26. Bölüm

25. Bölüm: "Olmaması Gereken"

Selene Nox
seleneisadark

Lena yavaş yavaş Fısıldayan'a dönüşürken kaybettiği şey umarım kendi masumiyeti olmas canlarım.

Bu Yakut da etrafta yok, sürekli bir dışarda gezmeler gizemli tavırlar gerçekleri söylememeler bu böyle olmaz. Lena, Lena olarak değil de bir Fısıldayan olarak konuşsun bence onunla yoksa dinlemeyecek gibi..

Bolca vote ve yprum yapınısss...

Sizi seviyorum...

 

 

Adımlarımızı sarayın dışındaki geniş, yemyeşil ormana doğru attığımızda, Dila’nın beden i birkaç adım ilerimdeydi. Yürüken dimdik duran bedeni bana tıpkı yeni bir ağacın tomurcuklanmasını hatırlatırken ellerim sıkıca birbirine kenetlenmişti.

. Sen daima bilmek için yaratıldın Fısıldayan dedim zihnime. O zaman söyle bana, Dila’nın içinde yeşeren küçük canın bir hayatı gerçekten olacak mıydı?

Yoksa kalbi gelecekte yer alan kesitler gibi bir zaman sonra atmayı bırakacak mıydı?

Bunu sana ben sormalıyım dedi sivri tırnaklarını dudaklarının üzerine kapatarak. Gözlerimde yer edinen sinsilik bana bir yılanın dikey gözlerini anımsattı. Bir bebeğin ölümü bir yaşamı geri getirebilir mi diye devam etti.

Getirebilirdi.

Yakut’un daha önce denediği ve sildiği kehanet sayfaları başkasının dudaklarının arasından bir fısıltıyla dökülerek zamanı ikiye bölmüştü. Havvakızı olarak her zaman aradığım cevapların Yakut’ta olduğunu düşünerek yanılgıya kapılmıştım. Asıl cevaplar binlerce asır önce yaşayan benliğimdeydi. Fısıldayan’daydı.

Ormanın derinliklerine doğru adım atmaya devam ettiğimizde,aklımda yer edinen soru ile duraksadım. , Dila ve Safir evlenmemesine rağmen bir bebeğe yaşam vermişlerdi. “Siz evlendiniz mi Dila?” dediğimde ayağımızın altında ezilen kurumuş yaprakların sesi bile kalp atışlarıımızın duyulmasına engel olamadı.

Dila’nın gerilen sırtı görüş alanımdayken, Verınica ve Gonca yanımızda birer seyirci gibi silikleşti. Karanlığın içinde Dila’nın bedeni vardı ama asıl sorduğum kişi belki de karnındaki yaşam bulmuş embriyoydu.

“Ne gördün?” dediğinde sesi titrekti. Bir şeyler gördüğümü biliyordu. Belki de ona dokunduğumda hissettiği el titremelerim bunun başlıca sebebiydi. “Ne gördüğümü bilmiyorum. Ama neyin olmaması gerektiğini de biliyorum Dila.” Sözlerimi bitirirken açık kahveliklerim beyaz tişörtünün gizlediği karnına doğru kaydı. “O bebek doğmamalı.”

“Buna karar verecek kişi sen değilsin!” diye bağırdığında boğazındaki tüm damarların şişkinliği yüzünün kızarmasına neden oldu

. “Ben değilim, evet. Çünkü ben onun annesi değilim ya da babasında değilim.” Ona doğru bir adım attığımda gözlerimin açık kahveliklerinin yerini yavaş yavaş siyahlık kaplamaya başlıyordu.

“Ama sen de değilsin Dila.” Dediğimde sesim artık hüzünle titrekleşmiyordu. Dün bedeninde yer almayan embriyo, geçmişe hatıralarımızın bir sonucu olarak onun gelecekteki bedenindeydi. “Onun annesi ve babası asla olmaması gereken biri.”

“O sadece fasulye boyutunda.. Sadece küçücük…hiçbir şeyden haberi olmayan bir minik.” Gözlerinden yaşlar akmaya başlarken, ellerini karnına götürerek sıkıca sarmaladı. Korumaya çalıştığı şey, olmaması gereken iki varlığın birleşimiydi.

“O,” diyerek karnını işaret ettiğimde dişlerimi sıktım. Bir annenin özleminde titreşen bedeniyle zihninin bulanıklaşması gerçek miydi yoksa kullanılan bir piyonun oyunlarının göstergesi miydi?

“O şey, Ölüm ve Yaşam’ın bir parçası.” Dediğimde yanımdaki bedenler şaşkınla nefeslerini içine çekti. “O şey asla doğmamalı.” Diye devam ettiğimde sivri, siyah tırnaklarım onun karnına doğru yükselmişti bile.

“Ne olur Lena, o sadece bir bebek.” Dediğinde artık hüngür hüngür ağlıyordu. “Ona bağlanmadın Dila, bağlılığın sadece bir ayın yükselmesi ile oluşan aydınlık ttaraf. Ama ya o ay kendini gizleyerek tüm evreni karanlığa boğsa ne olurdu? Bizler de onunla karanlığın içinde yok olmaz mıydık?”

“Anlamıyorsun.” Kafasını iki yana doğru sallarken fısıldadı. “Onu gördüm. Sırf bir parçasını Ölüm ve Yaşam’dan aldı diye o da onlar gibi olacak değil.” Ellerimi indirirken, sözlerinin masumluğu ile gözlerimde yağmur damlaları birikti.

“Ben onlara kötü demiyorum ki. Belki de onlar bu evrende en iyi olan kavuşamayan aşıklardan başka bir şey değil.” Ona doğru bir adım attığımda geriye doğru bir adım attı. Omuzları şiddetle sarsılırken gözlerinden yaşlar boşalırcasına akıyordu.

“Ama kavuşamayan aşıkların günah tohumu başka bir bedenin saflığının yitip gitmesine neden olur Dila. Bir almadan bir şey veremezsin kimseye. Sana bir can verdiler, senden bir saflığı aldıkları gibi.”

Tam önünde durduğumda bir elim şefkatle yüzüne doğru yükseldi. Kadife bir yanağı okşar gibi yüzünü okşadığımda, “Seni senden aldıklarında geriye kalan içi boş kötülüğün sana ne yararı olur ki?” dedim.

“Le..na.” dediğinde sesindeki titremeyi hıçkırıkları kesiyordu. “Özür dilerim.” Omzundan tutup onu göğsüme doğru çektiğimde başı göğüs kafesimin üzerindeydi. “Lütfen Lena, hayır.” Dediğinde hatıralarının arasına sıkıştırlan birkaç resim parçasından yüzündeki koca gülümseme ile bana bakan Dila'ya belki de son kez baktım.

Bedeninde ona ait olmayan canlıyı alıp hatıralarım bir köşesine yerleştirdiğimde, sol gözümden bir damla yaş düşerek toprağa karıştı. “Eğer onu benden alırsan seni asla affetmem.”

Alnımı alnına yasladığımda, “Biliyorum.” Diye fısıldadım. Hüzünlü gülümsemem dudaklarımın üzerindeyken, ona ait olmayan varlığı benim alıyor oluşum muydu canını yakan? Yoksa ona ait olmadığını biliyor oluşu muydu?

“Benim asla bebeğim olmayacak Lena. Buraya geldiğimde bile düzeltemediler bunu. Eğer onu benden alırsan.. benden alırsan.. bir daha asla anne olamayacağım.” Dedi gerçekleri yalvarır tonuyla bana açıklarken. Çenem titrerken, en başından itibaren bunu yapmasının sebebinin bu olması canımı acıttı.

Olmaması mümkün olmayan şeyleri mümkün kılmışlardı onun için. Bir parça mutluluğun mümkün kılındığı bir gecede, sabahın ayazı ile arkadaşı tarafından ondan alınmıştı.

Ben tarafımdan.

Bir zümrüdün gözyaşı tarafından.

“Keşke sana bir can verebilsem.” Benim de omuzların titrerken, karanlığın içerisinde spot ışıkların altında ikimiz duruyorduk. Bedeninin üzerinden yükselen, siyah tüllere sarılmış bebeğin görüntüsü gözlerimizin önündeydi.

“Keşke sana bir yaşamı bir ölümü vermeden verebilsem.” Diye devam ettim. “Benim için yal bunj Lena. Ben senin en iyi arkadaşınım.” Dedi bana doğru. Dudaklarımın arasından kelimeler çıkmadığında, onun dudaklarının arasından bir haykırış koptu.

Bir annenin özlemi, bir kehanetin gerçekleşmesine, neden oldu.

 

Bölüm : 17.03.2025 21:57 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...