26. Bölüm

25.Bölüm-Saldırı Toplantısı

Shinoluna
shinoluna

Salon sessizdi. Sanki yaklaşan fırtınanın farkında olan bir canlı gibi derin bir nefes almış, Lux İttifakı'nın alacağı kararı bekliyordu. Kraliçe Mirena, Lumina Sempra'da oturuyor, yüzünde ifadesiz ama içten içe otoritesini hissettiren bir duruşla etrafına bakıyordu. Salonun ortasında, sayısız galaksiye hükmeden liderler toplanmıştı.

Salonda dairesel yapıda üç ayrı platform vardı ve her ırk kendi istediği şekilde bu platformları yapmıştı. Salonda en az bulunan platform Lumina Sempra'ydı, en çok bulunan Luxara Crest ve ondan sonra da Vorrak Kaldor geliyordu.

Lumina Sempra'yı kullanan ırkların başında Lorin, Koud, Mhab, Syris, Lıyd ve Qtav ırkları gelirken, Luxara Crest'i kullanan ırkların başında Drtau, Xrud, Yart ve Oark ırkları geliyordu. Vorrak Kaldor'u kullanan ırkların başında ise, Qwda, Arcas, Muyca, Opad ve Lodh ırkları geliyordu.

Lumina Sempra platformu, zarif ve hafif bir yapıyı temsil eder. Şeffaf camdan yapılmış gibi görünen bu platform, çok ince ve zarif işçilikle inşa edilmiştir. Birçok küçük ışık, platformun altından yükselerek, üzerine yumuşak bir parıltı düşürür. Platformun kenarları, ince işçilikle işlenmiş altın ve gümüş detaylarla süslenmiş, adeta bir sanat eseri gibi görünmektedir. Hafifçe yukarıya doğru eğilen şeffaf yapısı, platformu izleyenlerin üzerinde adeta yürüyormuş hissi uyandırır. Platformun üst kısmı, hafif bir mavi-beyaz ışıkla aydınlatılır. Temsilcisi bu platformda konuşurken, etrafındaki ince ışık halkalarıyla adeta havada süzüldüğü hissini verir.

Luxara Crest platformu, güçlü figürlerin temsil ettiği bir platformdur. Zengin, gösterişli ve dikkat çekicidir. Platformun zemininde altın kaplama ve büyük taşların harmanlandığı bir yapı vardır. Yüksek, işlemeli altın sütunlar, platformun dört köşesini süsler. Bunlar, güçlü bir ihtişamı simgeler ve platforma ciddi bir ağırlık katar. Altınla işlenmiş zarif desenler ve ince işçilikle yapılan heykelcikler, platformun kenarlarına sıralanmıştır. Platformun üst kısmı, yoğun altın tonlarında ışıldayan lambalarla aydınlatılmıştır. Platformun kenarları da parlak, değerli taşlarla süslenmiş olup, üzerine yerleştirilen altın rengi zarif halılar ve döşemeler ortamın prestijini artırır. Burası, galaksinin gücünü simgeleyen etkileyici bir alandır ve üzerinde durmak, bir otorite sembolüdür.

Vorrak Kaldor platformu, Qwda ırkı gibi güçlü ve büyük ırklar için tasarlanmıştır. Zemini büyük, sert taşlardan yapılmış ve geniş bir yüzeye sahiptir. Platformun her iki yanını, büyük taş sütunlar ve sert metal direkler destekler, sağlamlık ve gücü simgeler. Bu platformda, taş ve metal karışımından oluşmuş sağlam yapılar öne çıkar. Platformun yüzeyi oldukça pürüzlü ve kalın bir şekilde işlenmiştir. Sadece güçlü varlıklar için uygun bir yer olan bu platform, güçlü ırkların ve liderlerin varlıklarını simgeler. Karanlıkta, devasa platform ışıklandırıldığında, taşların ve metallerin parlak, soğuk tonları etkileyici bir atmosfer yaratır.

"Lux İttifakı olarak Evren'e savaş açmamızın zamanı geldi." Kraliçenin sesi yankılanırken odadaki herkes ona odaklandı. "Bu savaş bittiğinde, Evren tamamen bizim kontrolümüze geçecek ve önümüzde buna engel olabilecek kimse kalmayacak," dedi ve biraz bekledikten sonra derin bir nefes aldı ve ''Bu yüzden vakit kaybetmeden saldırmalıyız. Ancak bu, geniş çaplı bir savaş olmayacak. Öncelikle o bölgenin gücünü ölçmek için sınırlı bir saldırı düzenleyeceğiz. Bunu üstlenmek isteyen bir ırk var mı?"

Kraliçenin sözleri salonda yankılanırken bir anlık sessizlik hâkim oldu. Ardından, Laine öne çıkarak duraksamadan konuştu.

"Evren'in bizim kontrolümüze geçmesi için saldıracağız. Kraliçe Mirena'nın da söylediği gibi bu sadece bir güç ölçme operasyonu olacak," dedi, sesi kararlılıkla yankılandı.

Ancak tartışılması gereken daha önemli bir konu vardı. Mirena, kaşlarını çatarak düşüncelerini dile getirdi.

"Saldırıdan daha önemli olan bir mesele var," dedi, gözlerini salondakiler üzerinde gezdirirken. "O bölgede Arcas adında bir ırkın yaşadığı bilgisine ulaştık. Evren'de nasıl olur da aynı anda iki farklı ırk var olabilir? Bu mümkün mü?"

Salonda kısa süreli bir huzursuzluk yayıldı. Bu, sadece bir savaş meselesi değil, Evren'in doğasına dair bilinmeyen bir gerçeğin perdesini aralayan bir soruydu. Eğer Arcas gerçekten oradaysa, onları hangi güç oraya yerleştirmişti? Ve asıl önemli soru: Lux İttifakı'nın planlarını nasıl etkileyebilirdi?

Mirena'nın sözleri salonda yankılanırken, Arxak hafifçe öne eğildi. Arcas ırkının temsilcisi olarak burada bulunuyordu ve gri-yeşil teniyle dikkat çekiyordu. İttifaktaki en uzun boylu ırklardan birine mensuptu; heybetli duruşu ve keskin bakışları, onun sadece bir elçi değil, aynı zamanda halkının güçlü bir figürü olduğunu gösteriyordu. Büyük, tamamen siyah gözleri ifadesiz bir derinlik taşırken, yüz hatları kertenkeleyi andırıyordu. Yirmi beş santimetrelik ince boynu ve bir metre uzunluğundaki kuyruğu, ona daha da sıra dışı bir hava katıyordu.

"Kraliçe Mirena, bundan emin misiniz?" diye sordu, sesi soğukkanlı ve ölçülüydü.

"Elbette eminiz. Ancak aynı anda iki ırkın nasıl var olduğunu biz de bilmiyoruz. Yaptığımız araştırmalara göre, Arcas'ın sömürgeci bir güç olduğu anlaşılıyor ve şu Reinaz ittifakı da onlara engel olmaya çalışıyor."

Bu sözler salondakilerin yüzlerinde farklı tepkilere neden olmuştu. Kimi düşünceli, kimi endişeliydi. O sırada Dwagd ileri çıktı, sesi sorgulayıcıydı:

"Kraliçe Mirena, bu araştırmayı tam olarak ne zaman yaptınız?"

"Beş ay kadar önce. Üstelik bu çalışma oldukça gizli bir şekilde yürütüldü. Yani, ırkımın önde gelenleri dışında kimsenin bundan haberi yoktu."

"Anlıyoruz, ancak bunu ittifaktan gizli bir şekilde yapmak... Bunu açıklamak zorundasınız," dedi Arm.

"Umurumda değil," dedi sertçe. "Eğer bunu açıktan yapsaydım, aranızdan bazıları da o bölgeye araştırma ekipleri gönderirdi. Ve eğer ortaya çıkarlarsa, her şey mahvolurdu."

"Yine de en azından bizleri bilgilendirmeniz gerekirdi," dedi Axix.

"Kraliçemiz bu şekilde karar verdi. Bunu sorgulamaktan vazgeçin!" diye bağırdı Vita.

"Vita, Perla, sakin olun."

"Emredersiniz, kraliçem," dedi ikisi de ve sakince beklemeye başladılar.

"Şimdi ne yapacağız? Eğer edindiğiniz bilgiler doğruysa, o bölge bizim için oldukça sıkıntılı olacak gibi. Üstelik şu Reinaz ittifakı da bize büyük sorun çıkaracaktır," dedi Saoko.

"Arcas ya da Reinaz umurumda değil," dedi buz gibi bir sesle. "Onları bir kenara bırakın. O bölgede onlardan bile daha gelişmiş bir ırk var. Ve söylenenlere göre, bir şekilde canlıların düşüncelerini yönlendirebiliyorlarmış."

Bu sözler salondaki havayı değiştirdi. Konu artık sadece bir savaş değil, bilinmeyen bir tehlikeydi. Eğer bu ırk gerçekten zihinleri etkileyebiliyorsa, Lux İttifakı için en büyük tehdit haline gelebilirdi.

Salonda derin bir sessizlik hâkimdi. Mirena'nın son sözleri hâlâ havada asılı dururken, ittifak üyeleri düşüncelerini toplamaya çalışıyordu. Sessizliği bozan ilk kişi Xolka oldu.

"Canlıların düşüncelerini kontrol edebiliyorlar mı? Bu oldukça saçma," dedi alaycı bir tonla. "Canlıların düşüncelerini kontrol etmek mümkün değil."

"Evet, biz de öyle biliyoruz. Ama onlar her nasılsa bunu yapabiliyormuş."

"Peki, bu ırkın adını biliyor muyuz?" diye sordu Poxm.

"Evet, Vera adında bir ırk ve duyduklarımız doğruysa, Evren'de yaratılan ilk ırk oldukları söyleniyor."

Bu sözler karşısında Dwagd kısa bir kahkaha attı. Başını iki yana sallarken alaycı bir şekilde güldü.

"Vera, Evren'de yaratılan ilk ırk mı?" diye sordu, kahkahası giderek yükseliyordu.

"Bu kadar komik olan ne, Dwagd? Neden gülüyorsun? Bize de söyle de biz de gülelim."

"Hepiniz biliyorsunuz ki Evren'de yaratılan ilk ırk Drtau. O yüzden—"

"Her neyse! Şu Reinaz ve Arcas işini çözmemiz gerekiyor. Özellikle de nasıl olup da Evren'in farklı bölgelerinde aynı ırktan iki tane olabildiğini anlamalıyız. Ama yaptığımız tüm araştırmalara rağmen bu konu hakkında herhangi bir bilgi bulamadık."

"Bulamadınız mı?" diye sordu Edrk.

"Evet, öyle. Ancak nasıl mümkün olduğundan çok, şu an daha önemli bir nokta var: İttifak bile iki Arcas ırkının varlığından habersiz."

"Peki, biz ne yapacağız?" diye sordu Laine.

"O konuya sonra bakacağız. Şu an önceliğimiz saldırıyı kimin gerçekleştireceği ve bu saldırının bize o bölgenin gücünü anlamamızda nasıl yardımcı olacağı."

Salondaki herkes birbirine baktı. Kısa süreli bir sessizlik oluştu. Sonunda Dwagd ileri adım attı.

"Bunu ben yapacağım," dedi kendinden emin bir sesle. "Sonuçta içimizde Lorin ırkından sonra en gelişmiş teknolojiye sahip olan biziz. Ayrıca, sizlere o bölgede yaşayanların ne kadar güçsüz ve korkak olduklarını göstermek için de iyi bir fırsat olacak."

"Dwagd, saçmalama. Sen olamazsın."

"Neden? Buna engel olan ne?"

"Evet, var. Sen ittifakı bir arada tutan en önemli figürlerden birisin. Kendini böyle bir tehlikeye atman asla kabul edilemez. O yüzden bu görevi başka biri üstlenecek. Eğer gönüllü çıkmazsa, bunu bizzat ben seçeceğim. Anladınız mı?"

"Saçmalama, Mirena. Ben gönüllü oldum ve başkası gönüllü olsa bile kararımı verdim. Hiçbir şekilde geri adım atmayacağım."

"Benim kim olduğumu unutma, Dwagd. Anladın mı beni?" diye bağırdı. "Asıl saçmalayan sensin! O yüzden sessizce beklesen iyi edersin."

Salona tekrar bir sessizlik hâkim oldu. Mirena derin bir nefes aldı ve sertçe devam etti. "Şimdi gönüllü olan varsa, öne çıksın."

Kimse hareket etmedi. Herkes birbirine bakıyordu.

Mirena gözlerini onlara dikti. "Birbirinize bakmayı kesin ve hemen bana bir cevap verin! Anladınız mı?" diye tekrar bağırdı.

Sözleri salonda yankılanırken, gerilim daha da yoğunlaşmıştı. Lux İttifakı'nın kaderi için kritik bir karar verilmek üzereydi.

Mirena'nın gözleri odadaki sessizliği tararken, içindeki öfkeyi bastırmaya çalışıyordu. Gönüllü çıkmayınca Dwagd adımını öne attı, yüzünde her zamanki kendinden emin gülümsemesiyle.

"Kraliçe Mirena, gördüğün gibi kimse gönüllü olmuyor. O yüzden bırak da bu işi ben halledeyim," dedi, sesi meydan okurcasına çıkıyordu.

"Pekâlâ, o zaman bu görev senin, Dwagd. Ama kendini ve yanında götüreceklerini tehlikeye atmasan iyi olur. Özellikle de şu Arcas'a karşı... Onlarla karşılaşacak olursan hemen uzaklaşacaksınız. Sonuçta onların bölgemize girmelerini istemeyiz."

"Arcas'tan bu kadar korkmanıza gerek yoktur, o yüzden endişelenmeyin," dedi umursamaz bir ifadeyle.

"Saçmalamayı kes!" diye bağırdı Laine.

"Bu, bölgemizin güvenliğini ilgilendiriyor. O yüzden saçma hareketlerde bulunma, sakın! Anladın mı bizi?" dedi Saoko.

"Merak etmeyin, Arcas ile karşılaşırsam savaşmayacağım. Özellikle de siz bebeklerin altına işemelerini istemem," dedi Dwagd ve kahkahası daha da yükseldi.

Bu sözleriyle odadaki atmosfer bir anda gerildi. Laine, Saoko ve birkaç ittifak üyesi aynı anda silahlarını kaldırıp Dwagd'a doğrulttu.

"Bu söylediğin bizlere hakarettir! Her ne kadar bizleri birleştirmiş olsan da..." diye öfkeyle karşılık verdiler.

"Silahlarınızı hemen indirin! Ve sana gelince, Dwagd... Hemen özür dilesen iyi olur," dedi Mirena.

"Neden haklı olduğum konuda özür dileyecekmişim ki?" dedi kayıtsızca.

"Bu yaptığın sadece bize değil, ırklarımıza da hakarettir! O yüzden hemen özür dile, anladın mı?" bizi diye bağırmaya başladılar.

"Özür dileyecek bir şey yapmadım. Sadece hepinizin ne kadar korkak olduğunu söyledim, o kadar."

"Kraliçe Mirena, özür dilerim ama benim bu toplantıyla işim bitmiştir. Drtau ırkı benden ve ırkımdan özür dilemediği sürece, onlar bizim düşmanımız olacak. Bir daha hiçbir toplantıya katılmayacağım," dedi Laine.

Sözlerini tamamlar tamamlamaz toplantı alanını terk etti.

"Aynı şekilde ben de, bu yapılanı ırkıma bir hakaret olarak sayıyorum. Laine gibi, ben de hiçbir toplantıya katılmayacağım. Drtau ırkı artık benim de düşmanım sayılacaktır," dedi Saoko.

Bu sözlerle birlikte o da kapıdan çıktı.

"Yaptığından memnun musun, Dwagd? Senin yüzünden olanlara bak," dedi, sesi öfkeyle titriyordu. Ancak Dwagd hala sırıtmaya devam ediyordu.

Mirena bir adım daha atarak sert bir şekilde devam etti. "Bana bak, hemen herkesten özür dile! Yoksa seni kendi ellerimle öldürürüm ve buna kimse de karışamaz, anladın mı beni?" diye bağırdı.

"Peki, özür dilerim," dedi, sesi umursamazdı. "Şimdi istediğiniz oldu sanırım."

Ancak Mirena biliyordu ki bu özür, sadece daha büyük bir çatışmanın başlangıcıydı.

Koxz, büyük yeşil gözlerini hafifçe kısarak toplantı masasının etrafında toplananları dikkatle inceledi. Derin bir düşünceye dalmış gibiydi. Yuad ırkının yöneticisi olarak, vücut yapısı ortama göre renk değiştiriyor, her hareketiyle çevresini analiz ediyordu. Ahtapotların vantuzlarına benzeyen uzantıları ağzından dışarı kıvrılıyor, sivri kafasında bulunan solungaçları hafifçe titriyordu. Burnu, vücuduna yapışık haldeydi; karada nefes almasına yetecek kadar büyük ve genişti.

"Laine ve Saoko ne olacak? Irkları oldukça güçlü ve toplantıdan ayrıldılar," dedi sesi düşünceli bir tona bürünerek.

"Ben onlarla konuşurum, merak etmeyin," diye yanıtladı kararlı bir sesle. Ancak şu an için öncelikli meseleye odaklanmaları gerekiyordu. "Şimdi şu saldırı planı üzerinde konuşalım."

"Evet, öyle gidip de bodoslama dalamayız, öyle değil mi? Önce güzel bir plan yapmamız gerekiyor," dedi Rahko.

"Perla, hakkında bilgi sahibi olduğumuz yerleri hemen göster."

"Emredersiniz, kraliçem," dedi ve hızlıca bilgileri açtı.

Holografik harita odanın ortasında belirdi. Üzerinde beş farklı üs noktası işaretlenmişti:

Jukg, Wodny, Kıoyu, Trhyu ve Pyio. Perla soğukkanlı bir ifadeyle devam etti. "Bu beş üs bölgesi hakkında bilgi sahibiyiz. Bunun dışında başka üsler de var ancak konumları hakkında kesin bir bilgimiz yok. Kıoyu, Trhyu ve Pyio üslerinin yakınlarında herhangi bir Arcas varlığı tespit edilmedi. Yani saldırmak için en uygun bölgeler bunlar. Hedef olarak belirlenen noktalar bunlar olacak."

"Kim tarafından belirlendi?" diye sordu Edrk kuşkuyla.

"Bizzat benim tarafımdan. Bir sorun mu var?" dedi Mirena.

"Hayır, yok. Ama neden bu üç üs bölgesi? Diğer ikisi neden plana dahil edilmedi?"

"Araştırmalarımız sonucunda diğer iki üssün Arcas'a ait galaksilere oldukça yakın olduğunu belirledik. Eğer onlara saldırırsak, Arcas kuvvetleriyle karşı karşıya kalırız. Bu da Evren'i ele geçirme planlarımızın tamamen mahvolmasına yol açar."

"Tamam, ama diğer iki üsse saldırıp onları yok edersek, Reinaz İttifakı bu saldırının Arcas tarafından yapıldığını zanneder. Böylece onları birbirine düşürmüş olmaz mıyız?" dedi Jocelyn.

"Jocelyn haklı, bence diğer üçü yerine sadece bu ikisine saldırmak daha iyi bir fikir," dedi Sewa.

"Saçmalamayın! Yıllardır Arcas bile o üslere saldırmıyor. Eğer birden bire bu üsler yok edilirse, bunun onların işi olmadığı anlaşılır. Eğer Reinaz İttifakı işin içinde bizim olduğumuzu öğrenirse, uzun zamandır üzerine çalıştığımız plan tamamen bozulur. Bu yüzden, Dwagd, sakın o iki üsse saldırmaya kalkma! Anladın mı beni? Eğer planın dışına çıkarsan, eve döndüğünde seni bizzat ben öldürürüm!" diye bağırdı Mirena, sesi odanın içinde yankılandı.

"Evet, kraliçe Mirena. Merak etme, dediğinizi yapacağım ve planınıza sadık kalacağım," dedi Dwagd.

Ancak Mirena onun sözlerine güvenmek yerine, içinde yükselen şüpheyi bastırmaya çalışıyordu.

"Umalım da dediğin gibi yaparsın," dedi Poxm, sesi belirgin bir şüphe barındırıyordu.

"Sorun mu var, Poxm?" diye sordu Xolka.

"Dwagd'ı hepimiz tanıyoruz ve bir şekilde planın dışına çıkacağını da biliyoruz. O yüzden bu konuda pek emin değilim."

"Merak etme, plana sadık kalacak. Aksi halde hem kendi ölümünü hem de ırkının ölümünü göze almış olur," dedi Mirena.

"Irkımın bununla ne alakası var?" dedi, sesi keskin ve meydan okuyucu bir tona bürünmüştü.

"Yapacağın saçma bir hata, hepimizin seni düşman olarak kabul etmesine neden olacak. Anladın mı beni? O yüzden planın dışına çıkmayı unut. Tabii ırkının yok edilmesi umurunda değilse, orası ayrı."

"Teknolojimiz oldukça gelişmiş durumda, biliyorsunuz. Hepiniz birleşseniz bile bizi yok edemezsiniz. O yüzden boş tehditleri bırakalım ve plan hakkında konuşmaya devam edelim."

"Seni burada değil, bizzat yaşadığın gezegene götürür, orada infaz ederim. İşte o zaman görürsün, bakalım yenebilir miyim, yenemez miyim? Anladın mı beni?"

"Evet, anladım, kraliçe Mirena."

"O zaman bir daha saygısızlık yapma," diye ekledi, gözlerini ondan ayırmadan.

Toplantının atmosferi, gerginlikle yüklenmişti. Sessizlik içinde birbirlerini tartan bakışlar arasında, Urug söz aldı. Utr ırkının temsilcisi olan bu varlık, zarif hareketleriyle adeta ışıkla dans ediyormuş gibi bir izlenim bırakıyordu. Yeşil teni, bulunduğu ortamın aydınlatmasına göre değişken tonlar sergilerken, büyük siyah gözleri her konuşmacıyı dikkatle izliyordu. Yüzü keskin hatlarla şekillenmişti; burun delikleri yüzüne sıkıca yapışmış, soluk alışverişini en aza indirecek şekilde evrimleşmişti. Yaşadığı gezegenin nemli atmosferi nedeniyle derisi her zaman ıslak bir görünümdeydi, bu onun doğal haliydi. Yuvarlak, pürüzsüz kafası ona alışılmadık bir görünüm veriyordu.

"Dwagd haklı. Şu anki en önemli konumuz, kusursuz bir plan yapmak," dedi, sesi sakin ama kararlıydı.

Salondaki gergin hava yavaş yavaş dağılıyordu. Artık herkesin odaklanması gereken tek bir şey vardı: Evreni değiştirecek olan planın son detaylarını şekillendirmek.

"Evet, öyle. O yüzden neler yapacağımıza ve tam olarak ne zaman saldıracağımıza karar vermeliyiz."

"Bu senin sorunun, Dwagd. Ne zaman istersen saldırabilirsin, ama öncelikle bunun hemen olmaması gerekiyor. Ne olur, olmaz diye bizlerin de hazırlık yapması lazım."

"Neden böyle bir hazırlığa ihtiyacımız var?" diye sordu Yoor, sesi derin ve yankılıydı.

Yoor, Muyca ırkının temsilcisiydi. Uzun boyu ve kasvetli gri teniyle dikkat çeken bu varlık, kırmızı gözlerini hiç kırpmadan konuşmacıları inceliyordu. Burnu yüzüne sıkıca yapışmıştı ve başı oval bir şekle sahipti. Kafasından uzanan, yaklaşık bir metre uzunluğundaki çıkıntı, sonlara doğru sivrilerek tehditkâr bir hal alıyordu.

"Neden mi? Arcas bir şekilde bizlerden haberdar olursa, bizim bölgemize gelip bizi yok etmeye çalışacak. Bu yüzden hazırlık yapmamız lazım."

"Bana Arcas'tan uzak durmamı söylüyorsunuz ve şimdi de 'Ne olur, olmaz Arcas saldırırsa hazırlıklı olmalıyız' diyerek beni oyalıyorsunuz."

"Sen ne öneriyorsun peki?"

"Ne mi öneriyorum? Planınıza sadık kalacağım ve Arcas ile karşılaşırsam hemen o bölgeden ayrılacağım. Yani sizler sadece Evren'i ele geçirmek için yapacağımız saldırı için hazırlıklarınıza başlayın. Benim için bu yeterli, sonuçta tüm Evren'i istiyoruz ve bunun için hazırlıkların dikkatli bir şekilde ilerlemesi gerekiyor."

Salonda kısa bir sessizlik oldu. Işığın altında, her biri farklı galaksilerden gelen varlıklar, Dwagd'ın sözlerini tartıyordu. Planın her adımının kusursuz olması gerekiyordu. En ufak bir hata, tüm dengeleri değiştirebilirdi.

"Bir haftan var, Dwagd. Bu süre içinde hazırlıklarını tamamla ve saldırı için ayrıl. Bir şekilde Arcas ve Reinaz'ın bizlerden, Lux İttifakı'ndan haberdar olmalarını engelle. Anladın mı beni?"

"Evet, merak etme. Söylediğin gibi olacak ve Reinaz, bu saldırıların arkasında Arcas'ın olduğunu düşünecek."

"Bu iyi, ama benim kafam hâlâ şu Vera'da. O bölgeye saldırdığımızda, eğer bizimle savaşmaya başlarlarsa ne olacak?" diye sordu Sewa.

"Evet, bu konuda Sewa haklı," dedi Nyra.

"Ne mi yapacağız?" diye sordu, ardından gözlerini salondakilerin üzerine çevirdi.

"Evet, şimdi tam olarak ne yapacağız?" diye sordu Axix.

"Vera, Arcas tarafından yok edildi. O yüzden endişelenmenize gerek yok."

"Nasıl yani, koca bir ırk tamamen yok mu edilmiş? Bundan emin misiniz?" diye sordu Nyra.

"Evet, eminiz."

"Yine de hayatta kalanlar olabilir mi?" diye sordu Sewa, şüpheyle.

"Vera'dan hayatta kalanlar olsa bile, savaştan sonra kendilerini toparlamaları imkânsız. Sonuçta savaş sırasında ırkın en büyük dört mensubu öldürüldü ve bu şekilde savaşı kaybettiler."

"Sadece dört kişi ölünce mi savaşı kaybettiler?" diye sordu Nyra.

"Evet, öyle," dedi Mirena, gözlerini hafifçe kısarak. "Sonuçta kraliçeleri ve generalleri öldürülünce, tamamen yenildiler."

"O zaman hayatta kalanlar olsa bile, onlardan korkmamıza gerek yok," diye ekledi Poxm.

"Evet, öyle," diye onayladı. "Sonuçta asla toparlanamayacaklar."

"Vera ile ilgili öğrendiklerimizi göstermemi ister misiniz, kraliçem?" diye sordu Perla.

Mirena, hafifçe başını yana eğerek Perla'ya baktı. Oda, sessiz bir gerilimle dolmuştu. Vera'nın yok oluşu herkesin içine sinmiş olsa da, bazıları hâlâ şüpheliydi. Eğer hayatta kalan biri varsa... işler beklenmedik bir hal alabilirdi.

"Evet, tüm bilgileri göstermen iyi olur," dedi.

"Hemen, kraliçem," dedi, ekranı açarak anlatmaya başladı. "Vera, Evren'de yaratılan ilk ırk..."

"Evren'de yaratılan ilk ırk benim..." diye araya girdi Dwagd. Ama sözlerini kraliçe Mirena araya girerek kesti. "Dwagd, kes sesini ve izle. Bir daha saçma sapan konuşma, Perla sen devam et."

"Evren'de yaratılan ilk ırk oldukları biliniyor ve teknolojileri o kadar gelişmiş ki sadece güneşlerinin enerjisini değil, yaşadıkları galaksinin tüm enerjisini kullanabiliyorlarmış."

"Bu da ne demek oluyor? Bu mümkün değil. Henüz bizim bildiğimiz Evren'de böyle bir teknolojiye sahip kimse yok," dedi Axix.

"Evet, öyle. Araştırmalarımız bunu söylüyor, ama Vera böyle bir teknolojiye sahipmiş. Söylenene göre, Arcas bile bu teknolojiye sahip değil. Bu yüzden Vera'dan geriye kalanlar varsa, şu an ne durumda olduklarını tam olarak bilmiyoruz."

"Evet, ama söylenenler doğruysa hepsi yok edilmiş," dedi Jocelyn.

"Bundan emin olamayız, Jocelyn," dedi, sesi net ve kararlıydı.

"Nasıl emin değiliz? Söylediğiniz gibi tüm üyeleri yok edilmiş," dedi Arxak.

"Evet, hepsinin yok edildiği doğru ve bu onaylandı."

"Kim tarafından?" diye sordu Rahko.

"Arcas tarafından ve söylenene göre Vera asla savaşmaktan korkmazmış ve asla savaşlardan kaçmazmış. O yüzden yok edildikleri çok açık," diye yanıtladı Mirena.

"O zaman yok olmuş bir ırktan korkmamıza gerek yok ve bu durumda Evren ile aramızda sadece Arcas kalıyor," dedi Dwagd, sesi rahat ve kararlıydı.

"Reinaz'ı unutma."

"Onlarla işim bitince Reinaz tamamen bizim kontrolümüzde olacak. O yüzden onları sıkıntı etmeyin," dedi.

"Sen yine de dikkatli ol, anladın mı bizi?" diye uyardı Arm.

"Sürekli aynı şeyi söylemekten bıkmadınız mı?" dedi, ama tavrı hala rahat ve kayıtsızdı.

"Senin aptalca bir şeyler yapacağını hepimiz biliyoruz. O yüzden sürekli hatırlatmak da sıkıntı yoktur," dedi, bir miktar sabırsızlıkla.

"Aptalca bir şey yapmayacağım, söyledim ya. Sadece belirlediğimiz yerlere saldıracağım ve sonra da hemen geri döneceğim. Asıl saldırı için hazırlık yapmaya başlayacağım."

"Umalım da dediğin gibi yaparsın ve Arcas'tan uzak durursun."

"Tamam, o zaman hepimiz gidip hazırlıklarımıza başlayacağız ve Dwagd dönene kadar saldırı için her şey hazır olacak," dedi Mirena.

"Bu arada, kızlarınızı kaçırmaya çalışanlar ile ilgili son durum nedir?" diye sordu Nyra.

"Herhangi bir şey öğrenemedim, ama araştırmaya devam ediyorum," diye yanıtladı, sesi dikkatle ölçülmüş ve sakince.

"Umarım bulursunuz, ama kızlarınızı kaçırmaya çalışanları yok etmeseydiniz," dedi Urug, gözleri hafifçe kararmıştı.

"O aptallar bunu hak ettiler. O yüzden de sıradaki kızlarımı kaçırmaya çalışanlar olacak."

Herkes bir an sessiz kaldı, ardından hazırlıklarına başlamak üzere gezegenlerine gitmek için salondan çıkmaya başladılar. Her birinin zihinlerinde, Mirena'nın sözleri yankılanıyordu; olaylar, karmaşık ve tehlikeli bir şekilde ilerleyecekti. Salon tamamen boşaldığında geriye sadece kraliçe Mirena ve Lorin ırkı üyeleri kalmıştı. Onlarda kısa bir süre sonra kendi gezegenleri Tosia'ya gitmek üzere salondan ayrıldılar.

──────✧❅✦❅✧──────

Birkaç saat sonra

Mirena, tahtında otururken, kararlı bir şekilde gözlerini Dtru ve Dexr'e çevirdi.," dedi Mirena, sesi kesindi.

"Kraliçe Mirena, görüşmeyeli uzun zaman oldu," dedi Dtru, başını hafifçe eğerek.

"Evet, öyle ve asıl konuya gelecek olursak, sizce Dwagd aptalı plana ne kadar sadık kalacak?"

"Dwagd ve plan, ikisini bir arada düşünemiyorum."

"Eğer Dwagd bu saldırı sonucunda ölürse neler olacağını tahmin edebiliyor musunuz?"

"Elbette ki, bu hepimizi tehlikeye atacak," dedi Dexr.

"Daha çok sizi, aptallığı yüzünden Koud ve Mhab ırkları şimdiden sizleri düşman kabul etti."

"Biliyoruz ve onlarla en yakın zamanda görüşüp bu yanlış anlaşılmayı düzelteceğiz," diye yanıtladı Dexr, ancak sesinde bir güven eksikliği vardı.

"Yanlış anlaşılma falan değildi. Dwagd hepimize hakaret etti ve bunun sorumluluğunu almalı," diye bağırdı, odanın havası bir anda gerildi.

"Ne yapmamızı istiyorsunuz?" diye sordu Dtru.

"Dwagd'ı hepimiz tanıyoruz ve siz ikiniz onu kışkırtırsanız sadece belirlediğimiz yerlere değil, başka yerlere de saldırılar yapacaktır ve bu saldırılardan birisinde öldürülecek."

"O bizim liderimiz, farkındasınız değil mi?"

"Elbette farkındayım, ama o aptal bunun farkında değil ve bugün yaptıkları bile kurduğumuz ittifakı anında dağıtma noktasına getirdi."

"Evet, toplantıyı izlerken bunu gördük ve bazen lider olduğunun farkına bile varamıyor," dedi Dexr.

"Bu umurumda değil, anladınız mı? İttifakımızdaki ırkların büyük çoğunluğu binlerce yıldır birbirleriyle savaşıyordu. Şimdi birlik olduk ve ben bunun dağılmasına izin vermeyeceğim," dedi. Sözlerinin gücü, odadaki her bir köşeyi doldurdu ve ikisi de sessizleşti, bu kararlı açıklama, Mirena'nın güçlü bir lider olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyordu.

"Ne yapacaksınız?" diye sordu Dexr.

"Siz yapacaksınız. Bu saldırılar için filonuzun yarısını yanında götürmek isteyecektir ve sizler buna karşı çıkacaksınız. Anladınız mı beni?"

"Ne kadar karşı çıksak da, onları yanında götürmek isteyecektir," dedi Dtru.

"Biliyorum, o yüzden yanında götüreceği herkesin onun tarafında olanlardan olmasını istiyorum."

"Onun tarafında olanlar mı? Bu imkânsız."

"Umurumda değil, anladınız mı? O aptal bir şekilde kendisini öldürtmeyi başaracaktır ve geride onun tarafında olanlardan fazla kişi kalırsa hemen karşılık vermek isteyeceklerdir. Bu da yıllardır titizlikle yürüttüğümüz planın mahvolması anlamına gelir. Anladınız mı beni?"

"Evet, merak etmeyin," dedi Dexr.

"O halde, olur da ölmezse hiçbir sıkıntı çıkmaz. Ama ölürse, Dtru senin yeni lider olmanı istiyorum."

"Ben mi? Neden ben, Dexr benden daha iyi olmaz mı?"

"Hayır, o senin lider olmanı ileri sunacak ve sen de kabul edeceksin. Anladınız mı beni?"

"Evet, nasıl isterseniz, öyle olsun."

"Güzel, yeni lider olur olmaz ilk işin Laine ve Saoko ile konuşup onlardan özür dileyeceksin ve onlarla tekrar barışacaksınız."

"Siz neden onlarla konuşmuyorsunuz?"

"Bu liderinizin yaptığı hakaret ve sorumluluğu da sizlerin alması gerekiyor, anladınız mı beni? Ayrıca, o aptalın diğer liderleri tehdit ettiğini ve bu saldırı için hiçbirisinin gönüllü olmamasını istediğini de biliyorum. O yüzden Dwagd bir şekilde ortadan kalkacak, anladınız mı beni?" Sesi, odadaki hava kadar sertti.

"Evet, merak etmeyin," diye yanıtladılar, ama aralarındaki gerilim barizdi.

"Güzel, sizlere söylediğim gibi yapın," dedi ve elini hareket ettirerek çıkmalarını işaret etti.

Dtru ve Dexr, derin bir nefes alarak odadan çıktılar. Mirena, arkasından sessizce bakarak, her şeyin beklediği gibi gitmesi için bir plan daha hazırlamıştı.

──────✧❅✦❅✧──────

 

Bölüm İçinde Geçen Bazı Kelimeler Hakkında Bilgiler:

Lumina Sempra: (Lumina: Işık, Sempra: Zarafet) – Bu isim, platformun zarif ve ışıl ışıl yapısına, aynı zamanda onun şeffaf ve hafif yapısına atıfta bulunuyor.

Luxara Crest: "Luxara", lüks ve zenginliği simgelerken, "Crest" (zirve) kelimesi bu platformun gösterişli, görkemli bir konumda olduğunu belirtiyor.

Vorrak Kaldor: (Vorrak: Güç, Kaldor: Dayanıklılık ve Yükseklik) – Bu isim, platformun sağlam, büyük ve güçlü yapısını simgeliyor. Hem fiziksellik hem de gücü temsil eden bir isim.

 

Bölüm : 28.07.2024 14:15 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...