20. Bölüm

19.Bölüm-Vera ve Arcas Irkı

Shinoluna
shinoluna

"Yarın toplantı için Dünya'ya döneceğiz," dedi Asuka, sesinde hiçbir tereddüt olmadan, her kelime kararlı bir şekilde dökülüyordu. "Tüm personel, birkaç gün kalacağımız için yanınıza çok az eşya alın. Ayrıca, üs komutanı Syuk da dahil olmak üzere herkes beni takip edecek. Bu toplantının Vera ve Arcas ile ilgili olduğunu unutmayın. Şimdi, beni takip etme konusunda itirazı olan var mı?"

"Hayır, efendim, yok," diye bağırdı takım liderleri, hepsi başlarını eğmişti ve gözlerinde saygı vardı.

"Asuka, sabah lider gemi olarak ilk ben çıkacağım ve benden sonra Syuk çıkacak," dedi, sesindeki gücü ve otoriteyi hissettiren bir şekilde. "Sonra ise Gül, Kartal, Kaplan, Kraliçe, Ağlayan Kız, Aslan, Tilki, Kelebek, Yılan, Kral, Örümcek, Canavar ve en arkada ise Ejderha takımı olacak. Bu belirttiğim şekilde düzen alacağız. Ayrıca doktor Cat ve simülasyon ekibi de benim gemimde yer alacak. Anlaşılmayan bir şey var mı?"

"Evet, var. Neden benim takımım en sonda yer alıyor?" dedi Alice, sesindeki sinirle gözleri bir an için Asuka'ya kilitlenirken.

"Asuka, gözleri soğuk ve kararlı bir şekilde Alice'e baktı. "Lider sen olsaydın, benim takımımı en sona koyacaktın; yani bana yapacağın şeyi şimdi ben, sana ve takımına yapıyorum, Alice. Şimdi dağılın ve sabah altı'da hepiniz hazır olun."

"Emredersiniz," dediler, birkaç kişi dışında takım liderleri toplantı odasından ayrılmak üzere yerlerinden kalktı. Asuka'nın komutları kesin ve tavizsizdi.

"Asuka, odada kalanlardan biriydi. O anda, Shou sessizce ona yaklaştı, gözlerinde bir sorgulama vardı. "Asuka, biraz konuşabilir miyiz?" dedi, biraz çekingen bir sesle.

"Ne var, ne konuşmak istiyorsunuz?" dedi, gözlerini hafifçe kaşlarını çatarak Shou'ya çevirdi.

"Alice ile ilgili, sence de bu biraz kaba olmadı mı?" diye sordu Shou, sesinde bir belirsizlik ve endişe vardı, ama Asuka'nın tavrı karşısında kendi düşüncelerini dile getirmek zordu.

"Benim yerimde Alice olsaydı ve o bana bunu yapsaydı, böyle karşı çıkar mıydınız?" diye sordu, gözleri Shou'nun gözlerine sabitlenmişti. "Tabii ki hayır, asla çıkmazdınız," diye ekledi. Cümlesi, sabır ve kararlılıkla söylendi, Shou'nun sözlerini dinlemeye çok da hevesli değildi.

"Yine de..." Shou'nun sesi, Asuka'nın düşüncelerine karşı bir direnç gösteriyordu, ama daha fazla bir şey söylemeye cesaret edemedi.

"Bu ekibin lideri benim ve kararım bu şekilde," dedi. "Bir itirazınız varsa, Dünya'ya gidince liderlerle konuşursunuz. Şimdi gidip dinlenin, sabah erkenden yola çıkacağız." Takım liderleri ve ekip üyeleri, onun emrine uyarak bölgelere dağıldılar ve Asuka kendi odasına çekildi, dinlenmeye başladı.

Ertesi sabah, saat altıda tüm ekipler hazırdı, ancak diğer hazırlıklar tamamlanana kadar saat yedi olmuştu. Tüm gemiler kalkış için hazır bekliyordu. İlk olarak Asuka gemisini hareket ettirdi ve ardından belirlenen sıraya göre diğer gemiler birer birer kalkışa geçti. Dünya'ya dönüş yolculuğu başlamıştı.

Asuka, gemisinin iletişim sisteminden tüm gemilere seslendi. "Ayrıca, tüm gemilerin dikkatine; 'Dünya'ya gitmek için geçeceğimiz bölgede daha önce lider öldürülmüştü, her an saldırı olabilir. O yüzden dikkatli olun ve tüm gemiler emrimle birlikte ışık hızına geçmeye hazır olun," dedi, sesi her zamanki gibi soğuk ve emir doluydu.

"Emredersiniz," diye yanıtladı diğer gemilerin lideri..

"Asuka, Atry'e dönerek son durum nedir?" diye sordu.

"Işık hızı için hazırız," diye yanıtladı Atry, cihazlardan gelen son verilerle birlikte.

"Anlaşıldı," dedi Asuka, "Yui, diğer gemilere söyle, ışık hızına geçiş yapsınlar."

"Emredersiniz," dedi Yui, hemen iletişimi sağladı ve diğer gemilere bilgi verdi. Sayım başladı. Tüm gemiler, Yui'nin verdiği komutla ışık hızına geçmek üzere harekete geçtiler. Uzun bir süre ışık hızında seyahat ettikten bir süre sonra, Asuka "Son durum nedir?" diye sordu.

"Yakında mola için durmamız gerekecek, biliyorsunuz," dedi Yui, gözleri ekranlarda yoğun bir şekilde hareket ederken.

"Evet, öyle," diye devam etti. "Tüm gemilere mola vereceğimiz üs bölgesinin bilgilerini gönderin."

''Peki,'' dedi Atry ve diğer gemilere gerekli bilgileri gönderdi. Birkaç saat sonra, belirlenen mola yerine ulaşıldı. Asuka, gerekli olan malzemelerin tedarik edilmesinin ardından tüm gemilere bağlanarak, dikkatli olmalarını söyledi. ''Bu bölge, daha önce ana liderin öldürüldüğü bir yer. Bu yüzden her an bir saldırıya hazırlıklı olun,'' dedi ve ardından bağlantıyı sonlandırdı. Işık hızına geçiş yapmadan önce üs bölgesinden uzaklaştılar.

"Asuka, komutayı sende bırakıyorum," dedi ve geminin kontrolünü Atry'e verdi. "Ben tüm gemileri kontrol etmeye gidiyorum."

"Emredersiniz, ama tek başınıza gitmeniz tehlikeli olmaz mı? Sonuçta saldırı bölgesine giriş yapıyoruz."

"Hayır, merak etme. Sen sadece görevine odaklan ve gemiyi komuta et."

"Emredersiniz komutanım," diye yanıtladı Atry, bir an bile tereddüt etmeden. "Merak etmeyin. Siz gelene kadar görevimi layıkıyla yerine getireceğim." Ardından, hemen harekete geçerek, ''K-0 Acus gemisini hazırlayın, lider gemiden ayrılacak. Ayrıca hazırda otuz tane gemi istiyorum ve pilotları her an savaş varmış gibi hazırda beklesinler. Lider beş dakika içinde gemiye dönecek.''

Acus gemisi, muazzam bir teknolojik harikaydı. Gövdesi, parlak mor ve neon pembe tonlarında, adeta bir enerji patlaması gibi görünüyordu. Güçlendirici panellerle kaplanmış bu gövde, sadece estetik değil, aynı zamanda savaş sırasında düşmanları psikolojik olarak baskı altına almayı da amaçlıyordu. Keskin ve aerodinamik hatlara sahip olan sivri uçlu gövde tasarımı, Acus'a üstün hız ve manevra kabiliyeti sağlıyordu. Gövdenin arkasındaki iki büyük motor, geminin ışık hızına çıkabilmesini mümkün kılıyordu.

Ön bölümde yer alan lazer menzili ve ''parçacık hızlandırıcı topu'', düşman gemilerini uzaktan tespit edip etkisizleştirmek için tasarlanmıştı. Alt gövdesinde ise iniş rampası ve küçük dronların fırlatılabilmesi için özel yuvalar bulunuyordu.

Acus'un içyapısı, modern tasarım ile fütüristik teknolojinin mükemmel bir birleşimiydi. Ana kontrol bölümü, hem lüks hem de işlevsellik açısından etkileyiciydi. Tüm kontrol paneli holografik ekranlarla kaplanmıştı ve 360 derece görüş açısı sağlayan kubbe biçimindeki tavan, pilota evrenin sonsuz manzarasını sunuyordu. Bu holografik ekranlar, galaksi haritasını ve düşman gemilerinin konumlarını anında gösteriyor, böylece stratejik planlamalar yapmak için büyük bir avantaj sağlıyordu.

Geminin altında, parlayan bir kuantum enerji çekirdeği vardı. Titreşen renkli bir enerji topu şeklinde görünen bu çekirdek, Acus'a sınırsız güç sağlıyordu ve tüm sistemlerin sorunsuz bir şekilde çalışmasını garanti ediyordu. Ayrıca, Acus en gelişmiş silah sistemlerini de bünyesinde barındırıyordu. Lazer topları, plazma torpidoları ve anti-madde bombaları gibi üstün tahrip gücüne sahip silahlar, gerektiğinde kullanılmak üzere güvenli bir şekilde saklanıyordu.

Tüm gemilerin dikkatine, lider Kurt şu an K-0 Acus gemisi ile birlikte diğer gemileri kontrol etmek için ayrıldığını ve saldırı ihtimaline karşı dikkatli olmaları gerektiğini belirtti.

Asuka, tüm gemileri kontrol ettikten sonra, etrafta biraz dolaşırken Arcas'ın saldırı gemilerini fark etti. Hemen bağlantıyı kurarak, "Tüm gemilerin dikkatine, Arcas saldırıyor! Hemen savaş durumuna geçin," diye emir verdi.

"Atry, sen gemide kal ve bana on tane Acus gemisi gönder. Bir dakikan var," dedi.

"Emredersiniz, komutanım. On tane Acus gemisi hemen çıkış yapacak, lider Kurt'a yardıma gidiyorsunuz," diye yanıtladı Atry, hemen harekete geçerek emirleri uygulamaya koydu.

Asuka, bu sırada düşmanın fark etmemesi gereken bir konumda duruyor, diğer gemilerin gelmesini beklerken sürekli bilgi veriyordu. Atry, toplamda on adet ana düşman gemisinin bulunduğunu bildirdi. Görünüşe göre, düşman, gemileri hazırlıksız yakalamayı başaramamıştı ya da onlara saldırmak için yeterli zamanı olmamıştı. "Bunu tüm gemilere bildir," dedi Asuka.

"Emredersiniz komutanım," yanıtladı Atry.

Atry, hemen diğer gemilere şu bilgiyi verdi:

"Tüm gemilerin dikkatine, lider Kurt'tan bilgi geldi ve toplamda on adet düşman ana gemisi var. Bir saldırı planları yok gibi gözüküyor. Bizi şans eseri fark ettiklerini düşünüyorlar."

Sonra, Atry durumu kontrol etmek üzere ekibini yönlendirdi: "Komutanım, on gemi çıkış yaptı. Birazdan yanınızda olurlar."

"Anlaşıldı, Yui ve Atry, orada komutayı size bırakıyorum. Dikkatli olun," diye ekledi Asuka.

"Emredersiniz," dedi Atry.

"Komutanım, hepimiz buradayız. Ne yapmamız gerekiyor?" diye sordular askerler.

"Beni takip edin ve ben söyleyene kadar saldırıya geçmeyin."

"Emredersiniz," diye yanıtladılar ve Asuka'nın komutlarını beklemeye başladılar.

Asuka ve diğer on gemi, düşman gemilerinden iyice uzaklaşıp, stratejik olarak düşmanın arkasına geçtiler. Asuka komutasındaki lider gemi hızla durumu değerlendirerek, "Şimdi beni dinleyin, tek hedefimiz var, o da ortadaki düşmanın komutan gemisi. Onu yok edersek, Arcas geri çekilecek. Anlaşıldı mı? Düşman gemilerini kullanarak söylediğim ana gemiye yaklaşın ve saldırıp yok edin," diye emir verdi.

"Emredersiniz," diye yanıtladılar gemilerde ki askerler.

"Atry, orada durum nedir?" diye sordu Asuka.

Atry'nin sesi, gemilerinden atışların yapıldığına dair bilgi vererek yankılandı:

"Şu an tüm gemilerden atış yapılıyor. Ayrıca, tüm gemi liderleri kendi Acus gemilerini gönderdi ve onlar da düşmanla yakın temas halinde. Biraz olsun üstünlük sağlamış durumdayız."

"İyi," dedi Asuka, "Atry'i duydunuz, diğerlerine ulaşmak için yolu açmamız lazım. Ben komutanlarının olduğu ana gemiyi hedef alıyorum, sizler de diğer dokuz ana gemiyi hedef alın ve Dünya'ya dönüşe geçelim." Komutanı bu şekilde yönlendirdikten sonra, Asuka ve gemileri hızla saldırıya geçtiler.

Savaş şiddetini artırarak devam etti ve her iki taraf da zayiat vermeye başladı. Asuka ve ana gemisi, direkt olarak düşman ana gemilerine odaklanarak dört düşman ana gemisini yok etti. Ancak, komutanın ana gemisine yaklaşmak oldukça zorlaşmıştı.

"Leila ve Lilya oradan kaçın, yirmi saniyeniz var." diye ses duydu Asuka.

"Tüm Acus gemileri, beni takip edin, bu alandan uzaklaşıyoruz," dedi Asuka, hemen bir strateji değişikliğine giderek, düşmanın ana gemisinin çevresindeki tehlikeli bölgeden uzaklaşmaya karar verdi.

"Ama komutanım, daha düşman ana gemisine ulaşamıyoruz..." diye itiraz etti bir asker.

Atry, hemen tüm gemiler ile bilgiyi paylaşmaya başladı:

"Tüm gemilerin dikkatine, size koordinat gönderiyorum. Bu koordinata doğru ışık hızına geçin. On saniye sonra bu alana çok güçlü bir silah atışı ulaşacak. Kaynağı belirsiz." Atry saymaya başladı: "Dokuz, sekiz,... üç,... beni duyan var mı? Lider Kurt ve diğer Acus gemileri, beni duyuyor musunuz?"

Daha sonra sessizlik oldu. Atry sürekli duyuru yapıp duruyordu. "Lider Kurt, beni duyan va...." kelimeleri yankılandı, ama sesini kesen Asuka'nın cevabı hemen geldi:

"Evet, Atry, seni gayet iyi duyuyoruz. Gelen tüm gemiler bize ait. Ayrıca, saldırı nereden geldiyse çok güçlüydü. Kaynağı neresi belirleyebildin mi?"

"Hayır, saldırı çok hızlıydı ve son anda fark ettim."

Gemiye döndüklerinde, Asuka hızla diğer gemilerle iletişime geçerek saldırının kaynağını sormaya başladılar. Bir başka gemi lideri olan Merve cevap verdi:

"Bizde bilmiyoruz, saldırının geldiği yöne bakacak olursak Ried galaksisi ama oradan daha ilerisinde saldırı ile ilgili hiçbir şey yok."

"O alan oldukça büyük ve bu bizim için sıkıntılı bir durum," dedi Asuka, gergin bir şekilde.

"Kesinlikle," diye onayladı Syuk. "Şimdi ne yapacağız?"

"Bana birkaç dakika verin, sonra size ne yapacağımızı söyleyeceğim," diyerek bağlantıyı kestiler.

"Ben bile Arcas'ı ve saldırıyı belirleyemedim ama siz Arcas'ı önceden belirlediniz, bunun yanında gelen saldırıyı da sizin uyarınız sayesinde fark edebildim," dedi Atry.

"Tamamen şans eseri oldu," diye yanıtladı. "Söylediğim gibi, daha önce bu bölgede bir saldırı olmuştu ve yine olabilir diye etrafa bakıyordum. Bu sayede saldırıyı fark ettim."

Asuka gözlerini kısıp, hemen harekete geçilmesi gerektiğini belirtti. "Tüm gemilerle iletişime geçin, hiçbir yerde durmak yok. Direkt Dünya'ya ışık hızında harekete geçsinler," dedi.

"Lider Kurt'tan tüm gemilerin dikkatine, 'Dünya'ya dönüyoruz, ışık hızına geçin. Ayrıca, hiçbir yerde durmayacağız ve bu alandan uzaklaşıyoruz,'" dedi Yui.

Dünya'ya doğru yaklaşırken, Asuka tüm gemilere ışık hızından çıkmalarını ve belirlenen alana iniş yapmalarını emretti. "Liderler, ana kapıda lider Kurt'u bekleyin," diye ekledi. Gemiden indiklerinde, liderler dışında tüm askerler ayrılmıştı ve Asuka, diğer liderlerle birlikte D-1-1 odasına gitmek üzere yola çıktı.

Odaya girdiklerinde, Asuka derin bir nefes aldı ve "Arcas'ın saldırısını ve bunun dışında kaynağını belirleyemedikleri saldırıyı da anlattı."

Purw, konuşarak düşüncelerini paylaştı:

"Bu şekilde oldu demek, yine aynı bölge ve yine aynı şekilde saldırı. Tek fark şu kaynağı belirsiz saldırı, acaba Arcas bizim gemilerimizi vurmak isterken yanlışlıkla kendi gemilerine mi ateş açtı?"

"Bilmiyorum ama bu saldırı oldukça güçlüydü ve ışık hızında bile bu saldırıdan zor kurtulduk."

"Anlıyorum. Şimdi gidin ve dinlenin, yarın toplantı var," dedi Hyuki.

Odadan çıkarken, Uswa, Asuka'ya bir soru sordu:

"Şu düşman komutanının ana gemisi nasıl bir şeydi, daha önceki gemilerden farkı var mıydı?"

"Hayır, hiçbir fark yoktu. Her zaman ki gemilerden biriydi. Yani gemi, Amara'nın gemisi değildi."

"Nasıl emin olabilirsin?" diye sordu Arek.

"Amara olsaydı, Arcas'ın gemileri yok olmazdı ve gemilerini belirleyemeden yok edilmiş olurduk. O yüzden düşük rütbeli bir komutanın gemisi olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, özel ekibe seçilmeden önce Arcas'ı gözetlediğimiz üs bölgesinde görev yapıyordum. Yani Arcas kraliçesi Gloria ve generalleri Amara'nın gemileri Sesil ve Orse ile daha önce karşılaştım ve o gemiler ile pek çok savaş yaptım. Bu yüzden onun orada olmadığını çok iyi biliyorum üstelik daha önceden Amara'yı ağır bir şekilde yaralamıştım," dedi.

"Peki, o zaman çıkabilirsiniz. Gidin ve dinlenin. Sizin için zor bir gün oldu," dedi Yown.

Asuka ve diğerleri kafeteryaya inip bir şeyler almak için yola çıktı. Merve yanına yaklaşıp, "Sen gerçekten Arcas'ı izlediğimiz üstemi görev alıyorsun?" diye sordu.

"Evet, öyle. Ayrıca, bu bilgi gizli, o üste görev yapan tüm personel gönüllü olarak oraya gider. Yani bunu duymamış gibi yapın," dedi Asuka.

Kafede bir şeyler aldıktan sonra, odasına geri döndü ve duş aldı. Kurulanmadan yatağına uzandı, çıplak bir şekilde, evini düşündü. Ancak birden kapısının çaldığını duydu. İnce bir gecelik giyerek kapıyı açtığında, karşısında Atry'yi buldu ve kendisiyle konuşmak istediğini söyledi.

İçeri girdiğinde, hemen "Bir an öldüğünü düşündüm, o yüzden beni cezalandırman lazım," dedi.

"Peki, o zaman Lilya," dedi ve elini tutarak ona doğru adım attım gözlerinde bir anlık belirsizlik vardı. Sözlerini gözleriyle doğrulamak istercesine ona yaklaştı ve elbiselerini çıkarıp yatağa uzandılar ve sevişmeye başladılar.

"Saldırıdaki sesi duydun değil mi?" dedi Asuka.

"Evet, öyle beni de uyardılar. Yoksa saldırıyı belirleyemedim bile, oldukça hızlıydı," diye yanıtladı Lilya, derin bir nefes alarak konuşmanın geriliminden bir an olsun kaçmayı umut etti.

"Biliyorum, kraliçemiz bizi korumak için elinden geleni yapıyor," diye söyledi. Gerçekten de kraliçenin bu tür durumlar için hazırlıklı olduğuna inanıyordu.

"Eve ne zaman döneceğiz?" diye sordu.

"Yakında döneceğiz, merak etme," dedi, ona güven verircesine. Elini Lilya'nın kalçasındaki iz üzerinde gezdirmeye başladı, vücudunun her kıvrımında yankı bulan hafif bir dokunuşla onu rahatlatmaya çalıştı. Ardından, birbirlerine yaklaşarak geceyi eğlenerek birlikte geçirdiler.

Sabah, Lilya hâlâ derin bir uykudayken, Asuka duş almak için kalktı. Su damlalarının sesi, zihnini biraz olsun sakinleştiriyordu. Duştayken Lilya da içeri yanına geldi, gülümsedi ve "Leila," dedi, sonra sevişmeye başladılar. Duştan çıktıktan sonra hazırlanıp kahvaltı için aşağıya indiler.

Kafeteryada hızlı bir kahvaltı yaptıktan sonra toplantı salonuna gitmek üzere yola çıktılar. Salona girdiklerinde, onlar gibi birkaç kişi dışında herkes yerindeydi. Lider olarak en öndeki yerine geçip oturdu, arkasında ise Lilya yerini aldı.

Toplantı henüz başlamamıştı, fakat liderler kendi aralarında oldukça samimiydiler ve kimse Asuka ile konuşmak dahi istemiyordu. Derin bir iç çekişle, "Lilya, ben varım, benimle konuşabilirsin," dedi. Bu cümle bana biraz olsun rahatlık vermişti.

Arka tarafta oturanlardan birkaç kişi, kendi aralarında fısıldayarak birbirlerine bakıyordu. Birisi, Rbifas ırkından olan, hısıldayarak söyledi:

"Bu o değil mi, korkak olan? Baksana liderlerin yanında oturuyor ve arkasındaki maskeli olan da yardımcısı sanırım."

"Evet, öyle. Yeni lider olmuş diye duydum ve galaksinin merkezine yeni açılan üssün komutanı olmuş," diye yanıtladı Formocri ırkından biri, sesi daha sert ve alaycıydı.

"O korkak mı? Bunun nasıl başarmış acaba?" diyen başka bir kişi, sesi dehşetle karışık bir şekilde yankılandı.

"Onları öldürebilir miyim?" diye sordu Lilya sakince. Sözleri, orada bulunan diğerlerinin fark etmediği kadar sakin ama soğukkanlıydı.

"Hayır, bırak istediklerini söylesinler," dedi Asuka sakin bir şekilde.

Liderlerden bazıları, fısıldayarak, ona dönük alaycı bakışlar atarken, yıllar önce eğitimde ekiplerine katılmaya çalışan kızlardan biri yanına yaklaştı. "Senin gibi bir korkak bile lider olabiliyorsa, ittifak oldukça zor durumda olmalı," dedi ve kahkahalarla güldü. O an, Lilya, Yui, Yuko, Maria, Hinata ve birkaç kişi dışında, herkes onunla birlikte gülmeye başladı. Bir anda, kız kendini yere buldu.

Asuka sakince ama ses tonundan sinirli olduğu anlaşılır biçim de "Savaş istiyorsun gibi görünüyor," dedi. "Dün pek savaşamadım, belki beni eğlendirirsin, küçük bebek." Gözleri, soğuk ve sert bir şekilde bakıyordu.

Kız, şaşkın bir şekilde yerden kalkıp gerisin geri arka sıradaki yerine geçti. Yüzünde pişmanlık ama aynı zamanda öfke vardı.

"Yanında oturan liderlerden biri, bu biraz fazla olmadı mı sence de?" diye bir ses duydu.

"Sadece bir şey yapmadım, ilk kendisi sataştı ve cevabını verdim, o kadar," dedi. Sesi alçak ve kararlıydı. Liderler arasında hiç kimse, o anda, söylediklerini sorgulamaya cesaret edemedi.

Burası oldukça sıkıcıydı; herkes sessizce oturuyor ve bir an önce toplantının başlamasını, bitmesini diliyordu. Birden kapı açıldı ve Hyuki içeri girdi. Diğer liderler de peşinden hologram ile salonda belirdiler. Hyuki'nin kararlı sesi herkesin dikkatini çekti:

"Bu toplantının ana konusu, Vera ve Arcas," dedi ve odadaki gergin atmosferi derinleştirdi.

"Bir şey daha eklemek istiyorum," dedi, sesi sert ve belirgin bir şekilde yankılandı. "Bu bilgiyi, ana liderler ve aranızdan birkaç kişi dışında kimse bilmiyor. O yüzden sessiz olun ve beni dikkatle dinleyin."

Herkes derin bir sessizliğe büründü. Hyuki, herkesin gözlerinin içine bakarak konuşmasına devam etti. "Öncelikle, burası Arcas'ın yaşadığı Rkaj galaksisi. Bu galaksi, dört yüz elli bin ışık yılı genişliğindedir. Burası da, Arcas'ın yaşadığı Tilya güneş sistemi. Rkaj galaksisinde bulunan tüm ırkları yok ettiler. Şu an, bu galakside sadece Arcas yaşıyor. Yaşadıkları gezegenin adı Gera ve kesin olmamakla birlikte, gezegenin tamamının kayalık olduğu düşünülüyor."

Birkaç kişi kaşlarını çatıp sessizce not aldı. Hyuki, salondaki herkesin tepkilerini gözlemleyerek devam etti. "Liderleri, yani Kraliçe Gloria, şu an Arcas'ı yöneten en korkunç kişi. Sebebi, kendisinden önceki Kraliçe'yi öldürüp tahtı ele geçirmesi. En güvendiği kişi ise yakın koruması ve aynı zamanda General'i Amara. Görünüşe göre, toplantıya gelen birliklerden birisinin saldırısını yönettiği düşünülüyor, ama bundan tam olarak emin değiliz ve araştırmalarımız sürüyor."

Birkaç lider daha ciddi ifadelerle not alırken, Hyuki'nin sesi biraz daha derinleşti. "Arcas ilk olarak sekiz milyar yıl önce ortaya çıkıp, diğer ırklara saldırmaya başladı. İlk saldırılarını da Rkaj galaksisinden önce yaşadıkları galaksideki diğer ırklara yaptıkları biliniyor. Bu saldırılar sonucunda Okyt galaksisinde yaşayan başka kimse kalmadı ve hepsini yok ettiler. Yedi milyar yıl kadar önce ise, Uoty galaksisine saldırarak oradaki ırkları da tamamen ortadan kaldırdılar."

Hyuki, sözlerini bitirirken, salonun atmosferi ağırlaşmıştı. Herkes, Arcas'ın tehlikesini daha net bir şekilde anlamıştı. Gözler, birer birer birbirine kayarak, gelecekte ne olacağına dair belirsizlik ve korku içinde birbirlerine bakıyordu.

Bununla birlikte, Hyuki sözlerine devam etti:

"Evren'de en uzun yaşayan ırklardan birisi, daha önce yakalanıp üzerinde araştırmalar yapılan ırkın birkaç üyesinden öğrendiklerimiz bunlar. Ve siz sormadan söyleyeyim, bu ırkın üyelerinin yedi bin yaşına kadar yaşayabildiği keşfedildi. Şu an, Arcas dışında, en uzun yaşayan ırkın beş bin yaşına kadar yaşadığı biliniyor."

Herkes dikkatle dinlerken, Hyuki'nin sesi daha da derinleşti. "Arcas'ın bu kadar uzun süre yaşamasının başlıca nedeni gezegenlerinden kaynaklı olmakla birlikte, daha önceki toplantıda söylediğim gibi yarı mekanik bir yaşama sahip olmaları. Yani, öldüklerinde ufak değişikliklerle tekrar hayata dönüyorlar. Bu özelliklerinden dolayı, saldırırken ölmek pek umurlarında olmuyor. Böylece ittifaka oldukça fazla zarar veriyorlar. Şimdiye kadar verdikleri en büyük iki zarar ise, benden önceki Dünya liderini ve Trhyu ana üs bölgesinden Asıtae ana üs bölgesine giden bir lideri öldürmeleri oldu ve bunu söylerken Asuka'ya bakıyordu."

Salonda gergin bir sessizlik hâkimdi. Hyuki sözlerini devam ettirerek, Arcas'ın son zamanlardaki faaliyetlerine dikkat çekti. "Ayrıca, bu yıl en fazla saldırıyı gerçekleştirdiler. Bu yıl, bizlere bağlı bölgelere iki yüze yakın saldırı yaptılar ve bu saldırılardan yaklaşık dört yüz kişi kurtulabildi. En son saldırıları ise söylediğim gibi dün, Dünya'ya toplantı için gelen ekiplerden birisine yaptılar."

Hyuki birkaç saniye duraksadı ve derin bir nefes aldı. "Arcas ile ilgili bilmeniz gereken en önemli ve son konu ise, saldırılarda ölen askerlerimizle ilgili. Saldırılarda öldürdükleri askerlerimizi gezegenlerine götürüyorlar, onları yarı makineye çeviriyorlar ve bize karşı savaşmaları için kendi askerlerini yaratıyorlar."

Herkes, Hyuki'nin sözlerinden derin bir endişe duymaya başlamıştı. Bu, Arcas'ın gerçekten ne kadar tehlikeli bir rakip olduğunu gösteren bir başka kanıt daha olmuştu.

"Şimdi ise Vera'dan bahsedeceğim," dedi Hyuki ve sözlerini keserek yeni konuya geçiş yaptı.

"Burası, Vera'nın yaşadığı galaksi olan Kızıl Kan'dır, aynı zamanda bu yaşadıkları güneş sisteminin de adıdır. İttifak üyesi olan ırklar onları Vera haricinde Kristal ırk olarak da bilirler ve yaşadıkları gezegenin ismi bilinmemektedir. Yaşadıkları galaksi ile ilgili hiçbir bilgimiz yoktur, ancak Reinaz, yaşadıkları galaksiye savaş nedeniyle Kızıl Kan adını vermiştir ve gezegenlerine de ırkın adından dolayı Kristal adını koymuştur. Bundan daha önce de bahsetmiştim."

"Şu an gördüğünüz kişi, savaşta öldürülene kadar Vera ırkını yöneten kraliçe Elvira'ydı. Yan taraftaki kişi ise Elvira'nın kızı, savaşta annesi ölünce yerine geçip kraliçe olan Eliana'dır, Vera'nın son kraliçesi," dedi ve kısa bir duraksamadan sonra devam etti. "Bu fotoğraftaki kişiler, savaşta öldürülene kadar tüm askerleri yöneten General Lorena ve yanında fotoğrafta gördüğünüz kişi ise, general olarak yetiştirilen, savaşta annesi öldüğünde yerine geçip general olan Leila'dır. Bu dört isim dışında, Vera'dan başka kimse hakkında bilgimiz yoktur."

Hyuki birkaç saniye durakladı, derin bir nefes aldı ve sonra anlatmaya devam etti. "En belirgin özellikleri, gözlerinin mavi ve saçlarının doğuştan beyaz olmasıdır. Ayrıca hiçbir şekilde yaşlanmazlar, bu yüzden yaşlarını da tam olarak bilmiyoruz. Tahminen, Arcas'a benzer bir şekilde uzun süre yaşamaları bekleniyor. Bunu önceki toplantıda söyledim, şimdi de tekrar ediyorum; Vera, kendisine dokunulmadığı sürece asla başka bir ırkla savaşmaz ve bu yüzden Evrendeki en tehlikesiz ırk olarak bilinirlerdi. Tüm ana savaşçılar ise yalnızca kadınlardan oluşur. Erkeklerinin görevi ise çocuk yapmak ve bunun dışında diğer ihtiyaçları karşılamaktır. Bu nedenle, erkekler hiçbir zaman savaşmazlar. Tam olarak emin değiliz ama gezegenlerinin dışına asla çıkarılmazlar ve her zaman koruma altında tutulurlar."

Hyuki'nin bu açıklamaları salonda derin bir sessizliğe neden oldu. Herkes, Vera ırkının ne kadar farklı ve izole bir yaşam tarzı benimsediğini düşündü. Vera'nın dış dünya ile olan ilişkileri çok sınırlıydı, yine de onların varlığı, evrende derin bir etki bırakıyordu.

Asuka toplantı bittikten sonra, Atry ile birlikte yemek yemek için kafeteryaya gitmişti. Yemeğiyle meşgulken, Hyuki tarafından çağrıldığını öğrendi. Atry'e odasına gidip onu beklemesini söylemiş ve ardından toplantı odasına doğru yönelmişti.

Toplantı odasına girdiğinde kısa bir sessizlik oldu ve her ikisi de birbirine bakıyordu. Özellikle Hyuki, Asuka'yı uzun bir süre sessizce inceledi özellikle saçları ve gözleri aynı Vera ırkına benzemeleri dikkat çekiyordu. Odada uzun bir sessizlik hakimdi ve bunu Asuka'nın hafif öksürmesi bozdu ardından Hyuki ona soğukkanlı bir şekilde bakarak:

"Hazırlığınızı yapın, yarın eğitiminize kaldığınız yerden devam etmek üzere üsse geri dönüyorsunuz," demişti. Asuka sakince "Nasıl istersen. Tüm ekiplere sabah erkenden çıkacağımızı bildireceğim. Başka bir şey yoksa çıkıyorum?" diye karşılık verdi.

Hyuki biraz durakladı ve sonra devam etti:

"Aslında var, ekibin geri kalanı seni lider olarak istemiyor. Bir de şu asiliğin karşında bir ana lider var ama sen nasıl konuşacağını bile bilmiyorsun. Bunlarla ilgili ne yapacağız?"

Asuka'nın yanıtı soğukkanlıydı:

"Hakkımda araştırma yaptığınızı biliyorum ve özel üste de aynı şekilde davranırdım, yani karşımdakinin kim olduğunu umursamam, bu yüzden de istediğim gibi konuşurum. Beni liderleri olarak görmek istemeyenlerle ilgili olarak ise ana liderlerin verdiği emir kazanan kişinin ekip lideri olmasıydı, ben kazandım ve lider oldum. Eğer liderliği benden alırsanız, şu andaki tüm görevlerimden istifa ediyorum. Ayrıca diğerlerinin içerisinde her konuda en iyi olan benim: pilotluk, strateji, silah kullanma... Benden daha iyisi kardeşim Sylvia, o da şu an ölü durumda."

Hyuki bir an durakladı, gözlerinde bir anlık bir boşluk vardı, sanki söylenenleri işlemek için bir süre bekliyordu. Tam bir şeyler söylemek üzereyken, birdenbire sustu ve "Aklından senin, kardeşlerinin ve nedense Doktor Cat ile yardımcın Atry'in de bir şekilde Vera ile bağlantısı var, buna diğer liderler inanmıyor. Ben bunu kanıtlayacağım, Vera yok olmadı ve bir şekilde Evrende bir yerlerde yaşıyorlar," çıkmasını işaret etti.

"Başka bir şey yoksa gidip diğer ekiplere bilgi vermem gerekiyor," dedi ve arkasını dönüp odadan çıktı. Diğerlerini kafeteryada buldu ve "Onlara sabah yedide hazır olun, üsse geri dönüyoruz," dedi. Odasına geçti ve içeri girdiğinde banyodan gelen sesleri duydu ve içeri girdiğinde Atry duş alıyordu hemen soyunup yanına gitti ve sevişmeye başladılar.

Duştan çıktıktan sonra kurulanmadan yatağa uzandı ve derin bir nefes alarak rahatlamaya başladı.

''Lilya dün gece sana yaptıklarımı hatırlıyor musun?'' diye sordu.

''Evet hatırlıyorum'' diye karşılık verdi. O zaman ''Dün sana ne yaptıysam aynısını şimdi sen bana yapacaksın buna duşta yaptıklarımda dâhil,'' dedi Leila.

Lilya yüzünde kocaman bir gülümseme ile önce Leila'nın dudaklarına yapıştı ve biraz seviştikten sonra boynunu ısırıp biraz emdikten sonra göğüslerine doğru yavaşça indi ve emmeye başladı. Biraz bu şekilde devam ettikten sonra yavaş yavaş alt tarafına doğru devam etti ve en sonun da Lilya dilini Leila'nın alt tarafına sokup yalamaya başladı. Bir süre bu şekilde devam ettiler. Bu sırada Leila yatakta kıvranıp duruyordu.

''Sıra bende'' dedi. Sonra Lilya kendisine ne yaptıysa aynısını oda ona uygulamaya başladı.

Akşam saat dokuz gibi odasının kapısı çaldı ve kapıyı açtığında Shou, kapısının önündeydi ve konuşmak istediğini söyledi. "Şu an yorgun olduğunu ve yarın sabah konuşuruz," dedi. Kapıyı kapattı ve yatağa yatarken Lilya'yı tuttu ve sevişmeye başladılar. Giderek daha fazla eğlenmeye başladılar ve en sonunda Lilya, Leila'nın kucağındaydı ve bu şekilde biraz daha seviştikten sonra yatağa uzanarak uyudular.

Sabah yedide tüm takımlar hazırdı. Öncesinde Shou'ya dün ne hakkında konuşmak istediğini sordu, ancak Shou, daha sonra konuşmak istediğini söyledi. Aslında, kardeşleri hakkında, özellikle de Sylvia hakkında konuşmak istiyordu ve bunu, zihnini okuyarak öğrenmesine gerek yoktu. "Neden rüyayı hiç sormadığımı merak ediyor, sonuçta rüyasını duyduğumu biliyor, kendisi bana anlatmasa da," diye düşündü. Sonunda gemisine döndü ve emriyle birlikte kalkışa geçtiler.

Saldırı olan bölgeden geçerken Arcas gemilerinden hiçbir iz yoktu. Görünüşe göre Arcas, geriye kalan tüm gemileri alıp götürmüş ya da ittifak, gemilere el koymuştu. "Artık geriye ne kaldıysa," diye konuşuyordu ve yeni bir saldırı olasılığına karşı dikkatli bir şekilde ilerlemeye başladılar. Üsse iniş yaptılar ve tüm ekiplerin dikkatine, "İki gün izinlisiniz, iki gün sonra eğitimimize kaldığımız yerden devam edeceğiz," dedi Asuka. Bölgelerine gitmek üzere gemiden ayrıldılar ve herhangi bir saldırı olmamış olması, onu biraz endişelendirdi.

──────✧❅✦❅✧──────

İki günlük izinden sonra pilotluk eğitimine devam ediyorlardı ve geçen süreye göre hala takımlar oldukça kötüydü. Üstelik vurulmamayı başaran kişi sayısı sadece on olmuştu ve yasak bölgeye girmeye oldukça az bir zaman kalmıştı. Bu şekilde devam ederlerse, gerekli kişi sayısına ulaşılamayacak ve hatta ulaşılsa bile, kalkanı geçmeyi başaramayacaklardı.

"Pekâlâ, yarın kaldığımız yerden devam edeceğiz," dedi Asuka oldukça kızgındı ve eğitimi sonlandırdı. İlk sırada o vardı ve hemen altındaki Atry vardı. Aralarındaki fark birkaç saliseydi ve kendi rekorlarına yaklaşan kimse yoktu. O gün ki işlerle ilgilendikten sonra odasına geçti.

Yatağında çıplak bir şekilde uzanırken, odasına Atry girdi ve yanı başına oturdu. Birbirlerine yakınlaştılar ve sevişmeye başladılar.

"Sence başarabilecekler mi?"

"Hayır, ama şunu da unutma ki kalkanı geçmeye çalışan tek ekip biz olmayacağız. Sonuçta başka yerlerde de eğitim görenler var."

"Evet, biliyorum, asıl önemlisi kaç kişi oldukları."

"Yüz tane üs bölgesi var ve bizim dışımızdaki her üs bölgesinde yirmi takım ve yüzer mürettebat ile eğitim alıyorlar."

"Burada neden daha az kişi var peki?"

"Gerçekleri bilmeyen sayımız oldukça fazla, bu yüzden de dikkat çekmek istemiyorlar," diye açıkladı Asuka.

"Anlıyorum," dedi ve sevişmeye tekrar başladılar ve Atry yavaş yavaş Asuka'nın boynunu yalayarak göğüslerine indi ve sağ göğsünü ağzına alıp emerken bir yandan sol göğüs ucuyla oynuyor bir taraftan da sağ elini kullanarak alt tarafını okşuyordu. Uzun bir süre birbirlerini tatmin ettikten sonra Atry sakince "Akşam yemeği gitsek iyi olur," dedi.

"Sanırım öyle," dedi Asuka ve birlikte giyinip kafeteryaya gittiler. Yemekten sonra takım liderleri ile toplantı yapmaya karar verdi ve hepsini toplantı odasına çağırttı.

"Neden buradayız?" diye sordu Alice, kafasında hâlâ ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

"Çok basit bir neden için," diye yanıtladı.

"Neymiş o neden?" dedi Soax, merakla.

"Pilotluk eğitimi ve şu ana kadar sadece on kişi vurulmamayı başardı. Bunlardan beşi benim takımımdan, diğerleri ise liderlerden Merve ve Alice. Sonrasında ise iki takımın yardımcı kaptanları ve Kaplan takımı yardımcı kaptanı Maria yer alıyor. Tam olarak bilemesem de yakında göreve başlayacağız. Yani bir an önce kendinize çeki düzen verin," dedi.

"Elimizden geleni yapıyoruz, farkındasın değil mi?" dedi OkaOku. Sesindeki kızgınlık oldukça belirgindi.

"Bunun farkındayım ama sizde şunun farkına varın: Daha önce oraya gittik ve üç arkadaşımız öldü. Tekrar oraya gidince benim ölmeye niyetim yok," dedi.

"Sen korkaksın, yine bir şekilde kaçıp kurtulmanın yolunu bulursun," dedi Ishii gülerek.

"Yanlış hatırlamıyorsan, sen de ölenlerle aynı takımdaydın ama şu an hayattasın. Yani bir bakıma sen de korkaksın," diye bağırdı Asuka.

"Ben senin..."

"Bu kadar yeter. Önümüzdeki bir hafta içinde tüm takımlardan en az on kişinin vurulmadan eğitimi tamamlamasını istiyorum," dedi ve odasına geçip duş aldıktan sonra uyudu.

Sabah eğitime tekrar başladılar ve sonunda o kadar sinirlendi ki, tüm takımların dikkatine:

"Herkes aynı anda Acus gemileri ile çıkış yapsın!" diye emir verdi.

"Asuka, bu yap..."

"Sen karışma," dedi üs komutanı Syuk'a ve emrini tekrarlatmamalarını ekledi. "Bir dakika içinde üssün çevresinde takım liderleri de dâhil bin dört yüz on dört gemi göreceğim," dedi ve kendi gemisine binip havalandı. Onunla birlikte tüm Kurt takımı da üssün çevresine konuşlandı.

"Tüm takımlar konuşlandı. Şimdi ne yapmak istiyorsun, Asuka?" dedi Syuk, hafif endişeyle.

"Saldırıyı başlatın ve karmaşık olsun. Belli bir düzende saldırı istemiyorum. Eğer saldırılar belli düzende olursa, o eğitim simülasyonunun başındaki kişiyi buradan gönderirim," dedi Asuka, sert bir tonla.

"Asuka, saçma..." Syuk'in sesi yükseldi, ama Asuka'nın kararlı ifadesi onu susturdu.

"Saldırı başlatılıyor," dendi ve bir dakika içinde saldırı başladı ve eğitimde başlamış oldu.

"Bu ne kadar devam edecek?" diye sordu Yiğit, bir yorgunluk belirtisiyle.

"Ben söyleyene kadar," dedi Asuka, kesin bir dille.

"Asuka, saçmalama durdur şunu. Bir saat oldu neredeyse," dedi Shou, sinirli bir şekilde.

"Saldırı şiddetini arttırın, hemen," diye emir verdi.

"Emredersiniz, lider Kurt," diye yanıtladı biri.

"Sen kafayı yemiş..." dedi Shou, ancak sesi sinirli, sesindeki titreme fark ediliyordu.

"Asuka, bu kadar yeter," dedi Syuk, bu defa daha yüksek bir sesle, sesinde beliren bitkinlik hissiyle.

"Devam edin ve saldırı şiddetini arttırın," dedi Asuka, gözleri kararlı.

"Bu mümkün değil, lider Kurt," dedi Hinata, özel üsse gönüllü olarak katılanlardan biriydi. Esmer teni, uzun boyu ve yeşil gözleriyle dikkat çekerdi. Uzun beyaz saçlarını topuz şeklinde toplamıştı, ancak bu saçlarının doğal rengi değildi. Asuka'nın saçlarından aldığı hayranlıkla, siyah olan saçlarını beyaza boyamıştı. Yüz hatları ve belirgin elmacık kemikleri ona sert bir ifade kazandırıyordu. Hafif açık bir giyim tarzını tercih ediyor ve tavırları, her zaman dikkatleri üzerine çekiyordu.

"Mümkün değil mi? Ne saçmalıyorsun sen?"

"Şu an saldırı şiddeti son düzeyde."

"O zaman bu düzeyde kalın ve saldırı düzenini değiştirin. Yeniden başka bir saldırı düzenine geç."

"Tüm saldırı düzenleri şu an aktif, lider Kurt."

Asuka'nın sesi sertti ve hemen ardından, Syuk'un sesi duyuldu:

"Tüm takımların dikkatine, eğitim bitmiştir. Hemen bölgelerinize iniş yapın."

Bir an için tüm takımların hızla hareket ettiğini görebilirdi. Atry ve Yui en son inişi gerçekleştirenlerdi Maria ise biraz yavaş hareket ederek o da en son iniş yapanlardan olmuştu. Hepsi kısa süre içinde üsse iniş yapmıştı.

İner inmez, Asuka ve diğer liderler toplantı odasına doğru ilerlediler. Syuk odada sessiz bir şekilde Asuka'nın ne yapacağını beklerken, Asuka'nın gözlerinde belirgin bir kararlılık vardı.

"Asuka, bu yaptığınız..." Syuk sözlerini tamamlamadan Asuka, öfkeyle araya girdi.

"Yapmam gereken buydu!" diye bağırdı sesindeki sertlik odanın her köşesine yayıldı.

"Sabah başladınız ve tüm gün..." diye devam etti, ama Asuka'nın keskin bakışlarıyla karşılaşınca sözü yarım kaldı.

"Farkındayım ve tüm takımların dikkatine, yarın da aynı şekilde devam edeceğiz."

"Saçmalama," diye bağırdı, ama Asuka'nın kararına dair şüphelerini gizleyemedi.

"Bu ekibin lideri benim ve emrim bu yönde," dedi başını dik tutarak.

"Programın dışına çıktın, ana lider..." Syuk, kelimeleri yavaşça seçerek, tartışmayı yönlendirmeye çalıştı.

"Gidip konuşabilirsin ama umurumda değil, şunu unutma ki ikimiz de ara lideriz ve sen bu üssün komutanısın fakat ben bu ekibin lideriyim ve ara liderlik bakımından da seninle aramızda binlerce kişi var," diye sertçe yanıtladı Asuka, gözlerinin içine bakarak.

Syuk bir an sustu, Asuka'nın sözleri etkisini göstermişti.

"Bunu biliy..." Syuk, ne diyeceğini bilemeden tekrar başladı ama Asuka onu kesmekte gecikmedi.

"Bildiğini biliyorum. O zaman emir komuta zincirini uygula ve yerine otur," diye bağırdı ve Syuk bir adım gerileyip, sinirli bir şekilde yerine oturdu.

"Bizi neden buraya topladın? Yorulduk," dedi Alice.

"Bugünkü eğitimin sonuçları için hemen gösterin."

"Emredersiniz, lider Kurt," dediler ve hemen ekrana eğitim bilgisi yansıdı. Asuka, tüm dikkatini ekrana verirken, odadaki herkes de sonuca odaklanmıştı.

Asuka, toplantı odasında tüm takımların dikkatini topladı ve sert bir ifadeyle sordu:

"Şimdi neden bu eğitimi yaptırdığımı anladınız mı?"

"Bu saçmalık, daha dün on kişi vurulmamıştı, şimdi sadece dört kişi vurulmayan var," dedi Dave.

"Evet, öyle ve bu dört kişiden biri ben, diğerleri ise takımımda Atry ve Yui ile Kaplan takımının yardımcı kaptanı Maria," diye açıkladı Asuka, rahat bir şekilde.

"Bunu bize göstermek..." diye başladı Aags ama Asuka onu hızlıca keserek, "Hayır, zaten tüm bölgelerde bu bilgi var. O yüzden saçmalamayın. Size bunu gösterme nedenim, yasak bölgeye gidince nasıl bir saldırıya maruz kalacağımızı iyice anlamanız içindi," dedi.

"Bugünkü eğitim sonuçlarına göre vurulanların yüzde altmış üçü ilk saldırı başladığında vurulmuştu," diye devam etti Asuka, dikkatlice konuşarak. "Yani kalkan etki alanına girip saldırılar başladığında ekibin tamamı ölecek ve kalkanı geçme..."

"Bu sonuçlara göre sadece dört kişi yaşayacak," dedi Dr. Cat, karamsar bir şekilde.

"Sanırım haklısınız," dedi Asuka gülümsedi ve ardından hafifçe gülmeye başladı, ancak gülüşü karamsarlığı yansıtmıyordu, daha çok içsel bir güven vardı.

"Bunu bilemezsin," dedi OkaOku, sesi düşük ve güven dolu bir tonda.

"Sizi bilmem ama ben orada, bizi neyin beklediğini çok iyi biliyorum ve ölmeye de niyetim yok," dedi gözlerini onlardan ayırmadan, sakin bir şekilde. "O yüzden şimdi gidip dinlenin, yarın aynı şekilde eğitime devam edeceğiz," diyerek, toplantı odasından çıkıp odasına doğru yürüdü.

Odaya geçip duş aldıktan sonra, kafeteryaya yemek yemeye gitti. Bir süre dinlendikten sonra, odasına geri döndü ve uyumadan önce birkaç düşünceyi kafasında toparladı.

Sabah olduğunda, eğitim kaldığı yerden devam etti. Tüm gün boyunca eğitim aynı şekilde sürdü. Sonunda, günün sonunda, Asuka, takım bölgesindeki toplantı odasına gitmek üzere harekete geçti ve ekranlardan bugünkü eğitimin sonuçlarını incelemeye başladı. Ekranda veriler hızla geçerken, odanın kapısı açıldı ve içeriye Dr. Cat girdi.

Ardından sesi duyuldu:

"Leila, biraz konuşabilir miyiz?"

"Elbette ki sorun nedir?"

"Onlara çok fazla bilgi veriyorsun, biliyorsun değil mi?"

"O aptallar, kalkanı geçmenin çok kolay olduğunu düşünüyorlar. Farkındasın değil mi?"

"Evet, farkındayım," diye yanıtladı Melanie, bir an için duraksadı. "Ve sen de onlara..."

"Merak etmeyin, yakında görevimiz bitecek gibi," dedi, başını hafifçe eğerek.

"Sanırım haklısın ve..." diye mırıldandı ve bir süre sessiz kaldıktan sonra tekrar konuştu: "Söylediğim gibi diğer ekipleri yorma. Bu gidişle kalkanı geçmek için kimse kalmayacak."

"Ben sadece onların ölmesini istemiyorum. O yüzden bu kadar zorlu..." diye başlayan cümlesini tamamlamaya çalıştı ama Syuk odaya girdi.

"Anlıyorum," dedi Dr. Cat ve odasına gitmek üzere dışarı çıktı.

"Bu yaptığın diğerlerini ne kadar tehlikeye attı, farkında mısın sen?" dedi Syuk hiç vakit kaybetmeden bağırmaya başladı.

"Evet, farkındayım ve sende şunu unutma ki biz oraya ölmeye gidiyoruz ve benim ölmek gibi bir niyetim yok."

"Bunun farkındayım ama bu diğer takımları yormanı gerektirmez."

"Ne yapmamı istersin?" diye sordu, sesinde herhangi bir kırgınlık yoktu, yalnızca kararlı bir ton vardı.

"Tüm takım..." diye başlarken, Asuka onu tekrar kesip, "Hayır, bu olmayacak. Kalkanın etki alanına girdiğimiz anda, bu saldırılardan daha şiddetli saldırılara maruz kalacağız ve buradaki gibi vurulunca hayatta kalmayacağız, öleceğiz," dedi.

"Peki, o zaman bu..." dedi Syuk ve odadan çıktı. Asuka, sakin bir şekilde odada kalmaya devam etti, bir süre sessizliğe gömülerek yeni bir simülasyon eğitimi üzerinde düşünmeye başladı.

Ertesi sabah kahvaltıdan sonra, tüm takımlar kaldıkları yerden eğitime devam etmek üzere hangara doğru ilerledi.

"Son durum nedir? Hinata," diye sordu.

"O sizin dışınızda tüm ekipler çıkış yaptı, lider Kurt."

Asuka, hafifçe başını sallayarak, "O zaman ben başla dediğimde başla."

"Tüm simülasyon ekibi..." diye söze başlamak üzereydi ama Asuka onun sözünü keserek, "Onu değil, bunu," dedi ve elindeki belleği Hinata 'ye uzattı.

"O bu nedir efendim?"

"Dün gece geliştirdim," diye yanıtladı Asuka. "Bundan sonra bununla eğitim yapacağız ve ben sana söyledikçe aşama atlayacaksın."

"Emredersiniz."

"Gerçi bugün birinci aşamayı geçmeyi başaramayacaklar," dedi. Ardından, sakin bir şekilde, "Gemisine binip kalkış yaptı. Yerimi alınca eğitime başlayın," dedi.

"Emredersiniz, efendim," diye yanıtladı Hinata ve eğitim simülasyonu hemen başladı.

"Bu da ne? Dün bu şekilde değildi," dedi Eimi, simülasyondaki değişikliklere şaşırarak.

"Lanet olsun, saldırılar olduk..." dedi Alice, kafasını sallayarak.

Syuk, hemen gerildi ve "Bu ne böyle, Hinata?" diye bağırdı Syuk ve sıkıca ellerini yumruk yaparak masaya koydu.

"Lider Kurt'un emri," dedi.

"Lanet olsun, durdur şunu hemen."

"Syuk, sana konumunu hatırlatmama gerek yok, değil mi?" dedi Asuka.

"Hayır, yok," dedi ve derin bir nefes alarak sessizce beklemeye başladı.

Tüm gün süren eğitimin ardından, Asuka, "Bugünlük bu kadar yeter," dedi.

"Emredersiniz," dediler ve simülasyon kapatıldı. Ardından, takımlar üsse iniş yaptı.

Günler geçtikçe, eğitimdeki zorluklar devam etti. Bir hafta boyunca kimse ikinci aşamaya geçemedi. En sonunda diğer takımların şikâyeti üzerine Purw ile bir toplantıdaydı.

"Sorun nedir? Neden benimle görüşmek istedin?" diye sordu Asuka, toplantı odasında hologram görüntüsünde ki Purw'un yüzüne bakarak.

"Tüm ekipler senden şikâyetçi."

"Bunun farkındayım, sadece onların kalkanı geçerken ölmemelerini istiyorum..."

"Aynı anda tüm ekiplere eğitim yaptırmakta nereden çıktı?"

"Oraya gidince herkes aynı anda kalkanı geçmeye çalışacak. Bunu hepimiz biliyoruz, o yüzden birbirlerini iyi tanımaları gerek."

"On dört ayrı noktadan kalkanı geçmeye çalışacaksınız. Yani eğitim yaptıracaksan, tüm ekiplere ayrı ayrı yaptır."

"Üzgünüm, bu mümkün değil."

"Sen ne dedi...?

"Birbirlerini daha iyi tanımaları için...'' ancak cümlesini bitirmeden Purw sözünü kesti ve ''İşte o yüzden her ekibe ayrı ayrı yaptırman gerekmiyor," diye bağırdı.

"Size mümkün olmadığını söyledim," dedi, hala itiraz etmekte kararlıydı.

Nedeni düzgünce açıkla, eğer beğenmezsem..." diye tehdit etti.

"Pekâlâ, o zaman," dedi, derin bir nefes alarak. "Kalkan etki alanına girdiğimizde, saldırılar yüzünden ortalık oldukça karışacak ve kimse birbirini takip edemeyecek. Yani benim burada yapmaya çalıştığım şey, bu karmaşadan zarar görmeden çıkmalarını sağlamak."

"Olabilir ama sana bu son uyarım: Ara lider 1 Asuka, yarından itibaren her takım ayrı ayrı bu eğitimi alacak."

"Nasıl istersen, öyle olsun," dedi ve bağlantıyı sonlandırdı.

''Sen az önce....'' dedi Syuk şaşırmış bir şekilde.

"Evet, farkındayım," dedi ve "Tüm takımların dikkatine: Yarından itibaren geçerli olacak eğitim düzeni şu şekilde olacak: Birinci Gül, sonrasında Ejderha, Kaplan, Kraliçe, Aslan, Ağlayan Kız, Canavar, Tilki, Yılan, Kral, Örümcek, Kartal, Kelebek ve Kurt takımları şeklinde olacak. Her gün bu sıralama, ilk takımın yeri değişecek şekilde olacak. Örnek verecek olursam, yarın ilk Gül takımı çıkacak ve en son ise Kelebek takımı. Bir gün sonra Gül, son sıraya geçerken, ilk sıraya Ejderha takımı geçecek ve sıralama bu şekilde devam edecek. Benim takımım Kurt ise her zaman en son bu simülasyona katılacak ve sıralama, bundan sonra ben sizlere söyleyene kadar bu şekilde olacak," dedi.

Sabah, dünkü sıralamaya göre eğitim başladı. Gün sonunda, sadece Leila, Atry, Yui ve Maria vurulmadan hayatta kaldılar. Asuka, kararlı bir şekilde, "Yarın kaldığımız yerden devam edeceğiz," dedi ve kendi bölgelerine geçmek üzere ayrıldı.

Günler geçtikçe, eğitimle geçen zaman, takımlar için oldukça zorlayıcıydı. Geçen bir aylık sürede herhangi bir ilerleme kaydedemediler. Yine eğitim sonrası toplantı odasında toplanmışlardı. Asuka, odada sessizce durarak, "Tüm takımlar, yarın izinlisiniz," dedi. Sonrasında, toplantı odasından çıkıp, odasına doğru ilerledi.

 

 

Bölüm İçinde Geçen Bazı Kelimeler Hakkında Bilgiler:

Acus: İğne

Amara: Değerini yitirmeyen

Gloria: Şan, şeref

Sesil: Kör, görmeyen

Orse: Kaba kimse, Sineye çeken

Hinata: Japonca kökenli bir isimdir "(日向)": Bu kanji, "güneşin yönü" veya "güneşli yer" anlamına gelir. "Hi" () "gün" veya "güneş" anlamına gelirken, "nata" () "yön" veya "doğu" gibi anlamlar taşır. Bu, genellikle parlak, umut verici ve sıcak bir anlam taşır.

''(向日葵)": Eğer bu isim kanji ile yazılacaksa; "günebakan" (sunflower) anlamına gelir. Günebakan çiçeği, genellikle pozitif enerjiyi, mutluluğu ve büyümeyi simgeler.

Tilya: Altın, servet

Gera: Savaş, kavga, mücadele.

 

Bölüm : 28.07.2024 14:15 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...