21. Bölüm

20.Bölüm-Gizli Toplantı

Shinoluna
shinoluna

Bu çocuklar gerçekten bunu başarabilirler gibi bir hisse kapılmıştı. Hyuki'nin haklı olabileceğini düşündü. Tüm takımlar oldukça güçlenmişti. Üstelik gizli bir şekilde hareket etmelerine rağmen, düşman saldırısından önce gemileri fark etmişlerdi. Bu, onların ne kadar dikkatli olduklarını ve birbirlerine ne kadar güvendiklerini gösteriyordu. Purw, bu gelişmeleri düşünürken, bir yandan da içindeki şüpheleri bastırmaya çalışıyordu.

"Evet, ama bu onların ne kadar güçlü olduğunu göstermez. Hem şu kaynağı belirsiz saldırı da var. O saldırıdan, onun sayesinde kurtuldukları belli. Yani, saldırıyı önceden fark etseler de, üstünlük hâlâ düşmandan yanaydı," dedi Peax.

Purw, Peax'ın söylediklerine tam olarak katılmasa da, onunla tartışmak istemedi. Düşüncelerini toparlayarak karşılık verdi:

"Düşman mı? Düşman da biziz, dost da biziz. Unuttun galiba," dedi, alaycı bir şekilde gülerek.

"Hayır, unutmadık merak etme. Ayrıca, en iyisi bulundukları üsse saldırı emri vermek. Böylece ne kadar güçlendiklerini öğrenebiliriz," dedi Yown.

"Evet, ama o üs bölgesi gizli. O çocukların görev aldığı üs, bizim yanımızda olmayan ittifak üyelerince..." diye açıkladı Purw.

Bir süre sessiz kalan Uswa, derin bir iç çekerek sözlerine devam etti:

"İçimizde bu gerçeği bilmeyen çok az kişi var. Müttefiklerimizin yarısına yakınıysa bunu bilmiyor. O üs Samanyolu galaksisinin merkezinde zannediliyor, gerçek yerini bilenler ise sadece liderler. Yani bir saldırı olursa, Hyuki liderler arasında hain olduğunu fark eder."

Odaya sessizlik çökmüştü. Herkes, Uswa'nın söylediklerini anlamış ve tartıyordu. Yown, bir süre sonra açıklamada bulundu: "Evet, doğru. O üsse saldırmayacağız," dedi. "Başka bir üsse saldırı emri verin. Böylece o çocuklar, bulundukları üsten yardım talebinde bulunurlar. Ne kadar güçlendiklerini görebiliriz."

"O üs tamamen gizli ve oraya en yakın üs elli ışık yılı uzaklıkta. Yardım talebinde bulunmak için çok geç olabilir. Başka bir yol bulmalıyız," dedi MuaMua.

"Onları başka bir üsse yollarız. Eğitimlerine orada devam ederler. Bu üs çok yakın olmasa da, bulundukları bölgeden bir saldırı haberiyle yardıma giderler. Böylece güçlerini görmek mümkün olur," dedi Nidam.

"Ya da yakınlarında yeni bir üs bölgesi kurarız ve elli ya da yüz kişi görevlendiririz. Saldırı olunca da yardım isterler," dedi Purw, gözlerini odanın içindeki diğerlerine çevirdi.

"Evet, böylesi daha iyi olur," dedi Yown.

"Sizce hain konusunda Hyuki ne yapacak, merak ediyorum" dedi Tyuo ve gülmeye başladı.

"Şimdilik arıyor ama bulamaz. Ne de olsa aradıkları kişiler, onunla birlikte planlar yapıyor," dedi Arek.

"Şimdilik Hyuki'yi bırakın, hainleri arayıp dursun. Yakında ona gerçeği açıklarız, şimdilik bunu bilmeyecek," dedi Yown, sesindeki güvenle.

"Sizce gerçeği öğrenince ne yapacak?" diye sordu Guro mekanik sesiyle.

"Elinden ne gelir ki? Kendisine bağlı üsler bile bizim kontrolümüzde. Yani, sadece Dünya ve kendisi gibi, henüz bizimle ilgili gerçeği bilmeyenlerle kalır. Ve daha önceki lideri öldürdüğümüz gibi, onu ve diğerlerini de öldürüp yerlerine bize sadık birilerini geçiririz," dedi Purw, planlarını seslendirerek.

"Onun ölmesinin nedenini biliyorsunuz," dedi MuaMua.

Purw, net bir şekilde hatırlatarak devam etti:

"Evet, gerçeği öğrenmişti ve bizim için tehlikeli biri olmuştu. Bunun sonucunda, yaşadığı gezegenle birlikte yakıldı. Asuka ve ekibi onu kurtarmak için elinden geleni yaptı ama başaramadı ve neredeyse sahte Amara'yı öldürüyorlardı."

Kısa bir duraksamadan sonra Peax, hatırlatmaya devam etti:

"Asuka, bu ekibin içinde en tehlikeli olanı. Daha önce yaptıklarını da hesaba katarsak, ondan çok uzun zaman önce kurtulmamız gerekirdi. Ama o kadar başarılı ki, şu an ara liderlik konumunda birinci sırada ve en kötüsü, bizimle ilgili gerçeği bilmeyenlerden."

"Özel üste yaptığı şey, koruması olduğu lideri kurtarırken yaptığından az değildi. Bunu biliyorsunuz, o olaya şahit olan askerlerin psikolojileri o kadar kötü etkilenmişti ki, neredeyse tamamı üsten ayrılıp başka üslere gitmek istediler. Biz de buna izin vermek zorunda kalmıştık," dedi Yown, ellerini birbirine kenetleyerek.

"Evet, bunların hepsini biz de biliyoruz. Ama Asuka'nın başarısı, bizim için çok büyük bir tehdit oluşturuyor. Onu göz ardı edemeyiz," dedi Uswa.

Purw, derin bir düşünceye daldı. Tüm bu konuşmalar, onu daha da tedirgin ediyordu. Ama şüphelenmek için bir zaman yoktu. Planlarını en kısa sürede hayata geçireceklerdi.

"Peki, şu rüya ile ilgili ne yapacağız?" diye sordu Nidam oldukça meraklı bir şekidle.

"Boş ver, o sadece önemsiz bir rüya. Ekip içindeki adamlarımız sayesinde attıkları her adımı biliyoruz," dedi, gözlerini dikkatle odanın içindeki diğerlerine odaklayarak.

"Yine de iki farklı kişi nasıl oldu onu merak ediyorum," diye söze girdi Tyuo.

"Farklı değiller. O çocuk yalan söyledi. Dünya'ya dönünce onu rüya makinesinde detaylı bir şekilde inceleriz ve gerçeği görmüş oluruz," dedi Yown, sesindeki güvenle.

Purw, Yown'un söylediklerine onay verirken, aniden "Efendim?" diye ses duydu.

''Ne var Koxae'' diye bağırdı Purw ve dikkatli gözlerle onu inceledi. Koxae, insan ve Rbifas ırkının bir meleziydi. Beyaz teni, oldukça uzun boyuyla dikkat çekerken, keskin yüz hatlarındaki çıkık elmacık kemikleri de hemen fark ediliyordu. Koxae, açık sarı saçlarını tedirgin bir şekilde düzeltti ve uzun kulakları açığa çıktı. Melez olduğu için Rbifas kadınlarına özgü boynuzları yoktu, bunun yerine sahte boynuzlar takıyordu. Purw, bir an için Koxae'nin elbisesine, özellikle de açık göğüs dekoltesine takıldı. Fakat düşüncelerini hızla toplayarak, tavrını sertleştirdi ve yeniden ciddi bir şekilde konuştu.

"Sana toplantı sırasında rahatsız edilmek istemediğimi söylemiştim," dedi, sesinde otoriter bir ton vardı.

"Lider Hyuki, hepinizle görüşmek istediğini bildirdi," dedi Koxae biraz irkilmişti ama sakin kalmaya çalışarak cevap verdi.

"Yine ne istiyor şu adam?"

"Kim bilir, belki aradığımız hainleri bulmuştur. Bağlantıları şimdilik kesin, bakalım Hyuki ne istiyormuş, öğrenelim; daha sonra kaldığımız yerden devam ederiz," dedi Yown ve bağlantıları kesip, Hyuki ile görüşmek üzere tekrar bağlantı sağladılar.

"Evet, Hyuki, umarım toplantılarımızı bölecek kadar önemli bir konudur. Konuşmak istediğin nedir?" dedi Purw.

"Bugün kızımın ölüm yıl dönümü, o yüzden görüşmek istedim."

"Doğru ya, unutmuşuz. Biliyorsun hepimiz şu hain meselesiyle ilgileniyoruz, sen de bu konu ile ilgilenmelisin," dedi, sesindeki empatiyle.

"Merak etmeyin, ekibim arıyor, yakında buluruz."

"Sanırım hepimiz burada..." dedi Tyuo söze girerek.

"O zaman ayine başlayalım," dedi Yown. Ayini gerçekleştirdikten sonra, bağlantıyı sonlandırdılar ve kendi aralarındaki toplantıya geri döndüler.

"Nihayet bitti şu saçmalık. Bize kalsa o çocuklar o zaman yaptıkları yüzünden yargılanıp öldürülmüşlerdi. Her neyse, bir sonraki konuya geçecek olursak, Vera'nın teknolojisi sıkıntı çıkarıyor," dedi Purw, sesi hafifçe yükseldi.

"Evet, hepsi ölüp gitti ve biz bir türlü o kalkanı geçemiyoruz. Şu çocuklar o kalkanın içine girerlerse, Evren tamamen bizim olur ve istediğimiz gibi yönetiriz," dedi Arek ve gülmeye başladı.

"Evren'de ne kadar da ilkel ırk var ve hepsi 'zekiyiz' diye geçinip duruyor ama hiçbiri daha önce Vera'nın söylediklerine inanmadı. Eğer inansalardı, şu an bizler yok olmuş olurduk. Fakat o zekiler sayesinde biz hayattayız," dedi Uswa.

"Evet, gerçekten de oldukça zekiler. Onlar olmasa biz ne yapardık merak ediyorum. Sonuçta onlara Vera ile yaptığımız ilk savaşı anlatıyoruz ve izledikleri hiçbir savaş görüntüsü gerçek değil, hepsi montaj ve bu zekiler her şeye inanıyor," diye ekledi Tyuo.

"Evet, son yaptığımız savaş dışında Vera ile yaptığımız hiçbir savaşı kazanamadık ve o zekilerin kandırılmaları çok kolay. Milyarlarca yıl daha onları kandırmaya devam edebiliriz," dedi Yown, gözleri kararmış bir şekilde.

"Yakında son savaşın görüntülerini tüm üslerdeki askerlere izlettirmemiz gerekiyor. Bu çocuklar ne Vera teknolojisini, ne de orada tam olarak ne ile karşılaşacaklarını bilmiyorlar," dedi Peax.

Purw, Peax'in kararlılığını fark etti ve hafifçe başını sallayarak cevap verdi:

"Bu konuda oldukça kararlısın Peax. O görüntüler bile gerçek değil, biliyorsun. Gerçek görüntüler var mı, orası bile belli değil. Sonuçta bizden birkaç önceki liderler bu savaşı yaptı ve içlerinden sadece babam, lider Powk, sağ olarak kurtuldu. Eğer o da ölmüş olsaydı, biz de Vera gibi yok olurduk," dedi, sesindeki karamsar tınıya rağmen.

"Abartma Purw, asla yok olmazdık. Ana kurucu aileler hala hayattaydı," dedi Uswa.

"Evet, onlardan savaş olduğunda sadece iki tanesi kalmıştı ve o iki aile hala da yaşıyor, ama kendilerini geri planda tutuyorlar. Önemli bir konu olmadığı sürece de asla bizlerle iletişime geçmiyorlar," dedi Purw sakin kalmaya çalışarak.

"Bunu biz de biliyoruz ama onlar bizden üstünler ve bizleri bu göreve seçenlerde onlar," dedi Arek.

"Her neyse, şu an konumuz ana kurucu aileler falan değil. O yüzden bu konuya son vermemiz gerekiyor. Bizim için şu an en önemli konu özel ekipler ve Peax'ın söylediği gibi, Vera hakkındaki asıl gerçek," dedi Yown, sesini netleştirerek.

"Evet, Yown bu konuda haklı. Üstelik savaş başlamadan önceki görüntüleri hepimiz binlerce kez izledik ve siz de biliyorsunuz. Savaştan sadece yüz gemi falan kurtulmuştu; görüntülerde ise on binden fazla gemi kurtulmuştu," dedi Nidam, konuşmasına devam ederek.

"Ne kadar oynama yapıldığını bilmiyoruz, izlediğimiz görüntülerden bunu anlamamız imkânsız. Ayrıca lider Powk'a bu konuyu sorduğumuzda, 'Ben bile hatırlamıyorum ne kadar oynama yapıldığını. Sadece savaşın başlamasına neden olan görüntülerin gerçek olduğunu ve Vera ile ilgili bildiğimiz birkaç şeyi o görüntüler sayesinde öğrendiğimizi, Kızıl Kan'da yapılan savaş görüntülerinin ise büyük çoğunluğunun montaj olduğunu' söyledi," dedi Puwk, önemli bir noktaya dikkat çekerek.

"Efendim," dedi Koxae çekinceli ve biraz da zorlanarak.

"Yine ne var?"

"Üslerimizden birkaçı saldırıya uğramış ve tamamen yok edilmişler."

"Ne dedin sen? Hemen saldırıyı kimin yaptığını bulun, anlaşıldı mı?"

"Emredersiniz, efendim," diyerek Koxae hızla başını eğdi ve geri çekildi.

"Lanet olsun, böyle bir saldırıyı kim yapabilir? Belki hâlâ bilmediğimiz bir ırk vardır. Keşfedilmemiş bölgelerde çok güçlü ırklar olduğuna dair tahminlerimiz vardı, belki onlar yapmıştır. Ayrıca şu bahsettikleri 'kaynağı belirsiz' saldırıyı yapanlar da bunlar olmasınlar," dedi Guro, mekanik sesindeki öfkeyi gizlemeye çalışarak.

"Bilmiyorum, her kim benim bölgeme saldırdıysa bunun bedelini ödeyecek. Gerekirse saldıranı tümüyle yok edeceğim," diye bağırdı Purw.

"Biraz sakin ol, birkaç saat içinde saldırıyı yapanı öğrenmiş oluruz ve saçma bir hata yapma," dedi Tyuo, sesinde endişe vardı.

"Hata yapmayacağım. Onlara saldıran Arcas olacak ve yok edilmek üzereyken yardımlarına gideceğiz. Sonrasında da artık bizim kontrolümüzde olacaklar," dedi, öfkesini yeniden bastırarak.

"Efendim, saldırganlar belirlendi," dedi Koxae.

"Bu kadar çabuk mu? Kim saldırmış?" diye sordu Purw.

"Arcas, yani kendi kendimize saldırmışız."

"Ne saçmalıyorsun sen!"

"Bakın efendim, tüm ipuçları Arcas'ı gösteriyor. Her kimse kendisini gizlemek için Arcas'ı kullanmış," dedi, gözlerinde derin bir öfke belirerek.

"Lanet olsun, daha detaylı araştırma yap, bir yerlerden ipucu bul bana ve bunu yapanları yok edin. Kimsenin kurtulmasını istemiyorum."

"Emredersiniz, efendim," diye yanıtladı Koxae, hızla uzaklaşarak araştırma yapmak üzere odadan çıktı.

"Her kimse kendini gizlemek için iyi bir yol bulmuş, bizi kendi silahımızla vurmak bayağı iyi bir fikirmiş. Ayrıca bir karar ver, bunu yapanları yok mu edeceksin, yoksa bize katılmalarını mı sağlayacaksın, birinden birini yap," dedi Nidam, sorgulayıcı bir şekilde.

"Bu arada Arcas gerçek olmasın," dedi Peax. Bunları söylerken oldukça düşünceliydi.

"Saçmalama, bu bizim uydurduğumuz bir şey. Ayrıca böyle bir ırk olsa bile, nasıl olur da bizim askerlerimiz ile aynı DNA'ya sahip olsun?" dedi Uswa.

"Şunu da düşün, belki bir yanlışlık sonucu saldırmış olabilirler. Sonuçta daha önce de pek çok kez bu olmuştu hatırlarsan, yine biri bir hata yapıp yanlış koordinat girmiş olabilir," dedi Guro, ciddi bir şekilde.

"Olabilir ama ben başkası olduğunu düşünüyorum ve onları bulunca cezalarını da keseceğim. Bir sonraki toplantıda size bunun arkasında kim var, söylerim," dedi Purw, kararını vermiş bir şekilde.

"Her neyse, ölenleri ne yapacaksın?" diye sordu Nidam.

"Hep yaptığımızı yapacağım ve tekrar hayata dönecekler ama bir makine olarak ve bizim için düşman rolü oynamaya başlayacaklar."

"Her neyse, Hyuki konusunda ne yapacağız?" diye sordu Arek.

"Ne mi yapacağız?" diye sordu Yown, şaşkın bir şekilde.

"Öyle, onun da artık bu gerçeği öğrenmesinin zamanı gelmedi mi sizce de?" dedi Tyuo.

"Evet, geldi. Birkaç gün sonra ona gerçeği söyleyeceğiz. O zamana kadar şu saldırı işini çözmem gerek," dedi Purw, ardından bağlantıyı sonlandırarak odadaki gerginliği daha da derinleştirdi.

──────✧❅✦❅✧──────

Aradan birkaç gün geçmişti ve nihayet toplantı yapılmak üzereydiler. Konu, Hyuki'ye gerçeği açıklamaktı. Purw, kararlı bir şekilde, "O zaman başlayalım," dedi. Bir anda, etrafını saran askerler silahlarını Hyuki'ye doğrulttu ve Hyuki, "Neler oluyor burada?" diye bağırarak paniğe kapıldı.

"Olan şu, bildiğin gibi içimizde hainler vardı," dedi Purw.

"Evet, biliyorum, ekibim hala arıyor," dedi Hyuki ve etrafındaki askerlere bakarken bir yandan durumun ciddiyetini kavramaya çalışıyordu.

"Buna gerek yok, aradığın hainler biziz," dedi Yown. Sözleri, odada derin bir sessizlik yarattı.

"Siz mi? Bu da ne demek şimdi?"

"Şu demek, bildiğin gibi, Arcas bizim düşmanımız."

"Evet, biliyorum."

"Asıl sorun ise şu: Evren'de Arcas adında bir ırk yaşamıyor, bu tamamen uydurma. Gerçekte ise Reinaz Evren'i ele geçirmek istiyor ve senden önceki Dünya lideri bir şekilde gerçeği öğrenince, bizler de onu öldürmek zorunda kaldık," dedi.

"Siz ne saçmalıyorsunuz?" diye tekrar bağırmaya başladı Hyuki.

"Ne mi saçmalıyoruz? Asıl sen saçmalama. Sana söylediklerimiz tamamen gerçek. Her şeyi milyarlarca yıl önce ittifakı kuran ana kurucu aileler planladı ve sizler de onların kurduğu bu düzeni devam ettiriyorsunuz," dedi Uswa, sesinde hafif bir sertlik vardı.

"Bu da ne demek şimdi?" dedi Hyuki, anlam veremediği bir şekilde.

"Hepiniz biliyorsunuz ki ittifakı kuran on ana kurucu aile vardı. Şu an o ailelerden geriye iki tanesi kaldı ve onlar da benim ailem ve Uswa'nın ailesi; yani bizler, ana kurucuların soyundan geliyoruz ve benim ailem, bu on ana kurucu arasında bile özel bir yere sahiptir," dedi Yown, sesinin vurgusuyla dikkatleri üzerine çekerek.

"Nasıl bir özel yer?" diye sordu Nidam.

Uswa, sakin bir şekilde açıklamaya başladı:

"On ana kurucu ailenin içinde Arcas ve Reinaz'ı kurma fikrini ortaya atan üç aileydi, zamanla bunlara diğer yedi aile de dâhil oldu ve o üç aile, diğer yedi aileden daha fazla yetkiye sahiptir."

"Yine de bu..." diye mırıldandı MuaMua.

"Her neyse, konuya devam edelim ve sana gelecek olursak Hyuki, Evren ile önümüzdeki tek engel Vera'ydı ama onlar da üç bin yıl önce yok edildi ve biz de bu süre boyunca o lanet kalkanı geçmeye çalıştık. Bunları zaten biliyorsun," dedi Yown. "Şimdi sana gelecek olursak, ya bizimle birlikte olacaksın ya da öleceksin," diye ekledi, cümlesi keskin ve netti.

"Ölsem bile sizlerle birlik olmam, anladınız mı?" dedi Hyuki, sesi titriyordu.

"Efendim, ne yapalım, öldürelim mi?" diye sordu askerlerden birisi tereddüt dahi etmeden.

"Onunla birlikte Dünya'da yaşayanları da öldürün. Anladınız mı beni?" dedi Yown sesinde en ufak bir tereddüt bile yoktu. Sesindeki kararlılık, ne yapacağı konusunda hiçbir şüphe bırakmıyordu.

''Emredersiniz efendim, hazırlıkları başlatıyorum," diye cevap verdi askerlerin lideri olan kadın.

"Durun, bu yaptığınız suç."

"Evet, suç ama bizi kim cezalandıracak? Reinaz mı?" dedi. Ardından, gülümseyerek, "Ama unuttuğun bir şey var, Reinaz da, Arcas da aynı kişilerden oluşuyor. Yani sana kimse yardım edemez, Hyuki," dedi Purw.

"Tamam, yanınızda yer alacağım. Ne yapmamı istiyorsunuz?" diye sordu Hyuki.

"Aferin sana, bak isteyince nasıl da bizden tarafa geçtin," dedi Yown, alaycı bir gülümsemeyle.

"Tamam, ona bilmesi gereken her şeyi anlatın ve herhangi bir terslikte onu öldürmekte serbestsiniz. Anladınız mı beni?" dedi Purw, sesi sert ve kesin bir tonla.

"Evet, efendim," dedi askerlerin lideri olan kadın ve bağlantıyı kesmek üzere hareket ettiler.

"Bu konuyu hallettiğimize göre, diğer konuya geçebiliriz," dedi Yown, sesi kararlı ve soğuk bir şekilde. "Şu ekibin içinde hala bizimle ilgili gerçeği bilmeyenler var, yakında onlar da bu gerçeği öğrenmeleri gerekecek."

"Tabii, ama şimdilik bekleyelim," dedi Uswa sonra kaldığı yerden. "Bakalım Hyuki gerçekten bizimle birlikte mi olmak istiyor, yoksa arkamızdan iş mi çevirecek. Önce onu öğrenelim, sonra sıra onlara da gelecek."

"Tamam, o zaman şimdilik Hyuki gözetimimiz altında olacak," dedi Uswa, Yown'a bakarak. "Ve hakkımızda tüm gerçekleri öğrendikten sonra bakalım ne yapacak."

"Ben Hyuki'den çok, bizimle ilgili gerçeği bilmeyen müttefiklerimiz bu durumu öğrenince ne yapacaklar, onu merak ediyorum," dedi Peax, sesindeki tedirginlik belirgindi. "Sonuçta bu bilgiler çok ciddi bir şey."

"Hiçbir şey yapamayacaklar," dedi Yown, sesi emin ve soğuktu. "Sonuçta onları anında yok edebileceğimizi biliyorlar, o yüzden endişelenmeyin."

"Tamam," dedi Purw, derin bir nefes alarak. "Her şeyin ortaya çıkmasının zamanı geldi ve yakında evren tamamen Reinaz'ın kontrolünde olacak. Buna engel olabilecek kimse de olmayacak."

"Bizim hakkımızda gerçeği bilenler oldukça fazla ve milyarlarca yıldır bize hizmet ediyorlar," dedi Nidam, konuşmasına devam etti. "Ama asıl sıkıntı gerçeği bilmeyenler. Onlar hakkında ne yapacağız?"

Nidam'ın sorusu kısa ama dikkatliydi ve Yown derin bir nefes aldı ve sağ el işaret parmağını masanın üzerine yavaş yavaş vurarak, "Yani sorun yine onlar, öyle mi? O zaman her ırkı yönetenlerin ailelerinden birisini elimizde esir tutacağız, bu şekilde biz ne dersek onu yapacaklar. Gerçi hepsi bizimle olmaya devam edecekler, sonuçta başka seçenekleri olmayacak ve karşı koyanları da yok edeceğiz."

"Evet," dedi Uswa sakin bir tavırla "başka bir seçenekleri olmayacak'' ve bağlantılarını kestiler.

Her şey planlandığı gibi ilerlemişti. Her ırkın lider ailesinden en az bir kişi esir alınmış, bu durum bazı yönetimleri sarsmıştı. Bazı aileler, esaretin ve tehditlerin gölgesinde yönetimi başkalarına devretmeyi denemişti, ancak bu yalnızca süreci biraz daha uzatmaktan başka bir işe yaramamıştı. Kısa süre içinde yeni yöneticiler de aynı baskıya boyun eğmek zorunda kalmışlardı.

Ancak beklenildiği gibi, tüm ırklar bu duruma boyun eğmemişti. Birçoğu, aile üyelerinin esir alınmasını umursamadan saldırıya geçmişti. Kendi halklarını koruyabileceklerine inanıyor, savaşın sonucunu değiştirebileceklerini sanıyorlardı. Ancak onların çabaları beyhude idi. Taktiksel üstünlük, silah gücü ve stratejik avantaj, hepsi onların aleyhineydi. Ne kadar direnirlerse dirensinler, karşılarındaki güç çok büyüktü. Her saldırı, onların sonunu biraz daha hızlandırmaktan başka bir işe yaramıyordu.

──────✧❅✦❅✧──────

"Plan oldukça iyi gidiyor," dedi Purw, sesindeki kararlılıkla. "Şu an bizim hakkımızdaki gerçeği yeni öğrenen her ırkı yönetenlerin ailelerinden birer kişi elimizde esir ve tüm isyanlar da son buldu."

"Asıl konu şu: Üç kaçak ne olacak?" diye sordu Yown.

"Onların öldürüldüklerini açıklamak en iyisi olacak," dedi Uswa, başını sallayarak.

"Şu an neredeler, bilmiyoruz," diye devam etti Purw. "Ve onlarla birlikte kaçanların söylediklerine bakılırsa..."

"Bu kadar yeter," dedi Yown, sesindeki emir tonu keskinleşmişti. "Yakında toplantı var. O zamana kadar herkes sorumlu olduğu bölgelerdeki ırklarla ilgilensin. Bu konuda sana güveniyorum."

"Diğer liderlere, kaçak üçlü hakkında bilgi verelim mi?" diye sordu Purw.

"Hayır," diye yanıtladı Yown, sesini daha da yükselterek. "Onlar, o üçlüyü öldü bilecekler. Anladın mı beni? Eğer birisinden onların hala kaçak olduğunu duyarsam, sonuçlarına katlanırsınız. Hem sen hem de o üste görevli herkes. Ve sadece orasıyla kalmam, ırklarınızı da yok ederim!" diye bağırdı gözlerinde beliren öfkeyle.

"Evet, anlıyorum," dedi Purw, başını eğerek. "Merak etmeyin."

"Güzel," dedi, sesi yeniden soğuyarak. "Şimdi toplantı günü geldiğinde herhangi bir pürüz istemiyorum." Sonra, bağlantıyı kestiler.

"Efendim, ne yapacağız?" diye sordu Koxae, biraz tedirgin bir şekilde.

"Yapacak bir şey yok," dedi kararlı bir şekilde. "Onlar kurucu ailelerin soyundan geliyorlar ve bizlerden daha fazla yetkiye sahipler. Bir anda hepimizi düşman ilan edebilirler."

"Evet, ama..." diye başlayan Koxae, sözü yarıda kesilerek sustu.

"Âmâsı falan yok," dedi, sert bir şekilde. "Ne söyledilerse yapacağız, o kadar."

"Emredersiniz, efendim."

"Bu arada aramalar ne sonuç verdi?"

"Hala kayıplar, efendim," dedi, başını sallayarak. "O bölgeye giden herhangi bir gemimizde yok, biliyorsunuz."

"Bunu biliyorum," dedi, soğuk bir şekilde. "Ve size söylendiği gibi tüm gemilerin kontrolleri yapıldı mı?"

"Evet, efendim," dedi, başını eğerek. "Ve herhangi bir olumlu sonuç çıkmadı."

"Anlıyorum," dedi yüzünde düşünceli bir ifade ile.

 

Bölüm : 28.07.2024 14:15 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...