30. Bölüm

29.Bölüm-Vera Saldırısı

Shinoluna
shinoluna

Biraz geçmişe...

"Öncelikle bilmeniz gereken önemli bir konu var. Artık Hyuki'de düşmandan yana. Dünya ve ona bağlı tüm üsler tamamen düşmanın kontrolüne geçti," dedi Leila.

"Zaten her zaman düşmanın kontrolündeydi, o yüzden sıkıntı değil," dedi Eliana ve İres'e sarıldı. "Baban artık düşmandan yana," diye ekledi.

Eve döndüklerinde Leila ve diğerleri, kraliçeye olanları ayrıntılı bir şekilde anlattılar. Ardından, Leila ve Lilya sürekli eğitim yapmaya başladılar. Bu süre zarfında, Leila ve Eliana sadece izinli oldukları günler yatakta bir araya gelebiliyorlardı. Diğer zamanlarda ise, Leila ve Lilya hiç durmadan çalışıyorlardı.

"Arada dinlenmeyi düşünseniz?" dedi İres, elindeki kediyi sakinleştirmeye çalışırken. Ancak kedi, İres'in ilgisinden memnun olmayıp biraz vahşice tepki veriyordu.

"Biz kolay kolay yorulmayız, o yüzden sıkıntı değil," dedi Eliana, gülümseyerek yanına gitti ve kediyi kucağına alıp sakinleştirmek için kulağına fısıldadı ve kediyi tekrar İres'in kucağına bıraktı. Ancak kedi, bir an bile duraksamadan hemen kucaktan atlayıp Leila'ya doğru koşmaya başladı.

"Evet ama öğrendiklerime göre gücünüzü yıllardır saklamak zorunda kalmışsınız. Birdenbire bu şekilde eğitim yapmak..." dedi.

"Leila için sorun değil. Bu haliyle bile ona karşı şansım yok."

"Şansın yok mu? Buraya geldikten sonra karşında duracak sadece birkaç kişi var zannediyordum."

"Evet, öyle ama Leila'nın durumu farklı."

"Nasıl farklı, anlamadım."

"Şöyle ki, ırkımızın en güçlüleri kraliçe ve soyundan gelenlerdir. Fakat çok nadir de olsa, ilk generalin soyundan gelen ve sonrasında general olanlardan bazıları, kraliçeden bile güçlü olabilirler. Irkımız var olduğundan beri ilk defa iki general kraliçeden güçlü."

"İki general mi? Ben tek bir general var zannediyordum," dedi, şaşkın bir şekilde.

"Evet, öyle. Tek bir general var, ama Leila benim yakın korumam ve ileri de ben kraliçe olursam, o da general olacak. O yüzden kendisi şimdiden benim generalim konumunda." Eliana, ciddiyetle devam etti: "General Lorena, annemden güçlü. Anlatılanlara göre, küçükken yaptıkları hiçbir eğitimde annem, generali yenememiş. Aynı şey benim için de geçerli. Ben de Leila ile yaptığımız hiçbir karşılaşmayı kazanamadım. Buna dört yıl geride kalmasını ve ondan daha avantajlı durumda olmamı da katsak, onu yenemem. Belki geride kalmasaydı, kraliçemizi bile yenebilirdi."

"Böyle bir şey mümkün mü?"

"Çok nadir de olsa, mümkün. Fakat bu, ilk defa üst üste iki generalin bu şekilde olduğu görüldü."

"Anlıyorum, kafam biraz daha karıştı."

"Sorun değil, zamanla alışırsın. Bazen bizler de karıştırıyoruz bu durumu," dedi ve kızlar mola verdiler. İkisi yanlarına doğru gelirken, Lilya kucağında kediyle yanlarına oturdu. Kediye nazikçe dokunarak, onu sevdi. Biraz dinlendikten sonra, eğitimlerine kaldıkları yerden devam ettiler.

Eliana, bir şekilde Leila ile tekrar savaşmaya başladı. Bu sefer onu yenmek istiyordu. Yasak kan tekniğini kullandı, ancak Leila, bu tekniği kullanmadan bile onu yenmeyi başardı. Leila, Eliana'nın yanına gidip dudaklarına öpücük kondurdu, ardından eğitimler tamamlandı.

Akşam yemeğinden sonra odaya gittiklerinde, kediler bu sefer yatağında uyuyorlardı. İkisi de dikkatlice kucaklarına alındı ve yere atılan elbiselerin üzerine bırakıldı.

Leila'yı o kadar özlemişti ki, dört yıl sonra nihayet onunla birlikteydi. Aynı yatakta, her zamanki gibi eğlencelerine başlamışlardı. Leila, ona duyduğu özlemi doyasıya yaşatmıştı ve buna o kadar güçlü bir şekilde tepki verdiler ki, en sonunda bizzat kraliçe gelip uyumalarını emretti. Aksi takdirde, eğitimler bitene kadar eğlenemeyeceklerini söyledi. Bu emir üzerine, ikisi birlikte sevişerek yatağa yattılar ve derin bir uykuya daldılar.

Leila ve Lilya'nın izinli olduğu bir gün, kraliçe onları huzuruna çağırdı. Yakında Reinaz'a saldıracaklarını açıkladı ve bu saldırı gününe kadar eğitimlerine devam etmelerini istedi. Böylece, sürekli eğitim yapmaya başladılar, kararlı bir şekilde.

Zaman ilerledikçe eğitimleri daha da yoğunlaştı. Bir gün, ırklarının en güçlü savaşçıları olan General Lorena ve Leila, aralarındaki savaşı başlattılar. Bu savaş, o kadar şiddetliydi ki gezegenlerin ve güneşlerin kalkanları, sürekli kendini yenileyen en üst seviyede koruma sağlamaya başladı. Ancak kalkanın yenileme kapasitesi, savaşın şiddetine yetişemedi. İki savaşçı da, Yasak Kan tekniğini kullanmaya başladılar. Sonunda, savaşı general kazandı.

Savaş sona erdiğinde, arena ve çevresi tamamen yıkılmış, gezegenin kalkanı parçalanmıştı. Eğer savaş biraz daha uzun sürseydi, gezegenin tamamı, bu şiddetli savaşın etkisiyle yok olabilirdi.

Savaşın ardından, ikisi de portal ile Aymil'e döndü. Kraliçe, Leila'ya güçlendiğini söyledi ve birkaç gün dinlenmesi için ona izin verdi. Dinlenmenin ardından, General Lorena ve Lilya arasında bir savaş daha başladı. Bu sefer, Lilya generali oldukça zorladı, ancak savaşı yine general kazandı.

──────✧❅✦❅✧──────

Günümüz....

Günlük eğitimlerine devam ediyorlardı, ancak bir taraftan da kraliçenin vereceği görevi bekliyorlardı. Fakat o gün, sanki hiç gelmeyecekmiş gibi hissediyorlardı. Sonuçta, kan dökmekten hoşlanmasalar da, konu Evren olduğunda bu kuralı çiğnemek onlar için sorun değildi. Kraliçe onları çağırana kadar, eğitimlerine devam etmeleri gerekiyordu.

"Yakında görev için çağrılacağız," dedi Leila, gözlerinde bir umudu belirginleştirerek.

"Umarım öyledir, çünkü artık ikimiz de sıkılmaya başladık. Sıkıntımızı eğlenerek bile atamayacak duruma geldik," diye yanıtladı Eliana.

"İkiniz burada ne yapıyorsunuz?" diye sordu İres.

"Merhaba, son zamanlarda pek görüşemedik," dedi ve ikisi de öpüşmeye ara verdiler..

''Benden uzak duranlar sizsiniz?''

"Biz mi uzak duruyoruz senden?" dediler, biraz şaşkın bir şekilde. "Eğitim yüzünden ve yakında bir göreve çıkacağız. Ne zaman döneriz, bilmiyoruz."

"Görev mi?"

"Sonunda biraz eğlenebileceğiz," dedi Leila, gözlerinde hafif bir gülümseme ile.

"Evet, sonunda," dedi Eliana.

"Özür dilerim prenses, kraliçe sizi görmek istiyor," dedi Loren.

"Beni mi?" diye şaşkınlıkla sordu Eliana.

"Evet, prenses, sizi ve Leila'yı görmek istiyor. Bu çok önemli, bu yüzden oyalanmayın," dedi ciddiyetle.

Hemen, kraliçenin huzuruna gitmek üzere yola çıktılar. Kraliçenin odasına vardıklarında, içeri girdiler ve o anda kardeşi Lora, Krizia, Amanda ve Lilya da orada bulunuyordu.

"Kraliçem, bizi çağırmışsınız," dedi Eliana.

Kraliçe devam etti: "Siz altınıza yeni bir görev veriyorum. Gemileriniz ve mürettebatınız hazır. Eminim, görevinizi biliyorsunuzdur."

"Evet, Kraliçem. Lider avına çıkacağız," diye yanıtladı Eliana.

"Sıradan bir lider avı değil, bana Powk'u canlı olarak getireceksiniz."

"Üç bin yıl önce bizi öldüren kişi mi?" diye sordu Leila.

"Evet, onu canlı istiyorum, ama onu öldüreceğinizi de biliyorum."

"Evet, öyle. Onu öldüreceğiz. Peki, İres ne olacak?"

"O burada kalıyor, daha önce de söylediğim gibi, bu savaş boyunca gezegenden ayrılmayacak."

"Peki, ne zaman yola çıkıyoruz?"

"Hemen," diye devam etti Kraliçe. "Ladina önce Rkaj'a saldıracak ve yok edecek. Sonra sırasıyla önce Argoda'ya, sonra ise Etug'a giderek saldıracak. Ayrıca, o galaksiyi tamamen yok etmenizi istiyorum. Orası, Reinaz'ın, Rkaj'dan sonraki ana galaksisi. Larina ise Shnk, Hıugk, Btıur ve Fyıa galaksilerine saldıracak. İki gemi de bahsettiğim bu yerlerdeki tüm üsleri ve üs olarak kullanılan gezegenleri yok edecek. Ayrıca, bu bahsettiğim yerler dışında ve ana liderlerin üsleri haricinde de istediğiniz Reinaz üslerine ve galaksilerine saldırabilirsiniz."

"Emredersiniz, Kraliçem," dedi Eliana, başını eğerek ve daha sonra bir duraklama yaşandı.
Kraliçe, soğuk bir şekilde devam etti: "Son olarak, Larina eve dönmeden önce Reinaz için güzel bir tuzak kuracak. Bu tuzak, Ried'de Nexis Proh gezegeninde, Tıjl üzerinden olacak. Eliana, Tytf ile bağlantıya geçeceksin ve bundan sonra Larina ile buluşup yok olacaklar."

Bütün odada bir sessizlik hâkim oldu. Herkes, Kraliçe'nin emirlerini dikkate alarak kafalarında planları hızla gözden geçiriyordu.

"Emredersiniz, Kraliçem," dediler ve hep birlikte, taht odasından ayrılıp hızlı adımlarla gemilerine doğru yöneldiler.

''Burası Ladina ve Larina, Kraliçe'nin emri ile kalkış izni istiyoruz," diye duyurdu Anna, gemilerin adlarını söyleyerek.

"İki gemiye de kalkış izni verildi," diye duyurdu bir başka ses, emir tamamen yerine getirilmişti.

Kızlar, evlerine dönmeden önce aralarındaki bir rekabeti daha başlattılar. "Kim Reinaz'a daha fazla zarar verecek, hadi yarışalım!" diyerek iddiaya girdiler ve Prym'dan hızla ayrıldılar.

"Kraliçem, ilk olarak nereye saldırıyoruz?" diye sordu Leila.

"İlk olarak Rkaj olacak, ama öncesinde Tıjl ile bağlantıya geçin ve bizimle P-0 noktasında buluşsunlar," dedi Eliana, soğukkanlı bir şekilde.

"Emredersiniz, Prenses," dedi Diana, her zaman olduğu gibi kesin ve disiplinli bir şekilde.

"Burası Ladina, Tıjl lideri Tytf ile prenses acil bir şekilde görüşmek istiyor," diye bildirdi.

"Ben Tıjl lideri Tytf," diye yanıtladı Tıjl lideri. Ardından Diana "P-0 noktasında buluşmamız gerekiyor hemen," diye ekledi.

Her şey hızla ilerliyordu. Planlar hazır, emirler verilmişti ve tek yapılması gereken, birbirlerine ulaşmak ve görevleri yerine getirmekti.

"Emredersiniz," dedi Tytf, ardından bağlantıyı sonlandırarak. Ardından, Eliana ve ekibi, buluşma noktasında ulaştıklarında Tytf ve mürettebatı onları bekliyordu. Hızla yaklaşarak onlara ne yapmaları gerektiğini açıkladılar.

"Powk'un şu an kaldığı üs gizli ve o üssün yerini sadece Purw biliyor. Nasıl yapmamız gerekiyor?" diye sordu Tytf, biraz endişeli bir şekilde.

"Yerini biliyoruz, merak etme," dedi Eliana, kararlı bir şekilde. "Bizim önceliğimiz Tilya olacak ve o üsse önce robotlar saldıracak. Larina, Shnk'e saldıracak ve Reinaz üsleri ile üs olarak kullanılan gezegenler yok edildikten sonra sizinle iletişime geçecek."

"Bu süre boyunca ne yapmamız gerekiyor?"

"Hiçbir şey yapmayacaksınız. Larina sizinle bağlantıya geçecek ve planı devreye sokacak."

"Evet, prenses," dedi, gözlerinde kararlılık belirdi. "Ortadan kayboluyoruz, merak etmeyin. Peki, şu saldırıyı biz yapalım mı?"

"Hayır, siz bu süre boyunca Shnk'te olacaksınız ve Larina ile birlikte hareket edeceksiniz. Zamanı geldiğinde ise görevinizi tamamlayıp öleceksiniz."

Konuşmanın ardından herkes, emirleri hızla yerine getirmek için ayrıldı. Tytf ve mürettebatı, gemilerini harekete geçirmeye başladılar.

"Rkaj'a saldırı için hazırlanın," Eliana'nın sesi geminin içindeki konuşma sisteminde yankılandı. "Robotları o gizli üsse ve diğer üslere gönderin ve bizim önceliğimiz Tilya olacak."

"Emredersiniz, prenses," dedi Anna, ardından tüm Ladina mürettebatına seslendi: "Tüm Ladina mürettebatının dikkatine: Rkaj'a saldıracağız ve robotları sizlere gönderdiğim koordinatlara ayarlayın. Rkaj'da bulunan tüm üsler ve üs olarak kullanılan gezegenler yok edilecek."

Ladina'nın mürettebatı, emirleri bir an önce yerine getirmek için acele etti. Robotlar, verilen koordinatlara yönlendirildi ve gemiler hızla görev için hareket etmeye başladı. Tüm hazırlıklar tamamlanmıştı ve operasyon, karanlık planların bir parçası olarak başlamıştı.

──────✧❅✦❅✧──────

"Şimdi ne yapıyoruz, prenses?" diye sordu Amanda.

"Saldıracağımız ilk yer Shnk olacak. O yüzden tüm mürettebatın dikkatine, ilk önceliğimiz Shnk ve orası ile başlıyoruz. Orada bulunan tüm üsleri ve üs olarak kullanılan gezegenleri yok edeceğiz. Sonrasında ise Fyıa, Hıugk ve Btıur galaksilerine saldıracağız. Bu sırada, diğer galaksilerdeki Reinaz üslerini de yok edeceğiz."

"Mükemmel," dedi ve diğer mürettebat üyeleri de aynı şekilde, "Emredersiniz, prenses," diye karşılık verdiler.

Ladina ve mürettebatı, Shnk galaksisine doğru yol alırken, plan hızla devreye girdi. Reinaz üsleri, onların yaklaşmasını fark etmeden birer birer yok olmaya başladı. Bu yalnızca üslerle sınırlı kalmadı; üs olarak kullanılan gezegenler de aynı şekilde hedef alındı ve yok edildi. Shnk galaksisinden ayrıldıklarında, galaksinin geri kalanında sadece yerel halk kalmıştı.

"Shnk galaksisindeki görevimiz bitti," diye duyurdu Lora, "Şimdi Fyıa galaksisine doğru yola çıkıyoruz. Oraya giderken, önümüze çıkan tüm Reinaz üslerini yok edeceğiz." Ardından "Aymil ile iletişime geçin," dedi.

"Emredersiniz, prenses," diye yanıtladı Damaris. O sırada, prenses ve mürettebatı Fyıa galaksisine doğru ilerlemeye başladı.

Yolculukları sırasında, her galaksiyi geçtiklerinde, önlerine çıkan tüm Reinaz üsleri yok edildi.

"Shnk galaksisindeki görevimiz tamamlandı," prensesin sesi, geminin içindeki iletişim sisteminden yankılandı. "Şimdi Fyıa galaksisine doğru yol alıyoruz."

"Bu şekilde devam edin, ama kendinizi gizleyin," dedi kraliçe Elvira.

"Emredersiniz, kraliçem," dedi Lora, bağlantıyı sonlandırarak Fyıa galaksisine doğru yol alırken, yollarındaki her Reinaz üssünü ve gezegeni yok etmeye devam ettiler.

──────✧❅✦❅✧──────

Ladina mürettebatı, Eliana'nın komutuyla Rkaj'a yöneldi. Tüm mürettebata bir mesaj gönderildi: "Tüm Ladina mürettebatının bilgisine, Rkaj'da beş yüz binden fazla üs ve beş yüz binden fazla üs olarak kullanılan gezegen bulunuyor. Bizim önceliğimiz Tilya olacak, robotları diğer üslere gönderin."

Dört gelişmiş savaş robotu, insansı bir forma sahipti. Kırmızı ve altın tonlarındaki zırhları, hem şıklığı hem de savaş odaklı tasarımı mükemmel bir dengeyle bir araya getiriyordu. Göğüslerinde, enerji kaynağı olarak görev yapan parlak güç çekirdekleri bulunuyordu. Omuzlarındaki geniş, kavisli zırh plakaları, onlara daha heybetli bir duruş kazandırırken aynı zamanda savunma gücünü artırıyordu.

Yüzleri insana benzese de, ileri düzey sentetik deri ve biyomekanik yapılarla donatılmışlardı. Gözleri keskin ve odaklanmıştı; duygusuz ama bilinçli bakışları, gelişmiş yapay zekalarının bir yansımasıydı. Sırtlarındaki büyük, kanat benzeri kırmızı enerji uzantıları, savaş sırasında hem itici sistem olarak kullanılıyor hem de savunma ve saldırı mekanizmalarının bir parçası oluyordu.

Kollarındaki zırhlar ve eldivenler, güçlü mekanik eklentilerle donatılmıştı. Ellerinde, gelişmiş silah sistemleri bulunuyor ve bu sistemler, uzay savaşlarında yakın dövüş yeteneklerini destekleyecek şekilde tasarlanmıştı. Genel olarak, bu robotlar hem insanı andıran savaşçı bir estetiğe sahipti hem de bağımsız karar verebilecek gelişmiş bir yapay zeka ile programlanmışlardı.

"Emredersiniz, prenses," dedi mürettebat, verilen görevi yerine getirmek için hızla harekete geçerken.

"Burası Rena," diye bir iletişim geldi, "Robotların bir kısmını gizli üsse gönderdim, prenses."

"Tamam, biz de Tilya'ya saldıracağız ve orasını yakacağız," diye yanıtladı Eliana. "Sonra ise o gizli üsse giderken orası ile aramızda bulunan tüm üsleri yok edeceğiz ve daha sonra Tilya'ya dönüp buradan Yıjol ana üs bölgesine saldırı düzenleyeceğiz."

Tilya'ya yapılan saldırı birkaç dakika sürdü ve gezegeni koruyan tüm üsler yok edildi. Tilya'yı ateşe verip gizli üsse doğru yola çıktılar. Yolda, karşılarına çıkan tüm üsler ve gezegenler bir bir yok edildi.

"Prenses, gizli üsse yaklaşıyoruz," dedi Karina, gemideki koordinatları kontrol ederken, "Ne yapmamızı istersiniz?"

"Üsse iniş yapın," Eliana'nın sesi, geminin içindeki iletişim sisteminden yankılandı. "Ayrıca Powk'un durumu nedir?"

"Gerekli ayarlamalar yapıldı, prenses," dedi Leila, tüm sistemleri kontrol ederek.

"Güzel, o zaman artık saldırmaya başlayalım."

"Emredersiniz, prenses," dediler ve hızla harekete geçtiler.

Aniden bir alarm sesi duyuldu: "Dikkat, saldırı tespit edildi. Kimliği belirsiz saldırı gemimiz yok edildi. Hemen düşmanı yok edin."

Üsse iniş yaptılar. Karşılarına çıkan her şeyi yok edip, Powk'un bulunduğu odaya doğru ilerlediler. Odaya girmeleriyle birlikte, uzun zaman sonra yeniden karşılaştıkları düşmanlarıyla yüz yüze geldiler.

"Vera'yı taklit ediyorsunuz," dediler, "Sizi bulmak için Evren'i bir uçtan bir uca kat ettik ve burası sizin ölüm yeriniz olacak."

"Uzun zaman sonra sizinle tekrar karşılaştık," dedi karşılarındaki kişi, bir sükûnetle.

"Evet, son görüşmemiz üzerinden oldukça zaman geçti," Eliana gülümsedi "Ve sizler de burada öleceksiniz."

"Biz asla ölmeyiz, biz robotuz ve bizi öldürseniz bile efendilerimiz yenilerimizi yaparlar," diye yanıtladılar, mekanik sesleri titremeden.

"Efendileriniz çoktan öldü," dedi, "Buraya gelmeden önce onları Ried'de yaktık. Sizi de burada yakacağız."

Savaş, anında patlak verdi ve saniyeler içinde son buldu.

"Siz her kimseniz, beni hemen buradan indirin," dedi Powk, sinirli bir şekilde, emir vererek.

"İndirmek mi?" diye yanıtladı, soğukkanlı bir şekilde. "Savaş çoktan başladı."

"Siz olamazsınız, sizler ölmüştünüz," dedi, şaşkın ve öfkeli.

"Yarı robot olarak yaşamak sana hiç yaramamış," diye alay etti, gözleri ona bakarken, "Şu haline baksana."

"Bu durumda olmamın sorumlusu sizsiniz," dedi, hırlayarak. "Unuttunuz galiba, sizden kaçarken gemim ağır hasar aldı ve ben yaralandım ama hayatta kaldım."

"Üç bin yıl önceydi zaten," dedi, soğukkanlılığını bozmadan. "Ve biliyoruz da. O zamanlar senin de peşindeydik, sonuçta sen de ölüsün artık."

Bu sözlerle birlikte, Eliana hızlıca hareket ederek Powk'un boynunu kesip düşmanını öldürdü.

"Kraliçem, bize verdiğiniz görevi tamamladık," dedi, başını eğerek ve kesik başı elinde tutarak. "Vera'yı taklit eden tüm liderleri, birlikte yok ettik. Ayrıca Arcas lideri Powk'u öldürdük ve kraliçe Eliana ile birlikte savaşta ölen tüm Vera'nın intikamını aldık. Başka bir emriniz yoksa?"

Kraliçe, derin bir iç çekişle konuştu, gözlerinde bir tür hüzün vardı. "Irkımın öcünü benim almam gerekirdi," dedi, sesinde bir anlam derinliğiyle. "Ama bunun için oldukça yaşlıyım ve bunu benim yerime sen yaptın. Teşekkür ederim."

Kraliçe, bir an duraksadı ve devam etti: "Vera tamamen yok olmadı. Geriye sadece ben kaldım ve benim de zamanım doldu. En azından ırkımı taklit edenleri ve son kraliçe Eliana'yı öldürenin sonunu görmüş oldum. Artık benim de ölme zamanım geldi ve artık serbestsiniz."

Yavaşça başını eğdi. "İstediğiniz yere gitmekte özgürsünüz ve o üssü, Reinaz'ın görmesi için sağlam bırakın. Kim olduğunuz belli olmayacak şekilde görüntülere zarar verin ve ayrılın."

"Emredersiniz, Kraliçem," dedi adamlar başlarını eğerek, gözlerinde sadakat ve saygı barındırarak.

"Sevgilim, yaşayan son Vera kraliçesi Elvira'da öldü," dedi biri, derin bir nefes alarak. "Artık Vera ırkı yok ve biz de kraliçemizin söylediği gibi özgürüz. Evren'de Reinaz'a karşı duracak sadece bizler kaldık."

"Evet, öyle," diye ekledi diğeri, kararlı bir sesle. "Ve biz de ölene kadar onlara zarar vermeye devam edeceğiz. Buradan ayrılıyoruz ve Etug galaksisine gidiyoruz. Orası kalkanı geçmek için asıl hazırlıkların yapıldığı yer ve orasını tamamen yok edeceğiz. Kraliçemizin söylediği gibi, bunu yaparken öleceğiz."

Bir anlık sessizlik oldu. Sonra, gözleri bir yemin gibi parlayarak, "Bir tanem," dedi, "Kraliçemizi bulmalarına izin verme. Eğer onu bulurlarsa, kalkanı geçmek için kullanırlar. Sonuçta, kalkanı hala aktif halde tutan kişi o ve asla onu oturduğu yerden kaldırmayın. O şekilde saklayın."

Bu sözler, derin bir anlam taşıyarak havada yankılandı. Birlikte ayrıldılar, yola çıkarken her birinin zihninde son görevlerinin yüklü sorumluluğu vardı. Evrenin kaderi, ellerindeydi.

"Gemiye döndüler ve küçük oyunun oldukça iyiydi, prenses," dedi Leila.

"Şimdi ne yapıyoruz?" diye sordu Karina, gözlerinde bir merak vardı.

"Tilya'ya geri dönüp Yıjol bölgesine saldırı mı yapacağız?" dedi Anna.

"Evet, öyle ve sadece Yıjol'a değil, o çevrede bulunan yirmi üsse de saldıracağız," diye cevapladı Eliana, kararlı bir şekilde.

"Emredersiniz, prenses," dedi Meli, hemen harekete geçerek ayarlamaları yaptı.

Tilya'ya döndüklerinde, Eliana'nın emri doğrultusunda yirmi saldırı gönderildi ve Etug galaksisine doğru yola çıktılar.

"Kraliçe, Etug'dan önce Argoda'ya saldırmamızı istemişti, biliyorsun," dedi Leila, dikkatle.

"Evet, biliyorum Leila, merak etme. Argoda, Etug'a giderken yolumuzun üzerindeki yerlerden birisi, yani her türlü ilk saldıracağımız yer Argoda olacak. Ev ile iletişime geçip Rkaj'da olanları anlatın," dedi, net bir şekilde.

"Emredersiniz, prenses," dedi Diana, hemen harekete geçerek bağlantıyı kurdu.

"Burası Ladina, Rkaj'daki görevimiz sona erdi. Tilya yakıldı, tüm üsler ve üs olarak kullanılan gezegenler yok edildi. Reinaz lideri Powk öldürüldü. Ayrıca, Tilya'dan Yıjol bölgesine, ana üs dâhil yirmi saldırı gönderdik. Şu anki hedefimiz Argoda ve Etug galaksileri olacak şekilde Rkaj'dan ayrıldık."

"Anlaşıldı, görevinize devam edin," dedi kraliçe, kararlı bir şekilde.

Bir süre sonra, Ladina gemisi Argoda galaksisine ulaştı.

"Argoda galaksisine ulaştık, prenses," dedi Mira.

"Şimdiye kadar kaç tane düşman galaksiye saldırdık ve yok ettik?" diye sordu.

"Rkaj dâhil iki yüz kırk iki galaksiye saldırdık ve yok ettik. Argoda'ya giderken, önümüze çıkan seksen üç galaksideki tüm Reinaz üslerini ve üs olarak kullanılan gezegenleri yaktık," dedi Diana, bir harita üzerindeki işaretleri kontrol ederken.

"Toplam üç yüz yirmi beş galaksi. Oldukça iyi," dedi, sesinde kararlılıkla.

Bu, sadece bir başlangıçtı. Her geçen an, Evren'deki yükselişleri ve yok edişleri, birer gölge gibi geride bırakıyorlardı.

──────✧❅✦❅✧──────

"Tüm mürettebatın dikkatine, Fyıa galaksisine yaklaşmak üzereyiz. Sizlere gönderdiğim koordinatları robotlara girin ve saldırıya geçsinler. Bizler de saldırıya başlıyoruz," dedi Anda, emir verirken sesindeki güven açıkça hissediliyordu.

Fyıa galaksisinde savaş başlamıştı. Üsler, tek tek düşmeye başlamıştı ve her saldırı sadece bir dakika sürüyordu. Üsler, birbiriyle iletişim kurmakta zorluk çekiyor, bağlantı sorunları yaşadıklarını düşünüyorlardı; oysa gerçekte, her biri yok edilmiş ve gezegenler yakılmıştı.

"Kaybımız var mı?" diye sordu Lora, merakla.

"Hayır, prenses. Hiç kaybımız yok. Tüm robotlar Larina'ya döndü, birkaç tanesine bakım yapılması gerekiyor. Btıur galaksisine yola çıkmaya hazırız," diye yanıtladı Renat, rahat bir şekilde.

"Tamam, hemen yola çıkıyoruz. Ayrıca Shnk ve Fyıa dâhil kaç galaksiye saldırdık?" diye sordu, operasyonun genel durumunu almak istiyordu.

"Toplam yüz elli dört galaksi, prenses," dedi Amanda, soruyu hızlıca yanıtlayarak.

Btıur'a doğru ilerlerken, yol boyunca çıkan tüm galaksilere saldırılar yapıyorlar, her bir üs ve üs olarak kullanılan gezegeni yok ediyorlardı. Her güneş sisteminde genellikle bir üs olarak kullanılan gezegen vardı, diğer üsler ise bu gezegenleri koruyacak şekilde konumlandırılmıştı. Bazen tek bir saldırı ile tüm üsler ve gezegen yok ediliyordu ve görev biter bitmez, bir sonraki hedef için yola çıkıyorlardı.

"Prenses, Btıur galaksisine ulaştık ve buraya ulaşırken yüz doksan üç galaksiye daha saldırdık," dedi Lilya, başarıyla görevlerini tamamlamış bir şekilde.

"Koordinatları gönder ve robotları yollasınlar. Robotlar gönderilir gönderilmez saldırıya başlayalım," dedi, harekete geçilmesini emrederek.

"Emredersiniz, prenses. Size gönderdiğim koordinatları girin ve robotları gönderin, savaş durumuna geçin," dedi Arelya, emir doğrultusunda adım atmaya başladı.

Btıur galaksisi tamamen düşmandan temizlenmişti ve kimliği belirsiz dört gemi, fark edilmelerinin ardından yok edilmişti.

"Hıugk galaksisine yola çıkmaya hazırız, prenses," dedi Zenan, galaksinin tamamının temizlendiğini bildiren bir ifadeyle.

"Hıugk'a giderken yine saldırılar yaptılar ve Hıugk da aynı şekilde saldırılarına uğradı. Şimdi eve dönüşe geçiyoruz,'' dedi Lora. Hemen ardından ''Sıradaki görevimizi unutuyorsunuz, prenses," dedi Krizia ve toplam kaç saldırı yaptıklarını sordu.

"Btıur ve Hıugk dâhil yüz kırk iki galaksiye saldırdık ve öncekiler dâhil toplamda dört yüz seksen dokuz galaksideki tüm düşman üsleri ve gezegenlerini yok ettik," dedi Lilya, soğukkanlı bir şekilde, başarılarının sayısını vurguladı.

"Son bir görevimiz kaldı. Tıjl ile bağlantıya geç ve Ried'de yakmadığımız tek düşman üs gezegeni olan Nexis Proh'a gelsin Lilya," dedi Lora, komutunu net bir şekilde verdi.

Nexis Proh, doğallığını tamamen kaybetmiş, yüzeyiyle bütünleşmiş teknolojik yapılarla kaplanmış bir gezegen olarak karşıladı onları. Bir zamanlar sıradan bir gezegen olan bu dünya, geliştirilerek Reinaz tarafından mutlak bir savaş silahına dönüştürülmüştü. Atmosferi yaşamaya uygun olmasına rağmen, hava sürekli ağır bir pusla kaplıydı ve gökyüzü gri tonlarla örtülmüştü. Gezegenin yüzeyi, neon ışıklarla ve enerji hatlarıyla sürekli aydınlatılıyor, bu mekanik dünyanın ritmi belirleniyordu.

Yüzey, sonsuz gibi uzanan metropollerle, devasa savaş tesisleriyle ve otomatik savunma sistemleriyle kaplanmıştı. Göğe yükselen kuleler, dev enerji jeneratörleri ve ağır sanayi bölgeleri, gezegenin askeri kapasitesinin izlerini taşıyordu. Savaş gemileri için inşa edilmiş tersaneler, fabrikalar ve ileri teknoloji silah üretim kompleksleri, her köşede yoğunlaşmıştı.

Gezegenin yörüngesi, sürekli tetikte olan otomatik savaş uydularıyla çevriliydi. Yüzeyin derinliklerinde gizlenmiş dev enerji topları ve gezegenler arası menzile sahip füzeler, anında ateşlenmeye hazır durumdaydı. Düşman gemileri gezegene yaklaşmaya cüret ettiğinde, gizlenmiş silah sistemleri hemen devreye giriyor, gezegenin ölümcül savunma mekanizmalarını harekete geçiriyordu.

Gün batımı ve doğumu, metalik pusun ardında zar zor fark ediliyordu. Gökyüzü her zaman koyu gri bir örtüyle kaplanmıştı. Yüksek enerji sistemleri, atmosferde dev statik elektrik fırtınalarının oluşmasına yol açıyor, yeryüzü ise neon mavisi, kırmızı ve mor ışıklarla aydınlanıyordu. Holografik panolar ve gösterge sistemleri, bu mekanik dünyanın sibernetik dokusuna entegre olmuş bir şekilde varlıklarını sürdürüyorlardı.

"Emredersiniz, prenses," dedi Lilya, kayıtsız bir şekilde ve kısa bir duraksamadan sonra "Burası Larina, size gönderdiğim koordinatta bekliyoruz," dedi soğukkanlıydı.

"Hemen yola çıkıyoruz," dedi Tyft.

Ried'de yakmadıkları tek düşman gezegeni olan Nexis Proh'a ulaştıklarında, Tıjl ırkı çoktan gelmişti.

"Artık sizlerin ölme zamanı geldi," dedi prenses Lora, sakin bir şekilde. "Bu zamana kadar bizlere oldukça iyi hizmet ettiniz ve artık hizmetlerinizin karşılığını almanızın zamanı geldi."

"Kraliçemizin emirlerini yerine getirdik, prenses," dedi Tyft, saygılı bir ses tonuyla. "Ve bizden istenildiği gibi yıllardır Tıjl üzerinden Reinaz ile ilgili bilgileri size ilettik."

"Bunu biliyorum, merak etmeyin. Artık hepiniz özgürsünüz," dedi ve o anda, birdenbire hepsi birbirine saldırmaya başladı.

Onlar, birkaç saniye içinde yok oldular. Lora ve yanındakiler sadece olan biteni izledi, hiçbir müdahale yapmadan. Geride kalan son işlerini hallettikten sonra, eve dönüş yolculuğuna başlama zamanı gelmişti.

──────✧❅✦❅✧──────

Ladina, Etug galaksisine doğru ilerlerken, Eliana, mürettebatına son talimatları verdi. "Argoda galaksisindeki tüm üsleri yok ettik ve Etug'a doğru yola çıktık. Tüm mürettebatın dikkatine, asıl görev yerimize ulaşıyoruz. Etug galaksisine diğerlerine yaptığımızı yapmayacağız. Kraliçe tüm galaksiyi yok etmemizi istedi, bu yüzden bizleri en çok zorlayacak yere doğru yola çıktık ve önümüze çıkan hiçbir galaksiye saldırmayacağız. Etug'da işimiz bitince eve dönüşe geçeceğiz," dedi, sesi keskin ve kararlıydı.

"Etug demek, Evren'in en büyük galaksisi ve burayı yok etmemiz oldukça uzun sürecek gibi," dedi Leila, gözlerinde bir merak ve heyecan karışımı vardı.

"Prenses, Etug'a ulaşmak üzereyiz. Nasıl bir saldırı yapacağız? Robotları da mı göndereceğiz?" diye sordu Anna, bir yandan da sistemleri kontrol ediyordu.

"Evet, her üs ve üs olarak kullanılan gezegenlerin koordinatlarını gönderin ve hemen çıksınlar."

"Emredersiniz, prenses," dedi ve ekledi "Size gönderilen koordinatları robotlara yükleyin ve gönderin."

"Tüm robotlar yola çıktı, biz ne yapalım, prenses?" diye sordu Rena.

"Biz de başlıyoruz."

"Emredersiniz, prenses," dediler ve saldırıya başladılar. Her bir güneş sistemini tek tek yok ederek ilerliyorlardı. Robotlar, onlardan önce tüm üsleri ve üs olarak kullanılan gezegenleri ve yaşayanları yok etmişti. Hedefler tamamlanmış, hiçbir karşılık verilmemişti, yine de galaksiye karşı verilen savaş zorlayıcıydı.

Bir süre sonra, Anna'nın dikkatini çeken bir gelişme oldu. "Prenses, Larina ve beraberinde yüz gemimiz, galaksinin diğer tarafında tespit edildi ve onlar da saldırmaya başladı. Ayrıca galaksinin diğer noktalarından da yüzer tane gemimiz tespit edildi ve onlarda saldırıya başladılar," dedi, hızla verileri tararken.

"Toplam kaç gemimiz gelmiş?"

"Bin tane gemimiz şu an dört bir yandan saldırıya başladı."

"Biz devam edelim, işimiz bitince onlarla iletişime geçeriz," dedi, gözleri kararlı bir şekilde ileriye odaklanmıştı. Saldırılara devam ettiler. Uzun bir uğraşın sonunda, tüm galaksi yok edilmişti.

Sonunda, galaksi tamamen yok olduktan sonra Eliana bir anlık sessizlik içinde kaldı. O sırada, "Neden buradasınız, Lora? Cevap ver hemen," diye sordu kardeşine.

"Kraliçenin emri bu yöndeydi, abla. Biz de yardım etmek için geldik," dedi, cesaretini toplayarak ve Eliana'nın karşısında dik durarak.

"Meli, hemen ev ile iletişime geç ve verilen görevleri tamamladığımızı bildir."

"Emredersiniz, prenses. Burası Ladina; Larina ile yardıma gelen gemilerle birlikte verilen görevi bitirdik ve Etug galaksisini yok ettik. Eve dönüşe geçiyoruz."

"Tamam, eve dönüş izni verildi."

"Toplam kaç galaksiye saldırdınız?" diye sordu Amanda.

"Biz mi? Toplam dört yüz yetmiş üç galaksiye saldırdık. Etug'a gelirken yolumuzun üzerindeki hiçbir galaksiye saldırmadık ve Etug buna dâhil değil. Sonuçta burası tamamen yok edildi," dedi Leila.

"Biz toplam dört yüz seksen dokuz galaksiye saldırdık ve görünüşe göre iddiayı biz kazandık," dedi Lora.

"Sizin işiniz kolaydı, sonuçta sizin saldırmanız gereken dört ana galaksi vardı ve Shnk zaten bizim yanı başımızda olan bir galaksiydi, yani orasını saymayın. Diğer galaksiler de birbirine oldukça yakındı ve bizim saldırdıklarımızdan Rkaj Evren'in bir tarafında, Argoda ve Etug ise Evren'in farklı bir tarafındaydı."

"Evet, evet, öyle kaybettiğinizi kabul edin işte."

Eliana ve Leila diğerlerinin kararlılığını hissederek, daha fazla tartışmadan kabul etti: "Evet, kaybettik," dediler.

Sonunda, konuşmalar sona erdi ve kısa bir süre içinde Prym'a ulaşarak Aymil'e iniş yaptılar. Kraliçenin huzuruna çıkmak için hazırdılar. Kraliçe, herkesi karşılayarak onlara; "Görevlerinizi yerine getirdiniz ve eve sapasağlam döndünüz. Tüm mürettebatınız bir hafta izinli, iyice dinlenin."

"Emredersiniz, kraliçem," dedi Eliana.

Herkes dinlenmek üzere odalarına çekildi. Yorgun bir şekilde duş aldılar ve Leila her zamanki gibi, ıslak vücudu ve saçlarıyla yatağa uzandı. Yavaşça gözlerini kapatarak derin bir uykuya daldılar. Gece boyunca sessizlik hâkimdi, yalnızca yorgun vücutların ve zihnin dinlenmesi için bir fırsat vardı.

──────✧❅✦❅✧──────

"Eliana ve Leila, ikisini de nerede bulacağını biliyorsun, öyle değil mi Anelya?"

"Evet, kraliçem. Prensesin odasında."

"Eğlenmeyi bıraksınlar ve hemen gelsinler."

"Emredersiniz, kraliçem," dedi ve odadan çıkarak, verilen emri yerine getirmek için hızla hareket etti.

"Her seferinde neden onları çağırmak için birini gönderiyorsun ki? Telepati ile onları buraya çağırabiliriz," dedi Lorena.

"Evet, biliyorum sevgilim, o ikisi muhtemelen eğleniyorlardır ve birisini gönderene kadar biraz daha fazla eğlenebilirler. Sonuçta lider avı için Aymil'den ayrılacaklar ve ikisi Reinaz'a oldukça fazla zarar vermeden geri dönmeyecek. Dönene kadar bu eğlence onları bir nebze olsun oyalar."

"Yine de gemideyken de eğlenmeye devam edecekler."

Elvira, başını salladı, "Evet, biliyorum merak etme."

Bir süre sonra, Eliana ve Leila taht odasına girdiler. "Bizi çağırtmışsınız kraliçem," dediler.

"Evet, öyle içeri gelin, size yeni bir görev veriyorum ve bu görevin süresi siz ikinize bağlı."

"İkimize mi? Nasıl yani, kraliçem?"

"Siz ve mürettebatınız, yarın lider avına çıkıyorsunuz. Şimdi gidip dinlenin ve bu sefer kendinizi gizlemeyin. Sanırım neden görev süresinin sizlere bağlı olduğunu anlamışsınızdır."

"Evet, kraliçem ve bize bu izni verdiğiniz için teşekkür ederiz."

"Sakın gidip eğlenmeye falan kalkmayın. Doğruca odanıza gidip dinlenin. Anladınız mı beni?"

"Evet, kraliçem," dediler ve taht odasından ayrıldılar. Elvira, odadan ayrıldıklarında, gözlerinde bir düşünce belirerek, yalnız kaldı. Zihninde gelecekteki görev ve planlarla ilgili hesaplamalar yapıyordu.

──────✧❅✦❅✧──────

"Burası Ladina, lider avı için ayrılıyoruz," dedi Diana.

Karşı taraf kısa bir süre düşündü ve ardından sakin bir şekilde yanıtladı: "İzin verildi, görevinizde bol şans."

"Teşekkürler," dedi. Ardından Karina, gözlerini karanlık ekranlara dikip sordu: "Savaş başlamadan gezegene geri döneriz öyle değil mi?"

"Kraliçe görev için süre vermedi ve görev süresinin bize bağlı olduğunu söyledi. Ayrıca tüm mürettebatın dikkatine, bu sefer saklanmak yok. Artık kendimizi göstereceğiz. Kraliçemizin emri bu yönde," dedi Eliana.

"Saklanmak yok, bu oldukça güzel oldu," dedi Anna.

"Evet, öyle. Peki, ilk hangi düşman liderine saldırıyoruz prenses?" diye sordu Leila.

"Bakalım, düşman ana liderlerinin üslerini göster bakalım."

"Hemen, prenses," dedi Mira ve ekranda düşman üslerinin konumları belirginleşti.

"Bakalım, şu ve şu ikisine de peş peşe saldıracağız."

"Prenses, Xeua ve Exua galaksileri birbirine oldukça uzak ve sapa. Bunun yerine birbirine daha yakın iki üsse saldırsak olmaz mı?"

"Hayır, bu iki üs Yown ve Uswa'ya aitler ve bu ikisi Reinaz'ı ilk kuran ailelerin soyundan geliyor. O iki ailenin ölümü Reinaz için oldukça kötü olacaktır," dedi Leila.

"Evet, öyle. İkisine aynı anda saldırabileceğimiz bir konuma geçin ve solucan deliğini aktif hale getirin. O iki üs bölgesini birbirine bağlayın ve ışık hızına çıkmaya hazırlanın. Syınm üssüne herhangi bir görüntü vermeyin, ama Jukg üssüne ulaşınca ışık hızından tamamen çıkış yapın. Robotlar ise Exua galaksisindeki tüm Voidian ırkını yok etsin, aynı şeyi Xeua galaksisine de Aethe ırkına da uygulayacağız."

Mürettebat, verilen emirleri hızla yerine getirmeye başladı. Eliana'nın sesindeki kararlılık, onları harekete geçirmeye yetmişti.

Eliana, Yown'u hatırlayarak Voidian ırkının özelliklerini zihninde canlandırdı. Bu ırk, mavi tonlarında pürüzsüz ve hafif, parlak tenleriyle tanınan, etkileyici bakışlara sahip koyu renkli irislere sahipti. Uzun, sivri kulakları ve zarif duruşlarıyla dikkat çekerdi. Üzerlerindeki metalik ve balık pulu benzeri dokular, onları hem şık hem de güçlü bir görünüm kavuşturuyordu. Zümrüt yeşili ve metalik mavinin birleşimiyle tasarlanmış kıyafetleri, omuzlarını koruyan şık ve fütüristik detaylarla süslenmişti. Yown'un farkı ise kafasında taşıdığı parlak kırmızı taçtı, bu taç yalnızca bir aksesuar değil, aynı zamanda ırkının lideri olduğunu simgeliyordu.

Uswa'nın da görünüşü Eliana'nın zihninde canlandı. Aethe ırkının ciltleri, mor, mavi ve altın tonlarının büyüleyici bir karışımıyla parlıyordu. Bu ırkın cildi, biyolüminesan bir yapıya sahipti ve sıcaklıkla duyarlı şekilde hafifçe ışıldıyordu. Gözleri, siyah renkli derin bakışlarla birlikte mistik bir havaya sahipti, tıpkı başka bir evrenden gelmiş gibi. Uzun, sivri kulakları ve vücutlarını saran organik zırhları onları daha da zarif kılıyordu. Vücutlarını saran bu zırh, neredeyse ikinci bir deri gibi davranarak mükemmel bir uyum sağlıyordu. Uswa'nın farkı ise sağ omzunda bulunan, enerjiyle titreşen büyük bir yeşil taş taşımasıydı. Bu taş, ırkının lideri olduğunun kanıtıydı.

Meli, sözlerini keserek dikkatli bir şekilde rapor verdi:

"Emredersiniz, prenses. Tüm mürettebatın dikkatine, solucan deliği aktif hale getiriliyor. Ayrıca ışık hızına geçiş yapıyoruz. İlk saldırı yerimiz Syınm üssü. Işık hızından birkaç saniyeliğine çıkış yapıp saldıracağız, sonra tekrar solucan deliğine ışık hızında girip Jukg üssüne saldıracağız ve tamamen ışık hızından çıkıp kendimizi göstereceğiz. Ayrıca, Rena ve Emilya robotlar ise bu iki galakside bulunan iki kurucu ailenin tümüne saldırıp yok edecek, buna göre ayarlamaları yapın."

"Anlaşıldı. Bir dakika içinde hazırlıklar biter, o yüzden beklemede kalın," dedi Rena. Mürettebat, hızlıca hazırlıklarını yaparak görevlerine odaklandı. "Robotlara gerekli ayarlamalar yapıldı ve biz Exua'dan ayrılınca onlar da solucan deliklerini kullanarak bizimle Xeua galaksisinde buluşacaklar," denildi. Eliana, gözlerinde kararlılıkla mürettebatına bakarak, "Işık hızına geçiş yaparak lider avımız başlasın," dedi.

Solucan delikleri açıldı ve hızla Syınm üs bölgesine doğru ilerlediler. Onlar üsse yaklaştıklarında, düşman bile onları fark edememişti. Birkaç saniyeliğine ışık hızından çıkarak, üssü yok ettiler ve hemen sonra Jukg üssüne doğru yol aldılar. Jukg üssüne varınca, ışık hızından çıkıp saldırıya başladılar. Üssü tamamen yok ettikten sonra Diana, "Prenses, Reinaz liderlerinin konuşmasını yakaladık. Ne yapalım?" diye sordu.

"Göster bakalım ne konuşuyorlarmış," dedi Eliana.

..................

Bir ses, tiz bir şekilde yayıldı: "Bu da nereden çıktı? Saldırı altındayız, hemen yardım gönderin. Kahretsin, bu gemi... Onlar nasıl... Neler oluyor orada, Uswa, hemen cevap ver."

Ekrandaki sinyallerin kaybolmasıyla birlikte, bir başka ses gergin bir şekilde devam etti: "Bu Ladina, onlar hayatta. Vera hayatta, kahretsin. Tüm saldırıların arkasında on..." Ardından, o ses hüsrana uğramış bir şekilde ekledi: "Saçmalık, onlar... Efendim, ana lider, Uswa ve üssü ile bağlantıyı kaybettik ve bize bir video gönderdi. Lanet olsun, bu gerçekten de Ladina, onlar gerçekten hayattalar. Sadece iki dakika arayla nasıl iki ana liderin öldüğü şimdi anlaşıldı. Hemen tüm İttifak ile bağlantıya geç..."

..................

"Ne söylediler? Hemen çözün bu kısmı."

"Üzgünüm, prenses," dedi Anna.

"Bu kötü oldu. Ne konuştuklarını bulmamız lazım."

"Muhtemelen savaş hazırlıklarıyla ilgilidir ve tahminimce saklanmalarını söylemiştir," dedi Karina.

"Tüm konuşma bu şekilde. Şimdi ne yapıyoruz?" diye sordu Leila.

Eliana, savaşın stratejisini yeniden belirleyerek sakin bir şekilde rotayı açıkladı:

"Şimdiki rotamız şu üç; Vajkd, Lrga ve Gtsa galaksileri. Ana üsler Kıoyu, Trhyu ve Pyio. Bu üç üs, Reinaz'ın en korunaklı dört ana üssü ve onlara aynı..."

Eliana'nın sesindeki kararlılık, mürettebatın tüm üyelerini harekete geçirdi. Eliana'nın emirleri netti ve artık zaman kaybedemezlerdi. Eliana'nın sözleri kesildiği anda, Eliana'nın yüzü, öndeki geminin gösterdiği ilerleyişle doğru orantılı bir güvenle daha da sertleşmişti.

"Rota oluşturuldu prenses, yine aynı şekilde mi saldıracağız?" diye sordu Diana.

"Evet, öyle," dedi, soğukkanlı bir şekilde, "Diğer iki üssü yok edeceğiz ve Kıoyu üssüne ulaşınca ışık hızından çıkıp kendimizi göstereceğiz."

Mürettebat, Eliana'nın emirlerine harfiyen uymaya hazır bir şekilde cevap verdi: "Emredersiniz prenses."

"Yeni saldırı için hazırlanın. İlk saldıracağımız yer Trhyu ana üs bölgesi, sonra ise Pyio ana üs bölgesi. Bu iki ana üsse saldırılarımız birkaç saniye olacak. Bu yönde hazırlık yapın. Son saldırımız ise Kıoyo ana üs bölgesine olacak. Bu üç ana üs bölgesi, düşmanın en korunaklı üs bölgelerinden, bu yüzden dikkatli olun."

"Emredersiniz," dedi tüm mürettebart.

"Her şey hazır, prenses, yola çıkabiliriz," dedi Anna.

"Tamam, o zaman, ava devam. O aptallar saklanmadan bu üçünü daha öldürmeliyiz ve onlar yok edilince diğer beşi kesinlikle saklanacaklardır. Onlar saklanmadan diğer beşini de yok etmeliyiz. Bu yüzden diğer beş üs için de solucan deliği ile bir rota oluşturun," dedi, kararlılıkla.

"Emredersiniz prenses" dedi Mira ve diğer beş üs için en doğru rota üzerinde çalışmalarına başladılar.

Hazırlıklar devam ederken, Eliana ve mürettebat, üç ana üs bölgesine saldırmaya hazırlandılar. Ancak her bir hedeflerine ulaştıklarında, karşılarında hiçbir direniş görmediler. Üç ana liderin bulunduğu üsler tamamen yok edilmişti. "Vajkd galaksisinde karşılaştıkları ara kolları yok etmeye başladılar," soğukkanlı bir şekilde.

"Meli, hemen ev ile iletişime geç ve bizden başka bu göreve atanan var mı, öğren."

"Emredersiniz prenses, burası Ladina. Şu an Vajkd galaksisinde bulunuyoruz. Kıoyo, Trhyu ve Pyio üsleri yok edilmişti. Bu görev için bizden başka atanan var mı?"

Kısa bir süre sonra, Ev'den yanıt geldi. "Burası Aymil, olumsuz. Bu görev için atanmış olanlar sadece sizlersiniz."

"Anlaşıldı."

Gergin bir sessizlik anı vardı. Eliana'nın düşünceleri hızlıca sıralanırken, duraksamadan tekrar emir verdi: "Böyle bir saldırıyı kim yapabilir, bir iz bulmaya çalışın. Bu sırada şu rota işini de halledin."

"Hemen prenses," dediler ve işlemleri hızla başlattılar.

"Araştırma sonucunda saldırganların Lux İttifakından Drtau ırkı olduğunu öğrendik prenses," dedi Silva.

"Şimdilik onların olası rotasını çıkartın ve nerelere gidebileceklerini bulun. Bu arada şu rota işi ne oldu?"

"Prenses, içlerinden sadece biri rota dışında kalacak şekilde bir rota oluşturabildik. Ne kadar denersek deneyeyim, ya Dünya ya da Yıjol ana üs bölgesi rota dışında kalıyor. Sonuçta, Yıjol ve Dünya ana üsleri Evren'in oldukça sapa noktalarında kalıyor. Ayrıca, Drtau şu an Krtah galaksisindeler ve oradan da olası rotaları Yarkd ile Asgys galaksileri ve Trgıu galaksisine doğru ilerliyorlar," dedi Mira.

"Dünya, orasını ne yapalım peki prenses?" diye sordu Karina.

"Saldırıp yok edeceğiz tabii ki. Dünya da artık düşman tarafında,'' dedi ve onlar saldırdığında tüm üsler terk edilmişti. ''Ayrıca, saldırıyı yapanları eve bildirin," dedi.

"Burası Ladina, kimliği belirsiz saldırganları tespit ettik ve Lux İttifakından Drtau olduğu anlaşıldı. Ayrıca, biz diğer beş ana liderin üssüne saldırdığımızda, çoktan üsleri terk etmişlerdi," dedi Meli.

"Anlaşıldı," dedi karşı taraf, kararlılıkla. "Acil bir durumda hemen iletişime geçin, kraliçenin emri bu yönde."

"Emredersiniz," dediler.

Eliana, derin bir düşünceye daldı, üç ana üssün yok edilmiş olmasına rağmen liderlerin durumu hakkında hala net bir bilgi bulunmadığı için dikkatli bir şekilde adım atmaya karar verdi.

"Şimdi ne yapıyoruz? Üç ana üs yok edilmiş, ama liderlerinin ölüp ölmediğini bilmiyoruz," diye sordu Leila.

"Evet, öyle. Şimdilik onları ölmedi kabul ediyoruz ve buna göre davranacağız."

"Emredersiniz kraliçem."

"Anna, bana onların nereye gittiklerini bulmaya çalış. Bu sırada da olabildiğince kalabalık bir ara lider yeri bul, savaş başlamadan onlardan olabildiğince çok öldürmek istiyorum."

"Emredersiniz prenses," diye cevap verdi, hızla harekete geçmek üzere.

"Yıllardır kendimizi tuttuğumuz için yavaşlamışız gibi. Şimdiye kadar tüm ana liderleri öldürmemiz gerekirdi. Sonuçta, eskiden olduğu gibi Evren'de gezmek yerine sabit üslerde takılmaya başladılar. Ayrıca, şu Drtau var. Onları ne yapacağız?" diye sordu Leila.

"Şimdilik onları kendi hallerine bırakıyoruz. Sonuçta, bizim için pek bir tehlike teşkil etmiyorlar ve senin dediğin gibi, oldukça yavaşlamışız. Sonuçta, Reinaz'ın içine sızdıktan sonra gücümüzü gizlemek zorunda kaldık. Mürettebatımız da gemi ile yolculuk yapmak yerine evde kaldı."

"Prenses, dört yüz kırk sekiz ara kol yeri tespit edildi ve görünüşe göre bunlardan yüz yirmi ikisi Andromeda galaksisinde. Bu gemilerden biri Purw'a ait," dedi Diana.

"Neden orada ki Yıjol Evren'in diğer ucunda, Andromeda ise diğer ucunda ve Dünya'ya oldukça yakın?"

Savaş hazırlıkları hızla başladı. Mürettebat, Andromeda'ya ulaşmak için gemiyi hızla yönlendirdi ve galaksiye giriş yaptı. Reinaz gemilerine saldırıya başladılar. Ancak, düşman onları fark edince kaçmaya başladı. Eliana, onları kovalamak yerine, saldırıya geçen ara liderler ve ekipleriyle savaşmaya karar verdi. Savaşın sonunda, doksan bin gemi yok edilmişti ve kalan otuz bin gemi, koruma amaçlı kaçmak için Purw ile birlikte uzaklaştı.

"Meli," dedi Eliana, sert bir şekilde. "Bana hemen o kaçağın yerini bul, gerekirse tüm Evren'i arayıp onu bul."

"Emredersiniz prenses, olası kaçış rotası hesaplanıyor ve buna göre on sekiz ayrı rota olduğu belirlendi."

"On sekiz mi? Oldukça az. O tam bir aptal. Birbirine en uzak iki rotayı seç ve onları takip etmek için en uygun rotayı belirle," diye emir verdi.

"Emredersiniz. Buna göre en uzak iki noktadan birisi Samanyolu'ndan, diğeri ise Auos galaksisinden geçiyor ve onları takip etmek için en uygun rota Takys galaksisi."

"Eliana, sadece bir kişi için görevimizden sapıyor gibiyiz. O aptalın peşine düştük ama o sürekli bizden kaçacak. Ayrıca, o gemide olmadığı da belli. O orada olsa kaçmak yerine savaşırdı. O gemi bizi oyalamak için bir yem. O gemiye harcayacağımız zamanı diğerlerini bulmak için harcasak daha iyi olmaz mı? Ne kadar ara lider yok edersek, Reinaz'a o kadar zarar vermiş oluruz. Üstelik konuşmalarını sen de duydun. Muhtemelen bizi bu gemi ile oyalayarak diğerlerinin savaş için hazırlık yapmasına olanak sağlamaya çalışıyor," dedi Leila.

"Leila haklı, Eliana. Sadece bir kişinin peşine düşmek tüm görevi tehlikeye atar," dedi Karina.

"Tamam, o zaman ara lider avına devam ediyoruz. Bu arada ana liderleri bulmaya da çalışacağız. Onları bulunca öldürmeden ele geçireceğiz. Sonuçta, birbirlerinin nerede olduklarını biliyorlardır."

"On sekiz ara lider ve Purw'un gemisi tespit edildi. Oydj galaksisinde hareket halindeler ve yine aynı gemi, prenses, bizi oyalamak için elinden geleni yapıyor gibi," dedi Meli.

"Olası rotalarını oluşturun ve biz oraya ulaşınca hangi rotadan kaçacaklarını belirleyip ona göre saldırı için solucan deliğini aktif hale getirin ve ışık hızına geçin. Sahte gemi dışındakileri yok edelim ve onu da sorguladıktan sonra yok ederiz."

"Kraliçem, izninizle tüm mürettebatın dikkatine: Size gönderdiğim gemi, Purw'un sahte gemisi. Onun dışındaki gemileri yok edin, ben o gemiyi ele geçirmek üzere ayrılıyorum," dedi Leila.

"Leila, dikkatli ol," dedi, uyarısını esirgemeyerek.

"Merak etme sevgilim."

Leila, sahte gemiyi hızla ele geçirdi ve mürettebat geminin sistemine sızarken, geminin diğer gemilerle, özellikle ana liderlerle olan bağlantılarının kesildiğini fark ettiler. "Bu şekilde onları bulmamız imkânsız, prenses," dedi Anna, endişe içinde.

"Meli, bana peş peşe saldırı yapabileceğimiz ara liderler bulmaya devam et ve onları en kolay şekilde yok etmek için rota oluştur. Gemiye geri döndüğümde rota ve saldırı için hazır olun."

"Emredersiniz prenses," dedi Karina.

"Purw nerede, cevap versen iyi olur Bruce. Eski günlerin hatırına bana onun nerede olduğunu söyleyeceğini biliyorum."

''Eski günler mi saçmalama asla arkadaş olmadık ki biz sizlerle sadece arkadaşmışız gibi takıldık o kadar,'' dedi Bruce ve kolundaki kanamayı eliyle durdurmaya çalıştı.

Eliana, sakince ''Biliyoruz elbette ki o yüzden Purw nerede hemen söyleyen iyi olur,'' dedi ve Bruce'un yarasına eliyle bastırdı ve Bruce aynı anda çığlık atmaya başladı.

"Lider Purw, acil durum kapsülü ile kaçtı."

"Güzel yalan, o bu gemide bile değildi. Bana onun nerede olduğunu söylersen, yaşamana izin veririm Bruce. Yoksa sen de arkadaşların gibi ölürsün."

"Kapsül ile kaçtığını söyledim."

"Hala yalan söylemeye devam ediyorsun ve anlaşılan nerede olduğunu sen bile bilmiyorsun," dedi ve bir anda Leila, prensesin emriyle Bruce'un boynunu kesti. Sorgu sona ermişti.

Geriye sadece, ele geçirilen gemiyi yok etmek kaldı. Ladina'ya döndüklerinde, gemi yok edildi ve rota oluşturulmaya başlandı. Prenses, Meli'den gelen raporu aldı: "Prenses, toplam otuz dört rota ve iki yüz kırk üç ara lider tespit edildi. Bu da iki yüz kırk üç bin gemi demek. Bu arada Dünya ana üssünde bir Reinaz gemisi yok edildi."

"Oldukça az. Biz bunlara saldırırken aynı zamanda yenilerini bul ve rotalarını hazırla, ayrıca onlar her kimse kaçmışlardır yani boş ver."

Mürettebat, verilen emirleri yerine getirerek harekete geçti. Sonuçta, tespit ettikleri iki yüz kırk üç liderin hepsini gemileriyle birlikte yok ettiler.

"Şu an bulunduğumuz Utsk galaksisinde seksen sekiz ara lider gemisi tespit edildi ve içlerinden birisi ana lider Hyuki. Ne yapalım prenses?" diye sordu Diana.

"Şimdilik onu bırakın, diğer liderleri bulmaya çalışın. Bunun için Lux ittifakının bölgesine rotamızı çevirin."

Ancak tam bu sırada, gemiden gelen bir alarm sesiyle mürettebatın dikkatini çekti. Meli, telaşla durumu bildirdi: "Prenses, tespit ettiğimiz gemiler bize saldırmaya başladı. Ne yapalım?"

"Ben çıkış yapıyorum," dedi Leila, savaş için hazırlık yaparken.

"Leila'yı hemen korumaya alın ve robotları gönderin. O gemilerden sadece Hyuki'yi sağ olarak istiyorum. Diğer herkesi öldürün."

Savaş başladı. Gemiye saldıran düşman gemileri yok edilmeden önce, Prensesin mürettebatı belirlenen hedeflere odaklandı. Leila, hızla harekete geçerken, tüm mürettebata emirler yağdı. Hyuki sağ olarak ele geçirilecek, geri kalan her şey yok edilecekti.

──────✧❅✦❅✧──────

Leila, Hyuki'nin gemisine zorlanmadan ulaştı ve hangara inerken fazla dirençle karşılaşmadı. Hızla ilerlemeye başladığında, bu yolculuğun aslında bir tuzak olduğunu fark etti. Düşmanları, onu tuzağa düşürdüklerini düşünüyorlardı ve Leila, onların farkında değilmiş gibi ilerlemeye devam etti. Ana kontrol odasına doğru adım atarken, ufak da olsa direnişle karşılaşıyordu. Ancak, düşmanlar etrafını sarmaya devam ediyorlardı ve Leila'nın güçsüz kalacağı bir anda saldırmayı planlıyorlardı.

"Saldırın ve onu yakalayın, sakın öldürmeyin. O bana canlı lazım!" diye bağırdı Hyuki.

"Hepiniz lider Hyuki'yi duydunuz. Saldırın ve onu yaralayın, böylece bize karşı koyamaz," dedi komutan.

"Gelin bakalım, kim kimi ele geçirecekmiş, görelim," dedi Leila ve gülmeye başladı.

Saldırmaya başladığında, etrafını saran askerlerin büyük çoğunluğunu kolayca öldürdü. Ölmek istemeyenler ise kaçmaya başladılar, ama kaçacak hiçbir yerleri yoktu. Leila, savaşa devam ederek kontrol odasının kapısına kadar ilerledi.

"Bana Hyuki'yi verin, gitmenize izin vereyim."

"Bizim görevimiz ana liderleri korumak. Ayrıca, bizi sana saldıran o güçsüzlerle bir tutma. Biz liderleri korumak için özel olarak seçildik," deiye karşılık verdi askerler.

Leila, kapıyı yok etti ve aniden içeri girip saldırmaya başladı. Saldırısında yalnızca üç kişiyi öldürmedi ve bir yandan soğukkanlı bir şekilde seslendi: "Şimdi söyle bakalım, sen ne için özel olarak seçilmiştin?"

Askerin sonu da, diğerleri gibi sert bir şekilde oldu. Leila, düşmanları öldürüp, Hyuki'nin içinde bulunduğu odaya girdi.

"Jessica, onu yakala!" diye bağırdı Hyuki.

Ancak Jessica, hiç şansı olmadığını bilerek yerinden çıkıp elindeki silahı yere attı. Ellerini kaldırarak teslim oldu: "Ona karşı şansım yok."

"Saçmalama, senin görevin beni korumak!"

"Evet, öyle."

"O zaman saldır ve onu yakala!"

"Boşuna bağırıp duruyorsun, bana gücü yetmez, o bunu her zaman biliyordu. Öyle değil mi, Jessica?" dedi Leila.

"Ne yazık ki öyle, teslim olanlar gitmekte özgür demiştin."

"Evet, öyle. Dünya'ya gitsen iyi olur."

"Öyle yapacağım zaten, merak etme."

Jessica, ana kontrol odasından çıkıp hangara doğru yürümeye başladığında, Leila hemen Jessica'nın gemiden ayrılacağını ve ona dokunmamaları gerektiğini belirtti. Bu sırada, Hyuki hala bağırıyordu, ancak sesi giderek daha da güçsüzleşiyordu.

"Ben sana söyledim, boşuna bağırma, asla sana yardımcı olmayacak," dedi Leila, Hyuki'yi görmezden gelerek.

"Lanet olsun!"

"Ben Leila, Hyuki'yi ele geçirdim ve görünürde hiçbir yarası yoktur."

──────✧❅✦❅✧──────

 

 

Bölüm İçinde Geçen Bazı Kelimeler Hakkında Bilgiler:

Diana: Roma mitolojisinde; avlanma, orman ve doğum tanrıçası.

Damaris: 1. Kız çocuk. 2. Eğitimli kadın.

Rena: Latince yeniden doğmuş anlamına gelen Renatus ve bu addan türetilmiş Renato, Ranata adlarının kısa biçimi

Karina: 1.Değerli, kıymetli 2.Saf, temiz 3.Sevilen, sevgili

Mira: 1. İyilik. 2. Okyanus. 3. Barış, huzur. 4. Dünya. 5. Refah, zenginlik.

Anda: 1. Kan kardeşi. 2. Sevilen. 3. Sevilmeye değer, sevilmeyi hak eden. 4. Biri tarafından çok sevilen.

Renat: 1. Yeniden doğmak. 2. Canlanmak, yenilenmek.

Arelya: 1. Altın. 2. Yaldızlı, altın yaldızlı.

Zenan: 1. Parlak, aydınlık. 2. Parıldayan, ışık saçan. 3. Gökyüzü.

Solucan Deliği: Uzay zamandaki farklı noktaları birbirine bağlayan kurgusal bir yapıdır ve Einstein alan denklemlerinin özel bir çözümüne dayanır. Solucan delikleri ilk olarak 1916 yılında Ludwig Flamm tarafından ileri sürülmüştür.

Emilya: 1. Çalışkan, gayretli. 2. Emili ve Amelya adlarının farklı bir söyleniş biçimi.

Silva: Orman, ağaçlık yer.

Andromeda: Andromeda Takımyıldızı'nda bulunan sarmal bir galaksidir. Mitolojik bir kavram olan Andromeda'nın Türkçedeki karşılığı, zincire vurulmuş kız anlamına gelmektedir. Ayrıca Messier 31, M31 ve NGC 224 olarak da bilinir.

 

Bölüm : 24.03.2025 10:58 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...