İkinci aşamanın ilk savaşı sona ermişti ve öğleden sonra, kafeteryada savaşlar hakkında konuşuyorlardı. Shou savaşların giderek sıkıcı bir hale geldiğini düşünüyordu. "Neden tüm takımlar birbiriyle tekrar tekrar karşılaşıyor, anlamıyorum," diye mırıldandı. "Tüm takımları bir araya koyup savaşsınlar, son kalan takım lider olsun, bitsin. Artık bu savaşların neden yapıldığını hiç anlayamıyorum, hepimiz yorulduk," diye ekledi, gergin bir şekilde.
Savaşların sürekliliği onu sıkmıştı. Zihni, bu kadar yoğun rekabetin ve yorgunluğun içinde, kısa bir çözüm arıyordu. Ancak etrafındaki herkesin de benzer şekilde düşündüğünü fark etti; bu kadar uzun süren ve tekrar eden savaşlar, gerçek liderliği ve stratejiyi ortaya koymaktan ziyade, sadece fiziksel dayanıklılığı test ediyor gibiydi. Herkesin bu yorgunluk içinde son savaşı sabırsızlıkla beklediği belliydi.
"Shou, kendini çok zorlama, biraz dinlen ve kendine gel. Ayrıca gece rüya falan mı gördün, yoksa?" diye sordu Merve.
"Hayır, rüya falan görmedim. Ayrıca yoruldum, bu savaşlar gerçekten sıkmaya başladı. Sadece beni değil, sizler de sıkıldınız artık. Bunun yüzünden..." dedi ve cümlesi yarım kaldı. İçindeki yorgunluk ve gerginlik her geçen gün artıyordu, ancak bu kadar uzun süre savaşmak ve rekabet etmek, onu zorlamıştı.
Tam bu sırada hoparlörden komutanının sesi duyuldu:
"Liderlik karşılaşmalarının sonraki maçı yarın. Kurt ve Kaplan takımları arasında olacak. Şimdi gidip dinlenin."
Shou ve diğerleri birbirlerine bakıp, komutanın söylediklerini duyduktan sonra yorgun bir şekilde odalarına doğru yöneldiler. Karşılaşmaların bu kadar arka arkaya yapılması, herkesin moralini bozmuştu. Savaşlar bir yandan onları zorlarken, diğer yandan aradıkları anlamı ve çözümü bulmaları giderek zorlaşıyordu.
Sabah, karşılaşma başlamak üzereydi ve Kurt takımı, Kaplan takımına karşı yalnızca üç dakika içinde zafer kazanarak dikkatleri üzerine çekti. Maria, beş kişiyi bayıltmayı başardı. İkinci karşılaşma, bir gün sonra Kartal takımıyla Gül takımı arasında yapıldı ve Gül takımı kazandı. Üçüncü karşılaşma ise, bir gün sonra Ejderha takımıyla Kelebek takımı arasında gerçekleşti ve Ejderha takımı zaferi elde etti. Ardından, kalan altı takım sırayla karşılaştı ve nihayet ikinci aşamanın tüm karşılaşmaları sona erdi. Shou, savaşların bitmesini ve daha fazla karşılaşma yapılmamasını umut ediyordu.
Üs komutanı Syuk, takımlara son durumu duyurdu:
"Tüm takımlar birbirleriyle karşılaştı ve Kurt takımı yine yenilgisiz birinci oldu, ikinci ise bir yenilgiyle Gül takımı oldu. Liderlik için bu iki takım karşılaşacak. Savaş günü belli değil, her an savaş olabilirmiş gibi hazırlıklı olsanız iyi olur. Takım liderleri, ayrıca savaş süreniz on dakika olacak," dedi. Takım liderleri ve diğer üyeler, bu açıklama ile birlikte bir sonraki karşılaşmalar için hazırlıklarını gözden geçirmeye başladılar. Bu yeni aşamanın gerginliği her geçen dakikada daha da artıyordu.
Liderlik için geriye yalnızca Kurt ve Gül takımlarının karşılaşması kalmıştı ve savaşın günü hala belirsizdi. Bu süre boyunca, Asuka dışında herkes bir arada olmaya devam etti. Takım arkadaşları, özellikle de Merve'yi desteklemeye kararlıydı. Herkes, Merve'yi daha da güçlendirmek için birlikte çalışıyordu. Önceki karşılaşmaları izleyerek, stratejileri simüle edip canlandırmalar yaptılar. Merve'nin savaş için hazır olduğundan emin olmak amacıyla her fırsatta onu destekliyorlardı.
On iki gün sonra, alarm sesleriyle uyandılar. Savaşın günü nihayet gelmişti. Herkes hemen hazırlıklarını yapıp savaş alanına doğru ilerledi. İzleme yerlerine geçtiklerinde, her şeyin hazır olduğunu fark ettiler. Savaş alanının bir tarafı barikatlarla doluyken, diğer taraf tamamen açıktı. Gül takımı, kapalı alanı kullanarak stratejik bir avantaj elde etmişti. Savaş, onların lehine başlamış gibiydi.
"Ishii bu iyi oldu, en azından o korkak yenilecek," dedi gülerek.
"Sessiz olun da, Asuka ne yapacak, ona..." diye başlayan cümle, birden kesildi.
"Bakın, biri çıkıyor, baksanıza. Neden geri döndü acaba, merak ettim," dedi Shou gözleri savaş alanına çevrilmişti ve "Bu kız bir yerlerden tanıdık geliyor ama nereden bilmiyorum," diye ekledi, kafasını sallayarak.
"Yine mi, şu mesela? Artık bırak şu kızı. Ayrıca, teslim olalım demek için geri dönmüştür, ne olacak ki? Korkak liderin korkak takımı olur," dedi OkaOku, alaycı bir tavırla.
"Bakın, Asuka el işaretleri yapıyor. Ne konuşuyorlar, merak ettim," dedi Alice, dikkatle izleyerek.
Tüm grup savaş alanına odaklanmıştı. Herkes ne olacağını merak ediyordu, fakat Asuka'nın hareketleri, hepsini daha da meraklandırmıştı.
"Boş verin şu korkağı, biz Gül'ü izleyelim, hadi Merve, şu Asuka'yı yerle bir et ve liderimiz sen ol," diye bağırmaya başladılar. Gözler, Kurt takımına odaklanmıştı ve tüm grup, heyecanla ne olacağını bekliyordu.
İlk saldıran Kurt oldu. Dışarı çıkanlar arasında Asuka ile birlikte takımın yarısı vardı, diğer yarısı ise savaş alanında geri kalan kısmı korumak için yerlerinde kaldılar. Avantaj başlangıçta Gül takımındaydı; Gül takımının konumu ve yerleşimi, onlara stratejik bir üstünlük sağlıyordu. Ancak, Kurt takımının geriye kalan üyeleri de savaşa dâhil oldu ve bu hamle, ilk çıkan ekibe destek vermek amacıyla yapılmıştı. Bu hamle, Kurt takımının hızla toparlanmasına ve savaşta üstünlük kurmasına yardımcı oldu.
Bir anda, Asuka'nın "şimdi!" diye bağırdığını duydu herkes. Tüm Kurt takımı bir anda dört parçaya ayrıldı ve aynı anda farklı yönlerden, barikatın üstünden, altından ve yanlardan Gül takımına saldırarak onları dört bir yandan kuşattılar. Gül takımı savunmada zorlanmaya başlamıştı. Kurt takımı, Gül'ü geriye doğru itmeye başladı ve saha avantajını tamamen ele geçirerek durumu lehlerine çevirdiler.
Birkaç dakika içinde karşılaşma sona erdi. Kurt takımı, liderlik için gerekli zaferi kazandı ve Asuka'nın komutası altında Kurt takımı, lider olarak ilan edildi.
Asuka dışında hepsi, karşılaşmanın oynandığı akşam toplandılar ve Komutan Syuk'un yanına gitmeye karar verdiler. Asuka'nın neden lider olamayacağını anlatmaya başladılar, ancak karar çoktan verilmişti. Komutan, onlara bakarak, "O korkak dediğiniz kişi, hem tüm takımları etkisiz hale getirdi, hem de takım liderlerini ele geçirdi ve sizi ezerek yendi. Nasıl oluyor da korkak oluyor, orasını anlamış değilim. Ayrıca sizler süslü ve gösterişli kıyafetlerle hava atmak için birbirinizle yarıştınız," dedi. Bu sözler, ekibin duyduklarını düşündüklerinden daha fazla sarsmıştı. Komutan, onları kısa ve öz bir şekilde suçlamış, kendi zaferlerini küçümsemişti.
Ertesi sabah, Asuka ile konuşmaya karar verdiler. Onu, liderlikten vazgeçmesi için ikna etmeyi planlıyorlardı. Ancak Asuka, onlara karşı oldukça kararlıydı. Liderliğinden feragat etmeyi düşünmediğini net bir şekilde ifade etti. "Bir korkağı takip etmek istemiyorsanız, buraya gelmeyi kabul etmeyecektiniz," dedi, yüzünde hiçbir pişmanlık ya da tereddüt belirtisi olmadan. Sözleri, Asuka'nın kararına ne kadar sadık olduğunu gösteriyordu. Takım, bir süre sessizce kaldı; Asuka'nın kesin tavrı, bu konuda başka bir şey yapmalarının imkansız olduğunu açıkça ortaya koyuyordu.
Shou akşam, ortak kafeteryada Asuka'nın yanındaki kızı gördü ve ona, "Seni daha önce bir yerlerde gördüm, ama nerede gördüğümü hatırlamıyorum," dedi. Kız, maskesini çıkarmadan, "Z15-243 üssüne yapılan saldırıdan kurtulan tek pilot Atry, şu an Kurt takımının yardımcı kaptanı," diye cevapladı ve yanından ayrıldı.
Atry ile konuştuğunu diğerleri görmüş olacaklardı; çünkü yanlarına gittiğinde hemen sordular:
"Neden onunla konuştun?" Shou da, aynı üste görev yaptıklarını ve üs saldırısından kurtulan tek pilotun Atry olduğunu söyledi.
"Madem birbirinizi tanıyorsunuz, neden senin takımında değil de Asuka'nın takımında?" diye sordu Bruce. Cevap olarak, "Bilmiyorum, burada olduğunu bile yeni öğrendim," dedi ve odasına gitmek üzere yanlarından ayrıldı. Yolda giderken, Atry ile yaptığı konuşmayı düşünmeye başladı.
"Atry'i tanımak mı?" diye sordu kendine. Aynı üste görev yapıyorlardı ama onu saldırı gününe kadar ne görmüş ne de duymuştu. Dahası, onun nasıl biri olduğundan bile haberi yoktu. "Asuka onu ekibine katmak için nasıl ikna etti acaba?" diye düşünerek adımlarını hızlandırdı.
''Bir sorun mu var, komutanım?" diye sordu yardımcısı Maria, komutanı aniden sessizce düşündüğü bir anda gördü. Shou, aniden yerinden sıçrayıp ona bakarken, bir şeyler düşündüğünü belli ediyordu.
"Hayır, sadece bundan sonraki olayları düşünüyorum."
"Sanırım Kurt takımı lideri Asuka ile alakalı, değil mi?"
"Evet, öyle. Neredeyse dört yıldır onunla pek konuşmuyorum, bu diğerleri için de geçerli. Şimdi ise bizim liderimiz oldu."
"Sizce bu zamana kadar yaptıklarınızın acısını mı çıkaracaktır?"
"Zannetmiyorum, o öyle biri değil ama bize karşı pek nazik olmayacak."
"Komutan Syuk ile..." diyerek, sorusunu tamamlayamadan Shou araya girdi.
"Çoktan konuştuk, biliyorsun değil mi?" dedi, gözlerini Maria'ya dikerken. Maria biraz şaşkınlıkla yanıt verdi. "Evet, duydum. Sonuçta bir lider dışındaki tüm takım liderleri onunla konuşmaya gidince tüm üs duydu," diye ekledi, durumun ciddiyetini fark ederek.
"Bu arada takımların yardımcı kaptanlarını tanıyorsun değil mi?"
"Evet, öyle."
"Kurt takımının yardımcı kaptanı ile ilgili..."
"Atry'i mi diyorsunuz?"
"Evet, onunla ilgili ne biliyorsun ve nasıl gözüküyor?"
"İsmi dışında bir bilgim yok. Birkaç arkadaşım Kurt takımında ve onlara sorduğumda yanlarında da maskesini hiç çıkartmadığını söylediler."
"Anladım. Sende nasıl birisi olduğunu bilmiyorsun?"
"Sadece tahmin ama lider Asuka kadar güzel olduğunu düşünüyorum."
"Bunu sana düşündüren nedir?"
"Gözleri ve saçları tıpkı lider Asuka gibi, o yüzden," dedi. Söylerken sesinden bir heyecan olduğu ve yüzündeki hafif tebessümden de bu konuda oldukça düşündüğü belli oluyordu.
"Anlıyorum. Eğer maskesiz görürsen bana bir fotoğrafını getirebilir misin?"
"Âşık olduysanız onunla direkt konuşmanız..." dedi, ama bu sözleriyle komutanı biraz da olsa güldürmeyi başarmıştı.
"Hayır, âşık falan değilim. Son saldırının olduğu Z15-243 üssünden kurtulan tek pilot ve ben onu daha önce hiç görmedim ve duymadım," dedi, vurgulayarak.
"Yoksa Arcas'ın casusu olmasın?" diye ekledi. Bu soru, koridor da bir an için gerilim yarattı ve komutanın yüzü biraz daha ciddileşti.
"Zannetmiyorum..." diye cevabını bitiremeden Asuka sözünü keserek ekledi: "Onu görmemiş olman gayet doğal değil mi? Pilotlar ve diğer askerlerin eğitim yerleri de dâhil tüm her şeyleri farklıdır, bu yüzden yardımcı kaptanı mı görmemiş olabilirsin. Ayrıca Atry ile neden ilgileniyorsun?" Asuka'nın sesinde öfke ve sinir olduğu, her kelimede hissediliyordu.
Shou, Asuka'nın sözlerine biraz şaşırarak, "Aynı üste görev yapmıştık. Bu yüzden onu daha önce görmediğim için merak ettim. Ayrıca sen onu nasıl ikna ettin?" dedi. Asuka'nın tavrından rahatsız olmuştu ama sormak zorunda hissetti.
"Görev aldığım üssün komutanı dört ana gemiyi yok ettiğini duyunca onu ekibe istedi ve ben de onun için uğraşıp duruyordum. Görev yerim değişince o da benimle geldi," diye cevap verdi. Sesinde bir yumuşama vardı.
"Evet, ama neden?" diye sordu Shou.
"Bu seni ilgilendirmez, Shou ve benim takımım yerine kendi takımınla ilgilen," dedi. Ardından Maria ile birbirlerine bakarak, yanlarından hızlıca ayrıldı. Shou, Asuka'nın kendisine olan soğuk bakışını fark ettiğinde biraz gerildi ve bu konuşmanın geride bıraktığı belirsizliği düşündü.
"Gerçekten de sinir bozucu birisi," dedi Maria, Asuka'nın tavırlarından rahatsız olarak.
"Kardeşleri öldükten sonra oldu, yoksa önceden daha sakin ve iyi birisiydi," dedi. Bir süre sessiz kaldıktan sonra, Asuka'nın geçmişinin ne kadar ağır bir yük taşıdığını hatırladı.
"Sadece o ailesini kaybetmedi, biliyorsunuz. İttifaktaki hemen hemen herkesin ailesi Arcas tarafından öldürüldü," dedi. Herkesin geçmişinde benzer acıların olduğunu belirtti, ama Asuka'nın durumu ona daha karmaşık ve derin görünüyordu.
"Evet, biliyorum ama onların ölümü onu çok etkiledi," dedi. İçindeki hüzün, sesindeki yumuşaklıkla açıkça duyuluyordu.
"Komutanım, görüntüleri izledik ve merak ediyordum da neden böyle bir şey yaptınız?" dedi. Sesindeki merak, bir yandan da anlamak için duyduğu istekle karışıyordu.
"Görüntülerde var zaten, biliyorsun değil mi?" diye cevap verdi, ama Maria'nın cevap almakta ısrarcı olduğunu fark etti.
"Evet, ama ben sizden duymak istiyorum," dedi. Cevap bekleyen bakışları, Shou'nun içindeki karmaşayı daha da derinleştiriyordu.
"Takımın durumu nasıl?" Shou, Maria'nın sorusuna kısa ve net bir şekilde yanıt vermek istedi.
"Konuşmayı değiştirmeye çalışmasanız," dedi. Shou'nun bu sorudan kaçmaya çalıştığını hissedebiliyordu.
"Görüntülerde var, o yüzden bu konuyu bırak," dedi. Sesindeki sertlik, konuyu kapatma isteğini açıkça yansıtıyordu.
"Emredersiniz ve takım şu an dinleniyor," diyerek cevabını verdi. Takımın dinlenmesi gerektiği, bu kadar yoğun bir günün ardından herkesin yorulduğu aşikardı.
"Yarın eğitime başlayacağız," dedi. Sesinde bir hazırlık ve beklenti vardı.
"Yarın pilot eğitimi var, unutmadınız değil mi?" dedi.
"Doğru, en iyi olanlar seçilecek ve öncü olacaklar," diyerek, eğitimde belirli bir hedefleri olduğunu vurguladı.
"Evet, öyle komutanım," diye onayladı Maria, ama gözlerinde biraz endişe ve bekleyiş vardı.
Sende gidip dinlen, bugün oldukça yorucu geçti," dedi. Gözlerinde, takımının ve kendi üzerindeki baskıyı hafifletmek için bir tavsiye vardı.
"Emredersiniz," diyerek, yavaşça kendi bölgelerine gitmek üzere harekete geçtiler. Günün yorgunluğu ve sorumlulukları altındaki ikisi, kendi odalarına doğru yöneldiler.
Sabah, pilot eğitimleri başlamıştı ve her takımdan tüm mürettebat eğitim alanına katılmıştı. Eğitim, önce takımların liderlerinin çıkışıyla başladı. Shou ve diğer liderler, sahte saldırılardan kaçmak için hızla hareket ettiler. Saldırılar bir süre sonra daha karmaşık bir hal almıştı. Bu süre zarfında, içlerinden sadece üç kişi vurulmadan eğitimi tamamlamayı başarmıştı. Geride kalan on bir kişi ise farklı seviyelerde hasar almıştı, sekiz isabet alanlar olduğu gibi, bir isabetle yetinenler de vardı.
Liderlerden sonra, yardımcı kaptanlar sırasıyla çıkış yaptılar ve tıpkı liderler gibi saldırılardan kurtulmaya çalıştılar. Bu sefer, Maria ve Atry dikkatli bir şekilde hareket ederek hiç vurulmadılar. Gül ve Ejderha takımının yardımcı kaptanları da birer hasar aldı, ama eğitim sonunda başarıyla tamamlayanlar sadece altı kişiydi. Bu kişiler, eğitim sırasında hiç vurulmamayı başarmışlardı.
Eğitim tamamlandıktan sonra, tüm takımlar üs komutanı Syuk'un çağrısıyla toplantı odasında toplandılar. Komutan, sesini sert bir şekilde yükselterek, "Asuka, Merve, Alice, Kaplan takımından Maria ve Kurt takımından Atry ile Yui dışındaki herkesin öldüğünü söyledi," dedi ve bu sert açıklama odadaki herkesin dikkatini çekti. "Görev günü gelene kadar, en azından beş yüz kişinin bu saldırılardan vurulmadan kurtulması gerekiyor," diye ekledi komutan. Shou ve diğerlerinin gözleri, verilen görevle ilgili belirsizlik ve endişe içinde birbirine kaydı.
"Asuka, orada bundan daha fazla saldırıya maruz kalacağız," dedi. Cümlesi, takımdaki herkesin dikkatini çekmişti. Asuka, eğitim sırasında yaşananları ve gelecekteki saldırıları düşündükçe, endişeli bir ifadeyle devam etti.
"Bundan nasıl emin olabilirsiniz?" diye sordu Kaplan takımı yardımcısı Maria, gözlerinde bir sorgulama vardı. Asuka'nın söyledikleri, herkesin kafasında bazı soru işaretleri oluşturmuştu.
"Takım liderlerinize sorun, anlatsınlar ya da görüntülerde zaten var. Aynı anda çok yönlü saldırılar oluyor ve biz burada..." Asuka sözlerini bitiremeden, Yiğit araya girdi.
"Sorun ne Asuka, neden durdun?" dedi, sesinde bir miktar merak ve belirsizlik vardı. Asuka, bir an için duraksadı, ancak sonra derin bir nefes alarak, "Önemli değil, siz devam edin," dedi. O anda, herkesin kafasındaki sorular daha da artmıştı.
Tam o sırada, komutan Syuk araya girdi ve ortamda bir anlık sessizlik hakim oldu. "Evet, her neyse, nerede kalmıştık?" dedi, komutanın sert sesi ortamı tekrar canlandırdı. Konu hızla pilot eğitimine geri döndü, Asuka'nın uyarıları ise bir kenara bırakıldı.
"Bu eğitim kaç gün sürecek?" diye sordu Soax, kaşları çatılmıştı.
"En uzun eğitiminiz bu olacak ve görev gününe kadar da bu eğitime devam edeceksiniz," diye yanıtladı komutan Syuk. Bu, tüm mürettebatın gözlerinde belirli bir kararlılık ve hazırlık hissi uyandırmıştı.
"Peki ya daha önceden yaptıklarımız?" diye sordu Merve, kafasında hâlâ bazı soru işaretleriyle. Eğitimin başlamasıyla birlikte, bir önceki deneyimlerin ve hazırlıkların ne kadar etkili olduğu konusunda şüpheleri artmıştı.
Komutan Syuk, gözlerini odadakilere dikerek devam etti:
"Onlar sizlerin ne kadar dikkatli ve disiplinli olduğunuzu anlamak için yapıldı. Asıl önemli olan pilotluk eğitimi olacak ve söylediğim gibi görev gününden önce en az beş yüzünüz vurulmamaya çalışacak," dedi. Sözleri, mürettebatın gözlerinde bir an için sert bir kararlılık oluşturdu, herkesin ne kadar zorlu bir sürece girdiklerinin farkına varmıştı.
Sonrasında eğitim görüntülerini izlemeye başladılar. Ekranda altı kişinin ismi belirdi. En üst sırada Asuka'nın ismi vardı, hemen altında ise Atry yer alıyordu. Aralarındaki fark, sadece bir salise kadar küçüktü. Onların hemen altında ise Maria ve Yui'nin isimleri göründü. Eğitimdeki bu derece yakınlık, liderlerin ne kadar dikkatli olduğunu ve arasındaki farkların ne kadar önemli olduğunu gösteriyordu. Shou, bu sıralamayı izlerken, Asuka ve kardeşleri arasında da her zaman bu kadar kısa zaman limitleri olduğunu düşündü, gözlerinde geçmişe dair bir izlenim belirdi.
Toplantı bittiğinde, herkes bir an için sessizliğe büründü. Shou, düşünceleriyle baş başa kalmıştı. Ardından odasına gidip duş aldı. Yorgunluğunu üzerinden atmaya çalışırken, kafeteryaya gitmeye karar verdi ve içeri girdiğinde, Asuka dışında herkes oradaydı. Etrafındaki ekip arkadaşlarının yüzlerinde rahatlamış bir ifadeyle yemeklerini yemeye devam ettiklerini gördü. Asuka'nın eksikliği, bir anda ortamın enerjisinin değişmesine neden olmuştu.
"Pilot eğitimini biliyorsun, vurulmayan altı kişi var," dedi Tyuj.
"Evet, öyle," diye onayladı Shou.
"İşimiz oldukça zor, görev gününe kadar beş yüz kişi," dedi Eimi. Yüzündeki hüzünlü ifade, tüm ekibin baskı altında olduğunu belli ediyordu.
"Gerçekten başarabilecek miyiz?" diye tekrar sordu Shou.
Eimi, bir an duraksadı ama sonunda kararlı bir şekilde yanıtladı:
"Elbette ki, görev gününe kadar hepimiz..." Ancak, Merve hemen sözünü kesti, sesinde bir tedirginlik vardı. "Ben onda bahsetmiyorum. O lanet kalkanı koruyan silahların atışından kurtulmayı. Sonuçta Asuka haklı, bugün yaptığımız eğitimdeki atışlar, o atışların yanında sinek ısırığı gibi kalır," dedi.
Aags, hemen Merve'nin söylediklerini onaylar gibi bir şekilde cevap verdi:
"O gün sadece bizler olmayacağız, insansız gemiler de olacak ve onlar kalkan silahlarını şaşırtırken bizler içeri gireceğiz. Biliyorsunuz değil mi?"
"Sizce o silahlardan kurtulmak..." diye başlayan cümlesinin zor bir görevle karşı karşıya olduklarını hissettiriyordu. Ishii'nin eklediği cümle ise, durumu daha da zorlaştırmıştı. "Evet, oldukça zor olacak. Dört yıl sonra arkadaşlarımızın öldüğü yere geri döneceğiz," dedi.
Shou, düşündükçe gerçeği kabul etmek daha da zor hale geliyordu. Bu seferki görev, geçmişteki kayıpları hatırlatırken, ekibin geri kalanını birleştirecek kadar güçlü olup olamayacaklarını sorguluyordu.
"Her neyse, gidip dinlensek iyi olur," dedi Dave. Ardından, yemeklerini bitirenler kendi bölgelerine gitmek üzere ayrıldılar. Geriye sadece Merve ve Alice kalmıştı. Shou, bir anlığına ortamın sessizliğini hissetti ve birden kapı açıldı. Asuka içeri girdi, sessizce masaya oturdu ve yemeğini yemeye başladı.
Shou, onu fark ettiğinde, Asuka'nın beklenmedik bir şekilde yanlarına oturmasına şaşırdı. Bir süre sessiz kaldılar, sonra Asuka birden konuşmaya başladı. "Neden öyle birbirinize bakıp duruyorsunuz?" diye sordu.
"Sen pek bizimle..." dedi Merve ama sözünü bitirmeden Asuka konuşmaya başladı.
"Aslında diğerleri yok, o yüzden oturdum," diye hızlıca ekledi Asuka, sessizliği bozarak. "Her neyse, eğitimle ilgili ne düşünüyorsunuz?" diye birden soru sordu.
"Sen bir konuda haklısın, bizi orada bekleyen şey burada yaptığımızdan çok daha..." dedi Alice ama cümlesini Asuka tamamladı ve "Evet, öyle ve hepimiz öleceğiz," dedi, ardından ciddiyetten uzak bir şekilde gülmeye başladı.
"Asuka," diye seslendi, ama Asuka'nın yüzündeki alaycı gülümseme, daha fazla konuşmaya fırsat vermedi.
"Konu Atry ise sana söyledim," dedi.
"Hayır, rüya ile ilgili," dedi Shou.
"Bana anlatmadın ve beni ilgilendirmez," dedi, sesindeki soğukluk belli oluyordu.
"O zaman dinle."
"Umurumda da değil, duymak istemiyorum," dedi ve geri dönerek yemek yemeye devam etti. Shou'nun, Asuka'nın tavırları karşısındaki duygusal mesafeyi hissetmesi zor oluyordu. Odaya bir sessizlik yayıldı, herkes kendi iç dünyasında savaşı devam ettiriyordu.
"Bundan emin misin? Belki rüyasındaki kişi..." diye başladı Alice ama kelimeleri yarıda kaldı. Cümlesini Asuka'nın sesi kesti ve "Kardeşim değil, merak ettiğin buysa Alice, sonuçta o öldü," dedi, sesi alaycı bir tonla.
"Evet, ama rüyayı hiç mi merak etmiyorsun?" diye sordu Merve.
Asuka, başını hafifçe sallayarak bir an bile tereddüt etmeden cevap verdi:
"Neden edeyim ki, zaten tüm üs ve belki de tüm ittifak biliyordur," dedi, gözleri soğuk ve uzak bir ifadeyle.
"Sen ne dediğinin farkında mısın?" diye sordu Shou şaşkınlık içindeydi.
"Evet, farkındayım. Sence rüyanı ana liderler bilmiyor mu zannediyorsun?" dedi Asuka, ardından tam yanında durmuş olan Shou'ya bakarak sessizce yanlarından ayrıldı.
Merve, Asuka'nın gidişiyle sessizleşmişti. Shou, bu gerilimli anın içinde bir şeyler düşündü ve soruyu yanıtladı:
"Sizce?"
"Kim bilir," dedi Merve, sesinde derin bir anlayış vardı. "Ama Asuka ve kardeşleri hep böyleydi. Her zaman bu tür şeyler söylerlerdi ve her zaman da haklı çıkarlardı."
Shou, bir an durakladı, ardından hızla söze girdi:
"Bu arada size bir..." Ama cümlesi yarım kaldı çünkü Merve, lafını keserek somurtan Alice'e bakarak konuştu.
"Sorun Atry galiba," dedi Merve, Alice'in yüzünde ki derin huzursuzluğu fark ederek.
Alice, bir an boyunca sessiz kaldı. Ardından başını hafifçe eğdi ve etrafındaki sessizliğe gömüldü. Gözlerinde, kaybolmuş bir şeyin izleri vardı.
"Onunla aynı üsteydim ve onu hiç görmedim," dedi, düşünceleri hala kafasında karmaşık bir şekilde dönüyordu.
"Pilotlar ve diğer asker..." diye başladı Alice ama sözleri yarım kaldı.
"Yani, bunu biliyorum," diye araya girdi Shou. "Pilotların yardımcı komutanıydı ve ben onu toplantılarda bile görmedim." Cümlesini bitirdiğinde bir anlam arayışı vardı, ama sonunda çözüm bulamıyordu.
"Yüzünde maske var, biliyorsun değil mi? Görsen bile şu an tanıman imkânsız," dedi Alice.
"Evet, ama..."
"Ne oldu, yoksa sana Sylvia'yı mı hatırlattı?" diye sordu Merve.
"Hayır, ben sadece onun casus olabileceğini düşünmeye başladım," dedi, içindeki şüpheyi artık daha güçlü bir şekilde hissetmeye başlamıştı.
"Bunu sana..." dedi Alice ama cümlesi yine Shou'nun araya girmesiyle yarım kaldı.
"Bir düşünün, dört ana gemiyi yok edip Dünya'ya gitti. Sizce bunu nasıl başardı?"
"Yani sen demek istiyorsun ki Arcas'ın casusu öyle mi?" dedi Merve.
"Evet, neden olmasın?"
O anda, bir ses duyuldu:
"Ben casus falan değilim," dedi Atry, bir anda arkalarında beliriverdi sinirli bir şekilde.
Shou, neredeyse refleks olarak dönüp Atry'ye bakarak, daha sert bir tonla konuştu:
"O zaman dört ana gemiyi nasıl yok ettin?"
Atry, Shou'nun bu sorusuna kayıtsız bir şekilde yanıt verdi:
"Sanırım bugün cevabını almış olman gerekiyor, değil mi?" diyerek ileriye doğru bir adım atıp, Shou'ya olan sinirli bakışlarını bırakmadan daha da sinirlendi.
Shou, Atry'nin söylediklerini bir süre sessizce dinledikten sonra, kafasında çözmeye çalıştığı soruyu dile getirdi:
"Seni neden görev yaptığımız üste görmedim, hiçbir toplantıda da yoktun."
Atry, bir an için duraksadıktan sonra, sükunetle yanıtladı:
"Benden önceki yardımcı kaptanın görev yeri değişti ve onun yerine ben atandım. Onun bıraktığı pisliği düzeltmek ile meşguldüm."
"Pislik mi? Ne demek istiyorsun?" diye sordu Shou, şaşkın bir şekilde.
"O aptal görevini yerine getirmiyordu ve o gittikten sonra onun geride bıraktığı enkazı toparlamakla meşguldüm. Ana gemilerden nasıl kurtulduğuma gelecek olursak, söylediğim gibi, bugün cevabını almış olman lazım," dedi, sesinde bir soğukluk vardı.
Shou, bu açıklamalar karşısında bir şeyler hissetmeye çalıştı, ama Atry'nin söyledikleri ona kesin bir şey ifade etmiyordu sonradan söyledikleri, durumu netleştiremediği gibi daha da kafa karıştırıcıydı. "Atry, gidiyoruz," dedi Asuka, kollarını kavuşturmuş bir şekilde.
"Hemen geliyorum," dedi Atry ve Asuka'nın arkasından gitmek üzere hızla uzaklaştı.
Merve, Atry'nin ani çıkışını izlerken, kafası karışmış bir şekilde söylenmekten kendini alıkoyamadı: "O birdenbire nereden?" diye sordu Merve şaşkınlık içindeydi.
"Sanırım Asuka, komutan Syuk'un yanına gitmiş," dedi Alice.
"Sanırım cevabımızı almış olduk, değil mi?" dedi Merve.
Shou, buna yalnızca bir onayla yanıt verdi:
"Evet, öyle gözüküyor," diyerek başını hafifçe eğdi. "Asuka, onu nasıl ikna etti acaba..."
Shou, günün sonunda yorgun bir şekilde, "Yarın eğitime devam edeceğiz. Gidip dinlensek iyi olur," dedi. Sesindeki yorgunluk, herkesin zihninde bir dağınıklık yaratmıştı. Konu, bir an için farklı bir yön almış gibi hissediliyordu, ama ne hakkında konuştuklarını net bir şekilde hatırlayamıyorlardı. Birbirlerine kısa bir bakış attılar, ama kelimeler eksikti. Ne düşündüklerini bilmiyor, sadece bir şekilde bu kadar karmaşık bir günün ardından dinlenmeye ihtiyaçları olduğunu hissediyorlardı.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
169 Okunma |
81 Oy |
0 Takip |
41 Bölümlü Kitap |