle kapıyı iterek açtı. İçeri girmeleriyle birlikte, silahlı askerler hemen etraflarını sardı. Ancak Mirena, "Askerlerine, geri çekilin." diye emretti. Askerler, hemen silahlarını indirip geri çekildiler.
Kraliçe Mirena, sakin bir şekilde, yalnızca gözleriyle tüm odadaki durumu izliyordu. Her şey bir anlık sabır gerektiriyordu. Ardından derinden gelen tok bir sesle, Vera ırkının prensesine yöneldi. "Vera ırkı prensesi, neden gezegenime geldiğinizi sorabilir miyim?"
"İstediğim yere gitme..."
Tam bu sırada, arkalarında bıraktıkları kişi içeri girerken yüksek sesle bağırdı. "Eliana, saçmalamayı kes ve neden geldiğimizi Mirena'ya anlat."
Kraliçe ve tüm odadakiler şaşkın bir şekilde dönüp baktılar.
"Bir sorun mu var?" diye sordu prenses Eliana.
"Sen ırkının prensesisin ve sana isminle hitap etti. O yüzden hepimiz şaşırdık."
"Irkımızın bir kraliçesi olsa dahi, tüm kadınlarımız eşittir. Bu yüzden de bana ismimle hitap etmeleri gayet normaldir," dedi ve kafasında ki tacı çıkarıp sol tarafındaki kadına verdi ve o da tacı sanki önemsiz bir taş parçasıymış gibi koluna taktı.
"Neden geldiğinizi tekrar sorabilir miyim?"
"Reinaz ve Lux ittifakınız nerede?"
"Nerede olduklarını bilmiyoruz. Ayrıca aklımızı okuduğunuzu da biliyoruz yani gerçekten de nerede olduklarını bilmediğimizi biliyorsunuz, prenses Eliana."
Prenses Eliana, birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra sağındaki kadın yorgun bir şekilde konuştu. "Eliana biraz yoruldum, acaba..." dedi, ama cümlesi tamamlanmadan, kadının ses tonu aniden değişti. Kadın, yere oturup, çevresindekilere sessiz olmalarını işaret etti ve bağırdı.
Birkaç dakika sonra, kadının söyledikleri anlaşılmasa da, içlerinden birkaç kelime Kraliçe'nin dikkatini çekti. Kraliçe, sadece birkaç kelimeyi anlayabildi, ama o kadar fazlasını çözememişti. "Prenses, yerlerini buldum. Stiw galaksisindeler."
Oturan, daha sonra ayağa kalktı ve tüm oda, kadının söyledikleri ve hareketleri karşısında büyük bir sessizliğe büründü.
"Bu arada görüşmeyeli uzun zaman oldu. Leila ya da Yue mi demeliyim?"
"Evet, öyle. Mirena. Bu arada şu sağ tarafında duran ve ırkınızla alakası olmayan kız," dedi Leila, gözleri odadaki başka bir kadına kayarak.
"Evet, benim kızım," dedi gururlu bir şekilde.
"Bayağı güzel büyümüş, onu geride bırakmaman iyi olmuş."
"Evet, öyle sen bunu nereden..." diye söze başladı, ama Leila araya girdi.
"Ben hem Yue'yim hem de Yua. Bizimle ilgili gerçeği bildiğine göre daha fazla anlatmaya gerek yok değil mi?"
"Bu konuda haklısın, o yüzden..." dedi.
"Bu arada, Drtau ırkından Rofs ve ittifakınızdan bize saldırı gerçekleştiren bazı ırkların liderleri arkandan iş çeviriyorlardı. Kızlarını kaçırıp ittifakı senden isteyeceklerdi ve bir de şu Wahg ırkı var," dedi Eliana.
"Rofs'un kızlarımı kaçırtmaya çalıştığını zaten biliyordum, ama arkamdan iş çevrildiğini sizden duydum. Siz bunu tam olarak nasıl öğrendiniz?" diye sordu, sesindeki keskinlik belirgindi.
"Bazen bizim kim olduğumuzu unutuyorsun galiba. Biz bu Evren'de olan her şeyi biliriz. Mesela buraya gelmeden çok önce Reinaz ve Lux ittifakının nerede olduğunu biliyorduk ama buraya bir uğramak istedik."
Kraliçe Mirena başını sallayarak, bu bilgiyi kabul etti. Sonra, Lizet'in sesiyle dikkatini tekrar yöneltti.
"Peki, Wahg ile ilgili ne soracaksınız?" diye sordu Lizet, konuyu sormak için hevesli bir şekilde.
"Onları uzun zaman önce biz yok etmiştik, bunu biliyorsun. Üstelik bu sen daha küçük bir çocukken olmuştu ve o sıralar henüz annenin kurduğu ittifaka girmemişlerdi bile. Neden o zamanlar bu ismi söyledin?"
"Her şeyi bildiğinizi söylemiştiniz," dedi Vita. Bunu söylerken oldukça alaycı bir tavır takınmıştı ve küçümseyerek, Eliana ve Leila'ya bakıyordu.
"Biliyoruz elbette ki ama ben bunu annenden duymak istiyorum."
Kraliçe, Eliana'nın bu sözleri karşısında hafifçe gerildi ama içinde bulunduğu durumun ciddiyetini koruyarak cevap vermeye hazırlanan bir ifadeye büründü.
"Dilimizi biliyor musunuz?"
"Biz bu Evren'de konuşulan ne kadar dil varsa hepsini konuşuruz," dedi prensesin sol tarafındaki kadın, yüzünde anlamlı bir gülümseme belirdi.
"Şimdi Wahg ırkına gelecek olursak," diye başladı Eliana, konuşmasının yönünü değiştirmek için.
"Biraz korkutucu olmasını istediğim için onların ismini kullandım ve onları siz yok ettiğinize göre onlarla savaştığımızı da biliyorsunuzdur."
"Bu savaşı ne sen ne de annen yaptı, bu savaşı yapanlar büyükannen kraliçeniz Alber'di ve onları neredeyse yok ediyorlardı ama bir şekilde ellerinden kaçtılar. Annen ittifaka onları da katmak istedi ama bu hepiniz için oldukça tehlikeli bir durumdu, bizde onları gezegenleri ile birlikte tamamen ortadan kaldırdık." dedi.
Odada birkaç asker, "Bu soykırım biliyorsunuz değil mi?" diye bağırarak tepki gösterdiler.
"Bunu Jalv ırkını gezegenleri ile birlikte yok edenler mi söylüyor?" dedi, duruşunu hiç bozmadan.
"Bu arada size bir şey sormak istiyorum."
"Kristal ağacın kökenini, aile yadigârı olan kılıcın nereden geldiğini ve son olarak mozaik şeklin ne olduğunu soracaksın ama Lizet'e de söylediğim gibi onlar hakkında ki gerçekleri söylemek gibi bir niyetim yok."
"Bunları bilmek hakkımız, onlar bizim için kutsallar ama neden kutsal olduklarını bile bilmiyoruz," dedi. Sesindeki öfke belirgindi.
''İstersen zorla konuşturmaya çalışabilirsin,'' dedi Leila, aniden elini havaya kaldırarak anlamadıkları bir dilde konuşmaya başladı.
''Böyle bir şey yapmayacak Leila o yüzden bekle,'' dedi Eliana, sesini alçaltarak ve Leila elini geri indirdi.
"Peki, sizinle bağlantıları var mı? Sonuçta Reinaz kayıtlarında sizin ırkınız için Kristal ırk diyorlardı."
"Herhangi bir şey söylemeyeceğim, o yüzden bu konuda soru sormaktan vazgeçersen çok iyi olur."
"Peki, o zaman eskiden üyesi olduğum ittifak ve ırklar hakkında oldukça fazla bilgiye sahipsiniz, o yüzden sizden bir istediğim var."
"Lux ittifakınızda ki ırklar ile ilgili öyle değil mi?"
"Evet, öyle."
"Seni dinliyoruz."
"Onlara zarar vermemenizi istiyorum."
"Şu an Reinaz ile ittifak kurdular ve düşmandan yana taraf aldılar," diye hatırlattı Leila.
"Yine de bir şeyler yapamaz mısınız?"
"O zaman onlara bir şans vereceğim, ama bu şans onlara bağlı olacak. Yani savaş sırasında bizlere karşı koyarlarsa, düşman kabul edilecekler ve ne olursa olsun yok edilecekler. Fakat karşı koymaz ve Reinaz ile aramıza girmezlerse onlara dokunmam," dedi Eliana, sert ve kesin bir tonla.
"En azından bunun için teşekkür ederim."
"Bu arada bu savaştan uzak duruyorsun ve öyle yapmaya da devam et," dedi ve tacını geri kafasına taktı ve taht odasından çıkarak gemilerine geri döndüler.
"Kraliçem, sizce..." diye sordu Lizet.
"Sözlerinde duracaklardır, asıl önemlisi aptallar sürüsünün Reinaz ile aralarına girmemesi en iyisi olur."
"Rofs olduğu sürece savaşa katılacaklardır."
"Bunu biliyorum, en azından karşı koymayanlar yaşayacak."
"Evet, bu konuda söz verdiler ama onlara güvenebilir miyiz?" diye sordu Olivera.
"Başka şansımız yok," dedi, güven duygusunun pekişmediği bir ortamda zor bir kararın altına imza atarak.
"En azından diğerlerini Reinaz konusunda uyarsak olmaz mı?" diye önerdi Perla.
"Pekâlâ, en azından bunu yapalım," dedi ve hızla ekledi, "Beni hemen onlara bağlayın."
Caddy, hemen emir üzerine harekete geçerek, "Emredersiniz, kraliçem," diyerek çalışmalara başladılar. Beş dakika kadar sonra, bağlantı sağlandı.
....................
"Onlardan üstün falan değilsiniz ve onlara asla karşı koyamazsınız," dedi kraliçe Mirena.
"Kraliçe Mirena, uzun zamandır sessizdiniz. Bunun nedenini neye borçluyuz?" dedi Axix.
"Siz aptallara son bir uyarıda bulunacağım ve birkaç gerçeği söyleyeceğim."
"Neymiş şu gerçekler?" dedi Arxak.
"Öncelikle, kızlarımın kaçırılmak istendiğini biliyorsunuz."
"Evet, biliyoruz. Ne olmuş yani?" diyerek cevap verdi Yoor.
"Kızlarımı kaçırtmaya çalışan ve Vera ile savaşa giden ırkların liderleri ile arkamdan gizlice planlar yapıp ittifakı ele geçirmeye çalışan Rofs'du."
"Yalan söylemeyi kes. Anladın mı beni? İttifaktan ayrıldın ve şimdi de ittifakımızı dağıtmak istiyorsun. Böylece tekrar ittifakın kontrolünü eline alabileceksin," diye bağırmaya başladı Rofs.
"Artık ittifak umurumda değil. Bunu anladığınızı zannediyordum ve diğer gerçeğe gelecek olursak, Arcas..." dedi. Ancak o noktada Kraliçenin hologramı yok edildi ve sözleri yarım kaldı.
....................
"Sanırım bu kadar. Ben onları uyarmaya çalıştım, ama o aptallar buna engel oldular."
"Şimdi ne yapacağız, kraliçem?" diye sordu Perla.
"Hemen Drtau ırkının yaşadığı gezegene gitmemiz gerekiyor."
"Ne yapacağız, yoksa savaşa mı gireceğiz?" diye sordu Lizet.
"Hayır, savaşa girmek gibi bir niyetim yok."
"Kraliçem, şu an herkes orada, biliyorsunuz."
"Biliyorum, eğer savaştan kurtulursa Rofs ile görüşeceğim. O yüzden şu an bulundukları sisteme en yakın sistemde bekleyeceğiz ve sonra..." diye devam etti.
"Anlaşılan, kraliçem, ondan kurtulmak istiyorsunuz," dedi Perla.
"Evet, öyle ve mümkünse tüm Drtau ırkından kurtulmak daha iyi bir çözüm yolu."
"Anlıyorum, kraliçem ama bu..." diye başladı Lizet, ancak Kraliçe onu keserek, "Her neyse, gerekli hazırlıkları yapın." dedi ve bu konuda daha fazla tartışmaya gerek olmadığını belirtti.
Beş dakika sonra, Kraliçe Mirena ve yanındaki koruma gemileriyle birlikte gezegenden ayrıldılar ve hızla Stıw galaksisine doğru ışık hızında harekete geçtiler.
Bölüm İçinde Geçen Bazı Kelimeler Hakkında Bilgiler:
Alber: Beyaz, ak, Soluk, solgun, Temiz, masum, terbiyeli.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
169 Okunma |
81 Oy |
0 Takip |
41 Bölümlü Kitap |